Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15KASIM1992PAZAR
12 DIZIYAZI
Bir imparatorluğa adını verenOsman Bey, tarihsahnesine ancak 1302yılında girer
Bîr devletdoğuyorsîsleriçinde
wsmanlı
Imparatorluğu
Tarihi
Çeviren:
SERVER TANİLLİ
BKLDICK.AM
O
smanh devletinin başlangı-
cı yoğun bir sislc kaplıdır.
Hancdana adını vcrcn Os-
man, tarihin sahnesine, o
yüzyılda yaşayan birinin. tarihçi Pak-
himcris'in anlaıtığı Bapheus savaşı
(1302) vcsilcsiylc girer ancak. Babası-
nın Ertuğrul adını taşıdığını bıiijoruz;
çünkü Ertuğrul oğlu Osman adına ba-
sılmtş bir para bulunmuştur vc XV.
yüz>ıl ortalanndaki birOsmanlı tahrir
dcftcri, mezannın bugün de zıyaret
cdilcbildiği bir kasaba olan Söğüt'ie.
ruhunun sclameti adına kurulmuş bir
vakıflan sözeder.
Ya geri kalanı? Bırakalım efsane
söylesin!
XV. yüzyılda, birTürkiarihçisi olan
Aşıkpaşazade de, Osmanlı devletinin
başlangıçlanna ilişkin birçok anlaiım
biçiminin bulunduğunu kabul eder.
Bununla beraber, bizim burada özet-
leyeceğimiz ve geleçekte tarihçilerin
-birbirine'yakın kimi aynntılarla- tek-
rarlayacaklan anlatımı yeğler.
Devletindoğuşu
Ertuğrul, henüz aydınlığa kavuşma-
mış bir tarihte. babası Süleyman Şah
ve iki kardeşi, Sungur Tekin ve Gün-
doğdu ile birlikte Küçük Asya'ya ge-
Hr. Uzun yıllar katırlar orada ve sonra.
doğduklan ülkeye dönmeye karar ve-
rirler. Süleyman Şah, Fırat'ı geçmek
ısterken boğulur suda. İki kardeş.
Türkistan'a doğru yollanna devam
ederler; Erluğrul ise dört yüz çadırla
beraber Anadolu'da kalır. Sonra Er-
tuğrul. oğlu Saru Yatı'yı, yeni Selçuk
sultanı Alâeddin'in -tarihçi bu adla bi-
linen üç Alâcddin arasında hangisinin
olduğunu belirtmiyor- yanına yollar;
amacı da, yakınlan ve sürüleri için sul-
tanın toprak vermesidir kendisine.
Alâeddin de. tutar asıl mülkü diyc Sö-
ğüt kasabasını ve yazlan hayvanlannı
otlatsınlar diye de Domaniç ve Ermeni
Beli bolgelerini bağışlar ona.
E,irtuğrul'un ölümünden sonra,
oğlu Osman, kimi Hıristiyan ileri ge-
lenleriyle, özellikle Bilecik tekfuruyla
dostça ilişkiler kurar. Yazın yaylaya
her çıktığında. eşvasını kaleye koyma
iznini verir tektür. Osman da. minnet-
tarlığını dile getirmek için. halılar. pey-
nir ve kuzular verir ona.
Bununla beraber. Aynegöl (İnegöl)
tekfuru gibi başka Hıristiyan tekfurlar
da, güven duymazlar Osmana. Çar-
pışmalarda, her iki taraf da kurban
venr ve başkalannın yanısıra. Saru
Yatı'nın oğlu ve Osman'ın >eğeni Bay
Hocanınyasamınamalolur. Karaca-
hisar kenti tekfuru ve kardeşi Kalanoz
da Osman'ın düşmanlanndandır. Bir
saldında. Osmantn kardeşi Saru Yatı
ölür.
Öelçuk sultanı.Osmanıngüçdu-
rumda bulunduğunu ve üstelik Ger-
miyan beyınin de kendisine düşman
olduğunu öğrenince. Hırisüyanlan ce-
zalandırmak için kalkar Karacahisar
yöresine gelir. Ancak suhan. Moğolla-
nn Ereğli'ye (Kappadokya'da Herak-
lia) saldırmalan üzerine geri dönmek
zorunda kalır. Böylece Osman tek ba-
şına kazanır zaferi ve sultana müjdeyi
ulaştırmasmı yeğeni Aktimur'dan ıs-
ter; sultan da, ödül olarak, bir sancak
ve armağanlar yollar ona.
Kent alınınca, Osman, devleüni ör-
gütlemeye başlar. Hıristiyanlann ter-
kettiği evleri Germiyan bevliğjnden
gelenlere verir, kiliseleri camiye çevirir
ve Müslüman ibadeüne açar. Son ola-
rak. Bizans toprağında bir kent olan
Bilecik'te oturanlan bile çeken bir pa-
zar kurar.
'sman, Harmankaya tekfuru
olup Köse Mihal adını taşıyan bir Hı-
ristiyanla da dostça ilişkiler kurar.
Tarihçi, Osmanın onun düğününe
giuiğini söylüyor. Her ikisi birlikte
çevreyi boydan boya atla dolaşırlar.
Gezintileri. Sakarya kıvnntısındaki
Göynük vc Taraklı Yenicesine değin
götürür onlan. Irmağı geçebilmek için
yol gösterici olarak Samsa Çavuş adlı
birini bulurlar. Samsa Çavuş, kardeşi
Sülemiş'le o bölgeye yerleşmiştir vak-
tiyle ve Hıristiyanlarla dostça yaşa-
maktadır. Osman ve Mihal. ellerinin
altına ne ki gelmiş soyar soğana çevi-
rirler; ancak insanlan esir edip götür-
mekten kaçınırlar. çünkü yalnız hal-
k\n boyun eğmesini sağlamaktır
amaçlan.
Ne var ki, Osman'ın Bilecik tekfuru
ile iyi geçinmesi. tekfurun düğünü sı-
rasında sona erer. Osman'a daveü ilct-
meyi üstlenen Köse Mihal. bunun as-
lında bir oyun olduğunu söyler ona.
Bununla beraber, Bilecik tekfurunun
F
üz elli vıhlun hiraz fa:la
bir zumıin önıe, Joseph
voıı Hammer-PurgsiaU'm
dev eserı GescMchte des
Osmanischen Reiches'ın ıeviru>i
olarak. Osmanlı Imparatorluğunun
Tarihi vuvıınlanıvordıı Franstzcada.
Biiy ük hıryaııkt vuputaktır kitap;
çünkü. bu mıpıınrtorluğun, haşta tarih
i'scrlcrı olmak üzere. Türk ve rahaııcı
ktivnaklara day anun bir genel tarihi
uli ı a\ ımhııuııı. Şoını 1774'leık'
kıil.su. O.uiuınlı İmparatorluğıı dikkali
t ck tiğı oranda. eser de dikk uıi
çckcıckıir. Impnıatorlıık iw XIX
vüz\ ılııı buşlarmdun başlavarak.
A vrupa da vc Akdımız degüru clliğın
öıı \misindadtr.. \ vrııptı 'ı ı uzun sürc
ritn'tmii olan bu impnrutorhık
Y(t$anwı<n uıınınagclınışebt'tızi\onhı
böyli'vc: \ıukı. Hııisii\un\ada
Kiüslümun.Avrupahyuda Doğulıt
ı ığmlu luılk ın üzcrimk'ki
egemenliğmiH kaybolmakht olduğunu
göriir gihivdı en azmdaıı.
J. von Haınmer in stmduğu hiçımıy-
le Osmanlı tarihi, geleneksel tarih bi-
çemine bağhdır hc'ılâ. yani açıklanutk-
tan çok beiimleryu da olaylunn derin-
lerdeki nedenlerini açtklamaya
gitmez. Ayrıca, de\rin Osmanlı karşı-
tı bağlammda anlaşılır bir sey de olsa.
eksiklikleri, yanlışlan, kusurları. her
lürden aşırdığt özellikle değerlcndırır:
ancak, bu olaylar yadsınma: da olsa-
lar, tarilıin özünü oluşrurmazlar re
özellikle kısmi ve yan tutan bir görüs
verirler onun hakkmda.
«/ • von Hammer'den beri, XIX.
yû'zyıl hoyunca ve XX. yüzydm başlu-
rında, Osmanlı Imparaıorluğu üstüne
birkaç genel eser yayunlundı; ne var
ki, hayli kısa. fazla dcrinliğe varma-
yun ve çoğu kez Avrupa merkezli bir
tarih anlayıştnın damgasmı taşıyan
eserlerdir bunlargenellikle. İçlcrinden
çoğu, Doğulu kaynakluru değıl Batılı
kwi naklara dayanılarak yazıldığı
için, ıktisadi konuda tek yunlı, devle-
tin yönetimi konusunda ise pek vüzey-
sel olarak sunarlur olayları. Kuşkıt-
suz, Osmanlı arsivlerıne ulastlabilnıis
değddı o sıralar; ancak, bu münıkün
olsavdı bile, A vrupa nın siyasal ve kul-
türel üstünlüğü anlayısmı değiftıreme-
yecekıi.
Gelişmek'rigörmek ıj in İkim i Dün-
ya Savaşı'nın ertesini beklemek ge-
rekıi. Ö'nce, Osmanlı arşnlerüıe baş-
vurup ıncelemek mümkün oldu ve
onlann, Osmanlı devletinin özellikle iç
görünüşü hakkmda hayli bilgi verdik-
leri ortaya çıktı; sonra, Osmanlı tari-
hi, geçmislerini daha iyi lanıma arzu-
sundaki Türklerin yanı sıra, Doğu
dillermi bilen Batılı uzmanlarca da ele
alındı; böylece, bu sonuncular, o güne
değin savsaklanmış Türk, Arap, Iran
tarih kaynaklarına doğrudan doğruva
yaklaşabildiler. Bunun sonucu olarak,
araştırmalann, ayrıntıya giden çalış-
malarm çoğaldığı görüldü ve yığınla
sorun veni bir biçim aldı böylece. Var-
dığı kimi sonuçlar ya da yaptığı açık-
lamalar eleştiri konusu olsalar da,
Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili son
tarih. Stanford J. Shaw 'ın eseribu gö-
rüşle yazıldı. Eskıden yayımlanan ça-
Iışmâlar, A vrupa devleıleriyle Osman-
lı İmparatorluğu arasındaki olaysal
görünüsleri ve siyasal ilişkileri vurgu-
larken, kunanlar tarihme, iktisat tarı-
hine ve sosyal tarihe Osmaıdı görüs
açısmdan da eğilmenin yanı sıra,
Türkler, Araplar, İranlılar, vb. arasın-
daki ılışkilere de eğilme mümkün şim-
di. Böylece, Osmanlı dünyası üstüne
bilgimiz, bir kırk yıldan beri genişle-
ıniş ve açık- seçiklik kazannnş durum-
da; öyle olıınca da üniversite öğrenci-
lerine, larıhçi meslekta$larımıza,
kültür meraklılarına, bu veni verilere
dctyanan bir eser sunnıak yararlı gö-
ründü. Bu konuda örneği Claude Ca-
heıı verdı bize: Gerçekten o. Fransız-
cada yeniden yazılıp gümelleştirilen
Pre-Öttoman Turkey adlı eseriyle.
Türklerin XI ile XIII. yüzyıl arasmda
Küçük Asya'ya girip yerleşmesini.
Osmanlı turihine giriş niteliğindeki bu
konunun incelenmesmi vendedi
Onsöz
ıe değer kişiliklerce parlak biçimde
temsil edildi. Bugün Fransız Türkoloji-
si iyi yoldadır. Birçok dallarda -dil,
antropoloji, etnolojı, tarih- varlığını
duyuruyor: o kadar ki. Türkotog Fran-
sız tarihçileri, Türklerin bütün tarihi-
ni. özellikle de Osmanlı tarihini ele
alıp inceleyecek kadar çoğalmıştır.
Öyle olduğu içindirki, Osmanlı tar'thi-
nin ana dönemlerjnden herbirini bir
uzmana inceletmek, tek bir yazarm
kaleminden çıkma bir kıtap sunmak-
tan daha ivi göründü: bu ikinci vol
seçilseydi, çoğu noktada, ancak ikinci
elden bir çahşma yapmış olabilecekti
yazar.
Uzun ydların alışkanlığı baskın çık-
tı ve bu türden bir kitahı Osmanb ttn-
paratorluğunun Tarihi diye adlandır-
dık. Bövlesi bir gelenekle bağları
koparmak istemedik. Avdmlığa ka-
vusturmayı aradığımız, geniş ölçüde,
daha çok Osmanlı devletinin tarihi de
olsa. bu dünyanm, yalnız fetihler, ege-
menlik, askerî üstünlük değil. a\nı
zamanda bir iç örgütleniş ve bir yöne-
tinı dün\ası olduğunugöstermek kay-
gısınt da tasnorkitap.
np aydınlığa çıkarmak oldu niyetimiz.
Bütün imparatorluklar gibi, Osmanlt
Imparaıorluğu da kaybolup gitti; an-
cak, yüzydlar boyunca basta gelen bir
giiç olarak Eski Dünya'nın tarihinde
yerini aldı; kıskançldilan, hınçları, öç
ahna ve dengesini bozup sarsma hare-
ketlerini, arkasından da konusu oldu-
ğu yıkıp yok etme harekeılerini bu
açıklayabilir. Bir Avrupa tarihi, bir
Akdeniz dünyası tarihi, Osmanlı İm-
paratorluğu unutulursa, tamamlan-
mış saydamaz.
B,
'oğuhilimi (orienlalisme,.
Magrip ve Yaktndoğu Müslüman
dünyası üstüne hu bilgi, Fransu'da.
XVII. yüzyıla çıkan bir gelenektir; el-
<,iliklerdeki çevirmeıılerin, Doğulu
ı Türk. Arap, Acem ı denen dillerdeki
çıruklıklan nedeniyle. Doğu ülkeleri-
nı, gımlük yaşamlarında olduğu kadar
siyasal ya da dinsel yaşamlarmda da
çok dalıa elverişli biçimde gözlemle-
dîkleri andan başlar bu gelenek de.
L'zun süre uzmanlarm alanında kalan
bir bilgi gelişti yavaş yavuş; bu ıız-
nuınlar arasında, Fransızlar, kendile-
rini hep göstermışlerdir.
Türkoloji. doğubilimin bir dalı ola-
rak, bu bilginiıı dısmda değil; ve, eski-
deıı olduğu gibi son ydlarda da. dikka-
hıgün sahip olduğumuz bilgiler,
XIX. yüzytlın kavramlarmdan sıvrıl-
ma. nereden gelirsegelsin sıvasaletki-
lerdeıı ıızak, yan tutmavan, zayıflığı
olmayan gerçek anlamıvlu hir tarih
eseri ortava kovınavı deneme olanağı
sağlıyorbıze. Edebıyata-tarihselede-
biyata. aynı zuımındu genel edehiyata
da- ve sanata bir y er vermenin de ya-
rarlı olacağı diiy'iıuildü. Edebiyat ve
suııat. turihbı dışında ya da kıvısmda
tutulnntftur çoğu kez: oysa ya bir si-
yasal iktidurm.ya bir utusım derinler-
deki özgüllüğünün, yu da başka kül-
türleri özümleyişinin dile gelişidir
onlar ıkı; bu alanda. O.smanlı sanuıı.
bir yana hırakılanunacuk denli lipik
bir örnektir ve bugün ık'görülen kanıt-
kırbıruktıgerive.
Kısaca. çoğu kez bütün cksiklikler,
bütün rezillikler kemiisinden bilinip
onlarla suçlanan. akıllarda kalan çeh-
resi "Avrupa'nuı hasta aıiamı'mn
çehresi olan. ancak hekımlerin sağalt-
mak tun < ok öldürmek için caıı attıkla-
n. iyi hılınntey en. değeri anlufilmamış
bir dünvumn üs'ündeki örtüvü kaldı-
]
u kitap. ortaklaşa bir eserdir:
Her bölümü bir uzman yazdı, konu
hakkındaki bilgisine dayanıp düşünce-
lerini, garüşlerini dile getirdi. Kısa hir
süre öncesine değin fazla bilinmeyen,
Osmanhların başlangıçlanna, devle-
tin kurulup yavılması dönemme önem-
li bir yer ayrildı. Balkan eyaletleri ve
özellikle Osmanlı egemenliğindeki
Arap eyaletleri için de aynı şey söyle-
necektir; bu konuda şunu da belirtmek
yerinde olur: Çağdaş Arap tarihçile-
rinde. tarihlerinin bu dönemini yeni-
den ele almak pek açık bir kaygıdır.
Son olarak. Osmanlı İmparatorluğu-
nun son zamanları genişliğine işlendi;
ancak. yalnızca Batılı görüşten sıyrı-
laruk ve daha çok imparatorluğun
içerdeki durumundan hareket edilerek
yapıldı hu. Bıma karşılık. imparator-
luğun doruğunu simgeleyen 1. Selim
ile Kanuni Süleyman'm saltanat dö-
nemleri üzerinde uzun ıcadıva yayıl-
mak zorunlu göriilmedi: çünkü, bu
devrin olayları. yığınla eşerm konu.su
olmuştur daha önce. Öte yandan.
XVI. yüzyıl boyunca Osmanlı devleti-
nin ıdaresini daha derinliğine ortaya
kovmak yeğlenirgöründü: çünkü, ko-
nunun hu vanı çok daha az hilinir, ya
da o dönemüı Batılı tarihçileri kendi
keviflerine göre anlatmışlardır bunu
ve söylediklerine de. tarilısel bir ger-
çek olarak bakılmiitır uzun.süre.
Bu kitap, bir çalışma aracı olma
aınucını taşıyor, amu hir kültür aracı
olnuıyı da. Öyle olduğu içııîdir ki, aşırı
hit, imde dcrinliğe gıtme bir vana bıra-
kıldı. bununla birlikte gereğinden faz-
la yalmlasttrmaya da gidilmedi: Böy-
lece, tarihi sadece daha iyi tanımak
isteğindekt okuyucular kadar. litiz
okuyucuları da doyurabilecek bir den-
ge kurabildiğmüzi uınut ediyoruz.
Robert MANTRAN
sağlamlaşttrmayı hedef tutan bir baş-
ka önlemin yararsızlığı ortaya çıkar.
İmparator 11. Andronikos. Kutaim-
paxis'i. Nikomedeia yöresinin şefi ola-
rak atamıştı. Akın Ordu kökenli bu
kişinin bindiği gemi Karadeniz He-
rakleiası'nda karaya oturmuştu ve
kendisi de ailesiy le beraber Hırisüyan-
lığı kabul etmişti. Bununla beraber,
imparator Bizans için bir gün işe yarar
umuduyla. Kutzımpaxıs'in kızını Soly
m-ampaxes'le evlendirmesine izin ve
rir.
Batrda yığılma
XIV. yüzyüın seherinde. Türk ve Bi-
zans kaynaklannın karşılaştınlmasın-
dan ortaya çıkan görünüş şu: Moğol-
lardan kaçan ve Anadolu yaylasının
kentlı halkınca da itılip reddedilen
Türkmenler. yeni otlaklann araruşı
ıçinde. Selçuk devletinin batı sınınna
yığılmışlardır. Sınır boylannda, agaçlı
bayırlarda koyunlanru besleyecek şey-
ler bulurlar. Hemen yakınlanndaki
Bizans kenı merkezleri. ürünlerini
oralarda sergileme ve azık-gereçlerini
de oralardan tamamlama olanağını
sağlar onlara. Başlarda fazla çatışma
çıkmadan olur bunlar. Aşıkpaşazade
de. Ertuğrul zamanında savaş olmadı-
ğını söylüyor. Müslümanlarla Hınsti-
yanlar pazarlarda dirsek dirseğedirler:
çünkü sınır. Bizans imparatorunun di-
lediği kadar su geçirmez değildir. Bi-
zans topraklan üzerinde bulunan Hı-
ristiyanlaşmış Türkler de kolaylaşünr
bu birarada yaşayışı. Bu Türkler. aynı
dinden değildir kuşkusuz, ancak aynı
dili konuşurlar ve XV. yüzyıl ortalan-
na ait Osmanlı tahrir defterleri Türk
kökenli adlar taşıyan Hıristiyanlann
varbğına tanıkhk ediyorlar. VIII.
Mikhael İconium (Konya) sultanını
ayarete gittığine ve Selçuk prensleri de
Konstantinopolis'e sığındıklanna gö-
re, her iki topluluk daha yüksek dü-
zeyde ilişkileri de sürdürüyordu. Öte
yandan. Bizanshlar, bir uygun anda
bırakmak üzere, bir mıktar rehine de
bulunduruyorlardı cllcrindc.
Osman Bey, tarihin sahnesine, tarihçi Pakhimeris'in anlattığı Bapheus sav aşı vesilesiv le girdi.
Osman'a niçin birdenbire tuzak kur-
maya karar vermesi pek iyi anlaşılmı-
yor. Ne olursa olsun. kentin dışında
düzenlenen eğlenceler sırasında, Os-
man. kadın kıhğında giydirdiği bir
avuç adamını kaleye sokmayı başanr.
Herkes eğlenceye gitıiği için boş kalan
kaleyi Osman"ın askerleri ele geçirdi-
ğinde, Osmanla Köse Mihal atlanna
aılar kaçar gibi yaparlar. Bir parça ça-
kırkeyif hale gelmiş olan Bilecik tekfu-
ru. Osman'ın elinden kaçacağı korku-
suyla, arkasına koyulur ve Osman'ın
adamlarmın kurduğu tuzağa düşer:
onlar da kafasını uçururlar. Arkasın-
dan Osman. gelinin, ünlü Lülüfer'in
(Nilüfcrl bektediği Yarhisar'a gıder;
Lülüfer. oğlu Orhan'ın eşi olur. Bu sa-
vaşçı cvlcmlcr Ayncgöl'ün alınışıyla
sona crcr.
.aracahisar tekfuru ile ilk çarpış-
malardan Yarhisar'ın alınışına değin.
bütün bu olaylar, Aşıkpaşazade'ye gö-
re. 1283 ile 1299yıllanarasındayeralı-
yor. Ancak tarihçi Pakhimeris'in anla-
tımı -onun Osman'ın bir cağdaşı
olduğunu unutmayalım- şunu gösteri-
yor: iki yüzytl sonra ortaya çıkacak
olan Osmanlı kaynaklannı birçok
noktada tamamlamak ve düzeltmek
gerekir.
XIII. yüzyılın son çeyreğinde. eski-
den Dorylaion denen Eskişehir bölge-
si ve pek yakmdaki Karacahisar kale-
si, daha o zamandan Müslümanlann
ellerindedır. Bugün Sakarya dediği-
mı/. Sangarios da, Bızan'la beyler ara-
sında sının oluştumnakta. Gerçekten,
İmparator VIII. Mikhael (ölümü
1282), Türkmenlerin saldınlannı önle-
mek için, sınıra yakın kaleleri onart-
mış ve ırmak boyunca kazıklar diktir-
mışti. Öte yandan, (Pakhimeris'in
Aıman dediği) Osman da, bu bölgede
savaşan tek Türk şefi değildir. Bir yan-
dan. (Pakhimensin Melek Ma(n)sur
dediği) Sultan II. İzzeddin Keykâvus'-
un bir oğlu vardır ki. babasının Kons-
lantinopolis'teki sürgün yaşamını
paylaşrnıştır. Babasının ölümünden
sonra. İlhan Argun'un (1284-1291) te-
veccühünü kazanmış olduğundan, sı-
nır boylannda kendisini dayatmayı
dener. Bizans olsun, Selçuk ya da Mo-
ğol olsun, her türlü otoriteyi sarsıp sil-
kelemeye hazır Türk şefler de vardır.
Onlar arasında. Pakhimeris. Sakarya
kıvnntısının içinde oturan. Amarios
(bey) adlı birinden sözediyor; bir de.
(büy ük bir olasılıkla Paflagonya yöne-
ticisi Süleyman Paşa olan) Solymam-
paxes görülüyor. Nastratios adlı bir
kardeşinin Bizanshlann elinde uzun
süre rehine olarak yaşadığı Amarios.
önceleri imparatorun bir bağlaşığı idi;
ne var ki. Osman'ın ünü, çok geçrnez
doymamışlığinı kamçılar ve Türk-
menleri bağış ve lüluflarla durdurma-
yı umut eden imparatorun ban^çı po-
İilikasını hiçe sayar. Doğu sınırlannı
beraber. geçici oldu bu
birliktelik. Çarpışmadan çarpışmaya,
Türkler güçlerinin farkma vanrlar.
Osman. ganimeıe ıştahlı ve serüven
arayan bir kalabahğj kcndinc çckmeyi
başanr; bu insanlar içinde, Meandros
böİgesinden de gelenler vardır. Ne var
ki başarılan, o günc dcğın barışçı bir
polıtika gütmüş olanlann kıskançlığı-
nı uyandınrçok gcçmcden. Vuruşkan-
lığı. daha az hareketli başka Türk şef-
lerinin arkasından giden askerleri o
şeflcri terkcdip kcndi birliklerine katıl-
maya göıürür: gençliği kışlak ile yayla-
lar arasında gidip gelmeklc gelişmiş
olan Osman, bu ınsan selini yönlcndir-
meyı vc onu bayrağı altında zafere
götürmeyi başanr. Gcrektiğindc ken-
disine gölge eden Müslüman komşu-
lanna çevirir yüzünü Hukukçular vc
edebiyatçılar. Anadoludaki kent mcr-
kczlerini lerkediponakalıhrlar\e veni
dcvletin kuruluşunda yardımcısı olur-
lar
SlKMEK
ANKARANOTLABI
MUSTATA EKMEKg
TanilH'yle Söyleşi
Tanilli'ye telefon etmiştim, "Size gelmek istiyorum"
diye. Italya'dan Almanya'yageçiyorduk, birotobüsdolu-
su Türk-Alman grubuyla. Almanya'ya geçer geçmez
"Basel'den trenle Strasbourg'a geçer, Server Tanillî'yi
görürüm. bir gün olsun söyleşirim" diyordum. Al-
manya'ya geçerken, isviçre'nin pırıl pırıl köylerini görü-
yorduk. İsviçre'nin bu yöresinde Almanca konuşuluyor.
Nazım Hikmet "isviçre Dağlan" şiirini 31 Mayıs 1958'de
yazmış, şöyle:
"Bu dağlar ne dağlan / bizim dağlara benziyor / bıçak
gibi boğazları, parça parça karlart / Bu dağlar ne dağlan
/ Bizim dağlara benziyor. / adamı da... Eli ayağı, gözü
kaşı var / ama velosipetli.
Bizimkiler velosipetsiz, / bitli."
Nazım'ın başka şiirleri de var İsviçre üstüne. Trenle
geçmiş o da. Geçerken, notlar alıyormuş, ben de alıyor-
dum. Otobüsümüz Basel'de durdu, ben ineceğim. Ama
sürücümüz, tren istasyonunda değil, uzak bir yerde dur-
du. "Kör itin öldüğü yer" diye geçirdim içimden. Kemal
Çukurkavaklı, buna "Ali Fakı'nın tay kovaladiğı yerler"
derdi sağ olaydı. Neyse Nebahat Hanım'ın eşi Rudy, te-
lefonla bir taksi bulmaya çalışıyor. Biraz ileride birtaksi
durdu, boş olup olmadığını sormuş, "Boşum" yanıtını
alınca da çantamı alıp, arabaya koşmuştum. Arabanın
sürücüsü, merkezine durumu bildirdi:
- Ben bir yolcuyu istasyona götürüyorum! dedi. Rudy
yavaşça kulağıma:
-18 marktan fazla ödeme! dedi.
Elli metre sonra bir yere geldik, sürücü pasaportumu
istedi, aldı gitti. Yanında bir kızla bir erkek daha geldi,
bana şöyle bir baktıktan sonra:
- Geçebilirsiniz! gibilerden yol gösterdiler.
Basel istasyonuna geldik. Sürücü:
-31 markldedi.
- Amaaaan, geldim ya! deyip 31 markı bayıldım. Par-
dösümü de otobüste unuttuğumu anımsadım. "Hay Al-
lah, dedim, pardösüyü de unuttjk otobüste" deyince
sürücü:
- Dönelim isterseniz, alalım pardösünüzü! dedi.
- Yok canım! (Almanya'ya dönüşte buldum pardösü-
yü)
Sürücü bana istasyonu, Strasbourg gişesini bir güzel
anlattı. Gişeye varınca markımı uzattım:
- Strasbourg'a bir bilet lütfen!
- isviçre parası vereceksiniz. Burası İsviçre istasyonu.
- Aman, bende İsviçre parası yok!
- Şurada, solda banka var, oraya bozdurursunuz. Yal-
nız Strasbourg treninin kalkmasına on dakika var, biraz
acele edin!
Neyse bankayı buldum, parayı bozdurdum. Koştum
gişeye.
- Strasbourg'a bir bilet lütfen!
- Buyurun!
Paranın üstüne dek verdi.
- Nasıl gideceğim, hangi peron?
-35
Girip oturdum, tren kalktı.
Strasbourg'a. gece vardı trenimiz, oranın saatiyle
21.30 filan. Bir arabaya atlayıp, Server Tanilli'nin evine
gittim. Japon kızı Firomi, yemekler hazırlamış. Tanilli ne
içeceğimi sordu, şarap mı ne? "Şarap" dedim, "Şarap
içelim!" Tanilli çok keyifliydi:
- Kayboldun mu? diye sordu, sana yakışanı odur!
- Yok. dedim, ama pardösüyü otobüste unuttum! İçir»-.
de ben yoktum!..
Isveçten Güner Türkoğlu'nu aradı. Güner Hanımı is-
veç'te yine Tanilli tanıştırmıştı. ölen sendikacı Enver
Türkoğlu'nun eşiydi. Çok iyi bir insandı. Tanilli:
- Güner Hanım, bakın yanımda kim var? Ekmekçi gel-
di, kendisine vereceğim...
Konuştuk, sonra yine isveç'ten Demir özlü'yü aradı,
konuştuk. Ben de onu Berlin'de yaşayan Hasan Özkan'-
la tanıştırdım telefonda. Strasbourg Üniversitesi'nden
Paul Dumont'la konuştum. Irne Melikof, sayrıevindey-
miş. konuşamadım. Selam bıraktım ona. Tanilli, Tür-
kıye deki dostlarına selamlar yolluyordu:
- ömer Asım Aksoy'a, Rauf Inan'a, Leman Karaosma-
noğlu'na, Remzi Inanç'a, Nacı Kutlay'a, Vecihi Timu-
roğlu'na, soran dostlara selamlarımı söyleyeceksin.
ömer Asım Bey'e, Nuran Uzun'a. Muzaffer İlhan Er-
dosta, mektup yazacağım, (Muzaffer ilhan Erdost,
apandisitameliyatı oldu, Yüksek ihtisas'ta yatıyor; şimdi
çok iyi.)
Tanilli yle uzun uzun konuştuk:
- Biliyor musun sevgili Ekmekçi, dedi. sen tarihe geçe-
ceksin!
- Neden?
- Domuz yazılarından dolayı tarihe geçeceksin!
Tarih nasıl bir şey ki? Tanilli'yle. TV'de, bir domuz ka-
sabının çalışmasını izledik; adam ağzında sigarası,
domuzun bir gramını bile boşa vermeden kesti, parçala-
dı, torbalara koydu. Kanı da akıtılmıyordu, besleyici yo-
nü kanıymış.
Server Tanilli, "Osmanlı imparatorluğu Tarihi"çeviri-
sini yeni bitirmişti. Çok heyecanlıydı. Neredeyse bisik-
letlı (Nazım bisiklete "velosipet" diyor) sandalyesinde
duramıyordu heyecanından. "Osmanlı imparatorluğu
Tarihi"ni 11 yabancı bilim adamı yazmıştı. Ben, gazete-
leri okurken. o "Osmanlı İmparatorluğu Tarihi" üzerin-
de çalışıyordu.
- Okuyunca göreceksin, çok ilginç bulacaksın! diyor-
du. Tanilli çevirısi "Osmanlı İmparatorluğu Tarihi" bu-
gün başladı...
BULMACA
SOLDAN S A G A :
1/ Genişliği az ya da
yetersiz olan... Gü-
neşin batması. 2/
Avrupa Topluluğu-
nun ortak para biri-
mi... Avcının av bek-
lemek için taş yığın-
lanndan yaptığı pu-
su. 3/ Sırtmda v
ü-
yük dikenleri olan
bir balık... Güneş
doğmadan önceki
alacak karanlık. 4/
Belli bir taşırur ma-
ltn kullanılmasının,
geri verilmek koşu-
luyla bedelsiz olarak bir kimseye bı
rakılması... Bir nota. 5/ Olumsuzluk
belirten bir önek... Notada durak isa-
reti. 6/ Su... Gündüzlü, yatısız. 7/
Üstü kapalı olarak anlatma... Slav al-
fabe ve yazısı. 8/ Halk edebiyatında
aruz ölçüsüyle yazılan şiir türlerin-
den biri... Asya'da bir ırmak. 9/ Ha-
latta kaymayı önleyen bir düğüm bi-
çimi... Unvan.
YUKARIÖAN AŞAĞIYA:
1/ Güzel kokulu bir tür helva. 2/ Güçlü ve becerikli... Türlü
bitküerin yaprak ve kabukları ile kokulandmlmış acımtuak bir
içki. 3/ Aralıksız yinelenen ve artık düşünmeksizin yapılan ey-
lemlerin tumu... Telefon sözü. 4/ Atın başına gecirilen dizgin
ve süsler... Kalın bükülmüş sicim. 5/ Hücre... Ucu yanık odun.
6/ Hububat tozu... lssız, boş. 7/ Kabul etmeyerek geri çevir-
me... Yurdumuzun batısında bir körfez. 8/ Algılanan nesnele-
rin ternel nitelıği... İslam dinine göre haram sayüan faiz. 9/ Me-
tabolizma ürunlerinden elde edilen antibiyotik.