Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17MAYIS1992PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Univer§iteleriınix». •
•Ne terör, ne enflasyon, ne ekonomik sorunlar... Çağdaş eğitim kurulmadıkça,
çagdaş bilime, bilimselliğe öncelik verilmedikçe alt edilir.
Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR
"Bugün Avrupa'nın en özerk üniversiteleri,
şimdiki YÖK sistemindeki Türk üniversitele-
ridir. -Avrupa buna inanıyor. Yalnızca Av-
rupa'nın değil, dünyadaki üniversitelerin ba-
şında gelmesi için öneriler yapılıyor."
Bu şaşılası sözler, YÖK Başkanı Prof. Doğ-
ramacı'ya aittir. Değerli bir bilim adamı (•)
bu ifadeler için "kendine, ulusuna hatta uy-
garlığa böyle bir saygısızlığın. tüm Türk üni-
versitelerinin üzerinde kalmasını hazmedemi-
yorum" diye tepkilerini dile getiriyor. Gerçek-
ten biz de bu sözleri sarfeden kişinin amacı
Türk üniversiteleri, onun mensuplan ve ka-
muoyu ile alay etmek değilse, bunu niteleye-
bilmek için en uygun deyimin ancak "boş
övünme" olabileceğini düşünüyoruz. Aynca
yazık ki bu beyan, yöneticilerini çoğunlukla
seçimle işbaşına getiren (**) Avrupa üniversi-
telerine iftirayı da içermektedir.
Altı aydan beri işbaşında bulunan koalis-
yon hükürhetinin, üniversitelerimiz ve 11 yıl-
dan beri yürürlükte bulunan YÖK sistemiyle
ilgili doğru ve gerçekçi saptamalar yaptığına
lanık olduk. Doğaldır ki bunlar üniversite
çevrelerinde sevinçle karşılanmış, yıllardır
çok yönlü çöküntüye uğratılan Türk üniversi-
telerinin, büyük kayıplann ardından çağdaş
bir anlayışla yeniden yapılanacağı umutlannı
yaratmıştır. Sayın Milli Eğitim Bakanı ile ya-
pılan görüşmelerde edinilen izlenimler de
bunu desteklemiştir. Bu temaslar özerk, çağ-
daş, dernokratik üniversiteyi öteden beri sa-
vunan Öğretim Üyeleri Derneklerinde, bu
doğrultudaki önerilerin olumlu karşılanacağı
ve sonuçlandınlacağı inananı ve umudunu
uyandırmıştır.
Hükümetin, üniversiteler için öngördüğü
reformlan gerçekleştirebilmesi amacı ile baş-
bakanın YOK savunucusu rektörlerle işbirli-
ği içinde görünmesi elbette kaygı verici, umut
kırıcı olmuştur. Atanmış sayın rektörlerimi-
zin bir ikisi dışında reformdan yana olmadık-
lan ve büyük çapta Prof. Doğramaa'nın ıs-
rarla, inatla ileri sürdüğü statükocu, başka bir
deyimle kendi düzenlerini koruyucu, görüşle-
ri paylaştıklan bilinmektedir. Basında bugün-
lerde açıklanan başbakana sunduklan öneri-
ler de çoğunlukla bunun doğal sonucu olarak
YÖK'çü görüşlerin yineîenmesi niteliğinde-
dir. Rektörler, atanmış yöneticilerdir ve her-
halde hiç kimse onlann bu görüşleri ile üni-
versiteyi temsil ettiklerini söyleyemez. Sayın
Başbakanın da bunun bilincinde olduğundan
kuşku duymuyoruz.
Sayın rektörlerin çoğunluğu, son açıklama-
lan ile YÖK yandaşlığındaki tutarhlıklannı
göstermişler, ancak demokratikleşme süreci-
ne girmiş bulunan ülkemizde çağdaşlaşma ve
özerkleşme özlemi içinde bulunan üniversite-
lerimiz içinde asla bir yerleri ve rolleri olama-
yacağını bir kez daha açıkça ortaya koymuş-
lardır. Değişen, gelişen Türkiye'de ve onun
üniversitelerinde Doğramaa anlayışına artık
yer olamaz. Yıllardır Doğramaa ve yandaşla-
nnın büyük desteği ile bir çıkmaza itilrhiş ve
degerli bir öğretim üyesi tarafından (**)
"Üniversitesizliğin toplum açısından sonuçla-
n deneyinin yaşandığı bir dönem" olarak ni-
telenen son 10 yılın üniversiteleri, daha fazla
vakit kaybetmeden silkinmeli ve üstlerindeki
ölü toprağını atarak bugün önlerine çıkan fır-
satı değerlendirmelidirler.
Türk toplumu meslek okulundan farklı,
ondan çok öte bir kunım olması gereken ger-
çek üniversiyete kavuşmahdır. Tarumı yanhş
yapılan, hedefı yanhş seçilen, üstelik bu yan-
lışlıkjan içeren yasalara mahkûm edilen Yük-
sek Öğretim Kurumlanmız, çağdaş üniversite
anlayışına uygun bir niteliğe kavuşturulmalı-
dır. Böyle bir anlayış, siyasal iktidan yüksek
öğretimde olanaklan, koşullan, kaliteyi göz
ardı ederek okullaşmayı arttırmayı başlıca he-
def haline getirmekten alıkoyacaktır. Bir ül-
kede düşünülebilecek en önemli yatınmıfi,
insan yatınmının yapıklığı bu üst kurumlarda
kalite kaygısı bir yana konulamaz. Üniversite
önüne yığılmış gençler için bir çözge (çare)
bulmak elbette önceliği olan bir sorundur
ama bu gençleri, tabelalanndan başka hiçbir
şeyi üniversite sayılamayacak kurumlarda
eğıtmek de çözüm olarak sunulamaz. Bu
açıkça halkı aldatmak olur. Bugün sayılan
15'ten 19'a çıkanlan yeni üniversitelerle yük-
sek öğretimdeki okullaşma sorununu aşaca-
ğımızı sanmak gerçekçilikten iyice uzaklaş-
mak olur. Bizce halkın niteliğj (kaliteyi), yetiş-
me koşullannı hiç umursamadan, çocuklan-
nın sadece diploma edinme olanağına
kavuşmasından mutluluk ve minnettarlık du-
yacağını düşünmek de büyük bir yanılgıdır.
Ülkemizde işsiz, dalı ile ilgili olmayan işler
yapmaya zorlanan mutsuz, doyumsuz binler-
ce üniversite mezunu olduğunu görmezlikten
gelebilir miyiz? Bugün böylesine övülen ser-
best piyasa ekonomisinin rekabet ortamında
yetersiz bir eğitimle diploma alan bir meslek
mensubu nasıl başanlı olabilecek, yaşamını
nasıl sürdürebilecektir?
Bugünkü taşra üniversitelerinin, yöneticile-
ri tarafından yazık ki yeterince açığa vurul-
mayan, belki de yeterince umursanmayan
büyük yoksunlukJan, büyük sorunlan vardır.
Yıllardır çözümlenemeyen bu sorunlar, bü-
tün ağırlığı ile ortadayken yeni 19 üniversite
bu ağırlığı arttırmaktan başka ne işe yaraya-
bilir. Söz konusu yoksunluklann ve sorunla-
nn bugün gelişmiş diye nitelediğimiz üniversi-
telerimize de büyük çapta yansıdığını, YÖK
yandaşlan dışında kimse yadsımıyor. Yalnız
taşra üniversiteleri değil gelişmiş sayılan üni-
versiteler de önemle ele alınmayı bekliyorlar.
Enflasyonun kolay kolay düşürülemeyeceği-
ni, terörün hakkından kısa zamanda geline-
meyeceğini halka açıklamak durumunda
kalan siyasal güç, neden üniversite açmanm
da öyle kolay bir şey olmadığını halktan gizle-
mek zorunda olsun. Açık yüreklihkle bu zor-
luklan ortaya koymak daha inandına olmaz
rru? Türk üniversiteleri çok ama çok ciddi bir
durumdadırlar. Son 10 yılda bu kurumlan-
mız çok yara alrruş ve kuşaklar boyu giderile-
meyecek kayıplara uğramıştır.
Sonuç
Yineleyelim: Bir ülkenin en önemli yatınm-
lannın yapıldığj, bilimsel bilginin üretildiği ve
yığınlara ulaştınldığı, bunun yanı sıra özgürce
düşünen, araştıran, soru soran, doğruyu ara-
yan, yaratıa, kişilikli insanlann yetişmesini
beklediğjnıiz kurumlar olması gereken üni-
versitelerimizin, yeniden yapılanmaya gerek-
sirümi var. Sorun, yalnızca yöneticilerin se-
çimle işbaşına gelmesinden ibaret değildir,
bundan çok daha büyüktür ve çok daha de-
rindedir. Sorunu bu derinlikte ele almak bü-
yük emek, büyük özen, bilgi ve sevgiyi gerek-
tiriyor. Yıllardır sessiz bırakılmış susturulmuş
üniversitelerin mensuplan, kurtancılar bekle-
mekten vazgeçerek olanca enerjileri ve tüm
heyecanlan ile bu sürece katılmalıdırlar. Enf-
lasyondan, terörden doğal ve doğal sayılamaya-
cak afetlerden bunalmış siyasal iktidann
gözünde de üniversite hiçbir zaman ikinci pla-
na itilmemeli, tersine sürekli olarak gündem-
de tutularak ona öncelik tanınmalıdır. Ne
terör, ne enflasyon, ne ekonomik sorunlar...
Çağdaş eğitim kurulmadıkça, çağdaş bilime,
bilimselliğe öncelik verilmedikçe alt edilir.
l*ı Prof. Hasan Yazıcı, Bilim Teknik: 4 Nisan 1992
özel Say\.
(••) Prof. YJmaz Esmer Bilim Teknik: 4 Nisan 1992
özelSayı.
ARADABIR
Prof. Dr. YAKUP KEPENEK
"Mandela" Uayı_
Afrika Ulusal Konseyi Başkanı Nelson Mandela'nın
bu yıl kendisine verilmesi kararlaştırılmış bulunan
Atatürk Barış ödülü'nü reddettiğini açıklaması, ulusal
benliğimizi derinden yaralamış bulunuyor. Bu olayın
nedenlerinin irdelenmesi ve buradan geleceğe dönük
dersler çıkarılması çok büyük bir önem taşıyor.
Atatürk Barış Odülü, salt adına bakıldığında, daha
dogrusu soyut düzlemde, gerçekten saygın bir girişim-
dir. Ancak ödülün hangi koşullarda oluştuğu ve bugü-
ne dek kimlere verildiğine bakılırsa durum bambaşka
bir nitelik kazanıyor. Atatürk Barış Odülü, bilindiği gibi
12 Eylül rejimi tarafından konuldu ve bu yıla kadar o
anlayış çerçevesinde verildi. llk ödülün, NATO'nun es-
ki genel sekreteri Luns'a, geçen yılın ödülünün de
Kenan Evren'e verilmiş olması bu konuda yeterince
bilgi veriyor; Luns'u dünya kamuoyu, Evren'i de Türki-
ye kamuoyu çok iyi tanıyor. ömrünü Afrika halklarının
ye özellikle Güney Afrika siyahlarının kurtuluşuna, ırk
aynmcılığının sona ermesine adayan bir kişiden, bir
askeri baskı rejiminin başlattığı bir odülü alması nasıl
beklenirdi?
Bu noktada, Demirel hükümetinin bir yanılgısını ya
da yanlışı gündeme geliyor! Hükümet, programının uy-
gulanmasında ve özellikle büyük ölçüde kendini ada-
dığı "demokratikleşme" sürecinde, 12 Eylül rejiminin
kurumları ve kadrolarıyla yol almak istiyor. Ve doğal
olarak bu tür durumlarla karşılaşıyor. Hiç kuşkusuz
hükümetin karışması olmasa, Atatürk Barış ödülü'nü
veren kurul bu yıl için Mandela'yı seçmeyecekti. Ancak
bu durum, sonucun olumsuz olmasını engellemeye
yetmiyor. 12 Eylül rejiminin kurumlarıyla çalışma öbür
alanlarda da görülüyor. Hükümet, örneğin özerk üni-
versiteyi YÖK ile gerçekleştirme gibi bir tırtum takına-
biliyor. örnekler çoğaltılabilir. Ancak durum çok açık-
tır 12 Eylül kurumlarıyla demokratikleşme sağlarfr
maz. Bunu beklemek eşyanın doğasına terstir.
Mandela olayı, ikinci olarak, en büyük toplumsal
eksikliklerimizden birinin su yüzüne çıkmasını sağlı-
yor. Bu eksik, kurumlaşmanın yetersizliğidir. Gerçek-
ten Atatürk döneminin yorumlanmasında gözardı edi-
len, o dönemin çagdaş cumhuriyetin en temel kurum-
larının oluşturulması dönemi olduğudur. Yargıdan
yönetime, üniversiteden sağlığa hemen her konuda
kurumsal yenileşme, Atatürk döneminin en önde gelen
niteliğidir. Daha sonraki yıllarda çağdaş kurumların
nasıl yozlaştınldığı, yok edildiği ve yerlerine yenileri-
nin konulamadığı bilinmektedir. 12 Eylül yıkımcılart,
Atatürk'ün kurduğu Dil ve Tarih Kurumlarını yok etme-
selerdi, Türkiye'nin, Sovyetler Birliği'nin dağılmasın-
dan sonra özgürleşen Türk cumhuriyetleriyle olan iliş-
kileri çok daha sağlıklı bir biçimde gelişmez miydi?
Türkiye'nin gündeminde önemli sorunlar vardır. Bu
sorunlarm çözümünde gerekli önkoşul, olmazsa ol-
maz öğe, demokratik kuruluşların oluşturulmasıdır.
Türkiye hemen her alanda, çağın gereklerine uygun
kurumlaşmayı gerçekleştirmek ve bunların demokra-
tik ilkelere göre işlemesini sağlamak zorundadır. Dev-
let yapısının A'dan Z'ye demokrasinin işleyişi doğrul-
tusunda yeniden düzenlenmesi ve bunun değişik
toplum kesimlerinin yine demokratik örgütJeriyle ta-
mamlanması en güncel sorunlardan biridir.
özetle, Mandela olayı, iki açıdan ders çıkarılabile-
cek bir olaydır. Birincisi, faşizan kurumlarla demokra-
sinin işlemeyeceğidir: Ikincisi de Türkiye'nin demok-
ratik kurumlaşma sürecine girme zorunda (zorunlulu-
ğunda) olduğudur.
Mandela'nın "şamarının", kendisinin de açıkladığı
gibi Atatürk ile bir ilgisi yoktur; bu, 12 Eylül baskı reji-
mine karşı indirilen bir cJemokrasi tokatıdır. Dileriz,
yeterince uyarıcı olur.
OZAN
»NHEVt
Cumhuriyet
Kitap Kulubü
OKURA DESTEK KAMPANYASI
İNDİRİM!
%15-%50
31 Mayıs 1992'ye kadar
bütün kitaplarda
Cumhuriyet Kitap Kulübü Bandırma Temsilciliği
OZAN SANATEVI, Müikübey Işhanı, Kat. 1 No: 57
Bandırma-Tel: 36770
İSTANBUL TEKNtK ÜNİVERSİTESİ
REKTÖRLÜĞÜ'NDEN
3614 sayılı diploması kaybolan üniversitemiz inşaat fakültesi
1956-1957 haziran dönemi mezunlanndn Yük.Müh. H.YUksel Ya-
vuz'a duplicat diploma verilecegi, bu husustaki yönetmeliğin 6. mad-
desi uyarınca ilan olunur. Basın: 27613
Şirketimiz MD-83 tip 49442
S/N/U uçaga ait 822 sayüı
uçuşa elverişlilik sertinkası
zayi edilmiştİT. HükümsUzdür.
TUR A VRUPA
HAVAYOLLARI
KOCAELİ BİRİNCİ
SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo:1991 380
Davacı Mehmet Mete Donduran
vekili Av. Orhan Dizman tarafın-
dan mahkememize açılan veraset
davası nedenı ile, muris Şükrü
Parlatıcf nın vefat ettığini müvek-
kili davacı lehine vasiyetnamesi
bulunduğunu ve müvekkilinin
Şükrü Parlatıa'nın mirasçısı ol-
duğunu. buna göre veraset belgesı
verilmesini istediğını bildirmiş
olup mahkememizce yapılan du-
ruşma sonunda:
Bursa ili Mudanya ilçesi Ha-
sanbey mahallesi cilt 006,02 sayfa
66 hane 153'de nüfusa kayıtlı Na-
zif ile Zöhre'den olma 1339 D.lu
Şükrü Parlatıcı'nın 6.8.1988 tari-
hinde vefat ettiği ve Almanya
Völklingon Mahkemesi'nin 10.8.
1990 tarih ve 4 IV 274,88 evrak
nolu ve 1019 1988 sa>a ile açıkla-
nan vasiyetnamesinde mirascı
olarak Mehmet Mete Donduran'ı
gösterdığı ve mahkemece vasiyet-
name okunduğu ve vasıyetname
de kanuni mirasçılara usulüne uy-
gun ilanen tebliğ edildiği ve miras-
cılar tarafından herhangi bir itiraz
vuku bulmadığı anlaşıîmış olup,
muris Şükrü Parlatıa'nın mahsup
mirasçısı olarak MEHMET ME-
TE DONDURAN'ın tayin edil-
diğinin belirlenmesine ve bu şekil-
de verasetin subutuna itirazı ve
temyijd kabil olmak üzere karar
verilmiştir.
lş bu karann ilan tarihinden iti-
baren 8 gün zarfında itiraz ve tem-
yiz edilmediği takdirde karann
kesinleşeceği tebligat yerine kaim
olmak üzere ilan olunur.
Basın: 47618
KADIKÖY 2. ASLİYE
HUKUK
HÂKtMLtĞİ'NDEN
Davacı Kadıköy Belediye Baş-
kanhğı vekili Av. Hamit Cem
Hondu tarafından davalılar Meü-
ha Türkan Ogül vs. aleyhine açı-
lan kamulaştırma davasının yapı-
lan yargılaması sonunda:
KARAR: Gerekçesi izah edil-
diği üzere. Kadıköy Osmanağa
mahallesi Hasırcıbaşı tapusunun
pafta 10 ada 8 parsel 43, 62 ve 91
no.lu parsellerin ekli istimlak ev-
rakı müsbitesine göre 24.5.1972
tarihli 1 500 ötçekü imar plamna
göre yaya yoluna kısmen bırakıl-
ması sonucu imar planına dayanı-
larak Kadıköy Belediye Encü-
menfnin 14.12'.1989 tarih 115,15
sayılı encümen kararı ile istimlak
edilip bedelinin malikleri adına
Kadıkö> Ziraat Bankası'nın 2178
no.lu hesabına bloke edildiğinden
ve davalı maliklerin Kadıköy Be-
lediyesi adına kısmi istimlake ko-
nu olan yerin tapu intikal işlemini
yaptırmadıklanndan 2942 sayıb
Kamulaştırma Yasası'nın 17.
maddesi gereğince dava konusu
Hasırcıbaşı tapusunun pafta 10
ada 8 parsel 43,62 ve 91 no.lu par-
sellerden sırasıyla 43 no.lu parsel-
den 9 m2. 62 no.lu parselden 126
m2. ve 91 no.lu parselden de 13
m2.'lik alan kısmının malikleri
adına tapu kaydının iptali ile Ka-
dıköy Betediyesi adına tapuya tes-
ciline; ve yol olarak terkinine,
Yapılacak tescil ve terkin işle-
minde istimlak evrakı müsbitesi-
nin esas alınmasına, peşin harcın
mahsubuna, bakiye kalan
113.400 TL nisbi harcın davaa
belediyeden tahsiüne, masrafiann
davacı belediye üzerinde bırakıl-
masına,
Davaa Kadıköy Belediyesi ve-
kili Av. Hamit Cem Hondunun
yüzünde davalılann yokluğunda
Yargjtay yolu açık olmak üzere
verilen karar birtakım davalılara
tebliğ edilemediği gibi duruşma
gününün de bu şekilde ilanen teb-
liğine karar verilmiş olduğundan
davahlar Meliha Türkan Orgül-
Yüksel Bolel-Lütfıye Bego-Nuri
Erus Siner-Vasfıye Siner-Gülsen
Durmaz ve Fatma Müzehher
Baykal'a gazetenin ilanından son-
ra başlayacak olan 7 günlük süre-
nin dolmasından sonra 15 günlük
kesin süre içerisinde Yargıtay'a
başyurulmadığı takdirde Tebligat
Kanununun 28-29-30 ve 31.
maddelen gereğince kesinleşeceği
ilanen tebliğ olunur. Basın: 5699
Uludağ Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Kimya
Bölümü'nden mezuniyet
belgesini kaybettim.
Hükümsüzdür.
ALİ DUMAN
PENCERE
BKıtavuzu
Çağdaşlık, yerinde durmayan, sürekli değişen, ele avu-
ca sığmaz bir sözcük...
Buğday eskiden kol gücüyle öğütülürdü. Su ya da rüz-(
gâr değirmeni bulununca, köleler sabahtan akşama kos-;
koca değirmen taşını çevirmekten kurtuldular. O dönem-
lerde çağdaşlık, su ya da rüzgâr değirmeninin kanatların-
dadır.
Uygarlık, bilim-sanat-kültür üçgeninin köşelerini oluştu-'
ruyor; yüzyıldan yüzyıla gelişiyor; 18'inci Yüzyıl'ın çağdaş-
lığı, 16'ncı Yüzyıl'ın çağdaşlığınafark atıyor; Ayd/n/anma -
nın çağdaşlığı, 20'nci Yüzyıl değer yargılarının mayasını
oluşturuyor. '
Peki, günümüzün çağdaşlığı ne anlam taşıyor?
80'ler Türkiyesi'ndeki "çağ atladık" teranesi 90'larda
gerçi ortadan kalktı; ama, "çağdaşlık" kavramı güzel bir
şarkının nakaratı gibi dilden dile dolaşmaktadır. Çağdaşlık
nedir? Mini etek giymek midir? Uçak ya da bilgisayar kul-:
lanmak mıdır? Gece kulüplerinde dans etmek midir? Gök--
delen yapmak mıdır? Televizyon izlemek midir? Kravat
takmak mıdır? <
Nasıl çağdaş insan olunur?
•
Çağdaşlık insanın insanlaşmasında 21'inci Yüzyıl'a
doğru hangi noktalarda vurgulanıyor?
Once çağdaş olmak için "aklın inançtan, bilimin dinden
bağımsızlaşması"n\ özümsemekgerekiyor. Batı uygarhğı
bu eşiği iki yüzytl önce aştı. Ne yazık ki islam dünyasında
büyük sorun günceldir ve gündemdedir. Cezayir'den Suu-
di Arabistan'a kadar her yerde "Aydınlanma"ya karşıt
güçler toplumda ağırlıklarını duyuruyorlar. Türkiye 1923
devrimiyle 1789 Aydınlanması'nı Anadolu'yataşıdı; bugün
islam dünyasında demokrasiye en yakın toplum bizim hal-
kımızdan oluşuyorsa, bu rastlantı değildir;
18'inci Yüzyıl aydınlanması yeni aydınlıklara gebeydi;
çağdaşlaşma zaman içinde durmaz, devingendir, değiş-
kendir, insanın insanlaşması durağan değildir. 21'inci
Yüzyıl'a doğru insan çağdaşlaşmak için eşitsizlik, ayrımcı-
lık ve adaletsizlikle savaşmak zorunda değil mi?
Çağdaşlaşmanın el kılavuzunun birinci sayfasında dört
sözcük yazılıdır:
Bir. Irk...
iki: Soy... ,
Üç: Cins...
Dört Sınıf...
insan, insanlaşma yolunda, ırk ayrımcılığına, etnik eşit-
sizliğe karşı çıkmak zorundadır; kadın ile erkek arasında
eşitlik sağlamak için çalışmalıdır; sınıfsal farkların kalk-
ması amacıyla çaba göstermelidir.
Çağdaşlaşmanın bir başka yolu ve yordamı yoktur; az
gelişmiş bir ülkede yaşıyorsan, birinci endüstri devrimini
bile gerçekleştirememişsen, teknolojinin bütün cicilerin-
den yararlansan da çağdaş insan olmazsın. Suudi şeyhle-
ri ya da Kuveyt Emiri'nin ailesi de Batı'nın tüm "lüks ve
konfor"unu kullanıyorlar; ama, çağdaşlığın dışına düştük-
leri debir gerçek... |
21'inci Yüzyıl'a yaklaşan gezegenimizde Türkiye çağ-j
daşlığın neresindedir? •
Netam içindeyiz... !
Nede dışında... ' !
•AhmetHaşim'indediğigibi: i
"Yanyoldanziyadeyerdenuzak... • î
Yan yoldan ziyade maha yakın.'' \
Ülkemizin birikimleri 21'inci Yüzyıl'a doğru çağdaşlığı!
yakalamak için yeterlidir. )
Ne var ki bir aldanıştan kendimizi korumak çağdaşlaş-i
mada çok önemli sayılmalı. Türkiye'nin çağı yakalamak!
için atılımını engelleyen güçler, yalnız içeride odaklanmışi
değildir; Batı, Türkiye'ye dönük yüzünde bir yandan insan
;
haklarını koruyan yanıyla devreye giriyor; öte yandan bü-
tün dünyayı kapsayan emperyalizmin çarkları, sömürüyü
;
yürütmek için dönüyor. :
Osmanlı'dan bu yana gezegensel düzenin işleyiş biçimi!
değişmemiştir. ,'
Çünkü yeryüzünde sömürüsüz uygarlık kurulamadı; Ba-ı
tı uygarlığı "Yeni Dünya Düzeni"nde yoksulların sömürüM
mesi üzerine yükseliyor. \
insanın insanlaşması yolunda, bir gün gelecek, bu çeliş-{
ki de aşılacak...
UĞUR MUMCU
KÜRT - İSLAM
AYAKLANMASI
1919-1925
Tekin Yaymevi, Ankara Caddesi Konak Han
No:43 Cağaloğlu İstanbul Tel:527 69 69
28.000 TL.
Tck isteklerde ıhımgapulu karşılığıgönderilir.
ÇAĞRI
Saıı Faık ABASIYANlKı Sevenlcn ve ödülatan
yazarlan bu \tl da 17Mayısl992 Patar Günu
BilRGAZ.\DA'da btUi\ıJruz.
1 1.30: Saygı Dunj?u
•ieı . Sa.l Faık «eydonı
(Iskele Kar^ısı)
12 00- Anma ve Pıknık
Yer Cennet Bahçesı
anasUn Yanı)
Vapur Saatleri:
KabMoş: 9.15
S.rkec, .10.15
Kadıköy 10 30
Bostancı 10 00