15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ1992 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Iki BüyükYaıdışlık Ermenistan'ın şu andaki hedefı bırakmış bir ülke olarak neler sağlayabileceğini, çevre ile ilişkilerin neler kazandırabileceğini düşünecek olursak bu devletin yaptığı uluslararası yanhşhğın büyüklüğü daha iyi anlaşılabilecektir. SEDAT tLHAN Emekli General Bu yazımda, ilgileneceklerin eleştirilerine açık olmak üzere, ulusai güvenliğimızle ilgili olan iki büyük uluslararası yanlışhğa değinile- cektir. Devletlerin yönetiminde uygulanan yön- temler çok çeşitli olmasına karşın, uygar olan- lann özellikleri iki noktada kesişmektedir. Birincisi, yönctimlerin hedef olarak insanlan- nın mutluluğanu seçmeleridir. tkincisi ise ulu- sal güvenlik politikalannın, ulusun bütün gücünün bu hedefe yönlandirilmesi için uygu- lanacak güç (kuvvet) geliştirici yöntemleri içermesidir. Bu iki genellemenin dışında, ken- di çıkarlannı düşünen, baskılanna uymayan- lan vinçlere asan, gazla öldüren, başlannı ve ellerini kılıçla kesen, toprağa gömerek başını taşlayan yöntemler uygulayabilen, insanının değil, kendinin ve yönetiminin mutluluğunu öncmseyen yönetimler de, devlet adı altında varlıklannı sürdürebilmektedirler. Bu yöne- timlerin kendi insanlanna yaptıklannı onay- lamak olanaksızdır. Küresellik (globaüsm) Yeni Dünya Düzeni (New World Order), Çevrecilik (Environmentalism) ve tnsan Hak-< lan (Human Rights) deyimlerinin artık ulus- lararası ilişkilerde temel öğe olduğu çağmuz- da insana karşı kötü davranışlar herkesi ilgi- lendirir olmuştur. Ancak bu arada insan haklan çağnsında bulunan devletlerin bu yö- netimlerle çıkar ilişkisine girerek yapılanlan dolaylı olarak onaylamalan, büyük bir ulus- lararası yanhşlıktır ve bu ayıp düzeltilmelidir. Bütün devletlerin bu tür yönetimlerle ilişki- den kaçınarak onlan demokraükleşmeye yönlendirmesi gerekmektedir. Bu yönetimle- rin yaptıklannı hoş görmek, o yönetimlerin kendi insanlanna yaptıklanndan daha büyük bir yanhşlıktır. Bir dış politikada gerçekçilik (realizm) ve ülkücülüğe (idealizm) soğuk savaşla yeni bir görüşün, çıkarcıhğm (egoism) katıldığını ka- bul etsek bile, insanlann öldürülmesine, öldü- renlerle çıkar ilişkileri kurulmasına, bu büyük uluslararası yanbşlığa seyirci kalamayız. Bu yönetimlere silah veren, el alündan destekle- yen, zehirli gazını sağlayan, nükleer donanım- lannı kuran, fuzeleri için teknoloji verenlere; sonra da koruyucu görevi ile ortaya çıkıp bunlardan zarar gören insanlara felaketleri- nin nedeni olduklannı unutturmaya çalışan- lara, artık tepki göstermenin zamanı gelmiş- tir. Politikalarda egoısmin sınınnı yanüşlıklar bebrlemektedir. Yukandaki uygulamalarlail- gili bulunan devletler büyük yanüşlıklar yap- tıklannın bilincine vararak dünyanın yeni düzenine sözde değil işlevde uymak zorunda- dırlar. Türkiye'nin 6 ay sonra Çekiç Güç için alacağı karann bu yanhşhğın düzeltilmesi yö- nünde ohnası ve devletimizin bu devletlerin çıkarlannın sürükleyicisi olmaması gerek- mektedir. Ulusçuluk yangını tkinci büyük uluslararası yanhşhk ise yöne- timlerin uygulamaya çalıştıklan güvenlik po- litikalanndan kaynaklanmaktadır. Bir yûzyı- la yakın bir süredir hiçbir yönetim ne tam komünist ne de kapitalist olabilmiştir. Buna karşın insanlannı bu yönetimler, birisini al- kışlayarak öbürünü kötülemeye zorlamışlar- dır. Bu arada insana gerçek hizmeti öngören, sosyal önlemleri içeren yöntemler, yaşın ya- nında kurunun yanışı gibi, işlevlerini başan ile yürütememişler, sıkıntıyı çeken yine insan ol- muştur. Yönetimlerden birinin çöküşünün öbürüne mutluluk getirip getirmediği ve esa- sında hangjsinin çöktüğü ve hangisinin yapı değiştirdiği anlaşılamamışür. Ülkelerin ne ka- dar güven altında olduklan da güvenlik ör- gütlerinin işlevlerini büyük ölçüde yitirmesi sonucu behrginleşememiştir. Bu yeni gelişme- ler sonucu Türkiye'nin çevresi ulusçuluk âlev- leriyle çevrilmiştir. Bu yangın gün geçtikçe büyümektedir. Olaylann ülke içine sıçraül- ması için yurtdışında da çabalar harcanmak- tadır. Devletlerin açıkça belirtemedikleri görüşler, uluslararası seminerlerde dile getiril- mektedir. Girişimler yanlannda büyük ulus- lararası yanlışlıklan da getırmektedir. Yaşanan olaylar göstermektedir ki güven- lik konulannda etkin olan, politik, ekonomik, sosyal, kültürel ve askeri öğeler devletlerin yö- netimlerince bir bütün olarak ele alınıp, arala- nnda sürekli bir uyum, ilişki ve denge kurul- madıkça, yönetimin şekli ne olursa olsun tıkanıkhklar olmakta ve uygulamaya çahşılan güvenlik politikalan yeterü olamamaktadır. Devletler, yönetimlerinin yeniden yapılanma- da gösterebildikleri esneklik ölçüsünde bu ü- karukbklan göğüsleyip açabilmektedir. Yapı- lan temele oturmamış devletler ise en büyuk yanbşbklan bu tıkanıkhk döneminde yapabil- mektedirler. Bugün yeni özerkbğe kavuşmuş olanlar dı- şındaki uygar bütün yönetimler, ulusai hedef- lerine ulaşmak için ulusai güçlenyle ilgilı yön- temler (stratejiler) uygulamaktadırlar. Yeni devletler ise gücü unutup duygusal davran- makta, hedeflerinin seciminde yanılmakta ve önemb ükanıkbklarla karşılaşmaktadırlar. Buna örnek olarak Ermenistan'ı alıp, ona ait değerlendirmeleri öbürleri için de düşünebib- riz. Uygulayacağı ekonomik yöntemin temel esaslannı saptayıp uygulamaya geçiremeyen, hedefıne uyabilecek uygun bir askeri güç ku- ramayip kendisini bugüne sürükleyen Kızıl Ordu'nur artıklanna, Bağımsız Devletler Topluluğu'nun bir kısmı ile yaptığı askeri an- laşmaya dayanan, sosyal yapının geliştirilme- si için kamuoyunu bilinçlendiremeyen ve çevredeki politik etkinlikleri yok sayıp, ABD ve Fransa gibi ülkelerdeki etnik gruplanyla (Diaspora); Hıristiyan oluşunun yeterb olaca- ğına inanan Ermenistan'ın; Büyük Ermenis- tan gibi ulusai hedefe yönelmesi çok büyük bir uluslararası yanhşhktır. Konuyu basite ve halk deyimi düzeyine indirirsek, Ermenistan'- ın Müslüman mahallesinde salyangoz satan Israil durumuna düşmüş olduğunu ve görü- nürde sadece Iran gibi uluslararası ilişkilerde yalnız kalmış yönetimlerce desteklendiğini söyleyebiliriz. Yangın, yazık ki başlaülmıştır. Artık Ermenistan, fsrail gibi bölgesinin çıban- başı obnak durumundadır. Bu durum silahla- nn ve birçok devletçe terk edilerek ancak ABD'nin gölgesinde yaşayabilen lsrail'e ne kadar mutluluk getiriyorsa, Ermenistan'a da ancak o kadar, belki de daha az mutluluk geti- rebilecektir. Bir an için Ermenistan'ın şu an- daki hedefı bırakmış bir ülke olarak neler sağlayabileceğini, çevre ile ilişkilerin neler ka- zandırabileceğini düşünecek olursak, bu dev- letin yaptığı uluslararası yanlışbğın büyüklü- ğû daha iyi anlaşılabilecektir. Açıkhkgerekli Türkiye'nin Yunanistan'la ihşkilerinde uy- guladığı gibi denge, uyum ve uzun ömürlülü- ğü öngören geleneksel 'sabır poütikası'nı, büyük uluslararası yanbşhklan önleyecek yönde kullanma isteği son toplantılarda öv- güyle izlenir olmuştur. Ulusai güvenbk pobtikasını "Ülke bütünlü- ğünü savunmak, ülke dışındaki aanbk Türk varbğını konımak ve Batı ile işbirliği halinde çağdaş uygarlıgı yakalamak" olarak tanımla- yabileceğimiz ulusai hedefıne ulaşmak için düzenleyen ve ulusai gücünû gebştirme çaba- sında olan Türkiye'nin, temel gereksiniminin banş olduğunun bütün devletlere anlatıbnası işlevini sürdürmesi gerekmektedir. Böyle bir banş için gerekirse uluslararası önleyici kuv- vetlere kaülmak, daima banş yanında obnak ilkesine de bir başka deyişle Pax Turco'ya da açıkbk getirmek gerekmektedir.. ARADA BİR ŞERAFETTÎN UZUNER Eski Karayolları Gen. Md. btenbnler...Dinsel bayramlar eski töresel özelliklerini giderek yiti- rirken, çalışanlara uzun dinlence olanağı yaratmaktadır. Yaşlı-genç çağımızın insanı daha çok çalışırken umulma- dık gerilimlerle (streslerle) karşı karşıya kalmaktadır. Ger- çekte yaşam her yerde ve her yaşta zorlaşmtştır. Eskilerin dediği gibi, günümüzde, ekmek aslanın ağzında. Gücün yetiyorsa aslanın ağzından ekmeği al. Doğaldır ki bu ko- şullar altandaki yaşam insanı yoruyor. Yorgunluk ise din- tenmeyi gerektiriyor. Bu nedenle denebilir ki, çalışanlar için, bayramlar uzun dinienme tatilleri olarak degerlendi- rilmektedir. Bu değişim de doğaldır. Bu anlam degişıklığine uyarak gecen Kurban Bayramın- da ilk kez bir tura katıldık. Epeyce bir süre önce Cumhuriyet gazetesinde akıl almaz depremin kazazedelerinden bir grup arkadaşın kurduğu şirketin yönetiminde beş gün- lük gezimize başladık. Yolların iyi olmaması nedeniyle Is- tanbul'dan Kaş'a 17 saatte ulaşabildik. Uzun ve bozuk yol yüzünden yorgunluğumuz bir kat daha artb. Otoyol yapımı ile övünenler, keşke turistik yolların yapımında da aynı özeni gösterselerdi. Gezimiz beş gün sürdü ve çogunluğu otobüste geçti. Yotların bozuk ve çok dönemeçli olması, yorgunluğumuzu daha da arttırdı. Otobüsün soğutma sistemlı olması tek konforumuzdu. 20yıl önce başlanılan Kaş-Fethiyeyolunun onarımının hâlâ bıtırılememesi, Elmalı-kış yolunun eski haliyle kullanılması iç turizm bakımından onanmaz bir eksikliktir. Her gidenin hayran kaldığı bu yöreye daha ko- lay ve konforlu gidilmelidir. Dileriz, SHP-DYP ortaklığı bu yolların yapılmasına öncelik verir. Karayollarında çalışırken bir iki kez geçtiğim bu yörele- rin gerçek güzelliğini bu kez duyumsadığımı söyleyebili- rim. Fiziksel yorgunluğumuzu unuttuk. Dolaştığımız yerle- • rin başlıcaları Demre, Kekova, Patara, Tlos ve Saklıkent... Hepsi de birbirinden üstün, görülmeye değer yerler. Ke- kova, çevresi ada ve yanmadalarla çevrili doğa harikası bir yer. Henüz betonlaşmamış. Denizi de, doğası da insanı büyülüyor. Demre'de ova tümüyle seralaşmış. öyie ki, kumsal bile seralaşmış. Noel Baba'nın kilisesinin ayırdına zorlukla varıyorsunuz. Seraların çoğu domates dolu. Tarla domatesi de çıkınca, sera domatesi para etmez durumda. Oomatesin kilosu bin liranın altında. Bizler Istanbul'da 3-5 bin liraya yiyeduralım. Kalkan güzel bir koy. Betonlaşma başlamış. Patara, Kal- kan'ın hemen bitişiğinde. Patara (Kumluova) küçüçük bir kasaba, betonlaşma yok. l.ö. 7(X) yıllarında Lykia'nın ulu- sai tanrıçası Leto tarafından kurulmuş ve yönetilmiş. Leto ve iki çocukları Appollon ve Artemis'in anıt-mezarları, kı- rılmış ve çalınmış taş ve taş sütunlara karşın bütün görke- miyle ayakta duruyor. Ooğa harikası Saklıkent'e hayran olmamak olası değil. 18 km. uzunluğunda çok derin ve dar bir vadi. Girişi 20 metre genişliğinde dere yatağı ile yanları 100 metre yük- sekliğinde tek parça kayalardan oluşması insanda sürekli bir hayranlık uyandırıyor. Derenin üstüne yerleştirilmiş aralıklı tahta köprü insana korku veriyorsa da, doğanın ce- kiciliği korkuyu unutturuyor. Kayaların arasından fışkıran sular ise bir başka hayranlık nedeni. On metre sonra bir koca ırmak oluşturuyor. Toz toprak tçinde geldiğimiz Sak- lıkent vadisinde tahta köprü üzerinden kaynak sularının oluşturduğu adaya vardığımızda suların üzerine kurulu sofraya oturup ızgara alabalıklarımızı soğuk bira ile yu- dumlarken doğayı doya doya seyrettik. Son uğrağımız Fethiye ölüdeniz bir başka güzellikte. İnsanı hem deniz ve hem de doğa yönünden doyuruyor. Içeriği unutulacak gibi değil. Geziler yeni dostiukların da kaynağı oluyor. Rehberi- miz, konusunu iyi bilen bir konuşmacı. Gördüğü her eskil (antik) taşı anlatmak hevesinde. Ben, yaşlıhk şeker hastası olduğumdan, oğlu ile geziye katılan bir hanımefendi Inönü ile ilgili bir anısını anlattı. Dayısı Sn. Ahmet Faik ve Inönü ile birlikte ortak dostları bir şeker hastasına geçmiş olsuna gitmişler. Inönü aniden hastaya 'gözün aydın olsun' demiş. Barutçu irkilmiş. Ismet Paşa, 'merak etme, o şimdi daha disiplinli ve uzun yaşaya- caktır' demiş ve konuyu kapatmış. Kaldığımız yer bir aile pansiyonuydu. Kaş koyu tüm gü- zelliği ile önümüzde seriliydi. Sabah kahvaltıları ve akşam yemekleri doyumsuz doğa güzellikleriyle süsleniyordu. Karşımızdaki Meis adasında evler, sokaklar, nerede ise insanlar yürürken seçilebiliyordu. Böyle akşamların birin- de soğuk içkilerimizi yudumlarken, "Bir gemici kancası atalım üa Meıs adasını ırgat halınae DU kıyıya çekelim" dedim. Kahkahalarla gülüştük. Yeni dostlara ve Kaş'ın do- ğasına selamlar. TARTIŞMA Yok Oluşu Seyretmeye Devam Etmek /'^umhuriyet Gazetcsi' w199l tarihli 'Tartısm Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümlerinden mezun olanlann açıkta kaldığı bir ülkede yaşıyoruz. Devletimizin bütçesini biraz da bu antik kentlerin bakımına, restorasyonuna ayırmasını umut ediyorum. tiğimiz haaran ayı içinde Fethiye'de gezdi- ğim bir çok antik kentte de Milet ve Prien- ne'den daha farkb bir durum görmedim. Örneğin, Letoon antik kenti de Milet ile aynı yazgıyı paylaşıyordu. Burada Tannca Leto için yapünlan tapınak da bataklık içinde. E>iğer bir antik kent Xhantos'un da bir çok yerinde gördüğüm kirletilmiş alanlar önce halkımızı suçlamaya itti beni. Fakat koca bir alana yayılmış olan bu kenti gezip gördükten sonra bir mola vermek için dur- duğum, antik kentin içindeki kahvede -ger- çi kahve açıbnamıştı ama- meşrubat saüşı yapıbrken var olar. tuvaletlerin neden kibt- li olduğuna dair bir yanıt alamadım. önce nın 15 Haziran tarihli Tartışma' sayfasında çı- kan 'Yok Oluşu Seyretmek' başlıklı yaa- ma ne Turizm BakankğYndan ne de Aydın Belediyesi'nden yanıt alabildim. 16Nisan 1991 tarihinde Milet ve Prienne antik kentlerinde yaptığım gezilerde gör- düklennıden duyduğum üzüntüyü kısaca belirtmiştim. Prienne'de açıklayıcı tabela- lar vardı ama hangi tabelanın neyi, nereyi açıkladığı tam belfi değıldi. Sütunlar, kai- deler her şey ortalıktaydı. Milet ise ba- taklık içinde bir başına bırakılmıştı. O tarihten bugüne oldukça zaman geçti. llgililer hala bu antik kentler için müze giriş bileti kesmekte devam etsinler. Çünkü geç- buralan kirleten insanlara kızarken nere- deyse hak verecektim. Letoon'da da du- rum aymvdı. İnsanlann yiyecek gereksi- nimini karşılayacaklan her türlü şey düşü-- nülmüştü de neden tuvalet gereksi- nimlerini karşılayacak bir yer yapmayı ya da az ilerisinde bulunan kapab restoranı iş- letmeye vermeseler de bu restorana ait tu- valete bakacak birisini görevlendirmeyi düşünmemişlerdi. Letoon'da açık hava müzesi görevlisi bile yoktu. Antik kentlerin bu durumunu bir kez, daha ilgili kişilerin dikkatine sunmak is- tiyorum. Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümlerin- den mezun olanlann açıkta kaldığı bir ül- kede yaşıyoruz. Devletimizin bütçesini bi- raz da bu antik kentlerin bakımına, res- torasyonuna ayırmasını umut ediyorum. TUTKUGÜNKUT İstcmbul SİZİN Fotokopiniz ayrı Faxınız ayrı mı? Fotokopimiz de Faxımız da HITACHI hem fotokopi, hem fax DENtZLİ 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞÎ'NDEN DOSYA NO: 1992/401 Davaa ömer Kabayuka tara- fından açılan veraset davasının yapılan açık yargılaması sırasın- da verilen ara karan geregince: Kendisinden veraset ilanı iste- nen Burdur ili, Gölhısar ilçesi, Çam köy, cilt: 012-01, sayfa 8, kütük 5'te kayıtlı muris tbrahim ve Ümmühan'dan olma, 1927 d.lu Hüsnü Aıslan'm 1980 yıhn- da öldüğü, mirasçılanndan sağ eş olan Ramazan ve Hanım'dan ol- ma 1929 d.lu Fatma Arslan'a mülkiyeti tercih yönünden tebli- gat yapılamadıgı, açık adresi de tespit edilememekle; Sağ eş Fatma Arslan'ın mül- kiyet ve intifa hakkından tercih hususunda beyanda bulunması için ilan tarihinden itibaren 7 gün içinde mahkememize başvurma- sı, aksi takdirde mülkiyete tercih etmiş sayüacağı hususu meşnı- hath davetiye yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 49007 Fotokopi için ayrı makine, faxiçin ayrı makine mi? Ar tık gerekyok!CoPYFAx. Hem gerçek bir fo- tokopi makinesi, ; hem de tam dona- nımh birfax. ÇOK UYGUN FİYATLI C'OPYFAX ile HEM '[Ç FOTOKOPİ ÇEKİN, HEM FAX GEÇİN ! O Üç boyutlu, ciltli dahil her dökümanı ^. fotokopisini almadan faxlayın <> Her türlü kağıtla küçültme.büyültme yaparakilaçsız.optik film siste- mi ile fotokopi çekin O Artık to- ner, developer, drum gibi yedek parçaya, sık servis müdaha- lesine gerek duymadan foto- kopi çekin O Bir orjinalden ORDU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1991/143 Davacı Ordu ili merkez öceli köyunden Salih Çelik tarafından davalılar Ahmet Çelik ile dahili davalılar Mehmet Çelik, Selami Çelik, Şükrü Çelik ve Nabi Çe- lik aleyhine açılan geçit hakkı da- vasında davalı Mehmet Çelik'in tüm araştırmalara rağmen adre- si bulunamamış ve tebligat yapı- lamamış olduğundan davalı Mehmet Çelik'in 14.9.1992 gu- nü saat 9.30'da mahkememizde yapılacak olan duruşmada bizzat hazır bulunması veya bir vekil göndermesi, duruşmaya gelmedi- ği ve vekil göndermediğı takdir- de duruşmaya yokluğunda devam edileceği ve karar verile- ceği dava düekçesi yerine ilan olunur. Basm: 48993 ÇOKKAPIUODA Asım Bezirci 3. bası 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul yedi ayn kopya kalitesiyle ardarda fax, fotokopi çekin ISTAHBUL: 2«6 72 80 (9 HAT) W / / ^ T ^ ^ P ^ / / / 1 ***•«>••! 21 43 71 ADAPAZARfc 47 «7S KAOIKÖT: 310 81 18 (S HAT) mİM^JLLmSJ^^JLM İMiİTı 12 21 47 İSKKNIMFUN: 33 805 ANKARA: 435 55 44 (8 HAT) Ş İ R K E T L E R G R U B U KAVSeBİ: 16 56 89 DİVARBAKIR: 14 1H İ Z M İ R : 22 72 2 7 - 1 4 75 92 ^ • • ^ • • ^ • ^ • • • ^ • M AMTALVA: 18 90 81 KOMVA: 51 47 09 DENİZLİ 2. SULH HUKUK HÂKİMLİGİ'NDEN DOSYA NO: 1992/392 Davacı Vedat Amanatoğlu ve- kili tarafından davalı Ahmet Gökdağ aleyhine mahkememize açılan ipoteğin kaldırılması da- vasmda: Davalı Ahmet Gökdağ'ın tüm aramalara rağmen tebligata ya- rar adresi tespit edilemediğinden dava dilekçesi ve duruşma gunu- nun ilanen tebliğıne karar venl- diğinden duruşma gunu olan 21.9.1992 gunu saat 9.C0'da biz- zat duruşmaya gelmenız veya ve- kille temsil etmeniz, aksi takdirde davanın HUMK'nın 213. mad- desi uyarınca gıyabımzda yuru- yeceği, 7201 sayılı Tebligaı Kanunu'nun 29. maddesi uyarın- ca meşruhatlı davetiye >erine ka ım olmak uzere ilan olunur Basın: 49O06 PENCERE Yar Bana Hr Eğtence™ Alımlı birkadın... Kim? Bayan Catherine Lalumiere, ne birtiyatrooyuncusu, ne de bir televizyon ya da sinema yıldızı; ama, ekran karşısın- daedalı vehavalı. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri. Yanında Hikmet Çetin!.. Dışişleri Bakanımız yıldızlaştı; dost düşman teslim edi- yor ki Hikmet Çetin başarıdan başarıya koşuyor; ûstlendiği ağır yükün altından serinkanlılıkia kalkıyor. Bu kez, Sayın Çetin, Bayan Lalumiere'yle birlikte Avrasya'da bir geziye çıktı. Ukrayna, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Ozbe- kistan'a sefer eyledi. Her ülkede sımsıcak karşılama!.. Orta Asya'da coşku, uğultu, sevinç gözyaşları, öpûcük- ler, kuzu çevirmeler, kucaklaşmalar, özlemler sarmalın- da, Türkiye'nin konumunu Bayan Lalumiere gozleriyte gördü. Etkilendi mi? Elbette... Ancak, gözlemlerinin tümünü bir kefeye koyup Avrupa siyasetinin terazisinde tartacaktr. • Gezi boyunca Orta Asya'daki Türki cumhuriyetlerin kimi liderleri yinelemişler: - Türkiye modelini seçtik!.. Cumhuriyet modeli... Atatürk... Laiklik... Azerbaycan Cumhurbaşkanı da sık sık Türkiye modeli'- nin altını çiziyor. Bayan Lalumiere -ve Batılılar- Islam kök- tenciliğini bir tehlike olarak görüyorlar. 2000'e doğru, şovenlik ve dinsel bağnazlık her yanda kanlı çatşmalara yol açmıyor mu? Orta Asya'da şeriatçıltk, toplum düzenle- rinde egemenleşirse Türki cumhuriyetler, ortaçag karanlı- ğına yuvarlanacaklar... Çağdaş uygarlığın laiklikle birlikte başladığını kim betle- ğinden silebilir? Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra siyasal sözlüğe yer- lesen "Türkiye modeli", bu bakımdan polttikanın da öte- sinde bir uygarlık kavramını vurguluyor. Demek ki biz bir "model" gibi algılanıyoruz; Batı'da ve Orta Asya'da örnek oluşturuyoruz. Kimin sayesirtde? "Atatürk Cumhuriyeti"denince akla gelen "model", Turan'da geçerlidir. • Ne var ki "Türkiye modeli" ülkemizde kimilerinin hoşu- na gitmiyor... Olabilir... Demokrasiye dönük durmuyor muyuz? Isteyen istediği gibi konuşur, yazar, söyler, söyleşir. Kimi Islam köktenct- sidir, şeriat devletinin özlemini duyar. Kimisinin başında gençliğinden beri kavak yelleri es- mektedir, Osmanlıya özlem duyar... Vaktiyle Leninist idi... Sovyet modelini begenirdi... Maoist oldu... Çin modeli hoşuna gidiyordu... Enver Hocacı kesildi... Sosyalizmin Türkiye'ye biçilmiş kaftan gibi Arnavutluk'- ta gerçekleştiğini sanıyordu. Olmadı mı? Gönül bu, Yeni Osmantıların özlemlerine kapılıp padi- şahlığı ihya etmek, Turan düşlemlerinde ûlkeleri fethet- mek, Hint Okyanusu'na kadar Islam imparatorluğunu canlandırmak; herkesin renkli rüyalarını oluşturabilir. Atatürk Cumhuriyeti artık eskimedi mi? Gelin, yeni bir dev- let modelini hayalhanemizin tezgahında bileyelim; çok keyifli oluyor... Bıktk bu Atatürk Cumhuriyeti'nden, yenisini kuralım... • Gazeteler yazıyor: Osmanlı hanedanının son padişah adayı Mehmet Orhan'a pasaport verilmiş... Şehzademiz hoş geldi, sefa geldi... Istanbul'u payitaht yapıp Mehmet Orhan'ı da Dolmaban- çe Sarayı'na oturttuk mu, ver elini Arabistan ya da Turan!.. Gün, Yeni Osmanlıların, eski Marksistler için yar bana bir eğlence medet... DİSK VE MADEN-İŞ GENEL BAŞKAM KEMAL TÜRKLER'i katledilişinin 12. yıldönümünde saygı ve sevgi ile anıyoruz. AİLESİ ANMA Prof R«sam CEVAT DEREL^n aramızdan aynlışuun 3. yılında ' dostlan, 23.7.1992 günü, Bostancı Hatay Restoran'dayız. MUAZZEZ MENEMENCİOĞLU GÖZLERİMDE ATLAR KOŞUYOR Şıırler YAY1NLAR]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle