15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURÎYET 1 TEMHUZ1992 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Danimaırka.Halkoyl Bugün on iki Avrupa ülkesi 'ortak siyaseti' zorlamalar yolu ile sağlamak çabasında görünüyorlar. HÂMİT BATU Emekli Büyükelçi Dış siyaset konulannj izJeyen kişilerin ak- lında, uluslararası kurumlarla ve örgütlerle ilgili olarak şöyle sorular beliraıiyor mu? Bugün 52 üyeh bir 'kulüp' haline gelen AGÎK ancak ülke- lerin oybirliğiyle karar alabildiğınden, önemli sorunlan çözümlemede ne kadar etkili olur? Av- rupa Topluluğu da tüm üyelerinin nzası olma- dan tek bir ileri adım atamıyor. Jşte Maastricht Anlaşması konusunda Danimarka halkoyla- ması! 1999 yılında para birliğini, ortak dış siya- seti öngören bu anlaşmaya Danimarka halkı Tıayır' dedi. Gerçi küçücuk bir çoğunlukla; On ikiler halkının tümünün içinde 'mikroskobik' kalan bir oy farkı ile... Ama ne var ki Danimar- ka'nın onayı alınmazsa anlaşma gecerlilifpni yi- tirir, çûnkü yûrürlüğe konması her on iki üyenin onayına bağlı. Bu güçlüğû yenmek için dolam- baçh formülleT aranıyor. Ama AT statülerinin açıküğı karşısında, bunlar ne derece inandıncı oîur! Bu kurumlar ve örgûtler temellerinin, gerçek- çi tutumlar içinde sağlam zenıine dayandı- nlmadıgı anlaşıhyor. Danimarka referandumunun yaratüğı tek so- run bu 'hukuksal gûçlük' değil. Karumızca Ma- astricht Anlaşması'nın Danimarka'da yapılan oylamaya bu biçimde takılmasının daha önemli bir sonucu; bazı düşüncelerin, ATnin tuttuğu yol ile ilgili kuşkulann ve cekingelerin, çok daha serbestce açıklanmasına vesile ve olanak verme- si olmuştur. Gercekten son yıllarda ilginç bir olaya taruk oluyorduk. 'On ikiler', daha doğru- su bu örgütü kendi görüşleri doğrultusunda yö- neten poliükacılar ve bürokratlar, birleşme ha- reketiyle ilgili yapılanma projelerini, çok ısrarlı biçimde kabul ettirmek yolunu seçmişlerdi. Daha esnek bir Avrupa modelini önermek iste- yenler 'oyunbozanlıkla' suçlanıyorlar; hatta Av- rupa idealine ihanetle bile damgalaruyorlardı. Şimdi birçok yorumcu, "'Avrupa'nın gerçekleri- ne yeni bir gözle bakarak daha pragmatik bir yol aramak gerektiğinden" söz edebiüyorlar. "Brük- sel bürokrasisi, uluslann kabul edeceğinden çok ileri bir birleşme modelini yapay olarak uygula- maya çalışmıyor mu" sorusu da sorulabilir. San- ki Danimarka oylamasmdaki 10-15000 oy pu- sulası, bazı ideolojik tabulann kalkması sonucu- nu yaratü. Daha düne kadar ayakta kalan Sovyet siste- mi, Şoyyet ideolojisi, zorla kabul ettirilmek is- tendiği için şiddetli tepkiler uyandıran bir dünya görûşü idi. Glasnost rüzgârlan kaü bir öğretiye (doktrine) dayanan bu düşünce sistemini dağıttı. Hatinmıza geliyor: Uzun soğuk savaş döneminde acaba Batı Avrupa da mı, o dogma- tik düşünce yöntemlerinin etkisine kapıldı ve kendi işlerinde bunlardan esinleniyor? Batı uy- garbğı, beğendiğimiz, model almaya çabşüğımız pragmatik, açık düşünce yeteneğini bir tür bu- İaşma sonucunda, öğretisel (doktriner) tutumla- ra, 'taassup'a mı kaptırdı? tdeolojik dedik, taassup diyoruz. Önceki dö- nemin çok değişik koşullannda biçimlendirilen ve Avrupa'nın Batı bölümünde tam bir ekono- mik ve siyasal bütünleşmeyi (entegrasyonu) he- defleyen 'Avrupa ideolojisi', günümüzün gerek- sinmelerini karşıhyor mu, buna bakalım. 121erin tutumu ve gerçekler ATyi Maastrich'e sürükleyen yöneticiler is- terler İci On ikiler içinde bütünleşme hızla yü- rütülsün. On ikiler topluluğu içinde Kuzey ve Güney ülkeleri arasındaki büyük düzey farkh- hklarının giderilmesi için örneğin Yunanistan gi- bi savruk bir ülkeye milyonlarca dolar akıtılma- ya devam olunacak. Danimarkalılar, Porte- kizliler, İngilizler ve Yımanlılar artık kısa süre içinde kendilerini aynı ulusun insanlan görecek- ler ve kabul edecekler. Ama uzun yıllar Çekoslo- vakya, Macaristan gibi ülkeler Avrupa'run dışında kalacaklar. EFTA'nın çok gelişmiş üi- keleri de uzunca bir uyum sürecinden gecirile- cekler... Günümüzün koşullannda. bu Avrupa görüşü hangi mantığa dayanıyor? Soğuk savaş döne- minde oluşturulan Avrupa ideoiojisinin çeşitli maksatlannı ve öğelerini gözden geçirelim: Sov- yetler Birliği'ni dengeleyen bir siyasal güç yarat- mak. Kıtanın bu bölgesinde tarihi husumetleri ortadan kaldırmak, yakınlaşmayı ve dayanışma duygulannı güçlendirmek. Çok eski kökleri olan Avrupa uygarlığının farklıbğınm, özellikle- rinin kaybolmasını önlemek. Bu uygarbğın, Hı- ristiyanbktan aldığı değerleri korumak. Birleş- me yolu ile Batı Avrupa'yı, dünyarruzın büyük bir ekonomik ve siyasal gücü habne getirmek... Korkanm bugünkü koşullarda birleşme mantığının yöneldiği hedeflerden ancak sonun- cusu geçerliliğini koruyor. Hatta çok geçerlidir ve öncelik ve ivedilik taşıdığı da söylenebibr. Ama bu önemb hedefın gerçekleşmesi, bölün- müşlüğünden kurtulan Avrupa'nın, belirli ölçü- de ekonomik entegrasyonu hızla kıtanın doğal sınırlanna götürebilmesine bağlı değil mi? Tabü bu kısa yazıda konuyu çok basitleşti- rerek ortaya koyduk. Belirli bir noktaya varan On ikiler bütünleşmesinin olumlu yanlannı yadsımak mümkün değil. ATnin yarattığı kar- maşık -ve çok kanşık- ilişkiler sisterninin şimdi değişik bir göriiş acısından ve değişik gayelerle düzeltilmesinin ne kadar güç olacağını anbyoruz tabü. Ama ATnin, görüşlerini ve yapılanma gi- rişimlerini, artık başka bir ortamın gereksinme- lerine uydurmak durumunda bulunduğunu da görmek gerekiyor. Şimdi ilgiyle izlediğirniz olay, On ikiler içinde Kuzeylilerin; İngjbzlerin tabü, ama Abnanlann da Danimarkalılann ve ATye aday EFTA ül- kelerinin, mizaçlanna uymayan 'tek Avrupa ulusu' ideolojisi yerine, bir an önce kıta sınırlan- na kadar büyüyen ve daha çok bir ortak pazar niteliğini taşıyan bir birleşme seçeneğine eğiümb' olduklannı gızlememeleridir. Şunu da bebrtmeden geçmeyelim: Bugün Fransız hükümeti ve Avrupa Komisyonu Baş- kanı Delors bir yandan, Abnan Şansölye Kohl öbür yandan, Avrupa ideolojisine içtenlikle inandıîdan için mi ATyi siyasal bütünleşmeye ve federabzme götürmek istiyorlar. Fransa, fe- deral bir Avrupa içinde fazla büyüyen Alman- ya'yı 'ehlileştirmek' düşüncesinden hareket edi- yor; yani ulusal çıkarlannın bunu gerektirdiği ya da öyle sandığı için. Şansölye Kohl ise Fransız- ların bu tutumuna uymakla Alman kudretin- den korkan Avrupablann kaygulannı hafîflet- meye çabşıyor. Ama şansölye biliyor ki gercek- leşirse federal bir Avrupa içinde de Mrs. Thatc- her'm deyişiyle, yine de "Maastricht Avrupası'- nın başkenti Berlin olacak." Alman halkı ise ço- ğunlukla Avrupa içinde erimeye hazır görünmü- yor. Sonuç Çok güçlü ekonomik bir bloku oluşturan, ama esnek yapıb ve içeride ülkelerin egemenbk- leriyle dengelenen bir Avrupa'nın dışanya dö- nük ortak bir siyaseti olur mu? Bugün on iki Av- rupa ülkesi 'ortak siyaseti' zorlamalar yolu ile sağlamak çabasında görünüyorlar. Ama belki sorun ters tarafından tutuluyor. Avrupa büyük bir ekonomik alan, gercek bir ortak pazar şekli- ni alırsa, kıtanın ortak çıkarlan daha açık görü- lecek; ortak siyaset belkı daha kolay saptanacak ve uygulanacak. Ülkemiz eski Avrupa felsefesine bağlanmıştı; politik açıdan -tam üyeüği umut ettiği için- Oni- kiler Avnıpası'nın destekleyicisi idi. Geleceğin Avrupası hakkında Türkiye'nin alacağı tutum, tabü gelişmeleri etkilemez. Ama zihnen, içinde daha kolayca yerimizi alacağımız esnek yapıb büyük Avrupa'nın ufuklanna yönelmemiz; bu yöndeki gelişmeleri dikkatle ve ilgiyle izlememiz gerekb görülmez mi? Biz ülkemiz için önemli ol- duğunu düşünerek son yıllarda, Cumhuriyet'in ARADABIR Prof. Dr. METE TAPAN Korumacılık' ve Çırağan Sarayı Korumacılık bir uzmanlık sorunu olduğu kadar, toplumsal bir sorumluluğun da en somut aracıdır. ister kentsel SİT düzeyinde olsun, isterse tekil bir yapı düzeyinde olsun, bu düşünce korumacılıkla ilgili yöntem ve uygulamalarda vazgeçilmez bir gerçektir. Korumacılığı tiyatro dekoru üretme olgusundan kurtaracak olan, işte bu yaklaşımm tüm korumacılıkla ilgili kuruluş ve kişilerce benimsenmesidir. Niçin ve kimin için korumacılığın gerekçesi henüz yete- rince açtklığa kavuşmamış ülkemizde bu düşünce daha da önem kazanmaktadır. Aydınlarımız tarafından dahi ço- ğu kez kentsel bir süsleme ya da özlemsel bir olgu olarak değerlendirilen bugünkü korumacılık, yazık ki kentsel de- Öerlerimizi yok etmenin bir aracı olmuştur. Birçok sivil mimari yapıtlarımız korumacılık kisvesi altında yok edil- miş, onların yerinı gelecek kuşakları yanıltıcı, ikinci ya da üçüncü grup eski eser uygulamaları almıştır. Osmanlı mi- marisinin en güzel örnekleri yerle bir edilerek, restoras- yon diye adlandırılan bilim dışı ve korumacılıkla en ufak ilgisi olmayan uygulamalarla çevremiz biçimlendirilmiş- tir. Toplumumuz bu çarpık ve sahte korumacılığın zararla- nnı her gün daha büyük bir yozlaşma süreci içinde yaşa- maktadır. Boğaziçi, Adalar işte bu çarpıklığın, bifincsizliğin en so- mut örneklerini barındıran yörelerimizdir. Bu sivil mimari kıyımına geçenlerde işlev kazanan Çıra- ğan Sarayı restorasyonu da katıldı. ilk kez bir binayı gezer- ken bu kadar bunaldığımı, sıkıldığımı, midemin döndüğü- nü gördüm. Binanın dışındakî titiz davranış, orijinale yaklaşma çabası, binanın içerisine yazık ki yansımamış. Seçilen renkler, dekorasyonun sakilliği ürpertici boyut- lara erişmiş. Sonradan görme zengin evlerine taş çatlatır- casına bir yaklaşımla 19. yüzyılın bir sarayı yok edilmiş Boğaziçi'nde. Hem de büyük paralarla gerçekleşmiş bu yok edilme eylemi... Turizmciliğin bizim gibi ülkelerde korumacılığı nasıl kö- tû etkilediği bir kez daha görülüyor. Oysa, tüm gelişmiş ülkelerde turizmle kültür el ele, kültür değerlerine yeni ekonomik değerler katmışlardır. Bizde ise bu olgu neden- se ters orantılı olarak kendisini gösteriyor. Tüm korumacılıkla ilgililere ve çevreyi yaşayan halkımı- za seslenmeyi bir borç biliyorum: -Yeni Çırağan saraylara, Park otellere izin vermeyelim. -İkinci grup uygulamaları bırakalım. -Boğaziçi'ndeki yanlış rekonstrüksiyonlara izin ver- meyelim. -Bugün eski yalılar yerine rekonstrüksiyonla uygulanan 'Dağ yalılarına' durdiyelim. -Korumacılığı ülkemizde bilimsel yöntemlerie ve çağ- daş toplumlara yakışır bir davranışla gerçekleştirelim. Gelecek kuşakları yanıltmaya, eski eserlerimizi 'sahte korumacılıkla katletmeye hakkımızın olmadığını bir kez daha vurgularken bugün kültür hayatımıza büyük bir soluk veren Kültür Bakanlığı'ndan da korumacılık alanında doğ- ru yaklaşımlar getirmesini dilerim. Tam pansiyon + yol + tekne + kaptanınız MAVİ YOLCULUK Denizden Likya, evinizden alıp evinize bırakıyoruz. Tekne ile sireceğiniz koyları siz belirliyorsunuz. Tekne çıkışı Fethiye. "PARANIZ PAMUKBANK'TAN, TATİLİNİZ BAYBASOSTAN" KAMPANYAMIZ SÜRÜYOR BAYBASOS TURIZMİSTANBUL ANKARA 338 86 61 - 338 16 51 425 90 82 - 417 54 67 Seyahat Acentası lşletme Belge no. 2149 ANKARA'dakı KONYA'lılar 4 temmuz, cumartesi, saat: 20.00'de OTEL İÇKALE'de buluşuyor. Bekliyoruz. TARTIŞMA Enflasyon ve Vergi OlgusuT Tİkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde »-^birçok sorunîarla karşı karşıya kabndı- ğj bilinmektedir. Bu sorunlardan biri enf- lasyon, diğeri de adil ve kabcı bir vergi sis- temidir. Yıllarca bu iki sorunun toplumda ne denb büyük etkiler yarattığını yaşantınuz içinde görmemek olası değil. On yıb aşkın süreden beri, uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu ikiz kardeş haline geldiğimiz ve birbkte yaşa- maya zorlandığımız enflasyon, kimilerine göre toplumun tüm hücrelerine yayılan bir virüs, kimilerine göre yedi başlı bir ejderha, kimilerine göre de toplumsal bir hastabk olarak tanımlanır. Çare ise bilinen klasik bir dizi önlemler. İktidara gelen hükümetlerce, yeni bir di- zi ekonomik paketler haarlanarak toplu- ma sunulmakta, toplumun tüm kesimleri umutla beklemede; ne yazık ki günler, ay- lar, yıllar geçer ve gelinen noktada, umut- lar yerini umutsuzluk türkülerine bırakır. Yıllardır bu kısır döngü böyle devam eder durur. Ta ki yeni bir seçime kadar. Enflasyonla mücadelenin en etkin yolla- nndan birisi de adil bir vergi sisteminin yerleşmesidir. Ne yazık ki ülkemizde temel eksikliklerden biri de vergj kültürünün oluştunümamasıdır. Türkiye'de büyük oranda vergi kaçağı olduğu; çeşitb istatis- tik veriler sonucu vergi kaçağının % 50 oranında olduğu yetkililerce acıklanmak- tadır. Ancak köklü önlemler yerine geçici birtakım önlemler almaya gidildiğı için so- runa çözüm, yerini çözümsüzlüklere bırak- maktadır. Enflasyonla mücadele, yüksek faiz- emisyon poliükalanndan çok; adil ve kahcı bir vergj sisteminin oluşturubnası ve toplu- mun tüm bireylerinin eğitilmesi sonucu daha kısa sürede olumlu etkflerini göstere- cektir. Ülkemizde vergi kültürünün oluştu- rubnası ihtiyaç olmuştur. Vergi kültürü oluştuğu zaman gerçek anlamda adil vergi toplanacak ve insanlanmız, güvenibr ve umutlu bir ülkede yaşamanın sevincini ya- şayacaklardır. Vergi ilkokullarda ders olarak okutul- mab, çağdaş deviet anlayışının temelinde adil bir vergi sisteminin yattığı küçük yaş- larda öğretilmeb'dir. Çünkü enflasyon toplumda sosyal den- geleri bozuyor, gebr dağıbmını bozuyor, ücretleri düşürüyor, esnafın raflannı boşal- tıyor ve böylece toplumsal banşı bozuyor. Bu ülkede birbkte ve banş içinde yaşayaca- ğımıza göre gelecek kuşaklara borçsuz bir ülke bırakmak istiyorsak; sorunlara birlik- te çözüm arayalım ve kendimize görev bile- bm. HASAN TAPAN S.M. Mali Müşavir ARTIK YAŞAMINIZDA KIM AR KADINLARA REÇETE (erkeklerden) Tatiı belamız erkekler bir kadında ne arar, ne ister, ne beklerler? TARIK TARCAN "ERKEK, UZVUNU HER ZAMAN KALDIRMAK ZORUNDADIR". DUYOU ASENA ÖLÜMDCN DONOŞ0N0 ANLATIYOR "...60-70 kilometre hızla giden bir akıntının içindeyiz. Yoldaki oto- mobillerden daha hızlı akıyoruz. Kendimi nehrin dibinde buluyo- rum. Bir kayanın içinde ya da al- tındayım. Şimdi ne olacak, ne yapmalıyım? Oysa yapabilecek hiçbir şey yok". Ve Duygu Asena kurtuluyor. Hem de kendi çaba- sıyla, tek başına... duygu asena ve ekibi TURİZM BAKANI A B D O L K A D İ R ATEŞ'İN HAYAT1NDA ÖNEMLİ BİRİ YOK! PHINYLITHYLAMINI BİTİNCI Af K DA BİTİYOR GENÇLİKTE IN OUT MEMELERİN EN BÜYÜK DÜŞMANI YER ÇEKİMİ Yer çekimi düşman, sütyen dost. BİR MAZOŞİST ERKEKLE KONUŞTUK MÜJDE AR ANNESİNİN FİLMİNİ YAPMAK İSTİYOR B u yıl herşey moda • Misyoner mü- zik grubu • Bir evtiliğin öyküsü"rumuz: vatandaştı" • Dekorasyonda eskinin gizemi, yeninin pınltıst • Bir pipinin ev- rakı metrukesi • Annelerimiz, biz, kız- lanmız • Aşk erkeklere ne öğretti? Erkekler aşktan en çok "temkin'i ögrendiler • Yemeğe çıkınca paranın yansını ödeyin • Misyoner müzik gru- bu, uyuşturucu müptelalannı tedavi ediyor • Ve...Erdal Atabek, Yankı Yazgan, Özden Ögrük... PENCERE Kemalizmin Felsefesi... Bernard Lewis'i Türkiye'de tanımayan aydın var mı? Profesör "Modern Türkiye'nin Doğuşu" adlı kitabıyla ünlendi. Prof. Feroz Ahmad da yakın tarihimizle ilgile- nen çevrelerin anmadan geçemeyecekleri bir bilim adamıdır. Ittihat ve Terakki üzerine çalışmalarıyla ilgi çekmiştir. Ikisi de Amerikan üniversitelerinde dersler veriyorlar, etkinliklerini sürdürüyorlar. Arkadaşımız Leyla Tavşanoğlu, iki bilim adamıyla da konuştu. Yapılan söyleşi, Cumhuriyet'te yayımlan- dı; Tavşanoğlu profesörlere şu soruyu yöneltti: "- Kemalizm bugün Türkiye için geçerli mi?" Bilim adamlarının yanıtlarını okurken altını çizdiğim satırları aktarıyorum. Prof. Levvis diyor ki: "- Demokratik, Batı yanlısı, laik bir Türkiye... Bunlar bugün için de geçerli. Türkiye laiklikte çok ileri gitmiş bir ülke. Bir ülkenin laik olup olmadığını ölçmenin çeşitli yolları var. Ama en önemlilerinden biri de o ülkedeki kadınlann konumu. Kadınlann konumu, kök- tendincilerin üstünde durduklan ana noktalardan biri- dir. Kadınlann özgürlüklerini kazanmalan, köktendin- cilerin gözünde Islami aile yapısının yozlaşması anlamına geliyor. Türkiye'de kadınlann durumu mü- kemmel değil, ama ne ABD'de ne de ingiltere'de bu mükemmeliyet var. Türk kadınının durumu, bildiğim bütün Islam ülkeleri kadınlarından fersah fersah iyi. (...) Atatürk yapılması gerekeni yaptı." Prof. Feroz Ahmad diyor ki: "- Kemalizmin geçerti olduğuna kuşku yok. Kema- lizm, bütün ideolojiler gibi dinamiktir. Kemalizmin altı ilkesini ele alalım. örneğin devletçilik. Bunun karakte- ri değişmiş olabilir, ama sosyal refah sağlama amacı değişmemiştir. Bugün piyasa ekonomisi geçerli de olsa hâlâ deviet müdahalesine gereksiniminiz vardır. Tabii cumhuriyetçilik yerleşmiştir, milliyetçilik yerleş- miştir. Devletçilik, laiklik ve inkılapçılık noktalannda ise bazı açmazlar bulunmaktadır. Bütün bunlar hâlâ geçerlidir. Çünkü toplumun ideolojiye gereksinimi vardır. Kemalizm terk edilirse bunun yerine ne konula- caktır? Kemalizm bazı açılardan esnektir. Bütün so- run, bunların nasıl uygulanacağıdır. Türkiye'de aydın- ların karşı karşıya bulunduğu açmaz da buradadır. Bunlar Kemalizmi eleştiriyorlar. Kemalizmi durağan görüyorlar, bunu 1930'larda uygulandığı biçimiyle değerlendiriyorlar. Türkiye değişti. Ideoloji de bu de- ğişikliklerle birlikte değişir. Işin sım,- bunun nasıl yapılacağıdır. Eskiden olduğu gibi mil'ıtanca laik ola- mazsınız. Ama bugün laik kalıp islamiyeti de toplum- sal bir olay kabul edebilirsiniz. Bütün bu açılardan Kemalizmin büyük önem taşımaya devam ettiğini söy- leyebilirim." (Cumhuriyet, 21 Haziran 1992) • Benimseyen ya da karşı çıkan olabilir: Yakın tarihi- miz ve toplumsal gerçeklerimizle yakından ilgili iki bi- lim adamının söyledikleri ilginç! 1923 Devrimi, bugünkü Türkiye'nin yaşamını belirle- meyi sürdürüyor; karşıdevrim ideolojisiyle, demokra- tik dengelerde uzlaşmaya yöneliyor. Ancak her iki profesörün söylediklerini de aşan bir felsefi dayanağı ve mayası var Kemalizmin; içeriğini özündeki evrensel değeriyle de tartmak gerekir. ,Batı'da uygarlık, "uyanış, reform" ve "Aydınlanma" evrelerini yüzyıllar boyu yaşadı. Bu süreçler, birbirine eklemlenmiş bir omurgayı oluşturur. Bu omurganın bağlandığı kafada, insan düşüncesinin ya da felsefe- nin serüvenini de izliyoruz. Felsefe, yaşamdan kopuk soyut bir düşünce yumağı değildir; felsefedeki aşama- lar politikaya da yansımış, toplum düzenlerini ve halk- ların dünya görüşlerini belirlemede etkili olmuştur. 1789 Devrimi'nin arkasında yüzyıllar boyu süren bir fikir etkinliği bulunmaktadır. Kemalizmin soyağacını da Batı'da yaşamış bu evre- lerle birlikte bir bütünlük içinde düşünmekte yarar var. Eski Yunan düşüncesi, Islam bilgelerı aracılığıyla na- sıl Rönesans'a yansımışsa Batı'da yaşanan Aydınlan- ma da Anadolu'da 1923 Devrimi'yle gerçekleşme olanaklarını buldu. Kemalizmi, dar politika acısından ya da salt ideoloji çerçevesinde değerlendirmek eksiklik sayılmalıdır. Şeriatçıların Kemalizmle karşıtlıkları doğaldır, tarih- sel ve felsefi bir kökene dayanıyor. Günümüzün modası diye Atatürk'e saldıranların işi daha zor. Bir çorba tabağı derinliğindeki tartışmalarla 'Anadolu Aydınlanması'nı karalamaya çabalamak, ba- şarı sağlayabilir mi? ENGLISH CENTRE * Tamamı Ingıiız ve Profesyonel Oğretmenlerfe ENGLISH CENTRE • Boğançı - Marmara - ODTU • BILKENT Hacettepe Unıversıtelen Hazırhk Muafıyet Sınav< Kurslan ENGLISH CENTRE • Yazın Yoğun ne Çok Yoğun Genel Ingılızce Kurslan ENGLISH CENTRE • Kamu Personelı Dıl Sınavı Haztrltk Kurslan • MEB-OSYM Lısan Sınavı Hazırhk Kurslan TC M E B OZEL EMSA DIL EClTrM MERKEZİ KURSÜ İSTANBUL: Runvl Cad N.< f2 4 5 f Zrk, B*\ A|1 (l^ırjnK^. TEL (1)247 09 83-211 20 » • 252 82 71-72 ANK.AKA: iüı-k CJO N,- « K.ı- i Kı.-.i >. TEL (Jl 4 15 23 97 4J5 M 94 415 25 lU ÖZLEM TİCARET Bütün trafık işlemleri, yeni kayıt, devir ve sigorta işlemleri itina iie yapılır. Adres: Millet Cd. İnan İşhanı No: 5 K. 3/309 Yusufpa- şa/Aksaray Tel: SX« 89 M - S29 43 45
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle