Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İ4TEMMUZ1992SALI ouiMnutmcı
KULTUR 11
Kartal Festivali
11 yaşında
• Kültür Servisi-11.
Uluslararası Kartal Kültür
ve Sanat Festivali bugün saat
11 .OO'de sahil yolunda şenlik
yürüyüşü ile başlayacak. Bu
yıl festivale Gürcistan,
Azerbaycan, Ukrayna, Çin,
Bulgaristan, Romanya.
Yunanistan da katılacak.
Festival kapsamında bugün
saat 15.00'teKüçükyalı
Kadın Kültür Evi'nde Prof.
Dr. Necla Arat'ın "Kadm
Sorunlan" konferansı,
17.00'dede Kartal Sahil
Parkı'nda, Yekta Güngör
Ozden'in yöneteceği, İlhan
Selçuk, Necdet Uğurve
Turgut Kazan'ın konuşmaa
olarak kalılacaklan
'Demokratikleşmenin
Neresindeyiz' paneli
gerçekleştirilecek. Kartal
Festivali çeşitli etkinlikierle
20temmuza kadardevam
edecek
İstanbul Kültür
ve Sanat Vakfı
• İstanbul- İstanbul Kültür
ve Sanat Vakfı kurucular
heyeti yıllık olağan
toplantısı. vakfın Yıldız'daki
merkez bınasında yapıldı.
Basına kapalı olarak yapılan
toplantıya, vakfın kurucusu
kişi ve kurumlar adına
temsilcilerkatıldı. Vakıf
Yönetim Kurulu Başkaru
Nejat Eczacıbaşı ve Kurucu
Heyet Başkanı Nurettin
Sözen, toplantıdan sonra
yaptıklan açıklamada.
toplantıda 1991 yılmın
hesaplan, çalışmalan ve
faaliyetlennin
görüşüldüğünü, I993yılının
da taslak programının ele
alındığınısöylediler. Boş
bulunan Vaİcıf Yönetim
Kurulu üyeliğine Zülfü
Livaneli'nin getirildiği
toplantıda. aynca Akdeniz
Festivali çalışmalannın da
gözden geçinldiği belirtildi.
NüshetSay'ın
ABD sergisi
•Kültür Senisi-ABD"-
yaşayan Nüshet G. Say, New
Jersey-Montclair'de ilk
kişisel resim sergisini açtı.
Say. son iki yılın
çalışmalannı kapsayan
'Leitmotifs' adlı sergisinde
büyük boy on iki resmine yer
verdi. İlk resim eğitimini
babası ressam Mümtaz
Yener'den alan Say,
çalışmalannı 1985yılından
buyanaABD'de
sürdürüyor.
Kemal Zeren
pesim sergisi
• Kültür Servisi- Ressam
Kemal Zeren'm sergisi 19
temmuza kadar görülebilir.
1977 yıhnda öjen Kemal
Zeren, Sanayii Nefise
Mektebi Alisi'nde (Güzel
Sanatlar Akademisi) Hikmet
Onat, İbrahim Çallı, Namık
İsmail'ın öğrencisiydi.
1930'da Paris'te Julian
Akademisi'ne ve 1938'dede
Andre Lhote Atölyesfne
devam etti. Anadolu'nun
çeşitli şehirlerinde ve
İstanbul'da resim ye sanat
tarihi öeretmenliği yaptı.
Emlak'ta249.
sergi
, • Kültür Servisi - Emlak
Bankası Sanat Galerisi'nde
116 temmuzda açılacak karma
sergide Yeni Yetenekler,
Genç Akademililer ve Küçük
RessamJar'ın yapıtlanna yer
!verilecek. 31 temmuza kadar
açık kalacak sergide Genç
Yetenekler'den G. Altınay.
E.Bayrak.C.Çağlayan.Z.
Çağlayan. B. Dedebey, C.
Doğutürk, Ş. Günday, H.
Kandemır, F. Kayala, Ö.
Kepçe, Ç. Lom. Ö. Muz, L.
Oskay. G. Omay, E. Ongay.
P. Ongay, Z. Öncü. M. Sana,
N. Sekizkardeş, S. Sipahi. M.
Tepemehmetoğlu, F.
Yılmaz,Y.Yakai'ın,Genç
Akademililer'den E. Alaçam.
I. Aslıhan. F. Çetin. İ.
Erentürk, G. Yasa'nın,
Küçük Ressamlar'dan da F.
Berker,E.Bilbilik,T.
'. Çetiner, A. Pulatkonak, M.
Oskay ve Y. Ünal Şoray'm
yapıtlan görülebilecek.
Mantin Pichler
AIDS'ten öldü
•(İÜHA)-37yaşındaki
Beriinli dansçı. şarkıcı ve film
yıldızı Martin Pichler
AIDS'ten öldü. Innsbruck
doğumlu sanatçının film
çalışmalannın yaru sıra
televizyon çalışmalan da var.
OZEL BORA
SÜRÜCÜ KURSU
«6.D&OIKAYHLARI
KVAM EDİYMI
Kafta sonu-Hafta içi ve
Akşa/n kurslan devam edıyor
Oetsfûne:
ÛSKÜOAR: 343 S7 82-310 »2 86
KOZYAKĞI: 382 47 33
TARA6YA: 262 «8 18
Piyanoya dörtellesanlanlar
GÜHER VE SÜHER PEKİNEL KARDEŞLER
Klasiğin derin sulannda
• Güher ve Süher Pekinel Kardeşlerin hayatı film olu-
yor. Alman TV'si ARD, 'İkizlerin Müzik Dünyası' adlı
bir film hazırlıyor. Pekineller yılda 50'den fazla konser
vermerneye özen gösteriyorlar. Aralık ayında Rostro-
poviç'in Frankfurt'ta yöneteceği Çernobil yaranna
verilecek konserde Pekinellerde çalacak.
EVtN tLYASOĞLU
rihi değeri olmaü, kendilerinden
—-— öncedevleşmişyonımcularoralar-
Çağımızın ünlü piyano ikilileri da çalmış olmalı.
ya kardeşva da kan-koca olan Tıpkısalonsecergibi.seçecekle-
çiftlerdir. Orneğin, Rus kan-koca riorkestrayadaşefleriçindeözen-
Baben çifti, Fitzdale , Kontarsky , le araştırma yapıyorlar. Bugüne
Labeqııe gibi kardeşler ve Türk dek Zubin Mehta, Janowski,
ikizleri Güber-Süher Pekinel' ler Dohnanyı gibi şeflerle, İsrail, Ber-
20. yüzyıl 'duo' dağarcığında lin, New York, Münih Filarmoni,
önemli yer etmiş yorumcular. Amsterdam Concertgebouvv,
Güher ile Süher'in ikiz olma, Londra Kraliyet, Pittsburg, Santa
aynı ruhsal elektri-
ği paylaşma
tılsımının yaru sıra
birinin psikoloji,
öbürünün felsefe
dalında eğıtim
görmüş olmalan,
müziğe çokboyut-
lu bakmalannı
sağlamış. 'Biz Al-
man, Amerikan ve
Rus okullannın
birleştiği, Serkin ve
Arrau gibi dev
piyanistlerin öğ-
rencüeri olduk.
Stilimizi ayrmb-
lardan ve ciddi mü-
zik anlayjsından
oiuşturduk.
Brahms calmak
için Thomas Mann
okumadınsa, o ül-
keırin bütfin küHû-
rel gecmişini bilmi-
yorsan eksik
kaursın' derken,
her şeyden önce
belli bir geleneğin
varhğı önde geli-
yor Pekineller için.
Ekol geleneği
gibi çalacaklan
konser salonunun
geleneği, plak ya-
pacakJan firmanın
geleneği, birlikte
çahşacaklan menacerlik şirketrrün Cecilia, Los Angeles Filarmoni
geleneği de olmalı. Şu sıralar bü- gibi topluluklarla çalmışlar.
tûn dünyadaki menacerlıklerini Pekinellerin yaşamında baa ki-
üstlenen Windegrstein daha önce lometretaşlan: 1984'teilkkezHer-
Serkin, Arrau, Zuckerman, Ziın- bert von Karajan tarafından Salz-
merman, Perlman gibi seçkin sa- burg Paskalya Festivali'nde
natcılarla bir geleneği yerleşürmiş tanıtılmışlar. 1986'da Zubin Meh-
bir şirket. Amerika'da ise konser- u ile bir turne gerçekleştirmişier.
leri Columbia Artists Manage- 1987'de Leonard Bernstein ile bes-
ment tarafından düzenlenıyor. tecinin onlar için iki piyanoya
Bugüne dek Deutsche Gramap- uyarladığı West Side Story nin
hon, CBS ve Teldec gibi durmuş çalışmalannı birlikte yapmışlar.
oturmuş fırmalarla plak yapmaya 1984'te Stravinsky' nin Şahar Ayi-
özen göstermişler. ÇaldıkJan sa- ıri'nin iki piyano uyarlamasını pla-
lonlar, New York Carnegie'nin ğa alan ilk ikili olmuşlar.l989'da
büyük salonu, Şikago Senfoni.
Los Angeles, Geveland, Münih ve
Güher ve Süher Pekinel: Piyanonun ikizleri.
yazdığı tüm yapıtlan bir külliyat
halinde plağa alan ilk piyanistler
olmuşlar.
Şu sıralar Alman TV'si ARD,
European Channel'la birlikte Pe-
kinellerin yaşamı üstüne tkizlerin
Müzik Dünyası adlı bir film
hazırhğı içinde. Aralık ayında
Mstislav Rostropoviç' in yönetece-
ği ve açılışını Başbakan Hefanut
Kohl' un yapacağı bir Frankfurt
konserinde Çernobil ve Pearl Har-
boor'da sakat kalanlar yaranna
çalacaklar.
Pekineller yılda 50'den fazla
konser vermemeye özen göste-
riyorlar. Amaçlan nicelik değil, ni-
teliğı yükseltmek. Daha az çala-
rak, çaldıklannda yoğunlaşmanın,
yoğunlaşüklan
derirüiklerde yeni
pınltılar yaka-
lamanın peşinde-
ler.
Basın bugüne
dek dünyanın çe-
şitli müzik mer-
kezlerinde yer yer
Labeque'lerle Pe-
kinelleri karşı-
laştırmış. Labe-
que'ler, taşıdı-
klan Fransız
kanının coşkusu
ve ucanbğı içinde
daha popüler,
çağdaş yapıtiar
yorunilamalany-
ia. John McLa-
ughlin'le birleştir-
dikleri program-
lannda daha ge-
niş kitleye seslen-
meleriyle anılı-
yorlar.
Pekinellerin ise
klasik dağarcığın
Mozart, Bach,
Schubert gibi ağır
toplannı plağa al-
malan, ikili piya-
no edebiyatma
çok ciddi yapıtiar
kazandırrnalan
yankı uyandın-
yor. Labeque'-
lerin, Chick Corea ve McLaughlin
ile caa birleştirmeleri, duo-piya-
nistlere de yeni bir çığır açtı. Peki-
neller de 'Labeque'lerin bu yan-
klasik stillerine karşdık, beiki biz
de müzik tarihinin iyice klasikkş-
mişleri içinde derinleşmeye daha bir
özen gösterir olduk' diyorlar...
KATIA VE MARIELLE LABEQUE KARDEŞLER
Müzikaşkgibi birşey
• Labeque Kardeşler bugün ve yarın İstanbul Festiva-
li'nin konuğu. Labeque'ler bugün AKM'de bir resital
verdikten sonra, yann Açıkhava'da John McLaughlin
Üçlüsü'yle çalacaklar. Katia Labeque'e göre, müzik aşk
gibi bir şey. Bir gün piyano çalmazsa eksiklik duyduğu-
nu söyleyen Katia, 'Çalarak var oluyorum' diyor.
diğerisız yapamaz. Katia'ya soru-
y u n j z
. . ^ f c
^ g e r ç e k t e n ?
-
Yanıt gayet sakin ve gerçekçi:
"Evü bir çifte boşanıp boşan-
mayacaklannı sormak gibi bir şey.
Ama düşünemiyorum bile, ola-
maz gibi geliyor." Katia ve Mari-
elle Labeque yıllardır piyasada,
ama özellikle son on yılın süper
ürünü: Piyanist bir Italyan anne ile
LONDRA - Güzel sanatlarda,
sanatçı da güzelse, güzel sanat,
adına iyice uygun oluyor. Her ne
kadar güzel sanatlarda, sanatçının
cinsiyetinin önemli olmadığını
söyler Anglosakson görgüsü ve
bunu bir cinsel aynmcılık sayar
ama, cinsiyetin sanata etkisi
yadsınabilir mi?
Hele bu sonı,
Katia ve Mariel-
le Labeque için
sorulmuşsa,
yanıtı kesin bir
"Hayır." Bu iki
süper kız kardeş,
piyano ile öyle
bir özdeşim için-
deler ki, elleri bir
anda havada
asılı kaldığında
bile, bilek ve par-
maklannın açı-
lan, müzikle ve
cinsiyetleri ile
uyumlu. Piyano,
benliklerinin ve
cinsiyetleri nin
biı paydası ade-
ta. Katia ile Ma-
rielle, iki yaş ara
ile ak ve kara gi-
biler. Katia, bü-
yüğu, 41 ya-
şında. Ama çok
ufak tefek. Mah-
cup bir tebes-
süm. Mükemmel
ve anlamlı bir
yüz. Piyanonun
başına geçince de
bir dev. Bir ya-
nardağ. Kardeşi
Marielle, daha
uzun boylu, da-
ha hülyah, daha
sakin. Birliktelikleri, biri olmazsa
öteki de olmaz türünden bir dengi-
denginelik. Katia, götürüyor
müziğİ, Marielle uyumlu. Katia
konuşurken, Marielle suskun.
Ama aralanndakı bağ, alkışlara
selam verdiklerinde, eî ele tutuş-
tuklannda yüzkrinden belli. Biri
Kaüa ve Mariefle Labeque: Piyahonun kankşleri.
Berlin Filarmoni, Amsterdam
Concertgebouvv, Frankfurt Alteo-
per, Londra Queen Elizabeth, Pa-
ris, Zürih, Salzburg, Viyana, La
Scala, Santa Cecilia ve aklınıza ge-
lebilecek tüm müzik merkezlerin-
deki en önemli konser salonlan.
Pekineller için bu salonlann ta-
Bacfa' ın konçertolannı Bob Ja-
mes' in synthesizer'ı ile plak
yapmışlar. Karajan'ın birinci
ölüm yıldönümü törenlerine onur
konuğu olarak çağnlmışlar. Philip
Entremont ile Boch'ın üç piyano
konçertolannı çaldıklan'bir turne-
ve çıkmışlar. Paris'te Bastille Ope-
rası'nın açılış töreninde çalmışlar.
Mozart' ın iki piyano ve dört el için
İKİ Pî YANODA 20 PARMAK
Ayn» piyano tuşian üstünde iki kişınin çalması, Elizabeth Çağı'na ka-
dar uzanan popüler bir olay. Ev topiantılannda, malikane şötenlerinde
piyanoda iki kisı, keman-piyaao dinietisinden daha ilginç gelmiş birçok-
lanna. Mozart, Avrupa tumelerinde ablasıyla birlikte çaldığı dört-el
yapıtlan, sonradan öğrencilen ve sevgiiilen ile çalmak üzere bestelediği
Dört El Sonatlanyla ün yapmış. Schubert'in Oda Müziğı akşamlannda
genç hanımiarla çalmak üzere yazdığı piyano ikilileri, ellerin birbinnin
üstünden atılmasıyla bir flört Ö2elliği de taşımış. Piyano ikilileri aynca
çok ciddi, tarihi bir görev de icermiş: özellikle 19. yüzyüın senfonik yapı-
tlan ve operalan küçük kentlere taşınamayacağı için, bu büyük yapıtlan
bestecıler bazen kendileri, bazen de ögrencileri için iki piyano ya da dört
elleaynı piyanoda çabnmak üzere düzetılemışler. Böyleceyeni bir besteyi
yalruzca büyük müzik merkezleri değil, iki piyano uyarlarnasıyla küçük
kasabalar bile dinleyebilmiş.
Fransız.bir çocuk doktoru ba-
banın. Üç ve beş yaşlannda piya-
noya başîamışlar. Klasikten caza
kadar ve hele caz ve çağdaşta yo-
ğunlaşan bir repertuar. Katia,
Londra'da iki saatlik bir dev gös-
teriden sonra, odasında, hiçbir şey
olmamış gibi, "Müzik o kadar
güçlü bir duygu ki benim için, aşk
gibi bir şey" dedi. Bır gün önce Al-
manya'da Baden Baden'deydiler.
Bir gün sonra "City of London
Festival" için Londra'nın en tarihi
lonca binalanndan birinin Fransız
ihtilali ile yaşıt salonundaydılar.
Ertesi gün Italya'ya gidiyorlardı.
"Nasıl dayanıyorsunuz bu tem-
poya?" şeklindeki sorumuzu, en
nefis tebessümü ile Katia. "Bir tek
gün çalmazsam eksiklik duyu-
yorm. Çalarak varçluyorum,'
diye karşıladı. Katia, İngiliz gitar
ustası John McLaughlin ile Mari-
elle ise Paris Orkestrası'nın Rus
yönetmeni Semyon Biçkov ile ya-
şıyor. Ama her biri bir tarafta.
Ortak adreslerde bulusarak. Kız-
kardeşlerin Londra'da bir evleri
var. Ama her biri bir yerdeler,
"Hem süper sanatçılık hem ikili
ilişki nasıl yürüyor?" konusunda
Katia'nın kesin görüşji:
"Duygulann çok güçlü olması
şart. Bu bir oyun değil. 24 saat de
bir arada olabilirim, olmayabili-
rim de. Birbirini göremeyen çok
insan var. Paylaşma en önemlisi.
Sözcükler yetmez bu duyguyu an-
latmaya." Labeque kardeşleri sü-
per kılan sadece güzellikleri, sah-
nedeki olağanüstü uyumlan, her
anlannı zevk alarak yaşamalan da
değil. Onlar, piya-
no ile akrobası
yapmıyorlar, Pa-
ganinileşmiyorlar,
piyanoyu yemiyor-
lar, üzerine a-
çramıyorlar. Sa-
niyenin mili birün-
lerinde birbirleri-
nin eşleri oluyor-
lar. Aynı anda ne-
fes alarak. Bu eş-
lik, Katia 7 yaşı-
ndayken Paris'te
ilk kez konsere
çıküğında karde-
şinde de doğal bir
yetenek olarak
varmış. O da piya-
no öğrenmek is-
temiş. Anneleri
hazır. Ama yaşlan
ilerleyip de anne
\etmez olunca Pa-
ns Konservatu-
van'na yazılmı-
^lar. 5 öğrenci üs-
tün başan ile me-
zun olduğunda iki-
si Labeque'ler. Şu
sorulmuş: "Bu ka-
dar güzel, bu ka-
dar yetenekli ve
genç iki kız piya-
nist ne yapacak?"
Birlikte calma fıkri
böylece doğmuş.
Pekiyi ne çalacak-
lar? Katia, "Oturup da Mozart,
Schubert çalmayı önerseydik kim-
se bakmazdı. Bu yüzden çağdaş
bir repertuar edindik," diyor.
Kimler yok ki? Berio, Boulez, Li-
getı gibi çağdaş klasiklerden, Mi-
les Davis, John Coltrane gibi caz
devlerine kadar. Labeque kardeş-
ler, ikiz değiller. Piyanoda uyum
dışında da benzeşmiyorlar. Ama
her şeyleri çağdaş. Tarihi değil,
şimdtyi yorumluyorlar sahnede.
Londra'daki konserlerine sosyete
değil, müziksever bir seçkin kala-
balık gelmişti. O kadar coşkun ve
uzun bir alkış koptu ve dinmedi ki,
rumba ritmli bir bis çalmca kar-
deşler, salon elektriklendi. Falso-
suz, sanki stüdyoda tüm pürüzleri
ayıklanmış, ama steril olmayan bir
CD dınler gibi olacaksınız İstan-
bul Festivali'ndeki konserlerinde.
Saatlennıa çıkartın. Alkışlamak-
tan ayan bozulabilir.
ZeynepOral, Tutkunun Romanı'ndaünlü sopranomuz Leyla Gencer'i anlatiyor
Dünyanıntüm muthıluğu o seste• Tutkunun Romanı dünya
çapında bir opera sanatçısını
yalnızca görkemli operalann
dekorlan önünde değil, yazar-
ca yakalanabilmiş tüm insan
yanlanyla da anlatan bir ya-
şam öyküsü.
AHMET CEMAL
'Tutkunun Romanı"diye ad-
landırmış Zeynep Oral, Leyla Gencer
üzerine kaleme aldığı nefis kitabı. Kı-
tabı diyorum, çünkü sınıflandırmakta
güçlük cekiyonım. Biyografi demeye
diüm varmıyor; belki de -birkaç üstün
örneğin dışında- o her biyografiye
özgü, asık suraüı vakanüvislik merakı-
ndan bu kitapta eser olmadığı için. Zey-
nep Oral'ın daha önceki kitaplannda
örneğin bir Azra Erhat'a, bir Aliye Ber-
ger'e ve başkalanna, saygının yanı sua
nasıl sımsıcak bir sevgiyle yaklaşmış ol-
duğunu anunsamak, işımi kolaylaşun-
yon
Karşımda Leyla Gencer'i anlatan,
usta bir yazarhğı insan sıcakbğının bü-
rün kalıplanna dökebilmiş bir kitap
var.
Hiç kuşkusuz olaym en önemli yanı,
"bizden" olan, ama on yıllardır -bir
kültür politikası düzeyinde- "bizdenliği-
ni" pek benimsemeye yanaşmadığımız
birini, şimdi çıkıp yine "bizden" birinin
yazarak anlatmış olması. Üstelik
hakkını olabildiğince vererek, ydlar ve
yıllar sürmüş, ödün ve tükeniş tanıma-
yan bir sanatsal cabayı olduğu gibi
yansıtarak anlatmış olması.
Bilindiği üzere bu, bizim için pek
ahşılagelmiş bir tutıım değildir; biz, biz-
den olanlan, -özellikle sanat, bilim ve
yazın alanında- hakkını vermek yerine,
yemeyi, korumak yerine kurutmayı
yeğleriz. Üstelik böyle davranmak için.
mutlaka "ara rejimlerin" buyur-
ganlığını da gereksinmeyiz; biz, özgür-
Leyla Gencer,1968'de "II Trovatore" operasında. Hayranlan Genceri bu yaz
tstanbul Festivali'nde dineiemeye hazırlantyoriardı. Ama konser iptal edildi.
tstanbuOu hayranlannuı umudu da kışa kaldı.
lüğün, demokrasinin, katıhmcıhğın, de-
ğerbilirliğin sloganlannı ağzımızdan en
düşürmediğimiz anlarda. örneğin bir
Filız Ali'yi, yıllannı verdıği konser sa-
lonunu konser salonu olarak korumak
istediği için kapı dışan ediveririz...
îşte boyle bir ortamda bir Zeynep
Oral'ın kalkıp Leyla Gencer'i ve onun
sanatsal savaşımını anlatması, gerçek-
ten önem kazanıyor. Çünkü düzeyine
enşmeye çalıştığımız "Batılı" ülkelerin
en geri kalmışı bile Leyla Gencer düze-
yindeki dünya çapında bir sanatçısını
-hangi sınırlar içinde, hangi topraklar-
da yaşadığına bakmaksızm- başının
tacı eder.
Bize geünce... İstanbul Festivali gibi
bir kurum ortaya çıkmasaydı, Leyla
Gencer'i bu topraklarda kaç kez dinle-
yebilirdik sorusu, sanınm pek iç açıa
bir yanıta kavusamayacak gibi...
Tutkunun Romanı, dünya çapında
bir opera sanatçısını yalnızca görkemli
operalann dekorlan önünde, binbir
avizenin ışık denizinde değil. fakat ya-
zarca yakalanabilmiş tüm insan yan-
lanyla da başanyla sergileyen bir yaşâ-
möyküsü.
Ydlar önce, opera âleminin tannça-
lanndan Maria Callas'la yapılan bir
söyleşiyi okumuştum. "Sizce Maria
Callas, nasıl bir kadm" şekJindeki son
soruya, Callas'ın verdiği yanıt şuydu:
"Cafias, çok ünlü, çok zengin bir kadın:
Maria ise çok yalnız bir insan..."
Yalnızlıklann, her şeyden önce de
korkulann gerçek sanatçılar bakımı-
ndan nasıl değişmez bir yazgı olduğu-
na, Tutkunun Romanı'nda bir kez
daha tanık oluyoruz.
Veelbet korkular... En büyük başan-
lara karşın, hep bir anda her şeyi yitiri-
vermek korkusu. Ve bu korkunun hep
bir sonraki, çoğu kez daha büyük ba-
şannın kaynağını oluşturması. Böyle
bir korkuyu duymak, duyabilmek, sa-
natçının, katıksız sanatçının, kendisiyle
hiç durmaksıan daha büyük başanlar
uğruna kumar oynaması demektir.
Şöyle demiş yazan, Tutkunun Ro-
manı'nın bir yerinde: "Ah sevgili Leyla
Gencer, hiç mi aklınız yok! Bakın An-
kara Devlet Operası'nda kalsaydınız.
bir kez kadrolu oldunuz ya, bir daha
asla çaba göstermenize gerek kalmazdı.
Yılda bir eserde rol alın, ya da beş yıl
hiçbir eserde rol almaym, değişen bir
şey olmazdı. Her ay maaşınızı alırdmız.
Önıür boyu güvence. Yaş haddinden
emekli olunca da aynlırdmız..."
Doğru. Ama Leyla Gencer öyle yap-
saydı, "Casta Dıva"yı söyledığınde.
dinleyicilerinin ifadesiyle, "yeryüzünün
tüm mutluluğu o seste" olur muydu?
Tiyatro sanatçılanndan mektup
Kuruç'aistifa çağnsı
Kültür Servisi- Devlet Tiyat-
rolan sanatçılanndan bir
grup, kurumdakı tıkanıklığın
giderilmesi amaayla, Genel
Müdür Bozkurt Kuruç'u is-
tifaya çağıran bır mektubu im-
zaya açtılar.
Mektupta Devlet Tiyatro-
lan Genel Müdürü Bozkurt
Kuruç'un görevden alınmasını
öngören üçlü kararnamenin
Cumhurbaşkanı Turgut Özal
tarafından yaklaşık sekiz aydır
imzalanmaması, diğer yandan
Kültür Bakanı Fikri Sağlar'ın
Bozkurt Kuruç'la çalışma-
yacağını açıklaması sanatçılar
arasında huzursuzluğa neden
olduğu belirtılıyor. Kurumda
bır tür kılitlenmeye yol açan
bu durumun çözümlenmesi
için en kısa zaman da Bozkuıt
Kuruçun Genel Müdürlük
görevinden affı isteniyor. Böy-
le bır davranışm "sanatını,
mesleğini ve kurumunu seven
bir sanatçı olduğunu göstere-
ceğini; konuya kişisel hırs ya
da makam hevesi ile yaklaşı-
Imadığını kanıtlayacağını" be-
lirtilıyor. Basın yoluyla açık
çağnda bulunan girişimciler,
ımza toplama girişiminin de-
vam ettiğini, kampanyaya
katılmayı düşünen sanatçı-
lann •Ş.O.S. Tiyatro'ya katılı-
yorum" telgrafını "Sezenler
sok. Sezen Han 9 ' 27 Sıhhiye -
Ankara" adresine gönderme-
lerini istediler.
BüyükşehirBelediyeBaşkanıSözen:
Filîz AIi kendi meselesini
sanata yüklemekistiy(wr
İSTANBL L(AA)-İstanbul
Büyükşehir Bcledıye Başkanı
Nurettin Sözen. Cemai Reşit
Rev Salonu tartışmasının, ka-
muovuna yanlış aksettirildiği-
ni belirterek. "Filiz Ali kendi
meselesini kültürü vc sanata
NÜklenıck istiyor" dedi.
Sözen. konuya ilişkin so-
rıılan yanıtlarken. Ccmal Re-
$il Rcv Salonu'nun müzikal
sahne \e bcledıye televiz>on
stiidvolanna dönüştıirüleccği
\olundaki ıddıalann gcrçcklc
ılgısi olmadığını söyledı.
Sözen. trıKonluk salonuıı
halkın rruılı olduğunu ve boş
giınlcrdc dc ba>ka ctkınlıklcrc
açık olması gcrckiığinı ka\dc-
dcıvk. k.ınıuoyunun bu konu-
da \anıldığını bclırltı.
S'<von. l ^ M \ı!ı bııKv-ı 1"
milyar lira olan salonun yüzde
30. bundan daha az bütçeye
sahip Atatürk Kültür Merkezi
ve Aya İrini'nin yüzde 90dolu-
luluk kapasitesinedikkatçeke-
rek, bunun yönetim bozuklu-
ğundan kaynaklandığını söy-
ledi.
Sözen, daha önce istifa ede-
ceğini söyleyen salonun eski
sanat yönetmeni Filiz Ali'nin.
bunu yapmadığını, görevden
alınınca da kovulduğu gibi
doğru olmayan davranışlarda
bulunduğunu anlattı.
Belediye Başkanı Sözen, Fi-
li/ Ali'nin üç vıllık yönetimin-
dc salonun amacına uygun
kullanılmadığını. kcndilerinc
^ınıdı tcpki göslcrcnlerin daha
sonra utanacaklannı da sözle-
nno cklcdı.