08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet lmtiyaz sahibi: Berin Nadi • Genel Yayın Yönetmeni: Özgen Acar • Genel Yayın Koordinatörü: Hilunet Çetinkaya • Yazı İşleri Müdunl: Ccial BoflugK • Görsel Yönetmen: Ail Acmr • Düzenleme: MnsUf» Saglımer • Ankara Temsilcisi: Cüneyl Arcayürek Haber Müdürlcri: MusUfa Balbay, Işık Kansn Izmir Temsılci V.: Serdar Kızık Adana Temsilcisi: Çctia Yiğenoilıı tstanbul Haberleri: Şeaay Kalkaa Dı$ Haberler: Ergıın B«lcı tş-Ekonomi: Şökrao Ketcad Yurt Haberleri: Metamet Sane Kültür: CeW Üsler Makaleler: Sami Karaören Spor: AMülkadir Yiicetman Düzeltme: AMullıh Yaocı • Muessese Mudür V: Erol Erkol • Koordinatör: Ahmrt Konlsan • Muhasebe: Bilent Yener • tdare: Hnseyin Giırer • îşletme: Öoder Çdik • BUgi-lşlem: N»ll lnal • Bilgısayar Sistem: Munıvet ÇUer • Reklam: Reha lşıtman Bastm: Cumhuriyet Matbaacıhk ve Gazetecilik T.A.Ş. • Yayımlayarv Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncıhk A.Ş. Türkocağı Cad. 39/41 Cajalo&lu 34334 tst. PK: 246 tstanbul. Tel: 512 05 OS (20 hat). Telex: 22246, Fax: (l) 526 60 72 • Bürolar A ı k n ı Z Gökalp Blv. lnkllap S. No: 19/4, Tel: 433 11 41-47, Teiex: 42344, Fax: (4) 433 05 65 • tzmir H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 83 12 30, leteı. 52359, Fax: (51) 89 53 60 • Arfoue lnönO Cad. 119 S. No: 1 Kat: 1, Tel: 59 37 52 (4 hat), Tekn: 62155, Fax: (71) » 2Î 78 Takvim:15KASIMI992 tmsak:5.16 Güneş: 6.44 Öğle: 11.53 tkindi: 14.29 Akşam: 16.53 Yata: 18.16 Güzelimiz İngiltere'ye gitti • İSTANBUL(AA)- Türkiye güzeli Ozlem Kaymaz 12 aralıkta Güney Afrika'da yapılacak 1992 dünya güzellik yanşmasına katılmak ûzere dün sabah uçakla Türkiyeden aynldı. Hareketinden önce Atatürk Havalimanı'nda yaptığı açıklamada 6 aydır haarlandığı yanşmada Türkiye'yi en iyi şekilde temsil etmek için elinden gelen çabayı göstereceğini belirten Kaymaz, amaanın dereceye girmek olduğunu söyledi. ÖzÜPİülepin eğitimine destek • İSTANBUL(AA)- Zihinsel özürlü çocuklann eğitim göreceği okullara ihtiyacın giderek arttığı İstanbul"da bu tür okullann yapımına destek sağlamak amacıyla 24 kasım öğretmenler Günü etkinliklen çerçevesinde bir defile düzenlenecek. Araştırmalara göre Türkiye'de 4-18 yaş grubunda yer alan 30 milyon kişiden yüzde 10'unun özürlü olmasına karşın eğitim çağmdaki özürlü çocuklardan sadece yüzde 2.5'i özel eğitim okullanndan yararlanabilivor. Dolmabahçe sırtlannda tarihi Taşkışla'nın önünde yükselen gökdelen Bu kez 'Gökkafes' gelîyor 'Gençlik' tartışıldı lİSTANBUL(AA)- Aydınlar Ocağı tarafından düzenlenen açıkotuı umda, 'Günümüzde gençlik ve meseleleri' konusu tartışıldı. Fırat Kültür MerkezTndeki açıkoturumun başkanlığını yapan İstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mtıstafa Erkal, ülkemizde genel nüfusun yüzde 20.4'ünü gençlerin oluşturduğunu söyledi. 50 yıllık mezunlar • İSTANBUL (AA)- İştanbul Teknik Üniversitesi'ni 50 yıl önce bitiren 26 mezuna, "şeref belgesTverildi.İTÜ Mezunlan Derneğı tarafından Conrad Otelde düzenlenen törende konuşan tTÜ rektörü Prof. Dr. Reşat Baykal,50yılönceki mezunlan bir arada bulmaktan mutluluk duyduklannı söyledi. OKTAYEKİNCİ Gökdelenler "çağın görüntü- leri" mi, yoksa ünlü ABD'li mi- mar Wright'ın dedıği gibi "yü- zeydeki toprağı olabildiğince çoğaltarak satmak için keşfe- dilmiş mekanik bir hile" mi?.. Kuşkusuz her iki tanımlama da kentine ve yöresine göre an- cak geçerli olabilir. Örneğin, bir Venedik'te ya da Dubrovnik'te. hatta Viyana'- nın, Budapeşte'nin, Prag'ın. Pe- tersburg'un ve öbür birçok ta- rihsel metropollerde titizlikle korunan eski kent dokusunun içensinden göğe doğru yüksele- cek bir "modem" yapı için, kımse "çağın görüntüsü" diye- mez. Diyemeyeceği için de o uy- gar kentlerde, böylesi bir ilkel- fîk, hiçbir zaman düşünüle- mez.... Ama aynı yüksek yapılann oluşturduğu bir New York silü- leti için veya Şikago'daki o gö- ğü ürmalayan çelik mimarinin etkileyici görüntüleri için "çağ- daş" deyişini kullanmak pek yadırganmayabilir. Çünkü ne oralarda binlerce yıllık bir "kent uygarhğı" vardır ne de aynı ayna bir "kent bezeme" sa- natı oİan mimarlığın kökJü bir geleneği ve "yerleşik" kültürü... Benzer şekilde, her gökdelen de salt "toprağı çoğaltarak sa- • tabılmenın" hilesi sayılmayabi- lir. Yüzlerce ve binlerce kişinin "aynı binada" bulunmasıyla rasyonelliğin sağlanabileceği kullanımlar, alçak ve yaygın yapılaşma yerine, yüksek ve "mono-blok" tasanmlar elbet- tedayatabilir. Ne var ki tüm bu değerlendir- meler, dünyanın hemen her uy- gar ülkesinde. şehircilik ilkeleri- nin süzgecinden geçerek uygu- lanma şansını yakalamışken. • İstanbul'da olan bitenler için hiçbir bilimsel açıklama yapılamıyor; ne mi- marlık sanatı ve kent bilimi ne de imar hukuku ve kent kültürü açısından "anla- şılabilir" gerekçeler bulunamıyor. Eğer yatırımcıların istediği olur, belediyenin ve Turizm BakanlığYnın 1987'de "müştereken" onayladıklan proje uygulana- cak olursa, 44 kat ve 165 m. yükselecek olan 'Gökkafes', İstanbuTun bu köşe- sine "çağın görüntüsünü"mü kazandıracak, yoksa çağdışılığın lekesini mi?.. Dohnabahçe'deki Gökkafes, sanki bir kente karşı işlenen suç projesi gibi yûkseliyor. İstanbul'da olan bitenler için hiçbir bilimsel açıklama ya- pılamıyor; ne mimarlık sanatı ve kent bilimi ne de imar huku- ku ve kent kültürü açısından "anlaşılabilir" gerekçeler bulu- namıyor. Örneğin, şu günlerde inşaatı- na yeniden başlandığı görülen Taşkışla'nın önündeki "Gök- kafes" adb gökdelen projesi, acaba hangi türden bir kentleş- me manüğının ürünü sayüabi- lir? Eğer yatınmalann istediği olur, belediyenin ve Turizm Ba- kanlığı'nın 1987'de "müştere- ken" onayladıklan proje uygu- lanacak olursa, 44 kat ve 165 m. yükselecek olan bu dev yapı, İstanbul'un bu eşsiz köşesine "çağın görüntüsünü"mü ka- zandıracak, yoksa çağdışılığın lekesini mi?.. Bu sorunun yanıtını, binanın maketiyle, aynı bölgenin bu- günkü görüntüsünü eş ölçekler- de üst üste gösteren resim, gali- ba yeterince verebiliyor. Gökkafes'in inşa edildiğı alan. 1980'lere dek İstanbul imar planlannda "yeşil alan" olarak belirlenmişti. Hatta böl- genin Boğaziçi'ne verdiği öz- gün kent silüeti ve çevresindeki doğal ve tarihsel doku nedeniy- le, 1979'da Anıtlar Yüksek Ku- rulu'nca "SİT' alanı olarak tes- cil de edilmişti. 1982'de bu araziyi Süzerler Holding satın alınca, sanki bir- denbire SİT özelliği de kalkı- verdi ve dahası, İstanbul'un ye- şil alan gereksinmeleri de sanki yok oldu. Ertesi yü (1983), bu- raya bir otel yapıhnası için "yeni sahiplerine" izinler veril- dı. 1984'te ise Bakanlar Kurulu, arsayı "turizm merkezi" ilan et- ti ve ayncalıkh yapılaşma hak- lan bu kez "hükümet eliyle" güvenceye bağlanmış oldu. Böylece, ilk aşamada 8 katla ye- tinilen otel orojesi, Turizm Ba- kanlığı ve istanbul Belediyesi'- nin sağladıklan "ek imar ola- naklan" ile birlikte, 1987'de 44 kata kadar yükseltildi. Şimdi, Gökkafes'in bu yük- selişini durdurabilmek için tek şans olarak yeni bir Bakanlar Kurulu karanyla, özel imar ko- şullan sağlayan turizm merkezi karannın iptali gerekiyor. Park Otel için deniliyor ki, "Yapı yükseldikten sonra karşı çıkmak ne işe yarar. Proje aşa- masında böyle bir binanın yan- lış olacağı belü değil miydi?" Evet öyleydi ve gerçekten dramatik bir süreç yaşanmış ol- du. Ama şimdi Gökkafes için aynı yanhşı yapmamanın yeter- li koşullan hala var. Bitmiş ha- linin resmi, henüz subasman düzeyınde olan inşaatı durdu- rabilmek için bakalım yetkililer üzerinde "uyana" olabilecek mi? İstanbul. 1993'ü- "İstanbul Yılı" ilan eden bir hükümetin Bakanlar Kurulu"ndan, inşaat daha fazla yükselmeden duyarlı bir tutum bekliyor. Bu görün- tülere göz yumarak "İstanbul Yılı" nasıl kutlanabilir ki?.. Marion 4 aylık hamile Bitkisel hayattaki kadının öldürülmesi için 7 bin imza BONN (AA) - Almanya'nın Erlangen Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde bitkisel hayata giren dört ayhk hamile Manon'- un yaşamına son verilmesi için imza kampanyası başlaüldı. Bebeği dogana dek yapay akciğer ve böbrek makinelerine bağlı olarak ya- şatılması planlanan Marion ve bebeği- nin 'kobay olarak kullanılmasına' karşı çıkanlar tarafından 7 bin imza toplandı. Bonn'da Federal Aile Bakanı Angela Merkel ve Adalet Bakanı Sabine Leut- heusser-Schnarrenberger'e şunulan im- zab listelerde, "Erlangen Üniversitesi'- ndeki deneye son verilsin ve bu tür tıbbi deneyler bir daha yinelenmesin" isteğin- de bulunuldu. Yeşiller Partisi öncülüğünde yürütü- len imza kampanyasında, bir trafik ka- zası sonucu bitkisel hayata giren 18 yaşı- ndaki anne adayının. bebeğin doğması için sunı yollardan yaşatılmasırun "in- sanlık dışı'olduğu öne sürüldü ve beyin fonksiyonlan duran bir kadının ölmesi- ne izin verilmediği, aksine 'kuluçka ma- kinesi olarak kaUanıldığı' iddia edildi Öte yandan bebeğin sağlık durumu- nun çpk iyi olduğunu açıklayan Erlan- gen Ünversitesi doktorlan, bebeği ya- şatmaya çahştıklannı bildirirken, Al- man Ceza Hukuku uzmanı Herbert Tröndle, 'bu çocuğun da yaşamaya hakkı var' diyerek, doktorlann bu girişi- minin yasal olduğunu belirtti. Tröndle. doktorlann, bebeği yaşatma karan aldıktan sonra, geriye dönüşün mümkün olmadığını, bebeğin sağbk durumunda bir bozukluk olsa da yaşa- tılması gerektiğini kaydetti ve 'Anayasa bu bebeğe yaşama hakkı venyor. bebek bitkisel hayattaki annesinin karnında, erken doğup küvezde büyüyen bebek- lerden daha iyi koşullarda gelişiyor'- dedi. Ünlü bilim adamından açıklamalar: Başka dünyalar bizi bekliyor SERAPDİKMEN İZMİR -"... Güneş_in 5 mil- yar yıllık ömrü kaldı. Insanlığı kurtarmak için yine de bir çö- züm yolu var. Bizim galaksi- mizden daha genç, başka ga- laksi güneşlerinin gezegenleri- ne yerleşebiliriz. Ya da dün- yayı yörüngesinden çıkanp başka güneşin yörüngesine oturtabilıriz..." Ünlü Fransız bilim adamı Yves Coppens, Fransız Kül- tür Merkezi'nde bunlan söy- lerken dinleyicileri sarsıyor, onlan -yerlerinden kıpırdatı- yordu. "Başka bir güneş..." Gerçekleştirdiği fosil çalış- malanyla insanlığın son 10 milyon yılhk tarihine ışık tutan Cop- pens'in, dünya ölçe- ğinde birçok insanın il- ginç buldu- ğu düşünce- leri var. Fransa Bi- limsel Araştırma- lar Merke- zi'nde araştırmacı, Tabiat Tari- hi Müzesi Müdürü, Bi- limler Akademisi ve Ulusal Tıp Akademisi üyesi, uluslara- rası çapta 15 büyük ödülün sa- hibi Yves Coppens'in konuş- ması büyük bir ilgi gördü. Coppens konuşmasına şu söz- lerle başladı: "5 milyar yaşındaki yer- küremizde 4 milyardan beri yaşam bulunması. yaşamın maddeden geldiğini kanıth- yor. 8 milyon yıl önce Afrika'- da meydana gelefı çatlama ve bölünme ile burada yaşayan maymunlann kaderi değişti. Çatlağın Hint Okyanusu bö- lümünde kalanlar iklim degi- şikliğiyle karşılaşarak gelişime uğradı ve insanın ilk atalannı oluşturdu. Batıda kalanlar ise normal hayatlanna devam ederek şempanzeleri oluşturu- yorlar." Bu 8 milyon yıllık gecmişi. insandan önceki ve insanın ortaya çıkışından sonraki ol- mak üzere iki döneme ayıran Coppens, 1974'teEtiyopya'da •Ünlü Fransız bilim adamı Yves Coppens, "Çok yakın bir gele- cekte güneş sisteminin gezegenlerine göç ede- ceğiz. Ama şunu unut- mamak gerek, güneşin 5 milyar yıllık ömrü kaldı. Insanlığı bundan kurtarmak için bir ço- züm yoiu var. Bizrni galaksiden daha genç galaksi güneşîerinin ge- zegenlerine yerleşebili- riz" diyor. bulunan iskelet hakkında şun- lan söyledi: "İnsandan önceki döneme ait olan bu iskelet maymun is- keletinden büyük farkhhklar taşırken insanınki ile büyük benzerlikler taşıyor. Bu iske- let, gerçek insandan hemen önce yer alan, iki ayak üstün- de durup yürüyen, ağaca tır- manabilen bir varlığa ait. 3 milyon yıl önce bu bölgede meydana gelen kuraklık sonu- cu çevreye uyum göstermeye çabşan atalanmız arasında yeni bir şekil ortaya çıkıyor. Bu da bildiğimiz insan..." Yontma taş devriyle birlikte ilk kültürel ortamın oluştuğu- nu söyleyen Coppens, kültürel ortamın insa- na özgürlük ve sörumlu- luk gibi duy- gulan sağla- dığını, bu aynlmaz iki olgunun in- san onurunu oluşturduğu- nu belirtti. Coppens, "İnsan, hay- van yönün- den tamamen kurtulmuş durumda. însanın gele- ceği ise kültü- rel sorunlara sıkı sıkıya bağb"dedi. Coppens, geleceğimizle ilgili düşüncelerini ise şöyle dile ge- tirdi: "Çok yakın bir gelecekte güneş sisteminin gezegenlerine göç edeceğiz. Ama şunu unut- mamak gerek, güneşin 5 mil- yar yıllık ömrü kaldı. İnsanlığı bundan kurtar- mak için bir çözüm yolu var. Bizim galaksiden daha genç galaksi güneşlerinin gezegen- lerine yerleşebiliriz. Ya da dünyayı yörüngeden çıkanp başka güneşin yörüngesine oturtabiliriz." İnsanın hayvan kökenli olu- şunun aşağılayıa görülemeye- ceğini söylüyor Coppens. Dünyanın. evrenin bir parçası olduğunu, başlangıçtaki "bü- yük patlama"dan önce de baş- ka dünyalann varhğının altını çiziyor Fransız bilim adamı. Sorun, zaman boyutunda ona göre. Çünkü laboratuvarlarda zaman boyutu incelene- miyor... . INSAKLAR 7 ^ Kravat, iki yakayı bir araya getirmeye devam ediyor £ i « • I I " 1 - ' 1 • • • • • • • • w hızı sıkbogaz eden günunuzun ortağı ŞULE ALPASLAN Kos- tüm sa- vaşı, kravat- lan da sardı. Erkek- lerin okul yıl- lannda lacivert bir zorunluluk olarak taktıklan bojıın baği, yaşamın diğer alanlann- da da onlann peşlerini bı- rakmadı. Bu zorunluluk- tan memurlar da pay- lannı aldı ve her sabah evlerde bir küçük savaş yaşanır oldu. Eğer,"tut- kulannızın yönlendirdi- ği" bir kravat bağımlısı değilseniz, güne başlar- ken sizi de bir savaş bek- ler. İşe giderken, boynu- nuza sanh bir şekilde bü- tün gününüzün ortağı plur ve sizi sıkbogaz eder. İş çıkışı çapkmlıklannıza katlanır. Kımi zaman bir gecelik aksesuar, kimi za- man bir protokol ele- manı, klasik-jakarh, baskı desenli, yazlık ve kışlık renk ve motiflerde Kravat, iki yakayı bir ara- ya getirmeye devam eder. Kraliyet kravatlıları Kravat, askerlerin ilkin Romalı boyunlannı soğuktan koruyan bir fu- Kravat son yülarda kadınlann gardrobunda da yerini aldı. lar olarak dünya sahne- sinde görüldü. 17'nci yüzyılda geldi. Cumhuriyet döneminde. ajanlannca yönlendirilen bu pi- ' istanbul dışındaki kent ve ka-Fransa krallannın parab süva- rileri olan Hırvat askerleri, XIV. Louis'nin bir davetine rengarenk ipek fularlar takarak gitti ve ardından "Kraliyet Kravatlılan" taburu kuruldu. Osmanblar'da ilk kravat takan padişah Abdülmecit'ti. Tanzimat döneminde, Batıhlaşma yanlısı aydınlar arasında yaygınlaşan kravat, giderek yüksek dereceli memur ve devlet yöneticileri arasında yaygınlaşü. Birinci Dünya Savaşı son- rasında, devlet memurlannın çoğunluğu kravat kullanır hale sabalardada yaygınlaşü. 1980'- den sonra yayımlanan bir ge- nelge ile, devlet memurlannın kravat takmalan zonınluluk halinegetırildi. Daha düne kadar erkek takım elbisesinin vazgeçilmez bir elemanı olarak kabul gören kravat, sorr yıllarda kadınlann gardroplannda da yerini aldı. Bugün ise modacılann bağım- sızlaştırdıklan bir aksesuar ola- rak, şimdilerde tekstil piyasa- sında kendi yerini belirleme yo- lunda. Türkiye'de îtalyan moda yasada, Vakko Kravat Butik ve Cotton Bar oldukça iddiah. Bir süre önce Bebek'te açılan Vak- ko Kravat Butik'te yûzlerce renk ve desende 900 çeşit kravat ve papyon satışa sunuldu. Bu koleksiyon içerisinde Kütahya, Bursa ve İznik çini desenleri ile. modernize edilmiş Osmanlı dö- nemı motiflen de bulunuyor. Yüzde 9O'ı ipekten yapılmış bu kravatlann fiyatlan ise 300 bin ile 500 bin lira arasında değişi- yor. Vakko Kravat Butik yetki- lileri, "Kravat kravatçıdan alı- nır" sloganıyla kravat tutkun- lannı bu renk ve desen cümbüşüne davet ediyor. İstanbul'un Bakırİcöy, Ataköy, Beyoğlu gibi semtlennde bulunan Cotton Bar ise, kravat ve papyonu gömlekle birlik- te, erkek giysisinin ta- mamlayıcı bir aksesuar olarak öne çıkarmayı vt genç kuşaği renklendir- meyi hedefliyor. Yüzde 100 ipekten yapılan Cot- ton Bar koleksiyonunda, yaz ve kış desenleri bir- birierinden çok farklı. Yaz desenleri arasında gemiler, palyaçolar, ku- palar bulunurken, kış de- senlerini de otomobiller, şemsiyeler ve düğmeler oluşturuyor. Kalitesi ipinden belli Bu arada, "kalite" bir kravaün, arkadaki ipin- den kendini belli edeceği- ne dikkat çekiliyor. Kra- vatın bükülüp, tahrip ol- masını önlemek için, arka kanatlan birleştiren "Slip I Stitch" ipini dikkate al- * mak gerekiyor. Boyu or- talama 1.5 metre olan kravaün bağlantı kısmının da, bu uzunlu- ğun üçte birinde gerçek- leşmesi kravaün ideal ölçüleri. Martino mağa- zası sahibi Yusuf Zengin, bir kravat ve papyon tut- kunu. Zengin," Herkes kendi kravaünı kendi bağla- malıdır ve bu işlem bo- yunda yapılmalıdır" diyor. Ar cak, papyon bağlamak farklı bir beceri gerektirdiğinden eski- den Beyoğlu'ndaki mağaza sa- hiplerinin. kravat ve papyon- lannı bağlaması için müşterile- rini kendisine gönderdiklerini anlaüyor. Günümüzde artık kullanıa- lann papyonlannı bağlaünak için bu tür özel yetenek sahibi kışilere başvurması gerekmi- yor, çünkü papyonlar uzun za- mandan bu yana bojmna ilişti- rilecek biçimde üreüİıyor. Kra- vat bağlama konusunda zor- luklar hala süreceğe benziyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle