Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13EYLÜL1992PAZAR
8 PAZARYAZILARI
Çelik
kasada
saklan*
ZÜRİH
S. DOĞAN
ABALIOĞLU
Waadt Kantonu'nun Grandevent kö-
yünde ilginç bir olay yaşandı. Köyün üst
yamaçlannda bütün yıl boyunca otlayan
ineklerin boyunlannda çan taşımalan
!sviçre"nin Lozan kcntındeki Anayasa
Mahkemesi'nce onaylandı. Ancak bu ses
çıkaran aygıtlann belli bir büyüklüğü
geçmemeleri de koşula bağlandı.
Emeklı Andre Cornu'nün bu yöredekı
dinlence (hafta sonu) evinde rahatsız ol-
ması ve 500 metrelik çevresinde genel çan
yasağı isteği geri çevrildi. Köylüierin an-
laşmaya çalışmalan, küçük. sesi azlann
kullanılmasına da izin veımeyen Bay
Cornu'nün yargıya başvurusu 10 yılhk
geçrnişe dayanıyor.
Unlü ozanımızın. "İsviçre'den geçer-
ken-07 Mayıs 1958" dizilerinde de vurgu-
ladığı gıbi, casuslar bir yana, "boz' inekler
bu 25 kantonluk federatif ülkenin simge-
si. Alplerin güney yamaçlannda güneşc
karşı yeşeren otlar, kuzeydekilere karşıt.
tat yönünden birkaç gömlek üstünmüş.
"Öyle mi" diye, bunu büyükbaşlara sor-
mak gerekirdi. Ancak sütten elde edilen
tereyağı, peynir ve çikolotalanyla dünya-
da İcendine isim yapmış İsviçre, damak
tadı arayanlarca btı olguyu doğruluyor.
Çan, çayırda yayılan hayvanlann ko-
lay bulunması açısından sahipleri tarafın-
dan boyuna asılan. yapım yöntemleriyle
de hangi sesin hangı köylünün malı oldu-
ğunu vurgulayan. bence, salt takanlarca
ayırdına vanlan bir gereç.
Yaşam düzeyi yükseldikçe her şeyin
gösterisine yönelen birey bu konuda da
işi büyütmüş. turistik amaca dönüştür-
müş; bir yerde yozlaştırmış diyebiliriz.
öylesine işlenmiş, nakışlanmış, süslenmiş
türleri sunuluyor ki kişinin inek olma-
ması için neredeyse dişini sıkması gerekc-
cek.
Aynca ülkeye bir yerlerden geri dönen.
halkın sevgisini kazanmış, karşılanması
içten gelen kişilerde böyle aygıt ve sesle-
riyle kucaklanıyor. Bu, İsviçre için ço-
ğunlukla kış sporlannda başanlı olan
sporculanna geçerli. Aynı zamanda gene
spor karşılaşmalannda sevinçlerini. ut-
kulannı bizdeki davul zurna yerine, tri-
bünlerdeki topluluk, inek çanlanyla kut-
luyor. Küçüğünden büyüğüne doğru.
mctalin ataşımındaki ayrıntı da hesaba
katılınca. sallamasını bilenlerce doğru
dürüst melodi üretemek de olası. Bilme-
yenlerce kullanıldığında ise Andre Cornu
örneği Yüksek Mahkeme'ye başvurmak
en doğrusu.Bu yazıya başlarken, çanın
geçmişini araştırmak gerekirdi sanıyo-
rum. Kiliselerde ne zamandır kullanıh-
yor? Yerleşme düzenine geçmiş toplum-
lar, evcilleştirdiği hayvanlara bir şeyler
takmışlardır dıye düşünüyorum. Bura-
dan üretildiği usa daha yakm.
Her kilise kendi çanlanna özel isim ve
önem verir. Her ses başkadır. kiliseyi be-
lirtir. Ortaçağın ünlü dökümevleri bu ne-
denle büyümüş. sonralan ağır endüstri-
nin kaynağını oluşturmuşlardır.
Pazar günleri saat 10 sulannda kentin
çeşitli kesimlerinden ayn bir ses tonu
yükselir. Bazen bu. kulak tırmalamaya
dönüşür. Hani bizdeki mekanik ezan dal-
gasına eşdeğer diyebileceğim oiay oluşur.
Musiafa Ekmekçi'nin zorunlu sustu-
rulduğu Türkçe sözlüsünü vurgulayarak,
müezzinin sesiyle büyüdüğümi' z günlerle
bugünleri karşılaştırdığımızda sorunu-
muz: Andre Carnu gibi biri çıkabilir mi-
dir? Anayasa Mahkemesi'ne gidildiğini
• usunuza getirebilir misiniz? Önce bu gû'cü
kendinde kim bulabilir.. sonra Yüksek
Kurul ne karar verir, daha doğrusu vere-
bilir? Hiç düşündünüz mü?
Yağmurda, güneşte, sokakta saııatHer şeyin işportaya döküldüğü Trafik hafta sonu için duraurulmuş. r P Ş Ş V Ş ^ Ş V Ş Ş ^ B ^ ^ H ^ ^ H ^ ^ H yüzlerce kişilik kuyruk var. Arkadan iti- tar çarpılıyor bateriye, kraliyet ölmüşlıHer şeyin işportaya
îstanbul'u kıskandınrcasına bir etkinlik
vardı geçen haflasonu Amsterdam'da.
Dinleti ve ızletiye yönelik tüm yeni ça-
lışmalar 93 sanat sezonu için görücüye
çıktı. Filmden baleye. tıyatrodan radyoya.
operadan caza kadar her türü sergilendi
kültür etkinliklerinin. Hem de cadde orta-
lannda, borsa binasında. eski kiliselerde,
tente altlannda. açık havada, yağmurda.
güneşte. soğukta vb...
"Uitmarkt" diyorlar. "Açık sergi" diye
iğreti bir çeviri yapıyorum kendimin bile
beğenmediği.Mekân:Amsterdam'ınikibü-
yük merkezi caddesi (Rokin ve Damrak)
ve ortasındaki "Dam" Meydanı. Hani şu
"Red Lighı District"ın bulunduğu semt!
Benzeştirecek olursak: İstanbul'daki Har-
biye'den İstiklâl Caddesi'ne uzanan hat.
Taksim Meydanı ise Dam Meydanı ile kı-
yaslanmayacak kadar büyük.
Yalın bir ışıklandırma. tenteler, afışler.
hamburgecilerde balerinler, birahenelerde
çellocular; kalabalık. Caddenin bir ucunda
yırtık-dökük bir rockçının höykürüşleri.
diğer yanda kraliyet fılarmoni, bir binada
Carmen. diğerinde Purper. Her biri yal-
nızca yanm saat süren tadımlık gösterileri
ücretsiz. Sokak ortalannda ve en profes-
yonelinden izlemek burada nasip oluyor.
Sevini>orum... _ _ ^ ^
İnsan selleri. oradan buraya, tıknefes, bir sarhoşlar
fazla gösteri izlemek için bedayaya. Herkes •
notlar alıyor küçük kâğıtlara. Önümüzdekı
kış (aslında buralara şimdiden geldi ya)
için konser, tiyatro, bale, opera programı
seçiliyor. Nasıl olsa odun-kömür derdi
yok!
Kültür-sanat; sokakta. dimağlarda ya-
şıyor. Sahneden ineli çok olmuş. İmren-
mekle yetiniyorum. Kimse kavga etmiyor.
AMSTERDAM
HÜSEYİN
GÜNGÖR
edepli, kemancılar yorgun,
kontrbasçı ağır ritmden olacak; üşümüş.
Hollandaca diyaloglar çevrilmeyecek ka-
dar karışık. üşeniyorum.
Caddeler ilginç, panltılı. Tramvay neşeli.
bisikletler çalıntı. şemsiyeler unutulmuş,
yağmur yağar öylesine, yerde çamur illeti
yok. 'My name is Kerim' diyor bir tanesi
konu ile ilgisi müphem. Bazı etkinlikler için
yorlar bağyan, henüz icat edilmemiş. Fa-
kat cüzdanlara dikkat tabii ki!..
Punkçular etrafa saçlara renkli ip örü-
yorlar. Hem de "banş" adına. (Dansı
Sırplann ve Butros Gali'nin başına!..)8 Üç-
beş gitarcı bağınşıyor ötede, saçak altında.
Öğleyin başlayan yoğun tempo geceyansı-
na yakın son buluyor. Yorgunluklann ye-
rini şimdi hafif meşrep kahkahalar almış.
Ana yol hâlâ kalabalık. fakat ara sokaklar
tavsiye edilmiyor. Fotoğraf makinesi satı-
yor bir tanesi, belli ki çalıntı. almıyorum.
Nasıl olsa beümlerim diyorum, kendi ken-
dime, hem kalemim de varkenî Bir grup
genç kıza rastgeliyorum, içlerinden biri
palyaço kılıklı, ertesi gün evlenecek. 'Şap-
ölmüşleri-
niıyruhuna deysin diye herhal!
İborotti Dolcevoce (bizim fbo'nun ttal-
yancası) henüz bu etkinlikte de yok, Yunus
Emre Oratoryosu'nu da duyamıyorum,
çadır sinemalarda esas oğlan türkü
çığırmıyor. Binlerce kişinin gezip dolaştığı,
yiyip içtiği sokaklarda sigara izmariti, ka-
bak çekirdeği kabuklanndan öbekler veya
tangır tungur teneke bira kutulan yok. Bu
durumda çöpler ya atılmıyor ya da beledi-
ye çaktırmadan temizliyor sokaklan! O
anda, sokaktaki izmarit sayısıyla klasik
müzik konseri arasındaki ters orantı düşü-
>or usuma. J.S.Bach'ı düşünüyorum, Arşi-
met'i düşünüyorum (o da nereden geldiyse
aklıma), kara kara yağmur bulutlan; Tori-
padanak' öpüveriyor beni. "djettendir' di- çelli'yi düşünüyorum. Amsterdam'ı din-
yorlar. Şaşınyorum... Eski saray binası liyorum, gözlerim kapalı (keh--küh),
altında hard-rock konseri. Eprimiş taş du- Marmaris'i düşünüyorum. Cemre-Yaz'ı
vannda koca bir sinevızyon ekran. Bir gi- özlüyorum...
Bedenini sereserpe güneşe teslim ermiş Norveçli genç kadın o anın tadını çıkanyor. Sarayın sembolik muhafızı ise bu manzarayı arasıra tarıvor.
Olıııaz ki, böyle deyatdmaz ki!
Mevsimler tarlasında, kış kuru-
yup ilkbahar yeşermeye başlarken.
ruhları nasıl tarifsiz bir mutluluk ve
coşku dalgası yıkarsa; yaz çekilip
sonbahar belirirken de boşanan ilk
yağmurlar. dökülen ilk san yaprak-
larla bırlikte hüznün garipsi alevi da-
lar yüreğin çeperlerini. Ve eğer kas
liflerinden değil de duyu ipliklerin-
den örülmüşse kişinin yürek dokusu.
yalımlann göz açıp kapayana değin
duvardan sızıp insani tüm öğeleri
sarması kaçınılmazdır.
"Yaz günleri en tatb hayaller gibi
geçti,
Rüyadaki esrar dolu anlar gibi
geçti..."
Gamzelere kapılıp sonunda "gam-
zede" olanlanmızda yoğun çağnşım
lar uyandıran bu şarkının, Norveç-
li dudaklarda karşıhğı var mıdır bil-
mi>orum... Ama Norveç dilinde de
\azı uğurlayan böylesi özlem yüklü
dizeler olduğu muhakkaktır.
Kişisel ilişkilerinde Kuzeyliler, her
ne kadar Akdenizlilerin tersine de-
rinden aksalar: duygulannı, heye-
canlannı. tepkilerini pek kolay koîay
OSLO
dışa dökmeyip ken-
di çemberinde sak-
lamayı yeğleseler
bile, özlemlerini sa-
nattan gizleyecek
denli ketum değil-
lerdir.
Kutup yazlan,
kelebekler ve kır çı- ^ — ^ — ^ — ^
çekleri kadar renkli, özgün ve özgür;
ancak kelebekler ve kır çiçekleri ka-
dar da ömürsüzdür. Kuzeyde yaz.
haziranla başlar, temmuzla biter.
Birkaç haftalık üst üste güneşli
günler, donuk ruhlan eritip sanşın
yüreklerde güller açürmakla kalmaz;
Tann"nın gerçekten mutlu ve keyifli
bir gününde özene bezene yarattığı
su götürmez "güzeller'e. çevreye ve
mekâna bağlı olmaksızın bedenlerini
en görsel biçimde doğayla bütünleş-
tirme fırsatı verirlAğustos. kuzeyde.
kimi günler, ufuğa gömülmeye yüz
tutmuş yaza son veda öpücükleri
konduran; kimi günler de kendisine
köşeden göz kırpan sonbaharla cil-
veleşen. güvenmeye ve bağlanmaya
gelmez bir aşif
tedir.
NADİR
PAKSOY
Ağustosun bir
eşref saatinde, be-
denini sere serpe
güneşe teslim etmiş
Norveçli genç
kadın. anın tadını
çıkan>or. Yakında
kısa gri günler;
— — — — uzun siyah geceler
başlayacak ve aydınlıkla "vuslat' bir
yıl mümkün olmayacak.
Fotoğrafa yansıyan manzara, fo-
toğrafı çeken Akdcnizlide içgüdüsel
pembe titreşimler uyandırmanın
yanı sıra "galaksiler ötesi' düşüncele-
re de yelken açtınyor.
Genç kadının ulu orta uzandığı
mekân, Oslo'nun tam ortalık yerinde,
herkesin gelip geçtiği bir yeşil alan.
Arka planda göze ilişen beyaz yapı
ise Norveç kralırun çalışma sarayı!
Sarayın bahçesi halka açık bir park:
Duvarsız, çitsiz. çitlembiksiz!..
Ve bu "park'ta, kraliyet sarayınm
tam önünde "kraliyet gözleri'ne mu-
kim bir yamaçta, Orhan Veli'nin ru-
hunu çatlatırcasına "Böyle de yatıl-
maz ki!" nidalanna kulak asmayıp
güneşlenen dilberi ne engelleyen var;
ne de aldıran ve rahatsız eden...
Ve parkın onca hareketi içinde.
böylesi birdayanıimazlık ne hikmet-
se sanşm hiçbir erkeğin göz ve boyun
kaslannı uyarmıyor! Sarayın sembo-
lik muhafız bölüğü askeri ise nöbetçı
kulübesinden bu manzarayı ara sıra
ve sadece gözbebekleriyle tanyor.
Genç kadın. 'kraliyet bahçesi'nde,
gökyüzü ve çimenlerle sevişmenin
doyumsuzluğunu yaşıyor. Bir de
elinde fotoğraf makinesi. uzaktan
kendisini gözetleyen şu siyah saçlı,
sakallı güneyli yabancı olmasa!..
Coğrafı bağlamda Norveç'le
aramızda dört bin kilometre var. Ya
zihniyet açısından evrenin ne vanına
düşeriz acaba... Böylesi "uzak' dü-
şüncelerle oyalanıp ortalıkta dikil-
menin anlamı yok; kadıncağızı daha
fazla tedirgin etmenin de... En iyisi
yine dizelerin tesellisine sığınıp park-
tan sıvışmak!
"Yaz günleri en tath hayaller gibi
geçti,
Rüyajdaki esrar dolu anlar gibi
geçti..."
Bııslı iki ay daha
uykusuzkalacak
• Tam bir yıl öncesinde, George Bush'u kahraman
ilan eden, Çöl Fırtınası Harekâtı sonucu onu adeta
başkanlığa yeniden seçimsiz getiren medya, bugün
tam tersi bir strateji uyguluyor. Demokratlar, Ken-
nedy'den bu yana ilk kez bu denli sempati topluyor
ve ilk kez Oval Ofıs'e bu denli yaklaşıyorlar.
VVashington'da gündemde
iki isim var şu günlerde. And-
rew tayfununun güneşli Flori-
da'da açtığı yaralar sanlırken.
güneyli iki centilmen, George
Bush'u >erinden etmeye hazır-
lanıyor. Bill Clinton ve Al
Gore, şimdiye dek hiç görülme-
miş uyumda bir Demokrat Par-
ti ikilisı oluşturuyorlar. Tüm
basın toplantılannda ve propa-
ganda gezilerinde birbirlenni
karşılıklı öven sözJer söyiüyor
ve seçmenlere ABD'nın ekono-
mik geleceği için umut dolu
tablolar sergiliyorlar.
Tam bir yıl öncesinde, Ge-
orge Bush'u kahraman ilan
eden. Çöl Fırtınası Harekâtı so-
nucu onu adeta başkanlığa ye-
niden seçimsiz getiren medya,
bugün tam tersi bir strateji uy-
guluyor. Demokratlar,
Kennedy'den bu yana ilk kez
bu denli sempati topluyor ve ilk
kez Oval Ofıs'e bu denli
yaklaşıyorlar. Kanıksanmış
propaganda taktiklerini bir
yana bırakıp 10 otobüslük bir
konvoyla, adeta rock'ın roll
yıldızlan gibi adım adım tüm
eyaletleri. küçük kasabalanna
kadar geziyorlar. Ekrandaki
hâkimiyetlerine diyecek yok.
Özellikle başkan yardımcısı
adayı Tennesseeli Senatör Al
Gore. karizması ile bayan oy-
lann yüzde 70'ini süpüreceğe
benziyor. Gore'un yetenekleri,
çekiciliğinden ve iyi aile babası
olmasından ibaret değil elbette.
Dış politika (ki bu konuda
Türkiye'yi sıkıştıracağa benzcr)
ve çc\ re korumaalığı konulann-
daki üstün tecrübesi, Clin-
ton'u onu seçmeye adeta mec-
bur etti. Şu günlerde piyasaya
çıkan "Eanh in The Balance"
(Dengeli Bir Dünya) adlı kitabı
çevrecilere göz kırpıyor. Kitap,
aldığı iyi eleştirilere rağmen
reklam malzemesi olarak kul-
lanılma ihtimali nedeniyle
müphem tebessümlere yol açı-
yor. Yine de Gore, Clinton'ın
en önemli kozu. Yaşlan birbiri-
neçok yakın. ortak noktalan ve
farklan çok fazla olan, 50'sine
enşmemiş bu iki deneyimli poli-
tikacı, George Bush'a iki ay
daha uykusuz geceler geçirtece-
ğe benzivorlar.
VVASHINGTON
AHU
ÖZYURT
Yaşlan Clinton ve Gore'a
yakın gazeteciler, önemli yazar-
lar ve TV yorumculan, II. Dün-
ya Savaşı sonrası doğan,
"baby-boomers" kuşağırun bu
iki temsilcisine ilgi ve sempati
ile yaklaşıyor. Yine aynı kuşak-
tan olan, George Bush'un
yardımcısı Dan Quayle'in ise
adı bile alay konusu oluyor.
Cumhuriyetciler bu secimden
nasıl çıkarsa çıksın, "96 seçimle-
ri için Quayle'in adaylığı
imkânsız gibi. VVashinğton
koridorlannda dolaşan isimler
James Baker ve General Nor-
man Schwarzkopf. Cumhuri-
yetçiler, medyaya olan
kızgınlıklannı gizlemezken De-
mokratlar. Bill CIinton-Genni-
fer Flowers ilişkisi gibi bir gayri
ciddi konuyu tartışma konusu
yapan basına hafif kırgın, "ne
seninle, ne sensiz" gibi bir hava-
dalar.
Clinton'ın farkı, lutarlı ve
azimli davranarak pes etmeme-
si. medyanın Gary Hart'a 8 yıl
önce yaptığı blöfu görmesi
oldu. Ekonomik paketini, en az
kendisi kadar azimli, avukat
eşini, güçlü başkan yardımcısı
adayını ve Demokrat Parti
Kongresi'ndeki saksofon solo-
sunu da resme ekleyince, Ame-
rikalı seçmenlere, "adam fena
değil yahu" dedirtmeyi başardı.
Seçimler 3 kasımda. Her ne
kadar Clinton-Gore ikilisi eylül
ayına Bush-Quayle ikilisinin 15
puan önünde girse de politik
otoritelerin görüşü, yanş sonu-
cunun foto-fınişe kalacağı.
ABD, tarihinin en zorlu ekono-
mik virajlanndan birine girer-
ken, Clinton, "değiştirin",
Bush ise "sabredin" mesajlan
ile Beyaz Saray vizesi için
uğraşıyorlar. Basın, şımdilik
Clinton'a arka çıkıyor. Ama
her şeyi eylül ve ekim aylan
belırleyecek.
Hürpddan
ALAN
KAZANIYORSKOOA VE VOLKSWAGEN GROUP ÜRÜNÜ AİLEMİZİN YENİ 0T0M0BİLİ
SK0DA15 • I • I I TL'DENBASUmN
TAKSİTlfRli
• Tüm modeltere 1 yıl ve smırsız kilometre garantisi • Bol ve ucuz orijinal yedek parça
FORMAN SW (EKİM TESLİMİ)
PEŞİNAT
TAKŞİT SAY1SI
TAKSİTTUTARI
ARAÖDEME17EKİM
ARAÖDEME17KASIM
KDV DAHİL SATIŞ TUTARI
3.500.000.-
23
3.996.000-
4.000.000.-
4.900.000-
104.308.000.-
Hürpa
HÜRPA MERKE2
Tel: 232 32 00/12 Hat
Büyukdere Cad Hur Han 15/A K 2
Şişlı/ISTANBUL Faks 24798 94
HÜRPA ANKARA
Tel: (4) 467 23 25
Fax: (4) 467 23 26
HÜRPA İZMİR
Tel: (51) 25 88 10
Fax:(51) 197702
E GEMEL OfSTRİBUTOfiU
YÜCE&PAMAR
Idare ve Otomobtl Satış
Tel: 353 80 90 (5 Hat)
M E B K E Z S E R v l S V E
Y E D E K P A R Ç A
Tel 389 97 98-389 97 65
ES Karayolu Soganlı Köyü Kavşağı
Kartal - îstanbul Fax 353 13 13
Dilko English'te îngilizce'yi kullanarak öğrenin...
Kayıtlar Pazar dahil sürmektedir
DİLKO
ENGUSH
BAKIRKÖY KADIKÖY ŞlŞLt BEŞİKTAŞ
Hatbow Cad No 16 Almol Dıreklı lş Hani Kaı 2 Koca Mansur Sot No 5H Ortabahçt Cad. No 12 KaL 1
Td:57012 70-572 2144 Tet 338 58 47-338 83 10 Tet 230 81 91-232 72 52 Td. 259 59 15-259 59 72