27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1MART1992PAZAR HABERLER Ankara telefonları 4'le • AA (Ankara) - Ankara'da l'le aşlayan telefon numaralan, dünden baren artık sadece 4'le anabilecek. Bir süredir hetn l'le m de 4'le aranabilen bu numaralar, ntrallardaki yeni düzenlemenin jnamlanmasıyla yalnızca 4'le janabilir hale getirildi. YetkiliJer, Ankara'da Çankaya, Kızılay, Dikmen, Gaziosmanpaşa gibi semtlerdeki aboneler l'le arandığında araya giren bant yayını ile aramanın 4'le yapılması gerektiğinin ikaz edildiğini bildirdiler. Dersaadet hamallan • ANKA (Ankara) - Danıştay, İstanbul Ticaret Odası'nın (ITO) "merakı" Ü2erine yaptığı incelemede. 1909 yıhnda çıkanlan dersaadet hamallanna mahsus talimatın yıllar önce yürürlükten kalktığı sonucuna vardı. İTO, Başbakanük Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü'ne başvurarak 23Ağustos 1325tarihli(Milaai 1909) ye 146 sayıb Dersaadet Hamallanna Mahsus Talimat'ın •"yürürlükte olup olmadığiru ve yürürlükten kaldınlmış ise kaldınldığı tarihin bildirilmesini" istedi. Mevzuatı Geliştirme Yayın Müdürlüğü ise konuyu Danıştay'a götürdü. Danıştay, uygulayıcı bakanlık olarak tçişleri Bakanlığı'nın görüşünü sordu. İçişleri Bakanlığı, Danıştay'a verdiği yanıtta talimatın yürürlükten kalkmış olabfleceğini bildirdi. İçişleri Bakanhğı'nın yazısında " Ancak Danıştay 6'ncı Dairesi'nin 12Ocak 1960 tarihinde verdiği bir kararında talimatın 1580 sayılı kanunla belediyelere verilen görev ve yetkilerin dışında kalan hükümlerinin yürürlükte olduğu izlenimi edinilmektedır" denilerek, kesin bir görüş ortaya konulamadı. Konuyu inceleyen Danıştay Birinci Dairesi ise talimaün 23 Eylül 1293 yılında(Miladi 1877) çıkanlan Dersaadet ve Vilayet Belediyeler Kanunu'nun 1580 sayılı Belediyeler Kanunu ile yürürlükten kaldınldığını. söz konusu talimatın da bu kanunla birlikte yürürlükten kalkmış olabileceğini bildirdi. İslaıtfda sakatın yeri • AA (Kocaeli) - Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı Doç. Dr. Turgut Göksoy, Türkiye nüfusunun yüzde 12'sini oluşturan sakatlar için çalışma yapılmamasının üzücü olduğunu söyledi. Konfederasyonun, îzmit Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda düzenlediği "tslamda Sakatın Yeri ve önemi" konulu panelde konuşan Doç. Dr. Turgut Göksoy, Islam dininde özürlülere ait öneriler ve hatta yaptınmlar bulunmasına rağmen, günümüzde konuya sıcak bakılmadığını söyledi. Göksoy, Ulkede 5 milyonu aşkın özürlünün bulunduğunu ifade ederek, "Nüfusumuzun yüzde 12'sini oluşturan sakatlar için çalışma yapılmayışı Uzücüdür. Bu duyarsızlık, bir an önce terk edilmeli ve sakatlar toplumdaki gerçek yerini almahdır" dedi. Kocaeli Milletvekili Ismail Kalkandelen, Kocaeli Valisi Kemal Nehrozoğlu ve Îzmit Ticaret Odası Başkanı Yüksel Başer'in de katıldığı panelde, daha sonra söz alan Prof. Dr. Hamdi Tbrgut, sakatların sorunlanna sahip çıkılması gerektiğini kaydetti. Kocaeli Müftüsü Fahri Kayadibi ise Islam dininde egoizme yer olmadığını, özürlüleri diğer insan vücutlannın bir parçası olarak görmek gerektiğini anlattı. Yılın ilk turistleri • AA (Antalya) - Yılın ilk turist kafılesini taşıyan uçak, Antalya - Havaalanı'na geldi. Zürih'ten kalkan THY uçaği i'e Antalya'ya gelen 105 kişilik turist kafılesinin, bu yıl "ilk gelenler" olduğunu belirten yetkililer, önümuzdeki günlerde yöreye gelen turist sayısının daha da artacağını söylediler. BBC'ye ve ABD'ye ret • AA (Ankara) - İngilız yayın kuruluşu BBC'nin Kars'ın Posof ilçesinde Orta Asya'daki bağımsız Türk * cumhuriyetlerinin radyo yayınlannı dinlemek amacıyla bir merkez kurma başvurusuyla ABD hükümetinin İzmir'de kapalı devre yayın yapacak radyo istasyonu kurma isteği reddedildi. TRT, Radyo Televizyon Yüksek Kurulu. PTT ve Telsiz Genel Müdürlüğü yetkililerinin aldığı ret kararlannın gerekçesinde. başvurulardaki isteklerin anayasanın 133. maddesine aykın olduğu görüşüne yer verildi. Anayasanın 133. maddesinde, radyo ve televizyon istasyonlannın ancak devlet eliyle kurulabileceğine yer verildiği ve daha öncearalanndaJaponya'nında bulunduğu çeşitli ülkelerden gelen radyo ve televizyon kurma teklifierinin reddedildiği kaydedildi. Hilaii gözetleme • Haber Merkezi - Avrupa Milli Görüş Teşküatlan (AMGT) Yüksek Din Kurulu, ramazan hilalini uçakla gözetleyecek. AMGT Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre Avnıpa'da yaşayan Müslümanların ramazanın başlangıç günü olarak farklı tarihlere göre hareket etmeleri nedeniyle alınan uçakla gözetleme kararı, çeşitli cemaat temsilcisi İslam ulemasımn katılacağı "Rüyet-i F.ılal 1992" girişimi 4 Nisan İ992 Çarşamba akşarnı uygulamaya konulacak. Ulemanın bindiği uçak Mönchengladbach'a dönecek. Gözlem u^uşu 3000 metre irtifada gerçekleştirilecek. S abah sabah sevimli bir gülümseme... Tutulan bit kapı... Yol veren bir otomobil... Hafifçe çekilen bir sandalye.. Usulca itilen bir kültablası... Bir şey alıp verirken edilen abartısız bir teşekkür... Bunların dünvanın her yanında ta- şıdıkları anlam aynı. Âma tam tersi durumlarla ne kadar çok kar- şılaşıyoruz. Yalnız gündelik yaşamda değil siyaset sahnesi ve iş ilişkileri de 'terbiye' denilen davranış bütününün uzağında örnek- lerle dolu. Terbiye sözcüğünün Latincesi 'polis' yani kent ile bağ- lantı kuran bir sözcük. Yabani insana karşı uygar insanın davra- nışları terbiyeyi ortaya çıkarıyor. Balzac 'Vadideki Zambak' ro- manında terbiyeyi 'kendi kendini unutmak' diye tanımlıyor. Scho- penhauer'e göre, 'Egoizm öyle dehşet uyandırıcı bir şey ki, onu gizlemek için terbiyeyi icat ettik.' Egoizm ve bireyciliğin bu kadar teşvik edildiği bir dönemde ter- biyeyi insan ilişkilerine egemen kılmak oldukça zor. Terbiye man- tığının bütününde başka insanların bizden hoşnut olması, bizi be- ğenmesi, sevmesi gibi kaygılar ya da duyarlıklar bulunuyor. Oy- sa başka insanların bizim hakkımızdaki görüşünü umursamayan uygarlık dışı bir ruh halindeysek terbiyeli olmanın ne gereği var. Başkasına, başkasının da zekâsma önem veren bir dikkat içinde olan insanla yalnızca kendi küçük aynasında kendi yüzünü gö- ren insanın ilişki kurabilmesi de çok güç. Uygarlık, hakların bölü- şülmesi diye de özetleniyor. Oysa yalnız kendi haklarını gören bir insan isterse en şık giysiler içinde dolaşsın, isterse ciltlerle kitap yazmış olsun, ne önemi olabilir. Cilt cilt kitap yazmış, yaşı- nı başını almış, 'aydın' sıfatmı göğsüne takmış bir kişinin yalnız kendine çıkar sağlamak için yaptığı bir hareketi görürseniz, on- ca mürekkebin ve yaşam deneyinin anlamı ne olabilir. • * * Ege Cansen birkaç yıl önce Hürriyet'teki köşesinde 'Ayının Andı' UZAK^AKIN OKAY GÖNENSlN . .Terbiye Hakkında. başlıklı bir yazı yayımlamıştı. Terbiyesiz, egoist ve kendinden baş- kasını düşünmeyen insan türüyle alay eden bu yazı konumuzu tamamlıyor: "Ben, bir ayıyım. Ayı doğdum, ayı kalacağım. Bir armut yemek için ağacını kıracağım. Üst geçitlerin altından, alt geçitlerin üstünden geçeceğim. Beni ikaz edene pençemi geçireceğim. Sabahları yüzümü yıkamayacak ve tıraş olmayacağım. Çevreme nahoş koku salıp etrafımı boşaltacağım. Şoför olacağım. Bir gaza, bir frene, bir kornaya basacağım. Sürekli şerıt değiştirip trafiğin canına okuyacağım. Pazarları kırlara açılacağım. Radyomu sonuna kadar açıp keyif çatacağım. Pisimi, çöpümü sağa sola saçıp rahatıma bakacağım. Zengin olacağım. Etrafımdakilere 'paran kadar konuş' diye... Meydan okuyacağım. Benden daha zengin olanlara düşman olup saygı duyacağım. Fakirlere acıyıp tepeden bakacağım. Mal sahibi olacağıro. Çatı katlarını tama iblağ edeceğim. Bodrumları kiraya verecek balkonları kapatacağım. Ağaçları kesip her yeri betonlayacağım. Beni şikâyet edenin evini başına yıkacağım. Yollarda ayı kardeşlerimle kol kola yürüyeceğim. Otuz saniyede bir yere tükürüp Pantolonumu karıştıracağım. Yaşlılara çarpacak, çocukların ensesine şaplak atacağım. Kuyrukların önüne gireceğim. Kafa ütüleyenlere haddini bildi- receğım. Önce ben deyip herkesi itekleyeceğim. Hakkımı yiyenin hakkını yıyeceğım. Kendi işimi.kendim göreceğim. Hosfes olacağım. Yolcuları hıyar, Kendimi bahçıvan göreceğim, Hizmet edeceğime, kıntacak; Gûlümseyeceğime, sırıtacağım. Benden bir şey istenirse bozulup somurtacağım. Memur olacağım. Her müracaatçıya 'hayır' demek için. Ne mümkünse yapacağım. Arkadaşlarımla sohbet edip işimi sallayacağım. Vatandaşı 'kul', direneni 'kıl' göreceğim. Saat beşten önce ma- samı kapatıp kapıya seğirteceğim. Siyasete atılıp iktidar olacağım. Göğsümü yumruklayıp naralar atacağım. Eşimi, dostumu kollayarak kesemi dolduracağım. Napıyorsun, diyenin ağzını parçalayacağım. Ben bir ayıyım. Ayı doğdum, ayı kalacağım. Bana 'ayı' diyenin canına okuyacağım. Son söz: Her ayı biraz insan, her insan biraz ayıdır." FARUK BtLDtRld (Ankara) - Kadın sorunlan, aile ve çocuktan sorum- lu Devlet Bakanı ve YÖK üyesi Prof. Dr. Türkân Akyol, 12 Eylül döneminde YÖK'ün kurulmaması için girişimlerde bulunmuş, ba- şansız kalınca da AÜ Rektörlüğü'nden istifa etmişti. Yıllar yılı Prof. Dr. lhsan DoğramacT- nın uygulamalannı dikkatle izledi. Politi- ka alanında da YÖK'e karşı başanlı olamayınca tekrar üniversiteye dönmeye karar verdi. Uzun direnmelerden sonra Cumhurbaşkanı Turgut ÖzaFın. YÖK üyeliğine ilişkin kararnameyi imzalaması Akyol'un SHP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeliğinden aynlmasına neden ol- du. Türkân Akyol ile devlet bakanlığına atanmadan önce, YÖK üyeliği ve üniver- site konusunda neler yapmak istediğini konuştuk. - Yıllarca YÖK'e karşı mücadele etmiş bir kişi olarak, YÖK üyeliğine atanmak nasıl bir duygu? AKYOL - Doğrusu bu soruyla çok kar- şılaştım. Ben YÖK mücadelesinin içinde oldum. Üniversite Rektörü ve Üniversite- lerarası Kurul Başkanı iken verdiğimiz bu mücadeleyi yitirdik. Askeri dönem esna- sında Sayın Doğramacı kendi yasasıyla ga- lip geldi. Bu mücadeleyi demokratik bir ortam olan poh'tikada yapabilirim varsaydım. Ama en ufacık bir mesafe alamadık. Şimdi değişik bir ortam var. Birisi benim partim olmak üzere iki partinin oluşturduğu bir koaüsyon hUkümeti var. Bu hükümet YÖK'ü değiştirmeyi hedefliyor. İki nedenle YÖK'ü tercih ettim. Birin- cisi, gerçekleri anlayabilmenin tek yolunun bu olduğuna inanıyorum. 37 yıllık üniver- site hocasıyım. Benim için gerçekler önem- lidir. Belki eleştirilerimizin bir kısmında yanılıyoruz. Belki varsaydığundan daha iyi noktalar olabilir. Ama kuşkum o ki ger- çekler, Türkiye kamuoyundan ve üniver- sitelerden saklanıyor. Bunu öğrenebilme- nin tek yolu içine girebilmek. lkincisi ve asıl neden, bundan sonra mü- cadelemi üniversite ile birlikte yapmaya karar verdim. Dilerim, özerk, özgür üni- versite gelir ve siyaset yapma yasağı kal- karsa yine aktif üyesi olarak partime dö- nerim. Ama şu anda başka seçeneğim yok- tu. Zaten, YÖK üyeliğindeki etkinliğim çok sınırb kalacak. - Bu tavnnız siyasette bir düş kınklığı yaşadığımz anlamına mı geliyor? AKYOL - öyle söylememeliyim. Siya- seti çok fazla tanımadığım, geç yaşta si- yasete girdiğim anlamına geliyor demek daha doğru. Düş kınklığı değil, ama par- timin konumu nedeniyle muhalefette kal- mış olmak ve bir demokrasiye geçiş süre- cine rastlamış olmak bir talihsizliğimdir. Bütün gayretimize rağmen pek fazla bir şeyler yapabilmiş olduğumuz söylenemez. Şimdi bir umut beliriyor. Bu umuda da ben partime dışardan destek olarak hizmet etmeyi tercih ediyorum. YÖK'te neler olacak? - Şimdi YÖK'te neler olacak, neyi he- defliyoTsunuz? AKYOL - Evet. O bir yanlış anlaşıhna- ya neden olacak biçimde sunuldu. "YÖK kalkacak" dendi. Ne kalkacak? YÖK, bir Yükseköğretim Kanunu'nu ve bir de yük- seköğretim kurumunu içeriyor. Asıl tep- kiler bence kanundan daha çok bu kuru- mun uygulamalanna yönelik. - Yani asıl tepki çeken Doğramacı'nın uygulamalan mı? AKYOL - Doğru. Şimdi YÖK'ün baş- kanı lhsan Doğramacı. Bu başkanlık ken- disine olağanüstü yetkiler verdiği bir dö- neme rastlayıp, kendi inançlan ve kişiliği ile birleştirildiği zaman Türkiye'nin yük- seköğretim tarihinin en kadersiz n,edenini oluşturdu. Hem yasanın getirdiği hem de yetkileri kullanan kişinin özel yapısı, ni- teliği birleşince, bu on yılda üniversiteler- de olağanüstü tahribat ortaya çıktı. Şimdi üniversite sıfırdan itibaren ye- niden düzenlenecek. Bu düzenlemede te- mel ilke, üniversitenin iç demokrasisinin sağlanmasıdır. Üniversiteler her aşamada kendi seçtikleri kurullann aracıhğıyla yö- netilecek. Arü, bu kurullann seçimine tüm üniversite kadrolarının katılımı sağlana- cak. YÖK'ün temel işlevi de istihdam po- litikasıyla planlama yapmak, üniversitele- rarası eşgüdümü sağlamak olacak. - YÖK'ün kaldınlması yerine, dönüşü- münü sağlamak yeterU olacak mı? AKYOL - YÖK kaldınlacak, kanun kal- dırılacak deniyor. Hayır, kaldmlmaz, de- ğişrtrilir. Şimdikinin yerine yeni bir kurul oluşturulur. - Anayasa sorunu nasıl çözümlenecek? AKYOL - Anayasa sorunu Cumhurbaş- kanı'nın yetkileri açısından bağbyor. Cum- hurbaşkanı YÖK Başkanı'nı seciyor. Ama YÖK'ün kompozisyonunu değiştirirseniz, dörtte üçü seçimle gelen öğretim üyelerin- den oluşursa ve birden fazla aday sunulur- sa, Cumhurbaşkam hangisini seçerse seç- sin, yine demokratik kanallarla gelen ki- şilerden biri atanmış olur. Kısacası geçiş döneminde daha fazla beklemeden Cum- hurbaşkanı'mn yetkilerini düzenlemek mümkün. Aynca anayasa değişmeden de üniver- site yasası yeni baştan düzenlenebilir. Aza- mi ölçüde bir demokratikleşme sağlanabi- lir. Yeni kanunun asıl işlevi de on yılda açı- lan yaralan onarmak olur. - Bu kadar farklı dilleri konuştuğunuz bir kişi ile aynı kurulda nasıl çalışacaksı- nız? AKYOL - Anlaşmak değil, ögrenmek için orada olacağım. Aynı kurulun içinde benim dışımda 24 kişi olacak. Ama emi- nim ki orada benimle birlikte çalışacak çok değerli arkadaşlanm olacak. Yükseköğre- timde yeni bir düzenlemeye zemin hazır- lamak bizim görevimiz. Doğramacı sorunu - Prof. Doğramacı'nın size geçmişe iliş- kin istediğiniz belge ve bilgjleri vereceği- ne inanıyor musunuz? Bütün dosyalan açar mı dersiniz? AKYOL - Doğramaa açmasa da üniver- sitelerden ögrenmek mümkün. Sadece ge- çenlerde televizyonda katıldığım açıkotu- rum içüı bile üniversitelerden büyük des- tek aldım. - Anlaşılan, YÖK'te çahşırken iki des- teğiniz olacak. Birisi SHP, diğeri üniver- sitedeki arkadaşlanmz... AKYOL - Evet. Bugün üniversiteyi seç- memin bir ölçüde şans, bir ölçüde özveri olduğuna inanıyorum. Şimdi size anlat- makta zorlandığım bir tercih nedenini her- kese duyurma şansına sahip değüim. Yan- lış anlaşıhnası çok olası. Ama temel ama- cım ortada. Hedefimi biliyonım. 'Niye bu- T mm ^^ m "'' " ^ « ^ ^ — ı — ^ — ^ ^ — • nu yapıyorsunuz', derseniz. Galiba benim Universitnin sıfırdan itibaren yeniden düzenleneeeğini söyleyen Akyol, bu konudaki bu ülkeye herkesten fazla borcum var. temel illenin iç demokrasinin sağlanması olduğunu vurguluyor. (RIZA E2ER) Açık mavi gömlekli, gözlüksüz, askılı genç adam - Yani, hesabımdaki paradan fazlasını kullanabiliyorum. Diyelim hesabımda 500 bin liram var, ama 1 milyon lira kullanabiliyorum... Öyle mi? Beyaz gömlekli, gözlüklü, askısız genç adam - Aynen öyle! Bu hesabın özelliği bu! Kömür satamadığı için zor durumda Yeni Çeltek İşletmesi ameliyat masasında CEMİL CİĞERİM (Samsun) - Göçük ve grizu patlamalan nedeniyle can almaya devam eden Yeni Çeltek Linyit İşletmeleri, kömür satama- dığı için zor durumda. Önceki günkü göçük nedeniyle bir işçinin öldûğü işletmede üretilen kömür için yeni pazarlar aranıyor. Uıetilen kömürlerin satılamaması üze- rine zor durumda kalan Yeni Çeltek Lin- yit Ifletmesi'nin yeni pazarlar bulmaması halinde kapanabileceği Sanayi ve Ticaret Bakanı Tahir Köse'ye bildirildi. Bakan KÖSE ise başta Şeker Şirketi olmak üzere bazı kuruluşlara kömürlerini Yeni Çeltek'- ten almaları konusunda talimat verdi, an- cak bugüne kadar olumlu bir gelişme kay- dedilmedi. Genel Müdürlüğü Ankara'da bulunan Yeni Çeltek Kömür ve Madencüik AŞ'nin bir üst düzey yetküisi "Merzifon'daki Yeni Çeltek Linyit Işletmesine Amasya Şeker Fabrikası da yüzde 20 hisse ile ortaktır. Ama kömürünü Gediz'den ahnaktadır. İn- san, kendi ortağı olduğu bir işletmenin bat- raasını ister mi?" dedi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Tahir Köse'- nin talimatlarının yerine ulaştığını, ancak somut bir gelişmenin olmadığını söyleyen aynı yetkili, "488 kişinin çalıştığı işletme- nin İcapatılması sosyal patlamalara yol açar" diye konuştu. Kömürlerin satılma- ması nedeniyle şirketin her geçen gün ba- tağa doğru gittiğini bildiren Ankara'daki üst düzey yetkili şu açıklamayı yaptı.: "Merzifon'daki işletmemiz Yeni Çel- tek'te kömürler satılmıyor. İşçiler çalışı- yor. Çalışan işçinin parası venlemezse ne olur?. Işçi çalışmaz. Pazarda tıkanıklık var. Pazar yok. Pazarın açıknası temmuz ayından sonra ancak clabilecek. Biz Sana- yi ve Ticaret Bakanı Tıhir Köse'ye konu- yu ilettik. 'Burası kapanır, 500 kadar işçi açıkta kalır. Aileleri mağdur olur. Onun için bu işletmenin üretüği kömürlerin sa- tışına yardımcı olun' dedik. Kömürlerin Şeker Sanayii'ne pazarlanması lazım. Bu- güne kadar bu fabrikalara gitti, satüdı kö- mürler. Bakan Tahir Köse Şeker Şirketi'- ne talimatlar verdi. Fakat bugüne kadar bir kilo kömür alan bile olmadı. Yani ta- limatlar sonuçsuz kaldı. Sonuç abnamadı. Bu gidişle bu işletme yaşatılamaz. Zarar eden bir işletmenin yükünü, bu koşullar al- tmda şirket çekemez. Oluşan zararın bir kaynaktan finanse edilmesi lazım. Böyle bir kaynak da yok. Şirketin kaynaği ohna- yınca işletmenin de bir an evvel kapatılma- sı lazım. Fakat-bu da sosyal sorun yarata- caktır. Ancak gidiş kapanmaya doSru." Yılda yaklaşık 100 bin tonun üzerinde kömür üretimi yapılan ve bu üretimin 80 bin tonunun Şeker Fabrikaları'na verildi- ği Yeni Çeltek Linyit İşletmesi'nin, kapa- tılması halinde işçilerin kıdem taznünatla- rının da işletmenin yüzde 20'sine sahip olan Şeker Fabrikası iflasına yol açabile- ceği kaydedildi. ••î-0 •• y ı •lid •!İH •A -9 • • • • Aynı gün hem devlet bakanlığına hem de YOK üyeliğine atanan Türkân Akyol: YOK'e karşı mücadelede başansız kalındı Üniversiteiçiniçerdenmücadele
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle