03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM1992 PAZARTESİ 12 DIZIYAZI 1329'da Bizans ordusunu yenince, ilerlemek için Osmanlı Beyliği'nin önünde engel kalmadı Bayrak OrhanBey'inelinde O s m a n l ı İmparatorluğu T a r i K i • Jean Lımıs Bacque-Grtımmtmt • Loui\ Bajn^ In ne Beldıceanu• y'ıcoara BeUkeanu • Paul Dıunonl^ François Georgeon* Rohvn Manıran • -tndre Raymond* Jean Paul Roııx > .\icoias l'atüı^Gilles l'einslein Çeviren: ServerTANİLLİ O sman. 27 Temmuz 1.302'de, Nikomedeia (İzmit) yakınlannda Bapheus'da, Muza- Ion'u bozguna uğra- tınca. Germiyan, Menteşe ve Aydm beyleriyle aynı mer- tebeye yükselir. Yeni bir işe başlamaya hazırdır artık! Muzalon'un yenilgisi, Türk ilerleyişini engellemek için, başka araçlar arama- ya götürür Bizanslılan. 1304'te, İmpa- rator II. Andronikos, Gazan Han'a bir elçi yollayıp, evlilik yoluyla bir bağlaşma önerir. Kösedağ'da Selçuk- lulara karşı kazandıklan zaferden (1243) ben, Ona ve Doğu Anadolu'- nun sahibi olan Moğollann, fazla atıl- gan hale gelmiş sınır beyliklerini çekip çevırecekleri umudu içindedir. Malhatun'u kaçırdığmda, İnönü'de.ve Eskişehir'de Türk beyleri vardı. Öte yandan, tarihçiler, Germiyan beyi ile Osman arasmda hüküm süren anlaş- mazhktan söz ederler birçok kez. Bir Osmanb tahrir defteri, Sultanöyüyü yöresinde, Osman'ın ve Orhan'ın iz- niyle kurulmuş vakıflardan sözettiğine göre, o dönemde Osmanh devleti ile Müslüman komşulan arasındaki sınır değişkendı. Daha sonra, Süleyman Paşa kadar I. Murat da, Eretni hane- danının etki alaru olan Ankara doğ- rultusunda, seferlere gırişirler. Osman'ın ölfimii Osman, biiyük bir olasıhkla, 1323 Eylülü ile 1324 Martı arasmda ölür. Kimi tarihçilerin ve Arap gezgini Bat- tuta'njn ileri sürdükleri gibi, Bursa'nın ahruşına (6 Nisan 1326) değin gerçek- ten yaşadı ise 1324 Martmdan sonra iktidan hiç kullanmadığı gerçektir. Al- tı oğlunu -Orhan, Çoban. Melek, Hamîd, Pazarlu ve Alâeddin- ve bir kı- zım, Fatma'yi tanıyoruz. Kendisinin yerine Orhan geçer. Ne var ki, kolay olmaz; çünkü kardeşi Alâeddin raki- bidir. Alâeddin tahttan vazgeçer; zorla mı ya da isteğiyle mi oldu bu bilinmi- yor. olan Orhan'ın, 1324 yılında, vasiyet- name yapacak yaşta üç oğlu vardır. Böylece, Osmanın mırasını devraldı- ğında, hiç de genç değildir. Hükûmdar olarak ilk başansı. Bursa'nın fethi olur. Yıllardır kuşatılan ve kıtlığa mahkûm edilen kent 6 Nisan 1326'da teslim olur. 13 Mayıs 1327'de de Lo- padion Osmanlı devletine katılır. 1328"de büyûk babasının yerine tahta geçen III. Andronikos, bu başa- nlara bakıp. Osmanlı tehdidini saf dışı etmek amaayla, Mesothenia'ya -aşağı yukan bugünkü Kocaeli- gidip bızzat savaşmaya karar verir. 10 Haziran 1329'da, Pelekanon'da bir savaş olur. Yaralanan imparator, Konstantino- polis'e doğru, Philokrenes'te gemiye binmek zorunda kalır; askerleri ise ilk gûnler yakınlardaki müstahkem yerle- re sığmırlar ve sonra da yaya Scutaril- ye (Üsküdar) dönerler. Osmanlılar açısından, savaş. Orhan'm kardeşi Pa- zarlu'nun (31) yaşamına malolur. smanlı devletini adı bilinmez olmaktan kesin olarak kurtaracak zaferden sonra, Orhan'm, Bi- zans ordusundan korkacak bir şeyi kalmamıştır. 2 Mart 1331'de Nikaia teslim olur ve Orhan, Nikomedeia'yı (lzmit) lcuşatjr. Bunun üzerine III. Andronikos Orhan'la görüşmeleri başlaUr. 1333 Ağustosunda banş olur ve imparator. Nikomedeia ile başkent arasmda kurulu kaleler için 12 bin Bi- zans altmı ödemeyi üstlenir. Ateşkes kısa sürebdir. 133Tde Turkler, Niko- medeiayı ele geçirirler. Sakarya kıvnnüsının içindeki top- raklann devlete ekknişi, Bursa ile Ni- kaia'nın abnışlan arasmda oldu kuş- kusuz. Osman zamanında, Osmanlı süvarilerinin, Samsa çavuş rehberli- ğinde oralara akınlan oluyordu elbet- te; ne var ki, kaha fetihler değildi bunlar. Osmanülann eline düşen ilk ûlke, (yalnız Şahabeddin al-Umari'- nin zikrettiği) Muradeddin Hamza'- nın ülkesi olur; başkenti de Kaviya, bugünkü Geyve idi. Sonra, daha uzaktakı kentlere gelir sıra: Göynük. Taraklı Yenicesi ve Mudurnu, Or- han'ın oğlu Süleyman'a teslim olurlar. Bütün bu kentler, İbni Battuta 1333- 1334 kışında oralan ziyaret ettiğinde Osmanlıdırlar. Daha önce sahipteri kimlerdi? Bi- zansblann bir bölümüyle Hıristiyan- laştırdıklan, ancak Kastamonu beyiy- le işbirliği yapan Türko-Tatarlardı belki. Herne olursa olsun. XIII. yüzyı- lm son çeyreğinde Bizans împarator- luğunun bir bölümü olmaktan çıkmış- lardı. Karesi Beyliği'nin fethi Baüya doğru itiş, Osmanhlan, Ka- resi Beyliği ile rekabet içine soktu; o da. Osman'ın beyliği ile hemen hemen aynı zamanda tarihin karanbgını yır- tıpçıkmışü ortaya. II. Andronikos'un oğlu IX. Mikhael'ın, Türkieri geri at- mak üzere, Marmara ve Ege kıyılann- da. Katalonyalılarla gıriştiği başansız sefer (1304), yeni gelenlere istedikleri gibi davranış olanağını sağladı ve on- lar da, Bergama'dan Çanakkale'ye değin bütün bu bölgeyi işgal ettiler. Bi- zanshlarla Katolonyah paralı askerler arasında -Türklerin de kaüJdığı- sü- rekli kavgalar, Çanakkale Boğazı'nın her iki yakasında durumu ağırlaşür- maktan başka bir sonuç vermedi. JVaresi arada. Türk baskısı artar gitgı- de. Pakhimeris'in söylediğine göre. Nikomedeia (İzmit). Nikaia (İznik). Belekomis. Angelokomis, Anagurdes. Platanca, Melangeia, Krulla (Gürle) ve Katoikia (Kite?) gibi -yerleri belir- gin olmayan- birçok kent bundan acı çekmektedir. Sguros'un kumandasın- dakı Bizans ordusu, Katoikia yöresin- de yenilir; Belokomis ahalisi de savaşa kaüldığından, kasaba boşalmış olur ve Osman'ın pençesine düşer (1304). Bizans tarihçileri, 1304 tarihiyle. on- dan yirmi iki yıl sonra gerçekleşecek olan Bursa'nın fethi arasında, Bith- ynia üstüne kayda değer hiçbir olay- dan sözetmezler; çünkü, Ege denizi yönünden gelen, başka şeflerin ku- mandasındaki ve aralannda Katalon- yalı parah askerlerin de bulunduğu Türk saldınlanna çevrilmişür dikkat- leri. Bununla beraber. Osman ve arka- daşlan hareketsiz değillerdir; Osmanlı tarihçilerinin bahsettikleri silahh olay- lar bunu gösteriyor. Kimi zorla, kimi teslim olarak bir dizi kasaba ele geçiri- lir; aralannda Kite. Kestel, Dinboz, Adranos, Leblebicihisar, Mekece, Ak- hisar, Geyve. Lefke. Karaçepüş var- dır. Esefle söyleyelim ki, bu fetihlerin tarihleri belli değildir ve kimisi. hiç kuşkusuz Osman'ın ölümünden son- radır. « "smanlı yayılışı, yer adlanna bakı- lırsa, üç yönde gelişti. Osman ve arka- daşlan, Sakarya'nın sol kı>ısı boyunca uzandılar önce ve doğu yönünden Ni- kaia (İznik) kentine girişi kestiler. Baü yönünden ise Olympos (Uludağ) kitle- sinin çevresini kuzeyden ve güneyden dolaşıp. saldınyla aîınamayacak denli güçlü olan Prusa (Bursa)'yı bir yana bırakarak, Lopadion (Ulubat) ve Ad- ranos'a doğru ilerlediler. Güney- doğuya doğru ilerleyişlerinde Müslü- man komşulanyla temasa geldiler. Osman. efsanenin söylediği gibi. gele- cekte Orhan'ın anası olacak güzel Orhan Bey, Osmanlı topraklannı, zekâsı ve askeri yeteneğiyk genişletmeyi başardı. ;i Beyliği'ni bölen uyuşmaz- lıklardan da yararlanarak, Orhan, onu topraklanna katmış olmalı (1334- 1335). Osmanlı tarihçilerinin belirttik- lerine göre, Aclan Beg'in ölümünden sonra devletin dizginlerini eline almış olan hükümdardan hoşnut olmayan halk. Orhan'm hizmetine girmiş olan kardeşi Dursun'u yeğledi. Ne var ki, Batılı, Bizans ya da Arap kaynaklannı sadece bir bölümüyle doğruluyor bun- lar. Gerçekten, o yüzynldaki tanıklık- lara göre, 1333 dolaylannda, beylik ikiye bölünmüştü. ya geçiş Karesi Beyliği'nin fethi, Çanakkale Boğazı'nın güney kıyısına götürmüştü Osmanhlan. Oradan Avrupa'ya geç- mek, bir zaman sorunuydu sadece. Arada birkaç yüz metrelik bir denız vardı elbette; ancak politikanın ve ras- lantının cilvesi. Türklerin Trakya'da yerleşmelerini hızlandınyordu. İlk ciddi sızmalar, XIV. yüzyılın se- herinde oluyor. Anadolu'da başka Türklerle savaşmak için Katalonyah- lara kaülmış olan Türk parah akerleri, Bizans gemileriyle gelip Gelibolu yan- madasına çıkanlara eşlik ederler. III. Andronikos'un 1341'de ölümü ve iç aynşıkhklar. başka yığınla birliğin ge- lişine yol açar. Tacın mirasçısı V. Io- annis Palaiologos küçük olduğundan, İoannis Kantakuzenos naiplik etmek- tedir; ancak, çok gecmez, onunla V. İoannisın annesi Savualı Annanın yandaşlan arasında savaş patlar. Aoannis Kantakuzenos'a ilk yar- dımda bulunan Aydın beyi Umur olur. Birçok kez denizi aşıp Avrupa'ya ayak basar; birliklen dost ya da düş- man bir ülkedeler mi, umurlannda ohnadan yakıp yıksalar da, o yararlı ve sadık bir dost olarak görünür. Ne var ki, Umur, 1344 yılında güçlükler içindedir; Latinler, Smyma (Izmir) li- manını ve şatosunu ele geçirmişlerdir. Çok geçmeden de, bir kundakh yayın attığı karoyla delinmiş olarak, kentin duvarlannm önünde ölür (1348). İoannis Kantakuzenos. başka bir bağlaşık aramak zorunda kalır. En güçlü, ama aynı zamanda en yakın bey, Orhan'dır. 1344-1345 kışı boyun- ca, Orhan, Karadeniz kıyısındaki kentleri -Şozopolis dışında- ele geçir- sin diye. İoannis Kantakuzenos, kızı Theodora'yı evlendirir onunla; evlilik 1346 Haziranında tantanayla kutla- nır. Ertesi yıl, İoannis Kantakuzenos Orhan'a. berabennde dört oğluyla rastlar. O andan başlayarak, Osmanlı birlikleri Çanakkale Boğazı'nı geçip dururlar. 1347 ve 1349 yıllannda, Or- han'ın oğullanndan b'irinin. Süley- man'ın yönettiği bu birlikler. düşman- lanna karşı savaşması için. İoannis Kantakuzenos'a yardım ederler. Bununla beraber. İoannis Kantaku- zenos'u Orhan'a bağlayan hısımlık bağlan. Orhan'ı. kayınpederinin düş- manlanna yardımda bulunmaktan alıkoymaz. StRECEK Tüııı ıktidar Osmanh ailesiııiııelinde O rhan'm döneminde. iktidan elinde tutan, devlet başkanı degü, bütün bir ailedir. ilk hükümdarlar. yanla- nnda kardeşleri. oğul- lan, yeğenleri, öyle çıkarlar sefere. Tarihçiler, kayıplanna yanarak adla- nnı açıklarlar bize: Osman'ın yeğeni Bay Hoca. Aynegöl'dekilerin Türkle- re kurduklan bir pusuda öldürüldü. Bay Hoca'nın babası ve Osman'ın kardeşi Saru Yatı da. Karacahisar sa- hibinin kardeşi Kalanoz'la bir çatış- mada öldürüldü. Osman'ın kardeşi Gündüz'ün oğlu Aydoğdu, Dinboz ile Koyunhisar arasındaki yolda çıkan bir caüşmada düşer. Orhan'ın kardeşi Pazarlu, İoannis Kantakuzenos'un söylediği gibi. Pelekanon savaşında ölür. Fetihler boyunca, yöreler, ailenin çcşıtlı üyelerine emanet edilir. Orhan Inönü'yü ve dolaymdaki bölgeyi ba- bası sağken ondan alır ve Gündüz, Aşıkpaşazade'ye inanmak gerekirse, subaşı, yani bu kentin askeri yöneticisi olarak atanır. Osman, yeğeni Akti- mur'a, Bursa'nın gözetimi için yapılan iki istihkâmdan birini bırakır. Malvarhğıyla ilgih' bir sorun oldu- ğunda, bütün aile toplanır. Orhan, Mekece'de bir zaviye kurup. geçimi için ona topraklar ayırdığında. belge- yi, Orhan'ın erkek kardeşlerinin yanı sıra, üç oğlu. bir kızkardeşi ve -bir ola- sıhkla- bir kız yeğeni de imzalar. Kadı- nın toplumda oynadığı rolü belirtmiş olahm. Dört kadın imzalıyor belgeyi. Daha sonra. kadınlar, güven duyulan bir erkekçe temsil edilecektir mahke- mede. x\.ilenin başı öldüğünde, yerine ai- lenin en yeteneklı üyesi geçer ve bu- nun, ölenin oğlu olması zorunlu değil- dir. Ertuğrul öldüğünde, Osman. tarihçi NeşrTnin söylediği gibi, amcası Dündar'la rekabet halindeydi. Seçi- min nasıl yapıldığını bihniyonız; an- zayıflar. I. Alâeddin Keykubad'ın (1220-1237) komşulanna karşı girişti- ği çeşitli seferleri zikredeüm önce; bu- nun yanı sıra, ölümünden sonra kan- şıklıklara neden olan en küçük oğlunu yeğlemesini. En vahim olav, başlann- ndır. Moğollar, 1243'te Küçük Asya'- ya girdiklerinde Selçuk birükleri daya- namazlar; Sivas-Erzincan yolu üzerin- de, Kösedağ'da yenilirler. Bu başan- cak. aile dışında yüksek düzeyde kişi- da Baba İlyas'ın bulunduğu Türkmen lenn de soyleyeceklen vardı ve büyük kabilelerin 1240 yıbnda ayaklanmala- oğul hakkı yoktu. Osman öldüğünde, - - - Alâeddin bir tekkeye çekibr ve kardeşi Orhan, devletin dizginlerini eline alır. Böylece ülke, ailenin mahdır. Ailenin her üyesi, devletin yayılıp büyümesine sızlıgın arkasndan, Selçuk hanedanı, canla başla katıbr ve kimi zaman pa- Konyada saltanaünı sürdürür; an- habya öder katkıanı. Ancak XV. yüz- ^k, her tahta çıkışta, yeni sultan bir uu.» ^.«^.a 6C ...? ıcurcyc gu.c ucg.- yı dan başlayarak sultan tahta çıkar yarf^'la. yani Moğol hanınm bir buy- şirler. Terimin modera anlamıyla bir çıkmaz erkek kardeşlen -memede ol- ruğu ile onaylanmabdır. Çok geçmez, başkentten sözedilemez; çünkü. şefle- şalar bıle- kasıtb olarak oldurulmuş- sultan, beyüklerle MoğoUann temsil- rin çoğu, mevsımlere ya da yeni fetıh- terdır; çok sonrakj bir devırde. Os- cisinin eünde bir ovuncak olup çıkar. leregöreoturacaklanyerideğiştirivor- ğmla beylik çıkıyor ortaya. Bunlann en tanınmışlan şunlardır: Karaman (başkenti Ermenek, sonra Larende ve daha sonra da Konya), Germiyan (Kütahya), Hamid (Burglu), Eşref (Gurgurum), Teke, Menteşe (Balat), Aydın (Birgi). Saruhan (Manisa), İs- fendiyar (Kastamonu), Karesi (Berga- ma ve Balıkesir) ve Osman'ın beyfiği (Bursa, sonra da Nikaia). Bunlann ya- nısıra, geçici olduklan için az tanınmış küçük oluşumlarda vardır. Bubeylik- krin sınırlan oynakur ve düşmanlıkla- ra ya da bağlaşıklıklara ya da Bizanslı- lann zaranna genişlemeye göre deği- il T i i d l l bi y lk Osmanlılar her türlü kent yaşamına karşı çıkan kişiler değildi. Yeni fethettikleri kentlerde I Müslüman hükümdarlar gibi bir dizi yapı kurdururlar. Bursa'da olduğu gibi, İznik'te de, -•- camiler, medreseler, aşhaneler, hamamlar, köprüler ve hanlar boy atar durur. manlı sultanlan, bu bedence yok etmeyi pek barbarca gördükleri için, şehzadeleri. saraym içinde kafes adı verilen bir bölüme kapatacaklardır. Siyasal astemle biitûnleşme Osmanlı tarihçileri, hatta belli bir noktaya değin Bizans tarihçileri. Os- manlı devletini, her türlü vesayetten yakasını çabuk sıyırmış bir siyasal olu- şum olarak gösterirler. Oysa, birtakım kaynaklann ortaya koyduklan şu: Os.- manlılar, XIV. yüzyılın ilk yansında. bir devlet sistemi benimscmişlerdir ve Orhan'ın hükümdarlığının sonlanna doğru sıynlacaklardır bundan. Duru- mu kavrayabilmek için gerilere gitmek gerekiyor. XIII. yüzyılın ilk yansında. birçok etkenlerin sonucu, Selvuklu Devleti Son sultan III. Mesud'un, ölüm tarihi bile bilinmiyor. Hanedanın prensleri, belli bir süre sınır boylannda yaşamla- nnı sürdürürler; ancak. içlerinden -1363'te ölmüş olan- yalnız birinin adı bize kadar uiaşmışür. Deevlet iktidannın takatten düş- mesiyle, merkezdeki iktidara az çok gevşek bağlarla bağb yığınla siyasal bi- rim çıkıyor ortaya. Bu birimlerin olu- şumunu şu olay da desteklıyor: Şel- çuklu yönetimi. topraklann gelirlerini, bir ödeme karşılığında, belirsiz bir sü- re için başkalanna terkediyor. Topra- ğın değil. mali gelirlerin bu yeni sahip- len, sözkonusu gelirleri çocuklanna bırakabiliyorlar ya da bir hayır kuru- muna vasiyet edebiliyorlar. Böylece, Selçuklu devletinin kalıntılanndan yı- lardı. İlhan Ebû Sa'îd, başkaldırmış Türk- menlerin bütün Anadolu'yu kanşıklık içine attıklannı öğrenince, düzeni ve güvenüği sağlasm diye, Çoban Bey'i yollar oraya. Hatırlatalım ki, Türkle- rin saldınlanndan bıkıp usanmış olan İmparator III. Andronikos, Ebû Sa"- îd'den öncekilere başvurarak. fazla başma buyruk beyleri denetlemeye kışkırtmak istemişti onlan. 1314 yılın- da. şu birçok şef, bağlıhklannı göster- mek için Çoban'ın huzuruna çıkarian Hamid beyliğinden Felekeddin Dün- dar, Eşrefoğlu ailesinin çocuklan, Af- yon Karahisar'da oturan Sahib Ata'- nın torunlan, Germiyan beyleri ve Kütahya ve dolayındaki kalelerden Ali Şir'in çocuklan. Osman'ın, o tarih- te fazla silik olduğu için ya da Kara- manoğlu gibi gitmeyi reddettiğinden olacak. adı geçmiyor. Bağklık, açıktır ki vergi ödeme anlamına geliyor. Sel- çuklu tarihçisi İbn Bîbî'nin çevirmeni ve sürdürücüsü Yazıcızade, Pafla- gonya'nın sahibi hakkında şu noru düşüyor: "'Türkler. Moğollara bir şey ödemeye görsünler. efendileri olup çı- karlar onlann." Daha sonra, Moğollar. Çoban Bey'in oğlu Timurtaş'ı Anadolu'ya yönetici olarak atarlar. Timurtaş, 1321 ve 1322 arasındaki ufak bir ke- sinü bir yana bırakılırsa. 1317'den 1327'ye değin. ülkeyi İlhan adına yö- netir. Doğu ve Orta Anadolu. ona doğrudan doğruya bağımlıdır; geri ka- lanı, kendisine, bağlılık ve vergi ile yükümlü Türkmen beylerinin elinde- dir. Türk ya da Moğol şeflerden olsun, her türlü muhalefet, ağır biçimde ceza- landınlır. Timurtaş, 1327'de sefere çıktığında -hedef, üzerine düşeni öde- meyi reddeden Aydın beyi idi bir olası- hkla- kardeşi Dimaşk Hoca'nın öldü- rüldüğü haberi ve bütün ailenin göz- den düşmesi, geri dönmeye ve Mısır'a sığınmaya zorlar onu: bir yıl sonra da orada idam edilecektir. muhasebe kitabına kopya edilmiş, 751 tarihli (11 Mart 1350-27 Şubat 1351) tahrir defterinden bir par- ça, Orhan'ı, İlhanblara karşı borçlu şefler arasmda gösteriyor. O tarihte. tahsildarlann paralan ne ölçüde top- layabildıklerini bilmiyoruz; ancak, belgeden şu çıkıyor ki, Ösmanblar. her türlü etkiden ancak XIV. yüzyıbn ikincı yansından baslavarak İcurtula- bildiler. SCRECEK POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Gizüde Kalartar_ Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra solda bütün değer yargıları değişti, ne komünizm kaldı ne propagan- dası... Kele komünizm tehlikesinden hiç söz eden yok! Gizli parti derler; içine adam sızdırırlar, hücre, bildiri di- ye ortalığı karıştırırlar, kamuoyunu oyalarlardı. Böyle klasik olmayan ilginç bir dava Izmirde açıldı. Da- va, Kanberoğlu Ali'nin keçi hırsızlığı ile başlıyordu. Komünizmin keçi hırsızlığı ile ne ilgisi var, diyeceksiniz. Savcı böyle bir ilgi ve ilişki bulmuştu. Dava Izmir Ağırce- za Mahkemesi'nde gorülüyordu. Savcı şöyle konuştu: "... Sanıklardan Kanberoğlu Ali, sorgusunda çaldığı bir keçi meselesinden yakalanıp karakola götürülürken, cebinde bulunan bifdirileri denize atarken yakalanmış, karakola götürülürken bildiriler cebinde kalmıştır. Bildi- rilerin geri kalanını da masa altına gizlerken suçüstü yakalanmıştır." Keçi hırsızlığı ve bildiri biraz karmaşıktır. Kimi, Kan- beroğlu'nun, keçiyi yemek için çaldığını, kimi de keçi carşıda gezerken bildirilerin dağıtılmasını amaçladığını söyler. Her neyse, olayın içinde keçi de vardır, bildiri de... Bir keçinin aracılığı iie bildiri dagıtmanın cezası ne~ dir? Bu konuda savcnın istediği: "Yüksek mahkemeniz, komünist adı alnnda halkı hü- kümete karşı kıyama. oakanlar kuruluriu düşürmeye özendırmış olan sanıkların mahkemelerini gördü. Şimdi iddia makamınm görüşlerini bildireceğim." Görülüyor ki bir keçi aracılığıyla bildiri dagıtmanın ce- zası çok ağırdır Halkı kıyama sürüklemeye, hükümeti devirmeye kadar uzanıyor. Bildiriler 1929 yılında dağıtılıyor. Bir yıl önce harf dev- rimi olduğundan yazıların yansı Arap harfleriyle, yarısı Latin harfleri ileyazılıyor. Izmir'de bir keçi üstünde yakalanan bildiri dağıtımı bir süre Izmir'den Istanbul'a sıçrıyor, gizli parti yakalamaya kadar gidiyor. Tarihte 1929 tutuklaması olarak bilinen olay yaygınlaşıyor. Gizli parti ortaya çıkınca militanlann bir kısmı yurtdışına kaçıyor. Gazeteci Emin Karaca, 1929 tutuklamasının geçtiği yıllarda çıkan gazeteleri tarıyor. izmir ve istanbul'da ya- yımlanan gazeteleri inceliyor, gerçeği yakalamaya çalı- şıyor. Böylece bir kitap yapıyor. Kitabın adı, "Yeraltı, Dünyadan Başka Bir Yıldız Değildi" dir. Yön Yayınları'- ndan basılıyor. Bu bildiri olayına Nazım Hikmetdekanşmıştır. Nazım, olayı "Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşirn" diye roman- laştırmıştır. Tutuklamalar başlamıştır. Militanlar kaçışı- yor, bir yerlere saklanıyor. Anlatıya göre saklananlar- dan biri de Nazım'dır. Bir kulübede barınırken bir köpek ısırıyor. Doktora gitmek olası değil. Kopek kuduz mudur, değil midir bilinemiyor. Uzun bir korku, kuşku ve bekle- yiş başlıyor. Sonunda militan kurtuluyor. Yaşamanın güzelliğini bir daha tadıyor. Emin Karaca, 1929tutuklamalannı anlatırken, sadece bu olayın sınırlan içinde kalmıyor, gizli partide önde gö- rünen kimler varsa, onlara ilişkin bilgiler de var. Dahası, parti içindeki anlaşmazlıklara da değiniyor Şöyle bir dönüp geriye bakıldığında en eski parti TKP'- dir. Bakü Kongresi'nde TKPden başka parti yoktur. Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetleri gelişecek ve çok sonra Cumhuriyet Halk Fırkası adını alacaktır. TKP'nin yaşamı yeraltında... Nazım, parti içi anlaşmazlıklan kimi kitaplarında şiir- leştirmiştir. Benerci Kendini Neden öldürdü, Varan 3 bunlardan sayılır. Yergi olarak kaleme aldığı birçok şii- rinde de anlaşmazlıklara yer verir. Bu arada Vedat Ne- dim'e yüklenir: "Baktım ki pencereden / muktesit, muharrir ve muhbir / Vedat Nedim Bey geçiyor / yüre- ğimcızzetti." Gazetelere geçmiş, kitap haline getirilmemiş olaylar- dır. Meraklılarınca her zaman okunabilir. BULMACA SOLDAN SAGA: 1/ Yalnızca ahlak üzerine kurulu yöne- tim biçimi. 2/ Yur- dumuzda bir göl... Eski dilde taht. 3/ Peygamberağacı re- çinesinden çıkarılan ve hekimlikte kulla- nüan bir sıvı. 4/ Si- üt'in bir ilçesi... İn- san gözünün algıla- dığı ışık şiddeti. 5/ Embriyonun, bütün organlan belirdikten sonra aldığı ad... Bi- rine dokunsun diye 1 2 3 9 şöylenen söz. 6/ Bir gıda maddesi... İskambillerle oynanan bir tür oyun. 7/ Alıcının kendi kendine monte edebileceği şekilde satılan parcalann tümü... özür, kusur. 8/ Hükûmdar... Bir cetvel türü. 9/ Boccaccio'nun ün- lü öykû kitabı. YUKARmAN AŞAĞIYA: 1/ Tahılın taşlannı ayıklamakta kul- lanılan budaksız ağaçtan yapılmış az kenarh tepsi. 2/ Uzaklık işareti... Bir şeyi anımsamak amacıyla parmağa bağlanan iplik. 3/ Çok ve- rimli olan... Sessiz, uslu. 4/ Son, sonraki... Bir nota. 5/ Iran'da tarihi bir kent... Büyük makamdaki kimseleri hoş sözlerle, fık- ra ve öykülerle eğJendiren kimse. 6/ Cennet ile cehennem ara- sında bulunduğuna inanılan yer... Siyah tüylü ve piliç büyiiklü- ğünde bir av kuşu. 7/ Çabuk kurumasını sağlamak amacıyla boyaya katıian madde. 8/ Ortodokslarda tahta pano üzerine ya- pılan her türlü dinsel resme verilan ad... Yapısına girdiği sözcü- ğe "kendi kendine" anlamı katan yabancı önek. 9/ Okullarda tahta, mukavva, kâğıt gibi şeylerle yaptınlan calışmalar... Ge- nislik. ILAN T.C. BEYOĞLU1. ASLÎYE HUKUK HÂKİlVİLtĞf 1989775 Davacı Hasan Hüseyın Nevruz ile davalılar Yaşar Çetinkaya. Hafi2 Polat arasında görülmekte olan alacak davası nedeniyle. Davalı Yaşar Çeünkaya'nın Içerenköy Yeruaçılan yol Beyaz Kavak no. 7 Bostancı adresinde olduğu bıldirilen davalının tüm aramalara rağ- men adresımn meçhul olduğundan mahkememizioe ilanen tebligat yapıl- masına karar verilmiş olup duruşma günü olan 3.12.1992 günü saat 10. 00'da mahkememızde hazır bulunmanız veya bir vckille kendinizi temsil ettırmenız. aksi lakdırde duruşmanın gıyabınızda }apılacağı hususu Uan olunur. 1.10.1992 Basın: 12849 tLAN ANKARA 19. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1992/354 Davacı TEK Ankara Elektrik Dagıtım Müessesesi vekili tarafından davalı Tuncay Tütüncüoğlu aleyhine açılan alacak davasının yapılan duruşmasında; Davalı TUNCAY TÜTÜNCÜOĞLU'nun adresi meçhul olduğun- dan ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştir. Karar gereğince, duruşmanın buakıldığı 23.12.1992 günü saat 9.30'da duruşmaya bızzat gelmeniz veya bir vekille kendinizi temsil ettirme- niz, gdmediğiniz veya kendinizi vekille temsil ettirmediğiniz laJcdir- de HUMKlnun 213 ve 337. maddeleri • gereğince yokluğunuzda duruşmaya devam olunup hüküm verilecegı hususu tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle