Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 1992 ÇARŞAMBA
OLA YLAR VE GORUŞLER
Demokrafikleşıne
PaketJnde Umrtnlan...
Kadınlarımız, kadın sorunlarından sorumlu Devlet Bakanı'ndan,
'Kadırı Sorunları Bakanlığrnın adı konusunda ödün vermemesini,
aynca incelettirip, yeniden düzenlettirdiği teşkilat yasa tasarısını
Meclis'e götürmeden önce kamuoyunun bilgisine ve tartışmaya
açmasını diliyorlar.
Prof. Dr. NECLA ARAT Î.Ü. Kadın Sor. Ar. ve Uy Mrk. Md.
Çağdaş ve laik genç Türkiye Cumhuriyeti-
nin 'Çağdaşlaşma projesi'nin ve atıhmının te-
mel taşı, 'Kadın Haklarına tlişkin Devrim' ve
17 Şubat 1926'da kabul edilen 'Medeni Kanun'
olmuştur.
Cumhuriyet Türkiyesi'nde önceki dönemin
cinsiyetçi-ayrımcı, teokratik toplumsal yapı-
sı, çağdaşlığın ilkelerine uygun yeni ve laik bir
toplumsal yapıya dönüşıürülebildiği için ka-
dınlar, evlerinde hapsedildikleri köşelerden çı-
kabilmiş, toplumsal yaşama, çalışma yaşamı-
na girebilmişlerdir. Kadmlar, ancak seçme-
seçilme, öğreniıiı ve çalışma hakkıyla birlikte
toplumsal kimliklerini ve kişiliklerini kazan-
mışlar, 'var olduklarını' gösterebilmişlerdir.
Ne var ki cumhuriyet ideolojisinin çağdaş
ve laik öğeleriyle geleneksel ideolojinin tutu-
cu, ataerkil ve anti-laik öğeleri savaşimlannı
günümüze dek sürdürmüşlerdir. Tutucular,
bugiin de kadını toplumsal yaşamdan, çalış-
ma yaşamından ayırıp eve hapsetmenin, tüm
değişmelere karşın değişmezliğini savunduk-
ları 'geleneksel aile'nin dışına çıkarmamanın
kavgasını vermektedirler. Onlar kadınların
çağdaş bir kimlik ve özerk bir kişilik kazan-
malarına her zaman karşı olduklan için, ka-
dın ve erkeğin aile içinde eşit ve özdeş bir rol-
leri olması düşüncesine bile tahammül edeme-
mişler ve bu hoşgörüsüzlüklerini, 'aileyi
koruma' maskesi altında gizlemişlerdir.
Nitekim, 13 Şubat 1992 tarihinde Bakanlar
Kurulu'nda kabul edilerek geçen Kadın Sorun-
ları Bakanhğı Yasa Tasansı, tüm gönüllü ku-
ruluşlar, kadın örgütleri ve uzmanlara danı-
şılarak hazırlanmış olmasına karşın yeniden
incelenip değiştirilmek üzere geri çekilmiştir.
Tasarının çok yakında, 'Kadın-Aile ve Sosyal
Hizmetler Bakanhğı Yasa Tasansı' adı altın-
da Bakanlar Kurulu'na sunulacağına ilişkin
haberler ahnmaktadır.
Bilindiği gibi, koalisyon hükümetinde Ka-
dın Sorunları Bakanhğı SHP'ye verilmiştir.
Önceki Teşkilat Yasası'nı geniş bir demokra-
tik katıhmla hazırlatan ve Bakanlar Kurulu-
na götüren SHP'nin Kadın Sdrunlanndan So-
rumlu Devlet Bakanı, bazı talihsiz yanlışhk-
lardan yararlanan muhalefetin cumhuriyet ta-
rihimizde eşi görülmemiş yoğunlukta bir kam-
panya sürdürmesi sonucu istifa etmiştir. Müs-
tafi Bakan Güler îleri'nin SHP program ve il-
keleri doğrultusunda hazırlatmış olduğu Ka-
dın Sorunları Bakanhğı Teşkilat Yasa Tasarı-
sı'nın ve medeni hukukla, ceza hukukunda ka-
dınla ilgili maddelere yönelik değişiklik öne-
rilerinin yeniden inceletilip yeni bir ad ve
içerikle Bakanlar Kurulu'na götürülme girişi-
mi, zaman yitirme mi, zaman kazanma mı,
yoksa bir tür oyalama mıdır? Bize sorarsanız
Türk toplumunda hâlâ tabu olmayı sürdüren
kadın konusunda ürkütülmüş, hatta kızdırıl-
mış olan 'fincancı katırlan'na iki adım geri
gitme türünden bir ödün verilmektedir. Çiin-
kii, tutucu çevreler ve tutucu basın, her çare-
ye başvurarak kadın haklannın ve hareketinin
gelişmesini engellemeyi istemektedir.
Bilim dışı yaklaşım
Onlar, çağdaş demokrasilerde eşitlikçi blr
toplumsal birim olarak değerlendirilen aileye,
'dinsel gözlüklerle' bakmakta ve "Aile, ima-
nın yarısıdır" demektedirler. Aileyi
'Müslüman-Türk toplumunun en kutsal değer-
lerinden biri' olarak nitelerlerken bilim dışı ve
ideolojik bir yaklaşımla gerçekte, "Kadının
hukuksal durumunun eşdeğerlilik temeline gö-
re düzenlenmesine, çağdışı hükümlerin tek tek
ayıklanarak, çağdaş düzenlemeler
getirilmesine" yani insan haklannın temelini
oluşturan eşitlikçi bir ahlak felsefesine karşı
çıkmaktadırlar. Bu karşı çıkışlarının arka pla-
nında ise kadınlar üzerinde denetim ve ege-
menliklerini, var olan toplumsal yapı içinde-
ki gelenekten gelen ayrıcalıklı konumlarını yi-
tirmek korkusu yatmaktadır. Cinslere eşitlik
ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması talebi,
çağdaş bir etik taleptir, ama onlar için bir teh-
dit oluşturmaktadır. Tutucular, Türk toplu-
munda çok güçlü bir kurum olmayı sürdüren,
'Ailenin yıkılmak, yok edilmek istendiği' yay-
garasını bu tehdidi savuşturma yöntemi ola-
rak kullanmaktadırlar.
Bilindiği gibi, cinsiyet rolleri ile geleneksel
aile yapısı birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Gü-
nümüze kadarki aile yapısı evrensel bir biçim-
de cinsiyetçi iş böiümüne dayanmış, 'erkeğe'
ve 'kadına' özgü davranış farklılıkları üzeri-
ne kurulmuştur. Geleneksel aile yapısı, çocuk-
larda stereotip kimlik biçimlenmesine, kadın-
larda edilgenliğe ve yaygın bir erkek egemen-
liğine yol açmıştır. Kadınlan eve bağlayıp er-
keklere bağımlı kılmış, kendilerini geliştirme
olanaklarını sınırlamıştır. Oysa aile daha bü-
yük toplumsal yapının dayandığı temeldir. Bu
temel birim ne ölçüde demokratik, eşitlikçi,
katılımcı olursa, toplum da aynı değerleri o
ölçüde yansıtır. Yani, aileyi çağdaşlaştınp de-
mokratikleştirmeden toplumu çağdaşlaştınp
demokratikleştiremezsiniz.
Ama aile yapısında çağdaşlaşma girişimi-
ni, bağımlılığı bağlılığa, hiyerarşiyi karşılıklı
sevgi ve saygıya dönüştürmel' şeklinde anla-
mak yerine, 'aile yapısını' ve erkeğin iktidar
tekelini 'tehdit etmek' olarak kavrarsanız, çağ-
daş ve demokratik bir toplum haline gelebil-
memiz için düşünülen ve gereken tüm olum-
lu düzeltme programlannda 'aileyi ortadan
kaldırma kastını' ve 'aileyi inkâra varan bir ör-
gütlenme'yi vehmedersiniz. Toplumumuz ka-
dınlan, tutucu kesimlerin kadın haklannın ge-
lişmesine yönelik, dozunu giderek arttıran te-
laş ve eleştirilerini, ülkemiz kadın hareketinin
örgütlenerek büyüyen gücünün bir göstergesi
olarak yorumluyorlar.
Sonuç
Şurası bir gerçek ki kadınlarımız artık ya-
şamlannın özel alanla sınırlandınlmasını, ayn
ve eşitsiz bir konumda kalmayı istemiyorlar.
Özgür ve gerçek birer yurttaş olarak her dü-
zeyde olgusal anlamda eşit haklara sahip ol-
mayı, bağnazlığın, dogmatik önyargıların ve
cinsiyetçiliğin ortadan kalkmasını sağlayacak
ivedi önlemlerin alınmasını bekliyorlar. 'De-
mokratikleşme paketi' içinde kadmlara ilişkin
bir bölüm başhğı bulunmamasını, çok kısa sü-
rede düzeltileceğini ummak istedikleri vahim
bir unutkanlık olarak değerlendiriyorlar. Ve
kadınlarımız, Kadın Sorunlarından Sorumlu
Devlet Bakanı'ndan, 'Kadın Sorunlan Bakan-
lığı'nın adı konusunda ödün vermemesini, ay-
nca incelettirip, yeniden düzenlettirdiği Teş-
kilat Yasa Tasansı'nı Meclis'e götürmeden ön-
ce kamuoyunun bilgisine ve tartışmaya açma-
sını diliyorlar.
ARADABIR
NAİMKILIÇ
Koalisyonun Tabanı.. .
Demokrasi tarihimiz, uzlaşma ürünü olan koalisyona ilk
kez kavuşuyor.
DYP-SHP, daha doğrusu Demirel-inönü uzlaşması de-
mokrasimizde gerçek bir koalisyonun umut verici filizleri-
ni yeşertiyor. Ülkemizin demokratikleşme süreci içerisin-
de bu tarihsel uzlaşmanın önemi, belki de siyaset tarihimi-
zin en önemli olayıdır.
Toplum olarak uzlaşmamızın bu önemli adımını anlaya-
mayan ya da önemsemeyenlerin yarattığı tehlikelerin en
korkulacak olanı:
Ne hükümet içerisindeki çeşitli anlaşmazlıklar,
Ne Millet Meclisi müzakereleri sırasında zaman zaman
koalisyon ilkelerine uymayan davranışlarda bulunan
DYP'li ya da SHP'li milletvekillerininin hareketleri,
Ne HEP kökenli milletvekillerinin SHP'den ayrılışları,
Ne SHP'li milletvekillerinin kendi Meclis gruplarına sun-
duk'arı Çüneydoğu raporu,
Ne ana muhalefet partisi liderinin ciddiyetten uzak eleş-
tirüeri,
Ne de cumhurbaşkanmın tarafsızlık ilkelerini yok sayar-
casına koalisyon hükümetini çökertme girişimleridir. Koa-
lisyonu tehdit eden en büyük tehlike, DYP ve SHP taban
örgütlerinin biri öbürünü yok sayan davranışları olacaktır.
Zira, Sayın Demirel'in siyasete bakış açısındaki olağa-
nüstü değişme ve gelişme ile Sayın inönü'nün sahip oldu-
ğu ve zaman zaman eleştirilecek boyutlara ulaşan hoşgö-
rüsü ve hertürkompleksten uzak yapısı, sudan nedenlerle
koalisyonu tehlikeye düşürmeyecek kadar güçlü ve etkin
görünüyor.
Ne var ki koalisyon ortağı partilerin yerel örgütlerinin bu
uzlaşmanın önemine aykırı düşen eylemlerine, bir de 7
haziranda yapılacak olan yerel yönetim seçimlerinin reka-
bet havasının bilinçsizce sürdürülmesi eklenirse, işte o
zaman koalisyon için gerçekten korkulacak bir tehlike var
demektir.
Gerçek olan şu ki siyasal partilerimizin yerel örgütleri
partiye oy veren geniş tabanı temsil etmekten çok, parti içi
gruplaşmalar sonucu oluşan azınlıkların etkinlik ve dene-
timindedir. Bu gruplaşmalar ise hemen her zaman, ilkesel
amaçlı olmaktan çok, çıkar birliği sağlama amacına yöne-
liktir.
Milletvekillerinin seçim bölgelerinde etkinliklerini sür-
dürebilmeveoydepolarınaegemenolmaçabalarınıparti-
lerinin başarısından daha önemli sayıp yerel örgütlerin
yanlışlarına katılmaları da olumsuzsonuçlardoğurmakta-
dır.
Yerel örgütlerin azınlık gruplarının egemenliğine geç-
mesi ve partili milletvekillerinin oy hesaplarını parti çıkar-
larının üstünde tutmaları uzlaşmayı engellemekte ve bu da
koalisyonun önündeki en büyük tehlikeyi oluşturmaktadır.
7 haziranda üç yüzü aşkın yörede yerel yönetimler için
ara seçim yapılmak üzeredir. Seçim yapılacak olan bu yö-
relerin çoğu küçük beldelerdir. Buralarda yönetimler için
oluşacak partilerarası rekabet ortamı toplumsal uzlaşma
bakımından son derecede sakıncalı sonuçlar doğuracak-
tır.
Kaldı ki bu küçük yerleşim bölgelerinde yerel yönetim-
lerde görev yapabilecek kapasitede yetişmiş ve yeterli
eleman bulmak da çok zaman olanaksızdır. Bu nedenle,
seçimlerde partilerarası uzlaşma ve anlaşma olanakları-
nın yasalarla sağlanması, kanımızca zorunlu duruma gel-
miştir. Sözgelimi, bu bağlamda amaç, partilerin, üzerinde
önceden uzlaşılmış ortak listelerle seçime katılabilmeleri-
nin sağlanması olmalıdır.
DYP-SHP koalisyonunun arkasında yüzde seksenlere
varan bir halk desteği varken, koalisyonun yaşatılmasını
sağlamak, demokrasiye inanmış herkesin en önemli gö-
revi olmak durumundadır.
Amaç gerçek bir demokrasiye ulaşmaksa, görev koalis-
yonu yaşatmak olmalıdır.
T.C.
MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI
ERENKÖY GİRİŞ GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ
ILANEN TEBLIGAT
Sayı: Muafiyetler: 8/182
PANTER PLASTİK SANAYll A.Ş. fırmasımn aşağıda sayı ve ta-
rihleri kayıtlı Ihracatı Teşvik Belgeleri kapsamında yine aşağıda sayı
ve tarihleri kayıtlı gıriş beyannameleri ile müdürlüğümüzden ithaii ya-
pılan eşyaların Ihracatı Teşvik Belgesi şartlan dahilinde ihracının ya-
pılmaması sebebiyle Mezkür thracatı Teşvik Belgelerinin iptal edil-
mesinden dolayı aşağıda sayı ve tarihleri kayıtlı giriş beyannamele-
rinden kaynaklanan devlet alacağının tahsili hususunda firmanın aşa-
ğıda kayıtlı adresine yapılan tebligatta adresinde bulunamayışmdan-
dolayı devlet alacağının zaman aşımına uğramaması açısından giriş
beyannamelerinden kaynaklanan 50.288.118 TL!sının eşyalann fıiü ithal
tarihlerinden itibaren faiz ve gecikme zammı tutarları saklı kalmak
üzere Uanen tebliğine karar verildi.
Firmanın adresi:
Istanbul Caddesi No: 44/A KAYSERt
Tesvii belgesi sayı tarihi:
85/2-254-15.2.1985, 85/2-1123-1.8.1985
Beyannajne sayı tarihi:
32920/6.6.1985, 56661/24.9.1985, 12684/11.3.1985
Basın: 25655
İl Özel İdaresi
Yerel yönetimlerin kararlan. eylemleri. işlemleri üzerindeki vesayet
kalkmalıdır. Yerel yönetimlerin yetkileri, gelirleri bir lürtuf değil,
yasal hak olarak verilmelidir.
RAİF ERTEM İstanbul Barosu A vukatlarmdcm
Ycrcl yönetimlere yeni birdüzcnlemege-
liriliyor. Söylevlerde sık sık geçivor. En
büyük değişikliğin dc İl Özel Idaresi Yu-
sasfnda yapılacağı sanılıyor. En çok aksa-
van VCTCI vönclim birimi.
İl Özel fdarelcri. 1913 yılında çıkan. 1987
yılındaki ufak birkaç değişiklikle korunan
bu yasa\ la yönetiliyor. çok yetersiz kaldığı
kojayca kestirilebilir.
Ülkemizdc üç yerel yönetim birimi var:
Köyler. Belediyeler ve İl Özel idareleri.
Köylerdc muhtar seçimlc geliyor. Belediye
başkanları seçimlc. İl Özel İdaresi"nin başı
vali: Aıamavla. Yetkisini de yasa bclirli-
şor. "İl Özel İdarcsi'nc ail tüm ışleri ve gö-
revleri yerine gctirme yelkisi yalnızca vali-
yc aitıir. Vc ancak valinin gündcme aldığı
konular göriişûlebiliyor. îl Genel Meclisi'n-
de tl Daimi Encümeni'nde, alıhan karar-
lar valinin onayıyla yürürlüğc giriyor. Çok
zaman bakanlığın onayı da gcrekiyor.
Program. biitçc bakanlık onayıyla kesinle-
şiyor. İslcrlerse değiştirebiliyor da...
İl Özel İdarcsi'ne. T.C. devletine düşen
lünı görevler verilmiştir. Ne var ki gelirleri
kısıtlı. Merkczden gönderilcn ödeneklcr
bclli bir işe özgülü (tahsisli) gönderiliyor.
Bu konumda diyor Prof. Ruşen Keleş ve
Prof. Fchmi Yavuz: "Merkezden aldıklan
ödcneklerin harcanmasında aracılık eden
cmanct komisyonu durumundalar denebi-
lir" İl Özel İdareleri için "Yerel Yönetim-
ler" adlı kiiabında.
Hizmetler köy. ilçe birimlerine yapılıyor.
Köy vc ilçelerin eğitim. tanm. sağlık, ba-
yındırlık gereksinimlerine göre düzenlcni-
yor programlar. BiUçe de.
Oysa bakanlıklar bölge düzeyinde ör-
gütlenmiş durumdalar. lşlcrini kendi ör-
gütleriyle yürütüyorlar. Yatırımları kendi
kuruluşlanyla yapıyorlar. Bakanlıklann
kaynak aktanmı da amaca yönelik.
Hizmetler köy ve ilçe düzeyinde! Örgüt-
lenme bölge düzeyinde! Oysa özel idarenin
programı. bütçesi il düzeyinde yapılıyor.
Ortada kalıyor. Çelişkilcrin olması doğal.
İlde ne yapılırsa yapılsın. son karar ve uy-
gulama. merkezin oluyor. Yerel yönetim
birimi olarak İl Özel İdaresi. ycrinde yöne-
lim görevini yapamıyor. Daha doğrusu.
yctcri kadar yapamıyor.
Çözüm: İlçe meclisleri
Hizmetler ilçe birimlerine yapıldığına
2Öre kararlann da bu birimlerde ahnması
gcrekiyor: İlçe meclislcrindc! Seçimle gelen
ilçe meclislcrinde!
İlçelere tüzel kişilik kazandınlması gere-
kiyor. Tüzel kişilik kazanmış ilçelerde bu
çalışmalaruıpılabilir. Günümüzdeki "Da-
nışma Meclisleri'v le değil.
Kalkınmu birimi olarak ilçe alınmalı.
Köyleriyle birlikte ilçe. O zaman ayırım
kalİcar. İlçcyedirlik düzenlik gelir. Hizmet-
lcrin denetimi kolaylaşır. Etkili olur. İşler
zamanında biter. Giderler azalır.
Siyasal alanda da önemli bir yaran olur.
İlçelerin il olma yanşı sona erer.
İller üstü bölgeler
Bakanlıklar. genel müdürlükler bölge
düzeyinde örgütrü. YŞEr
(Yol,Su Elekırik)
gibi. Sağlık. eğitirn bayandırlık da öyle.
Yatırırn planliirf bölğelere göredüzenlerii-
yor. Bu durumda iMer üstü bir örgütlenme
de gcrekiyor: Eğer yerinde yönetim yapıla-
caksa! Kalkınmada gerçckçi çözümlcr ara-
nacaksa!
Zaman zaman bölge valileriyle toplantı-
lar yapılıyor. oriak toplantılar. Bölge vali-
liklerinden söz ediliyor. Güneydoğu'da
var! Ama bir lürlü ülke çapında yasal dü-
zenlemeye gidilemiyor. Korkuluvor! Mer-
kezi yönetim çekiniyor. Biraz da toplum
yapımızın özellikieri korkutuyor. Haklı
yönleri de var. Oysa korkmamak gerek.
Plan bölgesi olur. Kalkınma bölgesi. geliş-
me bölgesi. Adı önemli değil. Kalkınmada
bütünlüğü sağlajacak şekilde. birkyç ili
kapsayan idari birimlcroluşturulabilir.
İlçelcıden seçilenlerden oluşan meclisleri
olur. İlçelerden gelen program ve bütçeleri
koordine eder. Bakanlıklar. genel müdür-
lükler de örgütlenmesini bu birimlere göre
vapar. Hatta günümüzdeki örgtitlenme
durumuna göre bölgeler oluşturulabilir.
Bu örgütlenme biçimiyle bölge merkez-
leri bir çekici yapıya kav uşur. "Çekici mer-
kezler oluşacaktır" diyor Sayın Keleş.
Sayın Yavuz.
Bu merkczlerin çekimiyle. özellikle doğu
bölgelerimizde sermayenin Batfya akması
önlenir. Gerçekten Batı illerimizdeki ser-
mayenin önemli bir bölümü doğu scrma-
yesi. Biraz birikim yapan Batı'ya kaçmış.
Doğudan ilk göç edenlerin önemli bir bölü-
mü sermaye sahibi olanlar. Çekici merkez-
ler oluşuncu ser/naye kendi bölgelerinde
kalır. Sanayileşme başlar. Merkezi planla-
manın da desteğiyle kısa zamanda yapısı
TARTIŞMA
üİBatı Usulü İnsan Haklan
Sorbon büyük kitaplığının özel bölümünde Atillâ Gürbüz adıyla
kayıtlı Etnolog A. Gürbüz'ün Sorbon Diploma Tezi"nde, Attilâ'yı
"Uygar Kral" olarak tanırız.
Batı. Tiirklerle olan ilişkilerinde. geneldc
önyargıyla harckct eder. Bu önyurgı-
nın başında Attilâ ve Hunlar gclir: ...Ya-
kan. yıkan. kıran. kescn 'atının geçtiği
yerde ot birmeyen' - oysa at gübresi toprak
ve kuşlar için çok taydahdır- Hunlar ve
krallan Atıilâ...
İşte bu 'dehşet imajı' daima Türkleri kü-
çültmek. dahası. onları. uygarlık. dolayı-
sıyla tanh dışına kmck için kullanılır: tarih
kitaplannda. ansiklopedilcrde v e yan tutan
makalelerdeki Türk. budur.
Aslında bu imajın arkasında. Baifnın
18. yüzyıla kadar süregclen aşağılık duygu-
su vardır. Çünkü. Batı. dinini yaymak.
sömürü düzenini kurmak istediğinde kar-
şısında bu yüzyıllara kadar Türkleri bul-
muşiur. İşle bu öfkesini Türkleri aşağıla-
makla telafi eder: Çok da başanlı olmuş-
tur...
Tarihçi Grembleaux. Aıtilâ'dan 'miişte-
reken iftira edilen kraP diye söz eder.
Budapeşte L niversitesi tarihçilerinden
G.vula Lazslo, Paris'te 1971 "de Cercle dart
Yayınevi taraündan basılan Göçebe Sanatı
(L'art des Nomadcs) adlı kiiabının 40. sa-
hitesinde bu iftirayı doğrular:
"... başlannda Totila olan Ostrogotların
yıkım ve barbarlıkları, Attilâ ve Huniara
mal edilmiştir... Attilâ'nın asla Po nehrini
aşnıadığı. tarihçe tasdik edilmiştir..."
Haibuki. Batı'nın dinsel duygulara do-
kunmak için Attilâ'nın, Papa'ya küçültücü
harekette bulunduğu teması ilk işlenen fikir-
dir.
Eğlenceii olan şudur Ki Tûrklere hakaret
etmek istendiğinde Hunlar ve Attilâ Türk ır-
kındandırlar. ama Hun sanaiı sö/ konusıı
olunca hemen Moğol olduklan ileri sürü-
lür!.. Batrnın bu kadar gülünç olduğu pek
az görülmüştür.
Sorbon büyük kitaplığının özel bölü-
münde Atillâ Gürbüz adıyla kayıtlı Etno-
log A. Gürbüz'ün Sorbon Diploma Tezi'-
nde Attilâ'yı 'L'ygar Kral' olarak tanınz.
Başta. Bizans kaynaklan olmak üzere
Alman. Anglo-Sakson'lara göre "pislik.
anarşi ve eehalerin emsalsiz karanlığmdaki'
A\ rupa'ya. Attilâ 32 harflik alfabesiyle 'bir
uygarlık tşığı olarak
1
gelmiştir... Bu geri
kalmışlık ısiırabı içindeki Avrupa'ya. İç
Asya'daki. orman evlerini (chalet-şale) \e
şaıo mimarisini öğrctmiş. 5. yüzyılın en bii-
y ük teknolojisini gctirmiştir: dcmirci körü-
ğü...
Aııilâ devlet işlcrinde *din ve ırk ayrımı
yapmadan'. 'değeri olan'a yer vermişlir;
dip-Türklerden bugünc kadar süregelen bu
nitelik. Türklcrin etnolojik karakteristiei-
dir.
Batı. bu uygarlık simgesi olan Aııilâ
imajının tam tcrsini. kcndini tatmin etmek
için yaratmıştır.
Aynı Batı. "İnsan Hakları BildirisT'ne
imzasını koymuştur. Onun savunucustt-
dur... Acabu Türkleri küçük düşürmeye \c
de hâlâ. bu Aııilâ yalan ve iftirasına baş-
\ umiaya hakkı var mıdır?
İnsan haklan mı yoksa. 'Balı haklan'
mı?
HALLK TARCAN / Paris
dcğişir.
Bölgelerinde iş bulanlar ıızaklara göç et-
mezler. Kendi bölgelerinde kalırlar. Batı"-
ya göç de önlenir. Balı kentlerinin yükü dc
azalır.
Aydınlar. uzmanlar. teknisyenler bu
merkezlerde loplanır. Dernekler. koopera-
tifler... Kongreler. kont'eranslar izler bu
durumu. Sincmalar açılır. Tiyatro lurneleri
oralara da gelir. Kültür mcrkezleri oluşur.
Memurlann Batı'ya atanma istemi azalır...
Bir bakarsınız ülkemizin her bölgesi eşit
düzeyde kalkınmış... Yakınmalar bitmiş.
Bölgecilik kalkmış. İnsanlar arasındaki
ilişkiler hemşehrilik düzeyini aşmış. gerçek
değerler üzerine oturmuş. Doğal. tarihi.
kültürcl değerler kurtulmuş. Kim iste-
mez?...
Olmayacak iş değil! İlçe. bölge. merkez
arasında eşgüdüm. bir plan ve iyi bir dü-
zenleme kısa zamanda çözcr her güçlüğü.
Hizmetler yerinde. kararlar yerinde...
Dışişleri. adalcı ve savunma dışındaki
hizmetlerin bölgelerde örgütlenmesi ana-
yasaya da aykın değil. Emniyet görevleri
dc mcrkezc bağJı kalabilır. ,
Doğal olarak eğitim politikası. sağlık
politikası gibi genel poliıikalar merkezde
oluşturulacaktır. Kimsenin itirazı yok!
İller ne olacak diyeccksiniz. İller bir yö-
netim birimi olarak kalabilir. Yetkiler ve
görevlcryasayla düzenlenerek uyum içinde
çalışabilirler.
Sonuç
NÜSII diizenlenirse dü/enlensin! Yerel
yönetimlerin yerinde yöneiim işlevini ya-
pabilmcsi için üstündeki vcsayelin kalkma-
sı gerekli. Anayasamızdaki "Merkezi ida-
re. mahalli idareler üzerinde. mahalli
hizmetlerin. idarenin bütünlüğü. ilkesinc
uygun şekilde yürütülmesi. kamu görevle-
rinde birliğın sağlanması. toplum yarannın
korunması ve mahalli ihıiyaçlann gereği
gibi karşılanması amacıyla. kanunla bclir-
tilen esas ve usuller daircsindc idari vesayet
yetkisine sahiptir."
Anayasada bu hüküm olduğu sürece. si-
yasal iİctidarlar istemleri yönünde yasalar
çıkararak. yerel yönetimleri baskı altında
tutabilirler. Yerel yönetimlerin kararlan.
eylemleri. işlemleri üzerindeki vcsayeı
kalkmalıdır. Yerel yönetimlerin yeıkileri.
gelirleri bir lütuf değil. yasal hak oiarak ve-
rilmelidir. Hatta bazı vcrgi gelirlcrini. bi-
rimlerin kcndisi toplayabilmclidir.
İlçe meclislerinde. bölge meclislerinde.
meclisler kendi başkanlannı seçerek. gün-
demlerini yaparak çalışabilmclidirler. En-
cümenler. ilçelerde kaymakamın. bölgclcr-
de bölge valisi ya da bölge temsilcisinin
başkanlığında çalışabilirler. Böylece de-
mokrasimiz de rayına oturur.
PENCERE
Tarihimizde İlk Kez
Aşağıdan Yukarıya...
Yaşlı gezegenimızde uygarlık, kimi zaman o mekânda, ki-
mi zaman bu mekânda boy göstermiştir; Çin-i Maçin'de, Me-
zopotamya'da, Yeni Dünya'da, Hindistan'da, Mısır'da, Ana-
dolu'da...
Ve Avrupa'da!..
Uygarlığın bir süredir 'Batı' dediğimiz coğrafyanın tekelin-
de sayılması. insanlık tarihinin 'Batı'da başlayıp bittiğini gös-
termey'e yetmez; zamanda yolculuğun geleceğe yönelik bi-
linmeyenlerinde kimbilir neler olacak?.
Ne var ki uygarlık bir süredir Batı'nın öncülüğünde yaşa-
nıyor; Edison ampulü icat ediyor, yeryüzü paylaşıyor; Mar-
coninin bulduğu radyo sınır durak tanımıyor, her eve giriyor;
telgraf. telefon. televızyon. uçak, bilgisayar gezegenimizin en
uzak köşelerini yakınlaştırıyor. birleştiriyor.
Ya insan hakları?
Ve demokrasi?
1789'u hiçbir ülke olmamış. yaşanmamış sayamaz. İnsan
Hakları Bildirisi'nden habersız yaşamak olanaksız. 1839 Gül-
hane Hatt-ı Hümayûnu'yla bildiri' Osmanlı İmparatorluğu-
nun kapısını tıklatmıştı; 1876 Anayasası, iyi-kötü, eksik-gedik
uygarlığa katılmak yolunda bir adımdı.
Ancak yolun başındaydık; 21'incı yüzyıla 8 kala dönüp ge-
riye baktığımızda ne görüyoruz?
Az gittik,
Uz gittik..
•k
Batı uygarlığına dönük nice ülkede orduların ya da sivil-
asker güçlerın anayasal çabalarda başı çekmesi tarihsel bir
raslant: mı? Türkiye'de anayasa denince işin içine neden as-
ker karışmış?
1992ye dek böyle gelinmış.kimi özel durumların dışında
anayasaların aşağıdan yukarıya. tabandan tavana toplumsal
bir uzlaşmayla türetildiği görülmemiş. DYP-SHP koalisyonu-
nun anayasal hareketini bu bakımdan özenle değerlendir-
mekte yarar var.
Uygarlığın anayasası nedir?
Birleşmiş Mılietler İnsan Hakları Bıldirgesi ya da Avrupa
Konseyi insan Hakları ve Temel Özgürlükler Sözleşmesi, uy-
garlığın icat ettiği ortak anayasadır. Her ülkede benimsen-
mesi gerekir.
Ama, sözgelimi Suudi Arabıstan da insan haklarına daya-
lı bir anayasa yürürlüğe girebilir mi?
Haşa!..
Bir toplumun insan haklarını benimsemesi bir uygarlık so-
runudur; halkın demokrasıyi ıçlemeye hazır konuma gelme-
siyle gerçekleşir Demokrasi metazori kabul ettirilemiyor, zor-
lamalarla yürütülemiyor.
Aydınların bu yoldaki savaşımlarının çoğu zaman hüsraria
sonuçlanmasına da çok üzülmemek gerek..
Çünkü bu yolda her emek. her alınterı damlası. uygarlığa
dönük savaşımda bir katkıdır
*
DYP-SHP koalisyonunun anayasal gırışıminı vurgulamak
için Cumhuriyet dun bir başlık atmıştı:
12 Eylül'ün tasfıyesı.'
Gerçekte 12 Eylül 12 yıl gerıde kalmıştır; ama, 12 Eylül hu-
kuku mevzuat hazretlen' olarak bacak bacak üstüne atmış,
hayatımızın her koşulunda ağırlığını duyuruyor. ister 12 Ey-
lül'den yana olsun. ıster olmasın her yurttaş, eğer demokra-
siye, uygarlığa. insan haklarına. temel ozgürlüklere dönük
durmak ve çağdaş bir yaşamı yeğlemek ıstıyorsa 12 Eylül hu-
kukunu tasfiyeye katılmak zorundadır
Seçeneğı yok bu ışın
İlk kez ülkemızde aşağıdan yuKarıya doğru çağdaşlaşma
gundeme yazılıyor- «v»-.* • - ,t,
.Az buz, şey cieğıl bu. . •
YENİ ÇIKTI
TÜRKİYE'DE ALEVİLİK
VE BEKTAŞİLİK
İLHAN SELÇUK - GENCAY ŞAYLAN
ŞENAY KALKAN
GENEL DACITIM: Ulucan Dağıtım: HAKKI ULU
Cemal Nadir Sok. Eser Han, Kat: 1, TEL: 526 89 94
CAĞALOCLU - İSTANBUL
Hasat Yayınian: P.K.1384 SİRKKCt / İSTANBUL
YAriNUUU
İLHAN SELCUK
•• ••
GULU
6.BASI
15.000 lira
(KDV içinde)
ödemeli gönderilmez
ÇAĞDAŞ YAYINLARI
Türk Ocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İSTANBUL
tLAN
KADIKÖY İKİNCİ SULH HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
1992/158 vesayet
Kadıköy, Yeşilbahar Sk. No: 3 adresinde Ucfimet eden Muzaffer Nihal
Orbay'ın rahatsızlığı nedeni ile vesayet altına alınmasına ve kendisi-
ne annesi Emine Iffet Orbay'ın vasi tayinine karar verildi.
tlan olunur. 14.4.1992
KİRALIK DEVRE-MÜLK
Bodrum Torba, SİMPA TATİL KÖYÜ'NDE 16-30
haziran devresi kiralıktır.
325 68 81