15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20KASIM1992CUMA 2 OLAYLAR VE GORUŞLER OkurlarlaMELtH CEVDET ANDAY G eçen hafta burada çıkan yazırrun (Eski Bir Def- terden) ilk bölümünde, Herostratos adında bin- nın İsa'dan önce 356 yılında Efes'teki Arte- raıs tapmağın] ateşe verdığinden sö- asderek "Yargıç onu ölüme yargıladı" demiştım. Dün. adını vermeyen bır sayın okurumuz telefotüa bana şunlan söyledi. "Dünkü yazınızda 'yargıladı' sözcü- ğünü, yanlış anlamadımsa 'mahkûm etti" anlamında kullanmışsınız. Ben de ö\le anladım. Fakat dilimizde bır de 'muhakeme" sözcuğü \ar: 'muhakeme etti' sözünü bu sözcükle nasıl söyleye- ceğiz?" Düşündürdü beni okurumun dedik- len. Gerçekte o sözü yazarken de du- raksamıştım. Türk Dil Kurumu"nun Türkçe Sözlük adlı sözlüğünü açtım. şöyle diyof: "Huk. Yasalara göre mahkemece bir olay veya olgunun doguşuna etken olan sebeplerin de göz önünde bulundurularak değerlendiril- mesi sonucu verilen karar, kaza." Gene o sözlükte "'yargılama" sözcü- ğûne baktım: "Yargılama işi. muha- keme" dıyon ama "hüküm" için yazı- lan kısaca şu. "Yargj". Öyle ise "yargı- ladf sözcüğü '•hükmetti"' anlamı- nadır. Bununla yetinmedım, Aü Püsküllü- oğlu'nun öz Türkçe Sözlük'ünü açüm, yargı ıçin. "yargıcın bir davayı sonuca bağlayan karan", yargılama için de "yargılamak eylemi" diyor. Bu kaynaklara bakarsak, hüküm ile muhakeme sözcüklerini yargı köke- ninden çıkardığımız sözcüklerle açık seçik olarak belirtmek güçleşiyor. "Yargjç beni yargıladı" sözü, "yargıç beni muhakeme etti'" anlamına mı ge- lecek, yoksa "yargıç bana hüküm gjy- dirdı" anlamına mı? "Mahkûm etti" yerine "yargıdı", '"muhakeme etti" yerine "yargıladı" desek olmaz mı? Daha uğraşacağım bu konu ıle. çözebilecegjmizi sanıyo- rum. Adını vermeyen sayın okuru- muza teşekkür ederim. Sayın okurumuz Murat Bılir'in 16 eylül tarihli mektubunu. önemli bul- duğum için saklamışım Ondan sözet- mek fırsaü bugün doğdu. "Üniversiteyi bu yıl bitirmiş bir ma- kıne mühendisiyim" diye başbyor mektubuna sayın Murat Bılir, "Me- rak ettiğim el öpme davranışının kay- nağının ne olduğudur" diye sürdürü- yor dıyeceklennı."Asbnda' bu konuyu kendim araştırmak istedim Ama han- gi kitaplardan araştıracağımı bileme- dim. Bu davranışı politikacılarda sıkça görmek beni sinirlendiriyor, aynca tiksindinyor. Belkı bu konuyu fazla düşünmezdim. Ama yazın okuduğum Erich Fromm'un 'Yeni Bir İnsan, Yeni Bir Toplum' kitabı, bu dav- raruşın ruhbibmsel açıkiamasırun çok ılginç olabileceğini düşünmeme neden oldu. Yazar, savaşa yol açan bir siyasa güden siyasal bder örneğini veriyor. 'Böyle birini yükselmek ve ün kazan- mak konusunda duyduğu ıstek gü- dümlemiş olabilir. Oysa o, eylemleri- nin yalnız vatanseverliği ve sorumlu- luk duygusunca belirlendiğıne inan- maktadır' deniliyor. Bence aynı şekil- de el öptüren kişi de beğenilme arzu- lannı tatmin etmek istiyor olabilir. Ama o bu davranışım toplumsal de- ğerlere bağlayacaktır. (El öpen kişi için ne demeli?) Bence bu davranış bir saygı işaretı değildir. Bu konuda bana yardımcı olursanız çok sevinirim." Sayın Bilır'in bu konudaki düşünce- lerine katıbyorum. "El öpme" üstüne yazınımızda bir inceleme bulunduğu- nu da sanmıyorum. En aandan ben görmedim, oİcumadım. Dınsel bir içe- riğı olmalı el öpmenin. Dinsel dedimse daha çok şeyh'e ilişkin özel bir davra- nış. Zamanla geleneğe dönüşmüş. Saygıyı değil, kendini aşağılamayı gös- teriyor. Dostoyevski'nın ünlü romanı Karamazof Kardaşler adlı romanın- daki rahip Zosima Baba, ilk karşılaş- malannda Dimıtri Karamazov'un ayaklanna kapanır. Neden? Günah- kan aşağı görmemek için; "Ben sen- den de aşağıyım" anlamına. Bu an- lamı el öpmeğe uygularsak, elini öptü- renin ne denli günahkâr olduğu ortaya çıkar. Bir zamanlar, ınsanlar arasındaki saygı ilişkilerkıi inceleyen bir yabana kitap okumuştum; yazar, el sıkma. baş eğme, şapka çıkarma gibi göstergeleri bir bir ele alıyordu. Akbmda kaldığına göre, el sıkma, "Elimde bıçak yok, seni öldüreceğımden korkma" anla- mına, şapka çıkarma, "Kellem senin- dir" anlamına. baş eğmek, "Boynum kopsun" anlamına imiş. Biz de benzeri bir manükla düşünürsek, öpülüp başa konan el "ekmek parçası" anlamına gelebilir, "Seni yerden kaldınyorum". Çok ekmek yıyen, ekmeksız kalmak- tan ödü kopan insanlar olduğumuz için, ötekinı berikini ekmek gıbi gör- meğe başlamışız. Ete alışsak koyun gibi, domuza alışsak domuz gibi göre- cegiz demektir. "öp babanın elini!" sözü ise bizım "çok babalı" bir toplum olduğumuzu gösteriyor. Ne demekse! El öpme göreneğının kaldınlmasını önereceğim, ama tutmayacağından korkanm. Neden dersenız, çocuk evde babasının, okulda öğretmeninin ebni öper, büyüyüp askere gitti mi komu- tanının, daha büyüyüp bir yerlere ge- lince de başbakanın, cumhurbaş- kanının elini öper. Nasıl başederiz? Çanakkale'den mektup gönderen Alı Başsız adb okurumuz ise şöyle dı- yor: "Sayın büyüğum," Ben son günlerde cumhuriyet ile de- mokrasiyi birbinne kanşünyorum. Ne nedir. hangisı hangisidir diye kime sorsam sadra şifa bır cevap alamıyo- rum. Bana diyorlar ki 'O başka, o baş- ka' diyorlar. Sonra 'Sen demokrasi- den cayma' diyen de çıkıyor. Âma bakıyorum cumhuriyeti de övenler var. Ne dersiniz?" Sayın Ab Başsaz'a, ikisı de iyidir de- mekîe yetineceğim. Kafasını kanştır- masın. Gelen mektuplardan biri beni çok şaşııtü. Kimden olduğunu söylersem siz de şaşıracaksınızdır sanınm: Eski dostum, arkadaşım Gani Girgin'den. Hem de "Sayın yazar" diye başbyor. "Gazetemizde bir Ankara haberi okudum. Gerçekten ilginç bir haberdi. Altmış yaşlannda umarsız bir kanser hastası, ben ölürsem başkasına yar olma diyerek otuz beş yaşındaki kansını tabanca ıle vurup öldürmüş. Size neden yazıyorum bunu? Muhabi- rimiz, olayın önemini sıfıra indiren bir şey daha eklemiş haberine, tabancanm ruhsatsız olduğunu söylüyor. Demek kanser hastası labancası ile değjl, ruh- satsız Labancası ile vurup öldürmüş kansını. Demek tabanca ruhsatlı ol- saydı, olay haber değerini yıürecekti. Şimdı bu adamı hângi suçtan mahke- meye vermeb? Kansını öldürmekten mı, yoksa ruhsatsız tabanca taşımak- tan mı?" Demek bundan sonra Gani Girgin'- le mektuplaşmağa başlayacağız! PENCERE TARTTŞMA Alevilik, Anadolu'nun kültür mozaiğidir KJİ azetenizde Sayın Oral Çalışlar'ın 'Hz.Ab- Muaviye ^^^__ kavgası" yaa dızısını vayımladığınız ıçın gazetenizı ve aydınlanmızm suskunluğunu bozarak bugüne kadar tabu olan bir kqnu> u yıkma cesaretini kendinde bulan Sayın Oral Çalışlar'ı kutlanm.Umanm kı aydınlanmız bugüne kadar konuşulmayanlan yanlanyla dile getirerek bır gerçeği aydınlığa çıkanrlar. "Haksızbğa karşı boyun egmeyın. hakkınızı kaybettığinız gibi şerefınizden de olursunuz sözünü ele aldığımızda günümüzde bazı Aleviyim diyenlerin haksızlığa boyun eğdıklerinı. Alevılıği mezhepsel temele indirgedıklerinı ve Alevıbği tek milhyeıçi temele oturttuklannı göruyoruz. Bövledavrananlar, cıkarlan doğrultusunda günümüzdeVu devlet politıkasına yaranmak için ellerinden gelen her türlü çabayı harcadıklannı, ömeğin, Diyanet İşlen'nde temsil hakkı, Dıyanet İşleri'nden pay alma istekleri doğrultusunda Alevıliğı Sünni ideoloji ıçınde erittıklerini bıliyorlar mı? Devlet laik düşünceyi gerçekten gündemine alarak. Divanetın feshedilmesi ve aynlan bütçenin kaldınlmasını gerçekleştırmeb, kaülımcı gözükerek pay almak ısieyenlere göz kırpmamahdır. Dın ve vicdan özgürlüğü bazında herkes özerk kurumunu oluşturmalı. Alevıler de istiyorlarsa kendi öz güçlerine dayanarak kendi şistemleriru oluşturmah. İnanmayanlara da inanmama özgürlüğü sağlanmahdır. Dini kuruluşlara verüen trilyonlarca üra da eğitim ve sağhk sorunlanna aynlmalıdır. Bazı Alevi örgütleri ya da Alevi b'derli|ıne soyunanlar bümebdır ki Alevibk tek başına ne Türkçülük, ne Kürtcülük ne de Arapçıbktır. Alevilik Anadolu halkının kültür mozaiğidir. Alevilerkültürünü ınancına, inancıru kültürüne büründürerek bir yaşama biçimi oluşturmuşlardır. Bunun en güzel örnekleri cem törenleri. saa. deyişleri, semahlan, kadın-erkek eşitliğı. ortak paylaşımlandır. Son olarak şunu belirtmek ısterim ki. gerek buradaki. gerekse Türkiye'deki baa aydınlanmızın benimsedifa •Alevıler laikliğin güvencesidır' düşüncesi bizce yanbştır. Laıklik yalnızca Alevilerin sorunuâeğildır. Laiklik Türkiye'de yaşayan, demokrasi ve insan haklannı savunan herkesin sorunudur. HalisTosun Hamburg Gûneş Hem Mağnptan Hem Maşnktan Bir tümce: Insanhk mekanikten elektroniğe geçti.. Bir tümce daha: Uygarlık, gezegenimizdeki hammaddeleri tüketi- yor, endüstri atıklannı tüketemiyor... İki tümce de ınsanı günluk yaşamda zorluyor; önce birincisinden başlayalım. • Batı, mekanikten elektroniğe geçti. Uygarlık dev adımlarıyla yürüyor, biz yetişmek için koşsak da az geliyor; elektroniğin hareket kavramı- na verdiği ivmeye akıl ermiyor; bisiklet bir makine; ama otomobil elektronik aşamanın kazanımlarıyla donatılıyor. elektronik beyin, nam-ı diğer bilgisayar, arabalara girdi. Sıradan insanın aklı, eskiden otomobili sökemez- di; şeytan arabası' bozulduğu zaman tamirci ustala- ra başvururdu, şimdi ustaların da raconu bozuldu; bılgisayarı onaramıyorlar; oysa bilgisayarlaşma her evın içıne sızıyor; kapıyı kapatsan pencereden girt- yor; telefon defteri kişinin iç cebinde bilgısayardır, çamaşır makinesi de ev kadmının kullandığı bilgisa- yar. . Ancak makine. aygıt, elektronik beyin, bilgisayar, ne denlı gelişıp karmaşıklaşsa da, insan, aklını, sağ- duyusunu, bilincinı korumak zorundadır; 'makine yapan makineler'i de yapan insandır; sakın aklını makinelere emanet etme!.. Aklını, Batı'da teknolojik devrımı gerçekleştırenlere de emanet etme'.. Aklını koru!.. Eğer aklını senden akıllı saydığın birine emanet edersen, insanlığından sıyrılıp kendini hayvan düze- yine indirgemiş olursun ki, o zaman yaşamanın bir antamı kalmaz. • Çevre kirliliği evin içine sızıyor, ciğerlerin göze- neklerine işliyor; ama temiz hava almak için sakın pencereyi açma!.. Pişman olursun... Peki, neyapmalı? Büyük kenti bırakıp köye mi göçmeli? Hangi köye? Nereye gitsen, kirlenme peşini bırakmayacak. Çün- kü göller pisleniyor, fabrika attkları, derelerin sulan- nı kanalizasyon dışkılarından daha beter duruma getiriyor; gelişmiş sanayi ülkeleri, gözü açılmamış yoksul ülkeleri zehirli atıkların çöplüğüne dönüştür- mek istiyorlar. 'Uygar Batı'da enflasyon oranları çok düşüktür, tek haneli rakamlardır: Uçüncü Dünya'da enflasyon oranları yüksektır. Batı, enflasyon ihrac ediyor; Üçüncü Dünya'ya tüketim toplumu modelini dayatan metropoller hem pazarlarını genişletiyor ve yoğunlaştırıyor, hem doğanın kirlenmesi seferberli- ğini yaygınlaştırıyor... Akdeniz ölüyor... Tunus ya da Türkiye mi Akdeniz'i öldürüyor? Yok- sa bu cinayette Fransa ya da italya'nın mı payı daha büyük? Amerika'dan dalga dalga dünyaya yayılan tüketim UArkast 17. Sayfada SIEMENS "Gerçek özgürlük! Kişisel hareketlilik bunun sadece bir unsuru. Aynı zamanda kişisel iletişim engellerini de aşmalıyız." Kişi olarak daha özgür daha hareketli olmamız doğrultusunda, doğrudan iletişim alanında da daha esnek ve kapsamh iletişim şekillerine olan gereksinmemiz artıyor. Bu tür gelişmeler çerçevesinde Siemens'in taşınabilir radyosu teknik atılımın ötesinde bir anlam taşıyor. Yeni bir özgürlük türünün göstergesini oluşturuyor. Bu gereksinmeyi karşılamak için Siemens, kordonsuz telefonlar, şehir içi iletişim gereçleri, telepoint aygrtları, taşınabilir telefonlar ve Almanya'daki C sistemi ile Avrupa'daki GSM sistemi gibi bir dizi modern tam teçhizatlı taşınabilir radyo şebekeleri sunmaktadır. Siemens, bazı durumlarda sadece terminal araçlarını diğer durumlarda ise santral teknolojisinin tüm gereksinmelerini karşılamaktadır. Örneğin 18 Avrupa ülkesinden 9'unda GSM ile ilgili 10 şebeke operatörü, Siemens teknolojisini seçmiş bulunuyor. Siemens mevcut engellerin aşılmasına bu şekilde katkıda bulunuyor. Siemens Public Netvvorks A VVorld of Telecommunications
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle