Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ŞAYFA CUMHURİYET 15ARALIK1992SAU
12 DIZIYAZI
KaplangrubuAfgamstan'dakiHizb4Islann grubu ile yakın iliskklc...
K
ıo
aplan grubu başlangıçta İran ile
ıyi ilişkiler içınde ise de bu
ılişkiler daha sonra bozulmuş ya
da dolaylı bir nitelik almıştır. Bu
konuda Kaplan şunlan
sö>lemektedir:
"Seneler önceki tespitimizle bugünkü tespitimiz
ve yarınki tespitimiz farklı değiidir. Biz
tespitimizi orta> a koymuşuz, denvşiz ki ehl-i
sünnet imamları Şia mezhebi hakkında ıte
demişse biz de oyuz. Ne bir milim ileri ne bir milim
geri. Bizde değişme \ ok. Ve onlarla pazarlık
yapmışım ben iki maddede. Dışişleri
Bakanlığı'ndan gelen basın yayın temsilcileri ile.
Koyun dedim bandınızı. İki mesele götürün
mesullerinize. Bir; bizim ehl-i sünnet olarak
mezhebi inancımızı rahatsız edecek, rencide
edecek herhangi bir yazını/ı okumak istemeyiz,
herhangi bir sözünüzü dinlemek istemeyiz.
Mesela dediler dedim ki sahabeiere ve lialifeye dil
uzatamazsınız. L'zattığmız gün aramızdaki bağ
kopar. İkincisi: mezhebinizi mezhebimiz arasında
\ a> ma politikasını takip etmey eceksiniz diye
gönderdim ama bu iki şart da yerine gelmedi.
Doğnıdan doğrm a değil de dola\ LSI ile. Bu sefer
ne oldu benim adamımı en vakınımdaki adamı
iğfal ettiler. başladılar hakaret cttirmeye. Ehli
sünnet de kim imiş. İbn-i Abidin ne imiş, İmam-ı
Azam kim imiş. zalim sultanların baskısı altında
içtihatlar > apmışlar. bunların içtihatları ne derece
geçerlidir, biz ehli sünnet imamlarını da
kaynaklarını da > argılay acağız diyenler oldu.
Ama İran btınu söylemedi fakat seyirci kaWı."
Yakın tarihtc birgencin Şii olduğunu ve
babasının ağladığını anlatan Kaplan.
"Anlatamadık, geçende buraya gelmişti,
ayaklannı y ıkamıyor, secde yerine taş koyuyor,
ellerini sallnor. Kim vaptı bunu? İstanbul'da
gjtmiş işte konsolosluklarına. Şartımızı kabul
etmediler. Hesabını soracağız bunun onlardan
ama yine biz akidemizi. inancımızı. ehli sünnetin
bakışını. bakış açısını değiştirmeyiz
değiştireme>iz. Bu bizim mezhebi inancımızdır,
Şiay a bakışımız. Onlar soMeseler de dövseler de
sa>aş açsalar da bizim bu inancımız değişmez.
Mezhebi inancımızdır ama onların bu
davranışlarına da müsaade etme> eceğiz,
edemeyiz. Biz zahire göre hükmederiz. İçlerini
bilemeyiz. hükmetmişizdir ama bugün bazı şeykr
ortaya çıkmtştır."
Kaplancılann Mısır'daki radikal İslami gruplar
ile lişki ıçinde olması muhtemelmdir. Bazı
üyelerin eğitım içın El-Ezher Üniversıtesi'ne
göndenldiğini anlatan üyeler Mısır'daki radikal
İslami gruplar hakkında bir şey söylemediler.
Diinya görüşleri gereği bu gruplara yakın olan
Kaplan grubunun bunlarla ilişkısinin olup
olmadığı açık değiidir.
Hikmetyar ile ilişki
Açık olan bir bağlantı Afganistan'daki
Gülbeddin Hikmetyar'ın başkanlığındaki
Hizb-i İslami grubu ile yakın ilişki içinde
olduklandır. Bu ilişki o kadar yakındır ki
Kaplan grubu üyeleri Afgan kıyafeti adını
verdikleri, bu grubun giyim tarzını
benimsemişler, hem kadınlar hem de erkekler bu
tarzda giyinmeye başlamışlardır. Hikmetyar
zaman zaman Cemaleddin Hoca'yı ziyaret
elmekte ve grup Afganistan'da savaşan Hizb-i
İslami için sürckli yardım toplamaktadır
Bazı Afganlılar grup üyelerinin evlerinde
kalmaktadır; Kaplancılann Afganistan'da
Mücahitler ile birlikte savaşa gitmeleri
muhtemcldır Üvelerin evlerinde'Afgan
Mücahidleri Damşma Bürosu' tarafından
Türkçe basılan 'Vahdet', 'Mücahid Yolu'
dergileri mevcuttur.
Kaplan grubu, Lübnan'da öldürülen Hizbullah
lideri Şeyh Abbas Musevi'yi. Sedat'ı öldüren
İslamboli'yi İslam şehitleri olarak görmekte ve
Hamasgibi Filıstin'deki İslami hareketi
desteklemekte -şimdi Bosna da buna
eklenmiştir- ve haklannda yaalar
yayımlanmaktadır. Grup içinde Afganistan,
Filistin ve şimdi de Bosna için yardım
toplanmaktadır.
Grup en genel düzeyde radikal İslami
hareketlere sempati ile bakmaktadır; bu
sempatinin ne ölçüde doğrudan bir ilişkiye
dönüştüğünü bilmek ise güçtür.
Kaplan grubu merkez olarak Almanya'da
örgütlendiği için Almanya'nm bu oluşuma nasıl
KARA
plan grubu, Batı Avrupa'daki gettolarda yaşayan,
düşük statülü işlerde çalışan veya uzun süredir işsiz olan,
bulunduklan ülkelerin sosyal tabakalaşmasında en
alttakileri oluşturan Türk işçileri arasında
örgütlenmiştir.
KIMIN
SESİ?
ıplancılar çeşitli İslam temelli örgütlenmeler içinde
küçük bir grup niteliğindedir. Bu grubun Türkiye'de
güçlü bir tabanı yoktur. Fakat grubun özellikle genç
üyelerinde gözlemlenen radikallik, grubun silahlı
mücadeleye karar vermesi durumunda yankı
uyandıracak eylemlere kolaylıkla dönüşebilir nitelikte.
VAHDET
BASÖRTU YASAfilNI SIDDETLE KINIYORUZ.
MUCAHID
YOLU
Hlzt* Istom-ı Nden Gülboddın Hikmetyardokuz
eyalett* vc cevrasında gemş çapta mücahkü»rt«
cephe 9eztsı.
MOcatud Hikmetyar kumandan Farid v» yantarmda
mütahicnert* (KAPİSA) eyaiatffM gharion.
Vahdet- Hizb-i İslami'nin Avnıpa'da yayım- Mücahit Yolu - Afgan Mücahitleri Bürosu
ladığı Türkçe dergi. tarafından \ ay ımlanan Türkçe dergi.
'Kara Ses'e
Afgan desteği
AM CAGRISI
- -. jynt:
Dtiny* mü»lüm«nl»rtl
(aylant Ar«<fer S»lmli
tftahm yazcrt S«4nwı
RÜ»dl'Yİ BMurilmiz Kİ,
hskw«t
Kianw*inl*r!'
İSLAM-A İHANETtN
| SÖZKO^USU OtDUĞU KONULARDA
İSLAMİ İRAN,
KENOtNl
DİPLOMASİ KAİOELERtYLE
BAĞUGÖRMEZ!.
İslam Çağrısı-Tahran'daTürkçe olarak bası-
lan Türkiyc ve Avrupa'da yaşayanTürklere
yollanan dergi.
laplan grubu üyeleri Afgan
kıyafeti adını verdikleri Hizb-i
İslami grubun giyim tarzını
benimsemişlerdir. Hikmetyar
zaman zaman Cemaleddin
Hoca'yı ziyaret etmekte ve grup,
Afganistan'da çarpışan Hizb-i
İslami için yardım
toplamaktadır. Üyelerin
evierine, Afgan mücahidleri
damşma bürosu tarafından
Türkçe basılan 'Vahdet' ve
'Mücahid Yolu' dergileri
eirmektedir.
baktığı sorusu önem kazanmaktadır.
Genel olarak iki tezden söz açılabılır. Birinci teze
göre Almanya kendi ülkesinde yaşayan Türk
göçmenler arasındaki İslami örgütlenmelerle hiç
ilgilenmemektedir. Çünkü yönetim.
göçmenlerin bu ülkede, kendı aralanndaki
problemlerine uzaktır.
Bu tezi kabul etmek oldukça güçtür. Özellikle
radikal İslam'ın yükseldiği. Avrupa'da bu tür
akımlann bir tehdit olarak algılandığı bir
ortamda da önemli bir Müslüman nüfusu içeren
Almanyanın gelişmelere kayıtsız kalması
mümkün değiidir.
Kaplancılardan kimileri. toplantılarda video
çekimi yapanlann, bazı kişiler üzerinde özellikle
durduğunu, Körfez savaşı öncesinde ve
sonrasında Almanya'ya giriş-çıkışlannda sıkı
aramalardan geçirildiklerini. yanlanndaki tüm
kitap ve broşurlenn totokopılennınçckıldıgını
anlatmaktadır.
İkinci tez ise daha değjşiktir. Buna göre İslam
Türkiye'den gelen insanlann kültürüdür.
-Almanya'da Türk işçileri arasında mevcu! olan
İslamcı örgütlenmeler bu kültürü yansıttığı için
korunmalıdır. Bu bakışaçısında kültür. bir
kükürel sistem olarak İslam ile değil -ki böyle bir
tanımlama bile ideolojik boyutu ile tartışmalara
açıktır- İslama grup ve örgütlenmeler ile
özdeşleştirilmektedir. Böyle bir özdeşleşme
yapmak ise açık bir siyasal tercihin'kültür'
kavramı diyedayatılmasıdır.
Bu genel çerçeve içinde bakıldığında Almanya
Kaplan grubundan rahatsız değiidir.
Çünkü bu gruba üye insanlar, Alman
toplumunda karşılaştıklan açık ve önük
aynmcılık uygulamalannı kutsal kavramlarla
meşrulaştırmaktadır. Yıllardır Alman toplumu
içinde yaşadıklan çatışmalar sonucu içine
kapanan insanlar, daha da içlerine
kapanmaktadırlar. Buolumsuzgelişme.grup
üyelerinin içinde yaşadıklan Alman
toplumunda eşit statü talep etmelerini
önlemektedir.
Aynca Alman toplumunda yaşanan deneyimler
sonucu bu kişilerde biriken öfke çatışmanın
yaşandığı topluma değil de göç edilen ülkeye
Türkiye'ye yöneltilmekte ve bu düzeyde radikal
değişimler savunulmaktadır. Sorunlann
çözümü için Türkiye hedef toplum olduğu
sürece, Almanya için bu insanlar "misafir
ışçiler"dir.
Almanya'nın siyasal bir tercih ile yaptığı 'kültür'
tanımlaması bu ülkede yaşayan Türk
göçmenleri 'farklı kültür' cerçevesi kapsamında
ıçıne kapanmaya iten, bu süreçte de ikinci sınıf
ınsan olma konumunu yeniden üreten ve
Türkiye'ye yönelik olarak da belirli bir
muhafazakârpolitikayıdesteklerniteliktedir.
Sonuç
Cemaleddin Kaplan'ın başkanlığındaki "İslami
Cemiyetler ve Cemaatlar Birliği", Baü
Avrupa'da gettolarda yaşayan. düşük statülü
işlerde çalışan veya uzun süredir işsiz olan,
bulunduklan ülkenin sosyal tabakalaşmasında
en alttakileri oluşturan Türk işçileri arasında
örgütlenmiştir, Bu göçmenler yaşadıklan
toplumda sürekli açık ve gizli aynmcılık ile
karşılaşan. o toplum ile sürekli çaüşma içinde
olan kişilerdir.
Bu durum sonucu içinde yaşadıklan toplum
tarafından reddedilen ve içine kapanarak
mevcut durum ile başa çıkmaya çalışan bu
insanlara Kaplan grubu kendi dünya görûşü
çerçevesinde yoğun bir kadercilik telkin
etmektedir. Uyeierin içinde yaşadıklan
toplumda biriken öfkeyi radikal bir söylem ile
bir başka düzeye. göç edilen ülkeye. Türkiye'ye
yansıtan grup, bu düzeyde alabildiğine
radikaldir.
"İslami Cemiyetler ve Cemaatlar Birliği" çeşitli
İslam temelli örgütlenmeler içinde küçük bir
grup niteliğindedir. Bu grubun Türkiye'de güçlü
bir tabanı yoktur. Fakat grubun özellikle genç
üyelerinde gözlemlenen radikallik, grubun
silahlı mücadeleye karar vermesi durumunda
(henüz bu karar verilmemiştir) yankı
uyandıracak eylemlere kolaylıkla dönüşebilir
niteliktedir.
—BİITİ—
'KARA SES'E TEPKİLER
YARIN
Elestirilere yanıt
Z
aman gaıetesiyazarlarından
Fehmi Koruhu gazetede
yazclığı iki k öşede benim
katıbmulığım bir topluntıyı
vulecKİan izleverek ve
Cemaleddin Kaplan
grubımtı üye hısaııluriagörüyneden buyazıyı
Yiizdığımı öne sürmekteclir. Bu sııçlamayı
"SosyalDeğişme re Tarihut
Cerruhiler" ı.simli {iılışmum /(in de
lekntrlamakta vedoktora tezimle ilgili
cfc)tirikrini Saym İmmailKaranın Derguh
dergisiııde çıkan eleştirilerini kulkmarak
vapmaktcıdır. Bu eleştiriler'm karşıyanıt Dergah
dcrgİM'nin 15. sa'vısında < Mayıs 1991!
vayınılanmıştır. Sayın Korıı eğer bu konudaki
vanıııınınwruk edivorsa cıdı geçen dergiye
tnıkabilir.
Kaiılnuıtiığıın toplantıları videodan izleverek
ı tızmak gibi bir alışkanlığııv olsa idiherhulde tek
bir lopluııııvı değilde birkaç loplantıvı
anlcılırdını. Örneğın nistın uvmdu bııgrup
ınnıjındını Ishım Federe Devleıi nin ilan edidiği
tophııuı dalıu ilginç olmaz mıydı?
Benim her iki uniitırmamdu da kullundığım
tiraştırma lekniği katıluna gözlemdir.
Ara^tırnıalarıımla amacıın. bir tophansalolgu
oltırtık diııiyti}cman din düzeyinde unlamuktır. Bu
<,en,e\edebenim içinkişilerin ismideğil, olgunun
A emlijii önemlidir.
Bıı teknik ileyapdan araştımıalanla görüfülen
k /}ileıiıı gerçek isimlerini verme zonmluluğu
voktıır vegenellikle veıilmez. Sosyal hilimlerde bu
teknik kııllanılarakyapılnuş vegerçek isimlerin
vcrihncdiğipek çok arıçtırmamevcuttur. Burada
anun-- (iraştırnuıcıyı değil; uruştırmu konusu olan
k ı$ilerikorunuıktır.
Sayın Korıı 'nıın arajtırnıalarımdagerçek kişi
isimlerini vermediğim için "montaj"f
"gerçek değU"diye sııçladığı bu iki
ıiraşitrmamdagerçek kişi isimlerini vermemi
engelleyenyasalsımrlumalur vurdır. Türkiye'de
tarikutlar temelindeki diniörgütlenmeler. 1925 te
çıkurılıuı kuıuııı ile vasaklanmıştır. Bugün fiilen
bu va.sak kalknıış isedehukukiaçıdan tarikatlar
lıalcı vasadışı örgütlenmelerdir. Cemaleddin
Kctplan gruhunu mensııp üveler ise sadece bir dini
grubun üve.si değil, cıvnt zaınanda bugün
Türk nT 'de mevcut olan siyasisistemi
değistirmeyihedefleyen siyusibirgrubun
üye.sidirler. Bu durunıda, zorunlu olmadığınız
İHiklc. üyelerin gerçek isimlerini (Belki Koru 'ya
göre adres ve telejon nıımaralarmt da vermem
gerekirdi) vermenin tek anlamı olabüirki o da
ilıhırdır. Sa\ ın Korıı yubilememama. benim
diinyagörüsî'unde. ihbanılık birerdem değiidir.
Fulva Atacan
•Bu dizide yayınlanan fotoğraflar için 32. Gün ekibine teşekkür ederiz.
ÇALIŞA M A R I N SORULARI/SORUNLARI / YILMAZ ŞÎPAL
"Yurtdışında Işveren Olarak
Çahştım"
1965 vıhnda jurtdışında çalışmaya girtim. Vurtdtşın
da 1965*ten İ982'ye kadar işçi, 1982 ile 1985 yıllan
arasında işveren olarak çaJıştım.
1989 j ılında Türkiye'ye geldim ve bir yıl SSK'lı iş-
çi olarak prim ödedim. Bu arada 2 yıl askerük borç-
lanması vaptım \e primlerini ödedim.
Yurdışında işveren olarak çalıştığım 3 yıl için yurt-
dışı borçlanması yapabilir miyim? Bunun için ne gibi
belgeler gerekmektedir?
N.C.
YANIT: 15.9.1985 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan
yurtdışında bulunan Türk Vatandaşlannın Yurtdışında Ge-
çen Sürelerinin Sosyal Güvenlıkleri Bakımından Değerlen-
dirilmesi Hakkında 3201 sayılı kanunun Uygulama Yönet-
meliği'nin 2. maddesinde yönetmeliğin amaa açıklanmakta-
dır.
"Bu yönetmeliğin amacı, Türk vatandaşlannın, yurtdışın-
da geçen" ve belgelendirilen çalışma süreleri ile bu çalışma
süreleri arasında veya sonundaki işsizlik sürelerinden herbi-
rinde bir yıla kadar olan kısmının ve yurtdışında ev kadını
olarak geçen sürelerinin talepleri halinde borçlandınlarak
sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesindeki usül
vc esaslan düzenlemektir.
Bu sürelerin 18 yaşından öncesi kısmi değerlendirmede
dikkatealınmaz."
Yurtdışında işveren olarak geçen süreler de borçlanma
kapsamına alınmış mıdır ve borçlanmalarda ne gibi belgeler
istenmektedir?
Bu sorunun yanıtı ise. yönetmeliğin "Hizmetlerin belge-
lcnme esaslan" ile ilgili 8. maddesinde verilmektedir.
"Borçlanma talebinde bulunanlar, yurtdışında, yurtdışın-
da geçen ve borçlanmaya esas olacak hizmetlerine ait aşağı-
da belirtilen bclgelerden her hangi birini ibraz etmekle belge-
lendiıme mecburiyetini yerine getirmiş olurlar;
a) Çalıştığı ülkede bağlı olduğu sigorta merciinden alacağı
hizmct cetveli veya sigorta kartlannın örnekleri.
b) Çalıştığı ülkede işyerinin bağlı olduğu belediye. vergi
daircsi, iş bulma kurumlan ve diğer resmi kuruluşlarca tas-
dikli hizmet belgesi, (Sigortalının çalıştığı işyeri resmi kuru-
luş ise bclgenin aynca tasdikine gerek kalmaz.)
c) Bulunduklan ülkedekiTürk Konsolosluk veya Çalışma
\e Sosyal Güvenlik Ataşeliklerinden alacaklan gerekçeli hiz-
mct belgcleri.
d) Yurtdışında çalıştığı işyerlerinden alınan hizmet sürele-
rini gösterir bonservisleri ile birlikte pasaportlannda bulu-
nan çalışma müsaadelerinin tasdikli tercümeleri.
c) Kendi nam ve hesabına yurtdışında çalışanlar, çalıştık-
lan iş kolunun o yerin bağlı olduğu meslek kuruluşu veya
derneğinden alınacak hizmetlerini (gün. ay, yıl olarak) göste-
rir tasdikli hizmet cetvelleri."
3201 sayılı yasa yalnızca yurtdışında ve bir işverenin ya-
nında çalışanlara borçlanma hakkı tanımamıştır.
Yasa. işçi olarak çalışanlann yanı sıra kendi adına ve hesa-
bına bir işyeri açanlan da kapsamı içine almıştır.
Kısaca. yurtdışında işveren olarak çalıştığınız süreler de
borçlanma kapsamındadır.
ANKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Aslan HemşerimL
Bana çoktan beri "Aslan hemşerim!" demiyordu. Zo-
runlu karşılaşmalarda, yine el sıkıyor, hatta şap şup
öpüyordu. Hemşeriler için neler yaptığını anlatıyordu.
Dinlemediğimi, yanından bir an önce uzaklaşmaktan
başka bir düşüncemin olmadığını seziyordu sanıyorum.
Uzaklaşınca belki derinden bir "ohhh " çekiyordu da ne
bileyim?
Her dönemin adamı bir bürokrattı, ama işin kötüsü
ben de her dönemde gazeteciydim. Yazıp çiziyordum,
karşılaşmamamız olanaksızdı. Aslan hemşerimin işi çe-
tindi anlayacağınız.
Onu 196O'lı yıllardatanımıştım. Oyıllar, Milliyet'teçalı-
şıyorum. O da "mektupla öğretim" mi ne öyle biryerde.
Bir yerde karşılaşıp, tanıştık. "Mektuplaöğretim" bir ga-
zeteci olarak bana ilginç geldi. Şimdiki "açık öğretim "in
başlangıcı olabilir. Bir haber yazdım. Resim öğretmeni
miydi, neydi asıl. Sergi açtı, sergisinden de söz ettim. Bir
köylü çocuğunun sergisi filan olacak...
Aradan yıllar geçti, onu bir yerlerde genel müdür cHa-
rak gördüm. Eh, iyi. Bir hemşerimiz genel müdür olmuş,
kötü mü? Doğup büyüdüğüm ilçenin bir köyünden o da.
Gerçekten hemşeri sayılırız.
Her dönemin adamı olduğunu, iktidarlardeğişincean-
ladım. Adalet Partisi mi iktidarda. Olsun, Konyalı kim
var? Faruk Sükan var! Faruk Sükan değil o artık, "Faruk
Abi!"
Aslan hemşerimin bir huyu var; işbaşından gidenleri
arayıp, sormaz. Hatta selamı, sabahı keser!
Onu, Faruk Sükan'a sordum. Şöyle dedi:
-1978-79'da atıyorlardı, ben araya girdim. Yerinde bı-
rakmaya razı ettim bakanı. Ben ayrıldıktan sonra, bir
gün arayıp sormadı. Çeşme'de birçok usulsüzlükler mi
ne yapmış? Bilmiyorum, duydum...
Yine, 1980 öncesi 1970li yıllardı. Cumhuriyet'teçalışı-
yorum. Telefon çaldı, bu...
- Sizden bir randevu rica ediyorum!
- Ne randevusu kardeşim, burası bakanlık mı? Atla
gel, görüşelim!
Cumhuriyet'in "Ankara Havası "na benzer bir köşe-
sinde, bir haber çıkmış; hemşerimle ifgili. Artık görevini
bırakması gerektiği yazılıyor orada. Onu da benim yaz-
dırdığımı sanıyor, onun için randevu istiyor "Aslan hem-
şerim!"
- Peki, atla gel, haydi şimdi bekliyorum!
Geldi. Dediğişu:
- Bana üç ay izin verin, emekliliğimi bekliyorum.
Emekli olayım, ayrılacağım!
- Ayrılırsanız, onurunuzu kurtarırsınız hemşerim, siz
bilirsiniz? Ben hemşeri olduğumuz için söylüyorum. Ya-
zılanlar doğrudur, siz ayrılın...
Gitti, ayrılmadı! Yeni şeylerin arkasında koştu. Fahri
Korutürk cumhurbaşkanıydı. Emel Korutürk, sanatı se-
viyor, sanatçıları koruyordu. Emel Korutürk, onun bir
yakınının nikah tanığı mı ne oldu? Aslan hemşerim, yine
dörtayağının üstündeydi!
Eeee, artık 12 Eylül gelmeliydi, geldi! "Aslan hemşe-
rim" görevinin başında, askerlerin yanıbaşındaydı!
Kenan Bey'in sergileri açıldı; YaşarÇallı portrelerini ya-
pıyor, Güzel Sanatlar Müzesi'nde sergileniyordu. Ora-
larda kime yanaştı bilmiyorum, 12 Eylül döneminde
"sessiz, derinden" gitti!
Şimdi, Kenan Bey'i, ötekileri arayıp soruyor mudur?
CHP-MSP ortaklığı sırasında mıydı neydi, bir ara hac-
ca da gitti eşiyle; "hacı" olup döndüler. Eşi, dönüşte
başını örttü. Şimdilerdeörtmüyorgaliba!
DYP-SHP iktidara gelince, "aslan hemşerim'in işi çe-
tinleşmeye yüz tutuyordu az kalsın. Kültür Bakanlığı-
nda, görevinden alınması için hazırlıklar yapıldı; dosya-
lar hazırlandı. "Hoca Ali Rıza'nın tablolarının yok oldu-
ğu" haberleri, savları ileri sürüldü; gazetelerdeçıktı.
- Artık bu kez, "aslan hemşerim" gider! diye düşünü-
yordum ı-ıhh. Hayır gitmeyecekti!
Onu, "Türki" ülkelerden birineelçi mi neyapmayı, öy-
le kurtulmayı denediler. Galiba, kısa bir süre gitti de.
Dönmüş:
- Ben oradan hoşlanmadım! demiş.
Bir düşündüm, galiba Türkiye'de şimdi en uzun dö-
nem genel müdürlük yapan "aslan hemşerim" oluyor.
Daha önceleri, Cüneyt Gökçer vardı, onu anardık, "Ne
denli uzun dönem kaldı?" diye. Cüneyt Gökçer solda sı-
fır kaldı!
Iktidarlarla, bürokratların gelip gitmeleri mi gerekir?
Yoo, bana sorarsanız "Hayır" derim. Onlar, partilerin
değil, devletin memurlarıdır. Bakanlar gelir gider. Onla-
rın görevlerini sürdürebilmeleri gerekir.
"Aslan hemşerim'in son başarılı çalışması şu oldu:
Kurtuluş Savaşı'yla ilgili otuz-kırk kilo gelen bir dev
"albüm" hazırlattı. Fikri Sağlar, albüm için önsözyazdı.
Tümü yüzlerce kilo tutan bu albümü Azerbaycan'da
Türk cumhuriyetlerinin kültür bakanlarına armağan
edildiğinde görmüştüm. Ne olduğunu bilmiyordum, An-
kara'da yazarlara da gönderilince anladım. Buna da bir
şey diyemezdim ya! Aslan hemşerim, arkasına şehitleri
almıştı.
Fikri Sağlar, onu ne yapar eder görevinden alırdı, ama
işin içine Hinthorozu Erdal Bey mi girmişti bu kez? "As-
lan hemşerim'in "inönü Vakfı'yla da bir bağı mı vardı
ne?
•••
Düzeltme: Pazar günü çıkan "Ankara Notlan'nda, Y.
Kadri Karaosmanoğlu'nun emekli aylığı 3-4 milyon ola-
cakken, 3-4 bin yazılmış; yanlış benimdir, düzeltirim...
BULMACA
SOLDAN SAGA: 1
2 3
1/ Can Yücel'in bir
şiir kitabı. 2/ "O"
adüının yönelme du-
rumu... Kimi hayvan
ve bitki hücrelerinde
bulunan iğne bici-
minde billur madde.
3/ Kirliliği gösteren
iz... Deride sinirler
boyunca birtakım
ağrılı fiskelerin dö-
külmesiyle beliren
hastalık. 4/ Avru-
pa'da bir ülke... Ya-
banıl hayvan banna-
ğı. 5/ Kendini göste-
remeyen, dikkati çekmeyen... Kayak.
6/ Sarp geçit. 7/ Satrançta özel bir
hareket... Baş örtüsü olarak kullaru-
lan bir tür ipekli dokuma. 8/ İlkel
benlik... Asya'da bir ülke. 9/ Dör-
düncü zamanda kuzey bölgelerinde
yaşamış fosil fiL.. Bir şeyüı doğru ol-
duğunu belirtmek için yapdan işaret.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Atlas Okyanusu'nun kuzeyinde-
ki sıcak akıntı sistemi. 2/ Teklif...
Evin bölümü. 3/ Hamamböcegi. 4/ Kedi ya da köpck yavru-
su... Kenar süsü. 5/ Müstahkem yer... Çok hızh gidebilen bir
tür keşif gemisi. 6/ Yargı... Kaplarda su nedeniyle oluşan tortu.
7/ kinilıği belirlenemeyen uzay cisimlerine verilen ad... Halk ede-
biyatında aruz ölçüsüyle yazılan şiir türlerinden biri. 8/ Sekiz
kiloluk tahıl ölçeği... Avuç içi. 9/ Höscyin Cahit Yalçın tarafın-
dan yayımlanan gazete... Yan menuııulak beUrtea bir inieın.