Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN1992 CUMA
12 DIZIYAZI
Hastayım,yaşıyor muyum?
TÜRKİYE'DE SAĞLIK
P O L İ T İ K A L A R I
TONGUÇ GÖRKER
u,
— 1 -
Kamu sağlık hizmetlennden neler
bekliyoruz, neler alabiliyoruz? Genel-
likle beklediklerimiz, alabildiklerimi-
zin çok üstünde. Bu nedenle memnun
değiliz. Bu nedenle yen geldikçe eleş-
timneyi görev sayıyoruz, ama nasıl
olması gerektiği konusunda görüş bir-
liğine varamıyoruz. Siyasal iktidarlar
gelip geçiyor, hükümetler değişik gö-
revlilerle yenıleniyor ve yine yenileni-
yor. Kimi zaman var olan hizmet sıste-
mi savunuluyor ve sorunlann çözüme
ulaşacağı açıklanıyor. Kimi zaman sis-
tem arayışlan başlıyor ve öneriler or-
taya atılıyor. Kimi zaman da başından
bu yana olagelen görevler, yeni buluş-
larmış gıbi abartılarak kamuoyuna
yansıtılıyor.
Son beş yıl içinde benimsenen tu-
tum, sistem arayışlan ve önerileri ol-
du. Ne olduğunu ne sokaktaki vatan-
daşın ne de sağlık personelinin anlaya-
madığı "çerçeve kanun'iar açıklandı.
Sanki ülkemizde yeter sayıda hasta ya-
taklan varmış gibi, sanki yeter sayıda
ayakta tedavi ûniteleri kurulmuş gibı
"biz hizmet üretmeyeceğiz, hizmet sa-
tın alacağız" tezi sık sık yinelendi. Bu
yıllann birinde, Sağlık Bakanlığı'nın
yetmiş yıllık cumhuriyet dönemımizde
sürekli görevi olarak benimsenmiş aşı-
lama kampanyası, zamanın bakanının
buluşu imışçesine sergilendi, televiz-
yon ekranlannın öncelikli konulan
arasına yerleştı. Bır ara bilgisayar
kampanyası başladı. Hastanelerde
yerleri paspas yapacak bez buluna-
mazken, laboratuvarlar en basit araç-
lardan yoksunken, eldeki kısıtlı para-
lar bilgisayar alımlanna harcandı.
Sıstemleri oluşturan ve uygulayan in-
san için sadece bilgi toplama ve zaman
kazanma açısından bir araç olan bilgi-
sayar, nerede ıse amaç durumuna gel-
di. Mesaisinin çoğunluğunu bilgisayar
başında oynayarak geçiren sağlık yö-
neticileri görüldü. Zaman zaman sağ-
lık hızmeüennin ana birimlen olarak
hastaneler gösterildı ve hastaneler üze-
rine görüşler üretıldi. Merkezi yöne-
tim, yerel yönetim tartışmalan yapıldı.
Bol bol laf üretıldi, laflann sonu gel-
meden bu laflan üreten yönetımin
sonu geldi.
Her kesimden görüşler
Son genel seçimlerden bu yana yak-
laşık yedi aylık hizmet süresini geride
bırakan yeni iktidann yaklaşımı ise ye-
ni arayışlarla sorunu köklü çözüme
ulaştırma çabası olarak görünüyor.
Konu tüm kamuoyunun görüşüne
açılıyor, her kesimden gelen görüşlerin
değerlcndinlmesi ile çıkış yolu bulma-
ya çalışılıyor. Bu amaçla geçen mart
ayı içinde yapılan Ulusal Sağlık Kong-
lkemizin planlı ekonomi ve yönetim anlayışı dönemlerine kadar var
olan sağlık yönetimi anlayışı, devlet için zorunlu işlemlerin sağlanması, esasta
özel olarak yürütülecek sağlık hizmetlerine bazı devlet kurumlanyla örnekler
verilmesi ve toplumu büyük ölçüde tehdit edecek nitelikte salgın hastalıklara
ve afetlere karşı önleyici organizasyonlar olarak görülüyor.
yor. Kısa süreli mesaiden sonra özel
çalışmasına olanak verildiği takdirde,
ekonomik beklentisini kendi özel ça-
lışması ile elde edebilecek ve devletten
özel değerlendirme beklemeyecek.
özel hastalann laboratuvar veya ame-
liyathane gibi tesis gereksinimleri için
devlet hastanelerine gerek duyacağın-
dan, az para ile de olsa buralann kad-
rosunda hizmetli ohna isteği devam
edecek. Bu görevleri nedeni ile bura-
larda görcvli bulunmayan diğer mes-
lektaşlanndan daha güçlü olabilme
bu isteğini körükleyecek.
Bu yataklarldmin?
Tüm tedavi hizmetinin devlet hastanelerindı n beklenmesi, varlıklı ailelerin az olduğunu açıkça göstermiyor mu?
resi'nde değişik çalışma gruplan oluş-
luruJdu. Raporlar verikü ve değerlen-
dirme çalışmalan başladı. Bu çalışma-
lar doğrultusunda Sağlık Bakanlığı'-
nın önerilennın belirleneceği ve
konunun Bakanlar Kurulu'nda tartı-
şılarak iktidann poliükasını belirleye-
ceğı anlaşıhyor. Bu aşamada her olası-
lığm göz önüne alınması ve yapılan
çalışmalarda eski yönetim organlan-
nın ne ölçüde etkili olduklannın dik-
katten kaçmaması gerekiyor. Ulusal
Sağlık Kongresi'nin raporlanna göz
atıldığında, bilgısayarlann gene amaç
durumuna geünlmeleri çabalan ile
zorlukla kaldınlabilmiş baa gereksiz
bakanlık bölümlerinin geriye doğru
çağ atlama görünümünde gen getiril-
mesi çabalan dikkatten kaçmıyor.
Çalışma gruplan içinde, geçmiş sakın-
calı hizmet dönemlerinin sorumlu bazı
isimleri de dikkati çekiyor ve bu isim-
ler bazı anJamsız önehlerin nedenini
açıklamaya yetiyor. Tüm bu beürtiler,
konunun başından sonuna yeniden in-
celenmesini, tıkanma noktalannın ve
nedenlerinin saptanmasını, var olan
hizmet yöntemlerinin yeniden değer-
lendirilmesini, entegrasyon ve verimli-
lik açısından yeni yöntemlere ne ölçü-
de yansıüiabileceğinin araşunlmasıru
gerek tiriyor.
Geçmişten bu yana ilk
gelişmeter
Ülkemızin planlı ekonomi ve yöne-
tim anlayışı dönemlenne kadar var
olan sağlık yönetimi anlayışı, devlet
için zorunlu işlemlerin sağlanması,
esasta özel olarak yürütülecek sağlık
hizmetlerine bazı devlet kurumlan ile
örnekler verilmesi ve toplumu büyük
ölçüde tehdit edecek nitelikte salgın
hastalıklara ve afetlere karşı önleyici
organizasyonlar sağlanması olarak
görülüyor. Bu anlayış çerçevesinde sü-
regelen hizmetlerin bazı değişik geliş-
meler göstermesi ise toplum gereksini-
mınin doğurduğu zorlamalardan
kaynaklanıyor. Örneğin sosyal sigorta
sağlık hizmetlerinin başlaması, diğer
alanlardaki önlemleri birleştirici çaba-
lann sağlık alanına bilinçsiz türde yan-
sıması görünümünde. Bilimsel bir
toplum planına bağlı değıl.
Böyle bir anlayışm ortaya koyduğu
hizmet hedefinin personelgereksinimi
de fazla olmuyor elbette. ölüm rapor-
lan veya işle ilgili sağhk veya hastabk
raporlan, ilçelere atanacak birer hü-
kümet tabıbi ile sağlanabiliyor. Ülke-
mizdeki ilçelerin sayısı kadar hükümet
tabibi yeterli. Yalnızca illerde kurula-
cak ve nüfusun gereksinimi için değil,
özel gelişmenin örneği olarak kurul-
muş devlet hastanelerinde ise fazla
uzmana gerek yok. özellikle ivedi va-
kalann yaunlması halinde hastalann
muayenesi ve günlük vizıtleri, gereğin-
de cerrahi müdahaleleri için, hizmet
sının geniş uzmanlık dallanndan birer
uzman yeterli. Örneğin genel cerrahi
uzmanı varsa, ortopedi, üroloji, göğüs
cerrahisi, damar cerrahisi ve hatta ebe-
lerin yardımı ile kadın hastalıklan ve
doğum uzmarüanna bile fazlaca gerek
bulunmamakta. Büyük illerin daha
bilinçli cevrelerinde, bu illere özgü bü-
yük hastanelere, bu dar hizmet kap-
samlı uzmanlardan birer ikişer serpiş-
tirilmesi ile sorun çözümlenebilmekte.
Bu elemanlan hizmete kazanabilmek
için önemli bir mali porte de gerekmi-
Oldukca kolay ve yeterli göriinen bu
anlayış, giderek başlangıçta akla gel-
meyen önemli sakıncalar ve sorunlar
doğuruyor. öncelikle özel hastanecili-
ğin, ülkemizde varhkb ailelerin az sa-
yıda olması nedeni ile yayılamadıgı,
tüm tedavi gereksiniminin devlet has-
tanelerinden beklendiği çok geçmeden
fark ediliyor. Devlet hastanelennin sa-
ydannın ve yatak kapasitelennm ço-
ğaltılması baskılan, hem hizmeti alan
vatandaştan hem de hizmeti veren he-
kimden gelmeye başlıyor. Çünkü bu
yataklar, var olan hizmet anlayışı ne-
deni ile doğal olarak kamu görevlısi
uzman hekimin özel çalışma alanına
giriyor. İvedi vakalar ve nüfuziu me-
murlar dışında bu yataklardan yarar-
lanacak kimselerin belirlenmemiş
olması, ister istemez seçme hakkını he-
kime bırakıyor ve elbette ki özel hasta-
lar öncelik kazanıyor. Yatak ve perso-
nel sayısı için inceleme ve araştırmaya
dayalı planlann bulunmaması nede-
niyle hizmet yetersizliği açıkça belli
oluyor, tedavide öncelik kazanmanın
ne denli önemli olduğu giderek daha
iyi anlaşılıyor. Bu durum ise, bir yan-
dan hekimin kamu hizmeti yanı sıra
özel çalışma fırsatını giderek vazgeçe-
meyeceği bir hak ve alışkanbk olarak
görmesine yol açıyor, bir yandan da
Sağlık Bakanlığı dışındaki bazı kamu
kuruluşlannın ayn sağlık örgütleri
kurma girişimlerine neden oluyor.
Çünkü bu kuruluşlann personeli, hak-
lı olarak özel ödeme yapmadan önce-
lik kazanma isteği içinde bulunuyor-
lar. Özellikle kamu iktisadi kuruluşla-
nnın geniş kapsamü polivalan hasta-
neleri bu sıkıntı nederuyle ilk kuruluş
aşamalannı tamamlıyorlar ve günü-
mûzdeki örneklerlni yaratıyorlar.
Doğrudan genel bütçeye bağb kamu
kuruluşlannda da bu eğilim sonuç ve-
riyor. Milli Eğitim Bakanlığı sağlık
örgütü, belli başlı örnek durumunda.
Sağhk sisteıııiııiıı teşlıisi
hastabkteşhisinden de zor
HASTALIKLI SAĞLIK
S İ S T E M İ M İ Z
GÜNDÜZ İMŞİR
— ı —
"Her gün yüzlerce kişi, saatlerce po-
liklinik İcapılannda bekliyor..." "Dok-
tor var, çalışma odası yok. Doktor
var, yardımcı sağlık personeli yok, ba-
zen de doktor yok..." "Hasta sahibi,
sedyeyi kendi taşımak zorunda..."
"Saatlerce bekleyen hasta, muayene
olma fırsatını bulabiliyorsa, kendisine
aynlan sadece bırkaç dakika..." "En
basit reçetenin karşılıgı bile asgari üc-
rete yaklaşıyor. Çoğu zaman da aşı-
yor. llaç, halkın alım gücünü çoktan
aşmış. Kutusu 50-150 bin lira olan ilaç-
lar reçetelerden eksik olmuyor. Sonra-
sı eczanelerde secilen ilaçlar, tek tek
alınan ilaçlar ve taksitle ilaç satışla-
n..." "Alacağını bir türlü denkleştire-
meyen SSK... llaç üreticileri ve ünıver-
site hastaneleri tarafmdan boykot
edilen SSK..." "İlkokul gjbi açılan üp
fakülteleri hâlâ son bulmak bilmi-
yor..." " Tıp eğitiminde, giderek kali-
tenin düşmesi, eğitimde yıllardır stan-
dardizasyonun sağlanamaması..."
"Yılda üp fakültelerine alınan 5 binin
üzerinde tıp öğrencisi... Hâiâ ısrarla
hekim eksikliğinden bahseden
DPT..." "Mezuniyet sonrası eğitimin
yokluğu, uzmanlık eğitimi konusunda
programsızlık, denetimsizlik..."
"Doktordan doktor gjbi, uzmandan
uzman gibi faydalanmasını bir türlü
becerememek..." "Tayin isteyen, fakat
kadro olmadığı için tayin edilemeyen
doktorlar..." "Sadece poliklinik hiz-
metinde çahştınlan cerrahlar, uzman-
lar..." "Kamu sağbk hizmetinde fazla-
lık gibi bakılan diş hekimleri, eczacı-
lar..." "Her yeni gelen sağlık bakanına
göre yeniden belirlenen sağbk politi-
kalan..." "Sadece çekim hizmetinde
kullanılan diş hekimleri..." "Koruyu-
cu ve tedavi edici hizmetlerin unutul-
ması..." "Ülkenin dört bir yanına
dağılmış sağbk ocaklannın aletsiz,
ekıpsiz çabşan içler aası halı..." "De-
netimsiz hastaneler, laboratuvarlar,
muayenehaneler..." "Hasta yatakla-
nndan, altyapı eksıkliği nedeniyle an-
cak yüzde 40-50 oranında faydalanıla-
bilmesi..." "Parasını venrscn hizmet
alırsın görüşünün ağır basması..."
"Üç ay sonrasına venlen ameb'yat ran-
1
YATJUÛJ TBMVİ KURÜMJIRMN KUNJLUŞUUM GÜREMâUM
Sağhk Bakanlığı %51.94
.983 johndan bu yana 8
sağlık bakanı değişmesine
rağmen milli birpolitika
oluşturulabilmiş değil. Tüm
dünya ülketeri '2000yılında
herkese sağhk' hedefine
ulaşmak ign hızlı adımlarla
ilerİerken, Türkiye'de
hastalıkh olan sağlık
sisteminin teşhis ve
tedavisinde tam bir kargaşa
yaşanıyor.
Diğer
%1.59
Tıp
Fakülteleri
0zel%3.12
SSK %15.88
devulan..." "Ameliyat olacak hastası-
na kan arayan hasta yakını. 'Ancak
kan verirsen kan bulursun' ilkelhği..."
İşte tüm bu göstergeler, ülkemizde
yaşanan sağbk sorunlannın en somut
kanıtı. Tüm dünya ülkeleri, "2000 yı-
lında herkese sağbk" hedefine ulaş-
mak için hızlı adımlarla ilerİerken,
ülkemizde sağbk sorunlan her geçen
gün biraz daha ıçinden çıkılmaz duru-
ma ginyor. Çünkü Türkiye'de hasta-
lıkh olan sağlık sisteminin teşhis ve
tedavisinde tam bir kaos yaşanıyor.
Yeni bakan, yeni politika
Sağbksız kentleşme, altyapı
eksiklikleri, çevre kirlenmesi. halkın
ekonomik gücünün zayıflığı, eğitim
düzeyi, kültürel faktörler, yetersiz ya
da dengesiz beslenme, kitle sporuna
gerekli önemin verilmeyişi, ülke sağlı-
ğını olumsuz yönde etkileyen ncden-
lerden bazılan. Aynca yeterb sayıda
yataklı kurumlann bulunmayışı, ko-
ruyucu ve ıyileştirici sağlık hizmetleri-
nin yetersizliği de ülke sağlığmı ciddi
boyutlarda tehdit ediyor.
Gerçekten de Türkiye, doktor-has-
tane-hasta üçgeni açısından iç kararü-
a manzaralar sergjbyor. 1983yıbndan
bu yana 8 sağbk bakanı değiştirirken,
hâlâ kendıne özgü milli sağhk poliü-
kasını oluşturabilmiş değil. Günü-
müzde yataklı tedavi hizmetlen. î>ağ-
bk Bakanbgı, Milli Savunma Bakanh-
ğı, SSK, iktisadi devlet teşekkülleri,
diğer bakanhklar, tıp fakülteleri, bele-
diyeler, dernekler, yabancılar, azmlık-
lar ve özel şahıslar tarafından verili-
yor. Sağlık Bakanlığı, 616 hastanesiyle
yataklı tedavi kurumlannda hizmetin
yüzde 51.94'ünü temsil ederken, SSK
da 103 hastanesiyle ve yüzde 15.88 ora-
nıyla ikinci büyük sağlık kuruluşu ola-
rak karşımıza çıkıyor. Tıp fakülteleri
25 hastane ve yüzde 13.11 oraniyla
üçüncü sırada yer alırken, Milb Sa-
vunma Bakanbgı 42 hastanesiyle ve
>üzdc I l.39oranıyla sağlık alanında
en çok hizmet verenler arasında yer
abyor.
Hastaneler, çok sektörlü bir yöne-
tim ve yapılanmaya sahip olmalan
nedeniyle aşın derecede merkeziyetçi
ve katı bir yönetim tarzını da berabe-
nnde getıriyor.
Sağjık hizmetlen bır cendereye do-
nüşmüş Türkiye'de. Cumhuriyetten
bu yana devlet bütçesinden Sağlık Ba-
kanbğı'na ayn.^n paylar incelendiğin-
de çoğu zaman Afrika ülkelerinin bile
gerisine düşüldüğü görülüyor. 1979 yı-
bnda bütceden sağlığa aynlan pay
yüzde 4.28'e ulaşırken, bu oran 1988'-
de 2.73'e, 1989'da 2.74'e, I990'da ise
4.12'ye yükseb'yor. Nüfusun sürekli
artışına karşm bu payın hep aynı oran-
larda seyretmesi hizmeti karşılamaya
yetmiyor. 1991 yılında bu oran yüzde
3.5'e düşerken, 1992 tarihinde en yûk-
sek rakam olan 4.72'ye ulaşıyor.
Sağlığa aynlan kaynaklann nasıl
kullanıldığı ise ülkemizin bir başka aç-
mazı. Çünkü inceleme yapıldığmda,
toplam harcama miktannın ancak
yüzde 2 kadannın sağlığı koruyucu ve
geliştirici hizmetlere aynldığı görülü-
yor. Yüzde 65 kadan birinci basamak
ayakta tedavi hizmetlerine aynlırken.
yüzde 33 kadan da hastane hizmetleri-
ne aynlıyor. Bu da sağlık sorunlan,
koruyucu hizmetlerle çözülebilecek
yapıdayken ülkemizde ancak kaynak-
lann yüzde 2'sinin bu amaçla kullanıl-
ması nedeniyle sorunlann biraz daha
büyümesinde önemli bır etken oldu-
ğunu ortaya çıkanyor.
Yapılan istalistıklere göre 1990 vılı
ıtıbanyla ülkemizde 1108 kişiye bır he-
kim, 5396 kişiye bir diş hekimi, 3552
kişiye bir eczacı ve 744 kişiye de bir
hemşire ile ebe düşüyor.
DPTnin 1985-1989 Beş Yılhk Kal-
kınma Programı'nda Sağhk Bakan-
bğı'na bağb yatakh tedavi kurumla-
nnda yatak kullanma oranı yüzde 50
ve daha az yatağı bulunan hastane ve
sağbk merkezlerinde yüzde 25-30 dü-
zeyjnde gösteribyor.
Ülkemizde sağbk göstergeleri ince-
lendiğinde özellikle kadın sağlığında
hazin bir tablo görülüyor. Yapılan son
istatıksei çabşmalar her 100 bin anne-
den 178'inin öldüğünü ortaya koyu-
yor. AT ulkelerinde bu oran 100 binde
10'u gecmiyor. Bir başka çarpıcı gös-
terge ise özellikle kırsal kesimlerde
kadınlann yüzde 24'ünün evde kendi
kendine doğum yaptığını belirliyor.
Yine her iki anne adayından bin kan-
sızbk problemi ile karşı karşıya kalır-
ken, doğum öncesi hekime gitme oranı
sadece yüzde 43 olarak karşımıza çıkj-
yor.
Hekimlerin dengesiz dağılımı
Nüfusumuzun üçte birinden fazlaa-
nı ise 0-14 yaş grubu oluşturuyor. Ül-
kemizde halen beş yaşın altındaki her
bin çoçuktan 78'i ölüyor. Ölüm ne-
denleri arasında ise gebelik, doğuma
bağlı nedenler, zatürree ve ishal başı
çekiyor.
Sağlık alanında en temel eksiklikler-
den bırisini de ülke çapında hekimle-
rin dengesiz dağıhmı oluşturuyor. 1988
yılı verilerine göre 36 bin 427 hekim-
den yüzde 57si üç büyük ilde toplan-
mış durumda. Bu şehirler İstanbul,
İzmir ve Ankara. Geri kalan yüzde
43'ü de 64 ile dağıhm gösteriyor. Istan-
bul'da 550 kişiye bir hekim düşerken,
Ankara'da 509, İzmir'de 660, Ağn'da
5264, Bitlis'te 5278, Kocaeli'n
de 2719 ve Muş'ta da 6060 kişiye bir
hekim düşüyor.
Bütün bu saydığımız göstergeler ışı-
ğında Türk halkının sağlığına kavuş-
ması için acil bir şekilde milli sağlık
politikasının oluşturulması gerckiyor.
AINKARA-ANKA
MÜSERREF HEKİMOĞLU
Adpamytekm ÇocuUan
Genç kuşaklar onu tanımaz belki. Benim kuşağım için
dünyaya pencere açan bir gazeteci Hikmet Feridun Es. Bir
resim, birkaç satırla renkli yolculuklar yapardık onunla.
içeriği sabun köpüğü türü yazılar da olsa başka ülkeleri, o
ülkelerde yaşayanları, Kızılderilileri, Eskimoları, sarıları,
karaları onun kaleminden tanıdım ilk kez. O yazıları izler-
ken bir gün birlikte çaiışacağımızı düşünemezdim. Oysa
Hayat Dergisi'nde güzel günlerimiz var. O günleri unuta-
mam. Hikmet Feridun Es teşekkürle andığım kişilerden
biri yıllar boyunca. Genç arkadaşlarımla konuşurken vur-
gularım duygularımı. Kimi zaman sorarlar bana. Bir kadın
gazeteci olarak güçlüklerle karşılaştın mı, o güçlükleri aş-
mak için neler yaptın. Bana biraz ters gelir bu sorular.
Belki de kuşağım nedeniyle. 1920lerde doğmuşum! Ço-
cukluğum Göztepe'de geçti, aydın bir çevrede. O çevre
Atatürk devrimleriyle yaşıyor! Genç kızlar okusun, her dal-
da çalışsın istiyor. Kadın devrimine, laikliğe, eşit hak ve
özgurluklere geniş bir bakışı var. Ben de kadın olmak so-
run yaratır mı sorusuna hiç takılmadan tırmandım yokuşu-
muza. Güçlükleri hiç düşünmedim. Güçlük her meslekte
var; kadınlar da, erkekler de yaşıyor. Gazeteciliğimin ilk
yıllarında çevremden destek gördüm her zaman. Başta
Vedat Nedim Tör, Şevket Rado, Şükrü Enis Regü, Rakım
Çalapala ve Hikmet Feridun Es beni yüreklendirdi ancak.
Sözleri, eleştirileri kalemimi okşadı, ıtici gücüm oldu. Mes-
lek sevgimi, coşkumu hızlandırdılar. Hayat Dergisi'nden
ayrılma kararımı da en çok Hikmet Feridun Es destekledi
galiba. Olümünü duyunca o günleri yeniden yaşadım, ye-
niden teşekkür ettim ona.
Birkaç yıl örtce bir gün yokuşta karşılaştık. Sevgiyle ku-
cakladı beni.
Seni izliyorum dedi. Mesleğimizi güzel yaşıyorsun, sev-
gini, coşkunu yitirmeden..
Mesleğimizi güzel mi yaşıyorum bilmem, ama sevgimi,
coşkumu yitirmedim gerçekten. Inancımı da. Yokuşumu-
zun serüvenlerini hayli kuşkuyla izliyorum. Ama daha
güzel yazılar yazmayı umut ediyor, daha güzel günlerin
gelecegine inanıyorum. Hiçbir görev serüven olamaz de-
ğil mi? Mesleğimizde serüvenleri aşacak, çöken, solan bir
dal yeni filizler verecek elbet. Yapay gündemlere son ver-
meden, ülkemizin gerçek gündemine, halkımızın beklenti-
lerine yöneimeden inandırıcı olmak kolay değil. Onca
renge, armağana karşın artmayan tirajlarokurlann uyarı-
sı bence. O uyarıyı iyi yorumlamak gerekir. Meslek kuru-t
luşlarına önemli görevler düşüyor. Her şeyden önce bir
!
özeleştirL
Değer yargılarının değişmesinden mesleğimiz de etki-
lendi kuşkusuz. Genelleme yaptlamaz ama, çok kişi için'
para en yüce değer artık! Milyonlar, transferler, masal türü
olaylar, ama ne getiriyor, ne götürüyor! Olanaklar dev bo-i
yutlara varıyor, ama mutluluk veriyor mu? Mesleğimde?
kırk yılı aştım, yokuşumuzun tarihini yakından yaşadım..
Kimler geldi, kimler geçti! Devler var, cüceler var. Dev bo-i
yutfarına karşın cüce çizgilere dönüşenler. Cüce olanakla-:
rına karşın soluğunu yitirmeyenler, güçlü soluklarıyla bel-:
leklerden silinmeyenler! Karamsarlığa düşünce onlarıl
düşünürüm ben. Savaşları, direnişleri umudumu yeşertir,
mesleğimızın özelliğini ve güzelliğini duyurur bana. Onlar •
varsa başkaları da olacak diye sevinir, doğrulurum, yürek-
lenirim. Çöküntülerde yeni yapılanmalar beklerim. Yitik;
düzeylere yeniden ulaşmayı düşlerim. •
Elbet değer yargıları değişecek bir gün! Bu erozyon du-'
racak, çarpık politikalar doğrulara yönelecek, köşeyi dön-
mek başarı olmayacak, genç kuşaklar evrensel değerlere
yönelecek, mutluluğun gücünü o değerlerde arayacaklar.
Yazımı bitirmeden postadan bir mektup. Adramyteion
Çocukları ndan.
Adramyteion Çocukları kim derseniz, Körfez'deki okur-
larım, ören'deki genç dostlarım. '
Anfk çağda ören'in adı Adramyteion. Daha önce de;
yazdım bir kaç kez; savaşlar uzayınca bilgeler burada bu-;
luşuyor, barışı konuşuyorlar, savaş koşullarını barışadön-;
dürmek için uzlaşmaya varıyorlar. Adramyteion Çocukları;
da şöyle diyor mektupta: ;'
- ikı bin dört yüz yıllık geçmişimiz var. Oysa geleceğimtz;
kısa görunüyor, kararıyor giderek. Insanlar çıkarları uğru- <
na doğayı ve kültür varlıklarımızı mahvediyorlar. Bizler bu •
hoyrathğa son vermek, doğamızı, kültür varlıklarrmızı ko-|
rumak istiyoruz. Barış içinde yaşamayı özlüyoruz. Zeytin-Î
likler kesilmesin, deniz kararmasın, çevre kirlenmesin!
istiyoruz. Köşenizde duyurur musunuz? !
İşte duyuruyor, Adramyteion Çocuk'an'nı umutla selam-;
lıyorum. ören'de barış söyleşileri yapmak, Ege'nin mavi;
sularını kucaklamak özlemiyle. j
Rio'daki çevre toplantısına rastlayan günlerde böyle bir j
sesleniş çok umutlandırdı beni. ;
Adramyteion Çocukları her yerde ve her dalda var! Kuş-'
kusuz yokuşumuzda da..
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Osmanlı donan-
masında kullanılmış
kadırga türünden bir
savaş gemisi. 2/ Pla-
tin üzerine, bir dizi
elmas ya da pırlanta-
dan oluşan gerdan-
lık... Bir nota. 3/ Ki-
mileri uğur sayar...
Ince kum ve çimen-
toyla yapılan düzgün
döşeme sıvası. 4/ İç
sıkıntısı... Boru sesi.
5/ Hicap... Kıbrıs'ın
Yunanistan ile bir-
leşmesi dileğini be-
lirtmekte kullanılan siyasal terim. 6/
Almanya'da bir sanayi bölgesi...
1961-1967 yılları arasında Istanbul'-
da yayımlanan haftaiık siyasi dergi.
7/ Osmiyum elementinin simgesi...
Uzakbk işareti... Uygun, tıpatıp ge-
len. 8/ Kaba dikiş. 9/ Istanbul'un bir
semti.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Venedik gondolculannın söz ve
müziği önceden yazılmadan, içlerin-
den geldiği gibi söyledikleri şarkı. 2/ Bir renk... Bezekçilikte kul-
lanılan yeşil ve pembe daJgalı bir çeşit sedef. 3/ Talih... Akım
şiddeti birimi kiloamperin simgesi. 4/ Pamukkale örneğinde ol-
duğu gibi, kaynak sulannın yığdığı genellikle kalker tortu. 5/
Kök ya da soy bakımından... Güney Amerika'daki dağ sırası.
6/ Yüz, çehre... Yemekli eğlence... Yapısına girdiği sözcüğe "iki,
çift" anlamı katan yabancı önek. 7/ Sakat kimse. 8/ II. Abdül-
hamit'in sürgüne gönderildiği Selanik'te ikamet ettiği köşkün
adı. 9/ Eski Mısırhlann kutsal saydıkları ökıiz... Süs için yapıl-
mış giysi kıvnmı.
"Yaruun Dûnyaaında
Yaruun Dünya»ı İçin Eğitim''
ve OKUL FUARI
19-21 Hazlranda, hergün0:00/20:00ara*
HERSEVİYEDESEÇKtN AVRUPA OKULLARI
ARASINDAN SİZE UYGUNUNU SEÇİN
THE MARMARA İSTANBUL OTELt
FUAR MERKEZİ (&kl TOYAP)
TAK8İM
EYLÜL FUARI fÇtN
BÜXÎİ: PANAJAN8
27SMH8