08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 1992 ÇARŞAMBA OLA YLAR VE GORUŞLER Demokrafikleşıne PaketJnde Umrtnlan... Kadınlarımız, kadın sorunlarından sorumlu Devlet Bakanı'ndan, 'Kadırı Sorunları Bakanlığrnın adı konusunda ödün vermemesini, aynca incelettirip, yeniden düzenlettirdiği teşkilat yasa tasarısını Meclis'e götürmeden önce kamuoyunun bilgisine ve tartışmaya açmasını diliyorlar. Prof. Dr. NECLA ARAT Î.Ü. Kadın Sor. Ar. ve Uy Mrk. Md. Çağdaş ve laik genç Türkiye Cumhuriyeti- nin 'Çağdaşlaşma projesi'nin ve atıhmının te- mel taşı, 'Kadın Haklarına tlişkin Devrim' ve 17 Şubat 1926'da kabul edilen 'Medeni Kanun' olmuştur. Cumhuriyet Türkiyesi'nde önceki dönemin cinsiyetçi-ayrımcı, teokratik toplumsal yapı- sı, çağdaşlığın ilkelerine uygun yeni ve laik bir toplumsal yapıya dönüşıürülebildiği için ka- dınlar, evlerinde hapsedildikleri köşelerden çı- kabilmiş, toplumsal yaşama, çalışma yaşamı- na girebilmişlerdir. Kadmlar, ancak seçme- seçilme, öğreniıiı ve çalışma hakkıyla birlikte toplumsal kimliklerini ve kişiliklerini kazan- mışlar, 'var olduklarını' gösterebilmişlerdir. Ne var ki cumhuriyet ideolojisinin çağdaş ve laik öğeleriyle geleneksel ideolojinin tutu- cu, ataerkil ve anti-laik öğeleri savaşimlannı günümüze dek sürdürmüşlerdir. Tutucular, bugiin de kadını toplumsal yaşamdan, çalış- ma yaşamından ayırıp eve hapsetmenin, tüm değişmelere karşın değişmezliğini savunduk- ları 'geleneksel aile'nin dışına çıkarmamanın kavgasını vermektedirler. Onlar kadınların çağdaş bir kimlik ve özerk bir kişilik kazan- malarına her zaman karşı olduklan için, ka- dın ve erkeğin aile içinde eşit ve özdeş bir rol- leri olması düşüncesine bile tahammül edeme- mişler ve bu hoşgörüsüzlüklerini, 'aileyi koruma' maskesi altında gizlemişlerdir. Nitekim, 13 Şubat 1992 tarihinde Bakanlar Kurulu'nda kabul edilerek geçen Kadın Sorun- ları Bakanhğı Yasa Tasansı, tüm gönüllü ku- ruluşlar, kadın örgütleri ve uzmanlara danı- şılarak hazırlanmış olmasına karşın yeniden incelenip değiştirilmek üzere geri çekilmiştir. Tasarının çok yakında, 'Kadın-Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanhğı Yasa Tasansı' adı altın- da Bakanlar Kurulu'na sunulacağına ilişkin haberler ahnmaktadır. Bilindiği gibi, koalisyon hükümetinde Ka- dın Sorunları Bakanhğı SHP'ye verilmiştir. Önceki Teşkilat Yasası'nı geniş bir demokra- tik katıhmla hazırlatan ve Bakanlar Kurulu- na götüren SHP'nin Kadın Sdrunlanndan So- rumlu Devlet Bakanı, bazı talihsiz yanlışhk- lardan yararlanan muhalefetin cumhuriyet ta- rihimizde eşi görülmemiş yoğunlukta bir kam- panya sürdürmesi sonucu istifa etmiştir. Müs- tafi Bakan Güler îleri'nin SHP program ve il- keleri doğrultusunda hazırlatmış olduğu Ka- dın Sorunları Bakanhğı Teşkilat Yasa Tasarı- sı'nın ve medeni hukukla, ceza hukukunda ka- dınla ilgili maddelere yönelik değişiklik öne- rilerinin yeniden inceletilip yeni bir ad ve içerikle Bakanlar Kurulu'na götürülme girişi- mi, zaman yitirme mi, zaman kazanma mı, yoksa bir tür oyalama mıdır? Bize sorarsanız Türk toplumunda hâlâ tabu olmayı sürdüren kadın konusunda ürkütülmüş, hatta kızdırıl- mış olan 'fincancı katırlan'na iki adım geri gitme türünden bir ödün verilmektedir. Çiin- kii, tutucu çevreler ve tutucu basın, her çare- ye başvurarak kadın haklannın ve hareketinin gelişmesini engellemeyi istemektedir. Bilim dışı yaklaşım Onlar, çağdaş demokrasilerde eşitlikçi blr toplumsal birim olarak değerlendirilen aileye, 'dinsel gözlüklerle' bakmakta ve "Aile, ima- nın yarısıdır" demektedirler. Aileyi 'Müslüman-Türk toplumunun en kutsal değer- lerinden biri' olarak nitelerlerken bilim dışı ve ideolojik bir yaklaşımla gerçekte, "Kadının hukuksal durumunun eşdeğerlilik temeline gö- re düzenlenmesine, çağdışı hükümlerin tek tek ayıklanarak, çağdaş düzenlemeler getirilmesine" yani insan haklannın temelini oluşturan eşitlikçi bir ahlak felsefesine karşı çıkmaktadırlar. Bu karşı çıkışlarının arka pla- nında ise kadınlar üzerinde denetim ve ege- menliklerini, var olan toplumsal yapı içinde- ki gelenekten gelen ayrıcalıklı konumlarını yi- tirmek korkusu yatmaktadır. Cinslere eşitlik ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması talebi, çağdaş bir etik taleptir, ama onlar için bir teh- dit oluşturmaktadır. Tutucular, Türk toplu- munda çok güçlü bir kurum olmayı sürdüren, 'Ailenin yıkılmak, yok edilmek istendiği' yay- garasını bu tehdidi savuşturma yöntemi ola- rak kullanmaktadırlar. Bilindiği gibi, cinsiyet rolleri ile geleneksel aile yapısı birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Gü- nümüze kadarki aile yapısı evrensel bir biçim- de cinsiyetçi iş böiümüne dayanmış, 'erkeğe' ve 'kadına' özgü davranış farklılıkları üzeri- ne kurulmuştur. Geleneksel aile yapısı, çocuk- larda stereotip kimlik biçimlenmesine, kadın- larda edilgenliğe ve yaygın bir erkek egemen- liğine yol açmıştır. Kadınlan eve bağlayıp er- keklere bağımlı kılmış, kendilerini geliştirme olanaklarını sınırlamıştır. Oysa aile daha bü- yük toplumsal yapının dayandığı temeldir. Bu temel birim ne ölçüde demokratik, eşitlikçi, katılımcı olursa, toplum da aynı değerleri o ölçüde yansıtır. Yani, aileyi çağdaşlaştınp de- mokratikleştirmeden toplumu çağdaşlaştınp demokratikleştiremezsiniz. Ama aile yapısında çağdaşlaşma girişimi- ni, bağımlılığı bağlılığa, hiyerarşiyi karşılıklı sevgi ve saygıya dönüştürmel' şeklinde anla- mak yerine, 'aile yapısını' ve erkeğin iktidar tekelini 'tehdit etmek' olarak kavrarsanız, çağ- daş ve demokratik bir toplum haline gelebil- memiz için düşünülen ve gereken tüm olum- lu düzeltme programlannda 'aileyi ortadan kaldırma kastını' ve 'aileyi inkâra varan bir ör- gütlenme'yi vehmedersiniz. Toplumumuz ka- dınlan, tutucu kesimlerin kadın haklannın ge- lişmesine yönelik, dozunu giderek arttıran te- laş ve eleştirilerini, ülkemiz kadın hareketinin örgütlenerek büyüyen gücünün bir göstergesi olarak yorumluyorlar. Sonuç Şurası bir gerçek ki kadınlarımız artık ya- şamlannın özel alanla sınırlandınlmasını, ayn ve eşitsiz bir konumda kalmayı istemiyorlar. Özgür ve gerçek birer yurttaş olarak her dü- zeyde olgusal anlamda eşit haklara sahip ol- mayı, bağnazlığın, dogmatik önyargıların ve cinsiyetçiliğin ortadan kalkmasını sağlayacak ivedi önlemlerin alınmasını bekliyorlar. 'De- mokratikleşme paketi' içinde kadmlara ilişkin bir bölüm başhğı bulunmamasını, çok kısa sü- rede düzeltileceğini ummak istedikleri vahim bir unutkanlık olarak değerlendiriyorlar. Ve kadınlarımız, Kadın Sorunlarından Sorumlu Devlet Bakanı'ndan, 'Kadın Sorunlan Bakan- lığı'nın adı konusunda ödün vermemesini, ay- nca incelettirip, yeniden düzenlettirdiği Teş- kilat Yasa Tasansı'nı Meclis'e götürmeden ön- ce kamuoyunun bilgisine ve tartışmaya açma- sını diliyorlar. ARADABIR NAİMKILIÇ Koalisyonun Tabanı.. . Demokrasi tarihimiz, uzlaşma ürünü olan koalisyona ilk kez kavuşuyor. DYP-SHP, daha doğrusu Demirel-inönü uzlaşması de- mokrasimizde gerçek bir koalisyonun umut verici filizleri- ni yeşertiyor. Ülkemizin demokratikleşme süreci içerisin- de bu tarihsel uzlaşmanın önemi, belki de siyaset tarihimi- zin en önemli olayıdır. Toplum olarak uzlaşmamızın bu önemli adımını anlaya- mayan ya da önemsemeyenlerin yarattığı tehlikelerin en korkulacak olanı: Ne hükümet içerisindeki çeşitli anlaşmazlıklar, Ne Millet Meclisi müzakereleri sırasında zaman zaman koalisyon ilkelerine uymayan davranışlarda bulunan DYP'li ya da SHP'li milletvekillerininin hareketleri, Ne HEP kökenli milletvekillerinin SHP'den ayrılışları, Ne SHP'li milletvekillerinin kendi Meclis gruplarına sun- duk'arı Çüneydoğu raporu, Ne ana muhalefet partisi liderinin ciddiyetten uzak eleş- tirüeri, Ne de cumhurbaşkanmın tarafsızlık ilkelerini yok sayar- casına koalisyon hükümetini çökertme girişimleridir. Koa- lisyonu tehdit eden en büyük tehlike, DYP ve SHP taban örgütlerinin biri öbürünü yok sayan davranışları olacaktır. Zira, Sayın Demirel'in siyasete bakış açısındaki olağa- nüstü değişme ve gelişme ile Sayın inönü'nün sahip oldu- ğu ve zaman zaman eleştirilecek boyutlara ulaşan hoşgö- rüsü ve hertürkompleksten uzak yapısı, sudan nedenlerle koalisyonu tehlikeye düşürmeyecek kadar güçlü ve etkin görünüyor. Ne var ki koalisyon ortağı partilerin yerel örgütlerinin bu uzlaşmanın önemine aykırı düşen eylemlerine, bir de 7 haziranda yapılacak olan yerel yönetim seçimlerinin reka- bet havasının bilinçsizce sürdürülmesi eklenirse, işte o zaman koalisyon için gerçekten korkulacak bir tehlike var demektir. Gerçek olan şu ki siyasal partilerimizin yerel örgütleri partiye oy veren geniş tabanı temsil etmekten çok, parti içi gruplaşmalar sonucu oluşan azınlıkların etkinlik ve dene- timindedir. Bu gruplaşmalar ise hemen her zaman, ilkesel amaçlı olmaktan çok, çıkar birliği sağlama amacına yöne- liktir. Milletvekillerinin seçim bölgelerinde etkinliklerini sür- dürebilmeveoydepolarınaegemenolmaçabalarınıparti- lerinin başarısından daha önemli sayıp yerel örgütlerin yanlışlarına katılmaları da olumsuzsonuçlardoğurmakta- dır. Yerel örgütlerin azınlık gruplarının egemenliğine geç- mesi ve partili milletvekillerinin oy hesaplarını parti çıkar- larının üstünde tutmaları uzlaşmayı engellemekte ve bu da koalisyonun önündeki en büyük tehlikeyi oluşturmaktadır. 7 haziranda üç yüzü aşkın yörede yerel yönetimler için ara seçim yapılmak üzeredir. Seçim yapılacak olan bu yö- relerin çoğu küçük beldelerdir. Buralarda yönetimler için oluşacak partilerarası rekabet ortamı toplumsal uzlaşma bakımından son derecede sakıncalı sonuçlar doğuracak- tır. Kaldı ki bu küçük yerleşim bölgelerinde yerel yönetim- lerde görev yapabilecek kapasitede yetişmiş ve yeterli eleman bulmak da çok zaman olanaksızdır. Bu nedenle, seçimlerde partilerarası uzlaşma ve anlaşma olanakları- nın yasalarla sağlanması, kanımızca zorunlu duruma gel- miştir. Sözgelimi, bu bağlamda amaç, partilerin, üzerinde önceden uzlaşılmış ortak listelerle seçime katılabilmeleri- nin sağlanması olmalıdır. DYP-SHP koalisyonunun arkasında yüzde seksenlere varan bir halk desteği varken, koalisyonun yaşatılmasını sağlamak, demokrasiye inanmış herkesin en önemli gö- revi olmak durumundadır. Amaç gerçek bir demokrasiye ulaşmaksa, görev koalis- yonu yaşatmak olmalıdır. T.C. MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI ERENKÖY GİRİŞ GÜMRÜK MÜDÜRLÜĞÜ ILANEN TEBLIGAT Sayı: Muafiyetler: 8/182 PANTER PLASTİK SANAYll A.Ş. fırmasımn aşağıda sayı ve ta- rihleri kayıtlı Ihracatı Teşvik Belgeleri kapsamında yine aşağıda sayı ve tarihleri kayıtlı gıriş beyannameleri ile müdürlüğümüzden ithaii ya- pılan eşyaların Ihracatı Teşvik Belgesi şartlan dahilinde ihracının ya- pılmaması sebebiyle Mezkür thracatı Teşvik Belgelerinin iptal edil- mesinden dolayı aşağıda sayı ve tarihleri kayıtlı giriş beyannamele- rinden kaynaklanan devlet alacağının tahsili hususunda firmanın aşa- ğıda kayıtlı adresine yapılan tebligatta adresinde bulunamayışmdan- dolayı devlet alacağının zaman aşımına uğramaması açısından giriş beyannamelerinden kaynaklanan 50.288.118 TL!sının eşyalann fıiü ithal tarihlerinden itibaren faiz ve gecikme zammı tutarları saklı kalmak üzere Uanen tebliğine karar verildi. Firmanın adresi: Istanbul Caddesi No: 44/A KAYSERt Tesvii belgesi sayı tarihi: 85/2-254-15.2.1985, 85/2-1123-1.8.1985 Beyannajne sayı tarihi: 32920/6.6.1985, 56661/24.9.1985, 12684/11.3.1985 Basın: 25655 İl Özel İdaresi Yerel yönetimlerin kararlan. eylemleri. işlemleri üzerindeki vesayet kalkmalıdır. Yerel yönetimlerin yetkileri, gelirleri bir lürtuf değil, yasal hak olarak verilmelidir. RAİF ERTEM İstanbul Barosu A vukatlarmdcm Ycrcl yönetimlere yeni birdüzcnlemege- liriliyor. Söylevlerde sık sık geçivor. En büyük değişikliğin dc İl Özel Idaresi Yu- sasfnda yapılacağı sanılıyor. En çok aksa- van VCTCI vönclim birimi. İl Özel fdarelcri. 1913 yılında çıkan. 1987 yılındaki ufak birkaç değişiklikle korunan bu yasa\ la yönetiliyor. çok yetersiz kaldığı kojayca kestirilebilir. Ülkemizdc üç yerel yönetim birimi var: Köyler. Belediyeler ve İl Özel idareleri. Köylerdc muhtar seçimlc geliyor. Belediye başkanları seçimlc. İl Özel İdaresi"nin başı vali: Aıamavla. Yetkisini de yasa bclirli- şor. "İl Özel İdarcsi'nc ail tüm ışleri ve gö- revleri yerine gctirme yelkisi yalnızca vali- yc aitıir. Vc ancak valinin gündcme aldığı konular göriişûlebiliyor. îl Genel Meclisi'n- de tl Daimi Encümeni'nde, alıhan karar- lar valinin onayıyla yürürlüğc giriyor. Çok zaman bakanlığın onayı da gcrekiyor. Program. biitçc bakanlık onayıyla kesinle- şiyor. İslcrlerse değiştirebiliyor da... İl Özel İdarcsi'ne. T.C. devletine düşen lünı görevler verilmiştir. Ne var ki gelirleri kısıtlı. Merkczden gönderilcn ödeneklcr bclli bir işe özgülü (tahsisli) gönderiliyor. Bu konumda diyor Prof. Ruşen Keleş ve Prof. Fchmi Yavuz: "Merkezden aldıklan ödcneklerin harcanmasında aracılık eden cmanct komisyonu durumundalar denebi- lir" İl Özel İdareleri için "Yerel Yönetim- ler" adlı kiiabında. Hizmetler köy. ilçe birimlerine yapılıyor. Köy vc ilçelerin eğitim. tanm. sağlık, ba- yındırlık gereksinimlerine göre düzenlcni- yor programlar. BiUçe de. Oysa bakanlıklar bölge düzeyinde ör- gütlenmiş durumdalar. lşlcrini kendi ör- gütleriyle yürütüyorlar. Yatırımları kendi kuruluşlanyla yapıyorlar. Bakanlıklann kaynak aktanmı da amaca yönelik. Hizmetler köy ve ilçe düzeyinde! Örgüt- lenme bölge düzeyinde! Oysa özel idarenin programı. bütçesi il düzeyinde yapılıyor. Ortada kalıyor. Çelişkilcrin olması doğal. İlde ne yapılırsa yapılsın. son karar ve uy- gulama. merkezin oluyor. Yerel yönetim birimi olarak İl Özel İdaresi. ycrinde yöne- lim görevini yapamıyor. Daha doğrusu. yctcri kadar yapamıyor. Çözüm: İlçe meclisleri Hizmetler ilçe birimlerine yapıldığına 2Öre kararlann da bu birimlerde ahnması gcrekiyor: İlçe meclislcrindc! Seçimle gelen ilçe meclislcrinde! İlçelere tüzel kişilik kazandınlması gere- kiyor. Tüzel kişilik kazanmış ilçelerde bu çalışmalaruıpılabilir. Günümüzdeki "Da- nışma Meclisleri'v le değil. Kalkınmu birimi olarak ilçe alınmalı. Köyleriyle birlikte ilçe. O zaman ayırım kalİcar. İlçcyedirlik düzenlik gelir. Hizmet- lcrin denetimi kolaylaşır. Etkili olur. İşler zamanında biter. Giderler azalır. Siyasal alanda da önemli bir yaran olur. İlçelerin il olma yanşı sona erer. İller üstü bölgeler Bakanlıklar. genel müdürlükler bölge düzeyinde örgütrü. YŞEr (Yol,Su Elekırik) gibi. Sağlık. eğitirn bayandırlık da öyle. Yatırırn planliirf bölğelere göredüzenlerii- yor. Bu durumda iMer üstü bir örgütlenme de gcrekiyor: Eğer yerinde yönetim yapıla- caksa! Kalkınmada gerçckçi çözümlcr ara- nacaksa! Zaman zaman bölge valileriyle toplantı- lar yapılıyor. oriak toplantılar. Bölge vali- liklerinden söz ediliyor. Güneydoğu'da var! Ama bir lürlü ülke çapında yasal dü- zenlemeye gidilemiyor. Korkuluvor! Mer- kezi yönetim çekiniyor. Biraz da toplum yapımızın özellikieri korkutuyor. Haklı yönleri de var. Oysa korkmamak gerek. Plan bölgesi olur. Kalkınma bölgesi. geliş- me bölgesi. Adı önemli değil. Kalkınmada bütünlüğü sağlajacak şekilde. birkyç ili kapsayan idari birimlcroluşturulabilir. İlçelcıden seçilenlerden oluşan meclisleri olur. İlçelerden gelen program ve bütçeleri koordine eder. Bakanlıklar. genel müdür- lükler de örgütlenmesini bu birimlere göre vapar. Hatta günümüzdeki örgtitlenme durumuna göre bölgeler oluşturulabilir. Bu örgütlenme biçimiyle bölge merkez- leri bir çekici yapıya kav uşur. "Çekici mer- kezler oluşacaktır" diyor Sayın Keleş. Sayın Yavuz. Bu merkczlerin çekimiyle. özellikle doğu bölgelerimizde sermayenin Batfya akması önlenir. Gerçekten Batı illerimizdeki ser- mayenin önemli bir bölümü doğu scrma- yesi. Biraz birikim yapan Batı'ya kaçmış. Doğudan ilk göç edenlerin önemli bir bölü- mü sermaye sahibi olanlar. Çekici merkez- ler oluşuncu ser/naye kendi bölgelerinde kalır. Sanayileşme başlar. Merkezi planla- manın da desteğiyle kısa zamanda yapısı TARTIŞMA üİBatı Usulü İnsan Haklan Sorbon büyük kitaplığının özel bölümünde Atillâ Gürbüz adıyla kayıtlı Etnolog A. Gürbüz'ün Sorbon Diploma Tezi"nde, Attilâ'yı "Uygar Kral" olarak tanırız. Batı. Tiirklerle olan ilişkilerinde. geneldc önyargıyla harckct eder. Bu önyurgı- nın başında Attilâ ve Hunlar gclir: ...Ya- kan. yıkan. kıran. kescn 'atının geçtiği yerde ot birmeyen' - oysa at gübresi toprak ve kuşlar için çok taydahdır- Hunlar ve krallan Atıilâ... İşte bu 'dehşet imajı' daima Türkleri kü- çültmek. dahası. onları. uygarlık. dolayı- sıyla tanh dışına kmck için kullanılır: tarih kitaplannda. ansiklopedilcrde v e yan tutan makalelerdeki Türk. budur. Aslında bu imajın arkasında. Baifnın 18. yüzyıla kadar süregclen aşağılık duygu- su vardır. Çünkü. Batı. dinini yaymak. sömürü düzenini kurmak istediğinde kar- şısında bu yüzyıllara kadar Türkleri bul- muşiur. İşle bu öfkesini Türkleri aşağıla- makla telafi eder: Çok da başanlı olmuş- tur... Tarihçi Grembleaux. Aıtilâ'dan 'miişte- reken iftira edilen kraP diye söz eder. Budapeşte L niversitesi tarihçilerinden G.vula Lazslo, Paris'te 1971 "de Cercle dart Yayınevi taraündan basılan Göçebe Sanatı (L'art des Nomadcs) adlı kiiabının 40. sa- hitesinde bu iftirayı doğrular: "... başlannda Totila olan Ostrogotların yıkım ve barbarlıkları, Attilâ ve Huniara mal edilmiştir... Attilâ'nın asla Po nehrini aşnıadığı. tarihçe tasdik edilmiştir..." Haibuki. Batı'nın dinsel duygulara do- kunmak için Attilâ'nın, Papa'ya küçültücü harekette bulunduğu teması ilk işlenen fikir- dir. Eğlenceii olan şudur Ki Tûrklere hakaret etmek istendiğinde Hunlar ve Attilâ Türk ır- kındandırlar. ama Hun sanaiı sö/ konusıı olunca hemen Moğol olduklan ileri sürü- lür!.. Batrnın bu kadar gülünç olduğu pek az görülmüştür. Sorbon büyük kitaplığının özel bölü- münde Atillâ Gürbüz adıyla kayıtlı Etno- log A. Gürbüz'ün Sorbon Diploma Tezi'- nde Attilâ'yı 'L'ygar Kral' olarak tanınz. Başta. Bizans kaynaklan olmak üzere Alman. Anglo-Sakson'lara göre "pislik. anarşi ve eehalerin emsalsiz karanlığmdaki' A\ rupa'ya. Attilâ 32 harflik alfabesiyle 'bir uygarlık tşığı olarak 1 gelmiştir... Bu geri kalmışlık ısiırabı içindeki Avrupa'ya. İç Asya'daki. orman evlerini (chalet-şale) \e şaıo mimarisini öğrctmiş. 5. yüzyılın en bii- y ük teknolojisini gctirmiştir: dcmirci körü- ğü... Aııilâ devlet işlcrinde *din ve ırk ayrımı yapmadan'. 'değeri olan'a yer vermişlir; dip-Türklerden bugünc kadar süregelen bu nitelik. Türklcrin etnolojik karakteristiei- dir. Batı. bu uygarlık simgesi olan Aııilâ imajının tam tcrsini. kcndini tatmin etmek için yaratmıştır. Aynı Batı. "İnsan Hakları BildirisT'ne imzasını koymuştur. Onun savunucustt- dur... Acabu Türkleri küçük düşürmeye \c de hâlâ. bu Aııilâ yalan ve iftirasına baş- \ umiaya hakkı var mıdır? İnsan haklan mı yoksa. 'Balı haklan' mı? HALLK TARCAN / Paris dcğişir. Bölgelerinde iş bulanlar ıızaklara göç et- mezler. Kendi bölgelerinde kalırlar. Batı"- ya göç de önlenir. Balı kentlerinin yükü dc azalır. Aydınlar. uzmanlar. teknisyenler bu merkezlerde loplanır. Dernekler. koopera- tifler... Kongreler. kont'eranslar izler bu durumu. Sincmalar açılır. Tiyatro lurneleri oralara da gelir. Kültür mcrkezleri oluşur. Memurlann Batı'ya atanma istemi azalır... Bir bakarsınız ülkemizin her bölgesi eşit düzeyde kalkınmış... Yakınmalar bitmiş. Bölgecilik kalkmış. İnsanlar arasındaki ilişkiler hemşehrilik düzeyini aşmış. gerçek değerler üzerine oturmuş. Doğal. tarihi. kültürcl değerler kurtulmuş. Kim iste- mez?... Olmayacak iş değil! İlçe. bölge. merkez arasında eşgüdüm. bir plan ve iyi bir dü- zenleme kısa zamanda çözcr her güçlüğü. Hizmetler yerinde. kararlar yerinde... Dışişleri. adalcı ve savunma dışındaki hizmetlerin bölgelerde örgütlenmesi ana- yasaya da aykın değil. Emniyet görevleri dc mcrkezc bağJı kalabilır. , Doğal olarak eğitim politikası. sağlık politikası gibi genel poliıikalar merkezde oluşturulacaktır. Kimsenin itirazı yok! İller ne olacak diyeccksiniz. İller bir yö- netim birimi olarak kalabilir. Yetkiler ve görevlcryasayla düzenlenerek uyum içinde çalışabilirler. Sonuç NÜSII diizenlenirse dü/enlensin! Yerel yönetimlerin yerinde yöneiim işlevini ya- pabilmcsi için üstündeki vcsayelin kalkma- sı gerekli. Anayasamızdaki "Merkezi ida- re. mahalli idareler üzerinde. mahalli hizmetlerin. idarenin bütünlüğü. ilkesinc uygun şekilde yürütülmesi. kamu görevle- rinde birliğın sağlanması. toplum yarannın korunması ve mahalli ihıiyaçlann gereği gibi karşılanması amacıyla. kanunla bclir- tilen esas ve usuller daircsindc idari vesayet yetkisine sahiptir." Anayasada bu hüküm olduğu sürece. si- yasal iİctidarlar istemleri yönünde yasalar çıkararak. yerel yönetimleri baskı altında tutabilirler. Yerel yönetimlerin kararlan. eylemleri. işlemleri üzerindeki vcsayeı kalkmalıdır. Yerel yönetimlerin yeıkileri. gelirleri bir lütuf değil. yasal hak oiarak ve- rilmelidir. Hatta bazı vcrgi gelirlcrini. bi- rimlerin kcndisi toplayabilmclidir. İlçe meclislerinde. bölge meclislerinde. meclisler kendi başkanlannı seçerek. gün- demlerini yaparak çalışabilmclidirler. En- cümenler. ilçelerde kaymakamın. bölgclcr- de bölge valisi ya da bölge temsilcisinin başkanlığında çalışabilirler. Böylece de- mokrasimiz de rayına oturur. PENCERE Tarihimizde İlk Kez Aşağıdan Yukarıya... Yaşlı gezegenimızde uygarlık, kimi zaman o mekânda, ki- mi zaman bu mekânda boy göstermiştir; Çin-i Maçin'de, Me- zopotamya'da, Yeni Dünya'da, Hindistan'da, Mısır'da, Ana- dolu'da... Ve Avrupa'da!.. Uygarlığın bir süredir 'Batı' dediğimiz coğrafyanın tekelin- de sayılması. insanlık tarihinin 'Batı'da başlayıp bittiğini gös- termey'e yetmez; zamanda yolculuğun geleceğe yönelik bi- linmeyenlerinde kimbilir neler olacak?. Ne var ki uygarlık bir süredir Batı'nın öncülüğünde yaşa- nıyor; Edison ampulü icat ediyor, yeryüzü paylaşıyor; Mar- coninin bulduğu radyo sınır durak tanımıyor, her eve giriyor; telgraf. telefon. televızyon. uçak, bilgisayar gezegenimizin en uzak köşelerini yakınlaştırıyor. birleştiriyor. Ya insan hakları? Ve demokrasi? 1789'u hiçbir ülke olmamış. yaşanmamış sayamaz. İnsan Hakları Bildirisi'nden habersız yaşamak olanaksız. 1839 Gül- hane Hatt-ı Hümayûnu'yla bildiri' Osmanlı İmparatorluğu- nun kapısını tıklatmıştı; 1876 Anayasası, iyi-kötü, eksik-gedik uygarlığa katılmak yolunda bir adımdı. Ancak yolun başındaydık; 21'incı yüzyıla 8 kala dönüp ge- riye baktığımızda ne görüyoruz? Az gittik, Uz gittik.. •k Batı uygarlığına dönük nice ülkede orduların ya da sivil- asker güçlerın anayasal çabalarda başı çekmesi tarihsel bir raslant: mı? Türkiye'de anayasa denince işin içine neden as- ker karışmış? 1992ye dek böyle gelinmış.kimi özel durumların dışında anayasaların aşağıdan yukarıya. tabandan tavana toplumsal bir uzlaşmayla türetildiği görülmemiş. DYP-SHP koalisyonu- nun anayasal hareketini bu bakımdan özenle değerlendir- mekte yarar var. Uygarlığın anayasası nedir? Birleşmiş Mılietler İnsan Hakları Bıldirgesi ya da Avrupa Konseyi insan Hakları ve Temel Özgürlükler Sözleşmesi, uy- garlığın icat ettiği ortak anayasadır. Her ülkede benimsen- mesi gerekir. Ama, sözgelimi Suudi Arabıstan da insan haklarına daya- lı bir anayasa yürürlüğe girebilir mi? Haşa!.. Bir toplumun insan haklarını benimsemesi bir uygarlık so- runudur; halkın demokrasıyi ıçlemeye hazır konuma gelme- siyle gerçekleşir Demokrasi metazori kabul ettirilemiyor, zor- lamalarla yürütülemiyor. Aydınların bu yoldaki savaşımlarının çoğu zaman hüsraria sonuçlanmasına da çok üzülmemek gerek.. Çünkü bu yolda her emek. her alınterı damlası. uygarlığa dönük savaşımda bir katkıdır * DYP-SHP koalisyonunun anayasal gırışıminı vurgulamak için Cumhuriyet dun bir başlık atmıştı: 12 Eylül'ün tasfıyesı.' Gerçekte 12 Eylül 12 yıl gerıde kalmıştır; ama, 12 Eylül hu- kuku mevzuat hazretlen' olarak bacak bacak üstüne atmış, hayatımızın her koşulunda ağırlığını duyuruyor. ister 12 Ey- lül'den yana olsun. ıster olmasın her yurttaş, eğer demokra- siye, uygarlığa. insan haklarına. temel ozgürlüklere dönük durmak ve çağdaş bir yaşamı yeğlemek ıstıyorsa 12 Eylül hu- kukunu tasfiyeye katılmak zorundadır Seçeneğı yok bu ışın İlk kez ülkemızde aşağıdan yuKarıya doğru çağdaşlaşma gundeme yazılıyor- «v»-.* • - ,t, .Az buz, şey cieğıl bu. . • YENİ ÇIKTI TÜRKİYE'DE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK İLHAN SELÇUK - GENCAY ŞAYLAN ŞENAY KALKAN GENEL DACITIM: Ulucan Dağıtım: HAKKI ULU Cemal Nadir Sok. Eser Han, Kat: 1, TEL: 526 89 94 CAĞALOCLU - İSTANBUL Hasat Yayınian: P.K.1384 SİRKKCt / İSTANBUL YAriNUUU İLHAN SELCUK •• •• GULU 6.BASI 15.000 lira (KDV içinde) ödemeli gönderilmez ÇAĞDAŞ YAYINLARI Türk Ocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İSTANBUL tLAN KADIKÖY İKİNCİ SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1992/158 vesayet Kadıköy, Yeşilbahar Sk. No: 3 adresinde Ucfimet eden Muzaffer Nihal Orbay'ın rahatsızlığı nedeni ile vesayet altına alınmasına ve kendisi- ne annesi Emine Iffet Orbay'ın vasi tayinine karar verildi. tlan olunur. 14.4.1992 KİRALIK DEVRE-MÜLK Bodrum Torba, SİMPA TATİL KÖYÜ'NDE 16-30 haziran devresi kiralıktır. 325 68 81
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle