Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ŞAYFA CUMHURtYET 7 MAYIS1992 PERŞEMBE
12 DIZI-YAZI
Kerkük Valiliği Halkla İlişkiler Müdürü, Türkmenlerin durumunu özetledi:
Derman yoktir, uşaklar ölîrler
—5—
Mezopoiamya Ovası'nda bahan,
ekin tarlalan müjdeler. Göz alabildi-
ğine uzanan düzlüklerde ağaç azdır.
Tarlalarda yeşilin göğermesiyle bir-
likte doğanın çehresı değişıverir.
Doğa. fırçayı eline alır, koyu san
düzlüklere bahan çizmeye başlar.
Bağdat'tan Kerkük'e san, yeşil
çizgiler arasında gittim. Şoför Hü-
sam Müslüman Arap. Vezaret
Elam"dan verilen rehber Efram ise
Hıristıyan Arap. Bağdat çıkışında
esaslı bir kontrolden geçtik. Kontrol
noktasına bir kilomeire kala gördü-
ğümüz "yavaşla" uyansından sonra,
bidonlarla engellenmiş bölümde
durduk. Kent dışına çıkış iznini gös-
terip yolumuza devam ettik.
Kuzeyin, güneyden daha gergın
olduğu hemen dikkati çekiyor. Ker-
kük yolu üzerinde içinden geçtiğimiz
yerleşim birimlerinin tümünde hisse-
dilir bir olağanüstü hal vardı. Tuz-
hurmatu kasabasının girişi ve çıkı-
şında mevzilenmiş askeri bırlikler,
her an bir iç kanşıklığın meydana ge-
lebileceği haberini veriyordu. Kentin
içınde en çok dikkati çeken renk si-
yah. İçsavaşta yakılıp yıkılan yerler
hcnüz onanlmamış. Kentin çıkışın-
Uaki alçak tepelerde makinelı tüfek
C-^ie uçaksavar bataryalan dikkati çe-
i -fciyor.
-^ Kerkük'e 15-20 kilometrelik mesa-
fedeki Tazaa kasabasında ilk kez si-
' vil milislere rastladık. Tipik yerel
: giysiler içindeki milisler ellennde
-makineli tüfek. yönlerini kuzeye çe-
virmişler. bekliyorlar...
Tank mermilerinin kovanlanyla
- eluşturulmuş son kontrol noktası-
' nın aştıktan sonra Kerkük'e girdik.
İki katlı evler, 3-5 metrelik tel mi-
nareler. renkli ilanlarla süslü bahçe
duvarlan...
Kenıte ilk durağımız, vilayet ko-
nağı. İki katlı bina önündeki Sad-
• dam resmi binadan daha yüksek.
Bizi. Türkmence konuşan ' Valilik
Halkla İlişkiler Müdürü Muhammed
, Höseyin El Oağtstanlı karşıladı. Mü-
dürün annesı Arap, babası ise Dağıs-
; tanlı. Odasında dört Saddam resmi.
j bir de Kuveyt'i Irak sınırlan içinde
1 gösteren harita vardı. Haritaya dik-
kaili bakınca açıklama yapmadan
edemedi:
- iki hazirandan sonra asmıştık.
Duruyor. Ashnda, yani. tarihe ba-
'"karsanız...
; Dağıstanlı, Kerkük'teki sıkıntıyı
bir cümlede anlatu bize:
- Derman yoktir. uşaklar ölirler...
Sonra valinin makamına geçtik.
özel kalem odasında bir dizi insan...
Ayağı kınk bir genç kız, çocuklu bir
1
kadın, Kürt giysili bir adam. yaşlı bir
lcan koca... Dertlerini valiye anlat-
mak için bekliyorlar.
Valinin odası genişçe bir dikdört-
gen salon. İlk dikkati çeken, Saddam
resimleri. Dağ başında kalpaklı bir
resim, alçıdan büst, sivil bir portre.
, , Reisli takvim, masa üzerinde çerçe-
veli küçük bir resim ve en gösterişlisi
valinin hemen arkasında ahşap bir
sütunun 20-25 santim gerisinde. ışık-
landınlmış, ipek halıya işlenmiş bir
portre. Vali, Yassir Hasan Sultan bi-
zi ayakta karşıladı.
"Ayrun yok"
Asker giysili. ama omzunda rütbe
yok. Bölgede Kürt, Türk. Arap ayn-
mı gibi sorulan son derece yanlış
bulduğunu söyledikten sonra satır-
başlanyla şunlan vurguladı:
- Burada hiçbir aynm yok. Hepi-
miz Iraklıyız. Biz bir aileyiz. Reisin
(Saddam Hüseyin) ailesiyiz. Kaydı-
mız Saddam Hüseyin mektebinedir.
Kerkük'te Körfez Savaşı'nın ve içsa-
vaşın yaratüğı maddi hasar giderildi.
• Kerkük'ün su ihtiyaanı tümüyle
'. karşılayacak büyük bir yatınmımız
'vardı. Yüzde 90 kadan bitmişti.
, Ama iç kanşıldıkta büyük hasar gör-
dü. Şimdi onu yeniden yapmaya çalı-
şıyoruz. Kerkük'te hayat normal, en
kısa sürede daha iyi olacak.
Görüşmemiz, birkaç telefon ko-
JVerkük kent merkezinde, 5-6 meydanda Kürtler ve Şiiler
tarafından öldürülen Türkmenlerin heykeli var. Birinin önünde
durduk. Altında şunlar yazılı: "Selahattin Rauf Avcı. 1924'te
meydan olmuş Kerkük'te. 1959'da Şii Kürtler çekti kendisini."
.Kerkük'te 20'ye yakın kasetçi var. Hepsinin vitrininde İbrahim
Tatlıses'in, Hülya Avşar'ın, Sibel Can'ın posterleri var. TIR
şoförlerinin getirdiği kasetler yüzlerce kez çoğaltılıyor.
I R A K
G E Z İ
NOTLARI
\Il SIAİ \ KAI.H.U
nuşmasıyla kesildi. Vali göriiştüğü
kişilerin vatandaş olduğunu söyledi.
Haftada iki günü vatandaşla görüşe-
rek geçiriyormuş. Pazar günleri sa-
dece şehit ailelerine aynlmış. Şehit
aılelerinin en çok yakındığı konu
maaşazlığı.
Konuşmalan tercüme eden Dağıs-
tanhya valinin askeri giysisini sor-
duk, Türkmence karşılık verdi:
- Valimiz asker değil, medenidır.
Sonra açıkladı: Türkmenler sivile.
"medeni' diyormuş.
Aynlırken vali bıze telefonlannı
verdi. Istediğimiz an arayabıleceği-
mizi söyledi.
Çarşıda insan mozayiği
Kerkük çarşısı son derece hareket-
Ii. Adım atmak mümkün değil. Satı-
lanlar ise çok sınırlı. Havuç, marul.
domates, baklagiller, plastik ev eşya-
lan, yeşil sabun, Türkiye'den getiri-
len margarin. deterian. bisküvi...
Ama bu insanlar hem \an yana ya-
şamaya alışmışlar hem de sık sık bir-
birleriyle savaşmaya. Kent merke-
zinde. 5-6 meydanda Kürtler ve Şii-
ler tarafından öldürülen Türkmenle-
rin heykeli var. Birinin önünde
durduk. Altında şunlar yazılı: "Sela-
hattin Rauf Avcı. 1924'te meydan
olmuş Kerkük'te. 1959'da Şiı Kürtler
caddelerde çekti kendisini."
TIR şoförleri kültür elçinûz
Kerkük'te 20'yi aşkın kasetçi var.
Herbirinin camında tbrahim Tath-
ses'in. Hülya A»şarın, Sibel Can'ın
posterlen var. Süher adlı bir kasetçi-
ye girdik. Ferdi Tayfur. Hülya Avşar,
Mahmut Tuncer. Orhan Gencebay,
Hakkı Bulut. Gülden Karaböcek.
Burhan Çaçan \itrinde ilk dikkati çe-
ken kasetler.
Dükkân sahibi saüşlardan mem-
nun. Maliyet çok az, kâr fazla. Her
kasetçide bir büyük bir kayıt cihaa
var. İstediğiniz kaseti söylüyorsu-
Ingilizlerin 1920'de inşa ettiği Hasa
Çayı üzerindeki asma köprüyü geçip
kent merkezinde bir tur atüktan son-
ra Musul'a hareket ettik. Musul'a
güneyden dolanarak gideceğiz. Çün-
kü Erbil yolu Kürtlerin elinde. Gece
yolculuğu yapmamız kesinlikle is-
tenmemesine karşın, geç kalınca
mecburen akşam saatinde yola çık-
ük. Kent çıkışında yine güvenlik
kontrolünden geçtik. Yol üzerinde
petrol rafınerileri gördük. Hepsinin
bacasından alev fışkınyordu. Hepsi
tamir edilmiş, ancak saüş yapılama-
dığı için üretim düşük. Zaten fıyau
düşen tek ürün, petrol olmuş. Bir lıt-
re benzinin Türk Lirası karşılığı yak-
laşık 20 lira.
Gece başlar, hayat biter
Karanlıkla bırlıkte tratîk de bıçak
gibi kesildi. Saatler sonra bir askeri
kamyona rasüadık. Musul'a 50 kilo-
metre kala karşılıklı silah atışı ile
karsılaşük. Yolun sağından ve so-
Tekstil ürünleri getirmek isterken
Habur Gümrüğü'ne takılmış. Kam-
yona el koymuşlar. Musul'daki tüc-
carlardan alacaklannı tahsil etmeye
gelmişler. Ambargo kapsamı dışında
kalan gıda maddelerinin Irak içinde-
ki dağıtım yeri Musul. Basra'dan bi-
le buraya Türk ürünü gıda maddesi
almaya gelenlerle karşılaştık.
Ninevah Caddesi üzerinde çok sa-
yıda seyahat şirketi bürosu gördük.
Hepsi sinek avhyordu. Mardin, Di-
yarbakır seferleri durmuş. Eskiden
günde üç otobüs kalkarrruş Mardin
ve Diyarbakır'a. Türk olduğumu öğ-
renen herkesin ilk tepkisi ambargo-
yu hatırlatmak oldu.
Kuzey Irak'ın en büyük kenti Mu-
sul'da, merkezi hükümet etkin olma-
sına karşın, bölgenin özel durumu
nedeniyle hissedilir bir terk edilmiş-
lik hâkim. O kadar ki, rehber Ef-
ram'ın söylediğine göre, Musul'da
hâlâ resmi dairelerin çoğu Osmanh
döneminden kalma eeleneklerle çalı-
600 bin kişinin yaşadığı Kerkük'ün 400 bini Türkmen. İki katlı Kerkük vilayet konağının önündeki Saddam Hüseyin resmi binadan daha yüksek.
600 bin nüfuslu Kerkük'ün 400 bi-
ni Türkmen. Çarşıda ayaküstü ko-
nuştuğumuz Türkmenler, kulağa
hoş gelen akıcı şiveleriyle hayat pa-
halılığından, yiyecek maddesi azlı-
ğından yakındılar. Türkiye'nin
ambargoyu bir an önce kaldırmasını
istediler. Bütün bunlann nedenini
sorduğumuzda herkes aynı yanıtı
verdi:
- Amerika.
- Peki. Saddam savaşa girtnese
bunlar olıır nıııydu?
- Biz onlan bilmeyik...
Çarşıda Türkmenlerin yanında
Kürt giysili kadınlara. Araplara da
rastlanışor. Rehberimiz Efram.
"lrak'ta Hıristiyanhğın \e Müslü-
manlığın her mezhebinden insan
vardır" diyeekliyor.
nuz, elde hazır yoksa hemen doldu-
ruluyor. Bir kaset yedi dinar.
Dükkân şahibinin anlattığına gö-
re. Kerkük'e kasetleri TIR şoförleri
getiriyor. Onlardan satm alınan tek
bir kaset yüzlerce kez çoğaltılıyor.
Kerkük'e kültürel bakımdan kaset-
ler dışında bir şey girmiyor. TIR şo-
förleri biranlamda kültür elçimiz.
Kasetçide Ersin Sabuncu adlı bir
Türkmenle konuştum.
- En çok hangi şarkıcıyı seviyorsun?
- Ahmet Kaya'yı.
- Neden ?
- Sesi güzel, zulüm altında yaşamış
bir insan gjbi geliyor bana. Sevgiden
bahsetmiyor; cezaevinden, toplum-
sal şeylerden söz ediyor.
- Sevgiden balısetmek kötü mü?
- Amaonlaracıh...
lundan art arda atışlar sürünce biraz
durakladık. Efram da ne olduğunu
anlamadığını söyledi. Sonra kesildi
atışlar, yolumuza devam ettik.
Musul ambargoyu gözlüyor
Türkiye ile ilişkilerin azalmasın-
dan en çok etkilenen kent Musu!
olmuş. Tüccar, sanayici, esnaf, top-
lumun hemen her kcsiminin Türkiye
ile bağı var. İki gün boyunca konuş-
tuğum hemen herkes en az bir kez
Türkiye'ye gitmiş. Ortak işler kurul-
muş. Karşılıklı mal ahşverişi yerleş-
miş. Ama Körfez Savaşı'ndan bu
yana bunlann tümü kesilmiş. Kaldı-
ğımız Asur Otelinde İsmail Tûrk
adlı Mardinli bir tüccarla karşılaş-
tık. Bir haftadır Musul'daymış.
şıyor. riazı yasalar o döneme ait.
Kerkük'e benzer insan mozaiği
Musul'da da dikkati çekiyordu.
Küçük bir mozaik, Musul'dan Bağ-
dat'a dönerken yolculuk yaptığımız
takside oluşuverdi.
Kerkük'ten. yerel türkülerle dol-
durulmuş bir kaset almıştım, önce
onu çaldık. Şoför Hüsam'dı, sonra
onun kasetini dinledik, Efram da Hı-
ristiyan dini müziği ile doldurulmuş
kasedini koydu ardından. Musul'-
dan bize katılan valilik görevlisi
Adil, Kürttü. Sonra onun kasetini
dinledik. Farklı kültürlerin ürünleri-
ni art arda tatmak güzeldi, hepsinin
ayn bir tadı vardı.
BlTTİ
125. ıııadde ve AnayasaMahkemesi kaı aıı• Baftarafi I. Sajyada
>Aynı yasanın geçici 4. maddesi b
fiendine fıkrasına göre ise bölücülük
§25. madde), anayasayı tağyir ve teb-
1 (146-1-2 madde), uyuşturucu yapı-
itıı ve satımı (403, 404 1. 405. 406.
407'nci maddeler) ırza tecavüz (414,
416. 418'inci maddeler) suçlanndan
yargılanmış olanlardan ölüm cezası
alanlar 20 yıl, ömür boyu hapis cezası
ajanlar 15 yıl, diğer şahsı hürriyeti
^ığlayıcı cezaya mahkûm edilmiş
<jlanlar hükümlülük sürelerinin üçte-
bırini çekmiş olmalan durumunda ko-
Çillu salıverilirler.
- • İki madde arasında süre farkına. si-
yasal açıdan bakıldığında, (içeri alın-
ma tarihi ortalama olarak 12 Eylül
J980) kabul edilirse, sağ şiddet eylem-
tilerinden ölüm cezası almış olanlar 10
yılı tamamladığı için hemen salıverile-
cek, buna karşılık sol eylemciler ile sol
şiddet eylemcilerin salıverilmelen için
bir 10 yıl daha içeride tutulmalan gere-
kecekti.
Sağ siyasal görüşten gelen ve bu gö-
rüşten yana olan yasa koyucu, sol si-
yasal görüşe karşı olan tutumunu,
Terörle Mücadele Yasası'nın koşullu
salıvermeye ilişkin geçici maddelerine
böyle yansıttı. Dolayısıyla da. yasarun
bırçok maddeleriyle birlikte, koşullu
salıvermeye ilişkin baa geçici madde-
terin iptali istemiyle Anayasa Mahke-
mesi'ne gidildi.
1) Ceza Yasası'nın 146 1 maddesin-
den ölüm >a da ömür boyu hapis ceza-
sı almış \e bu cezalan kesinleşmemiş
olanlann başvurusu üzerine, Ankara 1
Nolu Sıkıyöneıim Mahkemesi. Terör-
lc Mücadele Yasası'nın geçici 4. mad-
desi a \c b bentlerinin iptali istemiyle
Anavasa Mahkemesi'ne gidılmesıne
karar verdi.
Anavasa Mahkemesi, geçici 4. mad-
desinin a bendi ile "(b) bendinde geçen
Türk Ceza Kanunu'nun 146(sonfıkra
hariç) hükmünü" oy çokluğuyla (4'e
karv 7 ovla) iptal etti. (1991/15-22,19.
7.1991)
2) Ceza Yasası'nın 414 1 ve 4182
maddelerinden (yani zor kullanmak
suretiyle ırza geçmek ile ırza geçmek.
kızlık bozmak. kaçırmak, alıkoymak
suçlanndan) ayn aynağır hapis cezası
alanlann başvurusu üzenne, Boyabat
AğırCeza Mahkemesi, Terörle Müca-
dcic ^ asasının geçici 4. maddesinin b
bcndının iptali için Anavasa Mahke-
mcbi'nebaş\urdu.
Anayasa Mahkemesi, geçici 4. mad-
denin b bendini Ceza Yasası'nın 414
ve 418 maddeleri açısından oy çoklu-
ğuyla (5'e karşı öoyla) iptal ettı. (1991
36-35.8.10.1991)
3) Kuruluş olarak eroin maddesıni
satışa çıkarmak ve bu amaçla taşımak
suçundan (403'üncü maddeden) hü-
küm gıymiş olanlann istemi üzerine,
Izmir Devlet Güvenlik Mahkemesi.
Terörle Mücadele Yasası'nın geçici 4.
maddesinin b bendinin iptali için Ana-
yasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Anayasa Mahkemesi. geçici 4. mad-
denin b bendinin Türk Ceza Yasası
403'üncü maddesi açısından iptaline
oy çoklueuyla (5'e karşı 6 oyla) karar
verdi. (1991 34-34,8.10.1991)
Gerek mahkemelerin başvurulann-
da. gerek Anayasa Mahkemesi'run
kararlannda, itirazın ve iptalin yasal
dayanağını Anayasa'nın 2. maddesi ile
10. maddesi ("hukuk devleti" ile "eşit-
lik" ilkeleri) oluşturuyordu.
4) Ceza Yasası'nın 125. maddesin-
den ceza almış ve bu cezalan kesinleş-
memiş olan bir grup sanığın, vekilleri
aracılığjyla. geçici 4. maddenin b ben-
dinin hukuk devleti veeşıtlik ilkelerine
aykın olduğu gerekçesiyle iptali için
başvurulannı, Ankara 1 Nolu Sıkıyö-
netim Mahkemesi, "bu hükmün iptali
için SHP tarafından Anayasa Mahke-
mesi'ne başvurulmuş olmasını" neden
göstererek. yeniden Anayasa Mahke-
mesi'ne başvuruda bulunulmasına ge-
rek olmadığına. Anayasa Mahke-
mcsi'nin bu konudaki karannın bekle-
nilmesine" karar verdi. (23.8.1991)
Bunun yani sıra aynı mahkeme. ka-
rannda, aynca, Anayasa Mahke-
mesi'nin. söz konusu geçici 4. madde-
nin b bendinin Ceza Yasası'nın 146.
maddesi açısından iptaline ilişkin ka-
rannın, "TCK'nın 125. maddeden
yargılanan \e mahkûm olan kişileri de
aynı yönde ilgilendirdiğini" ve 125.
madde ile 146. maddeden ceza alanlar
arasında "cezanın infazı ve şartla sah-
verilme" açısından "benzerlik" bulun-
duğunu gerekçe göstererek, mağdur
olmamalan için 125. maddeden tutuk-
lu bulunan sanıklann tahliyesine ka-
rar verdi.
5) Sosyal Demokrat Halkçı Parti
(SHP) tarafından, 10 Mayıs 1991'de
Terörle Mücadele Yasası'nın çeşitli
maddelerinin yani sıra geçici 4. mad-
denin b bendinin iptali için Anayasa
Mahkemesi'ne başvurulmuştu.
Cumhuriyet. İstanbul Baro Baş-
kanı'nın karara ilişkin açıklamasını,
tepkiler bölümüne başlık yaptı: "Ev-
rensel hukuk ilkeleri ihl'al edildi".
(2.4.1992)
Terörle Mücadele Yasası'nın koşul-
lu salıverme ile ilgili geçici maddeleri,
647 sayılı Cezalann İnfazı Hakkında
Yasa'nın 19. maddesinde belirlenen
koşullu salıverme sürelerine yeni bir
indirim getirmiştir.
Cezalann İnfazı Hakkındaki Yasa-
ya göre, cezalar infaz yönünden, (1)
ölüm, (2) uzun ve kısa süreli hürriyeti
bağlayıa cezalar ve (3) para cezası ola-
rak üçe aynlmışür.
Uzun süreli hürriyeti bağlayıa ceza-
lar da, yasada, "müebbet veya muvak-
kat" olarak (madde 3) ikiye aynlır.
Gerek cezalann infazına ilişkin 647
sayılı yasada, gerek bu yasarun koşul-
lu salıvermeye ilişkin 19. maddesinde
ve bu maddiede yapılan değişiklikler-
de, cezalann sürelerine göre aynmı
esas alınmıştır. Bir başka deyişle infaz
yasasında ve koşullu salıverme mad-
desinde. kişinin işlediğı suça (suçun
niteliğine) ve yargılandığı Ceza Yasası
maddesine göre herhangi bir aynm ya-
pılmamıştır.
Terörle Mücadele Yasasf nın koşul-
lu salıverme ile ilgili geçici maddelerin-
de yeni indirimlere gidilirken, 647 sayı-
lı yasada belirlenen cezalann süre
açısından aynmı esas alınmış, ama bu-
nun yani sıra, geçici 1 ve geçici 4. mad-
delerde, suçun türlerine (yani Ceza
Yasasfndaki maddelere) göre aynı
(farklı) süreler belirlenmiştir.
Cezalann aynmı bakımından, ölüm
cezası almış kişiler, ceza yasasının han-
gi maddesinden ölüm cezası almış
olurlarsa olsunlar, aynı konumdadtr-
lar. Ömür boyu ve geçici (muvakkat)
hapis cezası almış olanlar için de du-
rum aynıdır. Koşullu salıverme açısın-
dan aynı konumda olanlann aynı in-
dirimden yararlanmalan, Anayasa'-
nın eşitlik ilkesinin gereği olduğu
halde. aynı konumda olanlara suçun
türü açısından farklı indirimler getiril-
mıştır.
StRECEK
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Haber Olmayanlar...
Naci Eren, Amasya'nın Taşova ilçesinin Uluköy bucağı
belediye başkanıydı. Uluköy'ün eski adı Sonusa köyüydü
Naci Eren, yıllarca belediye başkanlığı yaptı. 1965 yılında
TİP'ten milletvekili adayı oldu, 46 oy daha alsaydı, Urfa'-
dan seçilen Behice Boran'ın yerine Amasya'dan, "ulusal
artk", eski deyimle "milli bakiye" yöntemiyle milletvekili
seçilmiş olacaktı. Naci Eren, Amasya yöresinin halk taba-
nındaki devrimci, demokrat öncülerindendi. 53 yaşında
öldü kanserden. İki yıl acı çekti. ölümü, 1988yılı eylülünün
21'indeydi. Naci Eren'in ölümünü, yeğeni Gültekin Eren
haber vermişti, ölümünden sonra. Naci Eren, Mülkbükü
köyünde su deposunda yatarken yanındakilere şöyle de-
miş:
- Ben ölüyorum, Ekmekçi'ye haber verin!
Amcası yatarken, başucunda olan Gültekin Eren'i gör-
düm, Sosyalist Birlik Partisi'nin gecesinde. Tanıştık; şöyle
dedi:
- Ben Gültekin Eren, size amcamın son sözlerini iletmiş-
tim, anımsadınız mı?
- Ben de sizi arıyordum, dedim, Naci Eren'in iletisini ya-
zamadım, içime dert oldu. Bu, bir Cumhuriyet okurunun
son isteğiydi, bunu yazmalıydım, yazamadım!
Torbah'dan "Halil Efe" ölmüş; onu da Torbalı Belediye
Başkanı Ertan Ünver haber verdi, Ankaraya geldiğinde:
- Çok üzülürsün, diye sana söylemedik! dedi. Halil Efe'yi
Cumhuriyet okurları "Ankara Notları'ndan tanırlar. Halil
Efe'nin cenaze töreni çok kalabalıktı, çok sayıda öğretmen
gelmişti. Bunlar kuşkusuz Cumhuriyet okurlarıydı...
Halil Efe'yleTorbalı'datanışmış, "Torbalı GülmeceŞerv
likleri" dolayısıyla onun alaysımalarını (ironilerini) yaz-
mıştım. "Arabacı Ramazan", kısa adıyla "Ermo"; "Halil
Efe" Torbalı'nın gülmece gülleriydiler. Yazılarımı karıştı-
rarak, "Halil Efe'yle ilgili 19 Eylül 1989'da yazdığım "Halil
Efe'nin Serüvenleri" başlıklı "Ankara Notlan"nı buldum.
Şöyle:
"Halil Efe'nin öyküleri içinde ne ilginçleri var; Torbalı
Belediye Başkanı Ertan Ünver anlatıyor Halil Efe'nin serü-
venini:
Halil Efe'nin bir akrabası var; uzak da değil, annesinin
dayısı filan oluyormuş galiba, profesör ve kalp cerrahı. Ta-
bii sık sık ameliyat yapıyor, Halil Efe onun yardımcısı. İçeri
alıyor hastayı, yardımcı oluyor.
- Bakıyorum gözüne, diyor Halil Efe, gitti gidiyor, bu has-
ta kurtulmaz! Ama belki hoca-profesör itina ederse belki
kurtulabilir. Yorgun Hoca, gece giriyor saat 12'de; sabah
beşte, altıda ameliyat bitmiyor. Yirmi kişi, otuz kişi günde...
Boyuna ameliyat ediyor (gazoz kapagı basıyormuş gibi
anlatıyor), doktor değil, otomatik kapak basıcı. Tabii adam
yoruluyor. Bir bakıyor, "Allaaah, yine yanlış yaptı" diyom
içimden, hemşirenin yanında filan seslenilir mi? Seslen-
miyom, bozmuyom; gece çekiliyo hoca dinlenmeye. Ben
bakıyorum hastaya, kelebek! Kelebek, yani zekarette, uçtu
uçuyo! Gözlerine bakıyom, gözleri gidiyo.
Halil Efe'nin adamı Osman Ekici soruyor işin burasında:
- Efe, hasta gözlerini yukarı doğru kaldırıyo mu, şöööy-
le.
- Ulen serseri, ilk baştan kaldırıyorduk onu, şimdi karşı-
dan bakıyoz. Kapalıyken anlıyoruz gözü.
- Gözü kapalıyken nasıl anlıyonuz?
(Halil Efe gözlerirîi kapatıyor. Tırrıt, tırrrıtt yapıyor gözle-
ri, öyle anlıyoruz. Ah işte böyle. Gözleri titriyormuş, ora-
dan anlıyormuş.)
r- Hemen alıyom makası, tak tak tak açıveriyom, çıkarı-
yom o damarı, takıyom öbür tarafa, dikiyom... Tamam!
Sabahleyin Hoca geliyo, şöyle dıyonrv Hocam, akşamki
hatanızı düzelttim. Böyle böyle yaptım. Bazılannı anlıyo
ha!
- Nasıl anlar yav, diye karışıyor Osman, nasıl anlar?..
- Yav, aceleden ayni delikten geçiremiyom iğneyi, pan-
sumanda iki delik olunca anlıyo bazılannı... (Kahkahalar)
Bir gün kendim söyledim, "Hoca, akşamki kelebekti, gece
bir buçuktan sonra açtım kapattım, hallettim! Görüyon mu,
soldaki damarı yanlış bağlamışsın!" dedim...
- Allaaaaah, hakikaten Halil, elin dert görmesin!.. dedi.
Osman Ekici, bir gün profesörü görüyor, soruyor:
- Hocam, Halil Efe'nin anlattıklarına ne dersin, diye. Ho-
ca karşılık veriyor:
- Ah be Osman, ben bu Halil Efe'yi yirmi, yirmi beş yıl
önce niye almadım buraya yav? (Halil Efe artık Bucalı ol-
muştur). Buca'da "Halil lobisi" oluştu. Halil'in aleyhine
konuşmak, "Abartıyor, atıyor kafadan" filan demek yasak!
Halil Efe, halk alaysımalarının, gülmecelerinin örneği.
Başından geçen olaylar, bilinçaltında sanki, sayrıevlerin-
de yaşanmıyor mu? Sayrılar, ameliyatlı sayrılar, gecenin
bir yarısından sonra sayrıevlerinde sayrıbakıcılara bırakı-
lıp gidilmiyor mu?
Danıştay savcılarından Figen Eröldü 12 Kasım 1991'de.
Gazeteye bir haftadır yazmıyordum. 13 Kasım 1991'de sa-
at 05.25'te not defterime şunlan yazmışım:
"Çok sevdiğim arkadaşım, arkadaşımız Figen öldü dün;
onu bugün toprağa vereceğiz. Aldoğan:
- Figen için yazı yazamayacaksın! diye ağladı.
Yürüyüşten dönmüştüm sabah, Eylem:
- Baba, sana kötü haberim var, dedi, ekledi: Figen Tey-
zeyi kaybettik! Salih Er telefon edip bildirmiş. Kaç ay oldu,
sayrıydı; ibn-i Sina'da 'kanser' dediler, Amerika'ya götü-
rüldü, orada 'Hayır, kanser değilmiş, böbrekleri çalışmı-
yor!' demişler. Orada diyalize girmiş. Türkiye'ye döndü,
ciğerlerinden de rahatsızdı Figencik! Kimseyi istemiyor-
du, ben de gitmemiştim. Cumhuriyet'in durumu yürekler
acısı, her gün eriyor..."
14.11.1991, saat 05.53 perşembe notları: "Dün Figen'i
toprağa verdik. Maltepe Camisi nasıl da kalabalıktı. Cebe-
ci Gömütlüğü de öyle. Nasıl da sevilen bir insanmış. Sev-
medikleri de gelmiş; öyle olur zaten..."
Figen için gazetelerde ilanlar çıktı, dostlarmın verdiği...
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9
1/ Felsefede duyu-
larla algılanabilen
her şeye verilen ad.
2/ Döl verme yet-
lcinlijHne eren... İki
üç yaşındaki erkek
koyun. 3/ Zilli bir
kasnağa geçirilmiş
kursak zarından
oluşan çalgı... Av-
cının av beklemek
için taş yığınların-
dan yaptığı pusu.
4/ Biı düşünceye
gönülden bağlı bu-
lunma... özel ge-
zinti gemisi. 5/ Bir nota... Aydın
1
ın bir ilçesi. 6/ Bir şeyin kenanna
kısa bir süre için oturmak. 7/ Bir
spor takımının gözde oyuncusu...
Bir renk. 8/ Ünlü bir gülmece ya-
zanmız. 9/ tşyeri olarak kullanılan
birkaç katlı yapı... Mesaj.
YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Ik-
tisadi bir değerin sağladığı gelir...
tlenme. 2/ Edremit Körfezi kıyısın-
da turistik bir merkez... Bal koyma-
ya yarar kUçük tekne. 3/ Bir cins antibiyotik. 4/ Ses... Duvar
içinde bırakılmış oyuk bölüm. 5/ tntikam... "— oluyor halimi
takrire hicabım / Ûzme yetişir, üzme fırakınla harabım" 0^»-
gâr Hanım). 6/ Tabaklanmış deri... Küçük çapa. 7/ Korular-
da yaşayan ve eti için avlanan bir kuş... Tavlada bir sayı. 8/
Namaz çağnsı... Pamuktan dokunmus basma. 9/ Şalvann Us-
tüne giyilen ve önde uzun iki parçası olan giysi... Nikelin sim-
gesi.