Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 MAYİS1992 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Marlene Dietrich Almaııları ikiye böldü
Marfene Dietrich, dün otuz yıllık aynhktan
sonrs doğduğu ve sevdiği şehirde, Berlin'de
toprağa verildi.ölürnünden sonra da Al-
mankn iki kampa ayırdı. Bir yanda onu af-
fetmeyenler, öteki yanda ona hayranlık ve
sevgi duyanlar.
Dtnyanın gözû dün Berlin'deydi. Alman-
lar Marlene Dıetrich'in Hitler faşizmine kar-
şı verdıği mücadeleyi ve savaştan sonra ce-
binde Amerikan pasaportu, sırtında Ameri-
kan ordusunun teğmen üniformasıyla Al-
manya'yadönüşünühâlâ'vatanaihanet"ola-
rak nu niteliyorîardj? Yoksa ona yaraşan şe-
kilde veda edecekler miydi?
1960'lann başında Marlene Dietrich bir
tumeyle Almanya'ya gelmiş: o salonda şar-
kılannı söylerken Almanlar dışarda "Go
home!" ve "Vatan hainlen dışan!" diye ba-
ğırmışlardı. Bunun üzerine bir daha Alman-
ya'ya ayak basmayı reddetmişti.Berlin ve
Almanya, ölümünden sonra karşılaştığı
ikinci sınavdan da başanyla geçemedi.
Berlin'de, en yakınlanndan oluşan küçük
bir cemaat eşliğinde annesinin yanına gö-
mülmeyi vasiyet etmişti. Berlin, sanat dün-
yasına armağan ettiği en ünlü "çocuğunun
eve dönüşünü" karşılayacakü. Ama nasıl?
önce vasiyeti yerine getirilecek; kıa Maria
Riva ve torunlan \e ailelen eşliğinde toprağa
verilecek, bu sade cenaze törenini 300 gaze-
teci kalemlen ve kameralanyla tüm dünyaya
iletecekti. Berlin Belediyesi onun anısına bü-
yük bir veda töreni düzenleyecekti. Dün öğ-
leden sonra yapılacak törene onun yol arka-
daşlan Billy Wilder ve James Stewarl, Aud-
rey Hepburn ve Ronald Reagan, Doris Day
ve Zubin Mehta gelecekti. Cannes Film Fes-
tivali'nden törene katılmak isteyen ünlüler
özel bir uçakla birkaç saatliğine Beriin'e geti-
rilecekti.
Görkemli veda töreni gerçekleşmedi.
Gazetelere telefon eden, mektup yazan
Almanlar, "Ödediğimiz vergiler bu vatan
hainine mi harcanacak? O, Almanya'ya en
zor günlerinde sırt çevirmişti. Onu affetmi-
yoruz" diyordu. Daha da kötüsü: Açık bek-
BERLİN
DİLEK
ZAPTÇIOĞLU
leyen mezannın önüne gelip
oldu.
Cenaze törenine Fransa ve Amerika, bü-
yükelçisini yolladı. Alman tarafından sadece
Berlin Belediye Başkanı'yla Içişleri Bakanh-
ğı Sinema Bölüm Başkaru geldi.
Belediyenin düzenlemeyi vaat ettiği "gör-
kemli veda töreni" iptal edildi. Gerekçe ola-
rak "organizasyonun zamanında bitirilerne-
mesi" gösterildi. 24 mayısta Berlin'de yerel
seçimler yapılacaktı.
Seçmen bölünmüştü. Kıymetli vergı gelir-
lerinin Marlene Dietrich için harcanması
çoğu Alman seçmen tarafından hoş karşı-
lanmıyordu. Belediye Başkaru. muhafazakâr
• Almanlar Marlene Dietrich'in Hitler faşiz-
mine karşı verdiği mücadeleyi ve savaştan
sonra cebinde Amerikan pasaportu, sırtmda
Amerikan ordusunun teğmen üniformasıyla
Almanya'ya dönüşünü hâlâ "vatana ihanet"
olarak mı niteliyorlardı?
tükürenler Hıristiyan Demokrat Parti'li Eberhard Dı-
epgen töreni bu yüzden mi iptal etmişti?
Marlene Dietrich'i uğurlamaya Berlin Frie-
denau mezarlığına geîen halkın sayısı da faz-
la kabank sayılmazdı. Sevenleri ve onun
Hitler faşizmine karşı, vatanında olup biten-
ler yüzünden yüreği sızlayarak verdiği mü-
cadeleyi "ömek bir tavır" olarak niteleyen-
ler, mezanrun önünden geçip deftere düşün-
celerini yazdılar. En dikkati çeken çelenkler-
den biri. Alman Yeşiller Partisi'ne aitti ve
Marlene Dietrich'in siyasi tavnnı öne çıkar-
üyordu. Avrupa Film Akademisi ise Melek-
ler ölmez yazıh bir çelenk yollamışü.
Dün sabah gazetelerimi aldığım ve her za-
man "sokaktaki adamın" düşüncelerini Ber-
linlilere has açıklığıyla dile getiren gazete ba-
yii şöyle diyordu: "Nah işte bütün gazeteler-
de Marlene! Biz savaştan sonra yiyecek ek-
mek bulamazken o Amerika'larda kuş sü-
tüyle besleniyordu. Şimdi ödediğimiz vergi-
ler onun veda törenine mi harcanmalıydı
yani? Keşke Paris'te kalsaydı."
Ve cenazeyi görüntükrmeye gelen Ameri-
kalı meslektaşlar. Marlene Dietrich'in meza-
nna tükürülmesi ve Almanya'nın ona yara-
şan bir karşılama yapmamasını, hatta üst
düzeyli bir hükümet temsilcisi bile yollama-
masını "felaket" sözleriyle yorumluyordu.
Onlara sorulursa Almanlar iflah olmazdı.
Dietrich gibi efsaneleşmiş bir sanatçıyı bağnn-
dan çıkarmakla övünmek yerine vergi parala-
nnı düşünüyorlardı. Hâlâ akıllan başlanna
gelmemışti. Almanya kötü bir sınav vermiş.
sınıfta kalmışü. Bir Berlin gazetesinin
yazdığı gibi "Yoksa Marlene, Almanlan son
bir sınavdan geçirmek için" mi ölümünden
sonra Berlin'de gömülmeyi vasiyet etmişti?
Brechthayranı
lıaydut fîrarda• Yunanistan'ın en popüler mahkûm durumun-
daki Vangelis Rohamıs cezaevinden kaçmadan
önce kendi eliyle de bir mektup yazdı.
Yunanistan'ın ünlü bir hay-
dutu var. Adı Vangelis Roha-
mis. 1971 yıündan bu yana
ömrünü duruşma<ezaevi ve
fırar üçgeni arasında geciren
Rohamis, geçen hafta beşinci
kez fırar etmeyi başardı ve ce-
zaevinden aynlmadan önce de
fırar nedenlerini açıklayan bir
mektup yazmaktan geri kal-
madı.
Sicilinde cınayet, soygun,
adam kaçırma, iğfal, yasadışı
sılah taşıma ve kullanma gibi
adi suclan bulunan Rohamis
cinayet ve iğfal suçlamalannı
asla kabul etmedi. Bugüne ka-
dar toplam 43 yıl ve ömür-
boyu hapis cezası hükümleri
giyen Rohamis, son olarak Gi-
rit'in Halikamassos cezaevin-
de yatıyordu.
Rohamis 1971'den bu yana
Yunanistan'ın çeşitü cezaev-
lerinde yatmış ve en son fira-
nnı 1986'da gerçekleştirmiştı.
Yine bir soygun anında yakayı
ele veren Rohamis'in , geçen
hafta içinde Yunanistan'ın en
iyi korunan cezaevi olarak ün
salan Halikamassos tan da
kaçmayı başarması, adalet ba-
kanbğt başta olmak uzere em-
niyet makamlannı ve kamuo-
yunu şaşkına çevirdi.
En popüler mahkum duru-
mundâki Rohamis cezaevin-
den kaçmadan önce kendi eliy-
le de bir mektup yazdı. Roha-
mis, BerthoM Brecht'in "in-
sanlık ve toplum" üstüne söz-
leriyle sona eren bu mektubun-
da kaçış nedenlerini anlatır-
ken, Yunan toplumunu "çü-
rüklük", adaletini ise "acizlik-
le" suçladı. Kendısıne yönelti-
len cinayet ve iğfal suçlama-
lannın yıllarca kanıtlanama-
masına karşın ömürboyu ha-
pis cezasına çarptınlmasını ve
temyiz mahkemelerinin 6 yıl
ATİNA
STELYO
BERBERAKtS
boyunca ertelenmesini kına-
yan Rohamis bu mektubunda
"aradığı hakkı kendisinin bul-
maya" çahşacağını anlatıyor.
Firan nasıl gerçekleştirdiği
konusunda henüz somut bir
sonuca varamayan emniyet
makamlan , Rohamis'in ce-
zaevi gardiyanlanndan yardım
gördüğü olasılığı üzerinde du-
ruyor. Gerçekten de Roha-
mis'in, cezaevinin ziyaret gü-
nünde bir arkadaşıyla birlikte
ziyaretçilerm arasma kanşa-
rak elini kolunu sallaya sallaya
dışan çıkuğı ve kendisini bek-
leyen bir taksiye binerek ortalı-
ktan kaybolduğu anlaşıldı.
Yakalanan taksi şoförii iki gün
süren "sorgulamadan" sonra
Rohamis ve arkadaşını taksısi-
ne aldığını iüraf etmek zorun-
da kaldı. Adının acıklan-
masınristemeyen birpobs"Ro-
hamis'in kendisi istemedikçe
yakalanması zordur" derken,
avukatı da Rohamis'in 1 hazi-
ran günü başlayacak temyiz
mahkemesine geleceğinden
şüphesi olmadığını açıkladı.
45 yaşındaki Rohamis'in 16
yaşında da bir kızı var. Ba-
basırun yanında bulunmak
amacıyla Girit'te tek başına ev
kiralayan kızına "tecavüz"
edildiği" haberini alan Roha-
mis'in "tecavüz faillerini ce-
zalandıracağından" mektu-
bunda da belirttiği gibi adalete
güveni olmadığı için kendi ka-
nununlanyla hareket edebile-
ceğinden son derece endişe du-
yuluyor.
FRANKFURT HATIRASI - Bugûnlerde Almanya'da ünlü Amerikan Sirki'ni
ağırlamanın çoşkusu yaşanıyor. Almanya'da turneye çıkan sirk uğradığ) hetneo
her kentte, düzenleyeceği gösteri öncesinde kent sokaklannı dolaşarak hem halkı
selanüıyor hem de "fragrnanlar" sunuyor. Sirk topluluğunun en çok beğeni top-
layan takunı hiç kuşkusuz fılier. Frankfurt ta sutlarına paljaçolan alıp izfeyen-
lerin hayranlık dolu bakışları karştsında nazlı nazlı maharetlerinden ömekkr
sergileyen filler bu arada opera binası önünde hep birlikte hatıra fotoğrafı çektir-
raekten de geri kalmadüar. (Fotoğraf: REUTER)
Thatcher
9
ın gözdesi kiraeıbekliyorAvrupa'nın en yüksek iş merkezi ki-
racı bulamıyor. Kanarya Adalan'ndan
getirilip yığılan bin çeşit malm bir za-
manlar depolandığı tarihi noktada inşa
edildiği için adını oradan alan "Canary
Wharf' iş merkezinin, 240 metre yük-
sekliğindeki 50 katının yansı hâlâ boş.
Kimse taşınmak istemiyor. Bu yüzden,
müteahhit fırma, dünyanın en büyük
inşaat şirketi Kanadah "Olympia and
York" iflas etti.
Thatcher döneminin gözde yatınmı,
özgirişimin, geniş vizyonun, gözüpekük
ve aülımcıhğın simgesi "Canary
Wharf', etrafındaki 22 kilometre kare-
lik muazzam alanla birlikte, umulanı
vermedi. Londra'run doğusunda bir za-
manlar Hint'ten, Çin'den, Karajipler'-
den, Güney Afrika'dan yelkenli gemile-
rin mal getirip yığdığı, 1920'lerden son-
ra ömrünü tüketen tarihi antrerx>-liman
LüNDRA
EDtPEMÎL
ÖYMEN
tesislerinin bulunduğu yan-yıkık ve boş
alan "Docklands", Thatcherci görüşle-
rin iflasıru simgeliyor.
En az 50 yıl bömboş duran "Dock-
lands", Thatcher döneminde milyonlar
akıtılarak yeniden ayağa dikilmeye
çalışıldı. Postmodern bir sürü süper-
teknolojik bina yapıldı. 1997 yılına ka-
dar burada 1 milyon metre karelık ofıs
alanı sağlanacak, Batı Avrupa'nın en
önemli mali merkezi Londra, metre
kare başına en ucuz ofıs kirasının öde-
neceği kent olacaktı. 80 kilometre kara-
• "Canary Wharf' iş merkezinin, 240
metre yüksekliğindeki 50 katıryn
yansı hâlâ boş. Kimsetaşınmak istemi-
yor. Bu yüzden, müteahhit fırma, dün-
yanın en büyük inşaat şirketi Kana-
dah "Olympia and York" iflas etti.
yolu, 20 kilometre demıryolu yapılacak,
bir de küçük havaalanı olacaktı.
Sadece iş merkezi olarak düşünülme-
mişti "Docklands." İnsanlar da otura-
caktı. Insanlara apartmanlar, evler
yapıldı. "Docklands". 1980'lerde Avru-
pa'run en muazzam kent-içi düzenleme,
planlama ve ınşaatına sahne oldu. Bir
ara 2 bin hektarbk bir alanda inşaat
aynı anda sürüyordu.Son dönem
Fransız cumhurbaşkanlannın, arkala-
rında anıtyapılar bırakmalar: gibi,
Thatcher de ardında "Docklands"ı bı-
rakacaktı. Bırakü da. Yan yanya boş
olarak. tnsanlar burayı sevmedikr. Sü*
per-kentte u}ttşınYV>nımı büyuktn. Sö-
rekli trafık tıkanıyor, saniyesi para iş
adamlan otomobil telefonlanna sanlı-
yor, bu kez de hatlar yetmiyordu.
Vatmansız süper-metrosunun bilgı-
sayar sistemi sık sık bozuluyordu.
"Docklands", ruhsuzdu, insansızdı,
toplumsal değildi, sahteydi. Yapı-çevre-
insan ilişkisi hiç hesaba katılmamıştı.
Thatcherci görüşte bu tür 'insani' fak-
törlere yer yoktu. Muazzam paralar
dökülerek şatafatb bir görgüsüzlükJe
yapılmış şımank yapılar insanlan itti.
Kimse "Docklands"e taşınmak istemez
oldu. Hele "Canary Wharf' yan yanya
boş kalınca, görülmemiş bir borca gjren
yapıma fırma, dünyanın en büyük inşa-
at şirketi de iflas etti. Thatcherci görüşü
izleyerek.
Bir
yanşmanın
ardından
MALMÖ
FERRUH
YILMAZ
"Malmö, Kopenhag'n kaışt-
sı" diye başlar Malmö üzerine
bütün yazılar. Ama bu sefer ni-
yetim Malmö'yü anlatmak de-
ğil. Malmö'de geçen hafta
yapılan Eurovision Şarkı
Yanşması'ndan izlenimler ak-
tarmak. İyi de basını günlerce
meşgul etmesine karşıük
kimsenin ciddiye almadığı, ka-
zanan şarkırun bir gün sonra
bile haürlanmadığ! bu yanşma-
dan ne anlatılır? Yine de niyet-
ten dönenin kalemi kınlsın.
NATO toplanüsı olsun,
AGİK konferansı olsun, güreş
şampiyonası olsun bu tür bü-
yük çaph uluslararası bu-
luşmalarda dikkati ilk çeken,
genellıklc organizasyon olur.
Bu yılki yanşmayı düzenleyen
Isveç televizyonu da, birkaç
binadan oluşan Malmö Buz
Hokeyi Salonu'nu, basın mer-
kezıyle, lokantasıyla, turistik
eşya satılan reyonlanyla, tam
anlamıyla tskandinavya ko-
kan bir şekikle düzenlemişti.
Böyle ticari bir organizasyon
olur da ış ticarete dökülmez
mi; hem basın kısmında hem
de izleyicilerin bulunduğu
kısımda Eurovision amblemli
şemsiyeleri, tişörtleri, çakmak-
lan, saatleri ve bilumum eşyayı
fahiş fıyatlarla satın ahnak
mümkündü. Çok değil, yanş-
manın bitmesinden üç saat
sonra galaya katılanlar aynı eş-
yalan yan fıyatına kapatülar.
Tabii bu imkândan biz basın
mensuplanyla, yanşmaya
katılan ülkelerin delegasyon-
lan yararlandılar.
Yanşmayı hep beraber ben
buradan siz oradan ekranlar-
dan izledik. Izleyenler izleme-
yenlere anlatsın, ben de yanş-
maya akredite olmamın asıl se-
bebı olan galadan bahsedeyim.
Hoş, bütün günün yorgunlu-
ğuyla galaya kaülan ekipler,
galanın yapıldığı fuar salo-
nunun ortasmdaki sahnede
Eurovision'a inat caz icra eyle-
yen grubun ritimlerine ayak
uydurmak için piste pek fırla-
madılar. ama masalardaki şa-
mata sabahın erken saatlerine
kadar sürdü
Masadan en çabuk Yunanh-
lar kalktılar ve otele gitmeden
önce doğru Türk ekıbinin
yanına gittiler. Ekiptekilere tek
tek sanbp yanaklanndan şa-
pur şupur öptüler. Ben de bu
arada Yunanlı şarkıadan yanş-
maya katıldığı şarkının 45'-
liğini kaptım, ama gönlümü
Türklerin masasında oturan
geçen yıbn şampiyonu İsveçli
Carola'ya kaptırdım. Sonra
Norveçlilerden, aslında yanş-
manın manevi birincisi olduk-
lannı öğrendim. Manevi birin-
cibğin, yanşmayı kazanama-
vanlann birinciliği olduğunu
öğrendim.
12 EYLUL'ÜN
ASKERİ ŞAVCISI
NURETTİN SOYER ;
NOKTA'YA ANIATTI !
"ASKERLER
ECEVİT'İ
YOK EDECEKTİ"
• Sıkıyönetim
Komutanı Ergun
Dosya yukarıdan geldı
• Genelkurmay
2 Başkanı Oztorun
Ecevıt'ı ıkaz ettım
• Ecevıt Darbeden once
de bana tepkı vardı
ASKERLER ECEWI
YOK EDECEKLE
nenerede
• 9-35 YAŞINDAKİ "GENÇLER' İÇİN YURTIÇI VE
YURTDIŞI UCUZ TATIL REHBERI • NAHÇIVAN SORUNU
TARTIŞILIYOR MUDAHALE ZOR • TUSIAD IN UZLAŞMA
RAPORU YENI TARTIŞMALARA GEBE • JEAN
SAVAŞLARI SON HIZLA SURUYOR »EN GUZEL KOPEK
YARIŞMASI HAKEMLERiNIN MESLEK SIPLARI • ILETI-
ŞIM DEVRIMI NIHAYET TURKIYE'DE TURK MICRO
CHIPI »GULER KAZMACI GULER KAZMACI'YI SUNARi
NOKTA AFGANİSTAN'DA, ATEŞ HAniNDA
• HEM KADIN, HEM DUL HEM DE PAPAZ
1
• BISIK-
LET FOSIL KAYNAKLI ENERJIYE KARŞI • EKONOMIK
ÇÖKUNTU AVRUPA HUKUMETLERINI SARSTI • FRAN-
SA'DA TURKLER E VE KURTLER'E PKK DAN "DEVRIM
VERGISI" • SALMAN RUŞDU ALLAH ARAPÇADAN
BAŞKA DILLER DE BILIYORDU
• haftaiık kent rehben sinema. îıyatro teievızyon vıdeo radyo
muzık, sergı gezı ve etkınhkler ıkıncı dergınızde
HABERCILIKTE SON NOKTA
Washington '*bağımsızlık istemem, ama olursa da durduramam" havasında
ABD'ııiıı Kürt politikası bulaınk
• Bir yetkili şöyle konuşuyor: Birincisi Irak'ın bö-
lünmesine karşıyız. İkincisi bir Kürdistan istemiyo-
ruz. Üçüncüsü seçimler sonunda ortaya çıkacak
tablo özerkliğin ötesine geçerse, bunu da durdur-
mak için ne yapacağız bilmiyorum.
UFUK GÜLDEMtR
WASHINGTON - Kuzey
Irak'ta yapılacak seçimler ko- ş
nusunda ABD'nın ilan edibne- cümlesiyle özetlenebilir.
miş tavn. "Irak'ın bölûnmesini ABD'nin resmi ve açıklanmış
ve bağımsız bir Kürt devleti orta-
ya çıkmasını istemiyoruz. Ama
şuana kadar Irak'ta her isted®-
mizi de eWe edebilmiş değiliz"
poütikası, Irak'ın bölünmesine
karşı nitekim Körfez savaşı sı-
rasında işin Saddam Hüseyin'in
yıkılacagı noktaya kadar götü-
rübnemesi, Irak'ın toprak bü-
tünlüğünün korunmak istendi-
ğine u
EmeUerinin var olan smır-
lar içinde yerine getirilmesi*'
doğrultusunda da açıklamalan
var. Bu çizgideki son açıklama
önceki gün yapıldı.
Ancak eğerbu seçimler sonu-
cunda Kuzey lrak"ta defakto
(füb) bir Kürt yurdu ortaya <P
karsa ABD'nin Irak'ın bölüa
mesine karşı olması bir anla—
ifade etmiyor. g1
Bu noktan dikkatine getirc §
ğimiz bir yönetim mensub^
şöyle konuşuyor: Q
"Madde madde söyleyeyfan
Birincisi Irak'ın böhmmesij'4
-
karşıyız. tkinçisi bir Kürdistaıia
istemiyoruz. Üçüncüsü seçimk c
sonucunda ortaya çıkacak tab "^
özerkliğin ötesine geçerse bun_
Bilgi Işlem Pazarlama A.Ş.
Bilgi Teknolojisi'nde lider kuruluş
Mevcut ve geliştirilecek projeterde görev alacak
• Yüksek öğrenım görmüş (Bilgisayar Mühendisliği
tercih nedenidir)
•En az 1 yıl programcılık ve/veya analiz deneyimi
olan (Bankacılık tecrübesi tercih nedenidir)
•Yabancı dil bilen (ingilizce)
• Askerlikle ilişkisi bulunmayan
• Ekip çalışmasına yatkın
genç, dinamik, yaratıcı ve kendini aşmak isteyen
YAZILIM GELİŞTİRME
ELEMANLARI
arıyor. L0-
Başvuruların bir resim ve özgeçmiş ile birlikte
1 Haziran 1992 Pazartesı gününe kadar
BİLPAA.Ş. P.K. 47, 80622 LEVENT, İSTANBUL
yapılmasını rica ederiz.
Başvurulara yanıt verilecek ve kesinlikle gizli
tutulacaktır.
Müşteri Temsilciliği Deparmanımız İçin,
ARADIĞIMIZ
Yurtdışı ilişkilerimize
• tatlı dili ile telefonda,
• 10 marifetli parmaklan ile daktilo başında
önemli katkılarda bulunacak düzeyde
ingilizce bilen. ajansımızı benimsiyecek,
günden güne yoğunlaşan reklam işlerimizin ve
halkla ilişkiler faaliyetlerimizin altından
başan ile kalkabilecek.
deneyimine deneyim katmak isteyen,
aramızda görmek istediğimiz,
SEKRETER SİZ MİSİNİZ ?
Içtenlikle "evet" diyorsanız. 251 <T 0-t' den
Tijen Akarsu' yu arayın ve hemen görüselim.
B E N AJ A N S
R I K l A M C I I I K \ >
da durdurmak için ne yapacağn
bilmiyorum. Bir de tabii sizin
özerklikten ne anladığınız da
önemli."
Bu sözler, ABD'nin kendi
politikasında banndırdığı çeliş-
kiyi gayet iyi yansıtıyor. Bu ara-
da ABD kongresinde ve kong-
redeki etkili Israil lobisinde,
Irak'ın bölünmesinin büyük
üzüntü yaratacağı yönünde de
birhavayok.
ortaya çıkabilecek istikrarsızlı-
ğın bir deil birkaç ülkede birden
istikran tehdit edebilecek potan-
siyele sahıp olduğunun farkın-
da. Aynca ABD, bir süper dev-
let olarak, bölgede yeni bir dvle-
tin ortaya çıkışının ne kadar kan
ve gözyaşına mal olabileceğini
geçmiş deneyimlerinden biliyor.
ABD'nin şu anda Kürtlere olan
kısrru ilgjsi halen Saddam Hüse-
yin'in işbaşmda obnasından
kaynaklanıyor. Eğer Saddam
Hüseyin yann düşse ve Irak'ta
yeni bir yönetim işbaşına gelse,
ABD'nin ne ölçüde Kürtler ile
ilgilenmeye devam edeceği bili-
nemiyor. Bunlara ek olarak
ABD, Hıristiyan olmayan top-
luluklann davalanna da fazla
canı gönülden sanlmıyor. Bos-
na-Hersek olaylan bunun canlı
örneği.
Tüm bunlar, ABD'nin Ku-
zey Irak'ta bir Kürt devleti ku-
rulması konusunda fazla heye-
canlı olamayacağına işaret edi-
yor. Ancak ABD gibi bir süper
gücün "Bağımsız bir Kürt devle-
tifetemiyoruz,ama Irak'taki tüm
getişmeleri de biz yönlendiremi-
yoruz" gibi çekimser bir tavır
içinde gözükmenin bile Kuze
Irak Kürtlerine 'yeşil ışık' ola-
rak algılanma olasıbğı bulu-
nuyor.