Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3TEMMUZ1992CUMA
16
BLOKNOT
YAĞMURATSIZ
Edepsizliğin Ödûlû
BONN-"AvrupaTopluluğu"ekonomikbirdev, politikbir
cüce ve askeri bir böcektir!
AT'nin ne menem bir dönek olduğu, son Lizbon zi'vesin-
deki, eğer admı değiştirmezse Makedonya Cumhuriyeti'ni
tanımayacağı kararıyla bir kez daha belli olmuştur. Oysa
aynı AT'nin, konuyu incelemekle görevlendirdiği -eski
Fransa adalet bakanlarından Badinter başkanlığındaki-
hakemlik komisyonu raporunda, "Makedonya, tanınmak
için gerekli bütûn şartları yerine getirmiştir" deniyordu.
AT şimdi kendi hakeminin karartna yan çizmekle Yunanis-
tan'ın edepsizliği karşısında bir kere daha dize gelmiş ve
böylece dünyada edepsizlik etmenin bazen efendice dav-
ranmaktan daha kazançlı olabileceğini kanıtlamıştır. Ger-
çi AT er gec tükürdüğünü yalayacak ve Makedonya'yı bu
hali ve adıyia tanıyacaktır. Ama inandıncılık vasfinı bir ke-
re daha yıtirmiş olarak...
Batı dillerinde "Philippika çekmek" diye bir deyim var-
dır. Bir konu lehinde veya aleyhinde son derece ateşli bir
nutuk çekme anlamına kullanılır. Bu deyim, MÖ 4. yüzyılda
Demosthenes'in Atina'da -Büyük Iskender'in babası olan-
Makedonyalı Filip'e karşı çektiği birdizi nutuktan mülhem-
dir Hükümdar Filip, Makedonya halkının da -öbür Helen
boyları gibi- olimpiyat oyunlarına katılması, aynca kendi-
sine Delfi Tapmağı nda -yine öbür Helen hükümdarlan
gibi- bir taht verilmesi için uğraşıyordu.
Bakınız Demostheneş "Üçüncü Philippika'da, yani Fi-
lip'e karşı çektiği üçüncü nutukta, nelerdemiş:
"0 (Filip) ne Helen'dir ne de Helenler ile herhangi bir
akrabalık bağı vardır. 0 bir barbardır. Geldiği ülke hakkın-
da tek bir güzel şey söylemek mümkün olmayan bir bar-
bar... Ciğeri beş para etmez bir Makedonyalıdır o..."
Sonunda Makedonyalı Filip söke söke hem olimpiyat
oyunlarına katılma hakkını ve hem de Delfi'de bir koltuk
sahibi olma hakkını aldı ve oğlu da (ne hikmetse!) "Baş
Yunanh" oldu.
Şimdi sağduyu ve iz'an sahibi Batılı gazeteciler (Mesela
'Frankturter Allgemeine Zeitung' veya 'Le Monde' muha-
birleri) Yunanlıların, Makedonyalıları zorla Yunanlı etme
çabalarında faşistoid çizgilere varan marazi bir davranış
biçimi sergilediğini belirtmekten geri kalmıyorlar.
Biz Türkler için Yunanlıların bu tür davranışları hiç de
yeni ve şaşırtıcı bir şey değildir. Yani biz malımızı biliriz.
Ama burada derinlemesine düşünmek zorunda kaldığı-
mız bir başka husus var:
O üyesi olma uğrurta can attoğımız AT, böyle bir edepsiz-
lik karşısında böylesine dize gelme seciyesizliğini göste-
rir, üstelik Bosna-Hersek'te ve benzeri her politik bunalım
halinde böylesine bir şaşkın tavuk çırçıntısına düşerse,
yarın öbürgün bize neler eylemez ki?.. Üstelik biz Türkler
Avrupa'nın daha da bir "nesebi gayri-sahih çocuğu "yuz...
AT konusunda çok az bilgimiz var!
Ne uğruna nereye girmek istediğimizi, bunun bize ne
getirip bizden ne götüreceğini çok iyi düşünmeli ve tarbş-
malıyız. Meseleyi sadece bir serbest dolaşım sorununa
indirme ilkelliğine ve alıklığına düşmemeliyiz!
Herkes kendine bir sorsun bakalım, "AT'ye girmek ne
anlama geliyor" diye...
Sahi biz ne diye egemenlik haklarırmzdan fedakârlık et-
meye siftiniyoruz böylesine?
Etmeyelim demiyorum, ama niçin ettiğimizi bilelim... AT
Kulübü'ne üyelik dendi mi hep aklıma Groucho Marx'ın
(Arşak Palabıyıkyan'ın) onefis lafı gelir:
"Ben, beni üyeliğe kabul edecek kadar aşağılık bir kulü-
be üye olmaya tenezzül etmem!"
60 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Yeni güzellik kraliçesi
3TEMMUZ1932
1932 Türkiye Güzellik
Kraliçesi intihapedilmiş
olan Keriman Halis
Hanıma, gazetemizin
hediyesi olan 500 lira, dün
takdimedilmiştir. Yeni
Kraüçe, dün sabahtan
itibaren haarhklanna
başlamıştır. Avrupa
seyahatinde kendisine pederi
Halis Bey refakat edecektir.
Kraliçe, ya 9 temmuz
cumartesi günü, yahut 10
temmuz pazar günü
ekspresle doğru Brüksel'e
gıdecektir. Dünkü posta ile Keriman Halis Hanımın
resimlerini ve kısa bir tercümeihalini, müsabaka tertip
heyeıine gönderdik.
Evvelce yazdığımız üzere yeni Kraliçenin şerefıne, 7'
temmuz perşembe günü akşamı, Taksim bahçesinde bir
müsamere verilecek, Keriman H. halka takdim edilecektir.
1932 Kraliçesi Keriman Hanımdan başka 1929 Kraliçesi
Feriha, 1930 Kraliçesi Mübeocel, 1931 Kraliçesi Naşide
Hanımlar da davetlidirler. Dört kraliçenin bir arada
bulunması çok enteresan olacaktır. Kraliçeler için bahçede
ayn bir yer tahsis edilecektir. Müsamere 9 dan 2 ye kadar
devam edecektir.
M üsamere hakkında diğer tafsilât ilân sütunlanmızdadır.
1931 Güzellik Kraliçesi Naşide SafTet Hanımın
nişanlanmak üzere olduğunu yazmıştık. Naşide Hanımın
tayyare mühendisi Selâhattin Beyle nişan merasimi 8
temmuz cuma günü Göztepe'deki köşklerinde icra
edilecektir.
Kaç gündür neşrettiğimiz listede Kraliçeye verilen
hediyeler haricinde Beyoğlu'nun en güzel kunduracısı olan
"Güzel Hisar" kundura mağazası müdürii İsmail Kemal
Bey de Keriman Hanuna mükemmel bir süvare iskarpini
yapmağı taahhüt etmiştir. Teşekkür ederiz.
Hediye listesi, kraliçenin hareketine kadar acıktır. Arzu
edenler idarehanemize müracaat edebilirler. Türk güzelini
Türk mallarile Avrupa'ya göndermek gibi millî bir
düşünce takip eden müesseselere reklâm olmak üzere, biz
de bir hafta müddetle isimlerini neşredeceğiz.
Halkevinde konferanslar
. İstanbul Halkevinde muhteüf şubelermümessillerinden
• teşekkül eden konferanslar komisyonu iki ay kadar devam
edecek bir sıra konferanslar tertip etmiştir.
Mevzulan ve tarihleri aşağıda yazılan bu konferanslar
ihtisas sahipleri tarafından verilecektir. Her konferans
sonunda istiyenler sualler sorabilecektir. Konferanslar
Temmuzun 14 ünden itibaren, her perşembe günü,
(şimdilık saat 18 de başlamak üzere) İstanbul Halkevinde
verilecektir. Konferanslar duhuliyesiz ve umuma açık
olacaktır.
1- Kooperatifçilik. "Umumiyetle kooperaüfçilikten ne
beklenir ve biz ne istemeliyiz?" Remzi Saka Bey. (Şirketler
Komseri) 14 Temmuz.
2- Mütevazj bütcelere göreev kadmlığı. Emine Saffet H.
(MuhteüfrnahkememütercimiT21 Temmuz.
3- Sinir yorguuluğunun sebepleri ve korunma çareleri. D t
Fahrettin Kerim Bey 28 Temmuz.
4- Kara sinekler ve mazarratlanndan korunma çareleri.
Müderris Vehbi Bey. 4 Ağustos.
5- Çocuk düşürmek iptilâlan... Dr. Cemal Zeki Bey. 4
Ağustos.
6- Hali hazırda iktisadi,vaziyet. "Bizde ve bütün cihanda."
Müderris Nizamettin Âli Bey. 18 Ağustos.
7- Kooperatifçilik... "'Muvaffak olmak şartlan" Mualhm
Ahmet Ccvat Bey. 25 Ağustos.
8- Lisan mes'eleleri "münakaşalan" Muallim Ahmet
Cevat Bey. 1 Ağustos.
9- Lisan mes'eleleri "münakaşalan" Muallim Ahmet
Cevat Bey. 8 Ağustos.
ELEKTRK SüPûRGESi
Kanada'da havaî fişek Kanada'da 1
temmuzda kut-
lanan ulusal baynun nedeniyle göz kamaştıncı havai fişek
gösterileri yapıldı. Resmen Kanada'nın hükiimdan dunı-
mundaki tngiltere Kraliçesi Elizabeth'in de bir mesaj gön-
derdiği ulusal baynun ülkenin 125. doğum güniinü
beürliyor. (Fotoğraf: REUTER)
Hastaneler
için sınav
ANKARA (İÜHA) - Sağlık
Bakanlığı bünyesindeki 44 has-
tanede görev almak üzere dok-
tor şef ve şef yardımcısı sınavı
yapılacak. Saglık Bakanlığı'n-
dan yapılan açıklamaya göre 25
Ağustos 1992 salı günü Anka-
ra'da gerçekleştirilecek smavda
göreve atanacak 130 şef, 257 şef
yardımcısı, doktor belirlenecek.
Sınav, Ankara'da 12, İstanbul'-
da 18, tzmir'de 4 hastane için
olmak üzere Eskişehir, Bursa,
Kayseri, Samsun, Konya, Erzu-
rum, Sıvas, Adana, Afyon ille-
rinde Sağlık Bakanlığı'na bağlı
toplam 44 hastanenin çeşitli
branşları için gerçekleşecek.
Gelecek yaz
modelleri
İ'nlü İtatyan
raodacı Gianni
Versace, 1993
Ukbahar-yaz
koleksıyonuno
şimdiden
hazıriadı bile.
Paris'teid
defileden önce
yeni modeiler,
Milano'da basın
mensuplanna
gösterildi.
Oldukca 'cesur'
çizgflerin hâkira
oidngn giysiler
begeniyle izlendi.
(Fotoğraf: AP)
HABERLEREV DEVAMI
Dünya 5'incisi olduk Abdi İpekçi'yi kim mi öldürdü?
NEVV YURK (Cumhuriyet) -
Dünyada ilk kez düzenlenen
Beyin Olimpiyatlan'nda Türki-
ye. takım halinde 5. oldu. Çeşit-
li yaş gruplanndan 52 kişinin
katıldığı >anşmanın bireysel sı-
ralamasında ise, Türkiye'den
Kamer Alvanakyan yedinci,
Turgay Yüktaş da sekizinci ol-
dular.
Olimpivaılarda takım sırala-
ması \e puan durumu şöyle:
l.ABD
2. Arjantin
3. Polonya
4 Kanada
5Türkive
6. Çekoslovakyal908
2519 puan
2174
2134
2103
2066
503
6.KarelHenc(Çek.)490
7. Kamer Alyanakyan
(Türkiye) 485
8. Turgay Yüktaş (Türkiye)
480
9. Christopher Morse
(ABD)478
10. Marek Dalecki (Polonya)
476.
Türkiye takımı, >anşmalann
en zorlu bölümünde, bir ara
ikinciliği ele geçirecek fırsatı ya-
kaladı. Yanıtlannı bir an önce
teslim ederek avantaj sağlama-
ya çalışan beyincilerimiz, göz-
dcn kaçırdıklan ıki küçük hata
nedeniyle, beşincilikle yetınmek
zorunda kaldılar. Buna karşın.
yanşmaya katılan öteki ekıpler
vc jüri üyeleri. içlerindc Japon-
ya, Hollanda ve Almanya'nın
da bulunduğu iddialı rakipleri-
ni geride bıraktıklan için, takım
"' .-manlanmızı teker teker kut-
lauıiar.
Yansmaıardan sonra topla-
536 • nan ekıp >ünetıut<_n. 1993 Be-
2. Darren Rigb> (Kanada) vinOlimpıyatlannın. Çck™>lo-
531 vakya'nın başkenti Prag'da.
3. Danicl Johnson (ABD) eylül ayında.yapılmasını karar-
526 laştırdılar. Temsilcilerin bir ço-
4. Rodolfo Kurchan (Ar- ğu da, 1994 oyunlannın Tür-
jantin) 503 kiye'de yapılmasını istediklerini
5. Andrevv Brecher (ABD) belirttiler.
Genelkurmay'ın değerlendirmesi:
PKK eskiye dönüyor
7. SIo\cn\a
8. Japonva
9 Hollanda
lu Hırvatistan
i !. ' l i ı i d l l U I V I
12. Almanya
13. Macan'-Uı.ı
Bire>sel sıralama (iHc
anlar ıse şöylc:
I. David Samuel
1782
1664
1661
1609
1149
1118
,.,
10) vcpu-
(Kanada)
EVRF.N DEĞER
ANKARA - Genelkurmay
Başkanhğı. PKK'nm. Güney-
doğu Anadolu Bölgesi'nde alı-
nan önlemler karşısında yılgin-
lığa düştüğünü ve "artık yeni-
den risksiz hedeflere yöneldiği-
ni" bildirdi. Genelkurmay
yetkilileri. bölgedeki komuta
karmaşasının da giderildiğini
ve Genelkurma> Başkanı Orge-
neral Doğan Güreş'in diıtktifı
ile Asayiş Bölge Komutanlığı"-
nın harekât için "anında" 2.
Taktik Hava Kuvvet Komu-
tanlığı'ndan gerek uçak gereksc
helikopter tcmin edebildiğini
söylediler.
Genelkurmay'daki askeri
yetkililer, bölgede son dönemde
alınan güvenlik önlemlen çer-
çevesinde. bütün askeri birlikle-
rin komandolarla yenilendiğini
ve yaklaşjk 150 bin dolayında
askerin görev yaptığını kaydet-
tiler. Bolu ve Kayseri'deki ko-
mando okullanndan da geçmiş
yıllarda olduğu gibi, bu yaz da
bölgeye asker sevkiyatı yapıldı-
ğını kaydeden kaynaklar, bazı
birlıklenn gece görüş sistemleri
ile teçhiz edıldiğıni bildırdiler.
Bölgede 7. Kolordu Komutan-
lığı'na bağlı askeri birlikler dı-
şındaki, tüm askeri birliklerin
Asayiş Bölge Komutanlığı"nın
emrinde olduğuna dikkat çe-
ken askeri kaynaklar. yeni
komuta yapısı konusunda şöy-
le konuştular:
" Eskiden Asaviş Bölge Ko-
mutanı bir harekât için 2. Tak-
tik Hava Kuvvet Komutan-
lığVndan uçak ya da helikopter
istediğinde. 2. Taktik Hava
Kuvvet Komutanı, Hava Kuv-
vetleri Komutanlığı'nı haber-
dar eder. Hava Kuvvetleri
Komutanlığî Genelkurmay
Başkanlığf na sorar, emir veril-
dikten sonra yine aynı yöntem-
lerle emir 2. Taktik Hava Kuv-
vet Komutanhğfna iletilirdi.
Bu da tabii ki süre kaybına yol
açıyordu. Genelkurmay Başka-
nımız, bu konuda bir direktif
verdi. Bundan böyle süre kay-
bını önlemek için Asayiş Bölge
Komutanı, direkt olarak 2.
Taktik Hava Kuvvet Komu-
tanı'nı anyor ve gerek uçak ge-
rekse helikopter isteyebiliyor. 2.
Taktik Hava Kuvvet Komuta-
nı da ne isteniyorsa, gerekli des-
leği sağladıklan sonra Hava
Kuvvetleri Komutanlığı'na
yalnızca bilgi veriyor."
Askeri yetkililer, bölgedeki
tüm birliklerin gcce görüş sis-
temleriyle teçhiz edilmesi gerek-
tiğini, ancak bunlan " parayla
almak istedikleri" halde, Batıb
ülkelerin vermemesinden ya-
kındılar.
Askeri yetkililer, alınan gü-
venlik önlemlen karşısında
PKK'nın yılgınlığa düştüğünü
ve örgüt olarak varlığını sürdü-
rebilmek için yeniden "risksiz
eylemlere ", 1980'li yıllann or-
talannda olduğu gibi yine "kit-
le katliamına" yöneldiğini de
sözlerine eklediler.
PKK'yakarşı
Laır la işbirliği
hazırlığı
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Dışişleri Bakanı Hikmet
Çetin'in. bu ay sonunda Su-
riye'ye yapacağı gezinin ardın-
dan. ikı ülke arasında izleme
zivaretleri başlayacak.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü
Filiz Dinçmen, Içişleri Bakanı
İsmet Sezgin'in Suriye gezisi sı-
rasında imzalanan belgede. Su-
riye'nin verdiği sözlerin gerçek-
leşip gerçekleşmedığinin izlene-
rek, "ciddiyetle değerlendirildi-
ğini" açıkladı. Bir gazetecinin,
PKK kamplannın Suriye'den
temizlenmediği yolunda haber-
ler çıktığmı belirtmesi üzerine
Dinçmen. Suriye ile görüşmele-
rin sürdürdüğünü, mevcut olan
diyaloğun geliştirildiğini bildi-
rerek, PKK kamplannın temiz-
lenmediği yolundaki bilgiler
konusunda yorum yapmadı.
Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'-
in temmuz ayının üçüncü haf-
tası içinde Suriye'ye gideceğini
belirten Dinçmen, bu görüşme-
lerden sonra, iki ülke konusun-
da anlaşmaya vanlan "izleme
ziyaretlerinin" başlayacağını
bildirdi.
Dinçmen, bir soruya karşıhk,
PKK'nm İran sınınndan sıza-
rak yaptığı eylemler konusunda
hem Dışişleri Bakanlan düze-
yinde hem de İran'ın Ankara
Büyükelçiliği nezdinde girişim-
ler yapıldığını bildirdi.
• Baştarafi I. Sayfada
Hürriyet'e bir karşıhk verdim.
O da çok üzülerek. Çünkü be-
nim elli yıldır pınl pınl taşıma-
ya çalıştıgım inançlanma saldı-
n vardı. Buna göz yumamaz-
dım.
Şimdi de gene Hürriyet ya-
zarlanndan Yalcm Pekşen'e bir
karşıhk verme talihsizliğiyle
karşı karşıya kaldım.
Bundan bir iki hafta önce
"Ekonomik Panorama" adlı
derginin yazan, benimle. kapak
konusu yapacaklan Cumhuri-
yet gazetesi ve gazeteye yatınm
yapan Vural Vahit Suiçmez
üzerine konuşacağını söyledi.
Uzun bir süreden bu yana. ben
gazetecilerle konuşma'yapmayı
kestim. Bu kesmenin benim için
türlü sebepleri vardı. Niçin, na-
sıl kestiğimi de Yalçın Pekşen
çok iyi bilir.
Balkonda sohbet
Panorama vazan evegeldi.
Bıam evın balkonuna oturduk,
Cumhunyet ve Vural Vahit Su-
içmez üstüne düşüncelenmi
sövledim, iş bitti. Sonra sohbete
daldık. Ben gazetecilik yaptı-
ğım yıllarda gazeteciliğin İcural-
lan vardı. Öın.ğii konuştuğu-
muz bir kişi, bu soyu.^.' 'erim
özeldir, bunu yazmayın, derse
biz o söylediklerini yazmazdık.
Bu, bizim için ahlaki bir tutum-
du. Sonra biz gazeteciler gaze-
telerde olsun, başka yerlerde
olsun şakalanmıa, sohbetleri-
mizi hiç mi hiç yazmazdık. Ben
ne bileyim, bu bize gelen gazete-
ciyi de öyle sandım. Söz Abdi"-
den açılmışken, gazeteler, gaze-
tecilik üstüne veryansın ettim,
düşündüklerimi bir bir söyle-
dim. "Bu düşündüklerimi de
yakında Cumhuriyet'te yazaca-
ğıın" dedim. Abdi üstüne bir de
anımı anlattım. Abdi adı anıl-
dıkça, bu benim için büyük bir
acıdır, bu anımı hep anlatınm.
Acaba Abdi'nin Paris'ten Tür-
kiye'ye dönüşünü engelleyebilir
miydim, diye hep içim sızlar.
Acaba biraz daha konuşsam,
biraz daha uğraşsam Abdi'nin
önüne geçemez miydim? Bunu
da bu genç gazeteciye sohbet
olarak anlattım. Birkaç kere de
konuşurken, teybini kapat. de-
dim. Ben ne bileyim, dünya
değişmiş, gazeteciliğin kurallan
değişmiş. Derken Cumhuriyet
ve Vural üstüne konuşmamız
Panorama'da çıktı. İyi bir ya-
zıydı, sevindim. Sonra ardın-
dan bu son yazı geldi. Konuş-
malanmı iyice anımsıyorum.
Konuşmalanm bölünmüş, baş
alınmış sona, son alınmış başa
konmuş, bir yeri de budanmış.
Kurallan bozduğuma çok piş-
man oldum. Bizim günümüzün
gazeteciliğiyle bugünler arasm-
da dağlar kadar farklar varmış.
Bu konuşmadaki Abdi
İpekçi'nin ölümünü dergiden
ahp bir iki _gazete haber yapü.
Ben, Abdi ipekçi'nin öldürüle-
ceğini biliyormuşum ya da öl-
düren kişileri biliyormuşum.
Böyle bir hava yaratüdı. Yalçın
Pekşen de bunun üstüne hışım
bir yazı döktürdü. Yazıda. ne
yapsm sevgili arkadaş, bana
karşı çok terbiyeli olmaya,
dostça davranmaya çahşıyor
ya, ne yapsın beceremiyor, elin-
den gelmiyor. Ne yapsın çocuk-
cağız, suç onun değil. suç zama-
nenin. Elinden gelse kırk yılın
haünnı akhndançıkarmayacak
ya. elinden gelmiyor.
Dergiden alıntı
Yalçın Pekşen dergiden şu
aşağıdaki parçayı alıyor. Böyle-
likle de benim Abdi'yi öldüren-
leri bildiğimi söylediğimi iddia
ediyor.
Ben demişim ki:
"Her ülkede olduğu gibi.
Türkiye'de de, demokrasinin
gerek kuruluşu, gerekse yerle-
şip gelişmesi açısmdan kelleyi
koltuğa almış insanlara ihtiyaç
var. örneğin Abdi İpekçi... Ben
kendısıyle öldürülmeden kısa
bir süre önce Paris'te buluştum.
Kendisine dedim ki Türkiye'ye
gitme. seni öldürecekler... Ka-
derimiz nevse o olur. dedi. Ve
döndü İstanbul'a geldi. Biz on-
sekiz ocakta görüşmüştük. Bir-
kaç gün sonra da öldürdüler.
Ben Abdi İpekçi'nin neden öl-
dürüldüğünü de biliyorum.
Bunu hazırlayacağım bir kitap-
ta kullanacağım." Anılanmı
yazarsam kullanacağım. de-
dim.
'Bu ne saygı böyle!'
Yalçın Pekşen bunu dergiden
ahyor, izin verirse Yaşar ağa-
beysini eleştırecek. Ne kıbar. ne
ince bir yaklaşım. İnsanın böy-
lesi birincelik karşısında gözleri
vaşanyor. Bu ne saygı böyle,
olacak iş değil. Bizim Babıâli
böylesine bir saygıyı şimdiye
kadar ne duydu, ne de gördü.
"Yaşar Kemal, Paris'te gö-
rüştüğü Abdi İpekçi'ye Tür-
kiye'ye gitme, seni öldürecek-
ler, diyor. Şimdi bu cümleyi
tahlil edecek plursak. Yaşar
Kemal, Abdi İpekçi'nin öldü-
rüleceğini biliyor. Hatta nerede
nMnrüleceğini de biliyor ki ona
"Tü
r
kıye">e gitme...' diyor. Peki
bir insar. bir kişinin öldürülece-
ğinı bilirse bunu böyle mi söy-
ler? Bu kadar önemli bir bilgiyi,
kendisiyle bir rastlanü sonucu
Paris'te karşılaştığı zaman mı
söyler?
Şöyle düşünclim: Yaşar Ke-
mal, Abdi ipekçi'nin öldürüle-
ceğini biliyor. Hatta nerede
öldürüleceğini de biliyor. Ve bir
telefon açıp ve bir mektup yazıp
kendisine bildirmiyor. Daha
ötesi, ülkenin emniyet kuvvetle-
rine, tanınnuşlığı, kolayca ula-
şabileceği ülke yöneticilerine de
söylemiyor. Abdi İpekçi kadar
önemli bir yazann öldüriilmesi
karşısında ne yapıyor? Paris'te
bekliyor. O sırada Abdi İpekçi
Paris'e geünce, bir rastlanü so-
nucu rastbyor, belki de karşı-
laştıklannda 'Türkiye'ye gitme,
seni öldürecekler' diyor. Siz
Abdi İpekçi'nin yerinde olsanız
böyle bir sözü ciddiye alır mısı-
nız?"
Bakm sevgili gazeteci arka-
daşımızın mantığına. Ne güzel
mantık, ne ileri zekâ! Hayran-
lıklara seza. İnsan eski, deney-
lerden geçmiş, incelikli, saygılı
bir gazeteci olursa, işte böyle
dört dörtlük yazar.
Abdi İpekçi'den telefon
Ben de diyorum ki, işte böyle
yanm yamalak, bir gazetede
çıkmış, yani dergide demek isti-
yorum, kaçak bir konuşma üs-
tüne düşünce oluşturursan
böyle olur. Sayguüığını, kimi
insanlann, belki de kimi okur-
lann gözünde böyle yitirirsin.
Daha neler neler söylemiyor
sayın yazar ve gazeteci Yalçın
Pekşen, Abdi beni ciddiye al-
mamış da, soğukkanlılığım
müthişmiş de... Yalçın Pekşen'-
ın benim hakkımda, yanhşa
dayanarak. söylediklerini bura-
da aktarmaya bile utanıyorum.
Ve böyle bir insanın elini sıktı-
ğıma da utanıyorum. İnsanın
foyası gizlidir. Ben ne bilirdim
Yalçın Pekşen'den böyle bir
adam çıkacağını. Yalçın'a öne-
riyorum. yazısmı bir daha oku-
sun. acaba yüzü kızarmayacak
mı? Benim bildiğün Yalçın'sa
yüzü kızanr. Belli olmaz günü-
müzde insanlar çabucak değişi-
veriyorlar. Belki de hiç kızar-
maz da, ohhh, ne iyi etmişim de
yazmışım, der.
Şimdi şu Yalçın Pekşen'in as-
lanbklannı bırakayım da, işin
özüne. köküne döneyim:
HAVA DURUMU TURKIYE'DE DUNYA'DA
Bakanlığı Meteorotofi
Genel Müdûriûğü'nden aiınan
bügiye göre Mamıafa'mn do-
fiusu, Karadeniz, Iç Ege, Göj-
lerBölgesi, DoğuAkdeniz. iç
Anactokj de Doğu Akdene yer
yer sağanak ve gökgüaıltû-
lü sağanak yağışlı. öteki yer-
ler parçalı bulutlu geçecek.
Hava sıcaklığında önemli bir
değişiklik olmayacak Rüzgâr, kuzey ve doâu, yurdun güney ve doğu kesımlerin- £
de güney ve bat yönlenlen hafıf, ara sıra orta kuvvette, yağış anında kuvvetiı Konya
ve kısa sürelı fırtına seldinde esecek. Van Götü'nde hava, parçalı bulutlu geçecek. ^
ZonguMık
Amsterdam
Amman
Aftna
yajmuriu A-açık B-buhJîlu G-gûieS'i
Brûksö
C«fiwre
Frankfurt
Uftoşa
Petersburj
Undra
Madnd
Mılano
Moskma
Mûratı
Osto
Pans
Prao
ftyad
Ron»
Viyana
26°
35"
28°
35"
27°
26°
27°
32°
24°
25°
29°
28°
17°
27°
26°
27°
24°
«2°
26°
25°
25°
Bir sabah Abdı'den bir tele- da bizim gibüerin saflığı.
fon aldım, bana, gazeteye he-
men gelir misin, dedi. O günle- Paris konuşmasi
~- Milliyet'inde çalışanlar.nn
benimle Abdi'nin yakın ilişki-
mizi bilırler. Kalktım. MiUi-
yet'e gjttım. Abdi'nin odasına
gırdim. Mümtaz Soysal da ora-
daydı. Abdi hemen söze gjrdi,
"Yahu Yaşar" dedi, ne oldu bi-
liyor musun? Benim masamın
aitında kapıcı (ya da odayı sü-
püren kişi) bir TNT buldu."
Ben o zamana kadar şu TNT-
nin ne olduğunu bilmiyordum.
Abdi anlattı. Uzmanlar bunun
çok güçlü bir patlayıcı olduğu-
nu söylemişler.
O günlerde Abdi çok tehdit
alıyordu. Kaçakçılann Abdi'y-
le bir hesaplan olduğu o günler-
de Babıâli'ye yayılmıştı. Abdi'-
nin aleyhinde, birtakım basın
yoğun bir kötüleme kampanya-
sına ginşmişti. Uzun bir süredir
de bu yayın sürdürülüyordu.
Abdi ilerici, demokrat. uzlaş-
tıncı, banşçı bir kişiliği olan bir
kimseydi. Çok da etkili bir ga-
zeteciydi. Hem halkı hem de
yöneticileri etkiliyordu.
O günlerin de havasını bilen-
ler bilir. O günlerde aydınlar,
gazeteciler, sağdan olsun, sol-
dan olsun öldürülüyorlardı.
Bunu Yalçın Pekşen nasıl
anımsamaz. Anımsamaz,
anımsamaz. Onun da beyninin
üstünden 12 Eylül'ün tanklan
geçmiştir.
"Ben o gün, Abdi. böyle ol-
maz, tehlikedesin. Bir süre Tür-
kiye'den uzaklaş" dedim. Dili-
min döndüğünce de bir bir
sebepleri söyledim. Bunlar, he-
pımian. aşağı yukan bildiğimiz
sebeplerdı. Abdi'yi etkilemek
istiyordum. Yalçın Pekşen'in
dediği gibi, ciddiye alınmaya-
cak sözler söylemiyordum.
Daha önceleri de baş başa kaJ-
dığırruzda hep yinelemiştim.
Yine Yalçın Pekşen, benim
Abdi İpekçi'nin, neredeyse, da-
kikasına kadar, nerede öldürü-
leceğjni de bildiğjmı söylüyor.
Çünkü Abdi'ye demişim ki,
Türkiye'ye gitme, seni orada öl-
dürecekler. Abdi dünyanın baş-
ka yerlerinde bir altı ay dolaş-
saydı katiller onu dünyanın öte
ucuna kadar izleyip öldürecek-
ler miydi? Birçok insan dışan
giderek, oralarda canlannı kur-
tarmadılar mı? Vay yavrum
vay. vay deneyli usta gazetecim
vay! Felek çarkın kınlsın derier
buna. Bir de ne günlere kaldık
derler. Bak hele bak, deneyli ga-
zeteci mantığına bak. Ben
Abdi'ye Türkiye'ye gitme de-
mekle onun öldürüleceğini bil-
mişim. Vay caruna, böyle bir
mantıkla da ilk olarak karşılaşı-
yorum. Gazetecilik ne hale düş-
müş de haberimiz olmamış. Bu
Şimdi de Paris konuşmasını .
anlatayım. Abdi, Paris'e geldi- '
ğinde beni evimde aradı, kanm-
la birlikte beni oteline bir içkiye. .•
çağırdı. Dediğim gibi ocağın t
sonlanydı. Abdi İpekçi şubaün •
başında öldürüldü. Oteline var- .
dığımda Abdi otel teleksinin
başındaydı. Teleksten Milü- ,
yet'in yann çıkacak sayısını ah- '
yordu. Otelde hanımı Sibel, kızı
Nükhet, oğlu Sedat da vardı.
Biz salonda otururken Abdi ya-
nımıza geldi, çok üzgündü.
"Bugün yine yirmiden çok kişi-,
yi öldürmüşler" dedi. İçkileri- ,
mizı söyledik, konuşmaya baş-
ladık. Ben Abdi'ye her zamanki
söylediklerimi söylemeye başla- -,
dım: "Abdi seni öldürecekler"
dedim. Yine delillerimi sayıp
dökmeye başladım. Abdi "Ne-
reye gideyim, ne yapayım" de-
di. "Altı ayhğına bir röportaja
çık" dedim. "Hem güzel röpor-
tajlar yapar. hem dünyayı dola-
şır, hem de gazeteye faydalı..,
olursun." Abdi, "Bu kadar za- .
man gazeteyi nasıl bırakınm"
diye sızlandı. Ben de "Sen öldü- :
rülürsen gazete kime kalacak"
dedim.
'Söyle, iknaet Abdi'yi',
Böyle aramızda uzun bir tar-
tışma sürdü gitti. Ben Abdi'yle
konuştukça kansı Sibel İpekçi
"Aman Yaşar Kemal" diyor- '
du. "Söyle, söyle, ikna et Abdi'-
yi, o gazeteden dönünceye
kadar ölüp ölüp diriliyorum.""
Bunu bir kere, iki kere söyleme- j
di Sibel İpekçi, ben konuştu-^
ğum sürece de sözlerini yinele-"
di. Bu sözleri Abdi de duyuyor-'
du. Çünkü Sibel İpekçi bu
sözleri benim kulağıma değil,
ortaya söylüyordu."
Abdi'nin, Abdi'lerin öldürü-j
leceğini görmek için kahin ol-'
maya gerek yoktu. Her şey,
herkese. ben geliyorum, diyor-
du. Ben de, durmadan arkada-
şımı uyarmaya çalışıyordum.
Sayın Yalçın Pekşen, sevgili"
12 Eylülzede arkadaşım, valla- .
hi billahi Abdi'nin ölümüne
ben sebep olmadım.
Eğer onu öldürecek kişiyi, ki- "
şileri, çeteleri bilseydim, ne ya-
par ne eder onlan kulağından -
tutar yönetime teslim ederdim. '„
Onlar da kışlarun tam ortaan-,'
daki hapishaneden katilleri ka-
çınrlardı. '<
Değerli gazeteci Yalçın Pek-^
şen, senin kitaplann bile var.
Sana bir iki sözle bitireceğun
yazımı: Kişinin, insanın, yaza- „
nn, gazetecinin yozlaşması
dostluğa, kendi mesleğine say-
gısızlık etmekle başlar.
PKK iki köyü bastı
MBaştarafi 1. Sayfada
PKK'nın Doğu ve Güney-
doğu'da kö> lere yönelik saldın-
lan devam ediyor. Görgü ta-
nıklannın ifadesine göre, sayı-
lan 300'ü bulan PKK'lı grup,
önceki gece saat 23.00 sıralann-
da Çaldıran'ın Aşağı ve Yukan
Yakıntaş köylerine baskın yap-
tı. Köyun etrafını mayınla dö-
şeyen PKK'blann, köv korucu-
oğlumu kurtarmak için odaya •
girdiğimde kan revan içindeydi. r
Oğlum gözlerimin önünde has- '
taneye kaldınlırken yolda öl- *••
dü." ' T
Hakkâri'de de, il merkezine 7 '
kilometre uzaklıktaki Depin
mevkiinde bulunan polis nok- '
tası ile Elektrik Etüt İdaresi'ne ';
aiı binalara roketatarh saldın- \
da bulunuldu. Önceki gece
lannm evlerine roketatar ve 22.30 sıralannda bir grup PKK
otomatiksilahlarlaateşaçtıkla- militanı tarafından gerçekleşti-
n bıldirildi. Saldın sonucu biri nldiği kaydedilen saldın sıra-
korucu 7 kişi öldü, 8 yatandaş sında, yaklaşık bir saat süren
ilebirerdeyaralandı.Ölenlerin çaüşma çıktığı belirtildi. Bina-
kimlikleri şöyle: larda önemli ölçüde hasar mey-
dana geldi. OlaydanAhmet Seçik. Atilla Çiçek (5),
Ayşe, Rıza ve Ferzende Altun,
Enver Aladağ, Gönül Aladağ.
Saldından sonra Tendürek
Dağı'na doğru kacan teröristle-
rin yakalanması için operasyon
başla'tıldı. Operasyon sırasında
askeri timleri taşıyan heükop-
terlerin dönüşü sırasında, Ten-
dürek Dağlan eteklerinde heli-
koptere ateş açıldı. Helikopter-
de bulunan kara teknisyen
astsubay Vedat Kaynaş başın-
dan isabet alarak yaşamını yi-
tirdi.
PKK saldınsında 5 yaşındaki
oğlu Atilla Çiçek'i kaybeden
korucu Murat Çiçek, olayı an-
latırken, "Oğlum gözlerimin
önünde öldü" dedi. Çiçek, hay-
vanlara yem vermek için dışan
çıktığında aniden silah sesleri
du>duğunu. silahını alarak kar-
şılık verdiğini belirterek şöyle
dedi:
"Benim ateş ettiğımi görünce,
roketle evime saldırdılar. Ta-
mamen vıkılan evde uvuvan
sonra "
şüpheli görülen 5 kişi gözaltına J
alındı.
Aydın'ın Germencik ilçesine ''
bağlı Ortaklar bucağında, eski ';
bir korucu silahlı saldında öl- '
dürüldü. Yüzleri maskeli iki *'
kişinin, İsmail Aksu'yu (49) ;:'
evinden çıkardıktan sonra 4 el
ateş ederek öldürdükleri belir-
tildi. İsmail Aksu'nun, Sürt'in -
Eruh ilçesine bağlı Özferit kö- "
yünde muhtarhk ve köy koru-
culuğu yaptığı, bir yıl önce ^
Ortaklar'a gelerek yerleştiği öğ- "'
renüdi '
Cizre'de güvenlik güçlerinin
operasyonlannda gözaltına ah- -'
nan yaklaşık 200 kişinin, sorgu-
lanmak üzere Şırnak'a gönderil-
diğı bildirildi. Gözaluna alınan- '
lar arasında İHD Cizre Şube •
Başkan Yardımcısı avukat Erdal
Geçıt'ın de bulunduğu belirtildi.-•
Bu arada Nusaybin'de 1500 kişi-
nin kaüldığı gösteri yûrüyüşünde
gözaltına alınan samklann sor-
gulan da Tugay Komutanlığı'n
da sürüyor.