23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15KASIM1992PAZAR 8 PAZARYAZILARI Tarihkitabındaki4 satırortabğıkanşbrdı "Danimarka'daki Sosyal Demokrat Partfnin ikinci başkanı Poul Nyrup Ras- mussen'in gözünü iktidar hırsı bürümüştü. Rasmussen'in iktidar hırsı kendi partisinin lideri olmakla dinecek gıbı de değildi. O başbakanlığa göz dikmişti. Rasmussen ik- tidan ele geçirebilmek için ince bir plan hanrladı ve bu planı adım adım uygulama- yakoydu. Once. iktidardaki sağ koalisyon hü- kümetini dışandan oylanyla destekleyerek ayakta tutan merkez partisi radikallenn önde gelen isimlerinden Lone Dybkjear'in gönlüne girdi, ama bunu önce çok gizli tut- tu. Böylelikle sosyal demokratlann olası bir iktidan için radikallenn desteğini sağla- ma bağladı. Sonra da radikallenn bir kısmının, partinin lideri Auken olduğu sü- rece sosyal demokratlan asla destekleme- yecekleri yolunda açıklamalarda bulun- malannı sağladı. Planını en inceaynnüsına kadar uygulayan Rasmussen, son on yıldır bir türlü iktidar olamamanın acısıyla kıv- ranan partide, kendisi genel başkan oldu- ğu takdirde iktidann göz kırpmakta oldu- ğu havasmı yarattı ve sonunda olağanûstü kongreye gidılmesıni sağlayarak kendini genel başkan seçtirdi. Daha sonraki geliş- meler, radikallenn hükümetten giderek uzaklaştığını gösterdi ve ilk fırsatta sosyal demokratlann iktidara gelmelenni sağla- yacak ortam ortaya çıktı." Bütün bu satırlar, bundan 20-30 yıl son- ra yazılması muhtemel bir tarih kitabında yer alabilecek türden bir geçmiş değerlen- dinnesi. Ne var ki üstteki değerlendirme tamamen spekülasyon ve senaryo tama- men bana ait. Ama senaryoda sözü edilen olaylann hepsi gerçek. O zaman tarih ne- dir? Geçenlerde Danimarka'da yayımlanan 534 sayfalık ciddi bir tarih kitabı ortabğı velveleye verdi. Üstelik çıkan gûrültü ki- tabın yazannı da şaşırttı. Çıkan güriiltü üzerine o kapkalın kitabın ilk baskısı bir hafta içinde tükendi. Aslında o velveleyi yaratan. topu topu "Danimarka'da Bakanbklan 1953-72" adım taşıyan kitapta yer alan dört buçuk satırdı. O dört buçuk satır da aynen şöyle: KOPENHAG FERRUH Y1LMAZ "Kıta sahanlığının paylaşılmasıyla ilgili görüşmelerde Ekofısk bölgesi Norveç'e ve- rildi. Haekkerup (zamanın dışişleri ba- kanı) rahatsızdı. Krag'a (zamanın başba- kanı) bilgi verilmemişti. Sonradan Eko- fısk'in çok zengın olduğu anlaşıldı." Bir Danimarkab için bu satırlar. Kuzey Denizi'ndeki kıta sahardığın Danimarka ile Norveç arasında paylaştınlmasına iliş- kin görüşmelerde, zamanın sosyal demok- rat dışişlen bakanının sarhoş olduğu için petrol açısından oldukça zengin olan Eko- fısk bölgesini Norveç'e bıraktığını ifade ediyor. Hatta Norveç Dışişleri Bakanlığı'nda bu olayın anısına bir şişe viskinin özel bir camekânda sergüendiği rivayet edilir. Kitabın başka bir bölümünde de eski baş- bakanlarâan Vigo Kampmann'ın manio- depressif olduğu, bu yüzden görevini yürü- temediği öne sürülüyor. Bütün güriiltü, politikacılann özel ha- yatlannın siyasi yaşamlanna kanştınlıp kanştınlamayacağı konusunda kopuyor. Haekkerup'un şimdi milletvekili olan iki oğluyla, Kampmann'ın gazeteci kızı kita- ba sert tepki gösterdier. Günlük gazeteler okur mektuplan ve tartışma köşeleri bu konudaki yaalarla dolup taşıyor. Tartış- maya katılanlardan bir kısmı. kitabın ya- zan Tage Kaarsted'ı. tarihi olduğu gibi yazmak yerine, aktörler hakkında psikolo- jik spekülasyonlara girmekle suçlarken, bir kısmı da kamu görevlerine gelen kişilerin bu tür irdelemeleri de kabul etmeleri gerek- tiğini, özel yaşamlannın siyasi hayatlannı etkilediği ölçüde kamuoyuna yansıtılması gerektiğini savunuyor. Aslında Danimarka, politikacılann özel hayatlan açısından Amerika'nın tam zıtü denilebilecek bir ülke. Şimdiki başbakanın eski evliliğı sırasındaki çapkmlıklan basın çe\Telerinde çok iyi bilinmesine rağmen sü- lunlara pek yansımazdı. Aynı şey, başba- kanın eski eşi için de geçerliydi. Parlamen- todaki milletvekillerinin birbirleriyle Uişki- leri, hatta birbirlerinin eşleriyle ilişkileri bile zaman zaman dediködu sütunlanna yansısa bile oralarla sınırlı kahr, siyasi bir olaya dönüşmez. Obür yandan Sosyal Demokrat Parti başkanının, radikallerin önde gelen isimle- rinden Lone Dybkjaer'le ibşkisi ne kadar özel hayat kavramı içine girer? Bu çiftin birlikte yaşamaya başlaması verecekleri si- yasi kararlarda ne kadar etkili olur? Bu sorulara yarat yerine. güriiltü kopa- ran kitabın yazannın eleştinlere cevabını aktarayım. "Ben bazı politikacılann belli davranışla- nna ilişkin somut olaylan ortaya koyup neden öyle davranmış olabileceklerini yo- rumlamaya çalışıyorum. Anekdotlan da olaylan perspektiflendirdiği ölçüde kul- lanıyorum." Aşinakokularve jııüzik Bir güneş, bir palmiye. bir de deniz. Daha ne ister insan bu üçünü bulabilmişse bir kentte. Biz istemesek de Tel Aviv'in sunduğu nimetler bu kadarla kalmıyor. Bir kere denizin Ak- deniz olduğu bir kentte sokak- lara dökülmemek elde değil. Sokaklann dili, yalnızca kentin sosyal, kültürel ya da tarihsel yanlannı konuşmazlar. ruhunu da dökerler ortaya. Tel Avi v so- kaklannın yer yer Türkiye ru- hunu taşıdıklannı keşfediveri- yoruz çok geçrneden. Carmel denilen bir semt pa- zanndayım. Allı morlu işporta mallannın renk cümbüşü ara- sında dolaşırken kulağıma hiç yabancı gelmeyen müzik name- leri yayılıyor kasetçilerden. İbranice sözlerini anlaya- masam da Türkçesini dinlemiş- tim, eminim. Akdeniz popülist müziğinin ne kadar Türk, ne kadar Yu- nan ya da Cezayirli olduğunu çözemeden bir de İbranisi çıkı- yor karşıma. Avaz avaz bağı- ran çığırtkanlar arasından ge- çerken, tezgahlardan birine yaklaşıp boyama kitaplannın fıyatını soruyorum. 60 yaşlann- dâ sevimli bir adam saüa. Be- nim ufakbğı azarlamamı duy- muş olmalı ki "3 tanesi 10 şeke- le olur kızım" diyor tatlı Türk- çesi ile. 8 yaşındayken terk et- miş İstanbul'u. dilimizi asla TEL AVİV DİLEK KOÇ unutmadığını söylüyorgururla. Musevi amcadan aynhp yola koyulurken. oğlumu inadına azarlayıp duruyorum ve eski İstanbullu Musevi dostlanmın sayılannı çoğaltıyonım. işporta mallan ile başlayan Carmel sokağı meyve. sebze satışlan ile sürüp gidiyor. Sa- tıcılann bir kısmı Arap. Em- rah'tan. Ceylan'dan pek aşina oiduğum çığhklann Arapçalan yayılıyor ortalığa. Kaldınm üstü atıştırmak için neler yok ki açık büfelerde. Kadınbudu köfteler, arnavut ciğerleri, patlıcan salatalan, dö- ner. kokoreç ve Türk damağına ait ne varsa var burada. Akşam sonrası, Bat Yam semti sahillerinde dolaşmak bir aile alışkanlığı. Bu alışkanlığa köpekler de mutlaka eşlik edi- yorlar. Aile olmanın yolu nere- deyse köpek doğurmaktan -pardon edinmekten- geçiyor bu kentte. Çok sevimliler kuş- kusuz, ama tertemiz sokaklan pislemeyecek kadar anne-baba terbiyesi alsalar daha iyi ola- cak. Bizim henüz köpeğimiz yok. Ama olsun "Allah bir gün bize de verir" diyerek şımdıhk çocuğumuzla idare ediyoruz. Bat Yam sahillerinin akşam sefasına biz de katılıyoruz aile- ce. Yine o tanıdık müzikler. Yol boyu kimi tavernalar, restoran- lar bizim havalan çalıyor İbra- nice. Bir şantör, orgunun başın- da birtakım konuşmalar yapı- yor şarkı aralannda. Belki de David Bey ve refikasını piste davet ediyordur. Hadi bizim şarkılara. oyun havalanna alıştık artık. Yol üs- tünde bir de rakı kokusunu du- yuverince kirişi kınyoruz içeri. Burası "Türkish Restaurant" ve her türlü hizmet Türkçe veri- liyor. Restoranın sahibi 44 yıl önce İstanbul'u terk ettiğini söyle- yen, ama hangi yaşta buraya gcldiğıni asla söylemeyen güîer yüzlü, Musevi bir hanımefendi. Müşteriler de terk etmiş olduk- lan topraklanmıza duyduklan hasretle ara sıra buraya gelerek rakı ve alaturka ile demlenen yaşlı Museviler. Şarkıa hanım öz be öz Türk ve bu yaşlı insan- lan memnun edebilmek için sü- rekli eski nihavendlerde dola- şıyor. Tel Aviv, genel haliyle bi- zim havalarda değil kuşkusuz. Bu yazıda, yer yer rastgeldiğım tanıdık kokulan, tatlan zum- ladım. Endonezya ordusuna haçb protesto ŞV şembe günü Endonezya ordusunu ilginc bir şekilde protesto ettiler. A\ustralya'nın Darwin kentindeki bir anacaddede boylu boyunca yere yatan göstericiler, caddeyi trafiğe kapattılar. Göstericilerin ellerinde tuttuklan haçlar geçen yıl aynı tarihte Endooezya ordusunun açtığı ateşte ölenleri simgeliyordu. (Fotoğraf: REUTER) Eııiyisi mağara dönemine dönnıek S.DOĞAN ABALIOĞLU Parlamentoda koruma amaçh sığınak için 138.2 milyon frank (yaklaşık 3 çeyrek milyon, bizdeki alışkanhkla trilyon) büt- çeye kondu. Isviçre'den güneye inen araçlann çevre kirliliğine katkısını sağlayan en önemli demiryolu yükleme istasyonu Kanders- teg yöresinde, Alp Dağlannı'nın içine ya- pılmasına başlanan ve bir o kadarlık ilk bulgunun sıfırlanması sonucu ek ödenek isteği oylanmıştı. Yeşillerin başını çektiği "hayırcılar" grubu azınbkta kaldılar, 72'- ye karşı 41 "evef'le kaybettiler. tleri sür- dükleri sav, bu konunun soğuk savaş or- tamında geçerliliğiydi. Yenisi kurulmaya çabşılan küresel politikada beklemenin ve değerlendirmenin daha akılcı oldu- ğundaydı. Bem'de az sayıda parlamenter "yapıma devam" konuşmalanna katıh- yordu.Söz dövüşü Bern'in yerel "Der Bund" gazetesinden kamuya yansıübna- sıyla Federatif Silahlı Kuvvetler Bü- rosu'nca "Acaba gizb'liğin ortaya dökül- mesi anlamma gelir mi" diye soruşturma açılması konuya ayn bir tat verdi. İlk günkü yayını 2. gün ek bir haber daha da zenginleştirdi. 7 kişilik başkanlar grubuyla birlik 200 ülke yönetim kurulu- nun gözetimi dışında bu yeraltındaki kös- tebek oyıınuna Merkez Bankası da kaüh- yordu. Ve işin garibı parlamenterlerin ço- ğunluğu bunu bibniyorlardı. Merkez Bankası Direktörü Hans Thei- ler ise konuyu aynntılı bilmediğini, ama sözlerine gereken ödemelerde kendilerini ilgilendiren bölümünü doğal karşüaya- caklannı ekledi. Gazeteci kurnazlığıyla iletilen " Yatınmınız bireyler için mi, yok- sa para ve altınlann saklanmasını mı amaçlıyor" sorusuna "Herhalde insanla- ra değil. onlann orada işi ne?" diye verdi- gi yanıt, dalga geçme anlamında mı, ger- çek mi söylendi, ben anlayamadım Atalanmız "Mal canın yongasıdır" de- mişler Zor koşullarda kimi yatağını yor- ganını, bazılanmız özellikle koltugunu kurtarmaya çalışır. Tuzu kurular ise de- mek ki paralannın peşinde. Saraybosna*- da yaşananlan dışilişkiler bölümünde ve- ren gazetelerin bir de böylesine çelişkileri vurgulayan iç haberlerini yansıtmakta yarar var saruyoram. Ve en iyisi mağara dönemine dönmektir diyorum. Sermaye Piyasası Kurulu HALKA ARZA ARACILIK YETKİ BELGESl ARK/HAA-064 T«rih 19.10.1992 Sermaye Pıyasuı Kurulu'nca Deha Menkul Kıytneder A.Ş nın 09.03.1990 lanhındcn ılıbaren 'Halka Arza Ancıhk" fulıyederinde bulunması uygun gfirulmö$<ür Bu bd£e sahıbı aracı kunjm. venlen yetkı çercevcande aracılık yOklenıminde (undenvritmg) bulunabılır. en iyi gayrci ırscılıjı yıpabılır Bu belgı. 3791 ayılı Kanun ile degıpk 2499 Myılı Sermaye Piyasası Kanunnu'nun 31' ıncı maddesı uyannca venlmifur Orlaklıfcın: Sermaye Piyasası Kurulu AUM SATIM ARACILIK YETK! BELGESl Nu ARKMSA-II4 19.10.1992 Sennaye Piysusı Kurulu'nca Deha Menkul Kıymetler A.Ş.'mn 09.05.1990 unhmden lUbarcn "Ahm Satım Araalığı" fıaliyennde buluımua u>gun gflrülmû^ûr Bu belge sahıbı araa kurum. ilgili mevzuau uygun olarak daha öoce halka arz yoluyta satılmış sennaye piyasası arıçlan ûzennde aracı sıfati)la ve tican amaçla ahm satım yapabilır Bu belgi. 3791 sayılı Kanun ile dfgısik 2499 sayıh Sermaye Piyasası Kanunnu'nun 31' ıncı maddesı uyarınca verilmıştır. Ortaklı&ın: I S.c.l Monol^u l«»hal 259071 / I06M3 DEHAMenkul KıymetlerA.Ş. Mumhane Cad Mumhane Tfc Merkz. No:72 Kat.4 Karaköy - İST Tel 252 71 90 (7 hat) Fax: 252 71 98 *MÜCADELE UCADELB eni kayıplara izin vermeyeceğtz - -™"u -;• Kajıplarııı sorıımlulannı Ulitnru/ 3 Yeni kayıplara izin vermeyeceğiz! • Tamklar kayıplan polisin gözalbna aldığını söylediler • Soruşturmayı yürüten avukatlar, önemli betgelerle birlikte tanıklan da açttia çıkardılar • Kayıpiann sorumlulannı istiyoruz 3 Devrimci geleneklerimiz unutulma- malıdır Q Türk'Kürt düşmanlığına karşı dev- rimci poJitika • Cizre ateş altında O Kontrgerilla ve özel savaş 3 Savaş gerçegi ve görevlerimiz • Yükselen faiztor ekonominin çaltmını bozdu... YenisüreçteOLMKIar... Kadıköy Bld. Bşk. Ceng'ız Özyalçın'dan memura dayak... Bush öldü, yaşasın Clinton... "Her şey vatan için"... İşçi-Memur/Haber... BAR1ŞAOZLEM Prof. Dr. Hiisnü Göksel 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaf Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloflu-hlanbu! TELEFON DEĞİŞİKLtĞİ tjciTOicnıı/ Cumhunycfin tiiksına hağlı 5266072 ng.ludırekt tekl'onu IS K.a»ım iw:'dfiı ılıharcn 513 «5 94. fç Polıtıka Scrvisimizin 52660 71 no lıı ıclelbnu d;ı 51.' S5 »M oljcak BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ MESLEK YLKSEKOKULU BİLGİSAYAR PROGRAMC1LIĞI PROGRAMIOFİS OTOMASYONU SERTİFÎKA PROGRAMI Ünncrsitemi/r e bağlı Meslek Yukvckokulu Bilşısuyar Prog- raıncılıcı Programı tarafından I Arahk l992tarihindeUygulamalı Olls Otomas>onu Sertifika Prog- ramı açıiacaktır. Süresi I25saal(4a>) Program Bılsisavara Giri^ \e Dos DbîıselU + (Temel Komutları Loıu-. l23(Temcl İjlemler) W ORD (Kelitne Ulemcı) Proıc (.ruplar j l Çatvınıba<uma(9.00-13.00) b) Cumartesı-pazar(9.00-13.00) Programa katılanlann en az lı- sc me/unu olmalan gerekmekte- dıı B.ij\urulann şahsen. kimlik. 2 rcsım vodıploma aslı ve\a sureti ık birlikte a^ıgıdakı adre^e >apıl- ması aeıckmcktcdir. B<>ğa7>çı Ünı\ersıtesı Meslek Yük>ckokulıı Bılgısa>ar Proa- ramcılıi'i Proemmı. Hivır Kam- pu^ Bifei kin 2h> 47 72-263 15 00 1306 \e\a 1307 Cumhurbaşkanı^ KGB ajanı mı? 1956-1981 yıllan arasında cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan Urho Kaleva Kekho- nen hakkında Finlandiya'yı çalkalayan iddialara bir yenisi daha ejdendi. ABD'nin Nİinne- sota Üniversitesi öğretim gö- revlilerinden Hannu Rautkal- lio. 'Dekorsuz Novosbirsk" isimli kitabında. Kekkonen'in eski Sovyetler Birliği Komünist Partisi ile ilişkilerini açık bir şe- kilde ortaya koyuyor. Kekkonen. 1900 yılında, fa- kir bir köylü ailenin çocuğu ola- rak, Pielavesi'dedoğdu. Helsin- ki'de hukuk lahsili yaptı. 1930'- larda polıtika ile ilgilenmeye başladı. 1936"da özellikle kırsal kesi- min desteklediği Merkez Parti'- den milletvekili seçildi. 2. Dün- ya Savaşı yıllannda aktif biri değildi. Bu yıllarda bazı gazete- lerde politik yazılan yayımladı. Savaştan sonra adalet bakanı olarak tekrar parlamentoya girdi. Zamanın cumhurbaşkanı HELSİNKİ HÜSEYİN KILIÇARSLAN Paasikivi ile yakın ilişkilerini her zaman korudu. 1948 yıhnda Sovyetler Birliği ile imzaîanan dostluk ve işbirli- ği anlaşmasının imzalanması- nda aktif olarak çaba hârca- masıyla dikkatleri üzerine çek- ti. Kekkonen. 1956 yılında Merkez Parti'den cumhurbaş- kanı seçilir. Kekkonen 1961 yılında resmi bir ziyaret için ABD'ye gjder. Hemen ardından Sovyetler Bir- liği, cumhurbaşkanı Kekko- nen'e verilmesi isteğiyle Finlan- diya'nın Moskova büyükelçisi- ne bir nota verir. O günlerde önce cumhurbaşkanbğj, ardın- dan da parlamento için genel seçimler yapılacaktır. Kekko- nen 2. kez cumhurbaşkanı ol- mak isterken merkez ve komü- nist parti dışmdaki diğer tüm partilerin desteklediği bir başka aday, Honka rakıp olarak sah- neye çıkar. Finlandiya Dışişleri Bakanı Karyalainen, Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Gromiko ile buluşur. Gromiko, yaşanmak- ta olan Berlin krizini öne süre- rek Almanya'nın tehdidinden bahseder ve askeri işbirliği iste- mediklerini söyler. Finlandiya'- nın dışişleri politikasının değiş- meyeceğinden emin olmak iste- diklerini, Finlandiya'da bazı karşıt gruplann Sovyetler Birli- ği'ni rahatsız ettiğini açık bir şe- kilde dile getirir. 1%2 yazında yapılması gereken parlamento seçimlerinin daha önce yapıl- masını istediklerini belirtir. Ardından Cumhurbaşkanı Kekkonen, parlamentoyu fes- Türklere özel uygulama Urumçi'den (Bau Çin- Uygur özerk bölgesi başkenti) Kazakistan"a gecmek için tren yok. Ya otobüsle Gulçe-Koroz üzeri devam edeceksiniz -ki bu \olu yabancılara güvenlik açı- sından pek tavsiye etmiyorlar- ya da haftada bir gün uçan Çin Hava Yolan (CAAC) uçağında daha önceden yer ayırttıracak ve Birleşik Devletler Toplu- luğu'na giriş vizesini de Pekin"- aeyken tamamlamış olacaksı- nız. Urumçi Havaalanı olabildi- ğince ufak, sade ve de çok sa- kin: öteki ülkelerdeki abşılmış kalabalık yok. Bu nedenle gö- revlilerle sohbet edebilir. hare- ketlerinizi ağırlaştırabilir -kimi- leri için o nasıl mümkünse-, hatta onlann sizinle İngılızcc pratik yapmalanna yardıma olabilirsiniz. Bu konuşma- lannız sırasında Uygur Türkü olan. havaalanının kimi görev- lileri. elinizdeki ay yıldızlı pasa- portunuza bakarak size hemen sempati ile yaklaşır İngilizce ye- rine Türkçe konuşmaya çalışır- lar: dahası size >abancılar için 40 yuan olan havaalanı vergısi- ni bir Çinliymişçesine bir >Tian olarak ödettirirler (Bir Ameri- kan Dolan altı yuan). Urumçi-Alma Ata arası bir buçuk saatlik bir uçuş; ancak Çin'in her yerinde Pekın saati kullanıldığı için üç saatlik za- man avnmını Alma Atava ALMA ATA ALIRIZA BALAMAN vardıktan sonra algılayabilir- siniz; Alma Ata'ya bir buçuk saat de erken inersiniz. Yabancılar, Kazakistan'da otel. tren ve uçak ücretlerini ya- banalara uygulanan tarife üze- rinden ödemek zorundadırlar: "Çifte standart" diye adlandın- lan kavramın tipik bir uygula- ması. Bir gece için orta boy bir oteün ücreti kırkyedi Amenkan Dolan; Alma Ata-Moskova arası uçak ücreti yüz seksen Amerikan Dolan. Ancak Ka- zakistan'da Türk olmanız size kimi kolaylıklar sağlıyor. Örne- ğin iyi durumdaki bir otelle (Dostluk Oteli: görkemli Kaf- kas Oteli'nin yakınında) bir Sovyet vatandaşının ödediği gibi altı Amerikan Dolan karşıhğı ruble öder; beş Ameri- kan Dolan karşıhğı ruble ile de Alma Ata-Moskova arasını IL- 86 ile uçabilirsiniz. Ancak uçak bileti için yirmi Amerikan Do- lan'nı gişe görevlisine masa al- tından "armağan' diye uza- tacaksınız. Size bileti satan gö- revligüzelbirdeakıl verir: "Sor- mazlar ya... Eğer boran olursa. "dün akşam otelde yemek yer- ken tanışüğım Kazag (Kazak- lar kendilerini Kazag olarak tanıürlar) arkadaşlar armağan ettiler" dersiniz" der. Alma Ata'da Kazaglann Türklere bu türden yardımlan çok. Rast- lantı. otel kahvesinde tanıştığım hukuk mezunu Alma AtaL -aslen Azerbay- canlı- gençle yüzde yüze yakın Türkçe anlaşarak konuşurken aramızdaki Kazaglan göstere- rek: "İşte bu Kazak Türklerinin şerçek yardımlan olmasaydı ikinci Paylaşım Savaşı sırasın- da Stalin'in emriyle vagonlara doldurularak Azerbaycan'dan buraara sürülen dedelerimiz, babalanmız çoktan yok olmuş- lardı" dedi. 1.200.000 nüfuslu Alma Ata"nın, Sovyet nüfus politi- kası sonucu yandan fazlası (yüzde altmış beş) Rus, geri ka- lanı Kazak Türkleri. Rehberim Ramazan, Rus nüfusunun ço- ğunluğundan şikayetçi ama fazla politika konuşmak da is- temiyor. Şaşhkla karnımızı doyurup kolaycacık dost olduğumuz Alma Atab Ramazan'la büyük parkı bir uçtan ötekine do- laşük. Bana gönüllü rehberlik yapan Alma Atalı Ramazan. eğer Azeri Türkü olmasaydı Türkçe konuşarak çok zor an- laşacaklık, belki de hıç anlaşa- mayacaktık. heder ve Sovyetler Birliği ile masaya oturmak için Novos- birsk'e gjder. Bu sırada Honka cumhurbaşkanlığı adaylığuı- dan çekilir. Kekkonen geri geldiğjnde. her şeyin yolunda olduğunu ve aynı şekilde de- vam edecegini söyler. Sonra herkes Kekkonen'i Soyetler Birliği için bir garanti gibi gö- rür. Kekkonen bütün zaman- larda Sovyetler Birliği ile iyi ve dostane ilişkileri devam etü'rir. Cumhurbaşkanlığı için gerekli oyu ahr. Ve Finlandiya'da ke- sintisiz 25 yıl cumhurbaşkanlığı yapar. Hannu Rautkallio, Sovyetler Birliği Komünist Partisi arşiv- lerini, Sovyetler Birliği Helsinki Büyükelçisi A.V. Zaharov'un yılbk raporlanru taradı. Rautkalbo'ya göre, Kekko- nen'in, Sovyetler Birliği Komü- nist Partisi ile direkt bir bağ- lantısı vardı. 1961 yılındaki bu kriz sadece bir senaryodan iba- retti. Kekkonen sadece kendisi- nin cumhurbaşkanı seçilebil- mesi için bu oyunu oynamıştı. Bütün bu olaylar çok güzel planlanmış ve düşünüldüğü gibi de hiçbir aksakbk ol- mamıştı. Aynca hiçbir zaman, Finlan- diya halkına yansıtıldığı derece- de bir Sovyet tehdidi. Sovyet korkusu olmamıştı. Bütün bunlar, Kekkonen ve Sovyetler Birliği'nin ortak çahşmalan dogrultusunda yaratılmıştı. Böylece Kekkonen Sovyetler Birliği'nin dilinden anlayabüe- cek tek adam olarak kamuoyu- na sunulacak ve devamlı olarak cumhurbaşkanı secilebilmesi sağlanacaktı. Sovyetler Birliği Komünist Partisi resmi arşivle- ri ilk defa Rautkallio'ya açıldı. Bugünlerde Finlandiya'da Kekkonen üzerine devamh ki- taplar basıhyor. Kamuoyu hep bu konuyla il- gileniyor. Geçenlerde eski KGB ajanlannın "Kekkonen, Sovyetler Birliği hesabına çalı- şan bir ajandı" demelerinin ardından, bütün bu tartışmalar daha da alevlendi. Hiç kuşkusuz en büyük pay Rautkallio'nun. Kendisi bir TV oturumunda arşivlerin henüz tamamen acılmadığını, arşivler tamamen açıbnca, gerçekler karşısında herkesin şaşıracağını söyledi. Kekkonen cumhurbaş- kanlığını korudu. Sovyetler Birliği Komünist Partisi de Fin- landiya Dışişleri politikasının değişmeyeceği garantisini aldı" diyor. Görünen o ki bu konu Finlandiya kamuoyunu daha epey meşgul edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle