23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 TEMMDZ1992 PAZAR CUMHURIYET _ŞAYFA BURNUMUN KENARI Istanbul sosyetesi, sahiller tükendiği için orman köylerini tercüietmeye başlamış. Ayıîar ne yapsmpeki? Onlar da mecburen İstanbul'a göçüyorlar. kurtarılmış sayfa BURNUMUNÖBÜR KEN ARI Hükümet, "Merrmra yere&leceğîmizra en iyîsiîîi verdik" diyor. Oysa m§murlar, Çağlar gibilerinin aldddanmn en kötüsüne razıydılar. Allalı seııi memur etsinKalem efendim, kağıt kurdum, enjektörlüm, belediye memurum. Benim memurum, onun memuru. Bizim memurumuz, sizin memurunuz. Gizli özne. Kırık sıfat. Karşıki masadan gönderdiler. Tozlu raf. Memur. Bütçe kambunı. Hecın devesi gibi bol hörgüçlü hükümetin son yumrusu. Nezaket Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Inönü'nün isteyip de veremediği. Koalisyonçatlağı. Bir dönem, Türk kızçocuğu annelerinın en birinci damat adayı. Müzmin kiracı. Kasap, bakkal, manav karikatürlerinin başrol oyuncusu. Enflasyon canavannın yerli maması. Bordro mahkumu. Geç kalmış öfke. Baba'nın üvey evladı. Bugün gidiyorlar ama yann gelecekler. Dar gelirli vatandaş. Geniş giderli vatandaş. Esmer vatandaş iki. Kravatlı öfke. Kara kolluklum, kör talihlim, çatal karam, memurum. Sen karakolluk olacak adam mıydın? Kalem efendim, kağıt kurdum, enjektörlüm, belediye memurum. Benim memurum, onun memuru. Bizim memurumuz, sizin memurunuz. Gizli özne. Kınk sıfat. Karşıki masadan gönderdiler. Tozlu raf. Yangında son kurtanlacak. Sen yanmasan. benim yan masam...Katibime %29.2 ne de çok yakışır! Devlet yükü. Kıdem saçlım, yamalı entarim. Dul ve yetim öncesi. Oy memurum memurum yola vurdun yoruldun. Yürümekle yol aşınmaz, Babanın dediği olur. Vaat yorgunu. Kamuçalışanı. Kamu kazanamayanı. Kazı kazan memuru. Ya çıkarsa dairesi, çarkıfeleğinden geçme umutlusu, hayatın. Oy verdim. dolmadı. Umut ettimolmadı. Babasının en iyisini verdiği. 10 trilyonluk devlet yükü. Ne desinler sana bilmem ki? Allah seni memur etsın. KemulGökhan Ârabayı sağa çek, yürü karakola!..Bu ülkenin insanlan bır ganp- leşti. İnsanlar polis baskısı al- tmda yaşaya yaşaya artık kendilenni polis gibi hisset- meye başladılar. Geçen ak- şam bir arkadaşımla birlikte meyhaneye gittik. fçtik, soh- bet ettik. Bilgisayar program- cılığı yapan bir arkadaşım bu. Kendi halınde, efendi bır ço- cuktur. Bir ara içerde yattı çıktı. Kafası çalışır. Neyse, meyhaneden çıktık. Taksi tu- tup eve gıdeceğiz. Eh, fena da içmedik hani. Ama iyiyiz. Yolda bir arkadaşı daha gör- dük. Aynı yere gidiyormuşuz, o da geldı. Bir taksi çevirdik, evlere dönüyoruz... Biraz gittikten sonra, benim bilgisayarcı arkadaş başladı şoförle sohbete. Nerelısin? Ne zaman tstanbul'a geldin? Araba senın mı gibisinden so- rular soruyordu. Bir ara şoför "Abi ekmek kavgası, ne yapa- caksın?" dedi. Bunun üzerine bizımki şoföre bir sinirlendi. "Ne kavgası? Kiminle kavga ediyorsun? Çek sağ, tarafa, karakola gidiyoruz" dedi. Şo- för şaşırdı, panikledi." "Yani abi" dedi, "hayatla mücadele ediyoruz yani" dedi kekeleye- rek. Bilgisayarcı arkadaş bu- nun üzerine."Mücadele mi? Kiminle, kime karşı çek sağa, karakola" demez mi? Şoför direksiyona hakim olamaya- cak diye ürktüm bir an. Ço- cuk korktu. "Akşam akşam başıma bela aldım" diye dü- şünüyor tabii. "Ama mücade- le derken savaş veriyoruz, yani. yaşama savaşı" dedi. Bı- zımki yineçattı kaşlannı.'Sa- vaş mı, ne savaşı? Oğlum bu ülkede kime savaş venyorsun. Düşman kim ulan, çek sağ ta- rafa, durdur arabayı, çek ka- rakola" diye yüklenmez mi bu sefer. Baktım olmayacak, şo- för kalpten gıdecek, o sırada Boğaz Köprüsü'nden geçıyo- ruz. Hep beraber Boğaz'ın sulanna gömüleceğiz. Eğil- dim bizimkinin kulağına, "Oğlum" dedim, "ne yapıyor- sun, herife bir şeyler olacak. polisliğin sırası değil?" Bana göz kırptı ve "Çaktırma, bü- yük keyif alıyorum" demez mi?.. Tabıı devam. Bu defa şoför, "Abi direniyoruz, yokluğa, fakirliğe karşı direniyoruz, günde 15 saat, gece gündüz, şımdi ne karakolu?" dedi. Bu defa arkadaş "Direnmek mi? Kime direnıyorsun kardeşim sen?" dedi. "Kime? Bu mem- lekette cepheler mı oluşmuş, benim haberim yok, çek kar- deşim sağa çek, karakola" dedi. Artık şoför söyleyecek laf buiamadı. Kan ter içınde akıbetinin ne olacağını bekli- yor. Dursa bir türlü, durmasa bır türlü. Baktım olacak gıbı değil. Şoföre "Kardeşim, sen ona bakma, kansıyla kavga •M\. moralı bozuk, seninle dalga gecıyor" dedim. Şoför biraz olsun rahatladı. "Abi söylesenize ya" dedi. Öldüm oldüm dinldım Yapmayın böyleşöyler..." Meğer birkaç yıl önce isım benzerliğinden dolayı içen düşmüş bizim şoför. İçerde bıraz da ışkence yapmışlar ta- bıi. Bırakırlar mı? İşkence yapılırken şoför biraz çırpın- mış tabii. Elinı oynatırken iş- kence aletıni, elektrik batar- yasını mı ne kırmış. Çocuğa bataryanın parasını ödetmiş- ler. Biraz da pahalıymış galı- ba! Ödeye ödeye bı hal oldum abi" dıyor. Neyse, evimize geldik. Bak- tım arkadaş keyifli. "Yahu polis rolü oynamak güzel ış be, ne güzel eğlendık" demez mi? "Görüşmeyelım" dedim. Şaşırdı. Geçen gün de gazeteci bir ar- kadaşım kafayı bulmuş, elin- de de telsız var. Durdurmuş birotobüsü."Ben polisim ara- ma yapacağım" demiş, yolcu- lan aşağıya ındirmiş otobüs- ten, teker teker aramış. Sor- dum. o gerçekten o gün kan- sıyla kavga etmiş. Onunla da görüşmüyorum. Iyi oluyor!.. CEZMÎ ERSÖZ Arkadaşını ihbar eden yüzsüz, affedilecek Geçen haftanın gündemınde yer alan 470 yüzsüzün 7 tril- vonluk vergi borcunu öde- memesı ve bu listenin bir an önce açıklanmasına yönelik basında yer alan pek çok ya- zı ve makalenın ardından, hükümet hızla kollan sı- vayarak yüzsüzlerin açıklan- masına vönelik çabalar içeri- nan bilgilere göre birkaç adı açıklanması sorun. yarata- cak yüzsüzün yine yüzsüz kalabilmesi için de "Arkada- şını ihbar eden yüzsüz, affedi- lecek" türünden bir yasa maddesi ile korunmaya alın- ması bekleniyor. O da olma- dığı takdirde, geleneksel bir buluş olan. "gündem patlat- sine gırdi. Örneğin "kasten vergi ödemediği belirienen yüzsüzlerin saptanarak ceza- landırılması. ama hiçbir kastı olmayan yüzsüzlerin ise açık- lanmaması" yoluna gidilece- ği belirtıldi. Hükümete ya- kın (hatta hükümet olduğu sanüan) kavnaklardan alı- ma" yoluna gidilecek. Bu- nun araştınmalannı yapan Zıraat Bankası'na olan borçlanndan sorumlu Dev- let Bakanı Cavit Çağlar'ın yakın çevresinde, "Hiçbirini tutturamazsak birimizi feda edip gündemi patlatacağız" dedığı ıddıa edılıyor. ıncırçekirdeği Kız arkadaşlannıza güvenmeyin Sanatçı Geçen kongrede ısteseydım genel başkan olurdum. MMNMIVECİ MittetvekiS îstediğim kişiyleçalışınm MMETTMSftZBI Belediye Başkanı Vetolann sorumlusu iktidar THCVTİİZM. Cumhurhafkam Fazla zam memurun aleyhinedir TMMÇfalBI Devlet Bakanı TARİHTE HERHANGİ BİR GÜN MVMTAZ ARIKAH Fotoğraf: Suat Kozluklu SUNNET-UL MUŞKULf. ÛÇ TBK Soeu/V, EN BUYUK KAIZDEÇTŞH /eAVNAKLANMtŞ, £UU- uerçtLE'e/M ÇOĞU UEOENSE rar/LEçr/?toAy/ ygstEMtfr/. 0ULUNAN TEtC SU*JAJ£rÇ' OLAN GOZUKAIM Ç£MSljOZ£t. 7E, SSLLl Buyü/c Ç£f/z/tP£y£ Ç.İ GÖZI/&4G4 Ç£M£~f, & Lı4 Çü £Mt&LE£f VE&AAİŞTt: PlÇAK .... LÂAIEr OLSUA/ ŞU SATlRI UZAT.'. Y A SıRASM B£*U£Y£H /</ Ş£HZ4OE SAYfLM/fT/f. üzeltme "emmuz 1992 tarihlı Burun'da alan "Bu tüketicı tükenir başlıklı yazımızda Arçelık Pazarlama Mütürü Can Çağdaş "Başka bir bayiye gitmeniz gere- kir. E.. Ne yaparsınız... Tıcaret bu..." şeklindekı sözlerin kendısi- ne ait olmadığıni söyledi Ancak. bu sözlenn bınsı tarafından söy- lendiği de muhakkak. İsmail Gülgeç bu yazıyı jazdıktan sonra ikı aylığına Afrika'ya gittiğine ve kendısıyle de haberleşme olana- ğımız bulunmadığına göre bıze de bu "düzeltmeyi" yazmak dü- şüyor. Amacımız kışileri yıprat- mak değil. Tüketicı ılışkılenndeki aksaklıklann gıdenlmesıne kat- kıda bulunmaktır Tİ Fobi Yunan halkında Türk korkusu varmış. Doğrudur valla... Bız bile kendimizden korkuyoruz. Hey-kel YOKBaşkanıİhsan Doğramacı 'nın hevkeli dikilmiş. Hiç olmazsasıkışanfmoların ışineyarar! AalNeden Bu sıralarda Kızılderililerin aslımn Türk olduğu iddiaları önesürülüyor. Amerika 'ntn Kızûderilileri ve bizineden bu kadar çok sevdiği (!) şimdidahaiyi anlaşılıyor. SamAmca Tarıhçiler, Amerika'mn devlet babasısayılan "Sam Amca'nm gerçek olduğunu bulmuşlar. Haydaaa! Adamm Türkiye'deyeğe>ıleri varyahu, gerçek olmazmı 9 ! Amerika'nın öldürdüğü yerde gül biter Libya'dan o katılleri almak için gerekirse Libya'yı bile alabilirdiler. Onlar Amerikalf ydılar. Bu dünya onlartan sorulurdu. Biz ve bizim gıbı üçüncü dünya ülkeleri ancak bu star filminde fıgüranlardık. Bütün Avrupa da seni des- tekliyordu. O Libyalılan alman gerekiyordu. O vahşi ya- ratıklar bir yolcu uçağının düşürülmesinden sorumlu idi. Katildi onlar dahası yoktu be kardeşim. Alcak ve ağzı kapatılamamış bir grup vatan haini basın mensubu üstelik de dolar karşılığı ekmek yedikleri gaze telerinde birtakım tuhaf iddialarda bulunuyorlardı. Yok Amerika bir tran uçağını düşürmüş de bunu bilerek ve is- teyerek ve hedef gözeterek yapmış, fılan. Diyelim ki yaptı. Noolmuş yani? Olen ülkenin insanlannın gayri safı milli hasılalan ne kadar? Kaç ülkeye vizesiz gırip çıkabiliyor- lar? Kaç ülkeye çıkarma, asker gönderme, indirme bin- dirme ve bekleme yapabiliyorlar? Kaç ülkeye ambargo koyabiliyorlar? Kaç ülkede dizi fılmleri oynuyor? Kaç ül- keye yatınm yapabiliyorlar? Paralannın paritesi ne ki? Dolara endeksli değil mi? Neyse abi, adam delikanlı çıkıyor. Tamam kardeşim, diyor. Ben mi düşürmüşüm uçağını? Tamam, özür dile- rim, diyor. Adam delıkanlılık ediyor. Koca devlet. Senin bir iki gün daha yaşayıp (ona da yaşamak denirse) üç gün sonra öldüğünde ardından kimsenin gözyaşı dökmeyece- ği üçüncü dünyalı vatandaş yanlışlıkla tarafımızdarı öl- dürülmüşse ne olmuş yani? O dünyayı ayağa kaldırmalar falan ne oluyor yani? Etin ve butun ne? Adam senden özür dıliyor, bak hala uzatıyorsun ha... Yaz bunu bır ke- nara. Günü gelir, bizi (bize ne oluyor ya?) düşürdüğün bu durumun hesabını çıkannz sana. Dur sen. Ulan atasözü bile var be: "Amerikalf nın öldürdüğü yerde gül biter". Yok abi, bunlar iki kuruş tazminat mazminat koparma peşindedirler, bak sana söylüyorum. Kardaki "kurt" sesindeıı, Kürt kökenli vatandaşa... Önce "Dağ Türkleri"ydi adlan. Fakat hiçbir tarih kita- bında Orta Asya'dan eeldiklerine dair hikayeler yoktu. Yahu, bu "Dağ Türkleri" "Ova TürkterTnden önce mi Orta Asya'dan geldıler? Bu sorunun yanıtını "Kart- Kurt" teorisinin mucıdi Profesör Fahrettin Kırgızoğhı bile veremedi. 'Onlar yüksek dağlann arasında yaşar. MemlekeÜerine de çok kar yağar. İsimkrini bu karlara basarken çıkardık- lan sesten alırlar..." Bır Allahın kulu da çıkıp "Etme eyle- me rcsmi ideolojim, yeme bizi. Bolu Dağı'na da çok kar >ağıyor. Dünyanın en çok karı Alp Dağlan'na yağıyor. Burâlarda >aşayanların adlan niye "Kart-Kurt" değil" demedi. Ama yıllar sonra Bolu Dağı'nda kamp yapan iz- LİIerin "sağ olarak ele gecirildikleri" operasyonun bu "Kurt-Kurt" hikâyesiyle bir bağlantısı olsa gerek. Yoksa devlet durup dururken, kamp yapan "yavnı kurtlan" ni- ye derdest etsin? "Dağ Türkleri" tanımı eskı> ınce, bu kez resmi solcular bir isım buldular onlara: "Doğulular". 1988 yılında Irak'tan kaçan birtakım sıfatsız ve garip adamlar Türki>e"ye sığındı. Bu adamlar. bizim "Kart- KurTtan gelme "Dağ Türkleri" "Doğulular"la aynı dili konuşuyorlardı. Şimdı onlara da bir isım bulmak gereke- cektı. Yahu biz hayatımız boyunca birilerine ısim babalı- ğı mı >apacaktık? Her neyse. bunun da kolayı vardı: "Irak'tan gelenler Kürt-Mürt değil. Basbavağı peşmerge- lerdir." Hem "Peşmerge" nasılsa bizim değil, onlann bul- duğu bir sıfat. Pek de yakışıyor canım... Bizim basın da bu ismi çok sevdı. Bir "Peşmergedir" gidi- yor. o günlerde doğan çocuklann çoğuna "peşmerge" adı verildi. Erkek çocuklanna da neanlama geldiğjni kimse- nin bilmediği "Peşmer" adı verildi. Bazı nüfusmüdürlük- leri buna karşı çıktılarsa da basında yer alan "İnsanın isim seçme özgürlüğü bile yok mu memlekette kardeşim" tü- ründen eleştiriler karşısında çözülüverdiler. Yine tarihi belgeler içerisinde söz yazan Aysel Gürel'in o sıralarda bevgilisine "Peşmerge" İcüçük adıyla hitap etiğini görüyo- ruz. Bir Allahın kul çıkıp da "Yahu etme eyleme sevgili bası- nım. \'eıne bizi. Peşmerge öncü gerilla savaşı verenkre denir. Onca çoluk çocuk bu sıfatla suçlanmaz, yazıktır" demedi. "Peşmerge" de bir süre sonra "out" oldu. Fakat aradan geçen üç yıllık süreçte, artık yavaş yavaş "Kür..." denilebıliyordu. Her ne kadar bu kelimenin so- nunda olması bekİenen " t " harfi duyulmayacak biçimde telafiuz ediliyorduysa da bu bile bır gelişmeydi. Gazeteler ve televizyon "Kuzey Iraklılar"ı keşfetti. Cum- hurbaşkanı dilini yakınca. basın da "Kuzey Iraklı Kürt- ler" demeye başladı. Bu "Kuzey Iraklı Kürtler" lafı da o sıralar çok tuttu. Bir Allahın kulu çıkıp da "Yahu etme e> leme canımın içi basın, gülüm. TRT- yeme bizi." "Kuzey Iraklı Kürtler" deyince, başka yerde de bir Kürt varlığmı tescil ermiş olmuyor musun, başkalanna kötü ömek olu- vorsun" demedi Demedi. çünkü devlet yumuşamıştı. Yurtdışında. dış temsilciliklerde ve kalbimizdeki Kuzey Irak KürtlerTne isim bulmak kolaydı. Asıl zor olan yurt içindekilere isım bulmaktı. Bu mesele de halledildi: Henüz kestirmeden "Kürt" denilemeyecekti. Bu iş için henüz erkendı. Biraz daha demlenmesi gerekiyordu. Bunda sonra resmı, gavn resmı kişı ve kuruluşlarla, bir takım resmı hizmete mahsus köşe yazarlannm dilınde "Kürtler"in adı "Kürt kökenli vatandaşlarımız" oldu. Bu sıfatı en güzel de Erdal İnönü kullanıyordu. Bundan böyle. canınız "Kürt böreği" çekip de börekçiye gıdersenız: "Lsta, bir porsiyon Kürt kökenli vatandaşlan- mızın böreğinden versene" dıyeceksiniz. Çunkü. henüz demokrasimiz bu kadanna elvenyor. Muhsin Kızılkaya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle