Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 HAZİRAN1992CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Suttanahmerte
şarakşam
• K iiltür Servisi- Eminönü
Beledıyesi'nce tarihi
Sultanahmet Meydanı'nda
21 haziranpazargünü bir şiir
akşamı düzenleniyor.
Mehmet Akif Ersoy
Parkı'nda saat 19.00'da
başlayacak plan şiir
dinletisine, İstanbul, Ankara
ve İzmır'den 22 şair kaülıyor.
Hüsamettın Küçük ve
Muharrem Akgün'ün de
müzâkleri ile katılacaklan şiir
akşamında yer alacak
şairlerden bazılan şunlar:
Küçük İskender, Ahmet
Telli, Can Yücel, Sunay
Akın, Süha Tuğtepe, Önder
Kızılkaya, Hamdi Gedik,
Nurullah Kadirioğlu, Ayten
Mutlu, Mustafa Doğan.
Edebiyatçılara
onur ödülü
• Kültür Servisi-
Edebiyatçılar Derneği'nin,
Ankara Büyükşehir
Belediyesi'nin katkısıyla
dûzenlediği törenleyazın
ustalanna onur ödülü
verilecek. Ankara-Altınpark
Belediye Evi'nde yann saat
20.00'de başlayacak olan
törende. Cevdet Kudret,
Fazıl Hüsnü DağJarca, Aziz
Nesin, Melih Cevdet Anday,
Cahit Külebi, Samim
Kocagöz, Sabahattin Kudret
Aksal ve Yaşar Kemal'e
onur ödülü altın madalyası
verilecek. Gecedeaynca,
Ancy ra Oda Orkestrası'ndan
dörtlünün(Esra Gökpğlu,
Turan Kuliev.TubaÖzkan,
Zeynep Değer) sunacağı
konser de izlenebilecek.
Saltuk'un yeni
kaseti
• Kültür Servisi- Rahmi
Saltuk'un son iki bestesini
içeren "Dağlanna bahar
gelmiş memleketimin" adlı
kaseti yayımlandı. Tüm
eserlerin ilk kezolarak
orkestra eşliğındeçoksesli
olarak seslendirildiği kasette,
Dağlanna bahar gelmiş
memleketimin, Çeşm-i
siyahım, Hadı gülümse,
Çökertme. Kara erik çağala,
Kandan kına yakılmaz,
Odam kireçtir benım, Sıvas
ellerindc sazım çalınır,
Dersim ve Böyle ikrar ile"
adlı eserler yer alıyor.
Tûrkçe konuşan
bakanlar
• Kültür Senisi-21
hazıranda Karaman'da
gerçekleşecek olan "Dil
Bayramf etkinlikleri
çerçevesindc düzenlenen,
Birinci Türk Kökenli Uluslar
Kültür Bakanlan Toplantısı
bugünsaat 10.00'daTarabya
Oteli'nde başlıyor. İki gün
sürecek olan toplanüya,
Kültür Bakant Fikri Sağlar
başkanlık edecek.
Türkiye'nin yanı sıra
Kazakistan,KKTC,
Azerbaycan ve Özbekistan
kültür bakanlan ve ilgililer
katılacak.
Çizgi Filmciler
Dernegi
• Kültür Servisi- Türk Çizgı
Filmciler Derneği kuruldu.
Tonguç Yaşar, Erim Gözen,
Cemaj Erez, Ateş Benice,
Tunç İzberk. Meral Erez,
Orhan Büyükdoğan ve
Dervış Pasin tarfından
kurulan derneğın amacı.
Türk çizgi filmciliğıni
geliştırmek, uluslararası
düzeye ulaştırarak dünya
çizgi film pazannda yer
almasını sağlamak.
SİNEMAATİLLA
'Beşikteki El' Amerikan gerilim sinemasının tipik bir örneği
Amerikan i yine tehlikede!
Beşikteki El (The Hand that
Rocks the Cradle) / Yöneîmen:
Curtis Hanson / Senaryo:
Amanda Silver / Görûntü: Ro-
bert Elswit / Müzik: Graeme
Revelll Oyuncular: Annabella
Sciorra, Rebecca de Mornay,
Matt McCoy, Ernie Hudson,
Julianne Moore, Madeline
Zima I Bir Wamer Bros (Holly-
wood Pictures) yaptmı.
Amerikan ailesi yine tehlikede! Gerçi
çok tipik bir Amerikan ailesi değil bu...
TV izJemiyor, pop müzik yerine klasik
dinliyor. Ama bu denli "tipik" olma,
sonuç olarak temel olguyu değiştirmi-
yor. Karşımızda birbirlerini seven, ço-
cuklanna düşkün, amansız bir iş reka-
beti icinde yaşayan, tüketimi seven bir
genç kan-koca vardır.
Tehlike, hiç beklenmedik bir yerden
geliyor (Gerçi bu "şiddet toplumu"nda
her yerden her şeyden gelebüir). Bir
ikıncı çocuk bekleyen kadın, kendisini
muayenesi sıraanda "cinsel taciz"de
bulunan doktorunu şikâyet ediyor.
Olaylar çorap söküğü gibi gelişince
doktor kendini öldürüyor. Geride hem
kocasını hem de geçirdiği şokla bebeği-
ni kaybeden, bu arada dengesını de bi-
raz yitiren güzel bir kadın bırakarak...
Ve işte bu kadın, bir "dadı" kimliğiy-
le ailenin yanına, bağnna girecek ve
önce çocuklara yöneltir gibi olduğu
tehlikeyi, sonralan kadına, giderek tüm
aileye yöneltecektir.
HoUywood'un oldukça evrensel
kılmayı bildiği Amerikan ailesinin teh-
like altında olduğu kimbilir kaçıncı
film bu! Genç yönetmen Curtis Han-
son, fılmin başlannda doktorla ilişkili
matik biçımde ilerüyor. Ve gerilim sine-
masına doğrusu pek unutulmayacak ye-
nilikler armağan etmiyor.
Yine de oldukça ilginç birfilmbu...
özellikle senaryo yazannın da kadın ol-
masından kaynaklanması olası biçimde,
bir "kadın filmi." Filmin erkek kahra-
manı, 3 kadının odak noktası olan
yakışıklı koca, yakışıklılığıyla orantıb
bir işleve kavuşamıyor. Üstelik en dra-
matik bölümde, senaryo yazan tarafın-
dan iyice sakatlanarak "devre dışı" bı-
rakılıyor.Ve karşımızda 3 kadın kalıyor.
Farklı kişiliklerde, tam işlenmemiş de
olsa ilginç psikolojik niteüJder taşıyan 3
kadın... Hayatta en başanlı, kişilik ola-
rak da en dengeli gözükeni, iş kadını
Marlene, bir yerde öyküyü terk ediyor.
Ve evine kol kanat germiş Claire'le sap-
lantı haline gelmiş bir intikam peşinde
koşan Peyton'u karşı karşıya bırakıyor.
Bu "ölümcül karşılaşma", dogrusu
oldukça etkileyıci.
İki kadının da gerçek anlamda birer
dramı, onlan çok iyi anlamamızı, gide-
rek sempati duymamızı gerektiren birer
öyküleri var. Giderek Peyton'un çılgm
davranışlanmn yeterince inandıncı bir
mazereti bile mevcut.
Bu bağlamda, her şeyleriyle farklı bu 2
kadının çatışmas, fiîmi yeterince ilginç
kılıyor denebilir.
Bu rollerde Annabella Sciorra ve Re-
becca de Mornay gibi yetenekli 2 oyun-
cunun varlığı, filmin başlıca kuıtanası.
özellikle Roger Vadim'in "Ve Allah
Genç yönetmen Curtis Hanson'ın nnzasmı taşıyan filmde, Annabella Sciorra ve Kadını Yarattı"snın ikinci çevirimi,
Matt McCov fdmin başrol ovunculan arasında. tki oyııncu, mutiuluğu tehlikeye "Runaway Train", "Alev Kapanı" gibi
dûşencifticanlandınyor. " fılııuerdetotürlü kendini gösterememiş
-*~ r J
olan Rebecca de Mornay ın Peyton a
kileyici, ancak bu etkisi mekanık bıçım- verdiği, kınlganlıkla delilik arasında bir
de sağlanmış bir film bulacağız.
Gerçekten de öyle oluyor. Film, ge-
nelde hep beklenen yönde, öngörülebile-
cek gelişmelerle, güvenli, ama biraz oto-
tüm gelişmeleri 4-5 sekans içinde alabil-
diğine özlü ve kısa biçimde vermeyi bili-
yor. Bu "başan" aynı zamanda filmin
genel yazgısını da saptıyor: Karşımızda
biraz TV tekniğiyle anlaülmış, elbette et-
yerierde duran kimlik, dogrusu insana
parmak ısırtacak cinsten. De Mornay
da anlaşılan artık sinemasal düşlenmi-
zin yüzleri galerisinde yer alacak!
KlausKinski
Paganini miydi?
Kültür Servisi - Klaus Kinski,
parlak bir karakter oyuncusu,
yorulmak bilmez bir "kadın
avcısı" ve yüksekten atıp bö-
bürlenmeye bayılan bir adam-
dı. Niccolo Paganini de parlak
bir kemancı, yorulmak bilmez
bir "kadın avcısı" ve yüksek-
ten atıp böbürlenmeye bayılan
bir adamdı. The European'-
dan Eric Hansen, gecen yıl
ölen Kinski'nin Almanya'da
yeni yayımlanan "Paganini"
adlı kitabıyla ilgili yazısına
böyle başlıyor ve soruyor: Pe-
ki, Niccolo Paganini'nin ruhu
Klaus Kinski'nin bedenine mi
gjrmiştı?
Uzun süre ucuzfilmlerderol
alan, daha sonra ünlü Alman
yönetmen NVerner Herzog'un
"Aguirre, Tannnın Gazabı",
"Nosferatu", "Fitzcarraldo",
"Yeşil Kobra" gibi fılmleriyle
birinci sınıf oyunculuğa yükse-
len Klaus Kinski, ölümünden
sonra yayımlanan "Paganini"
adlı kitabında bedeninde Pa-
ganini'nin ruhunu taşıdığmı
ileri sürüyor.
Nastasya Kinski'nin babası
Klaus Kinski, Paganini'yi
"keşfeder keşfetmez" Italyan
keman virtüozunu bir filmde
oynamaya karar verdi. Ne var
ki, Kinski'nin hem yönettiği,
hem oynadığı film tam bir ba-
şansızlıkla sonuçlandı. Kinski,
bir yandan da, Paganini'yi be-
yazperdeye aktarma tutkusu-
nu ve mücadelesini anlatan bir
kitap yazdı.
Kinski, kitabının başında
Paganini'den "kadınlann şe-
hevi düşlerine hükmeden şey-
tan" diye söz ediyor. Ama The
European'ın yazan Eric Han-
sen'e bakıürsa, kitap Paga-
nini'yi değil, Kinski'nin kendi-
sini anlatıyor. Cinselliğın
kolayca pornografiye dönüş-
tüğü kitap, Kinski'nin akıl
almaz abartmalanndan geçil-
miyor: "Gala gecesi film bitti-
ğinde seyirciler tam iki saat
ayakta alkışladılar."
Hansen'e göre, ashnda ki-
tap, ne Kinski'nin filminin
öyküsü ne de Kinski'nin bü-
yük kemancıya olan tutkusu-
nu anlatıyor. 330 sayfalık ki-
tap, Kinski'nin dostlannı ve
düşmanlannı ya dafilmdePa-
ganini'nin oğlu rolünde oynat-
tığı oğluna duyduğu sevgiyi de
anlatmıyor. Klaus Kinski'nin,
ölümünden sonra yayımlanan
"Paganini" adlı kitabı, oku-
yanlann belki de bir daha
"unutamayacaklan" abart-
malar ve böbürlenmelerle Kla-
us Kinski'nin kendisini betim-
liyor.
"Türk Sinema, Video ve Müzik Yapımlan Yasası"na doğru
Pornografi ve erotizm arasındaki ince aynmKültür Bakanhğı'nın hazırlattığı yeni
"Türk Sinema, Video ve Müzik Yapımlan
Yasası" tasansı, bakanlığın önem verdiği ve
önümüzdeki günlerde Meclis'ten geçirmek
için uğraş vereceği bir tasan. Bu tasanmn
"olgunlaşmış" biçiminin bile bize kimi
kaygılar verdiğini ve bu konuda yaza-
cağımızı belirtmiştik.
Yasanın "amaç maddesi" olan Madde
1 'de yapılan değişiklik, öncelikle çok olum-
ludur. Yasanın amaçlan, bu maddeyle ger-
çekçi biçiminde geüştirilmekte, "sinema, vi-
deo ve müzik sanayünin kültürel kalkı-
nmamıza katkıda bulunmasını sağlamak"-
tan "yapıt sahibi ve yapıma haklannı koru-
maya", "sinema ve müzik sanatlannın geliş-
mesini özendirmek"ten "mevcut sinema sa-
lonlannın gelıştirilmesini ve yenılerinin açı-
lmasını desteklemeye" kadar önemli hedef-
ler yaraülmaktadır.
öte yandan yasa, "yapım", "yapıt" ve
"taşıyıcı" kavramlanna, cağdaş teİcnolojiyle
bağlantılı daha olgun tanımlamalar getır-
mekte ve sinema, müzik alanlannda getırdığı
"kayıt ve tescil" olaylanna verdiği önemle,
sanatçılann haklannı korumak ve ülkemiz-
de de, telif haklanm uluslararası düzeyde gü-
vence alüna almak konusunda önemli ad:-
mlar atmaktadır.
Yasanın en çok tartışmaya açık (ve büyûk
tartışma açacak) yanlan, bizce denetimle il-
gili olanlar ve teleyizyon alanına müdahale-
de bulunanlardır. Öncelikle, "sansür" dedi-
ğimiz ve yıllar yıb Türk sinemasının başbela-
lanndan biri olan, ona çağdaş ülke sorun-
lannı gerçekçi biçimde ele alma fırsatı ver-
meyen, sinemamızı bir korkular, kaygılar,
dolayısıyla bir şablonlar, kahplar sineması,
toplum gerçekkrinden uzak bir "süs bitkisi"
halıne dönüştüren denetimin temelde kalk-
masına, olsa olsa sevinilir.
Ancak denetimin yerini alan "sınıflandı-
rma" olayı, kuşkusuz tartışma yaratacaktır.
Çünkü fılmler, "pornografi ve şiddet öğeleri
dikkate alınarak" 4 gruba aynlmakta, yaş
sınıflamalan getiren 3 gruptan sonra "smı-
flandırma dıa" olarak nitelenen 4. grup yer
almaktadır. Örneğin ABD'deki "X sınıfi"na
tekabül eden bu sınıftaki filmler, isteyen ye-
tişkinler (18 yaşından büyükler) tarafindan
görülebilir. Ancak bu türfilmlerde"kamuya
açık afiş, lobi ve öteki reklam malzemesinde
fotoğraf kullanmak" yasak olduğu gibi tüm
filmler için konan "kayıt ve tescil ücreti", bu
filmler için sabit 25 milyon TL gibi yüksek
sayılabilecek bir düzeye çıkartılmakta, ayn-
ğer sınıflan aşıp 4. sınıfa dahil edilmesi, bu
tür filmlerin gösterimine çok ciddi bir darbe
vurabilecektir. Aynı biçimde, pornografi ile
erotizm arasındaki ince aynm da acaba sını-
flandıraıa kurulunda yer alan üyelerce yete-
rince gözetilebilecek mi? "Porno film" dedi-
ğimiz ve sırf seks olayını sömürü olarak kul-
lanan filmler, genelde hemen belli olur:
Dahajeneriğinden, tekniğinden, oyunculan-
ndan veya ışıklandırmasmdan... Ama örne-
ğin "Paris'te Son Tango", "La Luna",
"bir yapımm sinema, video ve televizyon
gösterimi için kayıt ve tesciUeri ayn ayn
yapılır" diyor. Bu ve benzeri maddeler, müt-
hiş bir "tescil bürokrasisi" yaratacak. Türki-
ye özel ve resmi TV'lerinde şu anda yılda ne-
redeyse 5000'e yakın film gösterildıği düşü-
nüldüğünde... Aynca, tüm televizyon kanal-
lannda gösterilecek filmlerifl de değerlendir-
me kurumlan önüne gelmesi gerekiyor.
Çünkü, açıkça belirtilmiyor, ama "Sını-
fİandırma kurulunca 18 yaşından küçükle-
• Kültür Bakanlıâ'nın
Meclis'ten geçirmek için
uğraş vereceği "Türk Si-
nema, Video ve Müzik
Yapırnlan Yasası"nın en
çok tartışmaya açık yan-
lan, denetim konusu ve
televizyon alanına mü-
dahalede bulunanlar.
Kültür Bakanı Fikri
Sağlar'm 9 haziran salı
günü Topkapı Sarayı
Mecidiye Köşkü'nde
dûzenlediği kahvaltılı
basın toplantısında, ko-
nuyla ilgili yasa tasansı
tartışıldı.
kurulacak sinema fonuna aktanlmak üzere
kesilmektedir. Batıda da, "isteyen, yetişkin
olmak kaydıyla, istediğini seyretsin" den-
mekte, ancak özellikle pomofilmlereyüksek
vergilendirme getirilmektedir. Ancak, şidde-
tin sömürü mü, yoksa sanatsal amaçla mı
kullanıldıği hep t"rüşmaya açık olagelmiştir.
Örnekse, Sam Peckinpah'ın fılmlerinin veya
Batı'da kimi eleştirmenlerin yere-göğe ko-
yamadığı "Terminator", "Predator" türün-
den çağdaş teknoloji ağırlıklı yapımlann di-
"Henry ve June" vb. çağdaş erotizm klasik-
len, bu madde uygulanırsa ülkemizde getiri-
lip gösterilebüecek mi? Üstelik bu "sınıf'a
sokulan filmler, gerçekten ağır koşullara
tabi tutuluyor. Bunlardan hem 5 milyon ye-
rine 25 milyon kayıt-tescil ücreti alınması
hem de yabana filmlerden kesilen yüzde 10
sinema fonunun yüzde 50'ye çıkanlması, bir
tür "çifte ceza" değil mi? Ve bu yanıyla,
yann yüksek mahkemeden dönme şansı
içermiyor mu? öte yandan, yasa tasansı,
rin göremeyeceğine ve smıflandırma dışı kal-
masına karar verilen filmler, televizyonda
ancak gece saat 24.00'ten sonra gösterilir"
deniyor. Bu durumda, bunca filmi, hem de
kimi zaman son dakikada yetiştirikbilen TV
programcılığı koşullan dahilinde kim, kaç
kurul izleyip değerlendirebilecek?
Bu arada, daha da genel biçimde, yasanın
TV alanına ciddi bir müdahalesi söz konusu.
Yasa "Bütün TV kanallannda gösterilen
yerlı-yabancı sinema filmlerinin arasında
gösterilecek reklam filmleri gelirlerinin
%50'sini sinema fonu geliri olarak alıyor.
Ancak saat 24.00'ten sonra gösterilebüecek,
"Smıflandırma dışı filmlerin her yayınından
10 milyon TL" ve "Bunlarla ilişkili reklam,
klip ve duyurulann her yayımlanmasından'
500.000 TL"abyor.
Ashnda tüm bunlar, olumlu, giderek ge-
rekli şeyler. Televizyonculuğun çekincesizce,
görece olarak az paralarla yağmaladığı film-
ler ve büyük zarar verdiği sinemacıkk alaıv
lannda biraz daha yüksek bir bedel ödemesi
elbette gerekiyor.
Ancak, bu alanlan temelden düzenleyecek
bir "TV yasası" henüz ortalarda yokken ve
hükümet, bu yaşamsal yasanın çıkan-
lmasını, kimbilir hangi baskılar altında sü-
rekli ertelerken, sinema-müzik yasasmın bu
maddeleri Meclis'ten geçebilecek mı? Ger-
çekten kuşkuluyum.Tasannın üzerinde
daha uzunboylu durulabilir. Tasan, genelde
Türk sinemasına ciddi bir "fon" sağlamak,
meslek alanını düzenlemek, sanatçı-emekçi
haklannı korumak vb. alanlarda iyi nıyetle
ve olumlu yaklaşımlarla doludur. Ancak,
aynntılara girmeden, şu genel doğruyu be-
lirtmek isterim: Batı'da sinema (özellikle
ABD-dışı ulusal sinemalar), toplumda varo-
lan tüm mali kaynak olanaklannın. tüm
yardım, destek. üretim mekanizmaiannın
harekete geçirilmesi, birfilminfinansmanı
için sayısız resmi ve özel kurumun katkıda
bulunmasının sağlanması. film üretim işinin
çok çeşitli düzeylerde yoğun ve karmaşık bir
"seferberlik" biçiminde algılanması ile ya-
şamını sürdürebiliyor. Bir Batıfilmininjene-
riğinde yer alan "yapımcı" adlan artık çeşitli
kurumlar, TV kanallan, yerel ve merkezi yö-
netim katkılan ile kolayca 10-15 ada yükse-
len bir liste oluşturuyor. Bu karmaşık ve çok
dallı üretime destek mekanizmalan harekete
geçirilmedikçe, Türk sinemasının film üreti-
minin gerçekten canlanması ve sorunlann
çözülmesi kolay olmayacak. Bu tasan elbet-
te geçmeli, yasalaşmalı. Ama galiba aal iş
ondan sonra başlayacak.
Sinema yazarlan bu yıl 'Aşk
Üzerine Bir Film'i seçti
Sinemayazarlan
aşktan yana 20.ULUS
î S T
E S
LARARASI
A N B U L
T î V A L İTürkiye'de yazan bir avuç si-
nema yazan olarak bir araya
gelip mevsimin filmlerini ve sa-
natçılannı seçmemiz. 1970'lerin
başına dayanan bir gelenek. 12
Eylül'den sonra kapatılan der-
neğimizin yokluğuna karşm,
bunu yıllardır sürdürdük.
Ancak, örgüt varolsun veya
olmasın, bu işi yıllar yılı hiç ak-
satmadık. Böylece, festivallerin
tersine, Türkiye'de gösterime
çıkan tümfilmlerve yerli filmler
konusunda, katkıda bulunan
tüm sanatçı ve emekçileri göz
önüne alan "global" bir secim,
20 yılı aşkın süredir varoldu.
Bu yıl da 15 eleştirmen arka-
daş yine bir araya geldik. Sungu
Çapan,HayriCanergibi "emek-
tar" meslektaşlanmız hastaydı.
gelemediler (Şifalar diliyoruz.
Aman iyileşmeye bakın, zaten
öyle azız kü). Gelenler arasın-
da son bir-iki yıldır özellikle
Sinema Gazetesi, Antrakt,
2000'e Doğru vb. dergilerde
yazmaya başlamış gencecik ar-
kadaşlanmız da vardı.
Sonuçlan ise şaşırtıcıydı. Ya-
ni şaşırtıcı düzeyde iyiydi de-
mek istiyorum. Genç-yaşb tüm
arkadaşlar, elbette kışisel se-
çimler, yönelişler içeren listele-
riyle genelde özgün ve kişilikli
bir sinemayı desteklemiş; cilah,
parlak, ama kof yapıtlara yüz
vermemiş, kafa ütüleyen ve Ba-
tı kaynakh eleştiri cümlecikle-
riyle desteklenen 'promosyon"
edebiyatına kulak asmamışlar-
dı. Yoksa 10filmliklistede "Ku-
zulann Sessizliği" ve "Ak-
deniz" gibi Oscar'lanyla ortalı-
ğı ayağa kaldıranfilmlerinveya
"Sevgili" gibi inanılmaz biçim-
de şişirilmiş balonlann yer al-
maması nasıl açıklanabilir?
Sinema, ticari kitle fılmleriy-
le, özgün yaklaşımlanyla, kişi-
likli deneyimleriyle bir bütün-
dür. Ticari filmleri de, Oscar
veya Cannes gibi yankı yapan
ödülleri de yadsımadan, eleştiri
ve eleştirel seçim işinin başka
yapıda bir iş, farklı bir işlev ol-
duğunu anımsatmama izin ve-
rin. Türk sinema yazarlan, bu
yıl da bu farklılığın çok iyi bilin-
cinde olduklannı gösteren bir
seçim yaptılar, onurlu bir sınav
verdiler.
ATATT RK KlTTTTt MERKEZİ
AYA IRIM
Büvük Salon Konser Salonu
AÇIKHAVA
TTYATROSlî
İSTANBUL
DEVLET SENFONİ
ORKESTRASI/
FRANKFURT
AKADEMİ KOROSU
(20 00)
e •=
İSTANBUL
DEVLET TARİHİ
TÜRKMÜZİĞİ
TOPLULUĞU
Ahmet Özhan
(18.30)
İSTANBUL
DEVLET SENFONİ
ORKESTRASI/
FRANKFURT
AKADEMİ KOROSU
(18.30)
YURİBASHMET
ve
TOPLULUĞU
(18.30)
SMIETANA - POLONYA
CAZ TOPLULUĞU
(21.30)
DEVLET
HALKDANSLARI
TOPLULUĞU
(21.30)
Michelle Pfeiffer, Kedi Kadın rolünde.
"Batnıan'iıı tanıtınıına 100 milyon dolar
İlk "Batman" fılmi bütün dünyada 251 mıKon dolar gelırgetır-
mişti. Bu arada, tişörtleri, gıda ürünlerinı. oyuncaklan kapsa-
yan "Batman" tıcaretinden de 500 milvon dolar gelir sağ-
İanmıştı. Şu sıralar, filmin devamı "Batman"in Dönüşü' ABD
sinemalannda gösterilmeye başlandı Filmde Batman'i Mic-
hael Kcaton, Kedi Kadını Mıchcllf PfeifTer Penguen'i ıse
Danny DeVitooynuvor Filmin valni/^a tanıtımı ıçın lOOmil-
1
von dolar harcandı