28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3TEMMUZ1992CUMA 16 BLOKNOT YAĞMURATSIZ Edepsizliğin Ödûlû BONN-"AvrupaTopluluğu"ekonomikbirdev, politikbir cüce ve askeri bir böcektir! AT'nin ne menem bir dönek olduğu, son Lizbon zi'vesin- deki, eğer admı değiştirmezse Makedonya Cumhuriyeti'ni tanımayacağı kararıyla bir kez daha belli olmuştur. Oysa aynı AT'nin, konuyu incelemekle görevlendirdiği -eski Fransa adalet bakanlarından Badinter başkanlığındaki- hakemlik komisyonu raporunda, "Makedonya, tanınmak için gerekli bütûn şartları yerine getirmiştir" deniyordu. AT şimdi kendi hakeminin karartna yan çizmekle Yunanis- tan'ın edepsizliği karşısında bir kere daha dize gelmiş ve böylece dünyada edepsizlik etmenin bazen efendice dav- ranmaktan daha kazançlı olabileceğini kanıtlamıştır. Ger- çi AT er gec tükürdüğünü yalayacak ve Makedonya'yı bu hali ve adıyia tanıyacaktır. Ama inandıncılık vasfinı bir ke- re daha yıtirmiş olarak... Batı dillerinde "Philippika çekmek" diye bir deyim var- dır. Bir konu lehinde veya aleyhinde son derece ateşli bir nutuk çekme anlamına kullanılır. Bu deyim, MÖ 4. yüzyılda Demosthenes'in Atina'da -Büyük Iskender'in babası olan- Makedonyalı Filip'e karşı çektiği birdizi nutuktan mülhem- dir Hükümdar Filip, Makedonya halkının da -öbür Helen boyları gibi- olimpiyat oyunlarına katılması, aynca kendi- sine Delfi Tapmağı nda -yine öbür Helen hükümdarlan gibi- bir taht verilmesi için uğraşıyordu. Bakınız Demostheneş "Üçüncü Philippika'da, yani Fi- lip'e karşı çektiği üçüncü nutukta, nelerdemiş: "0 (Filip) ne Helen'dir ne de Helenler ile herhangi bir akrabalık bağı vardır. 0 bir barbardır. Geldiği ülke hakkın- da tek bir güzel şey söylemek mümkün olmayan bir bar- bar... Ciğeri beş para etmez bir Makedonyalıdır o..." Sonunda Makedonyalı Filip söke söke hem olimpiyat oyunlarına katılma hakkını ve hem de Delfi'de bir koltuk sahibi olma hakkını aldı ve oğlu da (ne hikmetse!) "Baş Yunanh" oldu. Şimdi sağduyu ve iz'an sahibi Batılı gazeteciler (Mesela 'Frankturter Allgemeine Zeitung' veya 'Le Monde' muha- birleri) Yunanlıların, Makedonyalıları zorla Yunanlı etme çabalarında faşistoid çizgilere varan marazi bir davranış biçimi sergilediğini belirtmekten geri kalmıyorlar. Biz Türkler için Yunanlıların bu tür davranışları hiç de yeni ve şaşırtıcı bir şey değildir. Yani biz malımızı biliriz. Ama burada derinlemesine düşünmek zorunda kaldığı- mız bir başka husus var: O üyesi olma uğrurta can attoğımız AT, böyle bir edepsiz- lik karşısında böylesine dize gelme seciyesizliğini göste- rir, üstelik Bosna-Hersek'te ve benzeri her politik bunalım halinde böylesine bir şaşkın tavuk çırçıntısına düşerse, yarın öbürgün bize neler eylemez ki?.. Üstelik biz Türkler Avrupa'nın daha da bir "nesebi gayri-sahih çocuğu "yuz... AT konusunda çok az bilgimiz var! Ne uğruna nereye girmek istediğimizi, bunun bize ne getirip bizden ne götüreceğini çok iyi düşünmeli ve tarbş- malıyız. Meseleyi sadece bir serbest dolaşım sorununa indirme ilkelliğine ve alıklığına düşmemeliyiz! Herkes kendine bir sorsun bakalım, "AT'ye girmek ne anlama geliyor" diye... Sahi biz ne diye egemenlik haklarırmzdan fedakârlık et- meye siftiniyoruz böylesine? Etmeyelim demiyorum, ama niçin ettiğimizi bilelim... AT Kulübü'ne üyelik dendi mi hep aklıma Groucho Marx'ın (Arşak Palabıyıkyan'ın) onefis lafı gelir: "Ben, beni üyeliğe kabul edecek kadar aşağılık bir kulü- be üye olmaya tenezzül etmem!" 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Yeni güzellik kraliçesi 3TEMMUZ1932 1932 Türkiye Güzellik Kraliçesi intihapedilmiş olan Keriman Halis Hanıma, gazetemizin hediyesi olan 500 lira, dün takdimedilmiştir. Yeni Kraüçe, dün sabahtan itibaren haarhklanna başlamıştır. Avrupa seyahatinde kendisine pederi Halis Bey refakat edecektir. Kraliçe, ya 9 temmuz cumartesi günü, yahut 10 temmuz pazar günü ekspresle doğru Brüksel'e gıdecektir. Dünkü posta ile Keriman Halis Hanımın resimlerini ve kısa bir tercümeihalini, müsabaka tertip heyeıine gönderdik. Evvelce yazdığımız üzere yeni Kraliçenin şerefıne, 7' temmuz perşembe günü akşamı, Taksim bahçesinde bir müsamere verilecek, Keriman H. halka takdim edilecektir. 1932 Kraliçesi Keriman Hanımdan başka 1929 Kraliçesi Feriha, 1930 Kraliçesi Mübeocel, 1931 Kraliçesi Naşide Hanımlar da davetlidirler. Dört kraliçenin bir arada bulunması çok enteresan olacaktır. Kraliçeler için bahçede ayn bir yer tahsis edilecektir. Müsamere 9 dan 2 ye kadar devam edecektir. M üsamere hakkında diğer tafsilât ilân sütunlanmızdadır. 1931 Güzellik Kraliçesi Naşide SafTet Hanımın nişanlanmak üzere olduğunu yazmıştık. Naşide Hanımın tayyare mühendisi Selâhattin Beyle nişan merasimi 8 temmuz cuma günü Göztepe'deki köşklerinde icra edilecektir. Kaç gündür neşrettiğimiz listede Kraliçeye verilen hediyeler haricinde Beyoğlu'nun en güzel kunduracısı olan "Güzel Hisar" kundura mağazası müdürii İsmail Kemal Bey de Keriman Hanuna mükemmel bir süvare iskarpini yapmağı taahhüt etmiştir. Teşekkür ederiz. Hediye listesi, kraliçenin hareketine kadar acıktır. Arzu edenler idarehanemize müracaat edebilirler. Türk güzelini Türk mallarile Avrupa'ya göndermek gibi millî bir düşünce takip eden müesseselere reklâm olmak üzere, biz de bir hafta müddetle isimlerini neşredeceğiz. Halkevinde konferanslar . İstanbul Halkevinde muhteüf şubelermümessillerinden • teşekkül eden konferanslar komisyonu iki ay kadar devam edecek bir sıra konferanslar tertip etmiştir. Mevzulan ve tarihleri aşağıda yazılan bu konferanslar ihtisas sahipleri tarafından verilecektir. Her konferans sonunda istiyenler sualler sorabilecektir. Konferanslar Temmuzun 14 ünden itibaren, her perşembe günü, (şimdilık saat 18 de başlamak üzere) İstanbul Halkevinde verilecektir. Konferanslar duhuliyesiz ve umuma açık olacaktır. 1- Kooperatifçilik. "Umumiyetle kooperaüfçilikten ne beklenir ve biz ne istemeliyiz?" Remzi Saka Bey. (Şirketler Komseri) 14 Temmuz. 2- Mütevazj bütcelere göreev kadmlığı. Emine Saffet H. (MuhteüfrnahkememütercimiT21 Temmuz. 3- Sinir yorguuluğunun sebepleri ve korunma çareleri. D t Fahrettin Kerim Bey 28 Temmuz. 4- Kara sinekler ve mazarratlanndan korunma çareleri. Müderris Vehbi Bey. 4 Ağustos. 5- Çocuk düşürmek iptilâlan... Dr. Cemal Zeki Bey. 4 Ağustos. 6- Hali hazırda iktisadi,vaziyet. "Bizde ve bütün cihanda." Müderris Nizamettin Âli Bey. 18 Ağustos. 7- Kooperatifçilik... "'Muvaffak olmak şartlan" Mualhm Ahmet Ccvat Bey. 25 Ağustos. 8- Lisan mes'eleleri "münakaşalan" Muallim Ahmet Cevat Bey. 1 Ağustos. 9- Lisan mes'eleleri "münakaşalan" Muallim Ahmet Cevat Bey. 8 Ağustos. ELEKTRK SüPûRGESi Kanada'da havaî fişek Kanada'da 1 temmuzda kut- lanan ulusal baynun nedeniyle göz kamaştıncı havai fişek gösterileri yapıldı. Resmen Kanada'nın hükiimdan dunı- mundaki tngiltere Kraliçesi Elizabeth'in de bir mesaj gön- derdiği ulusal baynun ülkenin 125. doğum güniinü beürliyor. (Fotoğraf: REUTER) Hastaneler için sınav ANKARA (İÜHA) - Sağlık Bakanlığı bünyesindeki 44 has- tanede görev almak üzere dok- tor şef ve şef yardımcısı sınavı yapılacak. Saglık Bakanlığı'n- dan yapılan açıklamaya göre 25 Ağustos 1992 salı günü Anka- ra'da gerçekleştirilecek smavda göreve atanacak 130 şef, 257 şef yardımcısı, doktor belirlenecek. Sınav, Ankara'da 12, İstanbul'- da 18, tzmir'de 4 hastane için olmak üzere Eskişehir, Bursa, Kayseri, Samsun, Konya, Erzu- rum, Sıvas, Adana, Afyon ille- rinde Sağlık Bakanlığı'na bağlı toplam 44 hastanenin çeşitli branşları için gerçekleşecek. Gelecek yaz modelleri İ'nlü İtatyan raodacı Gianni Versace, 1993 Ukbahar-yaz koleksıyonuno şimdiden hazıriadı bile. Paris'teid defileden önce yeni modeiler, Milano'da basın mensuplanna gösterildi. Oldukca 'cesur' çizgflerin hâkira oidngn giysiler begeniyle izlendi. (Fotoğraf: AP) HABERLEREV DEVAMI Dünya 5'incisi olduk Abdi İpekçi'yi kim mi öldürdü? NEVV YURK (Cumhuriyet) - Dünyada ilk kez düzenlenen Beyin Olimpiyatlan'nda Türki- ye. takım halinde 5. oldu. Çeşit- li yaş gruplanndan 52 kişinin katıldığı >anşmanın bireysel sı- ralamasında ise, Türkiye'den Kamer Alvanakyan yedinci, Turgay Yüktaş da sekizinci ol- dular. Olimpivaılarda takım sırala- ması \e puan durumu şöyle: l.ABD 2. Arjantin 3. Polonya 4 Kanada 5Türkive 6. Çekoslovakyal908 2519 puan 2174 2134 2103 2066 503 6.KarelHenc(Çek.)490 7. Kamer Alyanakyan (Türkiye) 485 8. Turgay Yüktaş (Türkiye) 480 9. Christopher Morse (ABD)478 10. Marek Dalecki (Polonya) 476. Türkiye takımı, >anşmalann en zorlu bölümünde, bir ara ikinciliği ele geçirecek fırsatı ya- kaladı. Yanıtlannı bir an önce teslim ederek avantaj sağlama- ya çalışan beyincilerimiz, göz- dcn kaçırdıklan ıki küçük hata nedeniyle, beşincilikle yetınmek zorunda kaldılar. Buna karşın. yanşmaya katılan öteki ekıpler vc jüri üyeleri. içlerindc Japon- ya, Hollanda ve Almanya'nın da bulunduğu iddialı rakipleri- ni geride bıraktıklan için, takım "' .-manlanmızı teker teker kut- lauıiar. Yansmaıardan sonra topla- 536 • nan ekıp >ünetıut<_n. 1993 Be- 2. Darren Rigb> (Kanada) vinOlimpıyatlannın. Çck™>lo- 531 vakya'nın başkenti Prag'da. 3. Danicl Johnson (ABD) eylül ayında.yapılmasını karar- 526 laştırdılar. Temsilcilerin bir ço- 4. Rodolfo Kurchan (Ar- ğu da, 1994 oyunlannın Tür- jantin) 503 kiye'de yapılmasını istediklerini 5. Andrevv Brecher (ABD) belirttiler. Genelkurmay'ın değerlendirmesi: PKK eskiye dönüyor 7. SIo\cn\a 8. Japonva 9 Hollanda lu Hırvatistan i !. ' l i ı i d l l U I V I 12. Almanya 13. Macan'-Uı.ı Bire>sel sıralama (iHc anlar ıse şöylc: I. David Samuel 1782 1664 1661 1609 1149 1118 ,., 10) vcpu- (Kanada) EVRF.N DEĞER ANKARA - Genelkurmay Başkanhğı. PKK'nm. Güney- doğu Anadolu Bölgesi'nde alı- nan önlemler karşısında yılgin- lığa düştüğünü ve "artık yeni- den risksiz hedeflere yöneldiği- ni" bildirdi. Genelkurmay yetkilileri. bölgedeki komuta karmaşasının da giderildiğini ve Genelkurma> Başkanı Orge- neral Doğan Güreş'in diıtktifı ile Asayiş Bölge Komutanlığı"- nın harekât için "anında" 2. Taktik Hava Kuvvet Komu- tanlığı'ndan gerek uçak gereksc helikopter tcmin edebildiğini söylediler. Genelkurmay'daki askeri yetkililer, bölgede son dönemde alınan güvenlik önlemlen çer- çevesinde. bütün askeri birlikle- rin komandolarla yenilendiğini ve yaklaşjk 150 bin dolayında askerin görev yaptığını kaydet- tiler. Bolu ve Kayseri'deki ko- mando okullanndan da geçmiş yıllarda olduğu gibi, bu yaz da bölgeye asker sevkiyatı yapıldı- ğını kaydeden kaynaklar, bazı birlıklenn gece görüş sistemleri ile teçhiz edıldiğıni bildırdiler. Bölgede 7. Kolordu Komutan- lığı'na bağlı askeri birlikler dı- şındaki, tüm askeri birliklerin Asayiş Bölge Komutanlığı"nın emrinde olduğuna dikkat çe- ken askeri kaynaklar. yeni komuta yapısı konusunda şöy- le konuştular: " Eskiden Asaviş Bölge Ko- mutanı bir harekât için 2. Tak- tik Hava Kuvvet Komutan- lığVndan uçak ya da helikopter istediğinde. 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanı, Hava Kuv- vetleri Komutanlığı'nı haber- dar eder. Hava Kuvvetleri Komutanlığî Genelkurmay Başkanlığf na sorar, emir veril- dikten sonra yine aynı yöntem- lerle emir 2. Taktik Hava Kuv- vet Komutanhğfna iletilirdi. Bu da tabii ki süre kaybına yol açıyordu. Genelkurmay Başka- nımız, bu konuda bir direktif verdi. Bundan böyle süre kay- bını önlemek için Asayiş Bölge Komutanı, direkt olarak 2. Taktik Hava Kuvvet Komu- tanı'nı anyor ve gerek uçak ge- rekse helikopter isteyebiliyor. 2. Taktik Hava Kuvvet Komuta- nı da ne isteniyorsa, gerekli des- leği sağladıklan sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na yalnızca bilgi veriyor." Askeri yetkililer, bölgedeki tüm birliklerin gcce görüş sis- temleriyle teçhiz edilmesi gerek- tiğini, ancak bunlan " parayla almak istedikleri" halde, Batıb ülkelerin vermemesinden ya- kındılar. Askeri yetkililer, alınan gü- venlik önlemlen karşısında PKK'nın yılgınlığa düştüğünü ve örgüt olarak varlığını sürdü- rebilmek için yeniden "risksiz eylemlere ", 1980'li yıllann or- talannda olduğu gibi yine "kit- le katliamına" yöneldiğini de sözlerine eklediler. PKK'yakarşı Laır la işbirliği hazırlığı ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'in. bu ay sonunda Su- riye'ye yapacağı gezinin ardın- dan. ikı ülke arasında izleme zivaretleri başlayacak. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Filiz Dinçmen, Içişleri Bakanı İsmet Sezgin'in Suriye gezisi sı- rasında imzalanan belgede. Su- riye'nin verdiği sözlerin gerçek- leşip gerçekleşmedığinin izlene- rek, "ciddiyetle değerlendirildi- ğini" açıkladı. Bir gazetecinin, PKK kamplannın Suriye'den temizlenmediği yolunda haber- ler çıktığmı belirtmesi üzerine Dinçmen. Suriye ile görüşmele- rin sürdürdüğünü, mevcut olan diyaloğun geliştirildiğini bildi- rerek, PKK kamplannın temiz- lenmediği yolundaki bilgiler konusunda yorum yapmadı. Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'- in temmuz ayının üçüncü haf- tası içinde Suriye'ye gideceğini belirten Dinçmen, bu görüşme- lerden sonra, iki ülke konusun- da anlaşmaya vanlan "izleme ziyaretlerinin" başlayacağını bildirdi. Dinçmen, bir soruya karşıhk, PKK'nm İran sınınndan sıza- rak yaptığı eylemler konusunda hem Dışişleri Bakanlan düze- yinde hem de İran'ın Ankara Büyükelçiliği nezdinde girişim- ler yapıldığını bildirdi. • Baştarafi I. Sayfada Hürriyet'e bir karşıhk verdim. O da çok üzülerek. Çünkü be- nim elli yıldır pınl pınl taşıma- ya çalıştıgım inançlanma saldı- n vardı. Buna göz yumamaz- dım. Şimdi de gene Hürriyet ya- zarlanndan Yalcm Pekşen'e bir karşıhk verme talihsizliğiyle karşı karşıya kaldım. Bundan bir iki hafta önce "Ekonomik Panorama" adlı derginin yazan, benimle. kapak konusu yapacaklan Cumhuri- yet gazetesi ve gazeteye yatınm yapan Vural Vahit Suiçmez üzerine konuşacağını söyledi. Uzun bir süreden bu yana. ben gazetecilerle konuşma'yapmayı kestim. Bu kesmenin benim için türlü sebepleri vardı. Niçin, na- sıl kestiğimi de Yalçın Pekşen çok iyi bilir. Balkonda sohbet Panorama vazan evegeldi. Bıam evın balkonuna oturduk, Cumhunyet ve Vural Vahit Su- içmez üstüne düşüncelenmi sövledim, iş bitti. Sonra sohbete daldık. Ben gazetecilik yaptı- ğım yıllarda gazeteciliğin İcural- lan vardı. Öın.ğii konuştuğu- muz bir kişi, bu soyu.^.' 'erim özeldir, bunu yazmayın, derse biz o söylediklerini yazmazdık. Bu, bizim için ahlaki bir tutum- du. Sonra biz gazeteciler gaze- telerde olsun, başka yerlerde olsun şakalanmıa, sohbetleri- mizi hiç mi hiç yazmazdık. Ben ne bileyim, bu bize gelen gazete- ciyi de öyle sandım. Söz Abdi"- den açılmışken, gazeteler, gaze- tecilik üstüne veryansın ettim, düşündüklerimi bir bir söyle- dim. "Bu düşündüklerimi de yakında Cumhuriyet'te yazaca- ğıın" dedim. Abdi üstüne bir de anımı anlattım. Abdi adı anıl- dıkça, bu benim için büyük bir acıdır, bu anımı hep anlatınm. Acaba Abdi'nin Paris'ten Tür- kiye'ye dönüşünü engelleyebilir miydim, diye hep içim sızlar. Acaba biraz daha konuşsam, biraz daha uğraşsam Abdi'nin önüne geçemez miydim? Bunu da bu genç gazeteciye sohbet olarak anlattım. Birkaç kere de konuşurken, teybini kapat. de- dim. Ben ne bileyim, dünya değişmiş, gazeteciliğin kurallan değişmiş. Derken Cumhuriyet ve Vural üstüne konuşmamız Panorama'da çıktı. İyi bir ya- zıydı, sevindim. Sonra ardın- dan bu son yazı geldi. Konuş- malanmı iyice anımsıyorum. Konuşmalanm bölünmüş, baş alınmış sona, son alınmış başa konmuş, bir yeri de budanmış. Kurallan bozduğuma çok piş- man oldum. Bizim günümüzün gazeteciliğiyle bugünler arasm- da dağlar kadar farklar varmış. Bu konuşmadaki Abdi İpekçi'nin ölümünü dergiden ahp bir iki _gazete haber yapü. Ben, Abdi ipekçi'nin öldürüle- ceğini biliyormuşum ya da öl- düren kişileri biliyormuşum. Böyle bir hava yaratüdı. Yalçın Pekşen de bunun üstüne hışım bir yazı döktürdü. Yazıda. ne yapsm sevgili arkadaş, bana karşı çok terbiyeli olmaya, dostça davranmaya çahşıyor ya, ne yapsın beceremiyor, elin- den gelmiyor. Ne yapsın çocuk- cağız, suç onun değil. suç zama- nenin. Elinden gelse kırk yılın haünnı akhndançıkarmayacak ya. elinden gelmiyor. Dergiden alıntı Yalçın Pekşen dergiden şu aşağıdaki parçayı alıyor. Böyle- likle de benim Abdi'yi öldüren- leri bildiğimi söylediğimi iddia ediyor. Ben demişim ki: "Her ülkede olduğu gibi. Türkiye'de de, demokrasinin gerek kuruluşu, gerekse yerle- şip gelişmesi açısmdan kelleyi koltuğa almış insanlara ihtiyaç var. örneğin Abdi İpekçi... Ben kendısıyle öldürülmeden kısa bir süre önce Paris'te buluştum. Kendisine dedim ki Türkiye'ye gitme. seni öldürecekler... Ka- derimiz nevse o olur. dedi. Ve döndü İstanbul'a geldi. Biz on- sekiz ocakta görüşmüştük. Bir- kaç gün sonra da öldürdüler. Ben Abdi İpekçi'nin neden öl- dürüldüğünü de biliyorum. Bunu hazırlayacağım bir kitap- ta kullanacağım." Anılanmı yazarsam kullanacağım. de- dim. 'Bu ne saygı böyle!' Yalçın Pekşen bunu dergiden ahyor, izin verirse Yaşar ağa- beysini eleştırecek. Ne kıbar. ne ince bir yaklaşım. İnsanın böy- lesi birincelik karşısında gözleri vaşanyor. Bu ne saygı böyle, olacak iş değil. Bizim Babıâli böylesine bir saygıyı şimdiye kadar ne duydu, ne de gördü. "Yaşar Kemal, Paris'te gö- rüştüğü Abdi İpekçi'ye Tür- kiye'ye gitme, seni öldürecek- ler, diyor. Şimdi bu cümleyi tahlil edecek plursak. Yaşar Kemal, Abdi İpekçi'nin öldü- rüleceğini biliyor. Hatta nerede nMnrüleceğini de biliyor ki ona "Tü r kıye">e gitme...' diyor. Peki bir insar. bir kişinin öldürülece- ğinı bilirse bunu böyle mi söy- ler? Bu kadar önemli bir bilgiyi, kendisiyle bir rastlanü sonucu Paris'te karşılaştığı zaman mı söyler? Şöyle düşünclim: Yaşar Ke- mal, Abdi ipekçi'nin öldürüle- ceğini biliyor. Hatta nerede öldürüleceğini de biliyor. Ve bir telefon açıp ve bir mektup yazıp kendisine bildirmiyor. Daha ötesi, ülkenin emniyet kuvvetle- rine, tanınnuşlığı, kolayca ula- şabileceği ülke yöneticilerine de söylemiyor. Abdi İpekçi kadar önemli bir yazann öldüriilmesi karşısında ne yapıyor? Paris'te bekliyor. O sırada Abdi İpekçi Paris'e geünce, bir rastlanü so- nucu rastbyor, belki de karşı- laştıklannda 'Türkiye'ye gitme, seni öldürecekler' diyor. Siz Abdi İpekçi'nin yerinde olsanız böyle bir sözü ciddiye alır mısı- nız?" Bakm sevgili gazeteci arka- daşımızın mantığına. Ne güzel mantık, ne ileri zekâ! Hayran- lıklara seza. İnsan eski, deney- lerden geçmiş, incelikli, saygılı bir gazeteci olursa, işte böyle dört dörtlük yazar. Abdi İpekçi'den telefon Ben de diyorum ki, işte böyle yanm yamalak, bir gazetede çıkmış, yani dergide demek isti- yorum, kaçak bir konuşma üs- tüne düşünce oluşturursan böyle olur. Sayguüığını, kimi insanlann, belki de kimi okur- lann gözünde böyle yitirirsin. Daha neler neler söylemiyor sayın yazar ve gazeteci Yalçın Pekşen, Abdi beni ciddiye al- mamış da, soğukkanlılığım müthişmiş de... Yalçın Pekşen'- ın benim hakkımda, yanhşa dayanarak. söylediklerini bura- da aktarmaya bile utanıyorum. Ve böyle bir insanın elini sıktı- ğıma da utanıyorum. İnsanın foyası gizlidir. Ben ne bilirdim Yalçın Pekşen'den böyle bir adam çıkacağını. Yalçın'a öne- riyorum. yazısmı bir daha oku- sun. acaba yüzü kızarmayacak mı? Benim bildiğün Yalçın'sa yüzü kızanr. Belli olmaz günü- müzde insanlar çabucak değişi- veriyorlar. Belki de hiç kızar- maz da, ohhh, ne iyi etmişim de yazmışım, der. Şimdi şu Yalçın Pekşen'in as- lanbklannı bırakayım da, işin özüne. köküne döneyim: HAVA DURUMU TURKIYE'DE DUNYA'DA Bakanlığı Meteorotofi Genel Müdûriûğü'nden aiınan bügiye göre Mamıafa'mn do- fiusu, Karadeniz, Iç Ege, Göj- lerBölgesi, DoğuAkdeniz. iç Anactokj de Doğu Akdene yer yer sağanak ve gökgüaıltû- lü sağanak yağışlı. öteki yer- ler parçalı bulutlu geçecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak Rüzgâr, kuzey ve doâu, yurdun güney ve doğu kesımlerin- £ de güney ve bat yönlenlen hafıf, ara sıra orta kuvvette, yağış anında kuvvetiı Konya ve kısa sürelı fırtına seldinde esecek. Van Götü'nde hava, parçalı bulutlu geçecek. ^ ZonguMık Amsterdam Amman Aftna yajmuriu A-açık B-buhJîlu G-gûieS'i Brûksö C«fiwre Frankfurt Uftoşa Petersburj Undra Madnd Mılano Moskma Mûratı Osto Pans Prao ftyad Ron» Viyana 26° 35" 28° 35" 27° 26° 27° 32° 24° 25° 29° 28° 17° 27° 26° 27° 24° «2° 26° 25° 25° Bir sabah Abdı'den bir tele- da bizim gibüerin saflığı. fon aldım, bana, gazeteye he- men gelir misin, dedi. O günle- Paris konuşmasi ~- Milliyet'inde çalışanlar.nn benimle Abdi'nin yakın ilişki- mizi bilırler. Kalktım. MiUi- yet'e gjttım. Abdi'nin odasına gırdim. Mümtaz Soysal da ora- daydı. Abdi hemen söze gjrdi, "Yahu Yaşar" dedi, ne oldu bi- liyor musun? Benim masamın aitında kapıcı (ya da odayı sü- püren kişi) bir TNT buldu." Ben o zamana kadar şu TNT- nin ne olduğunu bilmiyordum. Abdi anlattı. Uzmanlar bunun çok güçlü bir patlayıcı olduğu- nu söylemişler. O günlerde Abdi çok tehdit alıyordu. Kaçakçılann Abdi'y- le bir hesaplan olduğu o günler- de Babıâli'ye yayılmıştı. Abdi'- nin aleyhinde, birtakım basın yoğun bir kötüleme kampanya- sına ginşmişti. Uzun bir süredir de bu yayın sürdürülüyordu. Abdi ilerici, demokrat. uzlaş- tıncı, banşçı bir kişiliği olan bir kimseydi. Çok da etkili bir ga- zeteciydi. Hem halkı hem de yöneticileri etkiliyordu. O günlerin de havasını bilen- ler bilir. O günlerde aydınlar, gazeteciler, sağdan olsun, sol- dan olsun öldürülüyorlardı. Bunu Yalçın Pekşen nasıl anımsamaz. Anımsamaz, anımsamaz. Onun da beyninin üstünden 12 Eylül'ün tanklan geçmiştir. "Ben o gün, Abdi. böyle ol- maz, tehlikedesin. Bir süre Tür- kiye'den uzaklaş" dedim. Dili- min döndüğünce de bir bir sebepleri söyledim. Bunlar, he- pımian. aşağı yukan bildiğimiz sebeplerdı. Abdi'yi etkilemek istiyordum. Yalçın Pekşen'in dediği gibi, ciddiye alınmaya- cak sözler söylemiyordum. Daha önceleri de baş başa kaJ- dığırruzda hep yinelemiştim. Yine Yalçın Pekşen, benim Abdi İpekçi'nin, neredeyse, da- kikasına kadar, nerede öldürü- leceğjni de bildiğjmı söylüyor. Çünkü Abdi'ye demişim ki, Türkiye'ye gitme, seni orada öl- dürecekler. Abdi dünyanın baş- ka yerlerinde bir altı ay dolaş- saydı katiller onu dünyanın öte ucuna kadar izleyip öldürecek- ler miydi? Birçok insan dışan giderek, oralarda canlannı kur- tarmadılar mı? Vay yavrum vay. vay deneyli usta gazetecim vay! Felek çarkın kınlsın derier buna. Bir de ne günlere kaldık derler. Bak hele bak, deneyli ga- zeteci mantığına bak. Ben Abdi'ye Türkiye'ye gitme de- mekle onun öldürüleceğini bil- mişim. Vay caruna, böyle bir mantıkla da ilk olarak karşılaşı- yorum. Gazetecilik ne hale düş- müş de haberimiz olmamış. Bu Şimdi de Paris konuşmasını . anlatayım. Abdi, Paris'e geldi- ' ğinde beni evimde aradı, kanm- la birlikte beni oteline bir içkiye. .• çağırdı. Dediğim gibi ocağın t sonlanydı. Abdi İpekçi şubaün • başında öldürüldü. Oteline var- . dığımda Abdi otel teleksinin başındaydı. Teleksten Milü- , yet'in yann çıkacak sayısını ah- ' yordu. Otelde hanımı Sibel, kızı Nükhet, oğlu Sedat da vardı. Biz salonda otururken Abdi ya- nımıza geldi, çok üzgündü. "Bugün yine yirmiden çok kişi-, yi öldürmüşler" dedi. İçkileri- , mizı söyledik, konuşmaya baş- ladık. Ben Abdi'ye her zamanki söylediklerimi söylemeye başla- -, dım: "Abdi seni öldürecekler" dedim. Yine delillerimi sayıp dökmeye başladım. Abdi "Ne- reye gideyim, ne yapayım" de- di. "Altı ayhğına bir röportaja çık" dedim. "Hem güzel röpor- tajlar yapar. hem dünyayı dola- şır, hem de gazeteye faydalı.., olursun." Abdi, "Bu kadar za- . man gazeteyi nasıl bırakınm" diye sızlandı. Ben de "Sen öldü- : rülürsen gazete kime kalacak" dedim. 'Söyle, iknaet Abdi'yi', Böyle aramızda uzun bir tar- tışma sürdü gitti. Ben Abdi'yle konuştukça kansı Sibel İpekçi "Aman Yaşar Kemal" diyor- ' du. "Söyle, söyle, ikna et Abdi'- yi, o gazeteden dönünceye kadar ölüp ölüp diriliyorum."" Bunu bir kere, iki kere söyleme- j di Sibel İpekçi, ben konuştu-^ ğum sürece de sözlerini yinele-" di. Bu sözleri Abdi de duyuyor-' du. Çünkü Sibel İpekçi bu sözleri benim kulağıma değil, ortaya söylüyordu." Abdi'nin, Abdi'lerin öldürü-j leceğini görmek için kahin ol-' maya gerek yoktu. Her şey, herkese. ben geliyorum, diyor- du. Ben de, durmadan arkada- şımı uyarmaya çalışıyordum. Sayın Yalçın Pekşen, sevgili" 12 Eylülzede arkadaşım, valla- . hi billahi Abdi'nin ölümüne ben sebep olmadım. Eğer onu öldürecek kişiyi, ki- " şileri, çeteleri bilseydim, ne ya- par ne eder onlan kulağından - tutar yönetime teslim ederdim. '„ Onlar da kışlarun tam ortaan-,' daki hapishaneden katilleri ka- çınrlardı. '< Değerli gazeteci Yalçın Pek-^ şen, senin kitaplann bile var. Sana bir iki sözle bitireceğun yazımı: Kişinin, insanın, yaza- „ nn, gazetecinin yozlaşması dostluğa, kendi mesleğine say- gısızlık etmekle başlar. PKK iki köyü bastı MBaştarafi 1. Sayfada PKK'nın Doğu ve Güney- doğu'da kö> lere yönelik saldın- lan devam ediyor. Görgü ta- nıklannın ifadesine göre, sayı- lan 300'ü bulan PKK'lı grup, önceki gece saat 23.00 sıralann- da Çaldıran'ın Aşağı ve Yukan Yakıntaş köylerine baskın yap- tı. Köyun etrafını mayınla dö- şeyen PKK'blann, köv korucu- oğlumu kurtarmak için odaya • girdiğimde kan revan içindeydi. r Oğlum gözlerimin önünde has- ' taneye kaldınlırken yolda öl- *•• dü." ' T Hakkâri'de de, il merkezine 7 ' kilometre uzaklıktaki Depin mevkiinde bulunan polis nok- ' tası ile Elektrik Etüt İdaresi'ne '; aiı binalara roketatarh saldın- \ da bulunuldu. Önceki gece lannm evlerine roketatar ve 22.30 sıralannda bir grup PKK otomatiksilahlarlaateşaçtıkla- militanı tarafından gerçekleşti- n bıldirildi. Saldın sonucu biri nldiği kaydedilen saldın sıra- korucu 7 kişi öldü, 8 yatandaş sında, yaklaşık bir saat süren ilebirerdeyaralandı.Ölenlerin çaüşma çıktığı belirtildi. Bina- kimlikleri şöyle: larda önemli ölçüde hasar mey- dana geldi. OlaydanAhmet Seçik. Atilla Çiçek (5), Ayşe, Rıza ve Ferzende Altun, Enver Aladağ, Gönül Aladağ. Saldından sonra Tendürek Dağı'na doğru kacan teröristle- rin yakalanması için operasyon başla'tıldı. Operasyon sırasında askeri timleri taşıyan heükop- terlerin dönüşü sırasında, Ten- dürek Dağlan eteklerinde heli- koptere ateş açıldı. Helikopter- de bulunan kara teknisyen astsubay Vedat Kaynaş başın- dan isabet alarak yaşamını yi- tirdi. PKK saldınsında 5 yaşındaki oğlu Atilla Çiçek'i kaybeden korucu Murat Çiçek, olayı an- latırken, "Oğlum gözlerimin önünde öldü" dedi. Çiçek, hay- vanlara yem vermek için dışan çıktığında aniden silah sesleri du>duğunu. silahını alarak kar- şılık verdiğini belirterek şöyle dedi: "Benim ateş ettiğımi görünce, roketle evime saldırdılar. Ta- mamen vıkılan evde uvuvan sonra " şüpheli görülen 5 kişi gözaltına J alındı. Aydın'ın Germencik ilçesine '' bağlı Ortaklar bucağında, eski '; bir korucu silahlı saldında öl- ' dürüldü. Yüzleri maskeli iki *' kişinin, İsmail Aksu'yu (49) ;:' evinden çıkardıktan sonra 4 el ateş ederek öldürdükleri belir- tildi. İsmail Aksu'nun, Sürt'in - Eruh ilçesine bağlı Özferit kö- " yünde muhtarhk ve köy koru- culuğu yaptığı, bir yıl önce ^ Ortaklar'a gelerek yerleştiği öğ- "' renüdi ' Cizre'de güvenlik güçlerinin operasyonlannda gözaltına ah- -' nan yaklaşık 200 kişinin, sorgu- lanmak üzere Şırnak'a gönderil- diğı bildirildi. Gözaluna alınan- ' lar arasında İHD Cizre Şube • Başkan Yardımcısı avukat Erdal Geçıt'ın de bulunduğu belirtildi.-• Bu arada Nusaybin'de 1500 kişi- nin kaüldığı gösteri yûrüyüşünde gözaltına alınan samklann sor- gulan da Tugay Komutanlığı'n da sürüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle