Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12NİSAN1992PAZAR
14 DIZIYAZI
DÜŞ İŞLERİ
BÜLTENİ
NAZLI ERAY
Yaşamın Dışına
Çıkabilir misiniz?
Sevgıii okurlanm, hergiin takvimden biryaprak kopanr-
ken. acaba düşünüyor muyuz; o günümüz nasıl geçti?
Bize yaşamamız için verilmiş olan o 'zaman' dediğimiz olgu
ile sınırlı, saat "tik-taklan' ile bezenmiş, takvim sayfalan ile
sınırlanmış. Ömrümüzü hakkını vererek kullanabiliyor
mujuz acaba? Aslında hiç düşündünüz mü; günümüzü di-
limlere bölen, zaman' olgusunu beynimize çivileyen saat ve
tak\imlerden kurtulsak; kurtulabilsek ne denli özgür olur-
duk. Saat sekizde kalkmak, on ikide öğlen yemeği yemek,
beş ça> ı. ^ıat yedide içilen içki, uyku saati... Alışmış olduğu-
muz otomatiğe bağlanmış gibi hiç düşünmeden yaptığımız
üfak şevler...
Ba/ı zamanlar tüm bu kurallara uymak banadar, havasız
bir hücredevmişim gibi bir duygu verir. Takvime hiç bak-
mamak. bana 'kelepçe' olan saatimi kolumdan çıkartıp
atmak isterim.
. Sırf içimdeki' zamanla yaşamak, bir mağara insanı gibi
acıkınca yemek, dilediğim zaman uyumak. diledigim saatte
Jilediğim \ere gitmek... Tüm randevu defterlerini yırtıp at-
mak. Henı beni sınırlayan hem de acimasızca akıp giden
'zamandan' kurtulmak!
Ama işte, sıkı bir şekilde bu olgularla sınırlandınldığımız
ıçin yaşamın dışında kalırdık o zaman. Uçağa yetişemez-
Jik. bakkala siparişleri veremezdik, tiyatroya geç kalırdık;
televizyon programlannı kaçınrdık. Belki dedaha iyi olur-
Ju. 'Zaman' ve onu bize gösteren, bizim tarafımızdan ko-
nan birimleri ne denli ezici, ne denli düzenleyid ve biz
bunun farkma bile varmadan birtakım ölçülere göre yaşa-
mımızı yaşayıp gidiyoruz.
Ben çok dakik bir insanımdır, randevulanma hiç geç kal-
mam, bekletilmekten nefret ederim. Bir yerde zamanın esi-
riyim. fşte belki bugün bu yazıyı onun için yazmak istedim.
Ne olurdu bir gün iç zamanımızla" yaşamayı deneyebilsey-
dik. Hatta bir hafta. Saatsiz, takvimsiz, kuralsız. Tüm kuru-
lu düzene karşı çıkarak.
Bir nehir gibi akan "zaman" olgusunu bir süre için yaşamı-
mızdan çıkartarak. Beynimizdeki 'zamanın' içinde ileri geri
yolculuklar yaparak...
Söyle>in bana, çocukluğunuzu sık sık düşünüyor musu-
şıuz? Yoksa çoktan unuttunuz mu onu? Ya yaşamınızın en
tüzel günleri, mutlu olduğunuz zamanlar veya mutsuz ol-
ipuğunuz günler; dilediğinizce düşünür müsünüz onlan?
! Bir eski anı durup dururken gelip yüreğinize saplanır mı?
fcuna zaman bulur musunuz? Yaşadığınız saniyeyi farkedip
fıiç içiniz heyecandan titrer mi? Size verilen yaşamı gerçek-
(en gönlünüzce kullanabiliyor musunuz? Daha önemsiz
$eyler olan paltonuzu veya ayakkabılannızı kullandığınız
|ibi... Bazı sınırlan kaldırabiliyor musunuz günlük yaşamı-
pızdan?
j Gelin, hiçolmazsabirgün bunudeneyelimsevgiliokurla-
hm. Zamanla oynayalım.
, Çocukken bazı geceler yatağımın başucuyla ayak ucunu
Ceğiştirirdim. Bu, küçük yaşımda, büyük bir yenilik gibi ge-
lirdi bana. Ertesi sabah heyecanla uyanırdım. Tavan, gölge-
ler; çocukluğun sürekli izlediği ev karaltılan değişik gelirdi
bana
j Arada böyle deneyler yapabilmelıyiz, saatimizi bir kena-
na fırlatıp, zamanın dışına çıkabilmelıyiz.
j Niçin mi?
| Yaşadığımızı daha iyi anlayabilmek için...
! Giriş her zaman serbest nasıl olsa.
60-30 YIL ÖNCE CUMHURİYET
1932:Tektipçakmak
Kibrit İnhisan tarafından
memleketimizde bir tip
çakmak kullanılması tasuvvur
edilmektedir. Bundan maksat,
memleketimizde kaçak
çakmaktaşı kullanılmasına
tamamen mani olmaktır.
Çünkü bu yeni çakmaklarda
başka taşlan kullanmak
mümkün olmayacakür. Kibrit
İnhisan bu husustaki
tetkikatını bitirdikten sonra
hükümete bu mesele hakkında
teklifatta bulunacaküı.
Hükümet, Şirketin bu teklifini
kabul ederse, Şirket kendi
çakmaklarile halkın elinde
bulunan çakmaklan mübadele
etmeye başlayacaktır.
Bu fikrin
tatbikatına muvaffak
olunduğu takdırde memlekette
çakmak ve çakmaktaşı
kaçafcçılığına tamamen mani)
olunacak, bu suretle kibrit sarfıyatı artacak, hükümet te
şirket te daha fazla gelir elde edecektir. Bu takdirde şimdi
senevi 25 bin sandık kibrit sarfedilirken, o zaman sarfiyat
50-60 bin sandığa kadar yani takriben 12 milyar kibrite
çıkacakür.Kibrit İnhisan fabrikası 24 saatçahşmak usulile
senevi 20-22 bin sandık kibrit imal edebilecektir. Çakmak
kaçakçılığjnın önüne geçildiği takdirde fabrika iki ekiple
çahşarak istihsalaüru 70 bin sandığa kadar çıkaracakür.
TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAS
llu ıkîimfUn" ıtıba-cn ual 9,10 tâ
M A J i K'te
BÜYÜK B/R SES SüSTU..
1938'D£ 8U6ÜN,ÜNLÜ RUS OP£RA r
St PEOOOR İUAMOMÇ CM4L/4P/fi/(ŞAt.>j*P/N)
ÖLMÜŞTÜ. SAS SESİyLE,£>ÜMyAMrN G£LM<£
SEÇMr'Ç EN BÜrÜ/C Ş/t/Ç*r/CfO1/efA/&4A/ &t-
£i SAY/O4tV &/Aİ./4P/A/, GEA/Ç yAŞTA
zict s/K tcuMPrttjy/iyA G/£M/Ş ve
19O8'P£ ,
RE'YE G/DEM ŞA/ZKfCf SÜyÜK
Ö
rii
Oİ/İĞ/İ1VÜS-
çi2*f/çrr..
ORHAN KEMAL DEN KEMAL SÜLKER E
Yayımlanmamış Mektuplar
SUNUŞ
Orhan Kemal ile KemalSülker 1944 ile 1951 ydları arasında,
yedi yılboyunca mektuplaşmışlar.
Bu dizideyalnızca Orhan Kemal 'in Kemal Sülker 'e
yazdıkları yer alıyor.
Mektuplar Orhan Kemal'in hapisten çıkışmın ertesinde
başhyor, Adana 'dan ayrdıp İstanbul'agelisiyle son buluyor.
Nelermi varmektuplarda?
Tek bir sözcükle söyleyecek olursak Orhan Kemal var.
Müthiş birgeçim sıkıntısı içindeki Orhan Kemal.
Hikâyeleriniyazmaya çalışan Orhan Kemal. Roman
yazmanm sancdarını çeken Orhan Kemal...
Bir de Orhan Kemal 'in çevresi...
NâzımHikmefhapistedir, O'ndan "Usta"diyesöz
elmektedir. "Üstat"iseKerimSadi'dir. YaşarKemalo
sıralar daha Kemal Sadık Göğceli'dir...
Dahabaşkalarımı? A.Kadir, SabahattinAli, YaşarNabi,
Ataç, Hasan İzzettin Dinamo, Kemal Tahir, Sait Faik...
Hüsamdiye söz ettiği Hüsamettin Bozok... Dahaniceleri...
Ve tkinci Dünya Savaşı sonrasının Adanası?.*
Mektuplann dilinepek dokunmadım. Yalnızca bugün için
kullanımdan kalkmış kimi sözcüklerin ayraç içinde
karşdıklarını verdim. Aynışeyi "Hüsam" gibikimiyazarlar
için de yaptım.
Mektuplann dipnotlarına boğulmasını istemediğimden
onlan da kaldırmayı yeğledim. Zaten mektuplar
okunduğunda bunun çok dagerekli olmadığı anlaşılacak...
Bazı mektuplannı Orhan Kemal' 'Raşit'' diye imzalamış. Bu
da oyûlarda daha tam olarak ''Orhan Kemal'' admı
benimsemediginigösteriyor. Bu açıdan da önemli bu
mektuplar. Biryazarm yetişme vegelişme evresinikendi
kaleminden bütün çıplaklığıyla göstermesi açısından...
Buyönüyle edebiyat tarihçilerinin yararlanacağı bir kaynak
da olacak bu mektuplar. Şiirinasılbırakmış Orhan Kemal,
ilk öykülerininasıl, hangikoşullardayazmış. İlk kitaplarmı
nasılbastırmıs, romanageçmek için hangisıkmtıları aşmayı
göze almış... Bütün bunlar meraka değmez mi edebiyatımızm
yakm tarihinedamgasını vurmuşbiryazar için? Üstelik
çalışmakoşullarından, evliliğinden, çocuğunun olmasıgibi
özelhayatından dakimi izler taşıyorsa...
Kemal Sülker bu mektuplan dünden bugüne taşımakla
oldukçayararlı bir işibaşarmış. Bundan sonrası okurlara.
edebiyat tarihçilerine... REFİKDURBAŞ
Büyük romana Orhan Kemal'in doğuşu
KEMAL SÜLKER
Orhan Kemal adıyla ünlenen hikâyeci
ve romancıyla arkadaşlığımız Bursa Ha-
pishanesi'nde Nâzım Hikmet'i ziyaret
ettiğim vakitler kendisiyle tanışmamız-
la, onun hikâyecilikte gelişmesi için
Nâzım'ın istediği kitaplan bulup gön-
dermemle başladı. Asıl adı Raşit Ke-
mali'ydi ve Nâzım da ben de kendisiyle
konuşurken hep Raşit derdik. Raşit'le
mektuplaşmamız 1941'den başlayarak
1951'e kadar sürdü. Ne var ki bu mek-
tuplann bir bölümü hep sıyasal neden-
lerle evirn aranırken alındı, saklayabıl-
diklerimin önemlilerini topladım.
Orhan Kemal, hapisten, süresini
doldurup çıküktan sonra yaşayabil-
mek için iş arayıp durdu. Bu dönemde
karşılaştığı sorunlar, güçlükler, sıkıntı-
lar mektuplannda büyük bir içtenlikle
dile getiriîir. Hapse girmeden önceki
arkadaşlannın dunımu ile kendi ya-
şanüsının çizgileri, Raşit'in baş eğme-
yen, bildiğinden şaşmayan, yaşam
kavgasında böylece.de yengi kazanıla-
cağının en güçlü kanıtlan oldu.
Mektuplanndaki geçmiş günlerin
önemli olaylanyla ilgili değerlendirme-
leri, Raşit'in görüşlerinin ne kadar ge-
çerli olduğunu gösterir. Bugünün genç
okurlannın, 1940'lann ve 1950'lerin
kişilerini, olaylannı bilemeyeceklerini
düşünerek bunlar hakkında kısa notlar
yazmayı gerekli gördüm. Notlarda ver-
diğim bilgiler, ilgi duyacaklann başka
kaynaklardan yapacaklan değerlen-
dirmelerle elbette pekişecektir.
1941'de göndermeye başladığı mek-
tuplar, Tan gazetesindeki çekmecede,
ya da oturduğum evdeki zarflardaydı.
Sürgüne gönderilmem siyasi şubece ka-
rarlaştınlınca Tan'da ve evimde yapı-
lan aramada pek çok kitap, mektup ve
Nâzım'ın aynaya bakarak yaptığı
portresini çerçeveleyip övgü ile bana it-
haf eden satırlarla gönderdiği 25x36
boyutundaki yağlıboya tabloyu da abp
götürdüler. Aramada hiçbir suç delili
bulunmadığı için Sıkıyönetim Komu-
tanlığı'nın karanyla İstanbul'dan
uzaklaşünlma cezamı yıUarca çektim.
Ama Raşit'le dostluğumuz, onu son-
suzluğa yolcu edinceye kadar sürdü.
Raşit'in yaşamıyla ilgili pek çok ger-
çeği, düşüncelerinin birçok yazıya dö-
külüşü, mektup edebiyaünın özgün
örnekJerini içeren bu yapıt, büyük bir
romancının doğuşunun maddi koşul-
lannı ortaya seriyor. ona, rahat uyku-
1
sunda sonsuz saygılanmı gönderiyo-
rum. Onurlu bir yazar adı bırakmarun
kolay olmadıgını kanıüayan Orhan
Kemal'in mektuplan, kısa yoldan üne
kavuşma peşindekilere uyan niteliği
taşıyabilir. Nâzım Hikmet'in öğrencisi
Orhan Kemal büyüyerek yaşıyor...
PORTRE/ORHAN KEMAL
Cumhuriyet dönemi romancılanndan
Orhan Kemal 15 E\lül I914'te Adana'-
nın Ceyhan ilçeşinde doğdu. Asıl adı
Mehmet Raşit Öğütçü. Babası Birinci
Büyük Millet Meclisi Kastamonu mil-
let\ekillerinden Avukat Abdülkadir
Kemali Bey. Babası 1930'da Adana'da
Ahali Partisi'ni kuımuş, gazetelerçıkar-
mıştı. Babasının Suriye'ye kaçması üze-
rine Orhan Kemal ortaokulun son sını-
fında öğrenimini vanda bırakmak
/orunda kaldı. Bir yıl babasıyla Suriye
ve Lübnan'da sürgün hayatı yaşayan
Kemal, I932'de Adana'ya döndü. Pa-
muk fabrikalannda işçilik, dokumacı-
lak kâtiplik yaptı. 1950 yılında İstan-
bul'a geldikten sonra yalnızca kalemiyle
sreçindi. Hem Bulgaristan Yazarlar Bir-
liği'nin çağnlısı olarak hem de yanm
kalmış bir tedaviyi tamamlamak üzere
gittığı Sofya'da 2 haziran 1970 tarihinde
beyin kanamasından öldü. Yurda geti-
rilen cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı'-
nda toprağa verildi.
Önceleri Raşit Kemal imzasıyla şiirler
yazıyordu Bir ara Orhan Raşit imzasıy-
la, daha sonra da Orhan Kemal adıyla
hikâyelerini yayımlamaya başladı. Ço-
cukluk \e gençlik yıllannı konu alan
"Baba Evi" ve "Avare Yıllar" romanla-
nyla kendini tanıttı, yetiştiği ve yaşama
savaşlanna yakından tanık olduğu çev-
relerin anlatıcısı oldu. Konu ve kışi bul-
makta hiç zorluk çekmedi. Yaşamına
kanşmış yüzlerce insanın kader ve dire-
nişlerini rahatça derleyerek hikâye ve
romanlannın konusu yaptı. Olay ve
malzemeyi önemsemeyerek biçim ve ar-
tistik süslemeyi ikinci planda bıraktı.
Ama yaşamının zorluklan, yazılacak
şeylerin çokluğu yüzünden zaman da
bulamadı buna. Yapıtlanndaki sürükle-
yicilik, yaşanmıştan gelen kuvvetle kişi-
leri konuşturmada başardığı doğallık ve
gerçeğe uygunluğa dayanır.
Sürekli yayımlanmakta olan yapıtlan
on bin hikâye, yirmı altısı roman, ikisi
oyun, biri anı, biri de inceleme türünde
kırk iki tanedir. 1972 yılından beri adına
kurulan "Orhan Kemal Roman Arma-
ğanı" bir Önceki yıl yayımlanmış bir
romana verilmektedir
1 27.1.944
Kardeşim:
Hapishaneden çıkmadan bir müddet ev-
vel Nâzım için yazdığım ve onun ağladı-
ğına şahid olduğum şiiri kopye ettim.
Gönderiyonım. Onu ağlatan, yazarken
beni zangır zangır titreten bu şiir, belki o
hayatı birlikte yaşamamış olanlara pek
tesir etmez. Fakat bana, her okuyuşum-
da muazzam hayaller yaratan ve yaşa-
tan bir şiir bu. Bütün şiirlerimi onun
kadar sevemiyorum. Fakat onun hak-
kında biraz fazlaca hüsnü niyet sahibi-
yim ki bu da tabii olsa gerek.
Bugünlerde kendi kendimi tatmin
eden bir gayretle çalışıyorum. Eski hikâ-
yelerimden bazılannın dillerini düzelt-
tim. Bir büyük hikâyemi tekrardan tas-
hih etmekteyim. (düzeltmekteyim) Bu
takdirde hikâyelerimi üçe ayırmak ve üç
ayn kitap neşretmek kabil olacak:
1- Fabrika hikâyeleri,
2- Hapishane hikâyeleri,
3- Telefon,
4- 18yaşım,
5- Motor Sesleri (Şiirler)
6-....
7-....
8-....
ve ilaahiri (daha sonrakiler)
Bütün bunlardan sonra daha yeni zih-
niyet ve tahassüslerle (duygulanmalar-
la) yazacaklanm geliyor ki şimdilik üç
büyük hikâyenin -yüz küsur sahifelik
olabilir- mevzuu kafamda ana hatlanyla
bekliyor.
Şiire gelince... Bu aralık düşünmüyo-
rum bile.. Belki kafamda bir birikme
oluyor. İhtimal bir sıçrama bu birikmeyi
takipeder.
Kütüphanemiz ne zaman açılıyor?
Neriman Hikmet'in mecmuası ne va-
kit çıkıyor? Sen sene basından sonra
Orhan Kemal, Moskova'da Radi Fish, Fikret Otyam ve Nuriye Ögütçü ile.
demiştin...
Hayatımdan memnunum. Çalışıyo-
rum. Bilhassa. yanlış bulduğum karma
kanşık noktai nazarlar, tekebbürler, (ki-
bırlenmeler) ukalalıklar, hodbinlikler
(bencillikler) karşısında soğukkanhlığı-
mı muhafaza etmekteyim ki bu beni
hepsinden çok sevindiriyor. Eskiden ol-
saydı, lüzumsuz münaİcaşalara lüzum-
suz müdahaleler yapar, işi yumruğa
kadar götürürdüm. Halbuki şimdi? Bu-
nu da Nâzım'a borçluyum.
Nâzım'a dair yazılanma gelince... Bir
hamlede otuz küsur sayfa yazdım. Hiç
de fena olmadı. İkinci, üçüncü hamleler-
den sonra o iş de biter inşallah.
Kendisine yazdım. Istersen sen de
yaz.. Ben müstakil bir kitap çıkarsam da
cıkarmasam da onun hakkında bir şey-
ler yazmak mecburiyetindeyim. Onun
ıçin "çanakta balımız bulunsun, ansı
Bağdad'dan gelir!" değil mi?
Kerim Sadi üstada. Semiha ablaya,
sana ve diğer gıyabî dostlanmıza kanm-
la. hatta kızımla birlikte üçümüz, fırade
fırade selamlar ederiz.
Ben tekrardan, aynca gözlerini öpe-
rim.
Benim iyi kardeşim. Kemalî
SÜRECEK
fc^BAKIS
AHMET TANER KIŞLAL1
"Ayrılıkçı" Düşünce
Serbest Olmalı!
K ürt kökenli aydınlar da bir yol aynmında, devlet
de... İkisi de çok temel bir seçim yapmak zorunda-
lar. Kürt kökenli aydınlar, "ya terör, ya demokrasi"
demek yükümlülüğü altındalar. Demokratik yolu seçer
gibi görünürken, terörü görmezden gelme, PKK'nın dna-
yetlerine açıktan karşı çıkma yürekliliğini gösterememe
ikircikliğine artık yer yok...
Devletin yapması gereken seçim ise biraz daha zor.
Devlet teröre de karşı. aynlıkçılığa da. Ama o da hangi-
sinın daha önemli olduğuna karar vermek zorunda.
İnsanlann öldürülmesi, okullann ve iş makinelerinin
yakılması, kalkınmaya harcanacak kaynaklann şiddeti
önlemeye aynlması, dış dünyada sorunlann artması mı
daha önemli birsorun?
Yoksa. Türkiye'den kopmak isteyenlerin, bu düşünce-
lerini serbest bir biçimde savunabilmeleri mi daha tehli-
k e l İ ?
İster sevgi isterse korku nedeniyle. halkın bir kesiminin
olsun desteğini sağlamış olan terörle bir arada yaşamanın
bedeli ortada.
Ama aynlıkçı düşüncelerin yasal olarak tartışılabilece-
ği bir ortamın. Güneydoğu'nun kopmasıyla sonuçlana-
cağı belli değil.
Yasakladığınız düşünce zaten var ve yasaklı olduğu
için de savaşmanız çok zor.
Düşünce ve anlatım özgürlüğü üzerindeki tüm kısıtla-
malan kaldırsanız. Aynlıkçı, ama banşçı olan aynlsa.
Baskılara karşı öfkesini dile getirmek için PKK'ya destek
veren aynlsa.
Desteği azaldıkça terör; terör azaldıkça da onun neden
olduğu baskıcı koşullar azalmayacak mı?
Olaylara daha soğukkanlı yaklaşılabilecek bir ortam
doğsa.
Denizden uzak, sanayiden yoksun, güç doğa koşulla-
nyla başbaşa birkaç ili alarak aynlmak isteyenlerin, o
bolge halkının çoğunluğundan destek sağlayabileceğine
inanıyor musunuz?
Türkiye'nin Güneydoğusunda bir Kürt devletinin ku-
rulması olasılığı karşısında, terörün en yakın dış destekle-
rinin sürebileceğini sanıyor musunuz? Kendi içlerinde
Kürt azınlıklar bulunan, Suriye'nin. Irak'ın, Iran'ın,
böyle bir olasıhk karşısında paniğe kapılmamalanna ola-
naİc tanıyor musunuz?
Bir yanda somut, yaşanan bir terör ortamı. öte yanda
ise, terörün iç ve dış desteklerini azaltma olasılığı yüksek
bir demokratikleşme süreci.
Hangisini seçersiniz?
"Hedef küçültme" sadece askerlikte değil, tüm top-
lumsal, ulusal ve uluslararası çatışmalarda geçerli olan
bir stratejidir.
En yakın tehlike, en büyük tehlikedir.
Yakın tehlike terördür. Hedef terördür. Terörü yenmek
için küçültmek; küçültmek için de iç ve dış desteklerini
azaltmak gerekir.
• Şiddet, bir davayı savunmak için başka bir çözüm kal-
madığı, tüm banşçı yollar tıkandığı zaman etkilidir. "Si-
laha dokunmamak kaydıyla, buyurun istediğinız çözü-
mü savunun" dediğiniz anda neler olabileceği belli.
Avrupa Parlamentosu'ndan Kürt kökenli aydınlara,
Batı'da etki yapan bir sürii örgüte kadar, ellerindeki en
önemli kozu almış olacaksınız!
• • •
Terörü en aza indirmenin sadece iki yolu var:
Demokrasiyi ve insan haklannı rafa kaldınn. Kuru-
nun yanında yaşın da yanmasına aldınş etmeyin. On bin-
lerce insanın, gerektiğinde kitlesel olarak ölmesini göze
alın. Teröre bağlanmış umutlan ve terörün kitlesel deste-
ğini, başka türlü bir terörle azaltabilirsiniz.
Demokrasinizdeki kısıtlamalann tümünü kaldınn.
Her türlü düşünce özgürlüğünü serbest bırakın. İsmail
Beşikçi gibi sadece düşüncelerini açıklamış olmaktan
başka suçu bulunmayanlann, cezaevlerinde çürümesinin
hiçbir işe yaramadığını kabul edin. İnsanlarda, kendi ko-
şullannı banşçı yollardan değiştirebilecekleri inancını
doğurun. Terör umut ya da öfke boşaltma yolu olmaktan
çıkar.
Ama "biraz demokrasi, biraz baskı" derseniz; ikisin-
den de beklediğiniz yaran sağlayamazsınız.
Denize hiç girmeyen ya da tam giren hasta olmaz. Ama
yan beline kadar giren, titremekten hiçbir zaman kurtu-
lamaz.
Terör mü daha önemli, aynlıkçı düşünce mi?
Türkiye tercihini gecikmeden yapmak zorundadır.
OKURLARDAN
Kitap Okumak ve Biz!
Hiç unutmam. Ankara'da
okurken, okulun henüz
başlannda boş derste
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın
Kuyruklu Yıldız Alünda
İzdivaç'ını okurken
öğretmen görmüş başıma
vurmuştu, içime
sindiremedim, bu olayı...
Hâlâ tuhaf bir buruklukla
anımsar dururum.
Turistlerin ellerinde kitaplar
görüyorum hep. Bizde hiç
kitabı olmayan aileler var.
Kahvelerde onca zamanımızı
harcanz da kitaba ne zaman
ne de para ayınnz. Bir şiir
kitabı 10 bin satarsa mucize
olur. Yayınevleri batar,
işportaya düşer kitaplan.
Yine de alıcı bulmaz. Nasıl
içimiz burkulmaz ki?
Kâğıt fıyatlan enflasyondan
çok daha hızh artıyor. Genç
yazarlar, şairler kitaplannı
yayımlayamıyorlar. Kitap
veren tek gazete Cumhuriyet
(Bir de ayda bir Dünya
veriyorsanınm). Düşünün,
Kuran-ı Kerim Arapça
ezberleniyor. Ancak Türkçe
anlamı okunmuyor. Okunsa
olmaz mı? Kitap okuyup
ufkunu genişleten insan
kavgacı olur mu? Yanlışlan,
dogmalan çok olur mu?
Birbirimizi Kitaplarla daha
iyi anlayabiliriz! Cumhuriyet
yaşama savaşı veriyor.
Güneş yayınını sona erdirdi.
Gelin, bahane bulmayaüm,
işinizden yorgun, argın mı
geldik, stres dız boyu mu?
Haberler canınızı mı sıktı?
Alın bir kitap ve kendinizi
kitaba bırakın. Hepimize bol
kitaph günler!..
İBRAHİMORMANCI
Bornova-İzmir
Garip bir heyecan!
Eğcr>anlışhatırlaınıyorsam
Şimdi cmckli büyükelçi
Savın Vahıt Halcfoğlu'nun
yıIlarsürcnbirBonn
Bü> ükclçiliği dönemi
olmuitur. Aİmanya. o
dönemde Tiirklcre vize
uvgulamava geçmiş. bunu da
lüm Baiılı iılkelcrkendilcrinc
örnek almışlar. Almanlar o
dönemde ülkelerindekı
Türklcre karşı düşmanca
dav ranmaya bailumı^lad
Türkıve-Alniiima arası
ılı^kilerdegösierdipı hu
ııuahi) Kı>ıı iMDıian dol.ıvı
olnuılı S.ı\ ın Halel'oğlu daha
M>nra ıç polıiıkcıda Dışışlcn
Bakanlığııle
odüllendınlmışlır. Şımdı îbc
Sayın OnurÖymen
Türkiye'nin Bonn
Büyükelçisidir.
Türkiyc-Almanya arası
ilişkilerde gösterdiği üstün
çahşmanın ilk ürününü
almıştır. Bu ürün de silah
ambargosudur. Alman
markalı buambargonun
dalga bpyutu ne olacaktır?
Sa> ın Öy men'e ait bu
diplomatik başan şimdiki ya
da gciccekteki iç politikada
ne ile ödüllendirilecektir?
Doğrusu çok merak
edı>orumvebunu
düşündükçe garip bir
heyecan duyuyorum.
HALİL ERDAL / Ankara