15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS1992 PERŞEMBE 16 BURASITURKIYE HALUK ŞAHtV Düşünceler Nereden Gelir? Herkes kendisinin iyi düşündüğünü sanır. "Güzel değilim", "Boyum kısa", "Gücüm yok" türünden yakınmaları sık sık duyarız da "Kafam çalışmıyor, iyi düşü- nemiyorum" türünden bir yakınmayı hemen hiç duymayız. Düşünmekten kolay ne var değil mi? Akciğerlerin hava- dan oksijen alıp karbondioksit vermesi gibi insan beyni de -^çevreden duyumsamalar alıp düşünce üretiyor nasıl ol- .*^sa... . • Oysa bu benzetmede olduğu gibi düşünce sanılan şey ; etki-tepki olayından yukarı düzeylere pek çıkmaz. Insantn içinde bulunduğu durumu aşmasına yarayacak türden öz- gün düşünce yaratmak ise zor iştir: Zekâ, eğitim, disiplin ve ortam ister. Örgüt ister, para ister. Bu, bireyler için olduğu kadar toplumlar için de doğru- dur. Toplumların da üretici ve özgün düşünce üretebilme- leri için "düşünmek için örgütlenmeleri" gerekir. Bunu başaramayanlar el yordamıyla, oraya buraya toslaya tos- laya bir yerlere varmaya çalışır, sık sık kaybolurlar. llham perisiyle biryere kadar gidersiniz. Sonra afallayıp kalırsınız. Başbakan Süleyman Demirel'in Asya'daki Türk cumhu- riyetlerine yaptığı geziden sonra "Kafam karıştı" demesi, biraz da Türk toplumunun düşünmek için örgütlenmiş bir toplum olmamasının sonucudur. Ne kadar iyi düşündüklerini sanırlarsa sansınlar, düşün- mek için örgütlenmemiş kişi ve toplumların sık sık kafalan karışır. • • • Türk toplumunun düşünsel üretim açısından geri kalma- sının nedenlerinden birisi, düşünce özgürlüğünün yasa- lar, toplumsal ve kültürel tabularla kısıtlanmış olmasıdır. özgür düşünce yollarının önüne konmuş "Dur", "Sağa sap" "Resmi araca yol ver", "ötesine geçme" türünden komutlar, ülkemizde karayollarına konmuş trafik işaretle- rinden çok daha başarılı olmuştur. Düşünce tayfımız dara- cıkkalmıştır. Son yıllarda bu türden sınırlamaların yıkılmaya başla- ması gelecekteki düşünme kapasitemiz açısından umut verici bir gelişmedir. Eskiden duyduğumuzda dudakları- mızı uçuklatan görüşleri artık açıkça tartışabiliyor, kafamı- zın derinliklerindeki karanlık, tozlu odaların pencerelerini açıp aydınlatıyor, havalandırıyoruz. işte Ekonomik Pano- rama dergisinin 26 nisan tarihli sayısı: Bir grup aydın, "Kürtler ayrılsa mı Türkiye için iyi olur, yoksa ayrılmasa mı" sorusunu tartışıyorlar. Düşünce hayatımızın cılız kalmasının bir nedeni de dü- şünmek için örgütlenme açısından geri kalmamızdır. Bu- nun en önemli örneği elbette üniversiteler. Eskiden de matah değillerdi, ama YÖK'ten sonra araştırma va düşün- ce üretiminden kopup tamamen diplomalı insan üretimine kaydı yükseköğretim kurumlarımız. Siyasal partilerimiz de düşünce üretimi açısından zayıf kalıyorlar. Bualandadaherşeyiiderdenbekleniyor. Belki de lider böyle olmasını istiyor. Liderlerin çevresinde ufuk açacak kapasitede düşünce adamları ne yazık ki yok de- necek kadar az. Siyasal partilere yakın "düşünce deposu" vakıflar da sı- nırlı olanaklara sahipler. ANAP'a yakın Demokrasi Vakfı, Doğru Yol'a yakın SİSAV, SHP'ye yakın TÜSES seslerini pek duyuramıyorlar. Partilerimizin bu türden düşünce ku- ruluşlarıyla işbirliği yapma geleneği, örneğin Almanya ile karşılaştırdığında, çok zayıf. Bu alanda TÜSİAD'ın bazı çalışmaları var. DİSK de bir araştırma bürosu kurarak düşünce üretimine katkıda bu- lunmaya hazırlanıyor. Tek tük başka girişimlere de rastlı- yoruz, ama tüm bu çabaların toplamı "cılız" sıfatının iptali- ne yetmiyor. Kendisini hiç hazırlıksız çok büyük bir kültür havzasının merkezinde bulan Türkiye, eğer 21. yüzyıla derin hayalkı- rıklıkları ve kaçırılmış fırsatların pişmanlığı içinde girmek istemiyorsa derhal "düşünmek için örgütlenme'ye başla- malıdır. Üniversitelerin yeniden örgütlenmesinden araş- tırma fonlarının çogaltılmasına. düşünce etkinliklerine ayrılan fonların vergi dışı bırakılmasından "düşünme burslan" verilmesine kadar pek çok yolları vardır bunun. Düşünülürse bulunacaktır. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Suikast nasıl yapıldı? 7 MAYIS 1932 Sabık muharipler tarafından tertip edilen sergiyi ziyaret ettiği csnadaGougulaffismindebirRussaat 15.30 da M. Doumer"in yanına giderek kendisineçok yakından beşel roververkurşunuatmıştır. Bukurşunlardördü M. Doumer'in başınaisabct etmiştir. M. Doumerderhalyıkılıpvere düşmüştür. Katil bir el silâh daha atmış ve çıkan kurşun Klou Farer'ibileğindenyaralamıştır. Scrgidebulunanlararasında tarif edilemiyecek bir telâş ve şaşkınlık hasıl olmuştur. Katil bu vaziyetten istifadeederek serginin kapısına kaçmağa başlamıştır. Fakat Emniyeti TJmumiyemüdürü M.Guichard larafından hemen tevkifedilmiştir. M. Guichard katilin silâhını elinden almış \ e kendisini polislere teslim etmiştir. M. Doumervakitgeçirilmeksizin Beaugonhastanesine kaldınlmışveoradakurşunlannçıkanlmasınaçalışılmıştır. Saat 16 da doktorlar tarafından yapılan muayene neticesinde M. Doumer'in iki y anağını delip geçen. fakat dimağına tesir yapmıyan bir kurşunla ve koltuğuna isabet ctmekle beraber adalclerc dokunmıyan diğer bir kurşunla yaralandığı anlaşılmıştır. İLAN KİLİS ASLÎYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Davacı Sosyal Sıgortalar Kurumu Genel Müdürlüğü vekili Av. ö. Asım Ural ile davalı Mehmet Ali Tuncay anısındakı rücu'an tazminat davasımn yapılan yarşplaması sonunda verilen karar gereğince: Davalı Mehmet Ali Tuncav, a mahkememizden verilen karar ve davacı vekilinin temyiz dilekçesi tebliğ edilememiş savcılıkça yapılan araştırma- da ise adresinin bilinmediğı nerede olduğunu bilen olmadığının bıldirildi- ği anlaşılmakta: adı geçen şahsa mahkememiz karannın ve davacı vekili- nin temyiz dilekcesinin ilanen tebliğıne karar verilmış olup. mahkememiz 1990 327 esas 1991 200 karar sayılı ve 23.5 1991 tarihli karar gereğince davanın kısmen kabulünc karar venlmiş kumm zaran olan 21.981.083.15 TL.'nin bağlanan gelir kararlannın onay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikteddvalı Mehmet Ali Tuncay'dan alınarak davacı SSK've venlmesi- ne. fazlaya daır talebin reddine. kabul edilen kısım üzerinden hesap edilen 220.101 TL. harcın davalıdan tahsilıne. davacı tarafından yapılan 433.000 TL. yargılama gıdennden kabul edilen kısma isabet eden 288.666 TL.'nin davabdan alınarak davacıya verilmesine. kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasma. dava tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tanfe- sine göre hesap edilen 1.105.202 TL. (Kabul edilen kısım üzennden hesap edilen)nın davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine. daır karar ve- nlmiş davacı vekili tarafından 12.7.1991 tanhli temyiz dilekçesi ile söz konusu karar temyiz edilmiş. temyiz dilekçesinde esas itıbari ile dosyada temin edilen bılırkişi raporlarmın esas ahndığını. esasen olayın kasten adam öldürmek olduğunu, bu konuda kesınleşen ve dosyada bulunan KilisAgjrCezaMahkemesi'ninl989 113 esas. 1989 118 karar sayılı 27.7. 1989 tarihli kararda olayda hafif tahrik unsurunun varlığının kabulü ile ceza 1 4 nispetinde indirilmıştır. Ancak kusura ilişkin 18.1 1991 tarihli bi- lirkişi raporunda mütevefTaya 1 3 sanığa ise 2 3 nisbetinde indınlrniş ol- duğu belirtılmıştır Uzlaşmanm giderilmesi için ise yeniden kusur raporu- nun alınmadığını daha sonra duzenlenen hesap bilirkışisı raporunda da çocuklann gelinnin tam olarak hesaplanmadığının bildınlmesıne rağ- men. ıtırazının nazara ahnmayarak kusur raporunun esas ahndığını. bu- na göre hüküm tesis edildığını. karara itıraz etmesine rağnıen ıtırazının reddedilmesi üzerine usul ve yasaya aykın olan karan temyiz ettığını. bo- zulmasına karar verilmesıni talepetmiş olup. davalı Mehmet Ali Tuncay'- ın söz konusu ilanın yayınlandığı tanhten itibaren 15 gün içinde mahke- memiz karannı temyiz etmesi. temyiz etmedığı taktırde kendı yönünden karanp kesinleşmiş sayılacağı. avnı şekilde 12 7 1991 tarihli davacı vekili- nin temyız dilekçesıne. ilanın yayın tarihinden itibaren 15 gûn içinde ee- vap vermesi cevap vermedığı taktırde cevap hakkının olmayacağı mahke- memizin 23.5.1991 tarihli karannın ve 12.7.1991 tarihli davacı vekilinin temyiz dilekcesinin davalı Mehmet Ali Tuncay'a tebliği yerine geçmek üzere ilan olunur. Basın: 47327 Söz üniversitede Ziraat Fakültesi'nde hükümete duyulan güven azalmış, ama yine de umutlar tamamen suya düşmüş değil Yenî yasa gerçektenyenî olacak ım? FİGEN ATALAY TEKİRDAĞ - Yeni Yükşek- öğretim Yasası, Trakya Üni- versitesi'ne bağlı Tekirdağ Zi- raat Fakültesi'nde heyecan ve umutla bekleniyor. YÖK'ün baskılannı, taşra üniversitesi olarak daha çok hisseden ve bundan büyük rahatsızlık du- yan Ziraat Fakülteliler, bu ko- nuda koalisyon hükümetine olan güvenlerini büyük ölçüde yitirmiş olsalar da henüz tüm umutlar suya düşmüş değil. 1960 yılından bu yana üni- versitenin içinde olan Prof. Dr. İbrahim Atakişi. üniversitelerle ilgili dört yasanın uygulamala- rını görmüş. Prof. Dr. Atakişi, "Her kanun bir öncekını arattı. Halbuki demokratik sistemde bunun tersı olması lazım. Bu dört kanun içinde en zararlı olan 2547 sayılı kanun oldu, di- ğcr kanunlann tamamen tersini yaptı. Bu kanunu tamamen si- l'ıp. yeni bir yasa çıkarmak gere- kir" diyor. Prof. Dr. İbrahim Atakişi'nin yeni yasayla ilgili öncrileri şunlar: "1. Fakültelerin mutlaka tü- zel kişilikleri olması gerekir. Daha önceki yasalarda fakülte- lerin tüzel kişilikleri vardı ve bu yasayla tüzel kişiliklerin kaldı- rılması. üniversitelere vurulan en büyük darbelerden biridir. 2. Üniversite öğretim üyesi, dersı veren, araştırma yapan, öğrenciyle devamlı karşı karşı- ya olan kişidir. Bu kişinin etkili ve yctkili olması gerekir. Bir öğ- retim üyesinin bir araştırma için bir şeye ihliyacı varsa. bu, rektörün 'olur'una bırakılma- malı, mutlaka yerine getirilme- li. Öğretim üyesinin hem bihm- sel. hem de mali yönden iş yapabilecek durumda donatıl- ması lazım. . 3. Daha önceki yasalarda uz- manhk birimi sayılan kürsüler vardı. Bunlar üniversitenin te- mel taşlanydı. Bu temel taşlar kaldınlınca üniversitenin kade- meleri birer basamak aşağı indı. Bu bir nevi çökertme demektir. Bu kürsülerin yeniden oluştu- rulması gerekir. 4. Yeni yasada meslek yük- sek okuliarının ayn bir organi- zasyonla ele almması gerekir. Çünkü, üniversiter anlayışla ara eleman yetiştirmek anlayışı tamamen birbirine ters düşü- yor." Bu fakültedeki öğretim üye- lerine göre, kuruluşu çok eskiye davanmayan üniversitelerde YÖK'ün hatalan çok daha net olarak görülüyor ve "YÖK her şeye kanşıyor". Örneğin, fakül- te ve üniversite kurullan, yurt- dışına gönderilecek bir asistan belirliyor ve YÖK, bu kişi yeri- ne başkasını yurtdışına gönde- riyor. frakya Üniversitesi Tekir- dağ Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Sabahat- ü'n Öğün'e göre, "Yükseköğre- tim Yasası, ara rejimin tüm antidemokratik aynntılannı içeriyor". Prof. Öğün, "Bu ka- nun, tamamen bir tepki kanu- nudur. Duygusaldır. Gelişrneyi durdurucu bir kanundur. Üni- versitelerin anarşi yuvası oldu- ğu görüşüne dayandınlmıştır ve bunun böyle olmadığı za- man içinde anlaşılmıştır" diye konuşuyor. 2547 sayılı yasa uy- gulamaya konulduktan kısa süre sonra yapılan eleştirilerin tümünün doğru olduğunun or- taya çıktığını vurgulayan Prof. Sabahatün öğün, bu yasayla ve yeni kurulacak üniversitelerle ilgili eleştirilerini şöyle sırahyor: "Üniversiteler, özgürlüklerin yuvasıdır. toplurnu aydınlatan ana kaynaktır. Özgürlükler se- çim esasına dayanır. Oysa bu yasada başta rektörler olmak üzere dekanlar ve göstermelik senato ve yönetim kurullan bü- yük bir çoğunlukla atanan kişi- lerden oluşturulmuştur. Bunun doğal sonucu, her atanan kişi. kendisini atayan kişi veya ku- rumlara bağımlı kalmıştır. Bu dunım, üniversıteleri dogmatik bir statüye götürmüştür. Doğ- rulan aramayan, bir üstün söy- lediğini karşıhksız olarak kabul eden bir ortam, çağdaş bir üni- versite ortamı değildir. Ara reji- min tüm antidemokraük un- surlannı içeren YÖK yasası, en büyük tahribatını yeni kurul- muş olan üniversitelerde yap- mıştır. Sonuçta, veni kurulan üniversiteler doğmadan ölmüş- tür. Bu yeni kuruluşlarda yer alan fakültelerde çağdaş toplu- mun sorunlanm çözücü bir sis- tem söz konusu değildir. Bu kuruluşlardaki öğretim üyeleri- nin dünya bilim sistemiyle iliş- kileri kopmuştur. Böyle yanm fakültelerden bir değil 100 tane de açılsa sorun çözümlenmez. Yeni üniversitelerin açılması, güncel olarak bazı sorunlan çözmüş gibi görünse de ileri dö- nemler için çok daha büyük sorunlan beraberinde getir- mektedir. Bu doğrultudaki gö- rüsler, statükoyu devam ettiren YÖK rektörleri tarafından öneriliyorsa bunlann alünda rektörlerin gelecek kuşkulan ya da güvenceleri yatmaktadır. Her konuşmalannda, Türkiye'- de demokrasiyi tüm kurum ve kuruluşlanyla yerleştirecekleri- ne dair sözler sarfeden ve arka- lannda büyük bir çoğunluk bulunan bugünkü koalisyon partilennin, bu hassas noktala- n göreceğine. mevcut YÖK rektörlerinin görüşleriıii ona göre değerlendireceğine olan Üniversite öğrencileri özgürce tarttşmak, üniversite yönetiminde söz sahibi olmak, spor yapmak \e eğlenmek istiyor. inanamı devam ettirmek isti- yonım. Koalisyondan, çağdaş, özgür bir üniversite oluşturma- sını, bizler ve bizlerden sonra flen nesiller için diliyorum." akülte'nin Zooteknik Bölü- mü 3. sınıf öğrcncisi Ayşe Sav, mevcut sistemde öğrencinin her şeyden kopuk olduğunu söylüyor. Gıda Bilimi ve Teknolojisi 3. sınıf öğrencisi Meltem Acet ise fakültelerindeki uygulama ola- naklannın yetersizliğinden, sosyal tesislerin bulunmama- sından, olumsuz koşullarda öğrenim görmekten yakıruyor. Fakülte'deki araştırma gö- revlilerinin, "angarya işleri yap- maktan bilimle uğraşmaya zamanlan yok". Zaten zaman- lan olsa bile ne alanlanyla ilgili olarak yurtdışındaki gelişmele- ri öğrenmeye olanaklan var ne de laboratuvarlannda araşür- ma yapmak için gerekli araç- gereçleri. "Kendimizi yetiştir- meden öğrencileri nasıl yetişti- receğiz?" kuşkusu içinde olan araştırma görevlileri Hasan Akyürek ve Yahya Tuncay Tu- na, yönetimde söz sahibi ol- mak, sosyal haklardan yarar- lanmak, yurtdışına gitmek, yabancı yayınlan izlemek, öğ- rcndiklenni eksiksiz donatılmış laboratuvarlarda uygulamak istiyorlar. Bütün bu isteklenn gerçek- leşmesi, koalisyon hükümeti- nin çıkaracağı yeni yasa ile mümkün olabilecek. Ama, bu yasanın beklenen süre içinde çıkmaması ve orlada hala bir netlik bulunmaması, Türkiye'- nin her yerinde olduğu gibi Te- kirdağ Ziraat Fakültesi'nde de kafalarda soru işaretleri uyan- dınyor. Prof. Dr. lbrahim Ata- kişi, psikolpjik dunımlannı Nasreddin Hoca'nın bir fıkra- sıyla dile getiriyor: "Nasreddin Hoca eşeğini kaybetmiş. Anyor, anyor bula- mıyor. Ararken de gayet neşeli. Çevresindekiler Hoca'nın bu tutumuna şaşınyor: "Hem es^ği- ni kaybetmişsin, hem gülüp eğ- leniyorsun." Hoca yanıtlıyor: 'Bir ümidim şu dağın arkasında kaldı. Eşeğimi orada da bula- mazsam siz bendeki ahı, vahı görün." Prof. Atakişi'nin sonsöz'ü de şöyle: "Bu dağın arkasından da ümit çıkmazsa üniversite haya- Unın sona erdiğini kabul etmek lazım." StRECEK Trakya Ünîversitesi: Sorunlar yıımağı FIGEN SAVAŞ ATALAY/MURAT EDİRNE/TEKİRDAĞ önce bir apartman. Sonra çatı- sı akan, kaloriferleri yanmayan buz gibi bir baraka. İşte, Trak- ya Üniversitesi'ne bağlı Ziraat Fakültesi 10 yıldır bu mekân- larda eğitim veriyor. Aslında bugünlerde 10. ku- ruluş yılını kutlayan Trakya Üniversitesi'nin öteki fakülte ve yüksekokullannda da du- rum pek farkh değil. Üniversi- te, 12 Eylül sonrasında altyapısı oluşturulmadan kurulmuş ol- manın sanalannı çekiyor. Üniversite'ye bağlı birçok fa- külte ve yüksek okulda. öğre- tim elemanı, tesis, laboratuvar ve bina eksiklikleri bulunuyor. Meslek Yüksek Okulu'nun bir bölümü, kenün Karaağaç böl- gesinde restore edilen tarihi gar binasında bulunuyor. Ancak, büyük salonlann bölünerek dersliklerin yapıldığı binada ses yalıtımı olmaması nedeniyle dersler sırasında büyük rahat- sızlıklar yaşanıyor. Trakya Üniversitesi'nin Kırklareli'nde açtığı Meslek Yüksek Okulu'- nun altyapısı yok. Okulda öğre- nim, açıldığından bu yana ye- tiştirme yurduna ait bir binada veriliyor. Trakya Üniversitesi'nin so- runlannın başında, öğretim ele- manı sıkıntısı geliyor. Tüm bölümlerde birçok ders, uzma- nı tarafından verilmiyor. Trak- ya Üniversitesi Tıp Fakültesi'n- de bir öğretim üyesinin 5. sınıf öğrencileri arasında yaptığı araştırmada, birçok öğrencinin en temel tıp bilgisinden yoksun olduklan. ortaya çıktı. Ancak. Trakya Üniversitesi yönetimi, bu konuda önlem almak yeri- ne, araştırmayı yapan öğretim üyesine, "fakültesini ve öğren- cilerini küçük düşürdüğü" ge- rekçesiyle disiplin cezası verdi. Trakya Üniversitesi'nin pek çok bölümünde uygulamaya yönelik hemen hiçbir çalışma yok. 1982 yılında Tekirdağ'da, tanmla içiçe yaşayan bu kentte kurulan Ziraat Fakültesi'nde. çiftçilerin. üreticilerin isteklerineyanıt vermekten uzak. uygulamadan çok teoriye dayalı bir eğitim sürdürülüyor. Fakülte'de. biretin hormonlu olup olmadığının ya da bir yemin kalitesinin analizi yapılamıyor. Sınıflannda, laboratuvarlannda ve öğretim üyesi odalannda çatıdan akan sulann sel haline gelmesini önlemek için leğenler bulunan; kimi zaman soğuktan, kimi zaman havasızlıktan ders yapılamayan; eğitim ve öğrenime elverişli hemen hiçbir özelliği olmayan barakalı eğitimden sonra. Ziraat Fakültesi, nihayet geçen yılbaşında yeni binasına taşınmış. Ama yine de. derslerin bir bölümü hâlâ barakalarda yapılıyor. Fakültenin yeni binasının koşullannm öncekilere göre çok daha iyi olmasına karşın laboratuvarlann bir bölümü boş, sosyal tesis yok, spor alanı yok, yurtlar bakımsız. Şu anda 6 laboratuvar faaliyette. Dekan Prof. Dr. Poyraz Ülger'egöre. diğerlerinin eksiklikleri de önümüzdeki günlerde tamamlanacak. Tekirdağ Ziraat Fakültesi'nin çevreyle ilişkisi kopuk. Bunun sebebi, Tekirdağlılann. kentlerinde üniversite istememeleri değil. Tam tersine, Tekirdağ'ın bir üniversiteye sahip olması gerektiğine inanıyorlar. Ancak, Tekirdağ Ziraat Fakültesi, "Bu yem kalitelı mi?" diye okula gelen bir üreticinin sorusuna yanıt veremiyor. Öğrencilerin çiftlikleri gezebilmeleri için okulun aracı bulunmuyor. Kısa vadede gelişme beklenmemeli Prof.Dr.HAMÎTFİŞEK B.C. Öğretim Üyesi Kuşkusuz yurdumuzun yükseköğrenim ihtiyaçlanna daha fazla cevap verilebilmesi- ni sağlayacak ve çok kısıtlı olan bilim üretim potansiyeli- mizi arttıracak yeni üniversite- lerin kurulması hepimizi sevin- direcek bir olaydır. Ancak, geçmişte, yeni kurulan üniver- sitelerin olurluk çalışmalannın gerektiği şekilde yapılmadığını ve yeni kurumlann gelişmeleri için gereken kaynaklann aynl- madığını gördük. Bu kez duru- mun farkh olduğunu. gereken kaynaklann tahsis edileceğini ve yeni üniversitelerin birer "tabela" üniversitesi olmaya- caklannı umarım. Aslında. genelde de üniversi- telerimizin temel sorunu kay- nak yetersizliğidir. Bu sorun YÖK sisteminin getirdiği, çok söylendiği için tekrarlamak ge- reğini duymadığım birçok olumsuzlukla birleşince üni- versitelerimizi bunalım duru- muna getirmiştir. Bu durum- dan kurtuluş kolay olmaya- caktır. YÖK düzeni bugün değişse ve üniversitelere ayn- lan kaynaklarda ciddi arttı- nmlar yapılsa bile anlamlı ge- lişmeler. ancak uzun vadede görülebilir. Kısa vadede üniversitelerin durumlannda olumlu birgeliş- meyi, bu yıl temmuz ayında sırası gelen rektör atamalan için basit bir yasal düzenleme ile üniversite öğretim üyeleri- nin aday göstermelerinin sağ- lanması gerçekleştirebilir. Bu tür bir gelişme, öğretim üyele- rinin üniversiteden yabancılaş- malannı azaltıp üni%ersiter çahşmanın olmazsa olmaz şar- tı, şevk ve heyecanı bir ölçüde geri getirebilir. HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE DÛNYA'DA JJevlet Bakanlığı Meteorok),: Genel Mûdürlûğü'nden alınan bılgıye göre doğu bölgelerı- mız parqalı bulutlu Doğu ve Güneydoğu Anadolu nun do- ğusu yer yer sağanak yağıs- lı, ötekı yerler az bulutlu ve açık geceek Hava sıcaklıın- da önemh bir değısıklik olma- yacak Rüzgâr kuzey ve do- ğu yönlerden hafıf. ara sıra orta kuvvette esecek Oenızlenmızde rüzgâr. Akde- j j ^ a nizde kıble ve lodos, Doğu Karadenız'de günbatısı ve karayel. ötekı denızlerımız- Mersm de yıldız ve poyrazdan 3-5, yer yer 6 kuvvetmde saatte 10-21 demz mtlı hızla ese- Sarasun cek Van Gölünde hava, çok bulutlu ve saganak yağıslı gececek zon^Idak açık bulutlu »ajmurtu A-açık BDulutlu G-gûne$lı K-karlı S-sısk ÇALIŞAJNLARIN SORULARl/SORUNLARI Y1LMAZ ŞİPAL 1992'nin getirdiği uygulamalar Bu yazıda 1992 yılı ile gelen yeni uygulamalara kısaca değinmeye çalışacağız. 1I) TC Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'un malul. emekli. dul ve yetim aylıklanna uygu- lanan genel aylık katsayısı 470'ten, 523'e, TC Emekli San- dığı emeklileri ile dul ve yetimlere ödenen taban emekli aylığı katsayısı ise 640'tan 823'eçıkanldı. (2) 476 sayılı kararname ile 15 Ocak 1992'den geçerli ola- rak 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası'na bağlı en yüksek de\ let memuru olan Başbakanlık müsteşannın genel aylık göstergesi ile ek göstergesi toplamı olan 6700 göstergenin katsayı çarpımı ile bulunan brüt aylığı, 3 milyon 504 bin 1001iranınyüzdedördüne(%4)karşılıkgelen, 140 bin 164 lira özel hizmet tazminatının. TC Emekli Sandığı'nca öde- nen emekli ikramiyesi ile emekli, dul ve yetim aylıklanna, hizmet süreleri ile bağmüh olarak eklenmesi uygulamaya konuldu. (3) 475 sayılı yasa hükmünde kararname ile Makam Tazminatı Cetveli'ndeki "kıdemli albaylar" deyimi, "al- baylar" olarak değiştirildi. Bu değişiklik sonucu, yalnızca emekli kıdemli albaylara ödenen makam tazminatının 15 Ocak 1992'den geçerli olarak tüm albay rütbesinden emekli olanlara yansıması sağlandı. (4) Sosyal Sigonalar Kurumu'nun Üst Gösterge Tab- losu'na 5 gösterge daha eklendi ve tavan gösterge 6400'den 6650'yeyükseldi. (5) Üst Gösterge Tablosu'ndan 5.000 gün karşılığı 10. derece 1. kademe ve 1.700 göstergeden bağlanan aylıklann oranı % 50'den % 59.9'a çıkanldı. Bu oran sonra gelen her derece için % 1 (yüzde 1) ve her derecenin kademeleri için de % 01 (binde bir) azaltılarak yeni tavan gösterge olan 6650 de % 50'ye getirildi. (6) SSK'nın Alt Gösterge Tablosu'ndaki her göstergeye 136 puan eklenerek ilk gösterge 1000"den 1136"ya, 1. dere- ce 9. kademeye karşılık gelen tavan gösterge ise 1560'tan 1696'ya çıktı. (7) SSK'nın Sosyal Yardım Zammı 390 bin liradan 550 bin liraya yükseltildi. (8) Uzun süredir tartışmalara ve eleştirilere neden olan emeklilikte yaş sınırlan getiren yasalara ilişkin uygulama- lar. 27 Şubat 1992 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 3774 sayılı yasa ile son buldu. 3774 sayılı yasa ile getirilen uygulama ile TC Emekli SandığYna bağlı kadın iştirakçiler 20 tam yıl (7.200 gün), erkek iştirakçiler 25 tam yıl (9.000 gün) kesenek ödemek koşulu ile yaş sının ile bağımlı olmaksızın emekli aylığı al- maya hak kazanacaklar. Bu uygulama yalnızca öğretmen- ler için 1 Temmuz 1992'de başlayacak. SSK u> gulaması yönünden kadın sigortalı 20, erkek si- gortalı ise 25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5.000 gün ma- lullük. yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödemek olmak koşulu ile yaşlılık aylığı almaya hak kazanacak. Bağ-Kur sigortalısı olup "kadın ise 20 tam yıl, erkek ise 25 tam yıl sigorta primi ödemiş" olanlara hangi yaştaolur- larsa olsunlar yaşlılık aylığı bağlanacak. (9) Bakanlar Kurulu'nun 22 Ocak 1992 günlü Resmi Ga/ctc'dc yayımlanan 91 2592 sayılı karan ile Bağ-Kur'- dan "aylık almakta olanlar ile daha sonra aylık bağlana- caklann aylıklanndan. 1992 yılı için % 10 (yüzde on) sağ- lık sıgortası pnmi kesilmesi" öngörüldü. Bu konulardaki avnntılan spnraki yazılanmıza bırakı- yoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle