09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15KASIM1932PAZAR CUMHURtYET SAYFA KULTUR 11 TÜYAP'tasongün Kûltflr Senisi- 11. TÜ YAP İstanbul Kitap Fuan kapsamında bugün saat 14.00-15.30 arasında, B katı konferans salonunda. Mavi Bulut Yayınlan'run Kırmızı Fare Dergisi öykü yanşması ödül töreni yapılacak. 15.30-17.30 arasında da, A katı konferans salonunda. Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın düzenlediği İstanbul Panelleri'nin sonuncusu var. SönmezTaner. Nevra Necipoğlu. Edhem Eldem ve Jale Baysal'ın katıldığı panelin konusu. "İstanburda Kütüphaneler-Hayal ve Hakikat". Kitap Fuarı'nda imzalar Kûltfir Senisi- Kitap fuannın son günü olan bugün TYS satndında, I4.OO:18.OO arasında. Asım Öztürk, Atılla Dorsay. Dinçer Sezgın, Doğu Pennçek, Fürüzan Toprak, Güngör Gençay, Hasan Devrim, Hasan Hüseyin Yalvaç. İsmet Kemal Karadayı, Mahmut Alptekin, Mehrizat Poyraz. Ömer Nida, Recai Atalay ve Sami Göktürk kitaplannı ımzalayacaklar. Çocuk Vakfı standında ise Hüseyin Emin Öztürk okurlanyla olacak. Cemşid Bender, Kaynak Yayınlan itandında. İ3.00'te kitaplannı. Arif Damar Yeni Dünya Plak standında, 14.00'teşiırkaseüni imzalayacak. Yaşlıçam'a uluslararası ödül ADANA(AA)-Kültür Bakanlığj Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası (ÇDSO) şefi ve sanat yönetmeni Emin Güven Yaşlıçam'a, İtalya'da düzenlenen, "Uluslararası Piyano Yanşması"nda, onur ödülü verildı. ÇDSO'dan yapılan açıkrlamaya göre 28-31 ekim tarihleri arasında piyanist Dino Ciani ardına. Itarya'nın Verbania kentinde düzenlenen yanşmada, ilk kez bır Türk şef ödül aldı. Türk-Alman Dayamşma Vakfı Kültür Servisi- Türk-Alman Dayanışma ve Eğitim Vakfı (TADEV)kuruldu.llk toplantısıru bugün. The Mamıara'da, saat 19.00'da yapılacak kokteylden sonra yapacak olan vakfın amacı, "Yüksek öğretim ve eğitimini Almanya'da yapan meslek sahıpleri ve işadamlannın bilgı. deneyim ve iş yetenekleri ile y urtdışı ilişkilerinden yararlanarak ülkemizın kültürel- bilimsel. teknolojik-sosyal ve ekonomik gelişmelerine katkıda bulunmak, bu konularda Türkiye ile Alamnya arasında işbirliği olanaklan varatarak ilişkilerin gebşmesine yardımcı olmak; Türkiye'nin yurtdışında daha ıyi tanıtılması ve yararlannı koruyacak ortamın hazırlanması için gerekli girişimlerde bulunmak" olarak açıklandı. TADEV'in ilk toplantısmın konuşmacısı Altan Öymen. konusu ise "Türk-Âlman İlişkileri". (2757610) Asya-Pasifik Yayıncılar BirliğiKültür Servisi- Asya-Pasifık Yayıncılar Birliği, (APPA) Türkiye'nin de aralannda bulunduğu 11 Asya ülkesinin yayıncılar birliğinin kaülımıyla kuruldu. Birliğin kuruluşuyla ilgili sözleşme. 31 ekim-4 kasım arasında yapılan UluslaransTokyo Kitap Fuan'nda düzenlenen bır forumda imzalandı. Sözleşmeye Türkiye adına Yayınalar Birliğı Başkanı Aygören Dirim imza koydu. Türkiye'den başka Japonya, Çin, Hindıstan, Singapur, Endonezya, Vietnam, Srilanka.Tayland. Malezya ve Kore'nin katıldığı birliğin amaçlan arasında Asya Pasifık ülkeleri arasında kültürel alışverişin geliştirilmesi. yayıncılık alanında çalışan kurumlarda personel değişimi veeğitimi gıbi konularbulunuyor. Akbaş'ın dia gösterisî Kültür Servisi- Fotoğraf sanatçısı Faruk Akbaş'ın "Onlar kı' başlıklı dia gösterisi.yannsaat 19.00'da IFSAK'tâizlenebilir. Sanatçınm gösterisınde yar alan yapıtlar. Türk msanlannı sımgeleyen portrelerden oluşuyor. (243 140)) Kemal Gökhan, Yugoslav kökenli ünlü çizgi romancı Enki Bilal ve senarist- gazeted Pierre Christin ile görüştü Çizgiroıııaıı da politikmücadeleyekatılıııah KEMAL GÖKHAN GÜRSES Jehtro Tull'ın Türkiye'ye gelecegini duy- duğumda 'işte' demistim 'bir gençlik düşüm gerçeğe dönüşüyor...' Ve konser tepeden tır- nağa dilediğim gibı, beklediğjm gibi gerçek- leşmişti de bir derin nefes almışüm düş kınklığına uğramadım diye... İlk maaşımla hiç de duygusal olmayan bir iş yapmışüm. Ama ikincisinı alır almaz Sa- haflar'a koştum. Paramın yettiğince Pilote dergisi ve albüm aldım. Çizgi-roman albüm- leri... İşte Enki Bilal'in çizgilerini e\ireçevire ve gözlerime inanamaz bir halde defalarca ve defalarca incelemeye başladığım günler o günler... Ve elbette hayıflanarak; "Nasd çizilir böy- le" diye. Hayranlığım geçer sanmıştım yıllar geç- tikce. Aksi oldu. Ulaşılmazlığı daha da arttı benim için. İsmail Gülgeç tele- fonda 'Bilal geliyor" dedıginde de yıllar öncesine uzanan bir düş gerçekleşiyor dedim kendı kendime. Ve buluşma günü gelip çattı İstanbul Fransız Kültür Mer- kezi'nde. Enki Bilal'in sergisı ve canh olarak da bizzat kendisı oradaydı işte. İlk hayal kınklı- ğım karşımdaki insanın son de- rece genç oluşuydu. Ya da kıskançlık mı demeli? 1951 Belgrad doğumlu Bilal. Bir Sırp. İlk çizgi romanı 'Le Bol Maudıt'den (Lanet- lenmiş Çanak 1971) bu yana yalnızca çizgi-roman çizmekle kalmamış, 1980de Alan Res- nais'nin Amerikalı Amcam (Mon.Oncle d'Amerique) filmi- nin afışini yine Resnai'nin Ha- yat Bir Romandır (La Vieestun Roman) filminin dekor ve kos- tümlerini, Jean-Jacques An- noud'nun "Gülün Adı" fılmımn 'story-board'unu, Herzog'un 'Yeşil Kanncalann Düş Gör- düğü Yer' filminin afişini yap- mış ve daha birçok dekor, afiş ve benzen çalışmalara imzasını koymuş. Serginin hemen ardından Bi- lal'in senaryosunu 1986 yılından bu yana albümlerinin tümünün senaristliğini üstlen- miş olan Fransız gazeteci ve se- narist Pierre Christin ile birlikte gerçekleştir- diğı ve kendi yönettiği 'Bunker Palace Hotel' adlı filmi izleyecektik. Sergide oldukça az sayıda orijinal çalışma olması hafıf bır düş kınklıgı yaratmıştı doğrusu. Biz çizgiye bu- laşmışlar için onjinal son derece önemlıdir. Baskının göstermediği aynntı (gerçı bu biraz Türkiye'ye özgü bir durumdur ya) orijinalin kenarlannda pıslikler var mı yok mu. guvaş- la neler örtülmüş, üst üste kullanılan malze- menin keşfi gibi bir dizi çizere keyıf verecek hususu atlamak zorunda kaldık. Ertesi gün Beyoğlu'nda. İstiklal Caddesi'- nde yağmurlu, puslu ve de akşam Boğaz'a çıkuğımda "Büal'e İstanbul kıyağı. şu yatay ışığa bak. bütün beyazlar çıkhrmışçasına ben burdayım diyor" diyeceğim günün sa- bahında Enki Bilal ve Pıerre Christin'le bu- luşuyorum. -Üzgünüm ama Bay Christin ülkemizde Enki BilaTi tanıyoriar. Oysa birçok albümü birükte gerçeldeştirdimz ve biliyoruz ki Av Partisi (Partie de Chasse) ile başlayan bera- berliğünz politik çizgi-romana imzasını ko- yan bir çahşmavdı. Bu çalışmanın >aratüması sürecini başlatan da sizdiniz. Bu bizim ülke- mizde böyledir. Bir çizgi-romanı kimin yazdtğına değil, kimin çizdiğine bakılır. Fran- sa'da durum nasıl. yani bu saptamam sizin ül- keniz için de geçerii mi? CHRİSTİN -Evet. Fransa'da da durum Türkiye'deki gıbi. Bu zaten normal bir şey. mantıklı da... Çünkü dünyanın en güzel öy- küsü. en güzel senaryosu sonuçta bir kağıt parçasıdır. Dünyamn en güzel senaryosunu Gaîiba . roman diîh- yasında siyase- ti ilk konu edi- nen ikili olduk. kötü bir çizere teslim ederseniz bundan çok kötü bir sonuç abrsımz. Birisi bir kitapçıda bir çizgi-roman albümü kanşurdığı zaman ilk önce resimdir dikkatıni çeken ya da albü- mü elinden bırakmasına neden olan. Senar- çatlamasım öngörüyordu bu albüm. Çizer olarak, çizgi olarak ben bir Doğu Bloku ülkesinden gelmiş olduğum için, bu dün- yanın tüm kültürünü de biliyorum tabii. Söz konusu Doğu ülkesi her ne kadar bıldiğımiz blokun dışında yer alan bır ülke olsa da... Sonra birdizı temayadeğinmıştik... Berlın Duvan, siyası ıktıdar. siyasetin in- sana. bireye yönelik baskısı gibi konular. Bu konular hem benim kişisel girişımlerimde hem dc ortak çalışmalanmızda sık sık gün- deme geldi. Biz aynca, galiba çızgi-roman dünyasında siyaseti ilk konu edinen ikili ol- duk. -Enki Bilal'in zttıinlere yerieşmiş bir atmos- feri var. Bu atmosfcr sanki zamandan. reel za- mandan koparümış gibi. Dramatik bağlanü- lar neredeyse >ok denecek kadar az. Her bir kare kendi içbide bütünlüğü olan bir resmi, bir tabloyu andırı>or. Bu saptamalar daha say- falarca uzayıp gidebilir. Türkiyeli bir çizer Pilott'da yayımlanırdı bir çaltşmanız, sonra da bir albümde toplanırdı... BtLAL-Hayır artık böyle yapılmıyor... Eskiden albümlerimiz haftahk, onbeş gün- lük ve aylık süreli yayımlarda, dergilerde yer -fcSnki. sembo- üzmyapmıyor. Fantazmalan- gerçekgibi be- timîiyor alırdı. Dizı olarak çıkıyordu ve sonra albüm- lerde toplanıyordu. Ama artık doğrudan al- büm yapıp yayımlamak için çalışıyoruz. Sü- reli yayırnlardan geçmeden doğrudan albüm olarak yayımlanıyor. Pilote'la ilişkimiz kesi- yo bir sonraki aşamada olası okurun günde- mine gelir. Bu nedenle de çızerlerin daha çok tanınmış olması doğaldır. Senaristler okur- lann kafasının ıçini irdelemeye, deşmeye calışırlar. -Ortak albümlerinizin çoğunda bugün yıkıbnış bulunan Doğu Bloku'nun ve genel olarak da kapalı sistemlerin açık bir eleştirisi- 1 ürkiye artık bence, Avrupa çizgi - roman dünyası içinde yer alıyor. ni yaptığuuzı görüyoruz. Bugün duvarlann vıkıldığını düşünürsek sizin çalışmalanntz için bir öngörüydü diyebilir miyiz? BİLAL-Daha önce uzun çabşmalar yaptık birlıkte. Ve bir albüm doğdu. Bir tür denek taşı olmuştu "Av Partisi' bizim için. Hatta bu albüm, Fransa'da üniversitede araştırma yapan kişıler için ya da siyasetçiler için referans nitehği bile kazanmıştı. Olduk- ça erken bir dönemde hem Perestroika'yı hem de komünist dünyamn bölünmesini, olarak hep bu tür saptamalan yapacak insan sıkıntısını dile getirmişinidir. Bunun, yeni bir eleştirmen ihtivacmın Fransa'da karşıİandığı- nı sannorum \e kendi alışkanlığımızla soru- yorum size, bize biraz çizginizin atmosferin- den bahseder misiniz? BİLAL-Bu soruya benim yanıt verme- mem gerekır Çünkü benim çizgjlerimin, çalışmamın atmosferinı tahlil etmek bana düşmez. Bu atmosfer konusunda benim bir fıkrim var. Beni bu atmosfere sürükleyen unsurlan az çok biliyorum, ama yine de tah- lil etmek istemıyorum. Bu bana ne ilginç ge- lıyor ne de yararlı görunüyor. Bu atmosferi sözcüklerle ifade etmek de istediğim bir şey değil. Ama ortak bir çalışma yürütülürken örneğin Av Partisi'nde, kan izleri kann üze- nnde görüldüğünde, kırmızı renk öyle. bir- denbire gelmişti. Daha önce de yazılmamıştı bu sahne. Böyle gelişiyor. Bir his. Bunun da açıklaması olmaz bana göre. CHRİSTİN-Enki scmbolizm yapmıyor. O gerçekçi bır çizer. Fantazmalan gerçekte olduğu gibi temsil ettiriyor. Beümlıyor. Bel- ki de işte onu cazdp kılan bu olabilir. Bazen birbiri ile iç içe yaşayan evrenler var. Tek tek resimler içinde zaman var -Albümler gerçekleşirken daha önce bir sü- reli \ayında parçalar halinde yayımlanırdı sanırnn. Şu aıida durum nasıl? Yani örneğin. leli on yıl oluyor. -İsterseniz yine yıkıbnış duvar, sonrasında hortlayan milliyetçilik ve Yugosla>ya diyelim. Siz bir Yugosla>sınız Ba> Bilal. Yugoslavya halen kanamakta olan, hatta oluk oluk kan akan bir yara. \'e bir de, acaba tezgahta Yu- goslavya üzerine bir çalışma var mı? BİLAL-Yugoslaya meselesınden söz et- >yizgi-roman vemızahınızda teknik olarak- şahane bir ge- îişme var. mek çok zor ve çok karmaşık. Yalnızca mil- liyetçilik değil, dıncilik ve katı dincilikten de söz etmek gerekir. Ama Pierre'le zaten milli- yetçilik ve totolitarizm konusuna değinen pek çok çalışma yapük. Çok uzun zaman- dan beri zaten bu konulara derin bir kaygıy- la eğıliyoruz. Ne yaak ki, bizim daha önce çizdiklerimizi de maalesef doğrulamış olu- yor bu son olaylar. CHRİSTİN-Daha önceki çalışmalan- mda, örneğin Fransa'da aşuı sağın temsilcısı Le Pen'e yönelik bir öykü yazdım. Bu bir mücadele meselesi ve çizgi-romanın bu mü- cadeleye katılması gerektiğini düşünüyo- nım... -Çizgi çizmeye gönde ne kadar zaman ayırıyorsunuz? BfLAL-Genellikle çizmeye beş saatten fazla zaman ayırmam. Benim ortalama ka- pasitem bu. Bir renkli sayfayı onbeş saatte yani yaklaşık üç günde tamamlıyorum. Bu aralar çızgı-roman öyküsü ya da film senar- yosu yazarken bazen bir iki cümle için 2-3 saat verdiğim oluyor. Yazı yazarken değişik süreler söz konusu. ama çizerken bu beş saat neredeyse değışmez bir kural benim için. -Peki Bay Christin, senarv olarmızı ktsa bir özet olarak mı, yoksa kare kare bütün diya- loglan beürlenmiş bir yapıda mı hazniıyorsu- nuz? CHRİSTtN-önemli bir nokta. Değişik, birden çok çizerle çalıştığım için birden çok yöntemle çalışıyorum. Enki için bir şey yazacaksam, ona göre hazırlıyor ve yazıyorum. Bir başkası için de onun özellikleri- ni dıkkate alarak haarhyorum. Bir senaryoyu, bir çizerden bir diğerine göre değiştirmiyorum. Bu çok tayin edici bır çalışma tara. Aynca, çizerle uzun tek- nik hazırlık tartışmalanmız olur. O ne istiyor, ne düşünü- yor. nasıl düşünüyor, ortaklaşa tartışınz. Sonra da samimiyet ve profesyonellik derecesine göre, ki ben yaklaşık 15-20 senedir çahşıyorum, artık birçok çizeri çok iyi tanıyorum ve bu nedenle pek sinopsis hazırlamıyorum. Ama genç bir çizere, yani mesle- ki olarak genç bir çizere aynnülı bır senaryo hazırlanm. Böylece o kendini daha güvencede his- sedebilir. -Fransa'da bundan bir süre önce Katoliklerin >e muhafaza- kar kanadın pornoya ve politik mizaha v a da çizgi-romana karşı başlattıklan bir kampanya oldu- ğunu duymuştuk. Neydi bu mese- leierin aslı? BİLAL-Evet, bir yayınevi vardı. Onu Katolikler satın aldı. Genei olarak eski değerlere dö- nüş var. Aile. kilise fılan yeniden önemli hale geldi. Ama bu d'- Argaud Yayınevi meselesi biraz özel bir durumda galiba. Basın da yazar ve çizerlen destekledi bu konuda. Asbnda bir kadın çizerleydi dertleri. Ya da öyle olmalıydı demek daha doğru... Çocuk- lara yönelik şeyler çiziyordu ve son derece anti-Katolik mesajlar veriyordu. Ama yayı- nevini satın alan bu adamlar, o derece ser- semlerdi ki, çizgileri çok sevimli olduğu için ne yaptığını anlayamadılar. Böyle bir sistem Fransa'da bir daha işleyemez... -Satışlan etkikdi rai bu gelişmeler, kam- panvalar? BILAL-Hayır aksine. Bu durum bizim al- bümlerin satışını arttırdı bilediyebilirim size. -Son olarak, bu kısa ziyaretiniz sırasında Türkiye'deki çizgi-roman ve mizah dergileri- nin ve çizerierin yapıtlanyla ilgfli bir izlenimi- niz oldu mu? CHRİSTİN-Bu sabah bir dergi gördüm. Ama ben aşağı yukan yirmibeş yıl önce Tür- kiye'ye gelmiştim. Benim görebildiğim şaha- ne bir gelişme var. Teknik olarak özelikle. Gazeteler de teknik olarak çok ilerlemiş du- rumda. BİLAL-Ben Türkiye'yi yeni yeni tanıyo- rum. İki yıldır falan. Profesyonel düzey ol- dukça iyı. Baskı kalitesi, çizgi kaütesı de öyle. İtalya'da, İspanva'da çizgj romamn ilk çıktığı dönemdekı kauteyı haürlatıyor bana. Türkiye artık bence, Avrupa çizgj-roman dünyası içinde yer alıyor. Çizer ve yönetmen olarak Enki Bilal çağımızın özgün sanatçılan arasında yer alıyor Bilal'in fantastico- grafık dünyası• Enki Bilal bizlere, top- lumların gidişini ve gele- cegini bir çocuğun gözle- ri ama çok yaşamış ve çok görüp geçirmiş bir adamm karamsarlığı ile birleştiren kişisel ve özgün bir dünya sunu- yordu. ATtLLA DORSAY Enki Bilal, Fransa'da gençle- ri (her yaştan gençleri) öylesine çeken ve eski- yeni sayılan Qu- artier Latin bulvadanndaki açıkhava sergilerinde sürekli tükeüme sunulan çizgi- roman- alann başta gelenlerinden... Yıllardır ülkesinde ve dünya- da çizgjleriyle sayısız okuru pe- şinden sürüklemiş olan Yugos- lav kökenli bu ilginç sanatçıyı. kitaplannı 'yazan' Pierre Cliris- tın'le birlikte İstanbul'da ağırla- mak ve birlikte yapüklan ilk ve şimdilik tek film olan "Bunker Palace HoteP'i izlemek, ilginç bir deneyim oldu. Bilal'in kimilerince "fantas- tik gerçekçilik" diye adlandın- lan ve dünyamızın, çağımızın siyasal oluşumlarını fantastik bir dünyamn kişileri, öğeleri ve aynntılanyla bezeyen sanatı. bizce kağıttan fılme başanlı bir geçiş yapmışu. Bir ayaklanmayla ve onu iz- leyen gerilla savaşıyla sarsılan bir ülkede, alabildiğine stilize bir "bunker-hotel"e inen yük- sek bürokrat. kafası kazmmış Holm (şaşırtıcı bir Jean- Louis Trintignant), burada hükume- tin diğer yüksek üyelenyle bu- luşur ve robot- hizmetkarlarla Bilal'in ilk ve şimdilik tekfilmi* i:jle>en b'r sems altında bırkaç gün gecınrken. kaçak olarak ıçeriye gıren isyancılardan (ve özellikle ^üzel Clara'dan- Ca- Bunker Palace Hotel" de şaşırtıcı bir Jean- Louis Trintignant. role Bouquet)oluşan birküçük etmektense. ona mekanızma- grubun tehdıdı altında kalıyor- nin ınceliklenni anlatmayı seçi- du. Kafası kazmmış Holm, ki- yordu Bu ganp serüven sırası- şiliğini saptadığı Oara'yı yok nda. herkes kapalı kapılarardı- nda bir odada yaşayan ve bir türlü görülmeyen bir cumhur- başkamnından söz ediyordu. Ama bu baskıcı. zalim ve kıyıcı yönetimin ortadan kalkması için Clara ve arkadaşlannın çok çaba harcaması gerekme- yecekti. Çünkü onlar, garip bir "kendi- kendini- yoketme" me- kanizması ile birer birer orta- dap silinmeye başlayacaklardı. İlk kez sinemayı deneyen. ço- cuk bakışlı ve olasılıkla biraz çocuk ruhiu Enki Bilal, bizlere dünyayı. siyaseti. toplumlann gidişini ve gelecegini gerçekten de birçocuğun gözleri. ama çok yaşamış ve çok görüp geçirmiş bir adamın karamsarlığı ile bir- leştiren kişisel ve özgün bir dün- ya sunuyordu. Amerikan çizgi-romanlann- dan kaynaklanan Amerikan üstün-yapımlannın parlaklığı- na. albenisine, cilasına sahip ol- mayan. grafik zenginliğinin yanısıra. büyük bir düşgücüne ve ince aynntılarda beÛren bir estetiğe sahip bir anlatım, bize elbette klasik anlamda işlenmiş bir psikolojileri olmayan ama yine de insanı çeken, kendine bağlayan, ilgilendiren kahra- manlar sunmayı başanyordu. Aralannda Maria Schneider, Jean- Pierre Leaud, Roger Du- mas gibi adlar da bulunan il- ginç bir kadro, yazar Christin- çizer Bilal ikilisınin düşsel kah- ramanlanna fıziklerini veriyor- lar ve bu soyut, gerçek- üstü se- rüveni, nedereyse yaşanmış bir karabasana dönüştürebiliyor- lardı. Çizer ve yönetmen olarak. Enki Bilal, kuşkusu? daha ıyı tanımamız gereken, çağımızın özgün sanatçılan arasında yer alan bir addı. YıldızSarayı Tiyatrosu kapaülıyor mu ? Kültür Servisi-Devlet Tiyatrolan'nın beş yıldan bu yana haf- tada üç gün oyun sahneledıği Yıldız Sarayı Tiyatrosu'nun Kül- tür Bakanlığı tarafından verilen' kapatılması' karanna tiyatro sanatçılan tepki göstererek, bu karann düzelülmesi ve tiyatro- nun iade edılmesini istediler. Yıldız Sarayı Tiyatrosu'nda sahnelenen "Sersem Kocanın Kurnaz Kansı" oyununda rol alan sanatçılar yapüklan basın toplanüsında oyunun yönetmeni Semih Sergen. "Yıldız Sarayı müze müdürünün ısran. Müzeler Genel Müdürlüğü'nün tavsi- yesı. Kültür Bakanı'nın oluruyla, Devlet Tiyatrolan Genel Müdürlüğü'ne yapılan tahsisın iptal edilmesi İcararlaşünlmış- tır. Müze Müdürü'nün tiyatroyu kapatma isteği, güvenlik ge- rekçesine dayanmaktadır. Madem öyle yine kendi emirleriyle sarayda balo, defile. sadabat gecelen. helva sohbetleri düzenle- nen bölümlerin de kapatılmasını istiyoruz. Kültür Bakanhğı'- ndan ahnan bu karann düzeltilmesini istiyor, basından ve tüm sanatçılardan destek bekliyoruz"dedi. Kültür Bakanhğı'mn 13.10.1992 tarihli yazısmda ise. 20.7. 1990 gün ve 2812 sayılı onayı ile Devlet Tiyatrolan'na tahsis edilen Yıldız Sahnesi'nın 'müze' olarak kullanacağı, ancak Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden alınacak Lan doğ- rultusunda zaman zaman oyun sahnelebileceği belirtiliyor. Bu arada Yıldız Sarayı Tiyatrosu'nun kapatılmaması için seyircilerin katıldığı imza kampanyasını düzenleyen Sahne Amiri Ediz Baysal, İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Raik Almaçık tarafından görevinden abndı. Baysal, 500'den fazla imzayı ıçeren dilekçenin Kültür Bakanhğı'na gönderileceğmi belinti. Kültür Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada. Yıldız Sa- rayı'nın güvenliğini ciddi bir şekilde tehdit eden Yıldız Sahne- si'nin kapatılmadığı. bakım ve onanm yapıldıktan sonra hiz- mete sokulacağı bildirildi. Olayın gerçek boyutlanndan uzaklaştınldığı belirtilerek, açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Devlet Tiyatrolan Beşıktaş Yıldız Sahnesi. çok önemli bir tarihi ve kültürel rr.iras olan YıldızSarayı kompleksı içersınde bulunmaktadır. Yıldız Sarayı Müdürlüğü. tiyatro oyunlannın dekorlannın hazırlanması ve sergienmesi sırasında, güvenlik açısından cıddi sorunlar bulunduğunu belirterek, konuyu Anı- tlar Müzeler Genel Müdürlğü aracılığıyla bakanlığjmıza ılet- miştır. Daha önce ilan edilen kasım ayı programırun tamam- lanmasından sonra bınanın bakım ve onanmı vapılacak \o en kısa zamanda öngöruldü£ü biçımde hizmete sokulacaktır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle