15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12NİSAN1992PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Cumhuriyete Sahip Çıkmak Türkiye'de solculuk, hatta Marksizm adına Kemalizme çatmayı alışkanlık haline getiren ve akıllarına gelen her şeyi önce "resmi ideoloji" olarak adlandırıp, sonra buna karşı çıkmayı marifet sayan bir grup aydın, aslında bindikleri dalı kesmektedirler. Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ Bunca sarsıntı ve dalgalanmalardan sonra bu başlığı goren okuyucu, korkanm ilk anda Cum- huriyet gazetesine sahip çıkmaktan söz edeceği- mizi sanacak. Hayır, biz bu yazımızda laik Tür- kiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkmaktan söz edece- ğiz. (Zaten galiba son gelişmeler, Cumhuriyet ga- zetesine sahip olmanın yolunun laik cumhuriye- timize sahip çıkmak olduğunu da göstermiş bu- lunuyor.) II Aralık 1989 tarihli Cumhuriyet gazetesin- de çok renkli bir geçmişi olan bir Fransız gaze- tecisinin Regis Debray'nin ilginç bir yazısı vardı: "Cumhuriyetçi misiniz, demokrat mı?" 90*11 yıl- larla ilgili tahminlerde bulunmak iizere kaleme alınmış bu yazıdaki bazı değerlendirmeler, sanı- yorum günümüz Turkiyesi açısından da önemle ele alınmalıdır. Gerçekten çoğu kez kanştınlmakla birlikte; her cumhuriyet bir demokrasi olmadığı gibi, her de- mokrasi de cumhuriyet değildir. Orneğin Avru- pa'nın pek çok demokrasisi, sembolik de olsa monarşilerini korumaktadır. Buna karşılık, de- mokrasiyi ayaklar altında çiğneyen pek çok to- taliter yönetim, kendisine cumhuriyet adını ve- rebilmektedir. Bunda fazla haksız da değillerdir. Ancak bundan çok daha önemli olarak, cumhu- riyet düşüncesinin evrensel ve tarihsel ilkeleri, pragmatik demokrasilerin acımasız borsaların- da değer yitirmektedir. "Demokraside" diyor Regis Debray, "can alı- cı sözcük 'iletişim'; cumhuriyette ise 'kurumlar- dif.' Her rejimin kendi soyluları vardır. Gazete- ci, reklamcı, şarkıcı, aktör, işadamı bir demok- rasinin tannlannı oluştururlar. Öğretmen, yar- gıç, yazar, bilgin ve subay ise bir cumhuriyetin tanrılandır!' Acaba Türkiye'de hangi tanrılara tapmak ge- rekir? Acaba tannlara tapmadan yaşamanın yolu yok mudur? Bunlar en azından böylesi dar bir çerçeve içinde kolay yanıtlanamayacak sorulaf- dır. Ashnda devletten gelen her şeye karşı çıkmayı müthiş bir demokratlık sayan kimi sevimli dost- larımız sorunu kendi anlayışlarına göre çözmüş- lerdir. Buna göre devletten gelen her şey "resmi ideoloji"nin bir parçasıdır, karşı çıkmak gerekir. Her ne türden olursa olsun, resmi ideolojiye karşı çıkmak, alkışlanmaya değer bir şeydir, "sivil top- lum"un göstergesidir. Bu çok hassas konuda Ri- gis Debray şöyle yazıyor: "Dün bireyin özerkli- ğini tehdit eden, devlet ve onun sıkı denetimle- riydi. Bugün en büyük tehlikeler (yasaklama ve kovma talepleri) "sivil toplum"dan geliyor. Tek başına sağduyu, giderek daha hoşgörüsüz ve de- netimsiz hale gelen güçlerin yükselişine karşı du- ramaz. (Kitle iletişim araçları, din adamları, bi- limler, yönetim.) Kişisel özerkliğin savunması, günümüzde, cumhuriyet devletinin ve ona uygun düşen toplumun savunulmasından geçmektedir!' Gerçekten Türkiye'de solculuk, Marksizm adı- na Kemalizm'e çatmayı alışkanlık haline getiren ve akıllarına gelen her şeyi önce "resmi ideoloji" olarak adlandırıp, sonra buna karşı çıkmayı ma- rifet sayan bir grup aydın, ashnda bindikleri da- h kesmektedirler. Laik cumhuriyet ve onu ayak- ta tutan kurum ve ilkeler olmasa, bu toplumda barınmaları bile mümkün olamayacak olan bu insanların en büyük hatası, kendilerini (belki de aynmında olmadan) toplumdan soyutlamalan ve bir "bilimsel gözlüğün" ardına sığınmalandır. Bir kısmı zaten yurtdışmda yaşadıkları ve Türkiye ile "bilimsel merak" dışında pek ilgileri olmadığı için mazur görülebilir. Ancak bu ülke- de yaşayan, bu ülkede yaşamayı tercih eden ve bu ülkede yaşamayı seven öteki kısmı için, laik cumhuriyetimize saldırmak, aymazhktan başka bir şey değildir. Zira gene Debray'nin söylediği gibi: "... Bir cumhuriyet bir yana çekilince, meydan muzaffer özgür bireye kalmaz. Genellikle din adamları ve mafyalar nezaket dinlemezkr. Siya- sal iktidann her ahlaki gerilemesinin bedeli, di- ni otoritelerin siyasal atıhmları ile ve para feo- dallerinin yeni bir kustahlığı ile ödenirT ARADABIR SACİT SOMEL Emekli Elçi Gfineydoğu ve Eğfflm Bir Kürt kızının mektubundan: "... bu yıl Malazgirt'in Kir- z\ köyünde on altı öğrenci ile çalışıyorum. öğrencilerTürk- çe bilmedikleri için zorluk çekiyorum. Gerçi ben Kürtçe biliyorum, fakat asla konuşmuyorum. Çünkü yüz alıp Türk- çeden kaçtıkları için öğrenemezler..." Bu satırlar, 1930'lu yıllarda, Kahraman adlı bir Kürt kızı- nın Elazığ Kız Enstitüsü'ndeki öğretmeni Sıdıka Avar'a yazdığı bir mektuptan alınmıştır. Kahraman, o yıllarda mezralardan toplanarak Atatürk'ün talimatıyla yatılı bölge okullarına yerleştirilen yüzlerce Güneydoğulu kızdan biri- sidir. Türkçeyi de sonradan, Elazığ Kız Enstitüsü'nde öğ- renmiştir. Atatürk, Musul anlaşmazlığı esnasında Ingilizlerin kış- kırtmasıyla çıkan ilk Kürt ayaklanmasından sonra Doğu il- lerimizde bir eğitim ve kültür sorunu olduğunu, bilisiz (cahil) halkın kolaylıkla kışkırblabildiğini, Güneydoğu hal- kımızın toplumla bütünleşebilmelerinin ancak eğitimleriy- le ve bölgelerinin de kalkındırılmasıyla mümkün olabile- ceğini görmüş, Meclis'te yaptığı bir konuşmada Van Gölü kıyısında Doğulu gençlerimiz için bir üniversite, bunun için de o bölgede ortaokullar ve liseler açılması gerektiğini söylemiştir. Bundan sonra da her şeyın kadınlardan baş- ladığını düşünerek Güneydoğu bölgesınde yatılı kız okul- ları ve enstitüleri açılması talimatını vermiştir. Amaç, Doğu'da geleceğin kuşaklarını yetiştirecek olan kızlarımı- zın bölücülük değil birlik, düşmanlık değil sevgi duygula- rıyla beslenmeleri ve modern bilgiler edinip bölgelerinin kalkınmasına katkıda bulunmalarıdır. Bunun için Elazığ, Ahlat ve Nazımıye'de kız yatılı okulları açılmıştır. Bunları da daha sonraki yıllarda, halkevleri, halkodaları ve -Inönü'nünzamanında-KöyEnstitüleri izleyecektir. Amaç aynıdır- Halkımızm cehaletten kurtarılması. Kahraman adlı kızın yukarıda anılan mektubu, Atatürk'- ün Güneydoğu hakkındaki tanısının (teşhisinin) doğrulu- ğunu gösterirken orada yaşayan halkımızm cevherini de kanıtlamaktadır. MArkası lt.Sayfada Sağlığııı Büyük Düşmanı: Tütün Eskiden sigarayı yalnız babalar içerdi, şimdi bebeler de içmeye başladı. Sigara ahşkanlığını terk etmede, önce hekimlerimiz ömek olmabdır. Sigara içilerek sigaranın zararlannın anlatıldığı açıkoturumlar, dinleyenleri güldürmekten ileri bir etki yapmaz. Prof. Dr. KEMAL BALCI Selçuk Üni. Tıp Fakültesi Anavatanı Amerika olan tûtün bitkisi, Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfini takiben îspanyollar tarafından Avrupa'- ya getirildi. 1560 yıllannda İspanya'da Fransız elçisi olan Jean Nicot'un Cathe- rine de Medicis'e migrenlerine iyi gelebi- leceği düşûncesiyle tütün tozunu gönder- mesi ilaç zannıyla kullanıhşının yaygın- laşmasına neden oldu. Fakat kısa zaman sonra bunun yanhşlığı anlaşıhnca tütün Fransa Kralı Louis XIII tarafindan ya- saklandı, Papa Urbanus VIII tütünü aforoz etti, 1635'te Padişah Dördüncü Murat, tütün içenlere idama kadar vara- bilen cezalar uyguladı. Fakat hemen her memlekette şiddete kaçanlan dahil hiç- bir ceza buna karşı etkili olamadı, tütün içimi bütün dünyada yayıldı ve hele bu asnn ikinci yansından sonra nerede ise birsalgın halini aldı. Bir insan, bilhassa gençler niçin sigara içmeye başlar? Bu konuda tekranna ge- rek görmediğim bilinenlere şunu ilave etmek isterim: Son 20 sene içinde sigara reklamlan kitle iletişim araçlannda boy göstermeye başladı. örneğin dünyaca meşhur sigara fırmalannın organize etti- ği ve arabalann üzerine sigara markala- nnın yazıldığı sürat yanşlan düzenleme ve bunlann TV'de gösterilmesi, bilhassa gençlere ve kadınlara hitap eden maga- zinlerdeki sigara içirnini özendiren rek- lamlar gibi. Gençleri hedef alan bu türlü reklamlar Doğu Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerinde maalesef başanb olmuş ve bu ülkelerin genç kuşaklannda bir sigara iç- me salgını başlamıştır. Bu arada bu reklamlann Batı Avrupa'yı, Iskandinavya'yı, ABD ve Kanada'yı etkilemediğini ve bu ülkeler- de tütün tüketiminin azalmaya başladı- ğını belirteyim. Türkiye'de 1950'de 18.308.326 kilo olan tütün tüketimi 197O'te 42.731.400 kiloya, 1990'da ise 77.313.713 kiloya çık- mıştır. 1984'te 1.557.841 kilo olan ya- bancı sigara ithalatı 1990'da 10 misli ar- tışla 15.836.532 kiloya varmıştır. Tütün tüketimindeki bu artış maalesef nüfus artışının çok üzerindedir. Konuyla ilgili işittiğim bir sözü burada zikretmekte ya- rar görüyorum. Eskiden sigarayı yalnız babalar içerdi, şimdi bebeler de içmeye başladı. Tütün içiminin en büyük tehlikesi şüp- hesiz akciğer ve gırtlak kanserinin başta gelen nedeni olmasıdır. Memleketimizde SSK'nın Süreyya Pa- şa Hastanesi'nde 1978-80 yıllan arasında incelenen 646 akciğer kanserlinin yalnız- ca 19'unun (%3) sigara içmediği, 627'- sinin (%97) ise sigara içtiği saptanmıştır. Ank. Tıp Fak. K.KB kliniğinde 1957-76 yıllan arasında incelenen 516 gırtlak kanserli hastanın yalnızca 28'i (%5) siga- ra içmeyen, 488'i (%95) ise sigara içen şahıslardır. . Sigara içimi damar sertliğine bağlı has- tahklan, özellikle kalp enfarktüsünün görülüş sıkhğını da arttınr. Tütün konusunda arasıra gündeme gelen bir sorun da şu: Devlet sigara satış- lannın vergisinden kârda mıdır? Şüphe- siz ki değil. Çünkü bu vergjnin tutan ne olursa olsun sigara içiminin zarannı kar- şılayamaz. Zira (1) Erişkin yaşta ve eko- nomik olarak üretken nüfus oluşturan insanlann sigara içimi nedeniyle hastalık ve ölümlerinin ülke ekonomisine zaran büyüktür. (2) Maluliyet ve erken emekli- lik nedeniyle ödenen sigorta primleri ve emeklilik ayhkJan bütçeye lîüyük yük getirir. (3) Sigara içiminin neden olduğu kronik hastalıklar hastane yatak kapasi- tesinde azımsanmayacak daimi bir işgale neden olmaktadır. (4) Sönmemiş bir kib- ritin veya İ2maritin neden olduğu ev ve orman yangınlan küçümsenmemelidir. ABD'de yangınlann %25'ine sigara tir- yakilerinin neden olduğu belirtilmekte- dir. Tütün içimi azalırsa üretimin de azal- ması gerekir diye üreticilerin endişelen- mesine gerek yok. Tütün ekilen alanlann bir kısmı uygun olan yerlerde tanmda, bilhassa endüstri bitkileri üretiminde ve hayvancıhkta kullanılabilir. Şimdi top- lum için hastalık üreten bu topraklar bu şekilde toplum yaranna bir kullanılış alanı bulmuş olur. Ne yapmalı? Avrupa Topluluğu dahil, Batılı ülkelerin sigara içimine kısıtlayıa önlemler getirdiklerini ve bu önlemleri önümüzdeki senelerde daha da genişlete- ceklerini basın-yayından öğreniyoruz. Burada tekranna gerek görmediğim bu önlemlerin uygulanması şartlanmıza adapte edilerek kademeli olarak bizde de başlaülmaüdır. PENCERE YanvelsıKüçüğun yuzü kızarmış, yanakları al al, alnında tertane- cikleri, gözleri buğulu... Anne telaşlanıyor: - Gel bakayım... Annenin eli, küçüğun alnında dolaşıyor: Ateşi mi var? Termometre nerede? Her evde bir ısıölçer bulunur. Çocu- ğun bedenindeki ısıyı ölçmek gerekiyor. Koltuğun alttna yerleştirilen termometre ile insan teni arasındaki temasın sonucunda ısı göstergesi durumu saptayacak. -Kaç? -36.5.. -Çokşükür... Küçüğun teniyle termometre arasındaki iletişim, bir canlıyla bir cansızın temasıdır; ama, anneciğinin eii çocu- ğunun alnında dolaştı mı, işin içine 'insan sıcağı' karışır; sevgiyle sevecenliğin tenselliğinde ana-çocuk bütünleşir. • Ya canlı bir insanla ölmüş insan arasındaki temasın bo- yutları nereye kadar ufuklanabilir? Sevgili ölülerimizin sıcaklığını bir ömür boyu ruhumuz- da duyumsamıyor muyuz; anne öteki dünyaya göçse de belleğimizin gözeneklerine sinmiştir, bilincaltının dürtü- süyle sıralı sırasız hayatımıza karışır; bir sarkı söylenir- ken, bir gölge toprağa vururken, bir kuş kanat çırparken, bir söz düşüncemizde uçuşurken, bizi alır, ölmüş sevgiliye kavuşturur. Gözlerini çoktan kapamış dostlarımız, soframızdan hiç eksilmezler; uzakları yakın ederler, zamanı aşarlar, var- lıklarını yüzlerce yıl öncesinden bugüne taşırlar. "Dostum Mozart"\n bir parçasını dinlerken Başyazanmız Nadir Nadi'yi nasıl anımsamazsınız? Başyazanmız bir kahkaha atar, sonra da bilmediğinı bilen bir bilgenin yaklaşımıyla çocuksu bakışınm harmanından türeyen ünlü sorusunu patlatır: "- Ya... öyle mi?" Sevgili ölülerimiz olmasa, bilmem ki bu hayata katlana- bilir miydik? Yaşamı güzellestiren onlardır. Onlar, eski bir bakır mangalın soğumuş külieri altındaki kor taneleri gibi toprağın altında yatarlar. Anılarımızı eşeleyip kor taneleri- ni aramaya gerek de yoktur; "insan sıcağı" zaman ve mekân içinde takvime ve kilometre taşlarına gereksinme duymadan yayılır. . Mapusaneci AN Mirza anlatıyor "Sorgudan gelmişti, bitkindi, çok bitkindi. Ovduk.Omuz- larmı, kollarını, sırtını, göğsünü, bacaklarını... Çay vardı, verdik. Çayı bile içemedi. Şöyle ağzını ıslattı o kadar... Sonra bir aspirin içirdik, yatırdık. Bakıyorum, uyudu mu? Hayır uyumadı. Uyuyamadı. Ne yapsak? Biraz daha ovma- lı mı? Arkadaşımızı omuzlanndan biraz daha çekiyorum. Başı göğsüme dayanıyor. O gergin, huzursuz bedeninde bir yumuşama oldu. Başı göğsümde, soluğu hafifledi. Bi- raz dinginleşti. Soluğu düzenli. Dalıyor, uyuyacak galiba, uyudu, evet... Başının altına yastık koymalı şimdi. Rahat etsin, omzundan yavaşça tuttum. Hemen tedirgjnleşti-.Sa* kın, uyanacak mı yoksa? Birden anladım. Onu uyutan in- san omzuydu. Artık hiç kıpırdamadım. Bilemiyorum, yedi saat mi, sekiz saat mi, öyle uyudu. Hiç unutamadım bunu. Demek bir insan istiyormuş uyumak için. Omzumda saat- lerce uyurken, ben onu düşündüm; çektiklerini, başını omzuma koyup uyuyuşunu... (İnsan Sıcağı, Erdal Atabek, Çağdaş Yayınları) Rahmetli hocam Prof. Tarık Zafer Tunaya'nın bir kitabı- UArkası 19.Sayfada BÜYUK BAXKACILIK"TA B Ü Y Ü K S E R Al A Y E TRILYON100Garanti'nin "Büyük Bankacılık" anlayışı, daha yaygın, daha etkin hizmeti hedefliyor. Ve 1 trilyon 100 milyara yükselen ödenmiş sermayesiyle, Garanti ülkemizin en büyük dört bankasından biri. Daha etkin hizmetin, daha büyük güvenilirliğin sizin için de çok önemli olduğunu biliyoruz. Sizi Garanti'ye, yıldızlar arasındaki yerinizi almaya, bekliyoruz. GARANTİ BANKASI "Her müşteri bir yıldızdır" HO1 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle