Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ1992 ÇARŞAMBA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Iki BüyükYaıdışlık
Ermenistan'ın şu andaki hedefı bırakmış bir ülke olarak neler
sağlayabileceğini, çevre ile ilişkilerin neler kazandırabileceğini düşünecek
olursak bu devletin yaptığı uluslararası yanhşhğın büyüklüğü daha iyi
anlaşılabilecektir.
SEDAT tLHAN Emekli General
Bu yazımda, ilgileneceklerin eleştirilerine
açık olmak üzere, ulusai güvenliğimızle ilgili
olan iki büyük uluslararası yanlışhğa değinile-
cektir.
Devletlerin yönetiminde uygulanan yön-
temler çok çeşitli olmasına karşın, uygar olan-
lann özellikleri iki noktada kesişmektedir.
Birincisi, yönctimlerin hedef olarak insanlan-
nın mutluluğanu seçmeleridir. tkincisi ise ulu-
sal güvenlik politikalannın, ulusun bütün
gücünün bu hedefe yönlandirilmesi için uygu-
lanacak güç (kuvvet) geliştirici yöntemleri
içermesidir. Bu iki genellemenin dışında, ken-
di çıkarlannı düşünen, baskılanna uymayan-
lan vinçlere asan, gazla öldüren, başlannı ve
ellerini kılıçla kesen, toprağa gömerek başını
taşlayan yöntemler uygulayabilen, insanının
değil, kendinin ve yönetiminin mutluluğunu
öncmseyen yönetimler de, devlet adı altında
varlıklannı sürdürebilmektedirler. Bu yöne-
timlerin kendi insanlanna yaptıklannı onay-
lamak olanaksızdır. Küresellik (globaüsm)
Yeni Dünya Düzeni (New World Order),
Çevrecilik (Environmentalism) ve tnsan Hak-<
lan (Human Rights) deyimlerinin artık ulus-
lararası ilişkilerde temel öğe olduğu çağmuz-
da insana karşı kötü davranışlar herkesi ilgi-
lendirir olmuştur. Ancak bu arada insan
haklan çağnsında bulunan devletlerin bu yö-
netimlerle çıkar ilişkisine girerek yapılanlan
dolaylı olarak onaylamalan, büyük bir ulus-
lararası yanhşlıktır ve bu ayıp düzeltilmelidir.
Bütün devletlerin bu tür yönetimlerle ilişki-
den kaçınarak onlan demokraükleşmeye
yönlendirmesi gerekmektedir. Bu yönetimle-
rin yaptıklannı hoş görmek, o yönetimlerin
kendi insanlanna yaptıklanndan daha büyük
bir yanhşlıktır.
Bir dış politikada gerçekçilik (realizm) ve
ülkücülüğe (idealizm) soğuk savaşla yeni bir
görüşün, çıkarcıhğm (egoism) katıldığını ka-
bul etsek bile, insanlann öldürülmesine, öldü-
renlerle çıkar ilişkileri kurulmasına, bu büyük
uluslararası yanbşlığa seyirci kalamayız. Bu
yönetimlere silah veren, el alündan destekle-
yen, zehirli gazını sağlayan, nükleer donanım-
lannı kuran, fuzeleri için teknoloji verenlere;
sonra da koruyucu görevi ile ortaya çıkıp
bunlardan zarar gören insanlara felaketleri-
nin nedeni olduklannı unutturmaya çalışan-
lara, artık tepki göstermenin zamanı gelmiş-
tir. Politikalarda egoısmin sınınnı yanüşlıklar
bebrlemektedir. Yukandaki uygulamalarlail-
gili bulunan devletler büyük yanüşlıklar yap-
tıklannın bilincine vararak dünyanın yeni
düzenine sözde değil işlevde uymak zorunda-
dırlar. Türkiye'nin 6 ay sonra Çekiç Güç için
alacağı karann bu yanhşhğın düzeltilmesi yö-
nünde ohnası ve devletimizin bu devletlerin
çıkarlannın sürükleyicisi olmaması gerek-
mektedir.
Ulusçuluk yangını
tkinci büyük uluslararası yanhşhk ise yöne-
timlerin uygulamaya çalıştıklan güvenlik po-
litikalanndan kaynaklanmaktadır. Bir yûzyı-
la yakın bir süredir hiçbir yönetim ne tam
komünist ne de kapitalist olabilmiştir. Buna
karşın insanlannı bu yönetimler, birisini al-
kışlayarak öbürünü kötülemeye zorlamışlar-
dır. Bu arada insana gerçek hizmeti öngören,
sosyal önlemleri içeren yöntemler, yaşın ya-
nında kurunun yanışı gibi, işlevlerini başan ile
yürütememişler, sıkıntıyı çeken yine insan ol-
muştur. Yönetimlerden birinin çöküşünün
öbürüne mutluluk getirip getirmediği ve esa-
sında hangjsinin çöktüğü ve hangisinin yapı
değiştirdiği anlaşılamamışür. Ülkelerin ne ka-
dar güven altında olduklan da güvenlik ör-
gütlerinin işlevlerini büyük ölçüde yitirmesi
sonucu behrginleşememiştir. Bu yeni gelişme-
ler sonucu Türkiye'nin çevresi ulusçuluk âlev-
leriyle çevrilmiştir. Bu yangın gün geçtikçe
büyümektedir. Olaylann ülke içine sıçraül-
ması için yurtdışında da çabalar harcanmak-
tadır. Devletlerin açıkça belirtemedikleri
görüşler, uluslararası seminerlerde dile getiril-
mektedir. Girişimler yanlannda büyük ulus-
lararası yanlışlıklan da getırmektedir.
Yaşanan olaylar göstermektedir ki güven-
lik konulannda etkin olan, politik, ekonomik,
sosyal, kültürel ve askeri öğeler devletlerin yö-
netimlerince bir bütün olarak ele alınıp, arala-
nnda sürekli bir uyum, ilişki ve denge kurul-
madıkça, yönetimin şekli ne olursa olsun
tıkanıkhklar olmakta ve uygulamaya çahşılan
güvenlik politikalan yeterü olamamaktadır.
Devletler, yönetimlerinin yeniden yapılanma-
da gösterebildikleri esneklik ölçüsünde bu ü-
karukbklan göğüsleyip açabilmektedir. Yapı-
lan temele oturmamış devletler ise en büyuk
yanbşbklan bu tıkanıkhk döneminde yapabil-
mektedirler.
Bugün yeni özerkbğe kavuşmuş olanlar dı-
şındaki uygar bütün yönetimler, ulusai hedef-
lerine ulaşmak için ulusai güçlenyle ilgilı yön-
temler (stratejiler) uygulamaktadırlar. Yeni
devletler ise gücü unutup duygusal davran-
makta, hedeflerinin seciminde yanılmakta ve
önemb ükanıkbklarla karşılaşmaktadırlar.
Buna örnek olarak Ermenistan'ı alıp, ona ait
değerlendirmeleri öbürleri için de düşünebib-
riz.
Uygulayacağı ekonomik yöntemin temel
esaslannı saptayıp uygulamaya geçiremeyen,
hedefıne uyabilecek uygun bir askeri güç ku-
ramayip kendisini bugüne sürükleyen Kızıl
Ordu'nur artıklanna, Bağımsız Devletler
Topluluğu'nun bir kısmı ile yaptığı askeri an-
laşmaya dayanan, sosyal yapının geliştirilme-
si için kamuoyunu bilinçlendiremeyen ve
çevredeki politik etkinlikleri yok sayıp, ABD
ve Fransa gibi ülkelerdeki etnik gruplanyla
(Diaspora); Hıristiyan oluşunun yeterb olaca-
ğına inanan Ermenistan'ın; Büyük Ermenis-
tan gibi ulusai hedefe yönelmesi çok büyük
bir uluslararası yanhşhktır. Konuyu basite ve
halk deyimi düzeyine indirirsek, Ermenistan'-
ın Müslüman mahallesinde salyangoz satan
Israil durumuna düşmüş olduğunu ve görü-
nürde sadece Iran gibi uluslararası ilişkilerde
yalnız kalmış yönetimlerce desteklendiğini
söyleyebiliriz. Yangın, yazık ki başlaülmıştır.
Artık Ermenistan, fsrail gibi bölgesinin çıban-
başı obnak durumundadır. Bu durum silahla-
nn ve birçok devletçe terk edilerek ancak
ABD'nin gölgesinde yaşayabilen lsrail'e ne
kadar mutluluk getiriyorsa, Ermenistan'a da
ancak o kadar, belki de daha az mutluluk geti-
rebilecektir. Bir an için Ermenistan'ın şu an-
daki hedefı bırakmış bir ülke olarak neler
sağlayabileceğini, çevre ile ilişkilerin neler ka-
zandırabileceğini düşünecek olursak, bu dev-
letin yaptığı uluslararası yanlışbğın büyüklü-
ğû daha iyi anlaşılabilecektir.
Açıkhkgerekli
Türkiye'nin Yunanistan'la ihşkilerinde uy-
guladığı gibi denge, uyum ve uzun ömürlülü-
ğü öngören geleneksel 'sabır poütikası'nı,
büyük uluslararası yanbşhklan önleyecek
yönde kullanma isteği son toplantılarda öv-
güyle izlenir olmuştur.
Ulusai güvenbk pobtikasını "Ülke bütünlü-
ğünü savunmak, ülke dışındaki aanbk Türk
varbğını konımak ve Batı ile işbirliği halinde
çağdaş uygarlıgı yakalamak" olarak tanımla-
yabileceğimiz ulusai hedefıne ulaşmak için
düzenleyen ve ulusai gücünû gebştirme çaba-
sında olan Türkiye'nin, temel gereksiniminin
banş olduğunun bütün devletlere anlatıbnası
işlevini sürdürmesi gerekmektedir. Böyle bir
banş için gerekirse uluslararası önleyici kuv-
vetlere kaülmak, daima banş yanında obnak
ilkesine de bir başka deyişle Pax Turco'ya da
açıkbk getirmek gerekmektedir..
ARADA BİR
ŞERAFETTÎN UZUNER
Eski Karayolları Gen. Md.
btenbnler...Dinsel bayramlar eski töresel özelliklerini giderek yiti-
rirken, çalışanlara uzun dinlence olanağı yaratmaktadır.
Yaşlı-genç çağımızın insanı daha çok çalışırken umulma-
dık gerilimlerle (streslerle) karşı karşıya kalmaktadır. Ger-
çekte yaşam her yerde ve her yaşta zorlaşmtştır. Eskilerin
dediği gibi, günümüzde, ekmek aslanın ağzında. Gücün
yetiyorsa aslanın ağzından ekmeği al. Doğaldır ki bu ko-
şullar altandaki yaşam insanı yoruyor. Yorgunluk ise din-
tenmeyi gerektiriyor. Bu nedenle denebilir ki, çalışanlar
için, bayramlar uzun dinienme tatilleri olarak degerlendi-
rilmektedir. Bu değişim de doğaldır.
Bu anlam degişıklığine uyarak gecen Kurban Bayramın-
da ilk kez bir tura katıldık. Epeyce bir süre önce Cumhuriyet
gazetesinde akıl almaz depremin kazazedelerinden
bir grup arkadaşın kurduğu şirketin yönetiminde beş gün-
lük gezimize başladık. Yolların iyi olmaması nedeniyle Is-
tanbul'dan Kaş'a 17 saatte ulaşabildik. Uzun ve bozuk yol
yüzünden yorgunluğumuz bir kat daha artb. Otoyol yapımı
ile övünenler, keşke turistik yolların yapımında da aynı
özeni gösterselerdi.
Gezimiz beş gün sürdü ve çogunluğu otobüste geçti.
Yotların bozuk ve çok dönemeçli olması, yorgunluğumuzu
daha da arttırdı. Otobüsün soğutma sistemlı olması tek
konforumuzdu. 20yıl önce başlanılan Kaş-Fethiyeyolunun
onarımının hâlâ bıtırılememesi, Elmalı-kış yolunun eski
haliyle kullanılması iç turizm bakımından onanmaz bir
eksikliktir. Her gidenin hayran kaldığı bu yöreye daha ko-
lay ve konforlu gidilmelidir. Dileriz, SHP-DYP ortaklığı bu
yolların yapılmasına öncelik verir.
Karayollarında çalışırken bir iki kez geçtiğim bu yörele-
rin gerçek güzelliğini bu kez duyumsadığımı söyleyebili-
rim. Fiziksel yorgunluğumuzu unuttuk. Dolaştığımız yerle-
• rin başlıcaları Demre, Kekova, Patara, Tlos ve Saklıkent...
Hepsi de birbirinden üstün, görülmeye değer yerler. Ke-
kova, çevresi ada ve yanmadalarla çevrili doğa harikası
bir yer. Henüz betonlaşmamış. Denizi de, doğası da insanı
büyülüyor. Demre'de ova tümüyle seralaşmış. öyie ki,
kumsal bile seralaşmış. Noel Baba'nın kilisesinin ayırdına
zorlukla varıyorsunuz. Seraların çoğu domates dolu. Tarla
domatesi de çıkınca, sera domatesi para etmez durumda.
Oomatesin kilosu bin liranın altında. Bizler Istanbul'da 3-5
bin liraya yiyeduralım.
Kalkan güzel bir koy. Betonlaşma başlamış. Patara, Kal-
kan'ın hemen bitişiğinde. Patara (Kumluova) küçüçük bir
kasaba, betonlaşma yok. l.ö. 7(X) yıllarında Lykia'nın ulu-
sai tanrıçası Leto tarafından kurulmuş ve yönetilmiş. Leto
ve iki çocukları Appollon ve Artemis'in anıt-mezarları, kı-
rılmış ve çalınmış taş ve taş sütunlara karşın bütün görke-
miyle ayakta duruyor.
Ooğa harikası Saklıkent'e hayran olmamak olası değil.
18 km. uzunluğunda çok derin ve dar bir vadi. Girişi 20
metre genişliğinde dere yatağı ile yanları 100 metre yük-
sekliğinde tek parça kayalardan oluşması insanda sürekli
bir hayranlık uyandırıyor. Derenin üstüne yerleştirilmiş
aralıklı tahta köprü insana korku veriyorsa da, doğanın ce-
kiciliği korkuyu unutturuyor. Kayaların arasından fışkıran
sular ise bir başka hayranlık nedeni. On metre sonra bir
koca ırmak oluşturuyor. Toz toprak tçinde geldiğimiz Sak-
lıkent vadisinde tahta köprü üzerinden kaynak sularının
oluşturduğu adaya vardığımızda suların üzerine kurulu
sofraya oturup ızgara alabalıklarımızı soğuk bira ile yu-
dumlarken doğayı doya doya seyrettik. Son uğrağımız
Fethiye ölüdeniz bir başka güzellikte. İnsanı hem deniz ve
hem de doğa yönünden doyuruyor. Içeriği unutulacak gibi
değil.
Geziler yeni dostiukların da kaynağı oluyor. Rehberi-
miz, konusunu iyi bilen bir konuşmacı. Gördüğü her eskil
(antik) taşı anlatmak hevesinde.
Ben, yaşlıhk şeker hastası olduğumdan, oğlu ile geziye
katılan bir hanımefendi Inönü ile ilgili bir anısını anlattı.
Dayısı Sn. Ahmet Faik ve Inönü ile birlikte ortak dostları bir
şeker hastasına geçmiş olsuna gitmişler. Inönü aniden
hastaya 'gözün aydın olsun' demiş. Barutçu irkilmiş. Ismet
Paşa, 'merak etme, o şimdi daha disiplinli ve uzun yaşaya-
caktır' demiş ve konuyu kapatmış.
Kaldığımız yer bir aile pansiyonuydu. Kaş koyu tüm gü-
zelliği ile önümüzde seriliydi. Sabah kahvaltıları ve akşam
yemekleri doyumsuz doğa güzellikleriyle süsleniyordu.
Karşımızdaki Meis adasında evler, sokaklar, nerede ise
insanlar yürürken seçilebiliyordu. Böyle akşamların birin-
de soğuk içkilerimizi yudumlarken, "Bir gemici kancası
atalım üa Meıs adasını ırgat halınae DU kıyıya çekelim"
dedim. Kahkahalarla gülüştük. Yeni dostlara ve Kaş'ın do-
ğasına selamlar.
TARTIŞMA
Yok Oluşu Seyretmeye Devam Etmek
/'^umhuriyet Gazetcsi'
w199l tarihli 'Tartısm
Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümlerinden mezun olanlann açıkta
kaldığı bir ülkede yaşıyoruz. Devletimizin bütçesini biraz da bu antik
kentlerin bakımına, restorasyonuna ayırmasını umut ediyorum.
tiğimiz haaran ayı içinde Fethiye'de gezdi-
ğim bir çok antik kentte de Milet ve Prien-
ne'den daha farkb bir durum görmedim.
Örneğin, Letoon antik kenti de Milet ile
aynı yazgıyı paylaşıyordu. Burada Tannca
Leto için yapünlan tapınak da bataklık
içinde.
E>iğer bir antik kent Xhantos'un da bir
çok yerinde gördüğüm kirletilmiş alanlar
önce halkımızı suçlamaya itti beni. Fakat
koca bir alana yayılmış olan bu kenti gezip
gördükten sonra bir mola vermek için dur-
duğum, antik kentin içindeki kahvede -ger-
çi kahve açıbnamıştı ama- meşrubat saüşı
yapıbrken var olar. tuvaletlerin neden kibt-
li olduğuna dair bir yanıt alamadım. önce
nın 15 Haziran
tarihli Tartışma' sayfasında çı-
kan 'Yok Oluşu Seyretmek' başlıklı yaa-
ma ne Turizm BakankğYndan ne de Aydın
Belediyesi'nden yanıt alabildim.
16Nisan 1991 tarihinde Milet ve Prienne
antik kentlerinde yaptığım gezilerde gör-
düklennıden duyduğum üzüntüyü kısaca
belirtmiştim. Prienne'de açıklayıcı tabela-
lar vardı ama hangi tabelanın neyi, nereyi
açıkladığı tam belfi değıldi. Sütunlar, kai-
deler her şey ortalıktaydı. Milet ise ba-
taklık içinde bir başına bırakılmıştı.
O tarihten bugüne oldukça zaman geçti.
llgililer hala bu antik kentler için müze giriş
bileti kesmekte devam etsinler. Çünkü geç-
buralan kirleten insanlara kızarken nere-
deyse hak verecektim. Letoon'da da du-
rum aymvdı. İnsanlann yiyecek gereksi-
nimini karşılayacaklan her türlü şey düşü--
nülmüştü de neden tuvalet gereksi-
nimlerini karşılayacak bir yer yapmayı ya
da az ilerisinde bulunan kapab restoranı iş-
letmeye vermeseler de bu restorana ait tu-
valete bakacak birisini görevlendirmeyi
düşünmemişlerdi. Letoon'da açık hava
müzesi görevlisi bile yoktu.
Antik kentlerin bu durumunu bir kez,
daha ilgili kişilerin dikkatine sunmak is-
tiyorum.
Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümlerin-
den mezun olanlann açıkta kaldığı bir ül-
kede yaşıyoruz. Devletimizin bütçesini bi-
raz da bu antik kentlerin bakımına, res-
torasyonuna ayırmasını umut ediyorum.
TUTKUGÜNKUT
İstcmbul
SİZİN
Fotokopiniz ayrı
Faxınız ayrı mı?
Fotokopimiz de Faxımız da
HITACHI
hem fotokopi, hem fax
DENtZLİ 2. SULH
HUKUK
HÂKİMLİĞÎ'NDEN
DOSYA NO: 1992/401
Davaa ömer Kabayuka tara-
fından açılan veraset davasının
yapılan açık yargılaması sırasın-
da verilen ara karan geregince:
Kendisinden veraset ilanı iste-
nen Burdur ili, Gölhısar ilçesi,
Çam köy, cilt: 012-01, sayfa 8,
kütük 5'te kayıtlı muris tbrahim
ve Ümmühan'dan olma, 1927
d.lu Hüsnü Aıslan'm 1980 yıhn-
da öldüğü, mirasçılanndan sağ eş
olan Ramazan ve Hanım'dan ol-
ma 1929 d.lu Fatma Arslan'a
mülkiyeti tercih yönünden tebli-
gat yapılamadıgı, açık adresi de
tespit edilememekle;
Sağ eş Fatma Arslan'ın mül-
kiyet ve intifa hakkından tercih
hususunda beyanda bulunması
için ilan tarihinden itibaren 7 gün
içinde mahkememize başvurma-
sı, aksi takdirde mülkiyete tercih
etmiş sayüacağı hususu meşnı-
hath davetiye yerine kaim olmak
üzere ilan olunur.
Basın: 49007
Fotokopi için ayrı makine,
faxiçin ayrı makine mi? Ar
tık gerekyok!CoPYFAx.
Hem gerçek bir fo-
tokopi makinesi, ;
hem de tam dona-
nımh birfax. ÇOK
UYGUN FİYATLI
C'OPYFAX ile HEM '[Ç
FOTOKOPİ ÇEKİN,
HEM FAX GEÇİN !
O Üç boyutlu, ciltli dahil her dökümanı
^. fotokopisini almadan faxlayın <> Her
türlü kağıtla küçültme.büyültme
yaparakilaçsız.optik film siste-
mi ile fotokopi çekin O Artık to-
ner, developer, drum gibi yedek
parçaya, sık servis müdaha-
lesine gerek duymadan foto-
kopi çekin O Bir orjinalden
ORDU 1. ASLİYE
HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 1991/143
Davacı Ordu ili merkez öceli
köyunden Salih Çelik tarafından
davalılar Ahmet Çelik ile dahili
davalılar Mehmet Çelik, Selami
Çelik, Şükrü Çelik ve Nabi Çe-
lik aleyhine açılan geçit hakkı da-
vasında davalı Mehmet Çelik'in
tüm araştırmalara rağmen adre-
si bulunamamış ve tebligat yapı-
lamamış olduğundan davalı
Mehmet Çelik'in 14.9.1992 gu-
nü saat 9.30'da mahkememizde
yapılacak olan duruşmada bizzat
hazır bulunması veya bir vekil
göndermesi, duruşmaya gelmedi-
ği ve vekil göndermediğı takdir-
de duruşmaya yokluğunda
devam edileceği ve karar verile-
ceği dava düekçesi yerine ilan
olunur. Basm: 48993
ÇOKKAPIUODA
Asım Bezirci
3. bası 10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
yedi ayn kopya kalitesiyle
ardarda fax, fotokopi çekin
ISTAHBUL: 2«6 72 80 (9 HAT) W / / ^ T ^ ^ P ^ / / / 1 ***•«>••! 21 43 71 ADAPAZARfc 47 «7S
KAOIKÖT: 310 81 18 (S HAT) mİM^JLLmSJ^^JLM İMiİTı 12 21 47 İSKKNIMFUN: 33 805
ANKARA: 435 55 44 (8 HAT) Ş İ R K E T L E R G R U B U KAVSeBİ: 16 56 89 DİVARBAKIR: 14 1H
İ Z M İ R : 22 72 2 7 - 1 4 75 92 ^ • • ^ • • ^ • ^ • • • ^ • M AMTALVA: 18 90 81 KOMVA: 51 47 09
DENİZLİ 2. SULH
HUKUK
HÂKİMLİGİ'NDEN
DOSYA NO: 1992/392
Davacı Vedat Amanatoğlu ve-
kili tarafından davalı Ahmet
Gökdağ aleyhine mahkememize
açılan ipoteğin kaldırılması da-
vasmda:
Davalı Ahmet Gökdağ'ın tüm
aramalara rağmen tebligata ya-
rar adresi tespit edilemediğinden
dava dilekçesi ve duruşma gunu-
nun ilanen tebliğıne karar venl-
diğinden duruşma gunu olan
21.9.1992 gunu saat 9.C0'da biz-
zat duruşmaya gelmenız veya ve-
kille temsil etmeniz, aksi takdirde
davanın HUMK'nın 213. mad-
desi uyarınca gıyabımzda yuru-
yeceği, 7201 sayılı Tebligaı
Kanunu'nun 29. maddesi uyarın-
ca meşruhatlı davetiye >erine ka
ım olmak uzere ilan olunur
Basın: 49O06
PENCERE
Yar Bana Hr Eğtence™
Alımlı birkadın...
Kim?
Bayan Catherine Lalumiere, ne birtiyatrooyuncusu, ne
de bir televizyon ya da sinema yıldızı; ama, ekran karşısın-
daedalı vehavalı.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri.
Yanında Hikmet Çetin!..
Dışişleri Bakanımız yıldızlaştı; dost düşman teslim edi-
yor ki Hikmet Çetin başarıdan başarıya koşuyor; ûstlendiği
ağır yükün altından serinkanlılıkia kalkıyor. Bu kez, Sayın
Çetin, Bayan Lalumiere'yle birlikte Avrasya'da bir geziye
çıktı. Ukrayna, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Ozbe-
kistan'a sefer eyledi.
Her ülkede sımsıcak karşılama!..
Orta Asya'da coşku, uğultu, sevinç gözyaşları, öpûcük-
ler, kuzu çevirmeler, kucaklaşmalar, özlemler sarmalın-
da, Türkiye'nin konumunu Bayan Lalumiere gozleriyte
gördü.
Etkilendi mi?
Elbette...
Ancak, gözlemlerinin tümünü bir kefeye koyup Avrupa
siyasetinin terazisinde tartacaktr.
•
Gezi boyunca Orta Asya'daki Türki cumhuriyetlerin kimi
liderleri yinelemişler:
- Türkiye modelini seçtik!..
Cumhuriyet modeli...
Atatürk...
Laiklik...
Azerbaycan Cumhurbaşkanı da sık sık Türkiye modeli'-
nin altını çiziyor. Bayan Lalumiere -ve Batılılar- Islam kök-
tenciliğini bir tehlike olarak görüyorlar. 2000'e doğru,
şovenlik ve dinsel bağnazlık her yanda kanlı çatşmalara
yol açmıyor mu? Orta Asya'da şeriatçıltk, toplum düzenle-
rinde egemenleşirse Türki cumhuriyetler, ortaçag karanlı-
ğına yuvarlanacaklar...
Çağdaş uygarlığın laiklikle birlikte başladığını kim betle-
ğinden silebilir?
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra siyasal sözlüğe yer-
lesen "Türkiye modeli", bu bakımdan polttikanın da öte-
sinde bir uygarlık kavramını vurguluyor. Demek ki biz bir
"model" gibi algılanıyoruz; Batı'da ve Orta Asya'da örnek
oluşturuyoruz.
Kimin sayesirtde?
"Atatürk Cumhuriyeti"denince akla gelen "model",
Turan'da geçerlidir.
•
Ne var ki "Türkiye modeli" ülkemizde kimilerinin hoşu-
na gitmiyor...
Olabilir...
Demokrasiye dönük durmuyor muyuz? Isteyen istediği
gibi konuşur, yazar, söyler, söyleşir. Kimi Islam köktenct-
sidir, şeriat devletinin özlemini duyar.
Kimisinin başında gençliğinden beri kavak yelleri es-
mektedir, Osmanlıya özlem duyar...
Vaktiyle Leninist idi...
Sovyet modelini begenirdi...
Maoist oldu...
Çin modeli hoşuna gidiyordu...
Enver Hocacı kesildi...
Sosyalizmin Türkiye'ye biçilmiş kaftan gibi Arnavutluk'-
ta gerçekleştiğini sanıyordu.
Olmadı mı?
Gönül bu, Yeni Osmantıların özlemlerine kapılıp padi-
şahlığı ihya etmek, Turan düşlemlerinde ûlkeleri fethet-
mek, Hint Okyanusu'na kadar Islam imparatorluğunu
canlandırmak; herkesin renkli rüyalarını oluşturabilir.
Atatürk Cumhuriyeti artık eskimedi mi? Gelin, yeni bir dev-
let modelini hayalhanemizin tezgahında bileyelim; çok
keyifli oluyor...
Bıktk bu Atatürk Cumhuriyeti'nden, yenisini kuralım...
•
Gazeteler yazıyor: Osmanlı hanedanının son padişah
adayı Mehmet Orhan'a pasaport verilmiş...
Şehzademiz hoş geldi, sefa geldi...
Istanbul'u payitaht yapıp Mehmet Orhan'ı da Dolmaban-
çe Sarayı'na oturttuk mu, ver elini Arabistan ya da Turan!..
Gün, Yeni Osmanlıların, eski Marksistler için yar bana bir
eğlence medet...
DİSK VE MADEN-İŞ
GENEL BAŞKAM
KEMAL
TÜRKLER'i
katledilişinin 12. yıldönümünde saygı ve sevgi
ile anıyoruz.
AİLESİ
ANMA
Prof R«sam CEVAT DEREL^n
aramızdan aynlışuun 3. yılında '
dostlan, 23.7.1992 günü,
Bostancı Hatay Restoran'dayız.
MUAZZEZ
MENEMENCİOĞLU
GÖZLERİMDE
ATLAR KOŞUYOR
Şıırler
YAY1NLAR]