Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS1992 PERŞEMBE
16
BURASITURKIYE
HALUK ŞAHtV
Düşünceler Nereden Gelir?
Herkes kendisinin iyi düşündüğünü sanır.
"Güzel değilim", "Boyum kısa", "Gücüm yok" türünden
yakınmaları sık sık duyarız da "Kafam çalışmıyor, iyi düşü-
nemiyorum" türünden bir yakınmayı hemen hiç duymayız.
Düşünmekten kolay ne var değil mi? Akciğerlerin hava-
dan oksijen alıp karbondioksit vermesi gibi insan beyni de
-^çevreden duyumsamalar alıp düşünce üretiyor nasıl ol-
.*^sa...
. • Oysa bu benzetmede olduğu gibi düşünce sanılan şey
; etki-tepki olayından yukarı düzeylere pek çıkmaz. Insantn
içinde bulunduğu durumu aşmasına yarayacak türden öz-
gün düşünce yaratmak ise zor iştir: Zekâ, eğitim, disiplin
ve ortam ister. Örgüt ister, para ister.
Bu, bireyler için olduğu kadar toplumlar için de doğru-
dur. Toplumların da üretici ve özgün düşünce üretebilme-
leri için "düşünmek için örgütlenmeleri" gerekir. Bunu
başaramayanlar el yordamıyla, oraya buraya toslaya tos-
laya bir yerlere varmaya çalışır, sık sık kaybolurlar.
llham perisiyle biryere kadar gidersiniz. Sonra afallayıp
kalırsınız.
Başbakan Süleyman Demirel'in Asya'daki Türk cumhu-
riyetlerine yaptığı geziden sonra "Kafam karıştı" demesi,
biraz da Türk toplumunun düşünmek için örgütlenmiş bir
toplum olmamasının sonucudur.
Ne kadar iyi düşündüklerini sanırlarsa sansınlar, düşün-
mek için örgütlenmemiş kişi ve toplumların sık sık kafalan
karışır.
• • •
Türk toplumunun düşünsel üretim açısından geri kalma-
sının nedenlerinden birisi, düşünce özgürlüğünün yasa-
lar, toplumsal ve kültürel tabularla kısıtlanmış olmasıdır.
özgür düşünce yollarının önüne konmuş "Dur", "Sağa
sap" "Resmi araca yol ver", "ötesine geçme" türünden
komutlar, ülkemizde karayollarına konmuş trafik işaretle-
rinden çok daha başarılı olmuştur. Düşünce tayfımız dara-
cıkkalmıştır.
Son yıllarda bu türden sınırlamaların yıkılmaya başla-
ması gelecekteki düşünme kapasitemiz açısından umut
verici bir gelişmedir. Eskiden duyduğumuzda dudakları-
mızı uçuklatan görüşleri artık açıkça tartışabiliyor, kafamı-
zın derinliklerindeki karanlık, tozlu odaların pencerelerini
açıp aydınlatıyor, havalandırıyoruz. işte Ekonomik Pano-
rama dergisinin 26 nisan tarihli sayısı: Bir grup aydın,
"Kürtler ayrılsa mı Türkiye için iyi olur, yoksa ayrılmasa
mı" sorusunu tartışıyorlar.
Düşünce hayatımızın cılız kalmasının bir nedeni de dü-
şünmek için örgütlenme açısından geri kalmamızdır. Bu-
nun en önemli örneği elbette üniversiteler. Eskiden de
matah değillerdi, ama YÖK'ten sonra araştırma va düşün-
ce üretiminden kopup tamamen diplomalı insan üretimine
kaydı yükseköğretim kurumlarımız.
Siyasal partilerimiz de düşünce üretimi açısından zayıf
kalıyorlar. Bualandadaherşeyiiderdenbekleniyor. Belki
de lider böyle olmasını istiyor. Liderlerin çevresinde ufuk
açacak kapasitede düşünce adamları ne yazık ki yok de-
necek kadar az.
Siyasal partilere yakın "düşünce deposu" vakıflar da sı-
nırlı olanaklara sahipler. ANAP'a yakın Demokrasi Vakfı,
Doğru Yol'a yakın SİSAV, SHP'ye yakın TÜSES seslerini
pek duyuramıyorlar. Partilerimizin bu türden düşünce ku-
ruluşlarıyla işbirliği yapma geleneği, örneğin Almanya ile
karşılaştırdığında, çok zayıf.
Bu alanda TÜSİAD'ın bazı çalışmaları var. DİSK de bir
araştırma bürosu kurarak düşünce üretimine katkıda bu-
lunmaya hazırlanıyor. Tek tük başka girişimlere de rastlı-
yoruz, ama tüm bu çabaların toplamı "cılız" sıfatının iptali-
ne yetmiyor.
Kendisini hiç hazırlıksız çok büyük bir kültür havzasının
merkezinde bulan Türkiye, eğer 21. yüzyıla derin hayalkı-
rıklıkları ve kaçırılmış fırsatların pişmanlığı içinde girmek
istemiyorsa derhal "düşünmek için örgütlenme'ye başla-
malıdır. Üniversitelerin yeniden örgütlenmesinden araş-
tırma fonlarının çogaltılmasına. düşünce etkinliklerine
ayrılan fonların vergi dışı bırakılmasından "düşünme
burslan" verilmesine kadar pek çok yolları vardır bunun.
Düşünülürse bulunacaktır.
60 YIL ONCE Cumhuriyet
Suikast nasıl yapıldı?
7 MAYIS 1932
Sabık muharipler tarafından tertip edilen sergiyi ziyaret ettiği
csnadaGougulaffismindebirRussaat 15.30 da M.
Doumer"in yanına giderek kendisineçok yakından beşel
roververkurşunuatmıştır. Bukurşunlardördü M. Doumer'in
başınaisabct etmiştir. M. Doumerderhalyıkılıpvere
düşmüştür. Katil bir el silâh daha atmış ve çıkan kurşun Klou
Farer'ibileğindenyaralamıştır. Scrgidebulunanlararasında
tarif edilemiyecek bir telâş ve şaşkınlık hasıl olmuştur. Katil bu
vaziyetten istifadeederek serginin kapısına kaçmağa
başlamıştır. Fakat Emniyeti TJmumiyemüdürü M.Guichard
larafından hemen tevkifedilmiştir. M. Guichard katilin
silâhını elinden almış \ e kendisini polislere teslim etmiştir.
M. Doumervakitgeçirilmeksizin Beaugonhastanesine
kaldınlmışveoradakurşunlannçıkanlmasınaçalışılmıştır.
Saat 16 da doktorlar tarafından yapılan muayene neticesinde
M. Doumer'in iki y anağını delip geçen. fakat dimağına tesir
yapmıyan bir kurşunla ve koltuğuna isabet ctmekle beraber
adalclerc dokunmıyan diğer bir kurşunla yaralandığı
anlaşılmıştır.
İLAN
KİLİS ASLÎYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
Davacı Sosyal Sıgortalar Kurumu Genel Müdürlüğü vekili Av. ö.
Asım Ural ile davalı Mehmet Ali Tuncay anısındakı rücu'an tazminat
davasımn yapılan yarşplaması sonunda verilen karar gereğince:
Davalı Mehmet Ali Tuncav, a mahkememizden verilen karar ve davacı
vekilinin temyiz dilekçesi tebliğ edilememiş savcılıkça yapılan araştırma-
da ise adresinin bilinmediğı nerede olduğunu bilen olmadığının bıldirildi-
ği anlaşılmakta: adı geçen şahsa mahkememiz karannın ve davacı vekili-
nin temyiz dilekcesinin ilanen tebliğıne karar verilmış olup. mahkememiz
1990 327 esas 1991 200 karar sayılı ve 23.5 1991 tarihli karar gereğince
davanın kısmen kabulünc karar venlmiş kumm zaran olan 21.981.083.15
TL.'nin bağlanan gelir kararlannın onay tarihinden itibaren yasal faizi ile
birlikteddvalı Mehmet Ali Tuncay'dan alınarak davacı SSK've venlmesi-
ne. fazlaya daır talebin reddine. kabul edilen kısım üzerinden hesap edilen
220.101 TL. harcın davalıdan tahsilıne. davacı tarafından yapılan 433.000
TL. yargılama gıdennden kabul edilen kısma isabet eden 288.666 TL.'nin
davabdan alınarak davacıya verilmesine. kalan kısmın davacı üzerinde
bırakılmasma. dava tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tanfe-
sine göre hesap edilen 1.105.202 TL. (Kabul edilen kısım üzennden hesap
edilen)nın davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine. daır karar ve-
nlmiş davacı vekili tarafından 12.7.1991 tanhli temyiz dilekçesi ile söz
konusu karar temyiz edilmiş. temyiz dilekçesinde esas itıbari ile dosyada
temin edilen bılırkişi raporlarmın esas ahndığını. esasen olayın kasten
adam öldürmek olduğunu, bu konuda kesınleşen ve dosyada bulunan
KilisAgjrCezaMahkemesi'ninl989 113 esas. 1989 118 karar sayılı 27.7.
1989 tarihli kararda olayda hafif tahrik unsurunun varlığının kabulü ile
ceza 1 4 nispetinde indirilmıştır. Ancak kusura ilişkin 18.1 1991 tarihli bi-
lirkişi raporunda mütevefTaya 1 3 sanığa ise 2 3 nisbetinde indınlrniş ol-
duğu belirtılmıştır Uzlaşmanm giderilmesi için ise yeniden kusur raporu-
nun alınmadığını daha sonra duzenlenen hesap bilirkışisı raporunda da
çocuklann gelinnin tam olarak hesaplanmadığının bildınlmesıne rağ-
men. ıtırazının nazara ahnmayarak kusur raporunun esas ahndığını. bu-
na göre hüküm tesis edildığını. karara itıraz etmesine rağnıen ıtırazının
reddedilmesi üzerine usul ve yasaya aykın olan karan temyiz ettığını. bo-
zulmasına karar verilmesıni talepetmiş olup. davalı Mehmet Ali Tuncay'-
ın söz konusu ilanın yayınlandığı tanhten itibaren 15 gün içinde mahke-
memiz karannı temyiz etmesi. temyiz etmedığı taktırde kendı yönünden
karanp kesinleşmiş sayılacağı. avnı şekilde 12 7 1991 tarihli davacı vekili-
nin temyız dilekçesıne. ilanın yayın tarihinden itibaren 15 gûn içinde ee-
vap vermesi cevap vermedığı taktırde cevap hakkının olmayacağı mahke-
memizin 23.5.1991 tarihli karannın ve 12.7.1991 tarihli davacı vekilinin
temyiz dilekcesinin davalı Mehmet Ali Tuncay'a tebliği yerine geçmek
üzere ilan olunur.
Basın: 47327
Söz üniversitede
Ziraat Fakültesi'nde hükümete duyulan güven azalmış, ama yine de umutlar tamamen suya düşmüş değil
Yenî yasa gerçektenyenî olacak ım?
FİGEN ATALAY
TEKİRDAĞ - Yeni Yükşek-
öğretim Yasası, Trakya Üni-
versitesi'ne bağlı Tekirdağ Zi-
raat Fakültesi'nde heyecan ve
umutla bekleniyor. YÖK'ün
baskılannı, taşra üniversitesi
olarak daha çok hisseden ve
bundan büyük rahatsızlık du-
yan Ziraat Fakülteliler, bu ko-
nuda koalisyon hükümetine
olan güvenlerini büyük ölçüde
yitirmiş olsalar da henüz tüm
umutlar suya düşmüş değil.
1960 yılından bu yana üni-
versitenin içinde olan Prof. Dr.
İbrahim Atakişi. üniversitelerle
ilgili dört yasanın uygulamala-
rını görmüş. Prof. Dr. Atakişi,
"Her kanun bir öncekını arattı.
Halbuki demokratik sistemde
bunun tersı olması lazım. Bu
dört kanun içinde en zararlı
olan 2547 sayılı kanun oldu, di-
ğcr kanunlann tamamen tersini
yaptı. Bu kanunu tamamen si-
l'ıp. yeni bir yasa çıkarmak gere-
kir" diyor. Prof. Dr. İbrahim
Atakişi'nin yeni yasayla ilgili
öncrileri şunlar:
"1. Fakültelerin mutlaka tü-
zel kişilikleri olması gerekir.
Daha önceki yasalarda fakülte-
lerin tüzel kişilikleri vardı ve bu
yasayla tüzel kişiliklerin kaldı-
rılması. üniversitelere vurulan
en büyük darbelerden biridir.
2. Üniversite öğretim üyesi,
dersı veren, araştırma yapan,
öğrenciyle devamlı karşı karşı-
ya olan kişidir. Bu kişinin etkili
ve yctkili olması gerekir. Bir öğ-
retim üyesinin bir araştırma
için bir şeye ihliyacı varsa. bu,
rektörün 'olur'una bırakılma-
malı, mutlaka yerine getirilme-
li. Öğretim üyesinin hem bihm-
sel. hem de mali yönden iş
yapabilecek durumda donatıl-
ması lazım. .
3. Daha önceki yasalarda uz-
manhk birimi sayılan kürsüler
vardı. Bunlar üniversitenin te-
mel taşlanydı. Bu temel taşlar
kaldınlınca üniversitenin kade-
meleri birer basamak aşağı indı.
Bu bir nevi çökertme demektir.
Bu kürsülerin yeniden oluştu-
rulması gerekir.
4. Yeni yasada meslek yük-
sek okuliarının ayn bir organi-
zasyonla ele almması gerekir.
Çünkü, üniversiter anlayışla
ara eleman yetiştirmek anlayışı
tamamen birbirine ters düşü-
yor."
Bu fakültedeki öğretim üye-
lerine göre, kuruluşu çok eskiye
davanmayan üniversitelerde
YÖK'ün hatalan çok daha net
olarak görülüyor ve "YÖK her
şeye kanşıyor". Örneğin, fakül-
te ve üniversite kurullan, yurt-
dışına gönderilecek bir asistan
belirliyor ve YÖK, bu kişi yeri-
ne başkasını yurtdışına gönde-
riyor.
frakya Üniversitesi Tekir-
dağ Ziraat Fakültesi öğretim
üyelerinden Prof. Dr. Sabahat-
ü'n Öğün'e göre, "Yükseköğre-
tim Yasası, ara rejimin tüm
antidemokratik aynntılannı
içeriyor". Prof. Öğün, "Bu ka-
nun, tamamen bir tepki kanu-
nudur. Duygusaldır. Gelişrneyi
durdurucu bir kanundur. Üni-
versitelerin anarşi yuvası oldu-
ğu görüşüne dayandınlmıştır
ve bunun böyle olmadığı za-
man içinde anlaşılmıştır" diye
konuşuyor. 2547 sayılı yasa uy-
gulamaya konulduktan kısa
süre sonra yapılan eleştirilerin
tümünün doğru olduğunun or-
taya çıktığını vurgulayan Prof.
Sabahatün öğün, bu yasayla ve
yeni kurulacak üniversitelerle
ilgili eleştirilerini şöyle sırahyor:
"Üniversiteler, özgürlüklerin
yuvasıdır. toplurnu aydınlatan
ana kaynaktır. Özgürlükler se-
çim esasına dayanır. Oysa bu
yasada başta rektörler olmak
üzere dekanlar ve göstermelik
senato ve yönetim kurullan bü-
yük bir çoğunlukla atanan kişi-
lerden oluşturulmuştur. Bunun
doğal sonucu, her atanan kişi.
kendisini atayan kişi veya ku-
rumlara bağımlı kalmıştır. Bu
dunım, üniversıteleri dogmatik
bir statüye götürmüştür. Doğ-
rulan aramayan, bir üstün söy-
lediğini karşıhksız olarak kabul
eden bir ortam, çağdaş bir üni-
versite ortamı değildir. Ara reji-
min tüm antidemokraük un-
surlannı içeren YÖK yasası, en
büyük tahribatını yeni kurul-
muş olan üniversitelerde yap-
mıştır. Sonuçta, veni kurulan
üniversiteler doğmadan ölmüş-
tür. Bu yeni kuruluşlarda yer
alan fakültelerde çağdaş toplu-
mun sorunlanm çözücü bir sis-
tem söz konusu değildir. Bu
kuruluşlardaki öğretim üyeleri-
nin dünya bilim sistemiyle iliş-
kileri kopmuştur. Böyle yanm
fakültelerden bir değil 100 tane
de açılsa sorun çözümlenmez.
Yeni üniversitelerin açılması,
güncel olarak bazı sorunlan
çözmüş gibi görünse de ileri dö-
nemler için çok daha büyük
sorunlan beraberinde getir-
mektedir. Bu doğrultudaki gö-
rüsler, statükoyu devam ettiren
YÖK rektörleri tarafından
öneriliyorsa bunlann alünda
rektörlerin gelecek kuşkulan ya
da güvenceleri yatmaktadır.
Her konuşmalannda, Türkiye'-
de demokrasiyi tüm kurum ve
kuruluşlanyla yerleştirecekleri-
ne dair sözler sarfeden ve arka-
lannda büyük bir çoğunluk
bulunan bugünkü koalisyon
partilennin, bu hassas noktala-
n göreceğine. mevcut YÖK
rektörlerinin görüşleriıii ona
göre değerlendireceğine olan
Üniversite öğrencileri özgürce tarttşmak, üniversite yönetiminde söz sahibi olmak, spor yapmak \e eğlenmek istiyor.
inanamı devam ettirmek isti-
yonım. Koalisyondan, çağdaş,
özgür bir üniversite oluşturma-
sını, bizler ve bizlerden sonra
flen nesiller için diliyorum."
akülte'nin Zooteknik Bölü-
mü 3. sınıf öğrcncisi Ayşe Sav,
mevcut sistemde öğrencinin
her şeyden kopuk olduğunu
söylüyor.
Gıda Bilimi ve Teknolojisi 3.
sınıf öğrencisi Meltem Acet ise
fakültelerindeki uygulama ola-
naklannın yetersizliğinden,
sosyal tesislerin bulunmama-
sından, olumsuz koşullarda
öğrenim görmekten yakıruyor.
Fakülte'deki araştırma gö-
revlilerinin, "angarya işleri yap-
maktan bilimle uğraşmaya
zamanlan yok". Zaten zaman-
lan olsa bile ne alanlanyla ilgili
olarak yurtdışındaki gelişmele-
ri öğrenmeye olanaklan var ne
de laboratuvarlannda araşür-
ma yapmak için gerekli araç-
gereçleri. "Kendimizi yetiştir-
meden öğrencileri nasıl yetişti-
receğiz?" kuşkusu içinde olan
araştırma görevlileri Hasan
Akyürek ve Yahya Tuncay Tu-
na, yönetimde söz sahibi ol-
mak, sosyal haklardan yarar-
lanmak, yurtdışına gitmek,
yabancı yayınlan izlemek, öğ-
rcndiklenni eksiksiz donatılmış
laboratuvarlarda uygulamak
istiyorlar.
Bütün bu isteklenn gerçek-
leşmesi, koalisyon hükümeti-
nin çıkaracağı yeni yasa ile
mümkün olabilecek. Ama, bu
yasanın beklenen süre içinde
çıkmaması ve orlada hala bir
netlik bulunmaması, Türkiye'-
nin her yerinde olduğu gibi Te-
kirdağ Ziraat Fakültesi'nde de
kafalarda soru işaretleri uyan-
dınyor. Prof. Dr. lbrahim Ata-
kişi, psikolpjik dunımlannı
Nasreddin Hoca'nın bir fıkra-
sıyla dile getiriyor:
"Nasreddin Hoca eşeğini
kaybetmiş. Anyor, anyor bula-
mıyor. Ararken de gayet neşeli.
Çevresindekiler Hoca'nın bu
tutumuna şaşınyor: "Hem es^ği-
ni kaybetmişsin, hem gülüp eğ-
leniyorsun." Hoca yanıtlıyor:
'Bir ümidim şu dağın arkasında
kaldı. Eşeğimi orada da bula-
mazsam siz bendeki ahı, vahı
görün."
Prof. Atakişi'nin sonsöz'ü de
şöyle:
"Bu dağın arkasından da
ümit çıkmazsa üniversite haya-
Unın sona erdiğini kabul etmek
lazım."
StRECEK
Trakya Ünîversitesi: Sorunlar yıımağı
FIGEN
SAVAŞ
ATALAY/MURAT
EDİRNE/TEKİRDAĞ
önce bir apartman. Sonra çatı-
sı akan, kaloriferleri yanmayan
buz gibi bir baraka. İşte, Trak-
ya Üniversitesi'ne bağlı Ziraat
Fakültesi 10 yıldır bu mekân-
larda eğitim veriyor.
Aslında bugünlerde 10. ku-
ruluş yılını kutlayan Trakya
Üniversitesi'nin öteki fakülte
ve yüksekokullannda da du-
rum pek farkh değil. Üniversi-
te, 12 Eylül sonrasında altyapısı
oluşturulmadan kurulmuş ol-
manın sanalannı çekiyor.
Üniversite'ye bağlı birçok fa-
külte ve yüksek okulda. öğre-
tim elemanı, tesis, laboratuvar
ve bina eksiklikleri bulunuyor.
Meslek Yüksek Okulu'nun bir
bölümü, kenün Karaağaç böl-
gesinde restore edilen tarihi gar
binasında bulunuyor. Ancak,
büyük salonlann bölünerek
dersliklerin yapıldığı binada ses
yalıtımı olmaması nedeniyle
dersler sırasında büyük rahat-
sızlıklar yaşanıyor. Trakya
Üniversitesi'nin Kırklareli'nde
açtığı Meslek Yüksek Okulu'-
nun altyapısı yok. Okulda öğre-
nim, açıldığından bu yana ye-
tiştirme yurduna ait bir binada
veriliyor.
Trakya Üniversitesi'nin so-
runlannın başında, öğretim ele-
manı sıkıntısı geliyor. Tüm
bölümlerde birçok ders, uzma-
nı tarafından verilmiyor. Trak-
ya Üniversitesi Tıp Fakültesi'n-
de bir öğretim üyesinin 5. sınıf
öğrencileri arasında yaptığı
araştırmada, birçok öğrencinin
en temel tıp bilgisinden yoksun
olduklan. ortaya çıktı. Ancak.
Trakya Üniversitesi yönetimi,
bu konuda önlem almak yeri-
ne, araştırmayı yapan öğretim
üyesine, "fakültesini ve öğren-
cilerini küçük düşürdüğü" ge-
rekçesiyle disiplin cezası verdi.
Trakya Üniversitesi'nin pek
çok bölümünde uygulamaya
yönelik hemen hiçbir çalışma
yok.
1982 yılında Tekirdağ'da,
tanmla içiçe yaşayan bu kentte
kurulan Ziraat Fakültesi'nde.
çiftçilerin. üreticilerin
isteklerineyanıt vermekten
uzak. uygulamadan çok teoriye
dayalı bir eğitim sürdürülüyor.
Fakülte'de. biretin hormonlu
olup olmadığının ya da bir
yemin kalitesinin analizi
yapılamıyor.
Sınıflannda,
laboratuvarlannda ve öğretim
üyesi odalannda çatıdan akan
sulann sel haline gelmesini
önlemek için leğenler bulunan;
kimi zaman soğuktan, kimi
zaman havasızlıktan ders
yapılamayan; eğitim ve
öğrenime elverişli hemen hiçbir
özelliği olmayan barakalı
eğitimden sonra. Ziraat
Fakültesi, nihayet geçen
yılbaşında yeni binasına
taşınmış. Ama yine de.
derslerin bir bölümü hâlâ
barakalarda yapılıyor.
Fakültenin yeni binasının
koşullannm öncekilere göre
çok daha iyi olmasına karşın
laboratuvarlann bir bölümü
boş, sosyal tesis yok, spor alanı
yok, yurtlar bakımsız.
Şu anda 6 laboratuvar
faaliyette. Dekan Prof. Dr.
Poyraz Ülger'egöre.
diğerlerinin eksiklikleri de
önümüzdeki günlerde
tamamlanacak. Tekirdağ
Ziraat Fakültesi'nin çevreyle
ilişkisi kopuk. Bunun sebebi,
Tekirdağlılann. kentlerinde
üniversite istememeleri değil.
Tam tersine, Tekirdağ'ın bir
üniversiteye sahip olması
gerektiğine inanıyorlar.
Ancak, Tekirdağ Ziraat
Fakültesi, "Bu yem kalitelı
mi?" diye okula gelen bir
üreticinin sorusuna yanıt
veremiyor. Öğrencilerin
çiftlikleri gezebilmeleri için
okulun aracı bulunmuyor.
Kısa vadede gelişme beklenmemeli
Prof.Dr.HAMÎTFİŞEK
B.C. Öğretim Üyesi
Kuşkusuz yurdumuzun
yükseköğrenim ihtiyaçlanna
daha fazla cevap verilebilmesi-
ni sağlayacak ve çok kısıtlı
olan bilim üretim potansiyeli-
mizi arttıracak yeni üniversite-
lerin kurulması hepimizi sevin-
direcek bir olaydır. Ancak,
geçmişte, yeni kurulan üniver-
sitelerin olurluk çalışmalannın
gerektiği şekilde yapılmadığını
ve yeni kurumlann gelişmeleri
için gereken kaynaklann aynl-
madığını gördük. Bu kez duru-
mun farkh olduğunu. gereken
kaynaklann tahsis edileceğini
ve yeni üniversitelerin birer
"tabela" üniversitesi olmaya-
caklannı umarım.
Aslında. genelde de üniversi-
telerimizin temel sorunu kay-
nak yetersizliğidir. Bu sorun
YÖK sisteminin getirdiği, çok
söylendiği için tekrarlamak ge-
reğini duymadığım birçok
olumsuzlukla birleşince üni-
versitelerimizi bunalım duru-
muna getirmiştir. Bu durum-
dan kurtuluş kolay olmaya-
caktır. YÖK düzeni bugün
değişse ve üniversitelere ayn-
lan kaynaklarda ciddi arttı-
nmlar yapılsa bile anlamlı ge-
lişmeler. ancak uzun vadede
görülebilir.
Kısa vadede üniversitelerin
durumlannda olumlu birgeliş-
meyi, bu yıl temmuz ayında
sırası gelen rektör atamalan
için basit bir yasal düzenleme
ile üniversite öğretim üyeleri-
nin aday göstermelerinin sağ-
lanması gerçekleştirebilir. Bu
tür bir gelişme, öğretim üyele-
rinin üniversiteden yabancılaş-
malannı azaltıp üni%ersiter
çahşmanın olmazsa olmaz şar-
tı, şevk ve heyecanı bir ölçüde
geri getirebilir.
HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE DÛNYA'DA
JJevlet Bakanlığı Meteorok),:
Genel Mûdürlûğü'nden alınan
bılgıye göre doğu bölgelerı-
mız parqalı bulutlu Doğu ve
Güneydoğu Anadolu nun do-
ğusu yer yer sağanak yağıs-
lı, ötekı yerler az bulutlu ve
açık geceek Hava sıcaklıın-
da önemh bir değısıklik olma-
yacak Rüzgâr kuzey ve do-
ğu yönlerden hafıf. ara sıra orta kuvvette esecek Oenızlenmızde rüzgâr. Akde- j j ^ a
nizde kıble ve lodos, Doğu Karadenız'de günbatısı ve karayel. ötekı denızlerımız- Mersm
de yıldız ve poyrazdan 3-5, yer yer 6 kuvvetmde saatte 10-21 demz mtlı hızla ese- Sarasun
cek Van Gölünde hava, çok bulutlu ve saganak yağıslı gececek zon^Idak
açık bulutlu »ajmurtu A-açık BDulutlu G-gûne$lı K-karlı S-sısk
ÇALIŞAJNLARIN
SORULARl/SORUNLARI
Y1LMAZ ŞİPAL
1992'nin getirdiği uygulamalar
Bu yazıda 1992 yılı ile gelen yeni uygulamalara kısaca
değinmeye çalışacağız.
1I) TC Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kur'un malul. emekli. dul ve yetim aylıklanna uygu-
lanan genel aylık katsayısı 470'ten, 523'e, TC Emekli San-
dığı emeklileri ile dul ve yetimlere ödenen taban emekli
aylığı katsayısı ise 640'tan 823'eçıkanldı.
(2) 476 sayılı kararname ile 15 Ocak 1992'den geçerli ola-
rak 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası'na bağlı en yüksek
de\ let memuru olan Başbakanlık müsteşannın genel aylık
göstergesi ile ek göstergesi toplamı olan 6700 göstergenin
katsayı çarpımı ile bulunan brüt aylığı, 3 milyon 504 bin
1001iranınyüzdedördüne(%4)karşılıkgelen, 140 bin 164
lira özel hizmet tazminatının. TC Emekli Sandığı'nca öde-
nen emekli ikramiyesi ile emekli, dul ve yetim aylıklanna,
hizmet süreleri ile bağmüh olarak eklenmesi uygulamaya
konuldu.
(3) 475 sayılı yasa hükmünde kararname ile Makam
Tazminatı Cetveli'ndeki "kıdemli albaylar" deyimi, "al-
baylar" olarak değiştirildi. Bu değişiklik sonucu, yalnızca
emekli kıdemli albaylara ödenen makam tazminatının 15
Ocak 1992'den geçerli olarak tüm albay rütbesinden
emekli olanlara yansıması sağlandı.
(4) Sosyal Sigonalar Kurumu'nun Üst Gösterge Tab-
losu'na 5 gösterge daha eklendi ve tavan gösterge 6400'den
6650'yeyükseldi.
(5) Üst Gösterge Tablosu'ndan 5.000 gün karşılığı 10.
derece 1. kademe ve 1.700 göstergeden bağlanan aylıklann
oranı % 50'den % 59.9'a çıkanldı. Bu oran sonra gelen her
derece için % 1 (yüzde 1) ve her derecenin kademeleri için
de % 01 (binde bir) azaltılarak yeni tavan gösterge olan
6650 de % 50'ye getirildi.
(6) SSK'nın Alt Gösterge Tablosu'ndaki her göstergeye
136 puan eklenerek ilk gösterge 1000"den 1136"ya, 1. dere-
ce 9. kademeye karşılık gelen tavan gösterge ise 1560'tan
1696'ya çıktı.
(7) SSK'nın Sosyal Yardım Zammı 390 bin liradan 550
bin liraya yükseltildi.
(8) Uzun süredir tartışmalara ve eleştirilere neden olan
emeklilikte yaş sınırlan getiren yasalara ilişkin uygulama-
lar. 27 Şubat 1992 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan
3774 sayılı yasa ile son buldu.
3774 sayılı yasa ile getirilen uygulama ile TC Emekli
SandığYna bağlı kadın iştirakçiler 20 tam yıl (7.200 gün),
erkek iştirakçiler 25 tam yıl (9.000 gün) kesenek ödemek
koşulu ile yaş sının ile bağımlı olmaksızın emekli aylığı al-
maya hak kazanacaklar. Bu uygulama yalnızca öğretmen-
ler için 1 Temmuz 1992'de başlayacak.
SSK u> gulaması yönünden kadın sigortalı 20, erkek si-
gortalı ise 25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5.000 gün ma-
lullük. yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödemek olmak
koşulu ile yaşlılık aylığı almaya hak kazanacak.
Bağ-Kur sigortalısı olup "kadın ise 20 tam yıl, erkek ise
25 tam yıl sigorta primi ödemiş" olanlara hangi yaştaolur-
larsa olsunlar yaşlılık aylığı bağlanacak.
(9) Bakanlar Kurulu'nun 22 Ocak 1992 günlü Resmi
Ga/ctc'dc yayımlanan 91 2592 sayılı karan ile Bağ-Kur'-
dan "aylık almakta olanlar ile daha sonra aylık bağlana-
caklann aylıklanndan. 1992 yılı için % 10 (yüzde on) sağ-
lık sıgortası pnmi kesilmesi" öngörüldü.
Bu konulardaki avnntılan spnraki yazılanmıza bırakı-
yoruz.