20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
f 2TEMMUZ1992 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Cevdet Mudret'in cenaze töreni •Kültiir Senisi-Cuma günü yiırdiğımız \azar, şar, edebıyat anştırmacısı veeleşiırmen Cevdet Kudret'ın cenazesı. y a i n Teş\ikıveCamiı'ndekı öğe namazından sonra Aşyan'datoprağa \enlecek CRR Konser Salonu için imza kampanyası • Cemal Re^ıt Rev Konser Sabnu'nu, Beledıye Racyo Telev ızy on stüdyolannaçevırmek amıcıyla başlatıJan çalışmalarla. Genel Sanat Yönetmenı Prof.Dr.Fılız Ali'nin göre\dcn dlınmasına tepLılersürü>or. Alınan biigyegöre. aralannda birçok birçok unlü sanatçı vc profesörün bulunduğu yakiaşık 5OOkjşi. salondaki çalışmalann durdurulması ve Filiz Ali'nın tekrargörevıne dönmcsı ıçın ımza kampanyasi başlattılar. "İstanbul'da toplu ulaşım • İSTANBUL(ANKA)-İs - tanbul dergısınırı ıkincı sayısı yayımlandı. Temmuz ayı başında yayımlanan dergının ikinci sayısmda ağırhklı olarak "istanbul'da toplu ulaşım"konusu inceleniyor. Prof.Dr. llhan Tekelfnin "istanbul'da toplu ulaşımın tanhçesı" üzenne yaptığı çalışmasına geniş yer verilen dergjde, aynca bu konuya ilişkjn Murat Belge, knz Nesin ve Yalçın Pekşen'in de yaa ve yorumlan bulunuyor. Derginin yeni sayısında işlenen diğer konular arasında ise " Fantastık şehır İstanbul", "Tanpınar'dan Pamuk'a edebiyatta İstanbul imgeleri", "Yıldınm Beyaat kuşatması altındaki Konstantınopolıs'te gündelik yaşam" yer alıyor. ilt20.ULUSLARARASI İSTANBUL FESTÎVALİ AIDS'le savaşta David Byrne • Talking Heads efsanesinin yaratıcısı David Byrne, ünlü grubundan yoksun olarak istanbul'da. Byrne'ün isteği üzerine, konser sırasında izleyi- cileri AIDS konusunda bilgi- lendirecek etkinlikler yapılacak. Kültür Servisı - Rock dünyasında Tal- king Heads efsanesinin yaratıası David Byrne bu akşam Açıkhava Tiyatrosu'n- da. İstanbul Devlet Balesi sanatçılann- Jan oluşan Türkuaz Modern Dans Topluluğu' nun gösterisı Atatürk Kül- tür Merkezı'nde. Trompetçı Bernard Soustrot ve orgcu François-Henri Hou- bart'm konsen ise St. Antuan Kılısesf n de.. Ünlü rock şarkıcısı David Byrne bu- gün Açıkha\a'da \ereceği konser sırasın- da 'AIDS Daıuşma Masası' kurul- masını istedı. Afrika ntmlerinden New Orleans cenaze müziklenne, mınimalist müzikten funk rock'a kadar uzanan ge- niş bır yelpazede beste yapan ve şarkj sö'yleyen Byrne. dünya çapında AIDS'e karşı yürütülen savaşımı desteklediğini açıkladı. Milyonlarca hayranı bulunan Tallang Heads'in (Konuşan KafaJar) beyni sayılan David Byrne'ün isteği üze- rine, Türkiye AIDS'le Savaşım Derne- ği'yle ilişkiye geçen İstanbul Festivali yöneücileri, konser izleyicilerini AIDS konusunda bılgilendırmeye yönetik bir dizi etkinlik tasarladılar. Entelektüel rock dınleyicisinin göz- desi David Byrne, birçok pop şarJasının sözlerinin aptalca olduğu kanısında. Pop ve rock dünyasının en nitelikli şarkı sözü yazarlanndan sayılan Byrne, in- sanlann gündelik hayatta birbirlerine söyledikleri türden cümleleri kullanarak dogal ve evrensel olana ulaşmayT amaçlı- yor. Byrne ne yaak ki Istanbul FestivaF- ne Talkıne Heads topluluğuyla katı- lamıvor Ö/eUıkk 80'lenn ikıncı yansın- da Talking Heads'in müziğine şaşırtıcı yenilikler getiren Byrne, Talking He- ads'in de ilk büyük başansı kabul edilen Road To Nowhere' de (Çıkmaz Sokak) yaşama bakışını da dile getirmışti. Son solo albumu L'h-Oh'ta ise Tann'yla he- David Byrne, 1980lerin başlannda Talking Heads gmbunun müziğine şaşırrjcı yenflikJer getirmişti.Ama son albümü 'Ub-Oh'u tek başına çıkardı. saplaşıyor: 'ln aşağı bakalım seni ihti- yar/Görelim bakalım yüreğin var mı." Sanat yönetmenbğını Aysun Aslan' ın, genel yönetmenliğini Izzet öz' ün üstlendıği Turkuaz Modern Dans Top- luluğu. gecen yıldan sonra bu yıl ikinci kez İstanbul Festivali'nde. Kurulduğu 1989 yılından bu yana sahneledığı yapıt- lann tümü Türk koreograflarca ger- çekleştıren Turkuaz, dansta Doğu ve Batı öğelerini birleştirmeye yöneliyor. Turkuaz, bugünkü gösterisinde Mut- lu Yuvalar (Koregrafi: Dilek Evgin, Müzik: Perihan önder), Deja Vu (Kore- ografi: Aysun Aslan, Müzik: John McLaughlin), İnsancık (Koreografi: Duygu Aykal, Müak: VV. A. Mozart) ve Metod Jmge (Koreografi: Selçuk Bo- rak, Müzık: B. Courtney. J. Surman, Payne ve Rogers) adlı yapıtlan sunacak. Turkuaz yöneticileri, bu yeni reper- luarda yer alan ıkı yapıtın kendılen için büyük önem taşıdığını belirtiyorlar. Genç yaşta yitirdiğımiz Duygu Aykal1 ın İnsancık adlı yapıtının bir bölümünü Turkuaz yeniden sahneye koyuyor. Böylece, Aykal'ın bu yapıtı İstanbul'da ılk kez sergilenmiş olacak. Koregrafi- sini Aysun Aslan'ın yaptığı Deja Vu adlı yapıtta kullanılan müzik ise İstanbul Festivali'ne bu yıl da katilan ünlü gitarcı John McLaughlin'ın. McLaughlin. yapıtını Turkuaz'a hiçbir telif hakkı al- maksızın armağan etti. İstanbul Festivali'nin bu yıl St. An- tuan Kilisesi'ndeki tek konserini bugün 16.00'da iki Fransız müzisyen, trompet- çi Bernard Soustrot ile orgcu François- Henri Houbart venyorlar. Houbart'ın bir bestesinin yer aldığı konserde Vival- dı. J. S. Bach, 18. yüzyıl Fransız bestecı- si Boismortier, Torelli ve Haendel'ın yapıtlan da seslendırilecek. 1974'te Prag Yanşması'nda, 1975'te Cenevre Yanşması'n da, 1976'da Paris'- te düzenlenen Maurice Andre Ya- nşması'nda altın madalya alan trom- petçi Bernard Soustrot, 1988'de de Fransız Altın Plak Akademisi'nın bü- yük ödülüne değer görüldü. Genç Fransız orgculan arasında saygın biryeri olan François-Henri Ho- ubart ise aynı zamanda besteci ve klav- senci. KJasik trompetin büyük ustası Maurice Andre've de eşlık eden Hou, bart, Saint-Saens ve Faure gibı müzikçi- lerin geleneğini sürdürüyor. FESTİVALDE BUGÜN • Turkuaz Modern DansTopluluğu / Atatürk Kültür Merkezi, Büyük Salonu, 18.30 • David Byrne / Açıkhava Tiyatrosu, 21.30 • Bernard Soustrot ve François-Henri Houbart / St. Antuan Kılisesi, 16.00 FESTİVALDE YARIN • Leyla Gencer'in bugün Aya İrini'de vermesı gereken şan resitali iptaledildi. • Mikbai) Baryshnikov ve White Oak Dance Project 'in bugünkü gösterisi ise 23 temmuza ertelendi. Jean-Pierre Rampal, Aya İrini'deydi 1945'ten bu yana flutunu ufluyor EVTN İLYASOĞLU Jean-Pierre Rampal, onca yılın usta flütçüsü. Nice ödül ka- zanmış, nice oda müziği grubu kurmuş. Üç yüzden fazla plağa imzasını atmış. 1945'ten bu yana dünyarun her yanında flütünü üflemiş. Değişik çalgıîarla da paylaşmış flütünü. örneğin klav- sen, piyanç, keman, arp ıle. Bu kez İstanbul Festivali'nde Rampal'in flütüyle bir başka mitolojik çalgının ustasını, arpçı Marielle Nordmann' 1 bırarada dinledik. Nordmann, gerek zarafeu, gerek çalgısındaki ustalığı ile Rampal'in yer yer yıllarla yıpranmış soluğuna güçlü bir katkı sağladı. Hatta resitalin başlangıanda Telemann' So)o Flüt İçin Fantezıler'ını dınlerken. şaır Edip Canse\er'ın dızelerinı anım- sadık. 'Ve flütünü yalniz/Kendinden uzaklarda çalan' diye bı- ten ölü Noktası' nı. Ama yine de yıllann deneyimı ve arp-flüt birhk- teliğinin güzel tınısı dınleyicilere keyifli bir ortam sundu. Özellıkle Ravi Shankar' ın Jean-Pierre Ram- pal için besteledi- ği Raga Todi adlı yapıtı sürükleyici ve alımlıydı. Flüt-arp birlik- lann sınırlı olması yüzünden, gitar-flüt (Shankar), keman-flüt (Saint-Saens ve Dvorak). flüt-klavsen (Bach) gibi çalgılardan uyarlamalarla bu edebıvatı zengınleştırmış sanatçılar. Rampal, 'Hiçbir biçimde transkripsiyon yapmıyoruz. Yapıtı hiçbir değişik- tiğe uğratmtyoruz. Flüt kemanuı notaîarını oku>or. Gerektiğinde arp klavsenin notaîarını çalıyor. Ama olduğu gibi. Buıdar birbirie- rinin tınısına uyan çalgılar" dıyor. Rampal aynı zamanda Pans Konservatuvan'nda yıllardır profe- sorlük dc yapıyor. Flüt ıçın yazılmış en eskı yapıtlan incelıyor Bu konuda 1958"de bır de kıtap yayımlamış. Bugün bir Fransız flut okulundan söz edılıp edilemeveceğıni soruyoruz 'Eskiden bel- ki' diye yanıthyor Rampal. 'Ama artık giderek berkes birbirin- den etkikniyor. Ulusal ekoiler yerine kişisel üsluplar gelişti...' Rampal'in Altın Flütü 1958 yılından bu yana sanatçının so- luğu olmuş. 'Belki' diyor Rampal, 'birçok flütçti bir tanesinde karar kılmcaya kadar cok flüt degişfirir. Ama ben uzun ydlardır bu çalgıyla özdeşleştim artık.' Ama flütünün bugünkü değerinı açıklamaya yanaşmıyor. İstanbul Festivali izleyicilerinın, Türklerin, çok zamandır yakından tanıdıgı bir müzisyen Rampal. Uzun yıllardan bu ya- na Türk dinleyıcisinde bir değişikiik gözlemlemiş mi? 'Dinleyici dünyarun her yerinde değişim geciriyor' diyor 'Yalnızca Tür- kiye'de değil. Âma bence Tiirklerin yapısı her zaman candan...' 20. ULUS İ S T F E S LARARASI A N B U L T î V A L İ 'Mavi Sürgün'de Halikarnas Balıkçısı'nı oynayan Can Togay: Balıkçı 9 yı babamdan öğrendim AYAERINI Büyük Salon TlTUaJAZ MODERN DANS TOPLl.XUĞU (18 30) AÇIKHAVA TİYATROSU SEN ANTUAN KİLİSESİ BERNARD SOUSTROD, trompet FRANÇOIS HENR1 BOUBART, org KATIA & MARİELLE LABEQUE Pı\ano Rcsıt.ılı (İK30) KATIA & MARBELLE LABEQUE Ue JOHN MCLAUGHUN ÜÇLÜSÜ (21 30) JOHN MCLAUGHLİN ÜÇLÜSÜ (21.30) CHRIS DE BURGH (21 30) ALMAN ODA FLARMONİ ORKESTRASI Heınrıeh Schiff (18 30) CHRIS DE BURGH (21.30) CUMHURBAŞKANIGAZİ M.KEMAL PAŞA1SIN SONBAHAR GEZİLERİ Nuri Onat (yayına hazırlayan) 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Ödemeli gdnderilmez. ATATÜRK'ÜN YAZDIĞI YURTE4ŞLIK BİLGİLERİ Yayına hazırlayan Nuran Tezcan 10.000 Ura (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Turkocağı Cad. 39-41 Cağatoğlu-tstanbul Ödemeli gönderilmez. • 1950'lerin başlannda Macaristan'a yerleşen Necip Togay'ın oğlu Can Togay şimdi Btıda- peşte'de yönetmenlik ve oyunculuk yapıyor. Da- ha önce Werner Schroe- ter'in 'Malina' adlı fıl- minde başrolleri Isabelle Huppert ile paylaşan Togay'ın yönettiği Ta- tilci' bu yıl Cannes'da gösterildi. ATtLLÂ DORSAY Can Togay'la ilk kez perdede karşılaştım. Yani o perdede idi, ben salonda. 1991 Cannes Şen- liği'ydi. Ünlü Alman yönetmen Werncr Schroeter'in Ingebor Bachmann'ın romanından yola çıkarak çektiği "Malina" filmi Cannes'da çok farklı tepkilerle karşılanmış, "olay-fılm"lerden biri olmuştu. Başroldeki erkek oyuncunun bir Türk olduğu bı- liniyordu; ama Macaristan'da doğup büyümüş bir Türk. To- gay'ın fîlmdekı çok rahat ve ki- şılıklı ovunu. filmin baş kozlann- dan biriydi. Başta biz Türkler, onu Cannes'da bekleyenler çoktu. Ancak Can Togay gö- zükmedi. Bu yıl Cannes'da Togay'la ilişkili bir başka sürpriz bızı bekliyordu: Onun ilk yönet- menlik denemesi olan "Tatilci" adlı fılm, "Belirli Bir Bakış" adlı "resmi" bölümde karşımı- za geldi. Belirli bir sinema duy- gusu ve gerçeküstücü öğelerle donatılmış, biraz özentili, ama ilginç ve kişisel bir film vardı karşunjzda. Biz de hemen yö- netmenini yakalayarak bir İco- nuşma yaptık. Cannes'm o şen- likJj ve heyecanh havası içinde bu konuşmayı yaparken, To- gay'ın çok yakında Türkiye'ye gelip "Mavi Sürgün" adlı film- de başrol oynayacağın] da bili- yorduk. Şu günlerde çekimi süren bu önemü filmin baş oyuncusu Can Togay, Cannes'da bize şunlansöyledi: -Can Togay, nasıl oldu da kendinizi Macar vatandaşı ola- rak buldunuz? Anneniz babanız Türkoysa? - Annem babam 1950'lerin başında Türkiye'den aynlıp Pa- ris'e geldiler. İkisi de genç öğ- rencilerdi. Babamm adı Necip Togay'dı. önce Paris'te yaşadı- lar, sonra Macaristan'a gelip yerleştiler. Ben orada doğdum ve doğallıkla Macar vatandaşı oldum. - Araıe babamzm aynbnası si- yasal nedenlerie mi oldu? - Tam olarak değil. Siyasi mülteci değildiler. Ama o za- manlar Türkıye'de esen hava- dan da pek mutlu olmadıklannı biliyorum. Birkaç "sanat-deney çerçevesinde oyna- Can Togay, şu sıralar Erden Kıral'ın yönettiği 'Mavi Sürgün'de Halikarnas Balıkçısı'nı canlandmyor. - Peki Türkiye'ye hiç gebne- dinizmi? - Hayır. Ama annem babam bana o kadar çok anlattılar ki... - Ne eğitimi gördünüz? - 1973'te üniversiteye başla- dım. Dil bölümünde Almanca ve Ingilizce öğrendim. Sonra 1980'de sinema okuluna gir- dim. Ve buradan da 1985 yı- bnda mezun oldum. Burada Zoltan Fabri, Pal Gabor. Pal Sandor gibı Macar sinemasırun büyük ustalanndan ders aldım. Sonra tiyatro yaptım. Budapeş- te'den başlayıp Amenka'ya dek uzanan tiyatro çalışmalanm oldu. New York'ta sahneye çıktım. Bu arada sinemadan da öneriler geldi. Çeşitli Macar filmlerinde, birkaç da uluslara- rası yapımda rol aldım. - VVerner Schroeter'in "Ma- lina"sında başrolü almanız nasıl oldu? - Werner, Budapeşte'ye geldi. Filmi için oyuncu anyordu. Bırkaç oyuncu ızledi, benı seçti. - Onunia ve Isabeüe Huppert- le çahşmak nasıl bir deneyimdi? - İkisıyle de dost olduk. İsa- belk Huppert'e büyük hay- ranlığım vardı. Bu büyük bir dostluğa dönüştü. - Geçen yıl Cannes ŞenliğTnde basın toplantısuıa beİdedik sizi. Hatta masada isminiz bile vardı. - Evet. bilivorum. AncsV n «1- rada ilk filmimi yönetiyordum. Bu yıl Cannes'da gördüğünüz "Tatilci"yi. O yüzden geleme- dim. - Aktör olarak tam ün yap- maya başladığınız sırada niçin bir film yönetmeyi seçtiniz? Bu bep istediğmiz bir şey miydi? - Evet, kuşkusuz. Asıl ama- am hep buydu. Aktörlüğüm, yönetmenlik çalışmalanmı cid- di biçimde geciktirdi. Ama artık daha çok gecikmek ıste- miyordum. - Niçin "Tatilci"de kendiniz de oynamadımz? - Kendımi tümüyle filme konsantre etmek istiyordum. Onun için. - Füminiz Macaristan'da gös- terildi mi? - Evet, ama ancak çok sınırlı biçimde. sinemasf üldı. - Niçin ilk filminizi kitlelere ulaşması zor, karamsar *e soyut bir film olarak düşündünz? - Ben sinema sevgısıni o küçük salonlarda gösterilen ve "zor" denen filmlerden aldım. İlk fılmimde bu tür sinemaya bir "hommage" yapmak ıste- dim. İlende yapacağım filmler- de kitleyi daha çok göz önüne alabilirim. - Sinemada ustalarınız kim- ler? - En çok etkilendiğım 3 yö- netmen var: Bunuel.. Orson VVelles ve Tarkovski. Özellikle bu sinemacılann filmlerinde başvurdukJan gerçeküstücü öğeler, sahıp olduklan anlatım özgürlüğü, b'zım gibı Doğu ul- kelerinde çeşitli kısıtlamalar, denetim zorluklan alünda film \apmaya çalışan genç sine- maalar için çok önemliydi. - Önemli bir Türk filminde başrol oynuyorsunuz. Türk ede- biyatını izlemiş, ömeğin Hali- karnas Balıkçısı'nı okumuş muydunuz? - Türk kültürü ile çok çelişkili ilişkılerim var Bir kez Türkçeyi oldukça kötü konuşuyorum. Uzun yıllar boyunca kendime bir kimük oluşturmaya çabşum. Bu bir Türk kimliği değildı. Bir Macar kimliği de değildı. Belki uluslararası bır sanatçı kimliği denebilır. ama ondan da emin değilim. Kuşku- suz ki bir kımlik sorunum var. Halikarnas Bahkçısı'na ge- lince, onu şimdilerde okuyup anlamaya çahşıyorum. Ancak onu çok önceden de tanıyor- dum. Çünkü babam onun bü- yük bir hayraruydı. Çocukken bana hep İcorsan öyküleri an- latır, bu arada Balıkçı'nın deniz üzenne yapıtlanndan söz eder- dı Turgut Reıs'ı. Barbaros"u hep Balıkçı ile birlikte dinleyip öğrendim. - Bu çok renkli ve aynksı ki- şâliğj perdede nasıl canlandıra- caksunz? - Bu çok zor bir soru. Kuş- kusuz ki kolay olmayacak. Ama elimden geleni yapacağı- ma ve Erden Kıral'ın da deste- ğıyle tüm veteneğimi bu ış için kullanacağıma emın olabiÛr- siniz. ÖVGÜ (YALIN) YÜKSEL ile ASIM YÜKSEL evlendiler Lefkoşa, 4 Temmuz 1992 İSKENDERUN, 7 Temmuz 1992
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle