23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN1992 CUMA 12 DIZIYAZI Hastayım,yaşıyor muyum? TÜRKİYE'DE SAĞLIK P O L İ T İ K A L A R I TONGUÇ GÖRKER u, — 1 - Kamu sağlık hizmetlennden neler bekliyoruz, neler alabiliyoruz? Genel- likle beklediklerimiz, alabildiklerimi- zin çok üstünde. Bu nedenle memnun değiliz. Bu nedenle yen geldikçe eleş- timneyi görev sayıyoruz, ama nasıl olması gerektiği konusunda görüş bir- liğine varamıyoruz. Siyasal iktidarlar gelip geçiyor, hükümetler değişik gö- revlilerle yenıleniyor ve yine yenileni- yor. Kimi zaman var olan hizmet sıste- mi savunuluyor ve sorunlann çözüme ulaşacağı açıklanıyor. Kimi zaman sis- tem arayışlan başlıyor ve öneriler or- taya atılıyor. Kimi zaman da başından bu yana olagelen görevler, yeni buluş- larmış gıbi abartılarak kamuoyuna yansıtılıyor. Son beş yıl içinde benimsenen tu- tum, sistem arayışlan ve önerileri ol- du. Ne olduğunu ne sokaktaki vatan- daşın ne de sağlık personelinin anlaya- madığı "çerçeve kanun'iar açıklandı. Sanki ülkemizde yeter sayıda hasta ya- taklan varmış gibi, sanki yeter sayıda ayakta tedavi ûniteleri kurulmuş gibı "biz hizmet üretmeyeceğiz, hizmet sa- tın alacağız" tezi sık sık yinelendi. Bu yıllann birinde, Sağlık Bakanlığı'nın yetmiş yıllık cumhuriyet dönemımizde sürekli görevi olarak benimsenmiş aşı- lama kampanyası, zamanın bakanının buluşu imışçesine sergilendi, televiz- yon ekranlannın öncelikli konulan arasına yerleştı. Bır ara bilgisayar kampanyası başladı. Hastanelerde yerleri paspas yapacak bez buluna- mazken, laboratuvarlar en basit araç- lardan yoksunken, eldeki kısıtlı para- lar bilgisayar alımlanna harcandı. Sıstemleri oluşturan ve uygulayan in- san için sadece bilgi toplama ve zaman kazanma açısından bir araç olan bilgi- sayar, nerede ıse amaç durumuna gel- di. Mesaisinin çoğunluğunu bilgisayar başında oynayarak geçiren sağlık yö- neticileri görüldü. Zaman zaman sağ- lık hızmeüennin ana birimlen olarak hastaneler gösterildı ve hastaneler üze- rine görüşler üretıldi. Merkezi yöne- tim, yerel yönetim tartışmalan yapıldı. Bol bol laf üretıldi, laflann sonu gel- meden bu laflan üreten yönetımin sonu geldi. Her kesimden görüşler Son genel seçimlerden bu yana yak- laşık yedi aylık hizmet süresini geride bırakan yeni iktidann yaklaşımı ise ye- ni arayışlarla sorunu köklü çözüme ulaştırma çabası olarak görünüyor. Konu tüm kamuoyunun görüşüne açılıyor, her kesimden gelen görüşlerin değerlcndinlmesi ile çıkış yolu bulma- ya çalışılıyor. Bu amaçla geçen mart ayı içinde yapılan Ulusal Sağlık Kong- lkemizin planlı ekonomi ve yönetim anlayışı dönemlerine kadar var olan sağlık yönetimi anlayışı, devlet için zorunlu işlemlerin sağlanması, esasta özel olarak yürütülecek sağlık hizmetlerine bazı devlet kurumlanyla örnekler verilmesi ve toplumu büyük ölçüde tehdit edecek nitelikte salgın hastalıklara ve afetlere karşı önleyici organizasyonlar olarak görülüyor. yor. Kısa süreli mesaiden sonra özel çalışmasına olanak verildiği takdirde, ekonomik beklentisini kendi özel ça- lışması ile elde edebilecek ve devletten özel değerlendirme beklemeyecek. özel hastalann laboratuvar veya ame- liyathane gibi tesis gereksinimleri için devlet hastanelerine gerek duyacağın- dan, az para ile de olsa buralann kad- rosunda hizmetli ohna isteği devam edecek. Bu görevleri nedeni ile bura- larda görcvli bulunmayan diğer mes- lektaşlanndan daha güçlü olabilme bu isteğini körükleyecek. Bu yataklarldmin? Tüm tedavi hizmetinin devlet hastanelerindı n beklenmesi, varlıklı ailelerin az olduğunu açıkça göstermiyor mu? resi'nde değişik çalışma gruplan oluş- luruJdu. Raporlar verikü ve değerlen- dirme çalışmalan başladı. Bu çalışma- lar doğrultusunda Sağlık Bakanlığı'- nın önerilennın belirleneceği ve konunun Bakanlar Kurulu'nda tartı- şılarak iktidann poliükasını belirleye- ceğı anlaşıhyor. Bu aşamada her olası- lığm göz önüne alınması ve yapılan çalışmalarda eski yönetim organlan- nın ne ölçüde etkili olduklannın dik- katten kaçmaması gerekiyor. Ulusal Sağlık Kongresi'nin raporlanna göz atıldığında, bilgısayarlann gene amaç durumuna geünlmeleri çabalan ile zorlukla kaldınlabilmiş baa gereksiz bakanlık bölümlerinin geriye doğru çağ atlama görünümünde gen getiril- mesi çabalan dikkatten kaçmıyor. Çalışma gruplan içinde, geçmiş sakın- calı hizmet dönemlerinin sorumlu bazı isimleri de dikkati çekiyor ve bu isim- ler bazı anJamsız önehlerin nedenini açıklamaya yetiyor. Tüm bu beürtiler, konunun başından sonuna yeniden in- celenmesini, tıkanma noktalannın ve nedenlerinin saptanmasını, var olan hizmet yöntemlerinin yeniden değer- lendirilmesini, entegrasyon ve verimli- lik açısından yeni yöntemlere ne ölçü- de yansıüiabileceğinin araşunlmasıru gerek tiriyor. Geçmişten bu yana ilk gelişmeter Ülkemızin planlı ekonomi ve yöne- tim anlayışı dönemlenne kadar var olan sağlık yönetimi anlayışı, devlet için zorunlu işlemlerin sağlanması, esasta özel olarak yürütülecek sağlık hizmetlerine bazı devlet kurumlan ile örnekler verilmesi ve toplumu büyük ölçüde tehdit edecek nitelikte salgın hastalıklara ve afetlere karşı önleyici organizasyonlar sağlanması olarak görülüyor. Bu anlayış çerçevesinde sü- regelen hizmetlerin bazı değişik geliş- meler göstermesi ise toplum gereksini- mınin doğurduğu zorlamalardan kaynaklanıyor. Örneğin sosyal sigorta sağlık hizmetlerinin başlaması, diğer alanlardaki önlemleri birleştirici çaba- lann sağlık alanına bilinçsiz türde yan- sıması görünümünde. Bilimsel bir toplum planına bağlı değıl. Böyle bir anlayışm ortaya koyduğu hizmet hedefinin personelgereksinimi de fazla olmuyor elbette. ölüm rapor- lan veya işle ilgili sağhk veya hastabk raporlan, ilçelere atanacak birer hü- kümet tabıbi ile sağlanabiliyor. Ülke- mizdeki ilçelerin sayısı kadar hükümet tabibi yeterli. Yalnızca illerde kurula- cak ve nüfusun gereksinimi için değil, özel gelişmenin örneği olarak kurul- muş devlet hastanelerinde ise fazla uzmana gerek yok. özellikle ivedi va- kalann yaunlması halinde hastalann muayenesi ve günlük vizıtleri, gereğin- de cerrahi müdahaleleri için, hizmet sının geniş uzmanlık dallanndan birer uzman yeterli. Örneğin genel cerrahi uzmanı varsa, ortopedi, üroloji, göğüs cerrahisi, damar cerrahisi ve hatta ebe- lerin yardımı ile kadın hastalıklan ve doğum uzmarüanna bile fazlaca gerek bulunmamakta. Büyük illerin daha bilinçli cevrelerinde, bu illere özgü bü- yük hastanelere, bu dar hizmet kap- samlı uzmanlardan birer ikişer serpiş- tirilmesi ile sorun çözümlenebilmekte. Bu elemanlan hizmete kazanabilmek için önemli bir mali porte de gerekmi- Oldukca kolay ve yeterli göriinen bu anlayış, giderek başlangıçta akla gel- meyen önemli sakıncalar ve sorunlar doğuruyor. öncelikle özel hastanecili- ğin, ülkemizde varhkb ailelerin az sa- yıda olması nedeni ile yayılamadıgı, tüm tedavi gereksiniminin devlet has- tanelerinden beklendiği çok geçmeden fark ediliyor. Devlet hastanelennin sa- ydannın ve yatak kapasitelennm ço- ğaltılması baskılan, hem hizmeti alan vatandaştan hem de hizmeti veren he- kimden gelmeye başlıyor. Çünkü bu yataklar, var olan hizmet anlayışı ne- deni ile doğal olarak kamu görevlısi uzman hekimin özel çalışma alanına giriyor. İvedi vakalar ve nüfuziu me- murlar dışında bu yataklardan yarar- lanacak kimselerin belirlenmemiş olması, ister istemez seçme hakkını he- kime bırakıyor ve elbette ki özel hasta- lar öncelik kazanıyor. Yatak ve perso- nel sayısı için inceleme ve araştırmaya dayalı planlann bulunmaması nede- niyle hizmet yetersizliği açıkça belli oluyor, tedavide öncelik kazanmanın ne denli önemli olduğu giderek daha iyi anlaşılıyor. Bu durum ise, bir yan- dan hekimin kamu hizmeti yanı sıra özel çalışma fırsatını giderek vazgeçe- meyeceği bir hak ve alışkanbk olarak görmesine yol açıyor, bir yandan da Sağlık Bakanlığı dışındaki bazı kamu kuruluşlannın ayn sağlık örgütleri kurma girişimlerine neden oluyor. Çünkü bu kuruluşlann personeli, hak- lı olarak özel ödeme yapmadan önce- lik kazanma isteği içinde bulunuyor- lar. Özellikle kamu iktisadi kuruluşla- nnın geniş kapsamü polivalan hasta- neleri bu sıkıntı nederuyle ilk kuruluş aşamalannı tamamlıyorlar ve günü- mûzdeki örneklerlni yaratıyorlar. Doğrudan genel bütçeye bağb kamu kuruluşlannda da bu eğilim sonuç ve- riyor. Milli Eğitim Bakanlığı sağlık örgütü, belli başlı örnek durumunda. Sağhk sisteıııiııiıı teşlıisi hastabkteşhisinden de zor HASTALIKLI SAĞLIK S İ S T E M İ M İ Z GÜNDÜZ İMŞİR — ı — "Her gün yüzlerce kişi, saatlerce po- liklinik İcapılannda bekliyor..." "Dok- tor var, çalışma odası yok. Doktor var, yardımcı sağlık personeli yok, ba- zen de doktor yok..." "Hasta sahibi, sedyeyi kendi taşımak zorunda..." "Saatlerce bekleyen hasta, muayene olma fırsatını bulabiliyorsa, kendisine aynlan sadece bırkaç dakika..." "En basit reçetenin karşılıgı bile asgari üc- rete yaklaşıyor. Çoğu zaman da aşı- yor. llaç, halkın alım gücünü çoktan aşmış. Kutusu 50-150 bin lira olan ilaç- lar reçetelerden eksik olmuyor. Sonra- sı eczanelerde secilen ilaçlar, tek tek alınan ilaçlar ve taksitle ilaç satışla- n..." "Alacağını bir türlü denkleştire- meyen SSK... llaç üreticileri ve ünıver- site hastaneleri tarafmdan boykot edilen SSK..." "İlkokul gjbi açılan üp fakülteleri hâlâ son bulmak bilmi- yor..." " Tıp eğitiminde, giderek kali- tenin düşmesi, eğitimde yıllardır stan- dardizasyonun sağlanamaması..." "Yılda üp fakültelerine alınan 5 binin üzerinde tıp öğrencisi... Hâiâ ısrarla hekim eksikliğinden bahseden DPT..." "Mezuniyet sonrası eğitimin yokluğu, uzmanlık eğitimi konusunda programsızlık, denetimsizlik..." "Doktordan doktor gjbi, uzmandan uzman gibi faydalanmasını bir türlü becerememek..." "Tayin isteyen, fakat kadro olmadığı için tayin edilemeyen doktorlar..." "Sadece poliklinik hiz- metinde çahştınlan cerrahlar, uzman- lar..." "Kamu sağbk hizmetinde fazla- lık gibi bakılan diş hekimleri, eczacı- lar..." "Her yeni gelen sağlık bakanına göre yeniden belirlenen sağbk politi- kalan..." "Sadece çekim hizmetinde kullanılan diş hekimleri..." "Koruyu- cu ve tedavi edici hizmetlerin unutul- ması..." "Ülkenin dört bir yanına dağılmış sağbk ocaklannın aletsiz, ekıpsiz çabşan içler aası halı..." "De- netimsiz hastaneler, laboratuvarlar, muayenehaneler..." "Hasta yatakla- nndan, altyapı eksıkliği nedeniyle an- cak yüzde 40-50 oranında faydalanıla- bilmesi..." "Parasını venrscn hizmet alırsın görüşünün ağır basması..." "Üç ay sonrasına venlen ameb'yat ran- 1 YATJUÛJ TBMVİ KURÜMJIRMN KUNJLUŞUUM GÜREMâUM Sağhk Bakanlığı %51.94 .983 johndan bu yana 8 sağlık bakanı değişmesine rağmen milli birpolitika oluşturulabilmiş değil. Tüm dünya ülketeri '2000yılında herkese sağhk' hedefine ulaşmak ign hızlı adımlarla ilerİerken, Türkiye'de hastalıkh olan sağlık sisteminin teşhis ve tedavisinde tam bir kargaşa yaşanıyor. Diğer %1.59 Tıp Fakülteleri 0zel%3.12 SSK %15.88 devulan..." "Ameliyat olacak hastası- na kan arayan hasta yakını. 'Ancak kan verirsen kan bulursun' ilkelhği..." İşte tüm bu göstergeler, ülkemizde yaşanan sağbk sorunlannın en somut kanıtı. Tüm dünya ülkeleri, "2000 yı- lında herkese sağbk" hedefine ulaş- mak için hızlı adımlarla ilerİerken, ülkemizde sağbk sorunlan her geçen gün biraz daha ıçinden çıkılmaz duru- ma ginyor. Çünkü Türkiye'de hasta- lıkh olan sağlık sisteminin teşhis ve tedavisinde tam bir kaos yaşanıyor. Yeni bakan, yeni politika Sağbksız kentleşme, altyapı eksiklikleri, çevre kirlenmesi. halkın ekonomik gücünün zayıflığı, eğitim düzeyi, kültürel faktörler, yetersiz ya da dengesiz beslenme, kitle sporuna gerekli önemin verilmeyişi, ülke sağlı- ğını olumsuz yönde etkileyen ncden- lerden bazılan. Aynca yeterb sayıda yataklı kurumlann bulunmayışı, ko- ruyucu ve ıyileştirici sağlık hizmetleri- nin yetersizliği de ülke sağlığmı ciddi boyutlarda tehdit ediyor. Gerçekten de Türkiye, doktor-has- tane-hasta üçgeni açısından iç kararü- a manzaralar sergjbyor. 1983yıbndan bu yana 8 sağbk bakanı değiştirirken, hâlâ kendıne özgü milli sağhk poliü- kasını oluşturabilmiş değil. Günü- müzde yataklı tedavi hizmetlen. î>ağ- bk Bakanbgı, Milli Savunma Bakanh- ğı, SSK, iktisadi devlet teşekkülleri, diğer bakanhklar, tıp fakülteleri, bele- diyeler, dernekler, yabancılar, azmlık- lar ve özel şahıslar tarafından verili- yor. Sağlık Bakanlığı, 616 hastanesiyle yataklı tedavi kurumlannda hizmetin yüzde 51.94'ünü temsil ederken, SSK da 103 hastanesiyle ve yüzde 15.88 ora- nıyla ikinci büyük sağlık kuruluşu ola- rak karşımıza çıkıyor. Tıp fakülteleri 25 hastane ve yüzde 13.11 oraniyla üçüncü sırada yer alırken, Milb Sa- vunma Bakanbgı 42 hastanesiyle ve >üzdc I l.39oranıyla sağlık alanında en çok hizmet verenler arasında yer abyor. Hastaneler, çok sektörlü bir yöne- tim ve yapılanmaya sahip olmalan nedeniyle aşın derecede merkeziyetçi ve katı bir yönetim tarzını da berabe- nnde getıriyor. Sağjık hizmetlen bır cendereye do- nüşmüş Türkiye'de. Cumhuriyetten bu yana devlet bütçesinden Sağlık Ba- kanbğı'na ayn.^n paylar incelendiğin- de çoğu zaman Afrika ülkelerinin bile gerisine düşüldüğü görülüyor. 1979 yı- bnda bütceden sağlığa aynlan pay yüzde 4.28'e ulaşırken, bu oran 1988'- de 2.73'e, 1989'da 2.74'e, I990'da ise 4.12'ye yükseb'yor. Nüfusun sürekli artışına karşm bu payın hep aynı oran- larda seyretmesi hizmeti karşılamaya yetmiyor. 1991 yılında bu oran yüzde 3.5'e düşerken, 1992 tarihinde en yûk- sek rakam olan 4.72'ye ulaşıyor. Sağlığa aynlan kaynaklann nasıl kullanıldığı ise ülkemizin bir başka aç- mazı. Çünkü inceleme yapıldığmda, toplam harcama miktannın ancak yüzde 2 kadannın sağlığı koruyucu ve geliştirici hizmetlere aynldığı görülü- yor. Yüzde 65 kadan birinci basamak ayakta tedavi hizmetlerine aynlırken. yüzde 33 kadan da hastane hizmetleri- ne aynlıyor. Bu da sağlık sorunlan, koruyucu hizmetlerle çözülebilecek yapıdayken ülkemizde ancak kaynak- lann yüzde 2'sinin bu amaçla kullanıl- ması nedeniyle sorunlann biraz daha büyümesinde önemli bır etken oldu- ğunu ortaya çıkanyor. Yapılan istalistıklere göre 1990 vılı ıtıbanyla ülkemizde 1108 kişiye bır he- kim, 5396 kişiye bir diş hekimi, 3552 kişiye bir eczacı ve 744 kişiye de bir hemşire ile ebe düşüyor. DPTnin 1985-1989 Beş Yılhk Kal- kınma Programı'nda Sağhk Bakan- bğı'na bağb yatakh tedavi kurumla- nnda yatak kullanma oranı yüzde 50 ve daha az yatağı bulunan hastane ve sağbk merkezlerinde yüzde 25-30 dü- zeyjnde gösteribyor. Ülkemizde sağbk göstergeleri ince- lendiğinde özellikle kadın sağlığında hazin bir tablo görülüyor. Yapılan son istatıksei çabşmalar her 100 bin anne- den 178'inin öldüğünü ortaya koyu- yor. AT ulkelerinde bu oran 100 binde 10'u gecmiyor. Bir başka çarpıcı gös- terge ise özellikle kırsal kesimlerde kadınlann yüzde 24'ünün evde kendi kendine doğum yaptığını belirliyor. Yine her iki anne adayından bin kan- sızbk problemi ile karşı karşıya kalır- ken, doğum öncesi hekime gitme oranı sadece yüzde 43 olarak karşımıza çıkj- yor. Hekimlerin dengesiz dağılımı Nüfusumuzun üçte birinden fazlaa- nı ise 0-14 yaş grubu oluşturuyor. Ül- kemizde halen beş yaşın altındaki her bin çoçuktan 78'i ölüyor. Ölüm ne- denleri arasında ise gebelik, doğuma bağlı nedenler, zatürree ve ishal başı çekiyor. Sağlık alanında en temel eksiklikler- den bırisini de ülke çapında hekimle- rin dengesiz dağıhmı oluşturuyor. 1988 yılı verilerine göre 36 bin 427 hekim- den yüzde 57si üç büyük ilde toplan- mış durumda. Bu şehirler İstanbul, İzmir ve Ankara. Geri kalan yüzde 43'ü de 64 ile dağıhm gösteriyor. Istan- bul'da 550 kişiye bir hekim düşerken, Ankara'da 509, İzmir'de 660, Ağn'da 5264, Bitlis'te 5278, Kocaeli'n de 2719 ve Muş'ta da 6060 kişiye bir hekim düşüyor. Bütün bu saydığımız göstergeler ışı- ğında Türk halkının sağlığına kavuş- ması için acil bir şekilde milli sağlık politikasının oluşturulması gerckiyor. AINKARA-ANKA MÜSERREF HEKİMOĞLU Adpamytekm ÇocuUan Genç kuşaklar onu tanımaz belki. Benim kuşağım için dünyaya pencere açan bir gazeteci Hikmet Feridun Es. Bir resim, birkaç satırla renkli yolculuklar yapardık onunla. içeriği sabun köpüğü türü yazılar da olsa başka ülkeleri, o ülkelerde yaşayanları, Kızılderilileri, Eskimoları, sarıları, karaları onun kaleminden tanıdım ilk kez. O yazıları izler- ken bir gün birlikte çaiışacağımızı düşünemezdim. Oysa Hayat Dergisi'nde güzel günlerimiz var. O günleri unuta- mam. Hikmet Feridun Es teşekkürle andığım kişilerden biri yıllar boyunca. Genç arkadaşlarımla konuşurken vur- gularım duygularımı. Kimi zaman sorarlar bana. Bir kadın gazeteci olarak güçlüklerle karşılaştın mı, o güçlükleri aş- mak için neler yaptın. Bana biraz ters gelir bu sorular. Belki de kuşağım nedeniyle. 1920lerde doğmuşum! Ço- cukluğum Göztepe'de geçti, aydın bir çevrede. O çevre Atatürk devrimleriyle yaşıyor! Genç kızlar okusun, her dal- da çalışsın istiyor. Kadın devrimine, laikliğe, eşit hak ve özgurluklere geniş bir bakışı var. Ben de kadın olmak so- run yaratır mı sorusuna hiç takılmadan tırmandım yokuşu- muza. Güçlükleri hiç düşünmedim. Güçlük her meslekte var; kadınlar da, erkekler de yaşıyor. Gazeteciliğimin ilk yıllarında çevremden destek gördüm her zaman. Başta Vedat Nedim Tör, Şevket Rado, Şükrü Enis Regü, Rakım Çalapala ve Hikmet Feridun Es beni yüreklendirdi ancak. Sözleri, eleştirileri kalemimi okşadı, ıtici gücüm oldu. Mes- lek sevgimi, coşkumu hızlandırdılar. Hayat Dergisi'nden ayrılma kararımı da en çok Hikmet Feridun Es destekledi galiba. Olümünü duyunca o günleri yeniden yaşadım, ye- niden teşekkür ettim ona. Birkaç yıl örtce bir gün yokuşta karşılaştık. Sevgiyle ku- cakladı beni. Seni izliyorum dedi. Mesleğimizi güzel yaşıyorsun, sev- gini, coşkunu yitirmeden.. Mesleğimizi güzel mi yaşıyorum bilmem, ama sevgimi, coşkumu yitirmedim gerçekten. Inancımı da. Yokuşumu- zun serüvenlerini hayli kuşkuyla izliyorum. Ama daha güzel yazılar yazmayı umut ediyor, daha güzel günlerin gelecegine inanıyorum. Hiçbir görev serüven olamaz de- ğil mi? Mesleğimizde serüvenleri aşacak, çöken, solan bir dal yeni filizler verecek elbet. Yapay gündemlere son ver- meden, ülkemizin gerçek gündemine, halkımızın beklenti- lerine yöneimeden inandırıcı olmak kolay değil. Onca renge, armağana karşın artmayan tirajlarokurlann uyarı- sı bence. O uyarıyı iyi yorumlamak gerekir. Meslek kuru-t luşlarına önemli görevler düşüyor. Her şeyden önce bir ! özeleştirL Değer yargılarının değişmesinden mesleğimiz de etki- lendi kuşkusuz. Genelleme yaptlamaz ama, çok kişi için' para en yüce değer artık! Milyonlar, transferler, masal türü olaylar, ama ne getiriyor, ne götürüyor! Olanaklar dev bo-i yutlara varıyor, ama mutluluk veriyor mu? Mesleğimde? kırk yılı aştım, yokuşumuzun tarihini yakından yaşadım.. Kimler geldi, kimler geçti! Devler var, cüceler var. Dev bo-i yutfarına karşın cüce çizgilere dönüşenler. Cüce olanakla-: rına karşın soluğunu yitirmeyenler, güçlü soluklarıyla bel-: leklerden silinmeyenler! Karamsarlığa düşünce onlarıl düşünürüm ben. Savaşları, direnişleri umudumu yeşertir, mesleğimızın özelliğini ve güzelliğini duyurur bana. Onlar • varsa başkaları da olacak diye sevinir, doğrulurum, yürek- lenirim. Çöküntülerde yeni yapılanmalar beklerim. Yitik; düzeylere yeniden ulaşmayı düşlerim. • Elbet değer yargıları değişecek bir gün! Bu erozyon du-' racak, çarpık politikalar doğrulara yönelecek, köşeyi dön- mek başarı olmayacak, genç kuşaklar evrensel değerlere yönelecek, mutluluğun gücünü o değerlerde arayacaklar. Yazımı bitirmeden postadan bir mektup. Adramyteion Çocukları ndan. Adramyteion Çocukları kim derseniz, Körfez'deki okur- larım, ören'deki genç dostlarım. ' Anfk çağda ören'in adı Adramyteion. Daha önce de; yazdım bir kaç kez; savaşlar uzayınca bilgeler burada bu-; luşuyor, barışı konuşuyorlar, savaş koşullarını barışadön-; dürmek için uzlaşmaya varıyorlar. Adramyteion Çocukları; da şöyle diyor mektupta: ;' - ikı bin dört yüz yıllık geçmişimiz var. Oysa geleceğimtz; kısa görunüyor, kararıyor giderek. Insanlar çıkarları uğru- < na doğayı ve kültür varlıklarımızı mahvediyorlar. Bizler bu • hoyrathğa son vermek, doğamızı, kültür varlıklarrmızı ko-| rumak istiyoruz. Barış içinde yaşamayı özlüyoruz. Zeytin-Î likler kesilmesin, deniz kararmasın, çevre kirlenmesin! istiyoruz. Köşenizde duyurur musunuz? ! İşte duyuruyor, Adramyteion Çocuk'an'nı umutla selam-; lıyorum. ören'de barış söyleşileri yapmak, Ege'nin mavi; sularını kucaklamak özlemiyle. j Rio'daki çevre toplantısına rastlayan günlerde böyle bir j sesleniş çok umutlandırdı beni. ; Adramyteion Çocukları her yerde ve her dalda var! Kuş-' kusuz yokuşumuzda da.. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Osmanlı donan- masında kullanılmış kadırga türünden bir savaş gemisi. 2/ Pla- tin üzerine, bir dizi elmas ya da pırlanta- dan oluşan gerdan- lık... Bir nota. 3/ Ki- mileri uğur sayar... Ince kum ve çimen- toyla yapılan düzgün döşeme sıvası. 4/ İç sıkıntısı... Boru sesi. 5/ Hicap... Kıbrıs'ın Yunanistan ile bir- leşmesi dileğini be- lirtmekte kullanılan siyasal terim. 6/ Almanya'da bir sanayi bölgesi... 1961-1967 yılları arasında Istanbul'- da yayımlanan haftaiık siyasi dergi. 7/ Osmiyum elementinin simgesi... Uzakbk işareti... Uygun, tıpatıp ge- len. 8/ Kaba dikiş. 9/ Istanbul'un bir semti. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Venedik gondolculannın söz ve müziği önceden yazılmadan, içlerin- den geldiği gibi söyledikleri şarkı. 2/ Bir renk... Bezekçilikte kul- lanılan yeşil ve pembe daJgalı bir çeşit sedef. 3/ Talih... Akım şiddeti birimi kiloamperin simgesi. 4/ Pamukkale örneğinde ol- duğu gibi, kaynak sulannın yığdığı genellikle kalker tortu. 5/ Kök ya da soy bakımından... Güney Amerika'daki dağ sırası. 6/ Yüz, çehre... Yemekli eğlence... Yapısına girdiği sözcüğe "iki, çift" anlamı katan yabancı önek. 7/ Sakat kimse. 8/ II. Abdül- hamit'in sürgüne gönderildiği Selanik'te ikamet ettiği köşkün adı. 9/ Eski Mısırhlann kutsal saydıkları ökıiz... Süs için yapıl- mış giysi kıvnmı. "Yaruun Dûnyaaında Yaruun Dünya»ı İçin Eğitim'' ve OKUL FUARI 19-21 Hazlranda, hergün0:00/20:00ara* HERSEVİYEDESEÇKtN AVRUPA OKULLARI ARASINDAN SİZE UYGUNUNU SEÇİN THE MARMARA İSTANBUL OTELt FUAR MERKEZİ (&kl TOYAP) TAK8İM EYLÜL FUARI fÇtN BÜXÎİ: PANAJAN8 27SMH8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle