15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2C ŞUBAT1992 ÇABŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTURSANAT 13 'Yörenizde Vaşam' • AA(Trabzon)-Trabzon Belediyesi tarafindanKültür\eSanatGünleri çerçevesınde düzenlenen " Yörenizde Vaşam" konulu 2. Çocuk Resimleri Vanşmasısonuçlandı. İIk\eortaokuI öğrencılerinı kapsayan üçkategoride yapılan yanşmaya 400 resım katıldı. Bu rcsimlerden 110'u sergilenmeye değer bulunurken, 10'udereçealdı.Dereceye gi ren öğrenciler şöyle: İlkokul 1.2 ve 3. sımf kategonsinde: Dumlupmar İl- kokulu'ndan Seda Gümrükçü, Özel Candan İlkokulu'ndan AhmetZeki Gültepe veÖzel Neşem İlkokulu'ndan ÇağatayHacısalihoğlu. İlkokul 4. ve 5. sınıf kategorisinde: Ticaret İlkokulundan Ayşegül Altınışık. Özel Candan İlkokulu'ndan UtkuÖzdemir, özel Neşem İlkokulundan Büşra Zorer. Ortaokul 1.2 ve 3. sınıf kategorisinde Anadolu Lisesi'nden Neslihan Keskin. Cumhuriyet Ortaokulu"ndan CaferTravaci ve Funda Kâmiloğlu. Aynça özel Candan İlkokulu'ndan Sinem Koç'un resmi de mansıyona değer bulundu. 'Karıncalar Seni Yemesin' • AA(Antalya)- Antalyalı sanatçı Kubilay Köİctürk Suvarlı. kendi yazdığı "Kanncalar Seni Yemesin" adlı oyunu sahneiemeye hazırlanıyor. Suvarlı. tek kişilik oyunda kendisinin oynayacağını belirterek " Yaşadıklarımı yazdığım bu oyunu, kendim oynamayı uygun gördüm" dedi. Oyunda sevgi ve ölümü ışlediğini anlatan Suvarlı, şöyle konuştu: "tnsanlarbirgün.sevgisızhiçbirşeyin anlamının olmadığını öğrenecekler. Sevgiyi bilmiyorlar, sevgı üretilmiyor. Oyunda bunlara yer veriyorum.' Kanncalar Seni Vemesin'de sevgi ve ölüm iç içe, son dört ayı kalmış bir hastanın, yaşamının son kesitinin öyküsünü anlatıyorum." Barut'un resimleri • KüftürSemsi- K.Mükremin Barut'un resim sergisi 4 martta Yonca Modern Sanat Galerisi'nde açılacak. Sergi, 25 mart tarihine kadar sürecek. 1954 dpğumlu Barut, 1982yıhnda ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nden mezunoldu. 1975-78 yılları arasında kendi atölyesinde sengrafı baskı, afiş ve grafîk tasanm işleri yapan Mükremin Barut, öğrencilik yıllarında Jale Erzen, Mükremin Mungan ve heykeltıraş Rolf Westphal'dan resim dersleri aldı. Mükremin Barut, 1981 yılındaÖğrenci Şenliği Afiş Yanşmaşı'ndaÇağdaş Gazeteciler Derneği Özel Ödülünü aldı. Tuncay'ın sergisi • Kiiltür Servisi- Turgut Tuncay'ın resim sergisi 2-13 mart tarihleri arasında Akbank Levent Sanat Galerisi'nde izlenebilecek. 1922 yılında İstanbul'da dogan Turgut Tuncay, 1947 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden mezun oldu. Resme ortaöğrenim yıllarında başlayan Tuncay, devlet hizmetindeki idari görevlerinden emekli olduktan sonra resim çalışmalanna ağırlık verdi. Bugüne dek iki kişisel sergi açan ressam, çeşitli karma sergilere de katıldı. TELEFON DEĞİSİKLİĞİ 252 38 62 252 3882 Jf^ Cumhuriyet Kitap Kulübü Geçen yıl çıkan 'arabesk opera' tartışmalannın ardından'Ali Baba ve Kırk Haramiler' yeniden başlıyor Kırk yerine on dokuz haraıni EVIN İLYASOĞLU "Ali Baba ve Kırk Haramiler" geçen yılki "arabesk opera" tartışmaları ardından Ankara'da yeniden gösterime giriyor. Besteci Selman Ada'nın baştan sona modal yapıda, hareketli bir oyuna gösterdiği özen, metin yazarı Tank Günersel'in librettosundaki inceliklerle tamamlanıyor. Konu yalnızca masalda kalmıyor. Gü- nümüze, teknolojik ilerlemelere. UFO'- lara, öte yanda "arabesk" yaşamın gör- güsüzlüğüne; Shakespeare'in tiradına kadar dallanıp budaklanıyor: "Olmak veya toz olmak; işte sorun bu!" Ve hara- mÜer Kasım'ı enseler; "Kırk katır mı kırk satır mı?" "Kırk satır diyebilirim, fakat bilmem lazım yazan kim?" Selman Ada ile bu yıl yinelenen oyun üstüne söyleştik: - Nereden çıktı geçen yıl bu oyunun "arabesk" tartışması? - Hâlâ bılmıyorum. Amagündemdekal- masına yaradı. - Arabesk müzikle ılgisini açıklar mısı- nız? - Bir göz kırpma! Görgüsüz bir kadını tanımlarken geçmişi arabesk tarzı bir ya- şantı olduğunu duyurmak istedim. Ke- manlar on saniye kadar kaydırma yapı- yor, tıpkı bir kameranın zum yapması gibi. Aslıfıda bu bir karalama idi. prog- ramdan kaldınlması ıçın birçaba ıdi. Sa- natçılar kenetlenip arabesk olmadığını ve oyunu sürdüreceklerinı belirttiler. - Neden opera? - Türk opera kurumları İtalyan hege- monyasında. Türk bestecisinin opera yazması lazım. Bu dağarcığa katkıda bu- İunmak istedim. Aslında bir taşla çok kuş vurmaktı amacım. Hem Türk dilinin zengınlığyıı kullanmak (ki librettoyu ya- zan Tank Günersel ile ortak çalışmamız- da söz ve müziğin akıcılığı birlikte doğ- du); dans. hareket ve müzik olarak da bi- zim birikimimizin bir özetini sergilemek. - "Opera" türü dediğinizde bir çelişki çıkmıyor mu ortaya? Hem halkın her ke- siminin anlayacağı bir içerikten hem de yüzyıllar boyu Batı'nın kalıbı olmuş. for- mal bir türden bir arada söz edıyorsunuz. - İçeriğindeki bizden, Anadolu'daki çok eski uygarlıklann birikimi olan, Or- tadoğu ve Yakındoğu renklerini kullan- dım. Bir dolmuş şoförü bu kaseti rahat- lıkla dinleyebilmeh. Öte yandan dünyaya ait olan bir fbrm içınde sunmakla, evren- sel kalıpların ıçıne oturtmuş oldum. So- nuçta yine opera binasında oynanacâktı. Ali Baba'nın önemli bir işlevi de opera binasına gidip sıkılmadan bir şey seyret- tırebılmek halka. Bir yerde bir Türkeri'. Ama onsekizınci yüzyıl Batı bestecisinin hayal ettiği Türk müziği, Türk tipi değil de bir Türkün, gerçek oryantal tarzda yazdığı Türkeri. Sakın beni hep bu tarz yazacağım sanmayın, bundan sonra en fazla bir tane daha opera veya bale çıkar buna benzeyen. -Buyılkisahnelemededeğişikliklerhâlâ sürüyor. Bu operayı ben Utanbul'un dö- ner sahnesine göre. AKM'nin imkânlarına göre yazmıştım. Sınematog- rafık bir tempo gözettim. Temposu, hızı, oyuncu sayısı hep İstanbul içın düşünüi- dü. Saniye ile sahnenın dönmesi hesap- landı. Şimdi Ankara'nın sahnesi küçük geliyor, tempoda aksamalar oluyor. Kırk harami indi on dokuza. - Neden İstanbul'da oynanmadı? - Yöneticilereserin alaturka mizaçh ol- duğunu, operanın basılabileceğinden korktuklannı söylediler. Oysa Ankara'- da ilk günden kapalı gişe oynayan ilk Türk operası oldu. Düşünün, ülkemizde hâlâ hiçTürk operası oy namamışveonun- cu yılını tamamlayan bir İzmirsahnemiz var! Opera evrenimizi montaj sanayiin- den kurtarmak için bütün Türk bestecıle- ri bu türde eserler yazmalıdır, bence. Ali Baba ve Kırk Haramiler, Ankara Devlet Operasf nda 26 şubat, 30 mart ve 25 nisan tarihlerinde sahnelenecek. Ope- ranın bestecisi ve orkestra şefı Selman Ada. rejisörü Murat Göksu. Librettoyu Tarık Günerse! yazmış. Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda barok ustalann yapıtlan seslendirilecek Klavsene her zaman rastlaınazsınızBu hafta Cemal Reşit Rey Salonu'nda müzik tarihinin de- rinliklerinden sesler geliyor: Moskova eski Müzik Akademi- si şef ve solistleri Tatiana Grin- denko ile barok çağdan ve kla- sik çağdan; New York Viol Top- luluğu barok çağdan örnekler verecek. Klavsencimiz Ayşe Nil Menteş, bu haftaya erken barok ve olgun barok ustalannın yapıtlarıyla katılıyor. Klavse- nin en görkemli çağından onyedinci ve onsekizinci yüzyıldan seçmiş prog- ramını. Klavsen, her zaman rastladığımız bir resital çalgısı değil. Dinleyiciyi alıp tarihin derinliklerine götürüyor. Çalan da za- man tünelinden çıkıp gelmiş bir elçi gibi. Ayşe Nil Menteş, halen İDSO'da orkest- ra içinde klavsen, çelesta ve piyano çalan üye. Klavseni gerektiren barok yapıtlar- da o da kendini ikiyüzyıl öncesinden bir elçi gibi görüyor. Bir yanda klavseni ile böylesı değişık bir çalgıyı çalmak mutlu- luğunu duyarken öte yandan yakınıyor: 'Genelde klavsene yıllarötesinden, devri- ni lamamlamış. müzelık bir saz gibi bak- malan çok yanlış. 19. yüzyılda pıyano- nun moda olmasıyla bir kenara ıtılmiş. Klavsen gelişip de piyanoya dönüşmemış ki. ayn bir yapı. Neyse ki yirmincı yüzyıl- da önemı yine ortaya çıkmış. Dört yüz- yıllık yelpazeyi kapsayan, yaşayan bir saz klavsen." Ayşe Nil Menteş, piyanodan yola çıkmış. İstanbul Devlet Konservatuvarı ve Brüksel Konservatuvarı'nda eğitım görmüş. Leyla Pınar Ue başladığı klavsen çalış- malannı Brüksel'de Robert Kohnen, New York'ta Bagger ile sürdürmüş. Ha- len orkestra içinde piyanistlik yapmasına karşm klavsen solısti olmayı yeğ tutuyor. "Bir yerde piyanodan yola çıkmak, teknik zorlukları yenmek açısından ya- rarlı. Hangi eser hangi tip saz üstüne yazılmışsa onunla çalmak önemli. Piya- noda klavsen renkleri aramak yanlış ben- ce. Bir de daha tiüz bakışla, zamana ve ül- keye göre değişen stilleri gözetmek gerek. Notayı dümdüz okuyamazsınız. O döne- min tarihinı, kendine özgü stilini bilerek notaya siz can katarsınız. Klavseni solo çalgım olarak seçmemin nedeni ruhumu okşaması... Kendi karakterimeyakın bu- luyorum." tstanbul Devlet konsenatuarı ve Bnih-, M )-,.r\atuarında eğıtim goren \\şe Nil Menteş, Leyla Pınar ile başladığı klavsen çalışmalarını Brüksel'de Robert Kohnen, New York'ta Bagger ile sürdürmüş. Bu arada Cemal Reşit Rey Salonu'n- kizinci yüzyıllarda bugünkü gibi büyük nolojik imkânlarla klavsenin sesini de daki klavsene bir mikrofon eklenmesini konser salonlan yokmuş. Malikânelerde daha genış dinleyici kitlesine hitap eder ö l kl Z d b l l l l k h l i b l i B l bi ikşöyle açıklıyor: "•Zamanında bu çalgı ufak salonların akustiği düşünülerek S küük O d i i yş veya sarayların salonlarında çalınmak üzere yeterliymiş sesi. Bugün salonlar ve h l büüdü ö li fon g ş y p getirebılirız. Bas seslere bir mikro- ekleyerek salonda herkesin duy-ğ ş y y ş g yapılmış. Sesı küçük. Onyedinci veonse- sahneler büyüdüğüne göre, gelişen tek- masını sağlıyoruz sanırım." Berlin'de AltınAyı kim vurduya gîtti ATİLL DORSAY (Berlin) - 42. Berlin Şenliği'nin ödülleri, sinema dünyasında ve festivali izleyenler arasında gerçek bir şaşkınhk yarattı. Evet, her jüri kendi ödüllerini verir. Ancak sinema sanatı- nın ölçütlerinin bunca farklı, giderek çelişkili olması doğal mı? Sonuçlann. şenliğin gerçekten önemli filmlerini dışladığı kanısındayız. Altın Ayı'yı alan Lavvrence Kasdan'ın "Grand Canyon"u. yönetmenin kendi deyişiyle "çağdaş ABD'deki umut ve umutsuzluk arasındaki gerilimi anla- tan". yakında bizde de gösterildiğinde üzerinde daha çok duracağımız bir fılm. Şenliğe katılan gösterişli, şiddet dolu Amerıkan filmlerinıneniyısi. Ama Altın A>ı'yı daha çok hak eden filmler yok muydu? İstvan Szabo. çok daha iyi film- ler yapmış bir yönetmen. "Tatlı Emma, Sevgili Böbe"sinin Gümüş Ayı almasına gerek var mıydı? Yine unutulmaz filmle- rin yönetmeni Jan Troell'un "11 Capita- no" gibi sıradan bir filmfe en iyi yönet- men ödülünü aötürmesının anlamı ne? Üstelik Başkanı Fransız (Annie Girar- dot) olan bir jürinin, Fransız sineması- nın bu >ılki parlak çıkışını tümüyle görmezden gelmesine ve bu sinemaya tek bir ödül bıle vermemesıne ne demeli? Berlin ödül açısından zengin bir şen- lik. Uluslararası veya ulusal çeşitli kuru- luşlar çeşitli ödüller dağıtıyorlar bura- da... Örneğin Katolık kiliseler birliğinin ağırlığı olan ödülleri. bu yıl. adı gibi ger- çekten de bitmeyen uzunlukta bir Rus filmi olan "Infinıtas"a gitti. İstvan Şzabo'nun filmi ve Eric Rohmer'in "Kış Öyküsü" özel bırer mansiyon aldılar. Galeri • Atölye 232 64 26B 23O 21 87 TEM SANAT GALERÎSÎ HAKKI ANLI Resim Sergisi 4-29S«baf 1992 Özdemir Altan Resim Sergisi 18 Şubat-5 Mart 1992 Y A P I K R E D I KÂZIM TAŞKENT SANAT GALERİSI Istıklâl Caddesı-Beyoğlu AKA GUNDUZ TEMUR Desen Sergisi 27 Şubat-15 Mart RAMKO SANAT MERKEZİ Alıye Sok Yuva Apt No 8/2 Teşvıkıye Tel.236 15 38 Destek Reasürans Sanat Galerisi NURTAÇ ÖZLER Yaglıboya Resım Sergisi 11 Şubat -7 Mart 92 I1J0 laooıraııçıkl» Abdl ipekçı Cad No 75 Maçka Tel 231 21 32 METE ÖZGENCİL Resim Sergisi 21 Şubat- 11 Mart'92 GALERİ • * IPBALOEM ValAonağ' Caö Akkavak Sok No 22 3 8O20O N.sanlaş; İSTANBUL Tel (1)232 40 81 Destek Reasürans Sanat Galerisi DENÎZ KARAKAYA Suluboya Resım Sergisi 11 Şubat - 7 Mart'92 CHcrı l> Bımltn IIMI&OOırBitçıklır Abl* ip*k(i CML NO- 75 Hactı Tel 231 28 32 NURCAN ÇAĞLAR Yansımalar 2 25 Şubat-12 Mart Basın Müzesi Dıvanyolu Cad N'o-84 Çemberillaş Tel 513 84 58 EIR KESIT Resim Sergisi 14-28 Şubat SON 3 6ÛN ATATÜRK KİİLTÜR MERKEZİ tu so, H 0 I H M Santl C<WK MACAI «ffOÂMKK Saıal W > biırt%! U hnıimuitt Ttl: 524 35 92 Yine ağırlığı olan Uluslararası Sinema Yazarlan Bırliğı (FIPRESCİ) ödülleri, yanşma filmleri arasından yine "Kış Öyküsü"ne, Forum bölümünde ise siz- lere sözünü ettiğimiz ik fılme. Derk Jar- man'ın "Edvvard 3" ve Aki Kauris- maki'nin "Bohem Hayatı" filmlerine verildi. Ödüller bu kadarla da kalmıyor. Al- man Sanatı Sinema-Tiyatro Birliği Ödü- lü, George Sluizer'in "Utz" fılmine ve- rildi. Berliner Morgenpost gazetesi ödülü yine "Utz"a, aynı gazetenin halk ödülü ise "Dead Again" ve "Grand Canyon" adlı Amerikan filmlerine veril- di. Bu ödül bolluğu karşısında, ben de kendi ödüllerimi vermeye karar verdim. izninizle... Bu yıl ben jüri olsaydım, Ber- lin ödüllerini şöyle verirdim: Büyük Ödül Altın Ayı: Alain Corneau'nun ba- rok müziğe adadığı inceliklerle dolu fil- mi. Csar ödüllennin de galibi olan "Dünyanın Tüm Sabahlan-Tous Les Matıns du Monde". Gümüş Ayı (jüri özel) ödülü: Davıd Cronenberg'in fan- tastik sinemayı yenileyicı filmi "Çıplak Öğleyemeği-Naked Lunch." En İyi Yö- netmen: Yıllardır kendine özgü bir in- sancıl ılişkiler sinemasını oya gibi işleyen Erıc Rohmer. En iyi kadın oyuncu: "Ruan Ling Yu" ile Hong Konglu oyuncu Maggie Cheung(Jüriyle uyuştu- ğumuz tek dal). En iyi erkek oyuncu: "Dünyanın Tüm Sabahlan" ile Jean- Pierre Marielle. Gümüş Ayı Ödülü: Stanley Kıvan'ın "Ruan Line Yu"su. Ve emin olunuz ki. bu ödüîlerin üzeri- ne. 42. Berlin jürisinden çok daha vicdan rahatlığıyla uyuyabilirdim. Koral Çalgan'dan müzik fıkraları "Bu kitabı. fıkra tadından yola çıka- rak müzik evrenini daha yaİcından ta- nıtmak amacıyla hazırladık... Böylece çok sayıda müzikçinin adını, yaşam biçimini. dünya görüşü- nü, kişisel özelliklerinı ve çok sayıda müzik terimınin özünü birer ipucu ola- rak fıkra kimliğinde sergiledik" diyor Prof. Çalgan. İngiliz karikatürcü HofTnung'un çalgılar ve orkestra şefi- nin ıfadeleri üstüne çizgileri ile do- nanmış kitap. Gerek bu çizgiler, gerekse her fıkra- da adı geçen müzisyen. müzik terimi veya çalgı için az ama öz bir açıklama dipnotu. kitabı eğlendirici olduğu ka- dar eğitici kılıyor. Fıkralann konusunda bir başka özellik deyalnız Batı sanatımn ünlüİeri değil karakterler: Bizim müzisyenleri- miz. bizim tiplerimız de kanşmış ara- ya. Örneğin Ferruh Verdi'yi İtalyan besteci G.Verdi'nin torunu sanışlan: Dört Lazın kurduğu Modern Laz Ku- artetigibi. Doğrudan müzikle ilgili fıkralar yanında. müzisyenin de sıradan insan gibi başına gelenler gülmeceye çevril- miş. Bugünlerde müzik sever bir dos- tunuza veya meraklı öğrencilere alına- cak en güzel armağan bu kitap. Müzik Ansiklopedisi Yayınlan, İl- kadım Sok. 21 5 G.O.Paşa-Ankara EVİN tLYASOĞLU Müzik dünyamızdan haberler Piyanist İdil Biret'in Naxos fırmasınca basılan Chopin plakları övgü aldı. Classic CD'nin yazarlarından Tully Potter. Şubat 1992 sayısında Biret'i dünvanın önde gelen piyanistleriyle karşılaştınyor ve Chopin konçertolan- nı en güzel yorumlayanlardan biri ol- duğunu söylüyor: "Biret'in yorumun- da özel olan nedir? Rubato'lara geniş zaman ayırması; Chopin'in güzclim melodilerinı başdöndürürcesine ama hiççizgiyi aşmadan sunabilmesi. Lirik ve spontane özelliği olan yoru- munda pıyanonun tonunu gerçekçi bir şekilde yakalamış." Ayrıca Naxos plaklarının kolay satın alınabilir fiyatı- na da dıkkati çeİciyor. ÖZÜR: Geçen hafta bu sütunlarda yer alan piyanist Hüseyin Sermet ile il- gili yazımızda. sanatçının babasının adı yanlışlıkla Emin Sermet olarak geçmiştir. Cüneyt Sermet olarak düzel- tır. özür dileriz. İDSO'yasolist yağmuru İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası bol solistli konserler sezonuna girdi. Bu hafta Avustralyalı kemancı Roswitha Randacher'i ve piyanist Cana Gür- men'i aynı konserin solistleri olarak dinledik. Bundan sonraki bir dizi kon- serde, (27-28 mart Pekineller'e kadar) iki veya daha çok solistli konserler din- leyeceğiz. Bu durumun bir nedeni çok fazla solist başvurusu olması, diğeri de orkestranın nisan ayı içinde yapacağı Amerika turnesi olabilir. Geçen hafta İDSO, şef Erol Erdinç yö- netiminde çaldı. Program biraz ters dü- zenlenmıştı. Haçaturyan Keman Konçertosu, Pro- kofierin Birinci Piyano Konçertosu ve en sonunda Haydn'ın 92. Senfonisi. Gerek müzik tarihinin silsilesi, gerekse konserden çıkan dinleyicinin kulağında kalacak alımlı ezgiler gözetilince Haydn ile başlayıp Haçaturyan ile biten bir program daha yerinde olmaz mıydı de- dik? Bir şey daha var: Böylesi uzun, çift solistli bir konserde giderek dinleyici de yorumçular da yor- gun düşüp canlılıklannı yitirmeye başlı- yorlar. Haydn Senfoni'nin gereği kadar coş- kulu, canlı çalındığı ya da solistlerden sonra salondan aynlan bazı dinleyicile- rin ardından aynı coşkuyla dinlendiği söylenemez. Oysa başlangıçtaki Haçaturyan Ke- man Konçertosu'nun solisti veorkestrası bir başka türlü yaşıyordu müziği. Roswitha Randacher, Viyana, Mos- kova ve Paris gibi önemli müzik merkez- lennde eğitim görmüş; aynca Nathan Milstein ve Henryk Szeryng gibi çağımızın ünlü kemancılanyla çalışmış. Bütün bu birikime kendine özgü du- yarlılığı ve şef Erol Erdinç ile işbirüği de eklenince, gerçekten zevkle dinlenen bir Haçaturyan Keman Konçertosu çıkü or- taya. Dunı, abartısız, kıvrak ve coşkulu. Piyanist Cana Gürmen, İstanbul ve Ankara konservatuarlannda; Salzburg Mozarteum Müzik Akademisi'nde eği- tim görmüş. Halen İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan öğretim üyelerinden. Prokofiefin yirmibir yaşında bestelediği, 1917 Devrimi'ne gebe günlerin ürünü olan Birinci Piyano Konçertosu'nu çaldı. Bestecinin ilk iki piyano konçertosu he- nüz Amerika'ya gitmeden, ülkesini terk etmeden yazılan oldukça deneysel ve pi- yanistik arayışlar içindeki yapıtlandır. Sanki Cana Gürmen'in bu konçertonun yer yer lirik, yer yer çağdaş havasıyla kendi kişiliği uyum sağlamıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle