05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20KASIM1992CUMA 12 DIZIYAZI II.Mehmet öldüğünde Avrupa'yı titreten ve iyi örgütlenmiş bir devlet bıraktı arkasında Fatih'le başlayanRönesans O s m a n I ı İmparatorluğu T a r i h i • Jfıın Lrnıı * Bm ı/ııe-Granmmnl^ Louis Bazin^ Irene BeUlueanu^ \icoara Beldiceaım • Paul Dumont • François Georçeoa* Raberı Manıran • Amlre Ray moad> Jean Paul Rou\ • Skotas Vmm^Gilles Vemslein Çeviren: ServerTANİLLİ n Mehmet siyasal yönden, Türk, Müslüman ve Batı kültürünü tutarlı A bir bütünlük içinde ^ birleştiren bir im- paratorluk kurmaya çalıştı. Askeri bakımdan. ortadan kaldırdığı hane- danlann topraklanna konmarun yaru sıra. Osmanlılann elindeki eski top- raklan geri almayı ve Anadolu ile Rumeli'yi. Karadeniz'le Ege denizini denetim altında tutarak güvenliğini sağlamayı da istedi. Siyasal gerekçeler hiçbir zaman eksık olmadı gerçi; an- cak fcüh ıştahı ve savaş zevki, kişiliği- nin kilit noktalan oldu kuşkusuz. Gırdıği savaşlardan çoğu kez zaferle çıkan. acımasız. sır vermeyen, etkile- yici görünüşüyle. II. Mehmet. bir ef- sane insanı olur çok geçmeden. ulaşmak için, arkasını sağlama bağla- mak zorundaydı şimdilik. 10 Eylül 1452'de Venedik'le banşı yeniledi. Ra- guza da. yıllık ödediği verginin mikta- nnı kendiliğinden artürarak, Osman- lılann teveccühünü kazandı. II. Mehmet, eski bir düşe kendini verebi- lecekti artık. Konstantinopolis'in fethiydi bu! Fethin sonuçları İstanbuTun fethi, Babıâli ile devlet- lerin ilişkilerinin yeniden ele abnması- nı gerektirdi. llk konu, tavn belirsiz olmuş olan Galata Ceneviz kolonisi oldu. Yöneticisi, akıl edip kentin anahtarlanru sultana sundu ve kent Cenevizlilerin egemenliğinden Ba- bıâli'nin egemenliğine geçti böylece. Mehmet, surlann yıkılmasını ve silah- larla toplann geri verilmesini istedi. Ancak halka mallannı ve kiliselerini bıraktı ve ticaret özgürlüğü tanıdı on- lara. Cenevizlilere gelınce, eski koloni- lerine serbestçe girip çıkabileceklerdi. Son olarak. Türkler yerleşmeyecekler- di kentte. Güçlü Venedik, savaş esirle- rinin kurtanlmasında ve bir anlaşma- ya vanlmasında fazla zorluk çekmedi. Büyük bir bölümü 1451 tarihli anlaş- mayı tekrarlayan 18 Nisan 1454 tarihli banş ve dostluk andlaşmasıyla, Vene- dik. yûzde 2 bir vergi karşılığında, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki uyruk- lannın gemi ve mallanrun korunması- nı. limanlara serbestçe giriş-çıkışı ve ticaret hakkını sağlamışn; Osmanlı ta- cirleri de. Ve'nedik limanlan için bir karşdıklılık elde etmişlerdi; Venedik. İstanbul'da bir temsilci (balyos) bu- lundurabilecekti. Son olarak, Vene- dik'in Naxos üzerindeki metbuluğu sürüyordu. Anlaşma, iktisadî bakım- dan yarar sağlayıcı idi. İkinci derece- deki güçler, Ankona, Floransa. Ragu- za da, birkaç yıl sonra Babıâli ile anlaştılar. Yalnız Rodos Şövalyeleri, sultana vergi ödemeyi inatla reddetti- ler. Ancak, Mora'nın iki despotu. Domenico Gattilusio (Lesbos ve Ta- şbs senyörü) ile Palamede Gattilusio (Enos senyörü), Trabzon ımparato- nı, Sırp despotu, sonunda yılbk öden- tüerinin arttınlmasını kabul ettiler. De'eğişikbkler, Latinlerin elindeki koloniler için daha erken başladı. Ar- tık önemli bir donanmaya sahip olan sultan, yararlandı bundan. 1454 yazı boyunca, gemilerini Karadeniz'e sok- tu. Osmanhlar, Sıvastopol'u aldılar böylece; arkasından, Kefe'deki Cene- viz kolonisi ile Kınm halkını, vergi ödemeye zorladılâr. Donanma Ege Denizi'nde de hizmet gördü; Rodos Şövalyeleri'nin davranışına bakıp. II. Mehmet, Aydın kıyılanndan başlaya- rak, onlann Kos ve Rodos'taki top- raklanna karşı talan başlatü (1455 yazı). Bununla beraber, Hamza Paşa komutasında bir filo gönderiyordu: Hamza Paşa, geçerken Domenico Lehmet 18Şubat 1451'detahta çıktığında. pek ihüyatlı bir poliüka güttü. İçerde, siyasal çalkantılar yarat- maktan kaçınarak, Candarlı Halil'i, aralan iyi olmasa da, veziriazam mev- kiinde tuttu. Kendini dayatır görünen diplomatik yatıştırma politikasını sür- dürebilecek kişi de o idi hiç kuşkusuz. Yeniçerilere gelince, II. Mehmet, bir- kaç ay sonra, "'cülus bahşişi" vermeyi kabul eden ılk sultan oldu; bunu. bir ayaklanma sırasmda istemişlerdi de ondan. Ne var ki, çoğu yeniçeri ileri geleninin verlerinden alınmalannı ve birlik lerde degişikliğe gitmeyi de bera- berinde getirdi bu önlem. 31 Ekım 1448'de ölen VIII. İo- annes'in yerine geçen XI. Konstanli- nos. yalnız o. genç sultana karşı ttal- yanlann yardtmını elde etmeye çalıştı belki. Ancak ne Rumlar ne de Latin- ler, bir olağanüstülük duygusunu taşır görünüyorlardı. Avrupalılann çoğu, iç sorunlarla uğraşır haldeydiler. Ve- nedik ise isteklerinden biraz vazgeçmiş görünen II. Mehmet'e, bir elçi yolladı; II. Murat'la vanlan veonun ölümüyle geçerliğini yitiren çeşitli anlaşmalar yenilendi. Ege adalannın. Eflâk'ın, Sakız. Lesbos ve Rodos"un, Galata Cenevizlilerinin elçilerine güler yüz gösterildi. Sırp despotu Georgi Bran- koviç'e. daha önce elinden alınan kimi topraklar 1451'degeri verilirken; 1452 Nisanında Macaristan'la yaptığı ve 20 Eylülde onaylanan üç yıllık ateşkes anlaşmasındaki haklanna güvence bi- le verildi. Macaristan'ın Sırbistan'daki nüfuzunu tanıma idi bu. Sultan, Bi- zanslılara karşı girişiminde başanya II.Mehmet tstanbul'a 30 Mayıs 1453'te Topkapı crvanndaki surtardan girdi ve Ayasofya'y a giderek dua etti. Constantinopolis^in son günleri M ehmet. veziria- zam Candarb Halil Paşa'nın ağırbaşh muhale- fetine karşın, ku- şatma hakkında inceden inceye bir hazırhğa başladı. Önce, Şehzade Orhan'a sözde ayn- lan gelirlere el koyarken, pararun değerini düşürme yolundaki önlem- ler de. kendi gelirlerini arttınyordu. Askeri bakımdan. en gözabcı eylem. Boğazın en çok daraldığı (660 metre) bir yerde, Asya yakasında I. Baye- zit'in yaptırdığı Anadolu Hisan'nın karşısında Rumeli Hisan'nın kuru- luşu oldu. 15 Nisanla 31 Ağustos 1452 arasında yapılan hisara, Boğazı kilitleyebilecek toplar kondu. Sul- tan. işyerini 28 Ağustosta terkede- rek, üç gün boyunca Konstantino- polis surlannı gözden geçirdi. Edirneye dönüşte. özellikle top so- rununu inceledi. Bir Macar usta tu- tulmuştu ve onun yönetimi altında. sultanın dökümhaneleri işitilmemiş boyutlarda toplar döktü ki, büyük bir rol oynayacaktır bunlar. II. Meh- met, son olarak. hayli büyük bir do- nanma oluşturup. geleneksel olarak Osmanlı donanmasının başında bu- lunan, Gelibolu sancakbeyinin emri- ne verdi. K, istemek üzere. 1452de bir elçi yolla- mıştı. Ne var ki Venedik'le Cenevizli- ler. Osmanlı tmparatorluğû'yla iyi ticaret ilişkileri içindeydiler. Böylece Cenevizbler. uyruklanna istedikleri gibi hareket edebilme özgürlüğünü tanıdılar ve kolonilerine de (Pera. Sa- kız...) Türklerle anlaşma emrini ver- diler. Konstantinopolis'e azık-gereç sağlamaya hazır olan Venedik. bir askeri yardım konusunda ihtiyatı sürdürüyordu. Napoli kralına gelin- ce. Ege Denizi'ne bir donanma gön- derdi gerçi; ancak, birkaç ay sonra geri çağırdı. Papa içinse her şeyin ba- şında. Floransa'da kararlaştınlan Kiliselerin Birliği'nin somut olarak uygulanışı, bir başka deyişle Roma'- ya boyun eğme geliyordu. 26 Ekim 1452'de Konstantinopolis'e 200 ok- çuyla gelen Papalık temsilcisi Kievli Isidorios, 12 Aralıkta, basileusun ve saray erkânmın huzurunda Birlik'i kutlayan bir hizmeti kabul ettirdi. Bu resmi tanıyışa sert bir karşı koyuş görülmedi; ancak tanıyış da, duygu- dan yoksun bir davraruş olmuştu. Ne var ki. çok geçti vakit. Kuşatma başladığında yola çıkanlan insan ve azık-gereç yüklü bir Venedik donan- ması, yerine hiç ulaşmadı. Öte yan- dan, martın sonlannda. Papalık hesabına silah ve cephane yüklü üç Ceneviz gemisi yola koyuldu. sayımı ile görrvlendirilen tarihçi Sphrantzes, 4983 Rum ve 2000 ya- bana saymıştır. Çok daha fazla olan kuşatanlar ise karşılaştınlamayacak ölçüde bir topçu gücüne sahiptiler. B .ış sonunda. sultanın -aralann- da bir Sırp birliğinin de bulunduğu- Avrupa ve Asya yakası birlikleri, kent çevresinde biraraya geldiler. Kuşatma toplan vearaçlannın arka- sından. 2 Nisan 1453'te II. Mehmet geldi. XI..• Konstantinos. Osmanlı- lann bu apaçık niyetlerine karşı ko- yamamıştı. Rumeli Hisan'nın yapıl- ması sırasındaki protestolan, kılını kıpırdatmamıştı kimsenin. İtalyan- lara bilgi vermek ve onlardan yardım 'ununla beraber. limanda bu- lunan yabana gemilerin yolcu ve tayfalan, savunmaya katıldılar. Ce- nevizli ve Katalan gönüllüler de oldu ve Haliç'te savaşmak üzere. 26 gemi donatıldı (5'i Venedikli, 5'i Cenevizli. 3"ü Giritli. l'i Ankonalı, l'i Katalan. l'i Provansh). 29 Ocak 1453'te, Ce- nevizli Giustiniani. 700 adiüTiıyla gcl- di. Uzmanı olduğu için surlann sa- vunulması ona bırakıldı. Toplam olarak, savunucular fazla değildı: Martın sonlannda, keşişler içinde ol- mak üzere, eli silah tutan erkeklerin •u kez, ünlü surlar. hiç de yeter- li bir savunma sağlayamayacaklar- dır. Deniz yönündeki surlar sağlam- dı ve Haliç'in girişini bir zincir koruyordu. Öyle olunca da, askerler kara yönündeki surlarda kullanıldı- lar ve yine bu nedenle II. Mehmet, güçlerini ve toplannı, onlara doğru, özellikle bugünkü Topkapı çevresin- de yığmıştı. Boğaz'ın Avrupa yaka- sında, bugünkü Beşiktaş'ta üslenen deniz güçlerine gelince, abluka ile gö- revlendirilmişti ve bu amaçla, Mar- mara'da devriye geziyordu. T M. ppçu birlikleri, tekrarlanan saldınlann güvenliğini sağlarken, Türk toplan da. her gün surlarda bü- yük hasara yol açıyorlar ve kuşatı- lanlar. uzun sürede onarabib'yorlardı yıkınulan. Osmanhlar, toplann açtı- ğı gediklerden yararlanabilmek ama- ayla, 18 Nisan, 7 Mayıs ve 12 Mayıs- ta olmak üzere, üç büyük saldında bulundular ise de. kuşatılanlarca püskürtüldüler. Kuşatma aletleri ve açılan lağımlar da etkib olmadı; do- nanma ise fazla parlak değildi: Ha- liç'in girişini zorlamayı başarmak şöyle dursun. Papanın kiraladığı üç Ceneviz gemisi ile tahıl yüklü bir im- paratorluk gemisinin yolunu kesmek istediğinde pek aa bir başansızlığa uğradı. 20 Nisanda rüzgâr esmediği için yerinde çakılı kalan kafıle. saldı- nya öylesine güzel direndi ki, sonun- da başanp limana girdiğinde. Os- manlı donanması, II. Mehmet'in korkunç öfkeli bakışlan önünde ağır kayıplara uğramıştı. mayınca, II. Mehmet takük değiştir- di. 22 Nisanda, donanmasının bir bölümünü, Boğaziçi'nden Haliç'e, karadan geçirtti. Hahç'i çevreleyen surlann savunulması daha güçleşi- yordu ve, limanda demirlemiş gemi- ler tehlikeye daha açıktılar. Ceneviz- lilerle Venedikliler. buna çare diye, 28 Nisan gecesi. Türk donanmasını yakmaya kalktılar. Korkunç bir ba- şansızlıkla sonuçlandı bu; kıyılara yerleştirilmiş toplar, Hıristiyan saldı- nsının hakkından geldi. Sultanın Haliç'e gjrerek sağladığı yararlar bel- li olmuştu böylece. Halıç'in girişindeki zınciri kıra- Layısın sonlannda, kıtlıktan ve sürekli savaşlann yorgunluğun- dan bitkin durumdaydı kuşatılanlar. Ancak. yedi haftadır süren sonuçsuz kuşatmadan sonra, Osmanlı cephe- sinde de bölünmeler vardı. Halil Pa- şa. kuşatmanın kaldınlmasında di- retmişe benzer; Batı'dan büyük çapta bir karşılık verilmesinden kor- kuyordu. Sonuçta, Zağanos Paşa'- nın temsil ettiği savaş yanblan üstün geldiler ve XI. Konstantinos, kendi- sine şeriata uygun olarak yapılan önerileri reddedince, 28 Mayıs 1453 gecesi bir son saldınnın yapılmasına karar verildi. Donanmanın harekât- ta bulunduğu Marmara yakası da içinde olmak üzere. her yandan sal- dınldı kente. Gerçekte, özellikle şa- şırtma harekâtı idi sözkonusu olan. Asıl savaş ise Lycus vadisinde oldu. Birbiri arkasma üç saldın yapıldı. Komutan Giustiniani ağır yarala- nınca savaşı terketti; arkasından Cenevizli bırliklerin çözülüşünü de getirdi bu. Kuşatıcıva karşı tek başı- na kalan Rumlarla Venedikliler de çok geçmedi aşıldılar. İmparator. göğüs göğüse savaşta öldü. Osmanlı zaferi kesindi şimdi. Deniz güçleri de karaya çıkmış, şurada burada kimi direnişlere karşın, kent Türklerce iş- galedilmişti. Gattilusio'nun adası Lesbos'tan haraç aldı, Sakız'ı, sonra da Rodos'u yakıp yıktı. Kentin kendisiuin alınamaz ol- duğunu gören Paşa, arkasından Kos'a yüklendi. Dönüşte, Osmanb denizcile- ri ile Sakız halkı arasında bir çatışma çıktı ve amıral gemisi batınldı. Adada- kilere pahahya mal oldu bu ve Hamza Paşa'nın yerine getirilen Yunus, aynı 1455 yâzının sonlannda yola cıkıp, 1 Kasım 1455'de, gönenci şap ticaretine dayanan bir Ceneviz kolonisini, Yeni Foça'yı ele geçirdi. Bu yeni kazanıma. II. Mehmet, çabucak Eski Foça'yı da ekledi. Öte yandan, tehdite başvurup, Lesbos dukası Cenevizli Domenico Gattilusio'dan. Taşos adasının kendi- sine bırakıfmasını sağladı (1455 son- bahan). Son olarak, 1456 kışı ile ilkba- han başlannda, Gattilusio ailesinin bir başka dalındaki iç mücadelelerden yararlanıp Meriç'in agzındaki Enos adası ile lmroz ve Samostras'ı, çok geçmeden de Lemnos'u, imparatoriu- ğa kattı. Böylece, Konstantinopolis'in düşüşünün ilk sonuçlanndan biri. Ka- radeniz ve Ege Denizi'nde bulunan Ceneviz varlığındaki hızb çözülüş ol- du. n.L» Mehmet, Candaroğullan Beyliği'ni saf dışı etmekle başladı işe. Beylik, gerçi vasallik yükümlülükleri- ne uyuyordu; ancak, bağımsızbğı da çağdışı idi ve fırsatı yakaladığında teh- ükeli olabilirdi. Sinop üzerine yürüdü; kent teslim oldu ve beyinin zaran gide- rildi. Babıâb. önce Candaroğlu Kızıl Ahmet Bey'e bırakılması düşünülen Kastamonu'yu da kattı imparatorlu- ğa. Osmanb ordusu, Uzun Hasan'la karşılaşmak için, Doğuya doğru yeni- den yola koyuldu; ancak, Trabzon'a karşı girişiminde II. Mehmet'i serbest bırakan bir anlaşma yapıldı. Bununla beraber, İstanbul'da oluşturulan do- nanma kentin önüne gelmiş kuşatmış- tı onu; dış mahallelerle kıyıyı yerle bir ederken top aüşına başlamıştı. Os- manb kara ordusu geldiginde, kuşat- ma bir aydan beri sürüyordu. Kentin yöneticisi David, Uzun Hasan'ın yar- dımına aruk bel bağlanamayacağını görünce, veziriazam Mahmut Paşa'- nın hısımı olan saray görevlilerinden Georgios Amirutzes'in araabğıyla gö- rüşmelere girişmeyi yeğledi. Kendisine yakışır bir yaşam koşulu sağlanması karşıbğında, 15 Ağustos 1461'de Os- manblara teslim etti kenti. Sultan, fet- hin arkasından çeki düzen getirdi kente: Bir bölüm halkı İstanbul'a sür- gün ederken. yığınla insanı da kendisi- nin va da vezirlerinin hizmetine aldı. MeLehmet, 26 Ekim 1461'de baş- kente döndüğünde, Karadeniz'in Anadolu kıyılannın tümüne sahipti hemen hemen. Timur'un dirilttiği • küçük beyliklerden kurtuhnuştu ve Küçük Asya'da sadece iki düşmanı vardı artık: Karamanoğlu İbrahim Bey'le, Akkoyunlu hükümdan Uzun Hasan! Fatih'in son vıUan tki büyük hasmını yenen II. Meh- met, saltanatı sırasındaki fetihleri ta- mamlamaya çalıştı. Doğu'da, Amas- ya valisi oğlu Şehzade Bayezit'i, 1479 yıiında, Torul'la Doğu Gürcistan'da bir toprak şeridini ımparatorluğa kat- makla görevlendirdi; Torul, şimdi öbnüş bulunan Uzun Hasan'ın koru- duğu Trabzon'un güney-batısında 90 kilometre uzakbkta küçük bir Rum prensliği idi. Batıda, arük Avlonya (Valona<Vlöre) sancakbeyi olan Ge- dik Ahmet Paşa, özelbkle Sainte- Maure, Kefalonya ve Zanta adalannı içine alan Arta despotluğunu, deniz yönünden kolayca fethetti. Yunanis- tan'da ve Arnavutluk'ta, artık sadece birkaç Venedik toprağı vardı Osmanb egemenbğınin dışında kalan. Battıda Gedik Ahmet Paşa, 1480 yaanda, İtalya'yı titreten bir başan kazandı. Paşa'nın elinde, Avlonya'da (Vlöre) Adriyatik'i geçmeye hazır bir donanma vardı. İtalya'nın bölünmüş- lüğü ve Venedik'in yansızbğı, yanma- dada başka fetihler için bir köprü başı- nın ele geçirilmesini kolaylaştırdı sonunda. Osmanlı donanması. 28 Temmuz 1480 günü. bir güçlükle kar- şılaşmadan, Otranto yakınlannda ka- raya asker çıkardı. Topçu gücünden yoksun kent. 11 Ağustosta düştü. Halk kıbçtan geçirildi ve Brindisi'ye. Lecce ile Tarento'ya kadar baskın ve talan düzenlendi. Ne var ki Napolib- ler, kendilerine geldiler ve birlikleri. eylülde Otranto'nun yakınlanna var- dı. Gedik Ahmet Paşa'nın arkaya bı- raktığı güçlü bir garnizon kente ka- panmışü; Paşa'nın kendisi ise birlikle- rinin büyük bir bölümüyle Avlonya'- ya geçmiş, boğazı yeniden aşmak için fırsat bekbyordu. Bunlar olurken. Pa- pa IV. Sixtus bir Haçb seferi örgütlü- yor ve bu amaçla bir donanma yapıb- yordu. Ancak, Napoli Kralı Fer- rar4e'nin, 10 Eylül 1481'de,Otranto- yu yeniden alışını açıklayan ise bu hazırlıklardan çok, II. Mehmet'in ölü- mü ve imparatorlukta onu izleyen ka- nşıkbklar ve tasannın şimdibk terke- dilışidir. 'ununla beraber, sultan, İtalya"- nın fethinin yolunda gittiğini sanmış olsa gerektır: oysa, hiçbir zaman ger- çekleşmedi bu. Ordusuyla 25 Nisan 1481'de herhalde Anadolu'ya doğru hareket etli. Bu seferin amaa bilinmı- yor. Ne var kı. 4 Mayıs 1481 günüyol- dayken öldü. SÜRECEK ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKİMOCLU Bir Oyun ve Nedenler... Dilek Türker'i Nezihe Meriç'in Sevgican oyunundata- nıdım ilk kez, Atatürk Kültür Merkezi'nde. Aradan kaç yıl geçti, Ankara SanatTiyatrosu'nda saçları saman sarıst, kirpikleri mavi bir kadın çıktı karşıma. Başkentte soğuk bir geceden Moskova'da soğuk bir geceye yöneldim ha- yalimde. Sonra şaşırdım birden. Oyun ve gerçek birbiri- ne karıştı. Ekber Babayev'in evinde Vera Hikmet ile karşılaşmarnızı anımsadım. Soframızda Babayev'in an- nesinin turşuları, votkalar, başladık konuşmaya. Saatler sabaha yaklaştı, arabaya bindik Kızıl Meydan'da dolaş- tık, Nâzım dan anılar anlattı Babayev. Moskova'da son günüm, Vera Hikmet'in de üniversitede dersi var, ama söyleşimiz sona ermedi. Vera kitabını okumak istiyor bana. Buluşmamız kaçınılmaz. önce Kızlar Manastırı'- na gittik, mezannın başında çiçeklerle selamladık Nâ- zım'ı. Eve dönünce kocaman birdosya açtı Vera. Başla- dı okumaya. Yazarlar Birliği inceliyor, baskısını onaya geciktiriyor galiba. Babayev, "Şen olasın Nâzım" diye çevirdi son sözleri. Ataol Behramoğlu, "Mutlu ol Nâzım" diyor. Oyun boyunca düşündüm mutlu oldu mu acaba? Sevdiği kadının Türkiye'ye de gelmesini istiyor, istan- bul'u da görmesini. Isteği gerçek oldu, Vera İstanbul'a geldi, Ankara'ya geldi. Nâzım'ın çok sevıldiğini gördü, oyunlarıseyretti. Ama Nâzım hâlâ bircevizağacı Gülha- ne Parkı'nda! Şiirleri okul kitaplarına girmedi hâlâ! Me- zarı hâlâ orada. Kızlar Manastırı'nda. Ataol Behramoğlu'nu kutlarım. Ne güzel çeviri, ne gü- zel kurgu. Vera'nın anılarıyla güzel bir portre çiziyor. Sevdalı bir erkek, kocaman yüreği, Rocaman kollarıyta tüm insanları seven, kucaklayan bir ozanın saçları sa- man sarısı, kirpikleri mavi bir genç kadına tutkusu, cos- kusu, sevme gücü. Ne güzel sevmiş, diye gülümsüyor ınsan, çiçekler açıyor yüreğinde! Dilek Türker çoğu kez Nâzım, arada bir Vera olarak sürdürüyor oyunu. Saçları saman sarısı, kirpikleri mavi! Kuşlar gibi cıvıldarken, Ivan İvanoviç'ten, tiyatrolarda Stat'ın'i öven oyunlara tepkisinden söz ediyor birden. Moskova'nın gökdelenle- rine de büyük tepki duyduğunu Babayev anlattı. Gezer- ken çok çırkin bulduğunu söylüyor, Stalin'in çok beğen- diğinden söz edince, Stalin adında bir mimar tanımıyo- rum', diyor. Sahnedeki odayı tanıyorum. Duvardaki tabloları da. Biri Avni Arbaş, öteki Abidin Dino. Gözlerim bir de heykel arıyor. Sonra Vera'nın kahkahaları çınlıyor kulağımda, Moskova'daki evde. Nâzım ile Neruda'yı an- latıyor. Neruda doğum gününü kutlamaya geliyor Mos- kova'ya. Genç bir sanatçıdan bir heykel almış ozanımız. Neruda başına geçiriyor, iki dost kahkahalarla bir oyun tutturuyorlar. Vera anlatırken aynı sahneleri canlandırı- yor, ben de gülüyorum kahkahalarla. Neruda oyunda da var. 'Neden öldün Nâzım' diyor. Tarifsiz kederler içinde seslenıyor dostuna. Büyük oza- nımızın hasta kalbi durdu. Neruda da yaşamını yitirdi, ama öldüler mi acaba? Sanatçılar ölür mü? Ozanlar bin- lerce yıl öncesinden seslenmiyor mu hâlâ? Soluklarını hissetmiyor muyuz yüreğimizde? iştq soğuk bir başkent gecesi de Nâztm'la ısınıyor. Benim kuşağım şiirlerini gizlice okudukları yıllaTın anı- larıyla izliyor oyunu, genç kuşaklar nedenlere takılarak. Neden bir nehir, bir göl, bir deniz değil, kuzeyin buzları 'var ozanla ülkesi arasında, neden çıplak bir yaz gecesi gibi yakıcı hasret, neden bir ceviz ağacı Gülhane Parkı'- nda, neden şiirleri yokokul kitaplarında... Yanıtı siyasal tarihimizin sayfalarında. Okumak, öğ- renmek, yorumlamak gerekir. Nâzım'ın öyküsü öyküler- den biri yalnız! Öldükten sonra ödüllenen ozanlar da var, ağır suçlarla yargılanarak ölümünden sonra akla- nan kişiler de... Çağdaş topium tarihe bırakmıyor bunla- rı. Düşünce ve inanç özgürlüğünü yaşayan bir toplumda kitaplar yakılmıyor, şiirden korkmuyor insanlar, yazar- lar yargılanmıyor. Yıllar sonra yanlışlar düzeliyor, ama neleryitirerek... DilerTürker'iteşekkürle, içtenliklekutluyorum. Ayna- da Nâzım'ın bilinmeyen çizgilerini de gösteriyor. Büyük ozanımıza güzel bir selam. • • • Tiyatrodan çıkarken arkamda bir konuşma, Nâzım Hikmet gibi güçlü bir ozanın genç bir kadına böylesine sevdalanması ilginç değil mi? Soru da ilginç bence. Dev gibi bir ozanın sevdalanma- sını anlamıyor arkadaş. Sevdalanmanın güzelliğini bil- miyor belki de. Keşke bilse! Sevdalanmak güzel bir olay. Şiire şiir, renge renk, insana güç, boyut katar. Dev gibi bir ozan da dev boyutlarla sever kuşkusuz. Enfark- tüse aldırmaz, ağır çiçek saksısıyla tırmanır merdivenle- ri, yabancı ellere bırakmaz çiçekleri, eliyle sunmak is- ter. Yirmi üç yaşındayken otuz beş yaşını kutlar arma- ğanlarla. Kızıl Meydan'a gider bir akşam saati, kolunda Vera Stockholm'den getirdiği kırmızı pabuclarla yürür yanında. Mutlu gülümser çevresine. Bir de İstanbul'da, Ankara'da yürüyebilseydi • • • Oyun sona ererken Hiroşimalı çocukların seslenişi duyuluyor. Derken bir genç kız çıkıyor sahneye. elinde çiçekler. Vera'ya uzatıyor. Vera kocasına dönüyor. Ki- taplığın üzerinde duran kocaman bir çerçeveden bakı- yor Nâzım. Vera çiçekleri resmin önüne bırakıyor. Re- sim renkli değil, ama renkleniyor giderek, çerçeve kırı- lacak, büyük ozanımız bizi • kucaklayacak nerdeyse. Gözleri parlıyor mavi mavi, sıcacık gülümsüyor. Rahat bir uykudan uyanmış, mutlu olmuş gibi... BULMACA SOLDAN SACA: 1 2 3 4 5 1/ Elverişsiz durum, engel. 2/ Tehlike işa- reti... Sipersiz şapka. 3/ Uzun, sarı ve yu- muşak saç. 4/ Rad- yumun simgesi... Olumsuzluk belirten bir önek... ilişkin, değgin. 5/ Bir işi ye- rine getirme... Uzak- doğu'da yetişen bazı ağaçlardan elde edi- lerek eşyaları süsle- meye yarayan bir tür zamk. 6/ Üstünde hamur açılan ya da yemek yenilen tahta. 7/ Borsada ke- sin vadeli değerlerin kuru ile primli değerlerin kuru arasındaki fark... Is- tek ve tutkularda ölçülü davranma erdemi. 8/ Yurdumuzda turistik bir göl... Bir soru eki. 9/ Yelkenli bir ya- nş teknesi... Üstü kapalı pazar yeri. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Divan edebiyatında şarabın ver- diği coşkunluğu dile getiren şiirlere verilen ad. 2/ Hile... Yürek carpıntı- sı. 3/ " sesleri sönüyor perde perde/Atlılar kayboluyor guneşin battığı yerde" (Nâzım Hikmet)... Sinirli. 4/ Yaradaki irini boşaltmaya yarayan ince boru... Havaya fırlatılan bir pla- kanın vurulması ilkesine dayalı atıcıhk dab. 5/ Afrika'da yaşa- yan ve çok hızlı koşabilen bir antilop... Hangi şey. 6/ Bir ölü- mün uyandırdığı acıyı dile getiren şiir. 7/ Köyün ya da mahal- lenin ihtiyar heyetinde olan kimse. 8/ Onama belirten bir söz- cük... Halat ucu. 9/ Kedi ya da köpeğin ön ayağı... Ince ve uzun metal cubuk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle