Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20KASIM1992CUMA
12 DIZIYAZI
II.Mehmet öldüğünde Avrupa'yı titreten ve iyi örgütlenmiş bir devlet bıraktı arkasında
Fatih'le başlayanRönesans
O s m a n I ı
İmparatorluğu
T a r i h i
• Jfıın Lrnıı * Bm ı/ııe-Granmmnl^ Louis
Bazin^ Irene BeUlueanu^ \icoara
Beldiceaım • Paul Dumont • François
Georçeoa* Raberı Manıran • Amlre
Ray moad> Jean Paul Rou\ • Skotas
Vmm^Gilles Vemslein
Çeviren:
ServerTANİLLİ
n Mehmet siyasal
yönden, Türk,
Müslüman ve Batı
kültürünü tutarlı
A bir bütünlük içinde
^ birleştiren bir im-
paratorluk kurmaya çalıştı. Askeri
bakımdan. ortadan kaldırdığı hane-
danlann topraklanna konmarun yaru
sıra. Osmanlılann elindeki eski top-
raklan geri almayı ve Anadolu ile
Rumeli'yi. Karadeniz'le Ege denizini
denetim altında tutarak güvenliğini
sağlamayı da istedi. Siyasal gerekçeler
hiçbir zaman eksık olmadı gerçi; an-
cak fcüh ıştahı ve savaş zevki, kişiliği-
nin kilit noktalan oldu kuşkusuz.
Gırdıği savaşlardan çoğu kez zaferle
çıkan. acımasız. sır vermeyen, etkile-
yici görünüşüyle. II. Mehmet. bir ef-
sane insanı olur çok geçmeden.
ulaşmak için, arkasını sağlama bağla-
mak zorundaydı şimdilik. 10 Eylül
1452'de Venedik'le banşı yeniledi. Ra-
guza da. yıllık ödediği verginin mikta-
nnı kendiliğinden artürarak, Osman-
lılann teveccühünü kazandı. II.
Mehmet, eski bir düşe kendini verebi-
lecekti artık.
Konstantinopolis'in fethiydi bu!
Fethin sonuçları
İstanbuTun fethi, Babıâli ile devlet-
lerin ilişkilerinin yeniden ele abnması-
nı gerektirdi. llk konu, tavn belirsiz
olmuş olan Galata Ceneviz kolonisi
oldu. Yöneticisi, akıl edip kentin
anahtarlanru sultana sundu ve kent
Cenevizlilerin egemenliğinden Ba-
bıâli'nin egemenliğine geçti böylece.
Mehmet, surlann yıkılmasını ve silah-
larla toplann geri verilmesini istedi.
Ancak halka mallannı ve kiliselerini
bıraktı ve ticaret özgürlüğü tanıdı on-
lara. Cenevizlilere gelınce, eski koloni-
lerine serbestçe girip çıkabileceklerdi.
Son olarak. Türkler yerleşmeyecekler-
di kentte. Güçlü Venedik, savaş esirle-
rinin kurtanlmasında ve bir anlaşma-
ya vanlmasında fazla zorluk çekmedi.
Büyük bir bölümü 1451 tarihli anlaş-
mayı tekrarlayan 18 Nisan 1454 tarihli
banş ve dostluk andlaşmasıyla, Vene-
dik. yûzde 2 bir vergi karşılığında,
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki uyruk-
lannın gemi ve mallanrun korunması-
nı. limanlara serbestçe giriş-çıkışı ve
ticaret hakkını sağlamışn; Osmanlı ta-
cirleri de. Ve'nedik limanlan için bir
karşdıklılık elde etmişlerdi; Venedik.
İstanbul'da bir temsilci (balyos) bu-
lundurabilecekti. Son olarak, Vene-
dik'in Naxos üzerindeki metbuluğu
sürüyordu. Anlaşma, iktisadî bakım-
dan yarar sağlayıcı idi. İkinci derece-
deki güçler, Ankona, Floransa. Ragu-
za da, birkaç yıl sonra Babıâli ile
anlaştılar. Yalnız Rodos Şövalyeleri,
sultana vergi ödemeyi inatla reddetti-
ler. Ancak, Mora'nın iki despotu.
Domenico Gattilusio (Lesbos ve Ta-
şbs senyörü) ile Palamede Gattilusio
(Enos senyörü), Trabzon ımparato-
nı, Sırp despotu, sonunda yılbk öden-
tüerinin arttınlmasını kabul ettiler.
De'eğişikbkler, Latinlerin elindeki
koloniler için daha erken başladı. Ar-
tık önemli bir donanmaya sahip olan
sultan, yararlandı bundan. 1454 yazı
boyunca, gemilerini Karadeniz'e sok-
tu. Osmanhlar, Sıvastopol'u aldılar
böylece; arkasından, Kefe'deki Cene-
viz kolonisi ile Kınm halkını, vergi
ödemeye zorladılâr. Donanma Ege
Denizi'nde de hizmet gördü; Rodos
Şövalyeleri'nin davranışına bakıp. II.
Mehmet, Aydın kıyılanndan başlaya-
rak, onlann Kos ve Rodos'taki top-
raklanna karşı talan başlatü (1455
yazı). Bununla beraber, Hamza Paşa
komutasında bir filo gönderiyordu:
Hamza Paşa, geçerken Domenico
Lehmet 18Şubat 1451'detahta
çıktığında. pek ihüyatlı bir poliüka
güttü. İçerde, siyasal çalkantılar yarat-
maktan kaçınarak, Candarlı Halil'i,
aralan iyi olmasa da, veziriazam mev-
kiinde tuttu. Kendini dayatır görünen
diplomatik yatıştırma politikasını sür-
dürebilecek kişi de o idi hiç kuşkusuz.
Yeniçerilere gelince, II. Mehmet, bir-
kaç ay sonra, "'cülus bahşişi" vermeyi
kabul eden ılk sultan oldu; bunu. bir
ayaklanma sırasmda istemişlerdi de
ondan. Ne var ki, çoğu yeniçeri ileri
geleninin verlerinden alınmalannı ve
birlik lerde degişikliğe gitmeyi de bera-
berinde getirdi bu önlem.
31 Ekım 1448'de ölen VIII. İo-
annes'in yerine geçen XI. Konstanli-
nos. yalnız o. genç sultana karşı ttal-
yanlann yardtmını elde etmeye çalıştı
belki. Ancak ne Rumlar ne de Latin-
ler, bir olağanüstülük duygusunu taşır
görünüyorlardı. Avrupalılann çoğu,
iç sorunlarla uğraşır haldeydiler. Ve-
nedik ise isteklerinden biraz vazgeçmiş
görünen II. Mehmet'e, bir elçi yolladı;
II. Murat'la vanlan veonun ölümüyle
geçerliğini yitiren çeşitli anlaşmalar
yenilendi. Ege adalannın. Eflâk'ın,
Sakız. Lesbos ve Rodos"un, Galata
Cenevizlilerinin elçilerine güler yüz
gösterildi. Sırp despotu Georgi Bran-
koviç'e. daha önce elinden alınan kimi
topraklar 1451'degeri verilirken; 1452
Nisanında Macaristan'la yaptığı ve 20
Eylülde onaylanan üç yıllık ateşkes
anlaşmasındaki haklanna güvence bi-
le verildi. Macaristan'ın Sırbistan'daki
nüfuzunu tanıma idi bu. Sultan, Bi-
zanslılara karşı girişiminde başanya II.Mehmet tstanbul'a 30 Mayıs 1453'te Topkapı crvanndaki surtardan girdi ve Ayasofya'y a giderek dua etti.
Constantinopolis^in son günleri
M
ehmet. veziria-
zam Candarb
Halil Paşa'nın
ağırbaşh muhale-
fetine karşın, ku-
şatma hakkında
inceden inceye bir hazırhğa başladı.
Önce, Şehzade Orhan'a sözde ayn-
lan gelirlere el koyarken, pararun
değerini düşürme yolundaki önlem-
ler de. kendi gelirlerini arttınyordu.
Askeri bakımdan. en gözabcı eylem.
Boğazın en çok daraldığı (660 metre)
bir yerde, Asya yakasında I. Baye-
zit'in yaptırdığı Anadolu Hisan'nın
karşısında Rumeli Hisan'nın kuru-
luşu oldu. 15 Nisanla 31 Ağustos
1452 arasında yapılan hisara, Boğazı
kilitleyebilecek toplar kondu. Sul-
tan. işyerini 28 Ağustosta terkede-
rek, üç gün boyunca Konstantino-
polis surlannı gözden geçirdi.
Edirneye dönüşte. özellikle top so-
rununu inceledi. Bir Macar usta tu-
tulmuştu ve onun yönetimi altında.
sultanın dökümhaneleri işitilmemiş
boyutlarda toplar döktü ki, büyük
bir rol oynayacaktır bunlar. II. Meh-
met, son olarak. hayli büyük bir do-
nanma oluşturup. geleneksel olarak
Osmanlı donanmasının başında bu-
lunan, Gelibolu sancakbeyinin emri-
ne verdi.
K,
istemek üzere. 1452de bir elçi yolla-
mıştı. Ne var ki Venedik'le Cenevizli-
ler. Osmanlı tmparatorluğû'yla iyi
ticaret ilişkileri içindeydiler. Böylece
Cenevizbler. uyruklanna istedikleri
gibi hareket edebilme özgürlüğünü
tanıdılar ve kolonilerine de (Pera. Sa-
kız...) Türklerle anlaşma emrini ver-
diler. Konstantinopolis'e azık-gereç
sağlamaya hazır olan Venedik. bir
askeri yardım konusunda ihtiyatı
sürdürüyordu. Napoli kralına gelin-
ce. Ege Denizi'ne bir donanma gön-
derdi gerçi; ancak, birkaç ay sonra
geri çağırdı. Papa içinse her şeyin ba-
şında. Floransa'da kararlaştınlan
Kiliselerin Birliği'nin somut olarak
uygulanışı, bir başka deyişle Roma'-
ya boyun eğme geliyordu. 26 Ekim
1452'de Konstantinopolis'e 200 ok-
çuyla gelen Papalık temsilcisi Kievli
Isidorios, 12 Aralıkta, basileusun ve
saray erkânmın huzurunda Birlik'i
kutlayan bir hizmeti kabul ettirdi.
Bu resmi tanıyışa sert bir karşı koyuş
görülmedi; ancak tanıyış da, duygu-
dan yoksun bir davraruş olmuştu.
Ne var ki. çok geçti vakit. Kuşatma
başladığında yola çıkanlan insan ve
azık-gereç yüklü bir Venedik donan-
ması, yerine hiç ulaşmadı. Öte yan-
dan, martın sonlannda. Papalık
hesabına silah ve cephane yüklü üç
Ceneviz gemisi yola koyuldu.
sayımı ile görrvlendirilen tarihçi
Sphrantzes, 4983 Rum ve 2000 ya-
bana saymıştır. Çok daha fazla olan
kuşatanlar ise karşılaştınlamayacak
ölçüde bir topçu gücüne sahiptiler.
B
.ış sonunda. sultanın -aralann-
da bir Sırp birliğinin de bulunduğu-
Avrupa ve Asya yakası birlikleri,
kent çevresinde biraraya geldiler.
Kuşatma toplan vearaçlannın arka-
sından. 2 Nisan 1453'te II. Mehmet
geldi.
XI..• Konstantinos. Osmanlı-
lann bu apaçık niyetlerine karşı ko-
yamamıştı. Rumeli Hisan'nın yapıl-
ması sırasındaki protestolan, kılını
kıpırdatmamıştı kimsenin. İtalyan-
lara bilgi vermek ve onlardan yardım
'ununla beraber. limanda bu-
lunan yabana gemilerin yolcu ve
tayfalan, savunmaya katıldılar. Ce-
nevizli ve Katalan gönüllüler de oldu
ve Haliç'te savaşmak üzere. 26 gemi
donatıldı (5'i Venedikli, 5'i Cenevizli.
3"ü Giritli. l'i Ankonalı, l'i Katalan.
l'i Provansh). 29 Ocak 1453'te, Ce-
nevizli Giustiniani. 700 adiüTiıyla gcl-
di. Uzmanı olduğu için surlann sa-
vunulması ona bırakıldı. Toplam
olarak, savunucular fazla değildı:
Martın sonlannda, keşişler içinde ol-
mak üzere, eli silah tutan erkeklerin
•u kez, ünlü surlar. hiç de yeter-
li bir savunma sağlayamayacaklar-
dır. Deniz yönündeki surlar sağlam-
dı ve Haliç'in girişini bir zincir
koruyordu. Öyle olunca da, askerler
kara yönündeki surlarda kullanıldı-
lar ve yine bu nedenle II. Mehmet,
güçlerini ve toplannı, onlara doğru,
özellikle bugünkü Topkapı çevresin-
de yığmıştı. Boğaz'ın Avrupa yaka-
sında, bugünkü Beşiktaş'ta üslenen
deniz güçlerine gelince, abluka ile gö-
revlendirilmişti ve bu amaçla, Mar-
mara'da devriye geziyordu.
T
M. ppçu birlikleri, tekrarlanan
saldınlann güvenliğini sağlarken,
Türk toplan da. her gün surlarda bü-
yük hasara yol açıyorlar ve kuşatı-
lanlar. uzun sürede onarabib'yorlardı
yıkınulan. Osmanhlar, toplann açtı-
ğı gediklerden yararlanabilmek ama-
ayla, 18 Nisan, 7 Mayıs ve 12 Mayıs-
ta olmak üzere, üç büyük saldında
bulundular ise de. kuşatılanlarca
püskürtüldüler. Kuşatma aletleri ve
açılan lağımlar da etkib olmadı; do-
nanma ise fazla parlak değildi: Ha-
liç'in girişini zorlamayı başarmak
şöyle dursun. Papanın kiraladığı üç
Ceneviz gemisi ile tahıl yüklü bir im-
paratorluk gemisinin yolunu kesmek
istediğinde pek aa bir başansızlığa
uğradı. 20 Nisanda rüzgâr esmediği
için yerinde çakılı kalan kafıle. saldı-
nya öylesine güzel direndi ki, sonun-
da başanp limana girdiğinde. Os-
manlı donanması, II. Mehmet'in
korkunç öfkeli bakışlan önünde ağır
kayıplara uğramıştı.
mayınca, II. Mehmet takük değiştir-
di. 22 Nisanda, donanmasının bir
bölümünü, Boğaziçi'nden Haliç'e,
karadan geçirtti. Hahç'i çevreleyen
surlann savunulması daha güçleşi-
yordu ve, limanda demirlemiş gemi-
ler tehlikeye daha açıktılar. Ceneviz-
lilerle Venedikliler. buna çare diye,
28 Nisan gecesi. Türk donanmasını
yakmaya kalktılar. Korkunç bir ba-
şansızlıkla sonuçlandı bu; kıyılara
yerleştirilmiş toplar, Hıristiyan saldı-
nsının hakkından geldi. Sultanın
Haliç'e gjrerek sağladığı yararlar bel-
li olmuştu böylece.
Halıç'in girişindeki zınciri kıra-
Layısın sonlannda, kıtlıktan
ve sürekli savaşlann yorgunluğun-
dan bitkin durumdaydı kuşatılanlar.
Ancak. yedi haftadır süren sonuçsuz
kuşatmadan sonra, Osmanlı cephe-
sinde de bölünmeler vardı. Halil Pa-
şa. kuşatmanın kaldınlmasında di-
retmişe benzer; Batı'dan büyük
çapta bir karşılık verilmesinden kor-
kuyordu. Sonuçta, Zağanos Paşa'-
nın temsil ettiği savaş yanblan üstün
geldiler ve XI. Konstantinos, kendi-
sine şeriata uygun olarak yapılan
önerileri reddedince, 28 Mayıs 1453
gecesi bir son saldınnın yapılmasına
karar verildi. Donanmanın harekât-
ta bulunduğu Marmara yakası da
içinde olmak üzere. her yandan sal-
dınldı kente. Gerçekte, özellikle şa-
şırtma harekâtı idi sözkonusu olan.
Asıl savaş ise Lycus vadisinde oldu.
Birbiri arkasma üç saldın yapıldı.
Komutan Giustiniani ağır yarala-
nınca savaşı terketti; arkasından
Cenevizli bırliklerin çözülüşünü de
getirdi bu. Kuşatıcıva karşı tek başı-
na kalan Rumlarla Venedikliler de
çok geçmedi aşıldılar. İmparator.
göğüs göğüse savaşta öldü. Osmanlı
zaferi kesindi şimdi. Deniz güçleri de
karaya çıkmış, şurada burada kimi
direnişlere karşın, kent Türklerce iş-
galedilmişti.
Gattilusio'nun adası Lesbos'tan haraç
aldı, Sakız'ı, sonra da Rodos'u yakıp
yıktı. Kentin kendisiuin alınamaz ol-
duğunu gören Paşa, arkasından Kos'a
yüklendi. Dönüşte, Osmanb denizcile-
ri ile Sakız halkı arasında bir çatışma
çıktı ve amıral gemisi batınldı. Adada-
kilere pahahya mal oldu bu ve Hamza
Paşa'nın yerine getirilen Yunus, aynı
1455 yâzının sonlannda yola cıkıp, 1
Kasım 1455'de, gönenci şap ticaretine
dayanan bir Ceneviz kolonisini, Yeni
Foça'yı ele geçirdi. Bu yeni kazanıma.
II. Mehmet, çabucak Eski Foça'yı da
ekledi. Öte yandan, tehdite başvurup,
Lesbos dukası Cenevizli Domenico
Gattilusio'dan. Taşos adasının kendi-
sine bırakıfmasını sağladı (1455 son-
bahan). Son olarak, 1456 kışı ile ilkba-
han başlannda, Gattilusio ailesinin
bir başka dalındaki iç mücadelelerden
yararlanıp Meriç'in agzındaki Enos
adası ile lmroz ve Samostras'ı, çok
geçmeden de Lemnos'u, imparatoriu-
ğa kattı. Böylece, Konstantinopolis'in
düşüşünün ilk sonuçlanndan biri. Ka-
radeniz ve Ege Denizi'nde bulunan
Ceneviz varlığındaki hızb çözülüş ol-
du.
n.L» Mehmet, Candaroğullan
Beyliği'ni saf dışı etmekle başladı işe.
Beylik, gerçi vasallik yükümlülükleri-
ne uyuyordu; ancak, bağımsızbğı da
çağdışı idi ve fırsatı yakaladığında teh-
ükeli olabilirdi. Sinop üzerine yürüdü;
kent teslim oldu ve beyinin zaran gide-
rildi. Babıâb. önce Candaroğlu Kızıl
Ahmet Bey'e bırakılması düşünülen
Kastamonu'yu da kattı imparatorlu-
ğa. Osmanb ordusu, Uzun Hasan'la
karşılaşmak için, Doğuya doğru yeni-
den yola koyuldu; ancak, Trabzon'a
karşı girişiminde II. Mehmet'i serbest
bırakan bir anlaşma yapıldı. Bununla
beraber, İstanbul'da oluşturulan do-
nanma kentin önüne gelmiş kuşatmış-
tı onu; dış mahallelerle kıyıyı yerle bir
ederken top aüşına başlamıştı. Os-
manb kara ordusu geldiginde, kuşat-
ma bir aydan beri sürüyordu. Kentin
yöneticisi David, Uzun Hasan'ın yar-
dımına aruk bel bağlanamayacağını
görünce, veziriazam Mahmut Paşa'-
nın hısımı olan saray görevlilerinden
Georgios Amirutzes'in araabğıyla gö-
rüşmelere girişmeyi yeğledi. Kendisine
yakışır bir yaşam koşulu sağlanması
karşıbğında, 15 Ağustos 1461'de Os-
manblara teslim etti kenti. Sultan, fet-
hin arkasından çeki düzen getirdi
kente: Bir bölüm halkı İstanbul'a sür-
gün ederken. yığınla insanı da kendisi-
nin va da vezirlerinin hizmetine aldı.
MeLehmet, 26 Ekim 1461'de baş-
kente döndüğünde, Karadeniz'in
Anadolu kıyılannın tümüne sahipti
hemen hemen. Timur'un dirilttiği •
küçük beyliklerden kurtuhnuştu ve
Küçük Asya'da sadece iki düşmanı
vardı artık: Karamanoğlu İbrahim
Bey'le, Akkoyunlu hükümdan Uzun
Hasan!
Fatih'in son vıUan
tki büyük hasmını yenen II. Meh-
met, saltanatı sırasındaki fetihleri ta-
mamlamaya çalıştı. Doğu'da, Amas-
ya valisi oğlu Şehzade Bayezit'i, 1479
yıiında, Torul'la Doğu Gürcistan'da
bir toprak şeridini ımparatorluğa kat-
makla görevlendirdi; Torul, şimdi
öbnüş bulunan Uzun Hasan'ın koru-
duğu Trabzon'un güney-batısında 90
kilometre uzakbkta küçük bir Rum
prensliği idi. Batıda, arük Avlonya
(Valona<Vlöre) sancakbeyi olan Ge-
dik Ahmet Paşa, özelbkle Sainte-
Maure, Kefalonya ve Zanta adalannı
içine alan Arta despotluğunu, deniz
yönünden kolayca fethetti. Yunanis-
tan'da ve Arnavutluk'ta, artık sadece
birkaç Venedik toprağı vardı Osmanb
egemenbğınin dışında kalan.
Battıda Gedik Ahmet Paşa, 1480
yaanda, İtalya'yı titreten bir başan
kazandı. Paşa'nın elinde, Avlonya'da
(Vlöre) Adriyatik'i geçmeye hazır bir
donanma vardı. İtalya'nın bölünmüş-
lüğü ve Venedik'in yansızbğı, yanma-
dada başka fetihler için bir köprü başı-
nın ele geçirilmesini kolaylaştırdı
sonunda. Osmanlı donanması. 28
Temmuz 1480 günü. bir güçlükle kar-
şılaşmadan, Otranto yakınlannda ka-
raya asker çıkardı. Topçu gücünden
yoksun kent. 11 Ağustosta düştü.
Halk kıbçtan geçirildi ve Brindisi'ye.
Lecce ile Tarento'ya kadar baskın ve
talan düzenlendi. Ne var ki Napolib-
ler, kendilerine geldiler ve birlikleri.
eylülde Otranto'nun yakınlanna var-
dı. Gedik Ahmet Paşa'nın arkaya bı-
raktığı güçlü bir garnizon kente ka-
panmışü; Paşa'nın kendisi ise birlikle-
rinin büyük bir bölümüyle Avlonya'-
ya geçmiş, boğazı yeniden aşmak için
fırsat bekbyordu. Bunlar olurken. Pa-
pa IV. Sixtus bir Haçb seferi örgütlü-
yor ve bu amaçla bir donanma yapıb-
yordu. Ancak, Napoli Kralı Fer-
rar4e'nin, 10 Eylül 1481'de,Otranto-
yu yeniden alışını açıklayan ise bu
hazırlıklardan çok, II. Mehmet'in ölü-
mü ve imparatorlukta onu izleyen ka-
nşıkbklar ve tasannın şimdibk terke-
dilışidir.
'ununla beraber, sultan, İtalya"-
nın fethinin yolunda gittiğini sanmış
olsa gerektır: oysa, hiçbir zaman ger-
çekleşmedi bu. Ordusuyla 25 Nisan
1481'de herhalde Anadolu'ya doğru
hareket etli. Bu seferin amaa bilinmı-
yor. Ne var kı. 4 Mayıs 1481 günüyol-
dayken öldü.
SÜRECEK
ANKARA...ANKA
MÜŞERREF HEKİMOCLU
Bir Oyun ve Nedenler...
Dilek Türker'i Nezihe Meriç'in Sevgican oyunundata-
nıdım ilk kez, Atatürk Kültür Merkezi'nde. Aradan kaç yıl
geçti, Ankara SanatTiyatrosu'nda saçları saman sarıst,
kirpikleri mavi bir kadın çıktı karşıma. Başkentte soğuk
bir geceden Moskova'da soğuk bir geceye yöneldim ha-
yalimde. Sonra şaşırdım birden. Oyun ve gerçek birbiri-
ne karıştı. Ekber Babayev'in evinde Vera Hikmet ile
karşılaşmarnızı anımsadım. Soframızda Babayev'in an-
nesinin turşuları, votkalar, başladık konuşmaya. Saatler
sabaha yaklaştı, arabaya bindik Kızıl Meydan'da dolaş-
tık, Nâzım dan anılar anlattı Babayev. Moskova'da son
günüm, Vera Hikmet'in de üniversitede dersi var, ama
söyleşimiz sona ermedi. Vera kitabını okumak istiyor
bana. Buluşmamız kaçınılmaz. önce Kızlar Manastırı'-
na gittik, mezannın başında çiçeklerle selamladık Nâ-
zım'ı. Eve dönünce kocaman birdosya açtı Vera. Başla-
dı okumaya. Yazarlar Birliği inceliyor, baskısını onaya
geciktiriyor galiba. Babayev, "Şen olasın Nâzım" diye
çevirdi son sözleri. Ataol Behramoğlu, "Mutlu ol Nâzım"
diyor. Oyun boyunca düşündüm mutlu oldu mu acaba?
Sevdiği kadının Türkiye'ye de gelmesini istiyor, istan-
bul'u da görmesini. Isteği gerçek oldu, Vera İstanbul'a
geldi, Ankara'ya geldi. Nâzım'ın çok sevıldiğini gördü,
oyunlarıseyretti. Ama Nâzım hâlâ bircevizağacı Gülha-
ne Parkı'nda! Şiirleri okul kitaplarına girmedi hâlâ! Me-
zarı hâlâ orada. Kızlar Manastırı'nda.
Ataol Behramoğlu'nu kutlarım. Ne güzel çeviri, ne gü-
zel kurgu. Vera'nın anılarıyla güzel bir portre çiziyor.
Sevdalı bir erkek, kocaman yüreği, Rocaman kollarıyta
tüm insanları seven, kucaklayan bir ozanın saçları sa-
man sarısı, kirpikleri mavi bir genç kadına tutkusu, cos-
kusu, sevme gücü. Ne güzel sevmiş, diye gülümsüyor
ınsan, çiçekler açıyor yüreğinde! Dilek Türker çoğu kez
Nâzım, arada bir Vera olarak sürdürüyor oyunu. Saçları
saman sarısı, kirpikleri mavi! Kuşlar gibi cıvıldarken,
Ivan İvanoviç'ten, tiyatrolarda Stat'ın'i öven oyunlara
tepkisinden söz ediyor birden. Moskova'nın gökdelenle-
rine de büyük tepki duyduğunu Babayev anlattı. Gezer-
ken çok çırkin bulduğunu söylüyor, Stalin'in çok beğen-
diğinden söz edince, Stalin adında bir mimar tanımıyo-
rum', diyor. Sahnedeki odayı tanıyorum. Duvardaki
tabloları da. Biri Avni Arbaş, öteki Abidin Dino. Gözlerim
bir de heykel arıyor. Sonra Vera'nın kahkahaları çınlıyor
kulağımda, Moskova'daki evde. Nâzım ile Neruda'yı an-
latıyor. Neruda doğum gününü kutlamaya geliyor Mos-
kova'ya. Genç bir sanatçıdan bir heykel almış ozanımız.
Neruda başına geçiriyor, iki dost kahkahalarla bir oyun
tutturuyorlar. Vera anlatırken aynı sahneleri canlandırı-
yor, ben de gülüyorum kahkahalarla.
Neruda oyunda da var. 'Neden öldün Nâzım' diyor.
Tarifsiz kederler içinde seslenıyor dostuna. Büyük oza-
nımızın hasta kalbi durdu. Neruda da yaşamını yitirdi,
ama öldüler mi acaba? Sanatçılar ölür mü? Ozanlar bin-
lerce yıl öncesinden seslenmiyor mu hâlâ? Soluklarını
hissetmiyor muyuz yüreğimizde?
iştq soğuk bir başkent gecesi de Nâztm'la ısınıyor.
Benim kuşağım şiirlerini gizlice okudukları yıllaTın anı-
larıyla izliyor oyunu, genç kuşaklar nedenlere takılarak.
Neden bir nehir, bir göl, bir deniz değil, kuzeyin buzları
'var ozanla ülkesi arasında, neden çıplak bir yaz gecesi
gibi yakıcı hasret, neden bir ceviz ağacı Gülhane Parkı'-
nda, neden şiirleri yokokul kitaplarında...
Yanıtı siyasal tarihimizin sayfalarında. Okumak, öğ-
renmek, yorumlamak gerekir. Nâzım'ın öyküsü öyküler-
den biri yalnız! Öldükten sonra ödüllenen ozanlar da
var, ağır suçlarla yargılanarak ölümünden sonra akla-
nan kişiler de... Çağdaş topium tarihe bırakmıyor bunla-
rı. Düşünce ve inanç özgürlüğünü yaşayan bir toplumda
kitaplar yakılmıyor, şiirden korkmuyor insanlar, yazar-
lar yargılanmıyor. Yıllar sonra yanlışlar düzeliyor, ama
neleryitirerek...
DilerTürker'iteşekkürle, içtenliklekutluyorum. Ayna-
da Nâzım'ın bilinmeyen çizgilerini de gösteriyor. Büyük
ozanımıza güzel bir selam.
• • •
Tiyatrodan çıkarken arkamda bir konuşma, Nâzım
Hikmet gibi güçlü bir ozanın genç bir kadına böylesine
sevdalanması ilginç değil mi?
Soru da ilginç bence. Dev gibi bir ozanın sevdalanma-
sını anlamıyor arkadaş. Sevdalanmanın güzelliğini bil-
miyor belki de. Keşke bilse! Sevdalanmak güzel bir
olay. Şiire şiir, renge renk, insana güç, boyut katar. Dev
gibi bir ozan da dev boyutlarla sever kuşkusuz. Enfark-
tüse aldırmaz, ağır çiçek saksısıyla tırmanır merdivenle-
ri, yabancı ellere bırakmaz çiçekleri, eliyle sunmak is-
ter. Yirmi üç yaşındayken otuz beş yaşını kutlar arma-
ğanlarla. Kızıl Meydan'a gider bir akşam saati, kolunda
Vera Stockholm'den getirdiği kırmızı pabuclarla yürür
yanında. Mutlu gülümser çevresine. Bir de İstanbul'da,
Ankara'da yürüyebilseydi
• • •
Oyun sona ererken Hiroşimalı çocukların seslenişi
duyuluyor. Derken bir genç kız çıkıyor sahneye. elinde
çiçekler. Vera'ya uzatıyor. Vera kocasına dönüyor. Ki-
taplığın üzerinde duran kocaman bir çerçeveden bakı-
yor Nâzım. Vera çiçekleri resmin önüne bırakıyor. Re-
sim renkli değil, ama renkleniyor giderek, çerçeve kırı-
lacak, büyük ozanımız bizi • kucaklayacak nerdeyse.
Gözleri parlıyor mavi mavi, sıcacık gülümsüyor.
Rahat bir uykudan uyanmış, mutlu olmuş gibi...
BULMACA
SOLDAN SACA: 1 2 3 4 5
1/ Elverişsiz durum,
engel. 2/ Tehlike işa-
reti... Sipersiz şapka.
3/ Uzun, sarı ve yu-
muşak saç. 4/ Rad-
yumun simgesi...
Olumsuzluk belirten
bir önek... ilişkin,
değgin. 5/ Bir işi ye-
rine getirme... Uzak-
doğu'da yetişen bazı
ağaçlardan elde edi-
lerek eşyaları süsle-
meye yarayan bir tür
zamk. 6/ Üstünde
hamur açılan ya da
yemek yenilen tahta. 7/ Borsada ke-
sin vadeli değerlerin kuru ile primli
değerlerin kuru arasındaki fark... Is-
tek ve tutkularda ölçülü davranma
erdemi. 8/ Yurdumuzda turistik bir
göl... Bir soru eki. 9/ Yelkenli bir ya-
nş teknesi... Üstü kapalı pazar yeri.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Divan edebiyatında şarabın ver-
diği coşkunluğu dile getiren şiirlere
verilen ad. 2/ Hile... Yürek carpıntı-
sı. 3/ " sesleri sönüyor perde perde/Atlılar kayboluyor
guneşin battığı yerde" (Nâzım Hikmet)... Sinirli. 4/ Yaradaki
irini boşaltmaya yarayan ince boru... Havaya fırlatılan bir pla-
kanın vurulması ilkesine dayalı atıcıhk dab. 5/ Afrika'da yaşa-
yan ve çok hızlı koşabilen bir antilop... Hangi şey. 6/ Bir ölü-
mün uyandırdığı acıyı dile getiren şiir. 7/ Köyün ya da mahal-
lenin ihtiyar heyetinde olan kimse. 8/ Onama belirten bir söz-
cük... Halat ucu. 9/ Kedi ya da köpeğin ön ayağı... Ince ve uzun
metal cubuk.