15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12NİSAN1992PAZAR 14 DIZIYAZI DÜŞ İŞLERİ BÜLTENİ NAZLI ERAY Yaşamın Dışına Çıkabilir misiniz? Sevgıii okurlanm, hergiin takvimden biryaprak kopanr- ken. acaba düşünüyor muyuz; o günümüz nasıl geçti? Bize yaşamamız için verilmiş olan o 'zaman' dediğimiz olgu ile sınırlı, saat "tik-taklan' ile bezenmiş, takvim sayfalan ile sınırlanmış. Ömrümüzü hakkını vererek kullanabiliyor mujuz acaba? Aslında hiç düşündünüz mü; günümüzü di- limlere bölen, zaman' olgusunu beynimize çivileyen saat ve tak\imlerden kurtulsak; kurtulabilsek ne denli özgür olur- duk. Saat sekizde kalkmak, on ikide öğlen yemeği yemek, beş ça> ı. ^ıat yedide içilen içki, uyku saati... Alışmış olduğu- muz otomatiğe bağlanmış gibi hiç düşünmeden yaptığımız üfak şevler... Ba/ı zamanlar tüm bu kurallara uymak banadar, havasız bir hücredevmişim gibi bir duygu verir. Takvime hiç bak- mamak. bana 'kelepçe' olan saatimi kolumdan çıkartıp atmak isterim. . Sırf içimdeki' zamanla yaşamak, bir mağara insanı gibi acıkınca yemek, dilediğim zaman uyumak. diledigim saatte Jilediğim \ere gitmek... Tüm randevu defterlerini yırtıp at- mak. Henı beni sınırlayan hem de acimasızca akıp giden 'zamandan' kurtulmak! Ama işte, sıkı bir şekilde bu olgularla sınırlandınldığımız ıçin yaşamın dışında kalırdık o zaman. Uçağa yetişemez- Jik. bakkala siparişleri veremezdik, tiyatroya geç kalırdık; televizyon programlannı kaçınrdık. Belki dedaha iyi olur- Ju. 'Zaman' ve onu bize gösteren, bizim tarafımızdan ko- nan birimleri ne denli ezici, ne denli düzenleyid ve biz bunun farkma bile varmadan birtakım ölçülere göre yaşa- mımızı yaşayıp gidiyoruz. Ben çok dakik bir insanımdır, randevulanma hiç geç kal- mam, bekletilmekten nefret ederim. Bir yerde zamanın esi- riyim. fşte belki bugün bu yazıyı onun için yazmak istedim. Ne olurdu bir gün iç zamanımızla" yaşamayı deneyebilsey- dik. Hatta bir hafta. Saatsiz, takvimsiz, kuralsız. Tüm kuru- lu düzene karşı çıkarak. Bir nehir gibi akan "zaman" olgusunu bir süre için yaşamı- mızdan çıkartarak. Beynimizdeki 'zamanın' içinde ileri geri yolculuklar yaparak... Söyle>in bana, çocukluğunuzu sık sık düşünüyor musu- şıuz? Yoksa çoktan unuttunuz mu onu? Ya yaşamınızın en tüzel günleri, mutlu olduğunuz zamanlar veya mutsuz ol- ipuğunuz günler; dilediğinizce düşünür müsünüz onlan? ! Bir eski anı durup dururken gelip yüreğinize saplanır mı? fcuna zaman bulur musunuz? Yaşadığınız saniyeyi farkedip fıiç içiniz heyecandan titrer mi? Size verilen yaşamı gerçek- (en gönlünüzce kullanabiliyor musunuz? Daha önemsiz $eyler olan paltonuzu veya ayakkabılannızı kullandığınız |ibi... Bazı sınırlan kaldırabiliyor musunuz günlük yaşamı- pızdan? j Gelin, hiçolmazsabirgün bunudeneyelimsevgiliokurla- hm. Zamanla oynayalım. , Çocukken bazı geceler yatağımın başucuyla ayak ucunu Ceğiştirirdim. Bu, küçük yaşımda, büyük bir yenilik gibi ge- lirdi bana. Ertesi sabah heyecanla uyanırdım. Tavan, gölge- ler; çocukluğun sürekli izlediği ev karaltılan değişik gelirdi bana j Arada böyle deneyler yapabilmelıyiz, saatimizi bir kena- na fırlatıp, zamanın dışına çıkabilmelıyiz. j Niçin mi? | Yaşadığımızı daha iyi anlayabilmek için... ! Giriş her zaman serbest nasıl olsa. 60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET 1932:Tektipçakmak Kibrit İnhisan tarafından memleketimizde bir tip çakmak kullanılması tasuvvur edilmektedir. Bundan maksat, memleketimizde kaçak çakmaktaşı kullanılmasına tamamen mani olmaktır. Çünkü bu yeni çakmaklarda başka taşlan kullanmak mümkün olmayacakür. Kibrit İnhisan bu husustaki tetkikatını bitirdikten sonra hükümete bu mesele hakkında teklifatta bulunacaküı. Hükümet, Şirketin bu teklifini kabul ederse, Şirket kendi çakmaklarile halkın elinde bulunan çakmaklan mübadele etmeye başlayacaktır. Bu fikrin tatbikatına muvaffak olunduğu takdırde memlekette çakmak ve çakmaktaşı kaçafcçılığına tamamen mani) olunacak, bu suretle kibrit sarfıyatı artacak, hükümet te şirket te daha fazla gelir elde edecektir. Bu takdirde şimdi senevi 25 bin sandık kibrit sarfedilirken, o zaman sarfiyat 50-60 bin sandığa kadar yani takriben 12 milyar kibrite çıkacakür.Kibrit İnhisan fabrikası 24 saatçahşmak usulile senevi 20-22 bin sandık kibrit imal edebilecektir. Çakmak kaçakçılığjnın önüne geçildiği takdirde fabrika iki ekiple çahşarak istihsalaüru 70 bin sandığa kadar çıkaracakür. TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAS llu ıkîimfUn" ıtıba-cn ual 9,10 tâ M A J i K'te BÜYÜK B/R SES SüSTU.. 1938'D£ 8U6ÜN,ÜNLÜ RUS OP£RA r St PEOOOR İUAMOMÇ CM4L/4P/fi/(ŞAt.>j*P/N) ÖLMÜŞTÜ. SAS SESİyLE,£>ÜMyAMrN G£LM<£ SEÇMr'Ç EN BÜrÜ/C Ş/t/Ç*r/CfO1/efA/&4A/ &t- £i SAY/O4tV &/Aİ./4P/A/, GEA/Ç yAŞTA zict s/K tcuMPrttjy/iyA G/£M/Ş ve 19O8'P£ , RE'YE G/DEM ŞA/ZKfCf SÜyÜK Ö rii Oİ/İĞ/İ1VÜS- çi2*f/çrr.. ORHAN KEMAL DEN KEMAL SÜLKER E Yayımlanmamış Mektuplar SUNUŞ Orhan Kemal ile KemalSülker 1944 ile 1951 ydları arasında, yedi yılboyunca mektuplaşmışlar. Bu dizideyalnızca Orhan Kemal 'in Kemal Sülker 'e yazdıkları yer alıyor. Mektuplar Orhan Kemal'in hapisten çıkışmın ertesinde başhyor, Adana 'dan ayrdıp İstanbul'agelisiyle son buluyor. Nelermi varmektuplarda? Tek bir sözcükle söyleyecek olursak Orhan Kemal var. Müthiş birgeçim sıkıntısı içindeki Orhan Kemal. Hikâyeleriniyazmaya çalışan Orhan Kemal. Roman yazmanm sancdarını çeken Orhan Kemal... Bir de Orhan Kemal 'in çevresi... NâzımHikmefhapistedir, O'ndan "Usta"diyesöz elmektedir. "Üstat"iseKerimSadi'dir. YaşarKemalo sıralar daha Kemal Sadık Göğceli'dir... Dahabaşkalarımı? A.Kadir, SabahattinAli, YaşarNabi, Ataç, Hasan İzzettin Dinamo, Kemal Tahir, Sait Faik... Hüsamdiye söz ettiği Hüsamettin Bozok... Dahaniceleri... Ve tkinci Dünya Savaşı sonrasının Adanası?.* Mektuplann dilinepek dokunmadım. Yalnızca bugün için kullanımdan kalkmış kimi sözcüklerin ayraç içinde karşdıklarını verdim. Aynışeyi "Hüsam" gibikimiyazarlar için de yaptım. Mektuplann dipnotlarına boğulmasını istemediğimden onlan da kaldırmayı yeğledim. Zaten mektuplar okunduğunda bunun çok dagerekli olmadığı anlaşılacak... Bazı mektuplannı Orhan Kemal' 'Raşit'' diye imzalamış. Bu da oyûlarda daha tam olarak ''Orhan Kemal'' admı benimsemediginigösteriyor. Bu açıdan da önemli bu mektuplar. Biryazarm yetişme vegelişme evresinikendi kaleminden bütün çıplaklığıyla göstermesi açısından... Buyönüyle edebiyat tarihçilerinin yararlanacağı bir kaynak da olacak bu mektuplar. Şiirinasılbırakmış Orhan Kemal, ilk öykülerininasıl, hangikoşullardayazmış. İlk kitaplarmı nasılbastırmıs, romanageçmek için hangisıkmtıları aşmayı göze almış... Bütün bunlar meraka değmez mi edebiyatımızm yakm tarihinedamgasını vurmuşbiryazar için? Üstelik çalışmakoşullarından, evliliğinden, çocuğunun olmasıgibi özelhayatından dakimi izler taşıyorsa... Kemal Sülker bu mektuplan dünden bugüne taşımakla oldukçayararlı bir işibaşarmış. Bundan sonrası okurlara. edebiyat tarihçilerine... REFİKDURBAŞ Büyük romana Orhan Kemal'in doğuşu KEMAL SÜLKER Orhan Kemal adıyla ünlenen hikâyeci ve romancıyla arkadaşlığımız Bursa Ha- pishanesi'nde Nâzım Hikmet'i ziyaret ettiğim vakitler kendisiyle tanışmamız- la, onun hikâyecilikte gelişmesi için Nâzım'ın istediği kitaplan bulup gön- dermemle başladı. Asıl adı Raşit Ke- mali'ydi ve Nâzım da ben de kendisiyle konuşurken hep Raşit derdik. Raşit'le mektuplaşmamız 1941'den başlayarak 1951'e kadar sürdü. Ne var ki bu mek- tuplann bir bölümü hep sıyasal neden- lerle evirn aranırken alındı, saklayabıl- diklerimin önemlilerini topladım. Orhan Kemal, hapisten, süresini doldurup çıküktan sonra yaşayabil- mek için iş arayıp durdu. Bu dönemde karşılaştığı sorunlar, güçlükler, sıkıntı- lar mektuplannda büyük bir içtenlikle dile getiriîir. Hapse girmeden önceki arkadaşlannın dunımu ile kendi ya- şanüsının çizgileri, Raşit'in baş eğme- yen, bildiğinden şaşmayan, yaşam kavgasında böylece.de yengi kazanıla- cağının en güçlü kanıtlan oldu. Mektuplanndaki geçmiş günlerin önemli olaylanyla ilgili değerlendirme- leri, Raşit'in görüşlerinin ne kadar ge- çerli olduğunu gösterir. Bugünün genç okurlannın, 1940'lann ve 1950'lerin kişilerini, olaylannı bilemeyeceklerini düşünerek bunlar hakkında kısa notlar yazmayı gerekli gördüm. Notlarda ver- diğim bilgiler, ilgi duyacaklann başka kaynaklardan yapacaklan değerlen- dirmelerle elbette pekişecektir. 1941'de göndermeye başladığı mek- tuplar, Tan gazetesindeki çekmecede, ya da oturduğum evdeki zarflardaydı. Sürgüne gönderilmem siyasi şubece ka- rarlaştınlınca Tan'da ve evimde yapı- lan aramada pek çok kitap, mektup ve Nâzım'ın aynaya bakarak yaptığı portresini çerçeveleyip övgü ile bana it- haf eden satırlarla gönderdiği 25x36 boyutundaki yağlıboya tabloyu da abp götürdüler. Aramada hiçbir suç delili bulunmadığı için Sıkıyönetim Komu- tanlığı'nın karanyla İstanbul'dan uzaklaşünlma cezamı yıUarca çektim. Ama Raşit'le dostluğumuz, onu son- suzluğa yolcu edinceye kadar sürdü. Raşit'in yaşamıyla ilgili pek çok ger- çeği, düşüncelerinin birçok yazıya dö- külüşü, mektup edebiyaünın özgün örnekJerini içeren bu yapıt, büyük bir romancının doğuşunun maddi koşul- lannı ortaya seriyor. ona, rahat uyku- 1 sunda sonsuz saygılanmı gönderiyo- rum. Onurlu bir yazar adı bırakmarun kolay olmadıgını kanıüayan Orhan Kemal'in mektuplan, kısa yoldan üne kavuşma peşindekilere uyan niteliği taşıyabilir. Nâzım Hikmet'in öğrencisi Orhan Kemal büyüyerek yaşıyor... PORTRE/ORHAN KEMAL Cumhuriyet dönemi romancılanndan Orhan Kemal 15 E\lül I914'te Adana'- nın Ceyhan ilçeşinde doğdu. Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü. Babası Birinci Büyük Millet Meclisi Kastamonu mil- let\ekillerinden Avukat Abdülkadir Kemali Bey. Babası 1930'da Adana'da Ahali Partisi'ni kuımuş, gazetelerçıkar- mıştı. Babasının Suriye'ye kaçması üze- rine Orhan Kemal ortaokulun son sını- fında öğrenimini vanda bırakmak /orunda kaldı. Bir yıl babasıyla Suriye ve Lübnan'da sürgün hayatı yaşayan Kemal, I932'de Adana'ya döndü. Pa- muk fabrikalannda işçilik, dokumacı- lak kâtiplik yaptı. 1950 yılında İstan- bul'a geldikten sonra yalnızca kalemiyle sreçindi. Hem Bulgaristan Yazarlar Bir- liği'nin çağnlısı olarak hem de yanm kalmış bir tedaviyi tamamlamak üzere gittığı Sofya'da 2 haziran 1970 tarihinde beyin kanamasından öldü. Yurda geti- rilen cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı'- nda toprağa verildi. Önceleri Raşit Kemal imzasıyla şiirler yazıyordu Bir ara Orhan Raşit imzasıy- la, daha sonra da Orhan Kemal adıyla hikâyelerini yayımlamaya başladı. Ço- cukluk \e gençlik yıllannı konu alan "Baba Evi" ve "Avare Yıllar" romanla- nyla kendini tanıttı, yetiştiği ve yaşama savaşlanna yakından tanık olduğu çev- relerin anlatıcısı oldu. Konu ve kışi bul- makta hiç zorluk çekmedi. Yaşamına kanşmış yüzlerce insanın kader ve dire- nişlerini rahatça derleyerek hikâye ve romanlannın konusu yaptı. Olay ve malzemeyi önemsemeyerek biçim ve ar- tistik süslemeyi ikinci planda bıraktı. Ama yaşamının zorluklan, yazılacak şeylerin çokluğu yüzünden zaman da bulamadı buna. Yapıtlanndaki sürükle- yicilik, yaşanmıştan gelen kuvvetle kişi- leri konuşturmada başardığı doğallık ve gerçeğe uygunluğa dayanır. Sürekli yayımlanmakta olan yapıtlan on bin hikâye, yirmı altısı roman, ikisi oyun, biri anı, biri de inceleme türünde kırk iki tanedir. 1972 yılından beri adına kurulan "Orhan Kemal Roman Arma- ğanı" bir Önceki yıl yayımlanmış bir romana verilmektedir 1 27.1.944 Kardeşim: Hapishaneden çıkmadan bir müddet ev- vel Nâzım için yazdığım ve onun ağladı- ğına şahid olduğum şiiri kopye ettim. Gönderiyonım. Onu ağlatan, yazarken beni zangır zangır titreten bu şiir, belki o hayatı birlikte yaşamamış olanlara pek tesir etmez. Fakat bana, her okuyuşum- da muazzam hayaller yaratan ve yaşa- tan bir şiir bu. Bütün şiirlerimi onun kadar sevemiyorum. Fakat onun hak- kında biraz fazlaca hüsnü niyet sahibi- yim ki bu da tabii olsa gerek. Bugünlerde kendi kendimi tatmin eden bir gayretle çalışıyorum. Eski hikâ- yelerimden bazılannın dillerini düzelt- tim. Bir büyük hikâyemi tekrardan tas- hih etmekteyim. (düzeltmekteyim) Bu takdirde hikâyelerimi üçe ayırmak ve üç ayn kitap neşretmek kabil olacak: 1- Fabrika hikâyeleri, 2- Hapishane hikâyeleri, 3- Telefon, 4- 18yaşım, 5- Motor Sesleri (Şiirler) 6-.... 7-.... 8-.... ve ilaahiri (daha sonrakiler) Bütün bunlardan sonra daha yeni zih- niyet ve tahassüslerle (duygulanmalar- la) yazacaklanm geliyor ki şimdilik üç büyük hikâyenin -yüz küsur sahifelik olabilir- mevzuu kafamda ana hatlanyla bekliyor. Şiire gelince... Bu aralık düşünmüyo- rum bile.. Belki kafamda bir birikme oluyor. İhtimal bir sıçrama bu birikmeyi takipeder. Kütüphanemiz ne zaman açılıyor? Neriman Hikmet'in mecmuası ne va- kit çıkıyor? Sen sene basından sonra Orhan Kemal, Moskova'da Radi Fish, Fikret Otyam ve Nuriye Ögütçü ile. demiştin... Hayatımdan memnunum. Çalışıyo- rum. Bilhassa. yanlış bulduğum karma kanşık noktai nazarlar, tekebbürler, (ki- bırlenmeler) ukalalıklar, hodbinlikler (bencillikler) karşısında soğukkanhlığı- mı muhafaza etmekteyim ki bu beni hepsinden çok sevindiriyor. Eskiden ol- saydı, lüzumsuz münaİcaşalara lüzum- suz müdahaleler yapar, işi yumruğa kadar götürürdüm. Halbuki şimdi? Bu- nu da Nâzım'a borçluyum. Nâzım'a dair yazılanma gelince... Bir hamlede otuz küsur sayfa yazdım. Hiç de fena olmadı. İkinci, üçüncü hamleler- den sonra o iş de biter inşallah. Kendisine yazdım. Istersen sen de yaz.. Ben müstakil bir kitap çıkarsam da cıkarmasam da onun hakkında bir şey- ler yazmak mecburiyetindeyim. Onun ıçin "çanakta balımız bulunsun, ansı Bağdad'dan gelir!" değil mi? Kerim Sadi üstada. Semiha ablaya, sana ve diğer gıyabî dostlanmıza kanm- la. hatta kızımla birlikte üçümüz, fırade fırade selamlar ederiz. Ben tekrardan, aynca gözlerini öpe- rim. Benim iyi kardeşim. Kemalî SÜRECEK fc^BAKIS AHMET TANER KIŞLAL1 "Ayrılıkçı" Düşünce Serbest Olmalı! K ürt kökenli aydınlar da bir yol aynmında, devlet de... İkisi de çok temel bir seçim yapmak zorunda- lar. Kürt kökenli aydınlar, "ya terör, ya demokrasi" demek yükümlülüğü altındalar. Demokratik yolu seçer gibi görünürken, terörü görmezden gelme, PKK'nın dna- yetlerine açıktan karşı çıkma yürekliliğini gösterememe ikircikliğine artık yer yok... Devletin yapması gereken seçim ise biraz daha zor. Devlet teröre de karşı. aynlıkçılığa da. Ama o da hangi- sinın daha önemli olduğuna karar vermek zorunda. İnsanlann öldürülmesi, okullann ve iş makinelerinin yakılması, kalkınmaya harcanacak kaynaklann şiddeti önlemeye aynlması, dış dünyada sorunlann artması mı daha önemli birsorun? Yoksa. Türkiye'den kopmak isteyenlerin, bu düşünce- lerini serbest bir biçimde savunabilmeleri mi daha tehli- k e l İ ? İster sevgi isterse korku nedeniyle. halkın bir kesiminin olsun desteğini sağlamış olan terörle bir arada yaşamanın bedeli ortada. Ama aynlıkçı düşüncelerin yasal olarak tartışılabilece- ği bir ortamın. Güneydoğu'nun kopmasıyla sonuçlana- cağı belli değil. Yasakladığınız düşünce zaten var ve yasaklı olduğu için de savaşmanız çok zor. Düşünce ve anlatım özgürlüğü üzerindeki tüm kısıtla- malan kaldırsanız. Aynlıkçı, ama banşçı olan aynlsa. Baskılara karşı öfkesini dile getirmek için PKK'ya destek veren aynlsa. Desteği azaldıkça terör; terör azaldıkça da onun neden olduğu baskıcı koşullar azalmayacak mı? Olaylara daha soğukkanlı yaklaşılabilecek bir ortam doğsa. Denizden uzak, sanayiden yoksun, güç doğa koşulla- nyla başbaşa birkaç ili alarak aynlmak isteyenlerin, o bolge halkının çoğunluğundan destek sağlayabileceğine inanıyor musunuz? Türkiye'nin Güneydoğusunda bir Kürt devletinin ku- rulması olasılığı karşısında, terörün en yakın dış destekle- rinin sürebileceğini sanıyor musunuz? Kendi içlerinde Kürt azınlıklar bulunan, Suriye'nin. Irak'ın, Iran'ın, böyle bir olasıhk karşısında paniğe kapılmamalanna ola- naİc tanıyor musunuz? Bir yanda somut, yaşanan bir terör ortamı. öte yanda ise, terörün iç ve dış desteklerini azaltma olasılığı yüksek bir demokratikleşme süreci. Hangisini seçersiniz? "Hedef küçültme" sadece askerlikte değil, tüm top- lumsal, ulusal ve uluslararası çatışmalarda geçerli olan bir stratejidir. En yakın tehlike, en büyük tehlikedir. Yakın tehlike terördür. Hedef terördür. Terörü yenmek için küçültmek; küçültmek için de iç ve dış desteklerini azaltmak gerekir. • Şiddet, bir davayı savunmak için başka bir çözüm kal- madığı, tüm banşçı yollar tıkandığı zaman etkilidir. "Si- laha dokunmamak kaydıyla, buyurun istediğinız çözü- mü savunun" dediğiniz anda neler olabileceği belli. Avrupa Parlamentosu'ndan Kürt kökenli aydınlara, Batı'da etki yapan bir sürii örgüte kadar, ellerindeki en önemli kozu almış olacaksınız! • • • Terörü en aza indirmenin sadece iki yolu var: Demokrasiyi ve insan haklannı rafa kaldınn. Kuru- nun yanında yaşın da yanmasına aldınş etmeyin. On bin- lerce insanın, gerektiğinde kitlesel olarak ölmesini göze alın. Teröre bağlanmış umutlan ve terörün kitlesel deste- ğini, başka türlü bir terörle azaltabilirsiniz. Demokrasinizdeki kısıtlamalann tümünü kaldınn. Her türlü düşünce özgürlüğünü serbest bırakın. İsmail Beşikçi gibi sadece düşüncelerini açıklamış olmaktan başka suçu bulunmayanlann, cezaevlerinde çürümesinin hiçbir işe yaramadığını kabul edin. İnsanlarda, kendi ko- şullannı banşçı yollardan değiştirebilecekleri inancını doğurun. Terör umut ya da öfke boşaltma yolu olmaktan çıkar. Ama "biraz demokrasi, biraz baskı" derseniz; ikisin- den de beklediğiniz yaran sağlayamazsınız. Denize hiç girmeyen ya da tam giren hasta olmaz. Ama yan beline kadar giren, titremekten hiçbir zaman kurtu- lamaz. Terör mü daha önemli, aynlıkçı düşünce mi? Türkiye tercihini gecikmeden yapmak zorundadır. OKURLARDAN Kitap Okumak ve Biz! Hiç unutmam. Ankara'da okurken, okulun henüz başlannda boş derste Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Kuyruklu Yıldız Alünda İzdivaç'ını okurken öğretmen görmüş başıma vurmuştu, içime sindiremedim, bu olayı... Hâlâ tuhaf bir buruklukla anımsar dururum. Turistlerin ellerinde kitaplar görüyorum hep. Bizde hiç kitabı olmayan aileler var. Kahvelerde onca zamanımızı harcanz da kitaba ne zaman ne de para ayınnz. Bir şiir kitabı 10 bin satarsa mucize olur. Yayınevleri batar, işportaya düşer kitaplan. Yine de alıcı bulmaz. Nasıl içimiz burkulmaz ki? Kâğıt fıyatlan enflasyondan çok daha hızh artıyor. Genç yazarlar, şairler kitaplannı yayımlayamıyorlar. Kitap veren tek gazete Cumhuriyet (Bir de ayda bir Dünya veriyorsanınm). Düşünün, Kuran-ı Kerim Arapça ezberleniyor. Ancak Türkçe anlamı okunmuyor. Okunsa olmaz mı? Kitap okuyup ufkunu genişleten insan kavgacı olur mu? Yanlışlan, dogmalan çok olur mu? Birbirimizi Kitaplarla daha iyi anlayabiliriz! Cumhuriyet yaşama savaşı veriyor. Güneş yayınını sona erdirdi. Gelin, bahane bulmayaüm, işinizden yorgun, argın mı geldik, stres dız boyu mu? Haberler canınızı mı sıktı? Alın bir kitap ve kendinizi kitaba bırakın. Hepimize bol kitaph günler!.. İBRAHİMORMANCI Bornova-İzmir Garip bir heyecan! Eğcr>anlışhatırlaınıyorsam Şimdi cmckli büyükelçi Savın Vahıt Halcfoğlu'nun yıIlarsürcnbirBonn Bü> ükclçiliği dönemi olmuitur. Aİmanya. o dönemde Tiirklcre vize uvgulamava geçmiş. bunu da lüm Baiılı iılkelcrkendilcrinc örnek almışlar. Almanlar o dönemde ülkelerindekı Türklcre karşı düşmanca dav ranmaya bailumı^lad Türkıve-Alniiima arası ılı^kilerdegösierdipı hu ııuahi) Kı>ıı iMDıian dol.ıvı olnuılı S.ı\ ın Halel'oğlu daha M>nra ıç polıiıkcıda Dışışlcn Bakanlığııle odüllendınlmışlır. Şımdı îbc Sayın OnurÖymen Türkiye'nin Bonn Büyükelçisidir. Türkiyc-Almanya arası ilişkilerde gösterdiği üstün çahşmanın ilk ürününü almıştır. Bu ürün de silah ambargosudur. Alman markalı buambargonun dalga bpyutu ne olacaktır? Sa> ın Öy men'e ait bu diplomatik başan şimdiki ya da gciccekteki iç politikada ne ile ödüllendirilecektir? Doğrusu çok merak edı>orumvebunu düşündükçe garip bir heyecan duyuyorum. HALİL ERDAL / Ankara
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle