15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 TEMMUZ1992 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 tzlanda TV ekîbi Trabzon'da •TRABZON (AA> tzlanda TV ekibi, Karadeniz Bölgesi'nin tarihi, turistik, kültürel ve sosyal yönünü içeren birprogram haarhyor. Trabzon'agelen İzlandaTV'siKanaI-1 yapımcılanndan oluşan dört kişilik ekip, burada çekimlere başladı. Program çekimlerine Samsun'dan başladıklannı belirten yapıma Thorste Insson'dan alınan bilgiye göre, "Sarp sırur kapısinın açılması ve Karadeniz'in hergeçen gün sosyo-ekonomik öneminin artması bu progranu yapmalannda etkili oldu. Çekimleri Trabzon'dan sonra Rize, Artvın ve Sarp sınır kapısında sürdüreoekler." İFSAK fotograf seminerleri • Kültür Servisi- İFSAK (İstanbul Fotograf ve Sinema Amatörleri Derneği) 62. Dönem Temel Fotograf Seminerleri 5 ağustosta başlıyor. Fotoğrafın teorik vepratik uygulamalarla öğretildiği 6 haftalık seminerler süresince, hafta sonu çekim gezileri, karanlık oda çalışmalan, fotograf değerlendirme toplantılan yapılıyor. Mehmet Bayhan, Sabit Kalfagıl. Cem Çetin, Cengiz Korlıova. tzzet Keribar. MetinerGören, Mesut Güvenli, Barbaros Amtmdiş, Aramis Kalay, Aclan Uraz, Hakan Kızılcıkoğlu, Hüseyin Vanş, Erhan Saraloğlu ve İbrahim Akyürek tarafından verilen derslerde, fotoğraf tarihi, fotograf makinesi. ışık bügisi, yardımcı araçlar, kompozisyon, flaş filtre kullanımı ve karanlık oda işlenecek. (Bilgi için I4.00'ten sonra İFSAK. 2524461. 2431401) Şairden bağış • Kültür Servisi- Şaır Fıkrct Gorken. 4 Tcmmuz 1992 tarihinde Varyos Yayınlan'ndan çıkan 'Scvdan Kınalı Kurşun'adlı şiir kitabının gclirini 4 Haziran 1992 tarihi ilıbanyla TRT'denatılan700işçı adına açılan 'yardımlaşma kampanyasına' bagışladığmı açjkladı. Kitabın satışından eide edilecek gelir açılacak olan mahkeme vc mağdur durumda bırakılan TRT'cilerin sosyal masraflannda kullanılmak üzcrcharcanacak. Gnassounou The Marmara'da • KültürServisi- Togolu ressam-mimar Sitou A.Gnassounou'nun eserleri 20 ağustosa kadar The MarmaraOpera Koridoru'nda sergilenecek. 1957doğumlu ressam, ilk ve orta öğrenimini Togo'da tamamladıktan sonra yüksek öğrenimini Paris Sorbonne Üniversitesi Plastik Sanatlar Fakültesi'ndeyapü. 1983 yılında Nancy şehrinde yüksek mimar unvanı da alan Sitou evlenerek Türkiye'ye yerleşti. Marmara Uni. Iç Mimarlık, İTÜŞehirrilikveYıldız Üniversitesi Mimarbk bölümlerinde "Togo evleri" hakkında antropoloji ve mimarlık ilişkileri konulannda konferanslar veren sanatcı Togo Cumhuriyeti İstanbul Fahri Konsolos'u. The Marmara'daki sergisinde "hassasiyet" teması işlenecek. Millî Saraylar Bülteni • Kültür Servisi-Milli Saraylar Bülteni'nin 53'üncü sayısı yayımlandı. Aylık olarak yayımlanan bültenin bu sayısında ağırlığı Dolmabahçe Sarayı oluşturuyor. Atatürk'ün yatağmı örten bayrağın TBMM Başkanı Cindoruk tarafından değiştinlmesi, Cumhurbaşkanı Özal'ın Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand onuruna verdiği akşam yemeği, Cindoruk'un Türkmenistan Meclis Başkanı ile görüşmesi ve 18 ülkenin parlamento başkanı ile yaptığı toplantı, aynca Bosna-Hersek'e yardımı hedefleyen Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Tanyolaç ve Bosna-Hersek Başbakan Yardımcısı Cengiç görüşmesi haberleri Dolmabahçe Sarayı'ndan yansıtılıyor. ÇAĞENITAMĞI ÜÇYAZAB Hikmet Çetinkaya 2. bası 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbut Ödemeli gonderilmez. Dilimizde bir kördövüşüdür gidiyor, Türkçe açıkça yok ediliyor 'Sıcak bakıyoruz', 'panik yapıyorıız'FÜSUNAKATLI İfade-i meramda ciddi güçlükler çeken ki- şılerin çoğunluğunu oluşturduğu bir top- lumda yaşıyoruz. Bunu açıkça kabullen- mekten ve dıle getirmekten çekinmemek ge- rek. Günlük gazeteleri okumak, özeliyle. resmisiyle televizyon kanallanndaki haber- leri, "talk show" denen söyleşi program- lannı, sunuculan, ekran konuklanru izle- mek yeter. Türkçenin dillerde gittikçe yo- ğunlaştığına, kimi zaman açıkça katledildi- ğine taruk olmak için. Bir çeşit resmiyet taşıyan afiş, duyunı ben- zeri yazılı belgelerden tutun; gazetelere, der- gilere ve yine ekranda yansıyan kimi yazılara vanncaya kadar pek çok yerde, yaam yanlı- şlannın adeta meşruiyet kazandığı izlenimi- ni haklı çıkaracak örneklerle her an karşı- laşırsınız. INiçin genciyle yaşhsıyla herkes 'şok oluyor', 'panik yapıyor' toplu- mumuzda sık sık? Peki, bir konuya 'sıcak bakmak' neyin çevirisi ola? Resmi ağızlardan yazüı ve sözlü basına, entelektüel tartışmalardan yan politik söyleşilere kadar her yerde moda olan bu 'sıcak bak- mak' nereden çıktı? Ayn yazılması gereken "da"lar, "ki'ier ve soru ekleri birilerini çok sinirlendiriyor ol- mab ki etkili bir sabotajın en yaygın kurban- lan onlar. "Yalnız" sözcüğünün "yanJız", "yanlış"ın "yalnış" diye yaalması da o ka- dar yaygın ki neden tesadüfen olsun doğnısu değil de ille yanhşı seçiliyor diye düşünüyor insan. Acaba yanlışın manyetik bir cazibesi mi var? Bugûn, işportaya kadar düşen yaygın yanlışlan. örneğin "eşofman" yerine "eşort- man", "tişört" yerine "tişort", "şofben" ye- rine "şohben"leri bir yana bırakıp "ûst dü- zey"de kullanılan, entelektüel jargonunda yer alan. sanat-bilim konulanna da uzanan kimi yaygın yanlışlan örneklemek istiyo- rum. Hani şu yıllann aşinası "mali portre" cinsinden olanlan! Türkçe ile bir yabancı dilin "alaşımı" söz konusu olduğunda öğeleri ayırmak güçleşi- yor mudur nedır? Niçın genciyle. yaşhsıyla herkes "şok oluyor", "panik yapıyor" top- lumumuzda sık sık? Peki; bir konuya "sıcak bakmak" neyin çevirisi ola? Türkçe ol- madığı muhakkak da! Resmi ağızlardan, yazılı ve sözlü basına, entelektüel tartış- malardan yan politik söyleşilere kadar her yerde moda olan bu "sıcak bakmak" nere- den çıktı? BaJe, hala pek haşır neşır olunan bir dalı değil sanatm. Ama kimi terimleri yanlış oîa- rak yerleşip baleden çok benimsenmiş du- rumda. "K.oreografi" yerine "kareografi" denmesı ve öyle yazılması bunlardan biriyse, daha yaygm olarak yanlış bilinen bir baş- kası: "Balet." Erkek dansçıya balet diyen bir dil var mı diye epeyi araştırdım. Bulamadım. "Balerin"in yanına tek sözcüklük bir part- ner aranmasını anlıyorum, ama "balet"in nereden çıkanldığını yine de anlayamıyo- rum. Ne İngilizler "balet" diyorlar erkek dansçıya, ne Fransızlar, ne Ruslar. Bu, Tûrkçenin bir yakıştırması ise neye dayanı- larak yapılmış bir yakışürma. belfi değil. Anlaşılan, "erif'i - "dişil"i olan dillerden yana bir derdinıiz var bizim. Sık raslladığım bir başka vahim yanlış da: "Aktrist." Bu, kadın oyuncu demek olan, yani "aktör"ün dişili olan "actrice" ile sanatçı demek olan "artist"in kanşünlmasıyla elde edilen ne idüğü belirli bir cehalet örneği. Ama hiç de cahil olmayanlann kaleminde, dilinde gezi- yor. Tıpkı, sondaki (s)nin nereden gelip ora- ya düştüğunü hiç düşünmeden "kartoteks"i kullanan okumuş yazmışlann durumunda olduğu gıbi. Bu arada yepyeni bir meslekten henüz ha- beriniz olmadıysa duyurmak isterim! Tele- vizyon programlannın sonunda, çorbada tuzu bulunanlann adlannı sıralayan bir je- nerik yayımlanır ya; onlan dikkatle izleyin. Binnde değilse öbüründe, muüaka 'karak- ter jeneratörü"ne rastlayacaksınız. Kim ûre- tiyor bu karakterleri canım? Teknoloji, elektrikler kesilince karakterler de kesilmesin diye yeni bir aygıt mı geliştirdi yoksa? Hayır. Herhalde yazılar için harf üplerini secen veyabiçimlendirenbirilerinedeniyor "karak- ter jeneratörü." Ne afıli bir titr ama! Yabancı dillerle çarpık "ünsiyef'ten do- ğan bu garabetlerin bir başka çeşidine de ha- fis muhlis Türkçe tamlama ve kahp ifadeler- de rastlıyoruz. Radyo ve televizyon haberle- rine kulak verin: "Fransa este büyük elçisi", "adalet eski bakanı" gibi kullanışlara mutla- ka rastlayacaksınız. Türkcede sıfatın, isim tamlamasının içinde böyle bir yeri yoktur ve olmamışür elbet. Ama haber bültenlerini ü- tız bir dil mantığıyla kaleme alma çabası, göz yaşarücıdır. "Eskı Fransa büyükelçisi" derlerse, "eski Fransa" diye bir yer varrnış, oranın da bir büyükelçisi varmış diye düşünmemizden çe- kiniyorlar! Ya da "eski adalet bakanı" gibi bir duyuşta, bir okuyuşta doğru anlaşılabile- cek bir ifade yerine, "adalet eski bakanı" çet- refd ifadesi kullanıbrsa; "adalet"in yeni, "ba- kan"ın eski olduğu daha iyi vurgularur diye düşünüyorlar. Bunun gibi "emekli coğrafya öğretmeni" yerine, "coğrafya emekli öğret- meni" demelisiniz ki coğrafyayı emekliye ayırmış olmayın! "Yoğurtlu pathcan kızart- ması" yerine de "paüıcan yoğurtlu kızart- ması" demek gerekir! Yoksa, neme lazım, patlıcanlar önce yoğurda bulanıp sonra kı- zartıhyor sanan çıkabilir. Bunlara benzer örnekler düşünerek kendi J j u arada, yepyeni bir meslekten haberiniz olmadıysa duyurmak is- terim! TV programlannın sonun- daki jeneriklerin birinde değilse öbüründe mutlaka 'karakter jene- ratörü'ne rastlayacaksınız. Tekno- loji, elektrikler kesilince karakter- ler de kesilmesin diye yeni bir aygıt mı geliştirdi yoksa? kendime eğlenirken aklıma, her duyuşta ku- lağrmı ürmalayan "sözde Ermeni soykınmı" kalıbı takılıverdi. Bu kalıbı her yerde, harfi- ne dokunmadan kullanılma zorunluluğu var herhalde. Ama insan düşünüyor da... acaba, aslında Ermeni olmayıp sözde Erme- ni olanJar mı soykınmına uğratılmışlar? Yoksa özbeöz Ermeni olanlar için bir "söz- de soykınm" mı söz konusu? Yani, gereği gibi uygulanamamış, üstünkörü bir soykınm mı kastediliyor? Biliyoruz ki ne biri kastedilmekte, ne öbürü. "Bir Ermeni soykınmından söz ediliyor; bunun aslı yoktur" demek istiyorlar. Peki, niçin "Ermeni soykınmı iddiası" demiyor- lar? Ya da her türîü kuşkuyu silmek istiyor- larsa, "asılsız Ermeni soykınmı iddiası" di- yebiürler, değil mi? Ama o zaman hemen, sıfatı nereye koyacaklan telaşına kapılacak- lardır: Asılsız Ermeni mi asılsız soykınmı mı asılsız iddia mı?! Vah Tûrkçenin haline. Söz diziminde cümle öğelenrun hangi sı- rayla yer alacağı elbet önemlidir ama; Türk- çenin de her dil gibi bu sıranın kurallannı belirleyen bir yapısı vardır. Anlam nüans- lannı verebilmek için söz diziminde yapıla- cak düzenlemeleri, anadilinin sentaksı ile se- mantiği arasında ilişkileri paranoid bir bi- çımde yorumlayan "ağızlar" yüzlerine göz- lerine bulaştırmakta, Türkçeyi çetrefılleştir- dikçe çetrefilleştirmektedirler. 20. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTİVALİ Susanna Mildonian, elektro-arp ile çalmaya karşı çıkıyor Elektrosu• Dünyanın önde gelen arp'- çılanndan Susanna Mildo- nian'ın resitali bugün 18.30'da Cemal Reşit Rey Konser Salo- nu'nda. Bugüne kadar dünya- daki bütün önemli arp yarışma- lannda birincilik ödülüne değer görülen Mildonian'm tek şika- yeti, çalgısını taşımada kar- şılaştığı zorluklar. EVfcV İLYASOĞLU Bugün Cemal Reşit Rey Konser Sa- lonu'nda dinieyeceğimiz Susanna Mil- donian dünyada var olan tüm arp yan- şmalannının birincisi. 1959'da, Israil'- de, 1964'teCenevre'de, 1971'deParis'te Marcel Tournier Yanşması'nda birinci- likler elde etmiş. Aynca plaklan da çe- şitli ödüllere değer bulunmuş. tstanbul doğumlu bir annenin kızı olan Susanna. Venedik'te kalabalık bir aile çevreşinde doğmuş. Altı kardeşin- den her biri bir şey çalıyormuş, ona arp çalmak düşmüş. On dört yaşında sah- neye çıktığı ilk günden beri durup din- lenmeden dünyanın dört bir yanında çalmakta. Kore'den Kanada'ya, Japonya'dan Rusya'ya, durmadan turne yapmak çok renkli bir yaşantı. Oysa Susanna'nın bir büyük sorunu var: Çalgısını, kendi çalgısını taşıma derdi. "Bir daha dünya- ya gelsem belki de keman, flüt gibi ko- layca taşınır bir çalgıyı secerdim" der- ken her gittiği yerde kendi arpının özel- liklerini taşıyan bir arp bulamayacağı için araba ile ulaşabileceği kentlere taşı- mak üzere bir karavan edinmiş. Eşiyle birükte arabalannın arkasına takıyor, arpı da içine yerleştiriyor ve otel odası yerine karavanın içinde çalışarak, kara- vanı sahneye bitiştirip kendi çalgısıyla duyuruyor müziğini. Ancak uçakla gi- dilen yerlerde yine aynı sorun.. Mildonian, arp için yazılmış ya da , mertlik bozuldu Susanna Mildonian, Romantik ve İzJenimci dönemin arp için yazılmış yapıtlan- na hayran. istanbul doğumlu bir annenin kızı olan Mildonian, zamanının bir bö- lümünü de öğretim üyeüğine ayuıyor. çertosu'nun; Venedikli Barok besteci Pescetti'nin tuşlu çalgılar için do minör sonatının; Bartok"un piyano için yazdığı Rumen Halk Danslan'run (ken- disi tarafından) arp için uyarlamalannı seslendirecek. Aynı program içinde öz- gün olarak arp için yazılmış yapıtlar, Marcel Tournier'nin "Sabaha". "Haça- turyan'ın "Doğu Danslan". Faure'nin "Impromptu" ve Carlos Salzedo'nun "- Çeşitlemeler" adlı yapıtlan. Mozaik gibi birmüzik işlemesi sunacak Susanna Mildonian. Sanatçı günümüzde besteci ve yorumcunun işbirhği yapmasından yana değil. "Yenilikçi besteciler nota yazmayıp grafikler çiziyorlar. Benim icrada göstereceğim ustalığı, araya- cağım renkleri bir yana bırakıp onlann boşluğunu tamamlamamı, çaidığım süre içinde yenilikler getirmemi bekb- yorlar. Ben yorumcuyum ve bestecinin yazdığını yorumlamakla, çalgımda o notalara hayat vermekle yükümlüyüm. Bestecinin görevini üstlenmem söz ko- nusu olamaz." Susanna Mildonian turneleri, plak çalışmalan yani sıra zamanının önemb bir kısmını öğretim üyeb'ği ile geçiriyor. Halen Belçika Krallık Konservatuan ve Siena'daki Chigiana Üniversitesi'nde profesör. Arp, masal dünyasımn, mito- lojik çağlann duvar frekslerinin çalgısı. Bir avcının yayından oluşmuş denir ilk arp. Bir gövdede iki telden yola çıkmış. Sonra her çağ kendine göre arpın tınısıda bir şeyler geliştirmiş. Yirminci Yüzyıl'da ise herşeyde olduğu gibi arpın mekanizmasına bir amplifıkatör takılmış. Mildonian yinecalgmın özgün tınısında bir şeyler geliştirmiş. Yirminci ro-arp çıktı ortaya. Bence çalgmın ken- dine özgû rengi değil bu" diyor. Susanma Mildonian'a göre arp için yazılmış en güzel yapıtlar romantik ve izlenimci dönemden kalma. FESTİVALDE BUGÜN • Susanna Mildonian arp resitali, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, 18.30 FESTİVALDE YARIN • Bilkent L'luslararası Gençlik Senfoni Orkestrası Atatürk Kültür Merkezi Bü- yük Salonu, 18.30 • Mikhail Baryshnikov-White Oak Dance Project/'Açıkhava Tiyatrosu. 21.30 "Mississippi Masala" Hintü ydnetmen Mira Nair'in u-kcüığa karşı traji-komik bir aşk öyküsü. 'Mississippi Masala' üç sinemada Irkçıhküzeriııe düşünmeyeçağn • 1991 yılında Venedik Film Festivali'ne de katı- lan film, Mira Nair'in 1988'de Cannes'a da katılan 'Selam Bombay'dan sonra yönettiği ikinci filmi. ülkeden besteci var programlannda: Paganini'den Villa Lobos'a, Glinka'- dan Posse'ye, Albeniz'den Bach'a, Liszt'ten Faure'ye zengin bir derleme yapmış plaklannda Mildonian "Ne yank ki Beethoven veya Brahms gibi besteciler arp için hiçbir şey yazmamı- şlar. Özgün arp yapıtlan genellikle ken- di de arp çalmış bestecilenn üriinü Da- ğarcığımı zenginleştirmek için piyano ya da klavsen için yazılmış bestelerden uyarlamalar yapmaktayım. Notada bir değişiklik yapmadan. arp teknığine uv- gun hale getinp çalıyorum" diyor İstanbul Festivali'nin yirminci >ılı programında Mildonian. İ S. Bach'ın tuşlu çalgılar için yazdığı İtaKan Kon- Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Aygören Dirim: Bakanlıklarkitap basıııaktaıı \azgeçsiıı ANK ARA (AA) - Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Aygören Dirim, Kültür ve Milli Eğitim Bakanlıklannın kıtap basmaktan vazgeçmesini istedi. Dirim. Türkiye'de uzun yıllar serbest piyasa ekonomisi uygulanmasına ve özellcş- tirme politikalanna karşın, kitap basımmda devlet egemenliğinın sürme- sınden \akındı. Kültür Bakanlığı ve Mılli Eğitim Ba- kanlığının çok sasıda kitap basması yüzünden vayıncılık scktöriinde dev- İetçiliğin ->ürdüğünü hclırtcn Dinm. devletin yayıncıhk sektöründen çekile- rek bu işi. özel sektöre bırakması gerek- tiğini söyledi. Kültür Bakanlığı'nın bu yıl kitap basımı için 30 milyarlira ayırdığını vur- gulayan Yaymalar Birliği Başkanı Di- rim, şöyle dedi: "Kültür Bakanlığı'nın mevcut yayın pıyasasını teşvik edecek yerde. dcvlei bütçesinden sübvanse ederek ve haksı/ rckabet yaratarak yayımladığı kıtapla- ra haaanan milyarlarca lira çok dahj vcrimli. çok daha a/ k.^" 'i- -' •• ; lerek kullanılabilirdi." Aygören Dirim. Milli Eğitim Ba- kanlığı'nca bastınlan klasiklenn. 50 yıl önceki haliyle ve çevirmenlerc telıf ödenmeksizin yapılan yayınlannın <!.: durdurulmasını istedi Dirim. bu tür kitaplann >a\ınınııı özcl yayıne\ lerine ihale edilmcM. yazar- lara araşlırma bursu vcnlmcsı. cc\ı: menlerc proıc bazında vardım vapıl- ması. yurldı^ındakı çevinncıı \aAirlarj ılestek sağlanm.ısı eıbi öncrılerdc getıi Kültür Servisi- Hintli yönet- men Mira Nair'in filmi "Mis- sissippi Masala' Şişli Kent, Be- yoğlu Fitaş, Kadıköy Kadıköy sinemalannda gösterime girdi. Film 19701er Ugandası'nda başlar. Hintliler. Idi Amin'in emriyle ülkeyi terk etmeye zor- lanırlar. Mahkemelerde zencileri sa- vunan liberal avukat Jo> (Ros- han Seth). eşi Kinnue (Sharmi- la Tagora) ve küçük kızlan Mina (Sarita Choudhury) ile birlikte baskılara daha fazla karşı koyamayınca 1972'de ABD'nin güneyindekı Missis- sippi e>aletine yerleşir. Naır. ö\kü\ü 19901ar Mississippi- si'ne geçırcrck sınırlan içinde birden fazla ırk banndırması- na rağmen bir ikı önemsiz tra- lik ka/UN. di'jinda önemli ba';- ka bir ola>a tanık olmanıış ka- iabu\ı gcıinvı^r gıvlenmızin onüııc Â'iK) violıkap.h [X*met- Joy'un kızı Mina'nın (Sarita Choudhury) karşılaştıklan anda başlayan etkileşimleriyle gelişen aşklan bu dönemde yeni problemler y aratır. Mina, ailesinin anlayışla karşılamayacağını düşünerek Demetrius ile yatakta yakala- nana kadar ilişkilerini gizler. Olayın ortaya çıkması yeni ırkçıhk tehlikelerini de yaratır. 1991 yılında Venedik Film Festivali'ne de katılan film. Mira Nair'in 1988'de Can- nes'a da katılan 'Selam Bom- bay'dan sonra yönettiği ikinci filmi "Mississippi Masala">ı aynt konuyu ele alan diğer 'kanlf Amerikan fılmlerinden avıran özellik. seyirciyi ırkçıhk üzerinde düşünüp uzlaşmava davet ederken. güldürüyor da. Büyük bir bölümü Güne> Anıenka'da çekılen film. Na ır'ııı şıddeti aza ındırgeyerck anlatma\a çalıştığı ıraıi-komik V l i h
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle