Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15KASIM1992PAZAR
8 PAZARYAZILARI
Tarihkitabındaki4 satırortabğıkanşbrdı
"Danimarka'daki Sosyal Demokrat
Partfnin ikinci başkanı Poul Nyrup Ras-
mussen'in gözünü iktidar hırsı bürümüştü.
Rasmussen'in iktidar hırsı kendi partisinin
lideri olmakla dinecek gıbı de değildi. O
başbakanlığa göz dikmişti. Rasmussen ik-
tidan ele geçirebilmek için ince bir plan
hanrladı ve bu planı adım adım uygulama-
yakoydu.
Once. iktidardaki sağ koalisyon hü-
kümetini dışandan oylanyla destekleyerek
ayakta tutan merkez partisi radikallenn
önde gelen isimlerinden Lone Dybkjear'in
gönlüne girdi, ama bunu önce çok gizli tut-
tu. Böylelikle sosyal demokratlann olası
bir iktidan için radikallenn desteğini sağla-
ma bağladı. Sonra da radikallenn bir
kısmının, partinin lideri Auken olduğu sü-
rece sosyal demokratlan asla destekleme-
yecekleri yolunda açıklamalarda bulun-
malannı sağladı. Planını en inceaynnüsına
kadar uygulayan Rasmussen, son on yıldır
bir türlü iktidar olamamanın acısıyla kıv-
ranan partide, kendisi genel başkan oldu-
ğu takdirde iktidann göz kırpmakta oldu-
ğu havasmı yarattı ve sonunda olağanûstü
kongreye gidılmesıni sağlayarak kendini
genel başkan seçtirdi. Daha sonraki geliş-
meler, radikallenn hükümetten giderek
uzaklaştığını gösterdi ve ilk fırsatta sosyal
demokratlann iktidara gelmelenni sağla-
yacak ortam ortaya çıktı."
Bütün bu satırlar, bundan 20-30 yıl son-
ra yazılması muhtemel bir tarih kitabında
yer alabilecek türden bir geçmiş değerlen-
dinnesi. Ne var ki üstteki değerlendirme
tamamen spekülasyon ve senaryo tama-
men bana ait. Ama senaryoda sözü edilen
olaylann hepsi gerçek. O zaman tarih ne-
dir?
Geçenlerde Danimarka'da yayımlanan
534 sayfalık ciddi bir tarih kitabı ortabğı
velveleye verdi. Üstelik çıkan gûrültü ki-
tabın yazannı da şaşırttı. Çıkan güriiltü
üzerine o kapkalın kitabın ilk baskısı bir
hafta içinde tükendi.
Aslında o velveleyi yaratan. topu topu
"Danimarka'da Bakanbklan 1953-72"
adım taşıyan kitapta yer alan dört buçuk
satırdı. O dört buçuk satır da aynen şöyle:
KOPENHAG
FERRUH
Y1LMAZ
"Kıta sahanlığının paylaşılmasıyla ilgili
görüşmelerde Ekofısk bölgesi Norveç'e ve-
rildi. Haekkerup (zamanın dışişleri ba-
kanı) rahatsızdı. Krag'a (zamanın başba-
kanı) bilgi verilmemişti. Sonradan Eko-
fısk'in çok zengın olduğu anlaşıldı."
Bir Danimarkab için bu satırlar. Kuzey
Denizi'ndeki kıta sahardığın Danimarka
ile Norveç arasında paylaştınlmasına iliş-
kin görüşmelerde, zamanın sosyal demok-
rat dışişlen bakanının sarhoş olduğu için
petrol açısından oldukça zengin olan Eko-
fısk bölgesini Norveç'e bıraktığını ifade
ediyor. Hatta Norveç Dışişleri Bakanlığı'nda
bu olayın anısına bir şişe viskinin özel
bir camekânda sergüendiği rivayet edilir.
Kitabın başka bir bölümünde de eski baş-
bakanlarâan Vigo Kampmann'ın manio-
depressif olduğu, bu yüzden görevini yürü-
temediği öne sürülüyor.
Bütün güriiltü, politikacılann özel ha-
yatlannın siyasi yaşamlanna kanştınlıp
kanştınlamayacağı konusunda kopuyor.
Haekkerup'un şimdi milletvekili olan iki
oğluyla, Kampmann'ın gazeteci kızı kita-
ba sert tepki gösterdier. Günlük gazeteler
okur mektuplan ve tartışma köşeleri bu
konudaki yaalarla dolup taşıyor. Tartış-
maya katılanlardan bir kısmı. kitabın ya-
zan Tage Kaarsted'ı. tarihi olduğu gibi
yazmak yerine, aktörler hakkında psikolo-
jik spekülasyonlara girmekle suçlarken, bir
kısmı da kamu görevlerine gelen kişilerin
bu tür irdelemeleri de kabul etmeleri gerek-
tiğini, özel yaşamlannın siyasi hayatlannı
etkilediği ölçüde kamuoyuna yansıtılması
gerektiğini savunuyor.
Aslında Danimarka, politikacılann özel
hayatlan açısından Amerika'nın tam zıtü
denilebilecek bir ülke. Şimdiki başbakanın
eski evliliğı sırasındaki çapkmlıklan basın
çe\Telerinde çok iyi bilinmesine rağmen sü-
lunlara pek yansımazdı. Aynı şey, başba-
kanın eski eşi için de geçerliydi. Parlamen-
todaki milletvekillerinin birbirleriyle Uişki-
leri, hatta birbirlerinin eşleriyle ilişkileri
bile zaman zaman dediködu sütunlanna
yansısa bile oralarla sınırlı kahr, siyasi bir
olaya dönüşmez.
Obür yandan Sosyal Demokrat Parti
başkanının, radikallerin önde gelen isimle-
rinden Lone Dybkjaer'le ibşkisi ne kadar
özel hayat kavramı içine girer? Bu çiftin
birlikte yaşamaya başlaması verecekleri si-
yasi kararlarda ne kadar etkili olur?
Bu sorulara yarat yerine. güriiltü kopa-
ran kitabın yazannın eleştinlere cevabını
aktarayım.
"Ben bazı politikacılann belli davranışla-
nna ilişkin somut olaylan ortaya koyup
neden öyle davranmış olabileceklerini yo-
rumlamaya çalışıyorum. Anekdotlan da
olaylan perspektiflendirdiği ölçüde kul-
lanıyorum."
Aşinakokularve jııüzik
Bir güneş, bir palmiye. bir
de deniz. Daha ne ister insan bu
üçünü bulabilmişse bir kentte.
Biz istemesek de Tel Aviv'in
sunduğu nimetler bu kadarla
kalmıyor. Bir kere denizin Ak-
deniz olduğu bir kentte sokak-
lara dökülmemek elde değil.
Sokaklann dili, yalnızca kentin
sosyal, kültürel ya da tarihsel
yanlannı konuşmazlar. ruhunu
da dökerler ortaya. Tel Avi v so-
kaklannın yer yer Türkiye ru-
hunu taşıdıklannı keşfediveri-
yoruz çok geçrneden.
Carmel denilen bir semt pa-
zanndayım. Allı morlu işporta
mallannın renk cümbüşü ara-
sında dolaşırken kulağıma hiç
yabancı gelmeyen müzik name-
leri yayılıyor kasetçilerden.
İbranice sözlerini anlaya-
masam da Türkçesini dinlemiş-
tim, eminim.
Akdeniz popülist müziğinin
ne kadar Türk, ne kadar Yu-
nan ya da Cezayirli olduğunu
çözemeden bir de İbranisi çıkı-
yor karşıma. Avaz avaz bağı-
ran çığırtkanlar arasından ge-
çerken, tezgahlardan birine
yaklaşıp boyama kitaplannın
fıyatını soruyorum. 60 yaşlann-
dâ sevimli bir adam saüa. Be-
nim ufakbğı azarlamamı duy-
muş olmalı ki "3 tanesi 10 şeke-
le olur kızım" diyor tatlı Türk-
çesi ile. 8 yaşındayken terk et-
miş İstanbul'u. dilimizi asla
TEL AVİV
DİLEK
KOÇ
unutmadığını söylüyorgururla.
Musevi amcadan aynhp yola
koyulurken. oğlumu inadına
azarlayıp duruyorum ve eski
İstanbullu Musevi dostlanmın
sayılannı çoğaltıyonım.
işporta mallan ile başlayan
Carmel sokağı meyve. sebze
satışlan ile sürüp gidiyor. Sa-
tıcılann bir kısmı Arap. Em-
rah'tan. Ceylan'dan pek aşina
oiduğum çığhklann Arapçalan
yayılıyor ortalığa.
Kaldınm üstü atıştırmak için
neler yok ki açık büfelerde.
Kadınbudu köfteler, arnavut
ciğerleri, patlıcan salatalan, dö-
ner. kokoreç ve Türk damağına
ait ne varsa var burada.
Akşam sonrası, Bat Yam
semti sahillerinde dolaşmak bir
aile alışkanlığı. Bu alışkanlığa
köpekler de mutlaka eşlik edi-
yorlar. Aile olmanın yolu nere-
deyse köpek doğurmaktan
-pardon edinmekten- geçiyor
bu kentte. Çok sevimliler kuş-
kusuz, ama tertemiz sokaklan
pislemeyecek kadar anne-baba
terbiyesi alsalar daha iyi ola-
cak. Bizim henüz köpeğimiz
yok. Ama olsun "Allah bir gün
bize de verir" diyerek şımdıhk
çocuğumuzla idare ediyoruz.
Bat Yam sahillerinin akşam
sefasına biz de katılıyoruz aile-
ce. Yine o tanıdık müzikler. Yol
boyu kimi tavernalar, restoran-
lar bizim havalan çalıyor İbra-
nice. Bir şantör, orgunun başın-
da birtakım konuşmalar yapı-
yor şarkı aralannda. Belki de
David Bey ve refikasını piste
davet ediyordur.
Hadi bizim şarkılara. oyun
havalanna alıştık artık. Yol üs-
tünde bir de rakı kokusunu du-
yuverince kirişi kınyoruz içeri.
Burası "Türkish Restaurant"
ve her türlü hizmet Türkçe veri-
liyor.
Restoranın sahibi 44 yıl önce
İstanbul'u terk ettiğini söyle-
yen, ama hangi yaşta buraya
gcldiğıni asla söylemeyen güîer
yüzlü, Musevi bir hanımefendi.
Müşteriler de terk etmiş olduk-
lan topraklanmıza duyduklan
hasretle ara sıra buraya gelerek
rakı ve alaturka ile demlenen
yaşlı Museviler. Şarkıa hanım
öz be öz Türk ve bu yaşlı insan-
lan memnun edebilmek için sü-
rekli eski nihavendlerde dola-
şıyor. Tel Aviv, genel haliyle bi-
zim havalarda değil kuşkusuz.
Bu yazıda, yer yer rastgeldiğım
tanıdık kokulan, tatlan zum-
ladım.
Endonezya ordusuna haçb protesto ŞV
şembe günü Endonezya ordusunu ilginc bir şekilde protesto ettiler. A\ustralya'nın Darwin kentindeki bir anacaddede
boylu boyunca yere yatan göstericiler, caddeyi trafiğe kapattılar. Göstericilerin ellerinde tuttuklan haçlar geçen yıl
aynı tarihte Endooezya ordusunun açtığı ateşte ölenleri simgeliyordu. (Fotoğraf: REUTER)
Eııiyisi
mağara
dönemine
dönnıek
S.DOĞAN
ABALIOĞLU
Parlamentoda koruma amaçh sığınak
için 138.2 milyon frank (yaklaşık 3 çeyrek
milyon, bizdeki alışkanhkla trilyon) büt-
çeye kondu.
Isviçre'den güneye inen araçlann çevre
kirliliğine katkısını sağlayan en önemli
demiryolu yükleme istasyonu Kanders-
teg yöresinde, Alp Dağlannı'nın içine ya-
pılmasına başlanan ve bir o kadarlık ilk
bulgunun sıfırlanması sonucu ek ödenek
isteği oylanmıştı. Yeşillerin başını çektiği
"hayırcılar" grubu azınbkta kaldılar, 72'-
ye karşı 41 "evef'le kaybettiler. tleri sür-
dükleri sav, bu konunun soğuk savaş or-
tamında geçerliliğiydi. Yenisi kurulmaya
çabşılan küresel politikada beklemenin
ve değerlendirmenin daha akılcı oldu-
ğundaydı. Bem'de az sayıda parlamenter
"yapıma devam" konuşmalanna katıh-
yordu.Söz dövüşü Bern'in yerel "Der
Bund" gazetesinden kamuya yansıübna-
sıyla Federatif Silahlı Kuvvetler Bü-
rosu'nca "Acaba gizb'liğin ortaya dökül-
mesi anlamma gelir mi" diye soruşturma
açılması konuya ayn bir tat verdi.
İlk günkü yayını 2. gün ek bir haber
daha da zenginleştirdi. 7 kişilik başkanlar
grubuyla birlik 200 ülke yönetim kurulu-
nun gözetimi dışında bu yeraltındaki kös-
tebek oyıınuna Merkez Bankası da kaüh-
yordu. Ve işin garibı parlamenterlerin ço-
ğunluğu bunu bibniyorlardı.
Merkez Bankası Direktörü Hans Thei-
ler ise konuyu aynntılı bilmediğini, ama
sözlerine gereken ödemelerde kendilerini
ilgilendiren bölümünü doğal karşüaya-
caklannı ekledi. Gazeteci kurnazlığıyla
iletilen " Yatınmınız bireyler için mi, yok-
sa para ve altınlann saklanmasını mı
amaçlıyor" sorusuna "Herhalde insanla-
ra değil. onlann orada işi ne?" diye verdi-
gi yanıt, dalga geçme anlamında mı, ger-
çek mi söylendi, ben anlayamadım
Atalanmız "Mal canın yongasıdır" de-
mişler Zor koşullarda kimi yatağını yor-
ganını, bazılanmız özellikle koltugunu
kurtarmaya çalışır. Tuzu kurular ise de-
mek ki paralannın peşinde. Saraybosna*-
da yaşananlan dışilişkiler bölümünde ve-
ren gazetelerin bir de böylesine çelişkileri
vurgulayan iç haberlerini yansıtmakta
yarar var saruyoram. Ve en iyisi mağara
dönemine dönmektir diyorum.
Sermaye Piyasası Kurulu
HALKA ARZA ARACILIK YETKİ BELGESl
ARK/HAA-064
T«rih
19.10.1992
Sermaye Pıyasuı Kurulu'nca Deha Menkul Kıytneder
A.Ş nın 09.03.1990 lanhındcn ılıbaren 'Halka Arza Ancıhk"
fulıyederinde bulunması uygun gfirulmö$<ür
Bu bd£e sahıbı aracı kunjm. venlen yetkı çercevcande
aracılık yOklenıminde (undenvritmg) bulunabılır. en iyi gayrci
ırscılıjı yıpabılır
Bu belgı. 3791 ayılı Kanun ile degıpk 2499 Myılı
Sermaye Piyasası Kanunnu'nun 31' ıncı maddesı uyannca
venlmifur
Orlaklıfcın:
Sermaye Piyasası Kurulu
AUM SATIM ARACILIK YETK! BELGESl
Nu
ARKMSA-II4 19.10.1992
Sennaye Piysusı Kurulu'nca Deha Menkul Kıymetler
A.Ş.'mn 09.05.1990 unhmden lUbarcn "Ahm Satım Araalığı"
fıaliyennde buluımua u>gun gflrülmû^ûr
Bu belge sahıbı araa kurum. ilgili mevzuau uygun
olarak daha öoce halka arz yoluyta satılmış sennaye piyasası
arıçlan ûzennde aracı sıfati)la ve tican amaçla ahm satım
yapabilır
Bu belgi. 3791 sayılı Kanun ile dfgısik 2499 sayıh
Sermaye Piyasası Kanunnu'nun 31' ıncı maddesı uyarınca
verilmıştır.
Ortaklı&ın:
I S.c.l Monol^u l«»hal
259071 / I06M3
DEHAMenkul KıymetlerA.Ş.
Mumhane Cad Mumhane Tfc Merkz. No:72 Kat.4
Karaköy - İST Tel 252 71 90 (7 hat) Fax: 252 71 98
*MÜCADELE
UCADELB
eni kayıplara izin vermeyeceğtz
- -™"u -;• Kajıplarııı sorıımlulannı Ulitnru/
3 Yeni kayıplara izin vermeyeceğiz!
• Tamklar kayıplan polisin gözalbna
aldığını söylediler
• Soruşturmayı yürüten avukatlar,
önemli betgelerle birlikte tanıklan
da açttia çıkardılar
• Kayıpiann sorumlulannı istiyoruz
3 Devrimci geleneklerimiz unutulma-
malıdır
Q Türk'Kürt düşmanlığına karşı dev-
rimci poJitika
• Cizre ateş altında
O Kontrgerilla ve özel savaş
3 Savaş gerçegi ve görevlerimiz
• Yükselen faiztor ekonominin çaltmını
bozdu... YenisüreçteOLMKIar... Kadıköy
Bld. Bşk. Ceng'ız Özyalçın'dan memura
dayak... Bush öldü, yaşasın Clinton...
"Her şey vatan için"... İşçi-Memur/Haber...
BAR1ŞAOZLEM
Prof. Dr. Hiisnü Göksel
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaf Yaymlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloflu-hlanbu!
TELEFON DEĞİŞİKLtĞİ
tjciTOicnıı/ Cumhunycfin tiiksına hağlı 5266072 ng.ludırekt tekl'onu
IS K.a»ım iw:'dfiı ılıharcn 513 «5 94. fç Polıtıka Scrvisimizin 52660 71
no lıı ıclelbnu d;ı 51.' S5 »M oljcak
BOĞAZİÇİ
ÜNİVERSİTESİ
MESLEK
YLKSEKOKULU
BİLGİSAYAR
PROGRAMC1LIĞI
PROGRAMIOFİS
OTOMASYONU
SERTİFÎKA PROGRAMI
Ünncrsitemi/r
e bağlı Meslek
Yukvckokulu Bilşısuyar Prog-
raıncılıcı Programı tarafından I
Arahk l992tarihindeUygulamalı
Olls Otomas>onu Sertifika Prog-
ramı açıiacaktır.
Süresi
I25saal(4a>)
Program
Bılsisavara Giri^ \e Dos
DbîıselU + (Temel Komutları
Loıu-. l23(Temcl İjlemler)
W ORD (Kelitne Ulemcı) Proıc
(.ruplar
j l Çatvınıba<uma(9.00-13.00)
b) Cumartesı-pazar(9.00-13.00)
Programa katılanlann en az lı-
sc me/unu olmalan gerekmekte-
dıı B.ij\urulann şahsen. kimlik.
2 rcsım vodıploma aslı ve\a sureti
ık birlikte a^ıgıdakı adre^e >apıl-
ması aeıckmcktcdir.
B<>ğa7>çı Ünı\ersıtesı Meslek
Yük>ckokulıı Bılgısa>ar Proa-
ramcılıi'i Proemmı. Hivır Kam-
pu^ Bifei kin 2h> 47 72-263 15 00
1306 \e\a 1307
Cumhurbaşkanı^ KGB ajanı mı?
1956-1981 yıllan arasında
cumhurbaşkanlığı görevinde
bulunan Urho Kaleva Kekho-
nen hakkında Finlandiya'yı
çalkalayan iddialara bir yenisi
daha ejdendi. ABD'nin Nİinne-
sota Üniversitesi öğretim gö-
revlilerinden Hannu Rautkal-
lio. 'Dekorsuz Novosbirsk"
isimli kitabında. Kekkonen'in
eski Sovyetler Birliği Komünist
Partisi ile ilişkilerini açık bir şe-
kilde ortaya koyuyor.
Kekkonen. 1900 yılında, fa-
kir bir köylü ailenin çocuğu ola-
rak, Pielavesi'dedoğdu. Helsin-
ki'de hukuk lahsili yaptı. 1930'-
larda polıtika ile ilgilenmeye
başladı.
1936"da özellikle kırsal kesi-
min desteklediği Merkez Parti'-
den milletvekili seçildi. 2. Dün-
ya Savaşı yıllannda aktif biri
değildi. Bu yıllarda bazı gazete-
lerde politik yazılan yayımladı.
Savaştan sonra adalet bakanı
olarak tekrar parlamentoya
girdi. Zamanın cumhurbaşkanı
HELSİNKİ
HÜSEYİN
KILIÇARSLAN
Paasikivi ile yakın ilişkilerini
her zaman korudu.
1948 yıhnda Sovyetler Birliği
ile imzaîanan dostluk ve işbirli-
ği anlaşmasının imzalanması-
nda aktif olarak çaba hârca-
masıyla dikkatleri üzerine çek-
ti.
Kekkonen. 1956 yılında
Merkez Parti'den cumhurbaş-
kanı seçilir.
Kekkonen 1961 yılında resmi
bir ziyaret için ABD'ye gjder.
Hemen ardından Sovyetler Bir-
liği, cumhurbaşkanı Kekko-
nen'e verilmesi isteğiyle Finlan-
diya'nın Moskova büyükelçisi-
ne bir nota verir. O günlerde
önce cumhurbaşkanbğj, ardın-
dan da parlamento için genel
seçimler yapılacaktır. Kekko-
nen 2. kez cumhurbaşkanı ol-
mak isterken merkez ve komü-
nist parti dışmdaki diğer tüm
partilerin desteklediği bir başka
aday, Honka rakıp olarak sah-
neye çıkar.
Finlandiya Dışişleri Bakanı
Karyalainen, Sovyetler Birliği
Dışişleri Bakanı Gromiko ile
buluşur. Gromiko, yaşanmak-
ta olan Berlin krizini öne süre-
rek Almanya'nın tehdidinden
bahseder ve askeri işbirliği iste-
mediklerini söyler. Finlandiya'-
nın dışişleri politikasının değiş-
meyeceğinden emin olmak iste-
diklerini, Finlandiya'da bazı
karşıt gruplann Sovyetler Birli-
ği'ni rahatsız ettiğini açık bir şe-
kilde dile getirir. 1%2 yazında
yapılması gereken parlamento
seçimlerinin daha önce yapıl-
masını istediklerini belirtir.
Ardından Cumhurbaşkanı
Kekkonen, parlamentoyu fes-
Türklere özel uygulama
Urumçi'den (Bau Çin-
Uygur özerk bölgesi başkenti)
Kazakistan"a gecmek için tren
yok. Ya otobüsle Gulçe-Koroz
üzeri devam edeceksiniz -ki bu
\olu yabancılara güvenlik açı-
sından pek tavsiye etmiyorlar-
ya da haftada bir gün uçan Çin
Hava Yolan (CAAC) uçağında
daha önceden yer ayırttıracak
ve Birleşik Devletler Toplu-
luğu'na giriş vizesini de Pekin"-
aeyken tamamlamış olacaksı-
nız.
Urumçi Havaalanı olabildi-
ğince ufak, sade ve de çok sa-
kin: öteki ülkelerdeki abşılmış
kalabalık yok. Bu nedenle gö-
revlilerle sohbet edebilir. hare-
ketlerinizi ağırlaştırabilir -kimi-
leri için o nasıl mümkünse-,
hatta onlann sizinle İngılızcc
pratik yapmalanna yardıma
olabilirsiniz. Bu konuşma-
lannız sırasında Uygur Türkü
olan. havaalanının kimi görev-
lileri. elinizdeki ay yıldızlı pasa-
portunuza bakarak size hemen
sempati ile yaklaşır İngilizce ye-
rine Türkçe konuşmaya çalışır-
lar: dahası size >abancılar için
40 yuan olan havaalanı vergısi-
ni bir Çinliymişçesine bir >Tian
olarak ödettirirler (Bir Ameri-
kan Dolan altı yuan).
Urumçi-Alma Ata arası bir
buçuk saatlik bir uçuş; ancak
Çin'in her yerinde Pekın saati
kullanıldığı için üç saatlik za-
man avnmını Alma Atava
ALMA ATA
ALIRIZA
BALAMAN
vardıktan sonra algılayabilir-
siniz; Alma Ata'ya bir buçuk
saat de erken inersiniz.
Yabancılar, Kazakistan'da
otel. tren ve uçak ücretlerini ya-
banalara uygulanan tarife üze-
rinden ödemek zorundadırlar:
"Çifte standart" diye adlandın-
lan kavramın tipik bir uygula-
ması. Bir gece için orta boy bir
oteün ücreti kırkyedi Amenkan
Dolan; Alma Ata-Moskova
arası uçak ücreti yüz seksen
Amerikan Dolan. Ancak Ka-
zakistan'da Türk olmanız size
kimi kolaylıklar sağlıyor. Örne-
ğin iyi durumdaki bir otelle
(Dostluk Oteli: görkemli Kaf-
kas Oteli'nin yakınında) bir
Sovyet vatandaşının ödediği
gibi altı Amerikan Dolan
karşıhğı ruble öder; beş Ameri-
kan Dolan karşıhğı ruble ile de
Alma Ata-Moskova arasını IL-
86 ile uçabilirsiniz. Ancak uçak
bileti için yirmi Amerikan Do-
lan'nı gişe görevlisine masa al-
tından "armağan' diye uza-
tacaksınız. Size bileti satan gö-
revligüzelbirdeakıl verir: "Sor-
mazlar ya... Eğer boran olursa.
"dün akşam otelde yemek yer-
ken tanışüğım Kazag (Kazak-
lar kendilerini Kazag olarak
tanıürlar) arkadaşlar armağan
ettiler" dersiniz" der. Alma
Ata'da Kazaglann Türklere bu
türden yardımlan çok. Rast-
lantı. otel kahvesinde
tanıştığım hukuk mezunu
Alma AtaL -aslen Azerbay-
canlı- gençle yüzde yüze yakın
Türkçe anlaşarak konuşurken
aramızdaki Kazaglan göstere-
rek: "İşte bu Kazak Türklerinin
şerçek yardımlan olmasaydı
ikinci Paylaşım Savaşı sırasın-
da Stalin'in emriyle vagonlara
doldurularak Azerbaycan'dan
buraara sürülen dedelerimiz,
babalanmız çoktan yok olmuş-
lardı" dedi.
1.200.000 nüfuslu Alma
Ata"nın, Sovyet nüfus politi-
kası sonucu yandan fazlası
(yüzde altmış beş) Rus, geri ka-
lanı Kazak Türkleri. Rehberim
Ramazan, Rus nüfusunun ço-
ğunluğundan şikayetçi ama
fazla politika konuşmak da is-
temiyor.
Şaşhkla karnımızı doyurup
kolaycacık dost olduğumuz
Alma Atab Ramazan'la büyük
parkı bir uçtan ötekine do-
laşük. Bana gönüllü rehberlik
yapan Alma Atalı Ramazan.
eğer Azeri Türkü olmasaydı
Türkçe konuşarak çok zor an-
laşacaklık, belki de hıç anlaşa-
mayacaktık.
heder ve Sovyetler Birliği ile
masaya oturmak için Novos-
birsk'e gjder. Bu sırada Honka
cumhurbaşkanlığı adaylığuı-
dan çekilir. Kekkonen geri
geldiğjnde. her şeyin yolunda
olduğunu ve aynı şekilde de-
vam edecegini söyler. Sonra
herkes Kekkonen'i Soyetler
Birliği için bir garanti gibi gö-
rür. Kekkonen bütün zaman-
larda Sovyetler Birliği ile iyi ve
dostane ilişkileri devam etü'rir.
Cumhurbaşkanlığı için gerekli
oyu ahr. Ve Finlandiya'da ke-
sintisiz 25 yıl cumhurbaşkanlığı
yapar.
Hannu Rautkallio, Sovyetler
Birliği Komünist Partisi arşiv-
lerini, Sovyetler Birliği Helsinki
Büyükelçisi A.V. Zaharov'un
yılbk raporlanru taradı.
Rautkalbo'ya göre, Kekko-
nen'in, Sovyetler Birliği Komü-
nist Partisi ile direkt bir bağ-
lantısı vardı. 1961 yılındaki bu
kriz sadece bir senaryodan iba-
retti. Kekkonen sadece kendisi-
nin cumhurbaşkanı seçilebil-
mesi için bu oyunu oynamıştı.
Bütün bu olaylar çok güzel
planlanmış ve düşünüldüğü
gibi de hiçbir aksakbk ol-
mamıştı.
Aynca hiçbir zaman, Finlan-
diya halkına yansıtıldığı derece-
de bir Sovyet tehdidi. Sovyet
korkusu olmamıştı. Bütün
bunlar, Kekkonen ve Sovyetler
Birliği'nin ortak çahşmalan
dogrultusunda yaratılmıştı.
Böylece Kekkonen Sovyetler
Birliği'nin dilinden anlayabüe-
cek tek adam olarak kamuoyu-
na sunulacak ve devamlı olarak
cumhurbaşkanı secilebilmesi
sağlanacaktı. Sovyetler Birliği
Komünist Partisi resmi arşivle-
ri ilk defa Rautkallio'ya açıldı.
Bugünlerde Finlandiya'da
Kekkonen üzerine devamh ki-
taplar basıhyor.
Kamuoyu hep bu konuyla il-
gileniyor. Geçenlerde eski
KGB ajanlannın "Kekkonen,
Sovyetler Birliği hesabına çalı-
şan bir ajandı" demelerinin
ardından, bütün bu tartışmalar
daha da alevlendi.
Hiç kuşkusuz en büyük pay
Rautkallio'nun. Kendisi bir TV
oturumunda arşivlerin henüz
tamamen acılmadığını, arşivler
tamamen açıbnca, gerçekler
karşısında herkesin şaşıracağını
söyledi. Kekkonen cumhurbaş-
kanlığını korudu. Sovyetler
Birliği Komünist Partisi de Fin-
landiya Dışişleri politikasının
değişmeyeceği garantisini aldı"
diyor. Görünen o ki bu konu
Finlandiya kamuoyunu daha
epey meşgul edecek.