06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 NİSAN1992 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Altman, Hollywood'dan intikammı alıyor"Bruce VVillis, Julia Roberts, Nick Nolte, Cher, Susan Sarandon, Jack Lemmon, Angelıca Huston, James Cobum, Greta Scacchi, Peter Falk, VVoopi Goldbrg, Rod Steiger, Robert Wagner." Film, stüdyo yö- neticılerinden biri hakkında. Stüdyo yöneücisi, bir zamanlar "En kısa zarnanda sizinle yeniden temas kura- cağım" diyerek baştan savdı^ı metin yazar- lanndan birinden tehdit kartlan aldığı kanısındadır. Şüphelendiği metin yazannı içki içmeye davet eder, birkaç kadehten sonra yazann kartlan gönderen şahıs oldu- ğundan emin, yazan öldürür. Ancak ya- zann ölümüne rağmen kartlar gelmeye de- vam eder. Stüdyo yöneticisi yanlış adamı öldürdüğünü fark eder. Robert Altman fılmi önce büyûk stüd- yolara önerdi. Tinseltown ya da Pamuk Prenses'in ülkesi Hollywood'da stüdyolar sürekli ve düzenli olarak milyonlardan söz etmeye alışkın. Sinema ve televizyon dünyasının ekono- mik krizi derinden hissettiği şu gûnlerde re- fah günlerinin astronomık rakamlanyla şı- maran eğlence endüstrisi, kızgjn bir boğa- NEWYORK ŞEBNEM ATİYAS dan farksız. O nedenle, hele hele kendileri- ni eleştiren fılmlere para yatırmayacaklan başından belli. Bu nedenle bütün stüdyolar Hollyvvood'u eleştirenfilmlerepara verme- diklerini belirterek Altman'ı geri çevirdiler. Bunun üzerine Altman bir zamanlar meş- hur ettiği oyunculan tek tek arayarak film- de rol alıp abnayacaklannı sordu. Telefon- da oyunculara "Bir stüdyo yöneticisi hakkında film yapıyorum. Adam metin yazannı öldürüyor ve hiçbir şey olmadan hayatına devam ediyor. Mutlu son" diye- rek fılmi anlattı. Bütün oyuncular bu girizgâhı duyunca fılmde para almadan rol almayı kabul et- tiler. Film, New Lıne Pictures adlı bağımsız bir stüdyonun sanat fılmleri bölümü Fine Line tarafından piyasa>a çıkartıbyor. Önümüzdeki hafta sinemalarda gösteril- meyebaşlanacak. Hiçbir halkla ilişkiler kampanyasına ge- rek kalmadan film, bütün basın yaym or- ganlannda konuşuldu. O nedenle önü- müzdeki hafta açıldığında filmin gişe reko- ru kırması bekleniyor. Filminin başansı- ndan emin olan Altman, son yıllarda Hollywood'da durmadan geri çevrilmesi- nin öcünü aldığını söylüyor. Remedios neden evlendi ABHAZYA ERHAN HAPAE Akşamdan kalmanın mahmurluğu ve erken uyandınlmanın küskünlüğü için- de, otel odamızın kapısını açtığımda. Meksıkalı köylüler gibi kasketleri elle- rinde bekleyen beş orta yaşh adamın gözleri parladı ve beni tek yanağımdan "şırrrak" diye, ıslakhkla öperek odaya daldılar ve "Aşanba hanginiz" di>e sor- dular. "Aşanba"nın yatağıııı işaretledi- ğimde. hepsi gidip uyuyan Türkiyeli ar- kadaşımın başına üşüştüler. Aşanba, uyku sersemliğini atar atmaz, henüz hiç- bir akrabasını bulamamış olan şahsıma. müstehzi bir bakış fırlattı. Hemen sonra Abhaz dilinde yüksek sesli bîr muhabbet ve pazarlık başladı. Anladık ki bizi ye- meğe davet ediyorlardı. "Ritsa"ya... Benım aklım, Pitsunda plajındaki üst- süz Ruslarda kaiadursun. bizi, siyah bir Volga'ya doldurdular ve yola koyulduk. İsminı bilmedığim ve hiçbir zaman öğ- renmeyc niyetlenmediğim, varsayalım kı yedi yüz yirmi iki çeşit ağaç ve yeşilin sardığı. kanyonvari bir vadiden tınnanıp; Abhazlara sorarsanız dün- yanın cn güzel, Kabartaylara göre ise "mavi göl"dcn sonra ikınci güzel gölünc ulaşmış olduk. . Gördüğüm manzara, beni Abhazlara hak vcrmek zorunda bırakacaktı ki tam, i"Aman" dedim. "işte o... Remedios." Yüz yıllık yalnızlıktan kurtulmuş, Rit- sa'ya karşı bir masada, yanında üç adam oturuyordu. Siyah Volga'dan dökülen bizler Remedios'a gözünü dikmiş bir va- ziyette masamıza güçlükle ulaşabildik. Daha masanın şefı seçilmemiş, açılış konuşması yapılıp ilk votkası içilmemişti ki; lokantanın Abhaz müdürü, önüme bir şeftali koydu ve "Bunu o gönderdi" dedi. Remedios, Çerkesmiş, inanılacak gibi değıl. Benim Çerkes olduğumu öğ-- renmış ve bana selam göndermişti. Son- ra bizim masamıza geldiler. Remedios evlenmişti hem de bölgeyi denetlemeye gelmiş olduğu ıçin ayakta duramayacak kadar sarhoş edilmiş olan şu Rus müfet- tişle. Nefretti. Türkiyeli Aşanba, elinde votka kade- hi, 125 >ıllık aynlıktan sonra kavuştuğu akrabalanna vesofraya övgülerdiziyor, "Yüzvılın başında, Âvrupa'nın birçok ülkesinden Amerika'ya gitmiş olanlar- dan. yalnızca İtalyanlann zaman zaman geri döndüğünü" iddia ediyor ve bunun nedeninı "Fellini'nin İtalyan sofralanna ve insanlann sıcaklığına" bağlıyordu. Bu arada sofrada oturan köylü kılıklı he- rifler •Fellini? Sürrealist da. da" diyerek konuşmacıyı destekliyorlardı. Benim anlamadığım; bu köylülerin bunlan nereden bildiklen ve Remedios'- un neden evlendiğiydi. Pitsunda plajındaki üstsüzieri çoktan unutmuştum. Oslo'da evlerin her biri çocuk masallanodan kopanlıp kondurulmuşcasına şirin mi şirin. tnsanm gözfoebeklerini okşuyor. NorveçKçiftler 50yıldıryerindesayıyorYabanası olduğum bilinmez kentlere ilk kez karanlık inince ulaştığımda nedense yüreğime hep bir yalnızlık çöker. Her ne kadar kendimi artık "deneyimli gezgin" saysam da ürkekliğin boşluğuna düşmek- ten benliğimi hâlâ bir türlü alıkoyamam. Hele ayak bastığım yer havaalanı ise karşı- layacak hiç kimse yoksa (hoş, gezginler hiç karşılanmaz ki!..) ve bir de üstümde o kent- le ilgili hiçbir bilgi gezinmiyorsa. başıboşlu- ğun hüznü ruhuma yumaİc yumak dolanır. Havaalanından aynlıp da ilk taksiye "ken- tin falanca oteline götür" diyecek lüksüm olsaydı işim çok daha rahat olurdu ya sırtımda bagajımın ağırlığı, damarlanmda, konacak tek bir dal bile bilememenin bu- rukluğu kol gezince, havaalanından hemen çıkmayıp bir köşede bir süre "durum de- ğerlendirmesi" yapmayı yeğlerim. Oslo'da da yine aynısı oldu. Uçağım ge- ceye doğru indi. Bir zaman para bozdura- cak yer aradım. Oslo Havaalanı gibi bir mekânda bankalar gece dokuzda ka- panırmış! Banka şubeleri önünde, kredi kartı taşıyanlann para bozdurabilecekleri otomatik makineler var. Hayatta hiç kredi kartım olmadığından bu "kolayhğın" bana bir yaran dokunmadı. Havaalanı lo- kantasında para bozdurmayı denedim, an- cak kenıe giden otobüse yetecek kadar bir miktar bozdurabildim. Kasadaki kız 50 markı bile zar zor bozdu. Daha ötesine yet- kilideğilmiş. Havaalanından kente inen SAS (İskan- dinav Havayollan) otobüsünün son du-- rağında körlemesine indim. Son durak Os- lo'nun merkez tren is- tasyonuymuş. Gece yansına doğru elinde bavullarla ortada ka- lakalan yabancınm şaşkınlığından etkilen- miş olmab ki otobüs şoförü yardımıma koştu. Yakınlarda OSLO NADİR PAKSOY biter bitmez güler v üzlü banliyöler çevreyi kucaklayı- verdi. Tek ya da çift katlı, İcüçük bile olsa mutlaka bahçeli ahşap ev- lerle bezeli alan- lann baskınhgı. betondan bezgin gözbebeklerimi ucuz bir otel sordum. Iki şokak. ötede uy- öylesine okşuyor ki! Evlerin her biri çocuk gun bir otel tanımladı. İskandinavlann "ucuz" dedikleri otel, onlann ölçülerine göre gercekten mütevazı. Ancak bu kapsa- ma girenlerin bile belirli bir standardı korumak zorunda olduğunu, kapısından içeri adımımı atar atmaz anlamam zor olmadı. "Ucuz" otel, bizim çift yıldızlı otel- ler ayanndaydı. Fakat iş parasına gelince banyosu, tuvaleti dışanda olan bir odanın geceliği bizim çok yıldızlı otellere yakın dü- şüyordu: 350 bin TL"sı. Gün ağannca kentle ilk tanışma faslı başladı. Kendimi sokaklara vurunca ya- bancıhğımdan kolayca sıynldım, ürkek- liğim uçtu. Ve yeniden "gezgin" özgürlü- ğüne kavuşmanın hazzı hücrelerime değin yayılıverdi. Oslo bu mevsimde kendi halinde efendi bir kent. Sessiz, sakin, içine kapanık. ba- kımlı, uslu ve terbiyeli... Kentin merkezini oluşturan dar bir çembere dağılmış geçen yüzyıldan kalma aristokrat görünüşlü, an- cak donukluktan uzak, sevimli taş binalar masajlanndan kopanlıp kondurulmuş- casına şirin mi şirin... Küçük pencerelerin- den sallanan saksı saksı çiçekler, dışansı ne denli soğuk olursa olsun insana layık bir derecenin altına kesinlikle düşürülmeyen merkezi ısıtmalı oda sıcaklığından pek bir mutlu biteviye gülümsüyorlar. Gül pembe- si, çağla yeşiü, Van Gogh sansı, leylak taze- si "cadı evlerT'nden "Hansel ile Gretel" ya da "Kjrmızı Şapkalı Kız"çıkacak! Yemye- şil ağaçlararasıftda pastel boyalı rengârenk evlerden oluşan görünüm. bir başkentin. merkeze birkaç km ötedeki banliyölerin- den ziyade ilkokul resim iş derslerine ait bir ödevi andınyor. Oslo'nun nüfusu topu topu yanm mil- yon, ama kapladığı alanın çapı 30 km'yi buluyormuş. Dikey değil, yatay bir kent Oslo. Norveç'in yüzölçümü neredeyse Türkiye'nin yansına yakın, ancak tüm nü- fus 4.5 milyona zor erişiyor. Babam, 50 yıl önce coğrafya derslerinde Norvec'in nüfu- sunun 4 milyon olarak öğretildiğini söyle- mişti. Demek ki Norveçli çiftler yanm yüzyıldır yerinde sayıyormuş! Kentin her köşesine sükûnet egemen. İnsanlar sessiz. ınsanlar saktn. Metroda. tramv ayda, işyerlerinde ne bir yüksek sesle konuşma ne bir gürültü ne de bir itiş kakış. İnsanlar içe kapanık. fakat insani temel ilişkilerde birbirine ve toplum kurallanna saygılı. Geleli bir ay oluyor, klakson çalan ya da >a>alann üstüne arabasını süren ilk sürücüyü görürsem. içimden "Canım kar- deşim, dur seni bir öpiim!" demek gelecek. Genel iş ilişkileri bireysel dürüstlük esasına dayalı. Orneğin toplu taşıma araç- lannda kırk yılda birçıkan kondüktörlerin dışında ne kapıda ne içeride bilet kontrolü var. Kralın sarayı. kentin tam ortasındaki parkın içinde. Bahçe duvarlannı, muhafız alayını bir yana bırakın. halk saravın pen- cerelerine sürünecek denli yakınından yü- rüyüp geçebıliyor. Norveçliler "ev insanlan"; akşam olup iş bittiğinde herkes yuvasına koşuyor. En bü- yük zevkleri, tüm aile bireylerinin ka- tılmasıyla yenen donanımlı akşam yemeği. 2^aten günde iki öğün yerlermiş. Sıkı bir kahvaltıdan sonra öğleyi peynir-ekmek türii yiyeceklerle geciştiriyorlar. Sonuçta Oslo, gürültüden patırtıdan, yüzeysel yılışık samimiyetlerden bunalmış bir Akdenizli için "'Nirvana"ya ulaşma" doğrultusunda biçilmiş kaftan bir kuzey kenti. Bir de tütün ve bira pahalı olmasa! Eee, "Nırvana"yı aramanın" o kadarcık da bedeli olmalı değil mi? Biz Türkler yalnız değiliz KOPENHAG FERRUH YILMAZ Biz Türkler çok benmerkezciyizdir. Dışandan nasıl göründüğümüz, başka mılletlerin, daha doğnısu Batı dün- yasının bizi nasıl gördüğü çok ilgimizi çe- ker. Batılılar bizi övdüğünde göğsümüz kabanr, azıcık eleştirmeye kalkıştıklan- nda, "Türk düşmanı" ilan ederiz. Türki- ye'de Türklüğümüzle övünür, dışanya çıktığımızda Türk olduğumuzu belli et- memek için türlü ayaklara yatanz. Av- rupa'da Türk olmanın pek matah bir şey olmadığını bilen Türk gençleri, disko- teklerde nereli olduklannı soran Avru- palı kızlara, Türkiye dışında saymadık ülke bırakmazlar. Anketlerde kendimizi Avrupalı görürüz, bizi Avrupalı sayma- yan Âvrupahlara fena şekilde içerleriz. Avrupalı arkadaşlanmıza ve çevremize "ne kadar Batılı olduğumuzu" anlatmak için dil döker, Türkiye'den Avrupai görünümlü resimleri gösterir, Avrupai olmayanlan saklanz. Avrupa ülkelerin- de çalışan ve "bizi" Avrupahlara "yanlış" tanıtan Türk işçilerinden utanınz, onlara her fırsatta lanet yağdınnz. Her birimiz Türkiye dışında Türkiye'nin gönüllü tanıtım elçileri olu- ruz. ecnebiler Türk lokantalanndaki ye- mekleri beğendiğinde kendimiz aşcıba- şıymış gibi gururlarur. beğenmediklerin- de "Aman canım, yemekten neanlarza- ten" der geçeriz. Velhasıl kendimizin dı- şandan nasıl göründüğüyle çok ilgüeni- riz, bizi beğenmeyenkre çok içerleriz. Biz Türkler benmerkezciyiz, ama ben- merkezcilikte yalnız değiliz. Kendileri- nin dışandaki imajıyla bir o kadar ilgili başka bir ulus da Danimarkahlardır. Danimarkalılar için "Danimarkalılık nedir" sorusu hayati önem taşır. Bazılan için Danimarkalılık bira ve bira göbeği- dir, baalan için hoşgörü ve demokrasi geleneği, bazılan için darbakışlılık, yine bazılan için de köylü kurnazlığıdır. Sepp Piontek'e göre bir yandan olaylara geniş bakabilmck. öbür yandan dısipbnsizlik ve tavırsızlıktır. "Danimarkablık nedir" sorusu şimdi daha bir güncel. Çünkü Danimarkalılar 2 hazıranda, Avrupa TopluluğVnun bir- liğe dönüştürülmesini öngören Maast- richt Anlaşması'nı onaylamak için sandık başına gidecekler. Birlik anlaş- ması, AT'ye üye ülkelerin bazı konular- da egemenlik haklannı Brüksel'e devret- mesi anlamına geliyor. İşte tam da bu nedenle, Danimarka'da zaten güçlü olan AT karşıtı çevreler daha da güçlenmiş görünüyorlar. Danimarka'nın en büyük şirketi olan A.P. Möller'in sahibi bile tartışmaya kanşıp halkı birb'ğe karşı uyardı. Işin garibi, daha önce AT bünye- sinde daha bağlayıa anlaşmalara hep hayır demiş olan sosyal demokrat parti- nin bu sefer "evet" yanlısı bir politika iz- lemelerine rağmen, kamuoyu yoklama- lannın, "Birliğe Hayır" diyenlerin her zamankinden fazla olduğunu gösterme- si. Avrupa BirliğTnin Danimarkablan en çok korkutan yşnı, Danimarka'nın ulusal özelbklerini yok etme ihtimab. Birliği savunanlar ise Danimarka gibi küçük ve homojen bir ulusun tam da bu özelliğinden dolayı, büyük bir topluluk içinde kendi özelbklerini korumaya en yatkın ulus olduğunu savunuyorlar. Danimarka'da günün sorusu "Dani- markalılık nedir?" Danimarka'da dü- nün sorusu "Danimarkalılık nedirT'di. Danimarka'da Danimarkalılık tartı- şması hiç dinmeyeceğe benzer. FOTOGRAF SERGİSİ BM'nin inceleme uçuşlannın engellenmesi 'çok ciddi sonuçlar 1 doğuracak Güvenlik Konseyi'ndenBağdafa u\an Irak muhalefet hareketinin liderlerinden Sahib Alhakim: BM önceKaddafî sonra Saddamdiyor YONCA ÖZKAYA(istanbul) - Irak muhalefeti, BM Güvenlik Konseyi'- nin insan haklan ihlallerini durdurması için de Devlet Başkanı Sad- dam Hüseyin'e baskı yapmasını istiyor. Bu konuda gözlemcilik yapa- cak BM heyetlerinin Irak'a gönderilmesi durumunda halkın ve asker- lerin sürdürdükleri mücadelede güç kazanacaklanna, Saddam'ın devrilmesinin kolaylaşacağıria inanıhyor. Ancak Güvenlik Konseyi üyelerinden aldıklan yanıt, şu sırada Libya lideri Muammer Kaddafî ile uğraşıldığı, Saddam'a daha sonra sıra geleceği yönünde. Irak Muhalefeti Ortak Hareket Komite- düğünü kaydetti. 1981 yıbnda 17 siyasi par- tinin kurduğu ve önderliği Şam'da bulu- STOP SADDAM 'TEK ADAM' YOKEDİYOR Sponsor: Irak İnsan Haklan Derneği 14-18 Nisan 1992 TÜR-SER Serg: Salonları Atatürk Bulvarı 211 Kavaklıdere / ANKARA si üyesi ve aynı zamanda Irak İnsan Hakla- n Demeği Genel Sekreteri Dr. Sahib Alha- kim, önceki akşam Sepetçi Kasn'nda küçük birgazeteci grubuna Saddam Hüse- yin'in devrilmesine yönelik çalışmalan an- lattı. Irak muhalefeti Saddam'ı devirmek amaayla gerek Irakblar arasında gerekse uluslararası alanda girişimlerde bulunu- yor. Dr. Sahib Alhakim, Irak liderinin or- dunun yardımıyla ülke içindeki ve dışında- ki yeralü muhalefet örgütleriyle ortaklaşa hareket edilerek bir darbeyle devrilebilece- ğini belirtü. Alhakim tüm Iraklı etnik gruplann temsilcilerinden oluşan muhale- fetin Saddam'ı devirdikten sonra gecici bir hükümet oluşturmayı ve bu hükümetin de- netiminde serbest seçimlere gitmeyi öngör- nan Londra merkezli Ortak Hareket Ko- mitesi'nde Irak'm üniter bir devlet olarak kalması oybirbğiyle kararlaştınlmış. Saddam'ı devirme hedefıne doğru ilerle- nirken komşu ülkelerle savaş istenmediği, komşu ülkeleri işgal etme gibi bir niyetleri olmadığı, gerek ikili görüşmelerde gerekse uluslararası örgütlerde dile getiriliyor. Geçen ay Suudi Arabistan Kralı Fahd ile yapılan görüşmelerde, Arap dünyasının kapısının Irakb muhaUfiere açılması için destek sözü abnmış. Bu, Irak muhalefeti- nin Araplar nezdindeki konumunun değiş- mesi anlamına geliyor. Çünkü Irak muha- lefeti, İran-Irak savaşı sırasında Bağdat'ı destekleyen Arap yönetimlerince Tahran"- ın ajanlan olarak nitelenıyordu. Irak Ortak Hareket Komitesi, İslam Konferansı Örgütü'nde güçlü bir konuma gelebilmek için de çababyor. Dr. Alhakim, Irak İslami muhalefetinin Tahran'da üst- lenmiş olmasına karşın, İran yönetiminin Irak'm iç sorunlanna bulaşmak ıstemedi- ğini vurguladı. Irak muhalefeti BM Güvenlik Konseyi'- ne sunduğu bir planda. Bağdat yönetimine karşı abnmış tüm kararlann ugulanması için Bağdat'a aynı düzeyde baskı uygulan- masını talep ediyor. Irak'taki nükleersilah- lann imhasını öngören 678 sayılı karara uyulması için bölgeye uzman heyetı gönde- ren Güvenlik Konseyi'nin aynı tutumu 688 sayıb karar için de göstermesi isteniyor. Irak'taki insan haklan ihlallerinın dur- durubnasmı talep eden bu karar gereği bu ülkeye BM gözJemci heyetferinin gönderil- mesinin ve belirb' güvenlik bölgelerinın oluşturulmasmın Saddam'dan kurtulmak- tan başka bir şey düşünmeyen halk ile as- kerleri cesaretlendireceği savunuluyor. Ancak Irak Ortak Hareket Komitesi'nin bu talebine BM Güvenlik Konseyi üyele- rinden gelen yanıt, şu sıra öncelikle Libya bderi Albay Muammer Kaddafi'nin dize getirilmek istendiği, Saddam'la bundan sonra ilgjlenecekleri şekbnde olmuş. D^ Haberler Servisi - Irak, Birleşmiş Milletler'den top- raklan üzerinde U-2 casus uçaklannca sürdürülen keşif uçuşlanna son verilmesini ister- ken BM Güvenlik Konseyi de Irak'ı uyararak inceleme uçuş- lanna katılan uçaklann güven- liği sağlanmadığı takdirde Bağ- dat'ın "çok ciddi sonuçlarla karşılaşacağım" bildirdi. AA'nın haberine göre Irak'ın BM'ye iletilen mektubunda uçaklann güvenbğinin artık ga- rantı edilemeyeceği ima edi- lerek doğabilecek "taiihsiz ka- zalardan kaçınmak için bu haksız uçuşlann durdurulma- sı" istendi. Suudi Arabistan'da konuş- lanan U-2 uçaklan, BM Gü- venlik Konseyi'nin karan uyannca kitle imha silahlannın yok edilmesi çahşmalannı de- netlemek üzere haftada 2 kez Irak üzennde gözlem uçuşu yapıyor. Irak. egemenlik hakkının ıhlali olarak nitelediğı bu uçuşlan sürekli olarak pro- testo etmesine karşın şimdiye dek uçaklann güvenliğinden sorumlu olduğunu kabul et- mekteydi. Uyarı mektubunu kitle imha silahlannın yok edilmesinden sorumlu özeî BM komisyonu- nun başkanı Rolf Ekeus'a su- nan Irak'ın BM temsilcisi "İran'ın son haince saldınsı- ndan sonra ülkemize karşı bir baskı ve tehdit aracı olarak kul- lanılan bu uçaklann kendileri ve personeli tehlikeye gjrmiştir" dedi. Irak'ın açıklaması BM'de kızgınbk yarattı. Olay üzerine kapab bir oturum düzenleyen Güvenlik Konseyi yaptığı uyanda inceleme çabşmalanna katılan uçaklann güvenbği sağ- lanmadığı takdirde Bağdat'ın "çok ciddi sonuçlarla karşılaşa- cağını" bildirdi. Bildiride bu "ciddi sonuçla- nn" neler olabileceği belirtil- medi. Ancak Irak hükümetınin BM uçaklannın çabşmalanna bir müdahale ya da tehdit oluş- turabilecek her türlü hareketten kaçınması istendi. MtlOM fipin öte yandan ABD Genelkur- mayı, Körfez Savaşı'nın de- ğerlendirmesini 1300 sayfahk bir raporla Kongre'ye sundu. Operasyonun askeri ve tek- nik bütün aşamalannı anlatan raporda Irak hedeflerinin be- Urİenmesi ve vurulan hedele- rin değerlendiribnesinde yan- bşlar yapıldığı bebrtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle