15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30EKİM1992CUMA CUMHURİYET SAYFA DIZIYAZI 13 2Abdülhamid'in 24Temmuz 1908'de Meşrutiyet'i ilanetmesi Selanik'te 101 pare top atışıyla kutlandı Ittilıatçılarııı başkeııtiSelaııik \^umhuriyet döneminde. Batı me- deniyetinin düzeyine ulaşmak hedef edi- nilmiş, bu yönde birçok reformlar yapıl- mıştır. Bunlann başmda, mutlak idare- nin yıkılıp bir cumhuriyet rejimi kunıl- ması. hilafetin kaldınlması. laikliğin kabulü gelır. Bu Batılaşma sürecınde Ba- tı ü'pi bir hukuk sisteminin kurulmasına, eğitim ve dil reformlanna önem verilmiş, Latin alfabesi kabul edilmiştır. Bütûn bunlann bizi tarihımizden ko- pardığı söyleniyor ve suçlu gene Mustafa Kemal oluyor. Oysa, bütün bunlann ta- rihi evrimin bır sonucu olduğunu, çöken imparatorluğa bir çare arayan aydınla- nn Doğu medeniyetinden Islam huku- kundan kopmak. Batı kültürüne bağlan- mak meylinde olduklannı bilmek gere- kir. Türk dılını Arap ve Fars kelimelerin- den temizlemek akımı bile daha Tanzımat döneminde başlamışü. Batıcılık akımı AliSuavı 1870'teİstanbul'daçıkardığı Muhbir gazetesinde ve Londra'da çıkar- dığı haftalık Hüniyet dergjsinde Batıcı- lık ve Avrupacılık fıkirlerini işlemişti. Şinasi. Hürriyet dergisinde çıkan bir ya- zısında şöyle dıyordu: "Avrupa mucizesi: Akıl, kanun, adalet. hak ve hükumetıir. İslamıyet nasıl, cahı- liye devrini kapadıysa. Tanzimat da bir zulüm ve cehalet devrini kapıyor, akıl ve adalet devrini açıyor. Reşit Paşa kanunu bizi, kanun üstü hükümdarlardan, zu- liimden, kölelıkten kurtardı." (1) D,aha o dönemde İslam hukuku so- runu ele alınıyor. yazarlar adalet ve akıl- |_cılıkla İslam arasında bağlantılar kur- maya çalışıyorlardı. 1871'de yürürlüğe İ878'deSultan,meclisi dağıtıp, 1876Anayasasrnırafa koyunca, imparatorluğun önemli bir kültür merkezi olan Selanik aynı zamanda bir devrim merkezine dönüşmüştü. II. Abdülhamid'in baskılanna rağmen bu şehirde gjzli faaliyet yürütmek mümkün olmuş, 1907'de 1876Anayasası'nı geri getirmek, özgür. insana Batı lipi bir hukuk düzeni kurmak için savaşan İttihat ve Terakki Fırkası merkezini bu şehre nakletmişti. konan Mecelle, İslam hukukuna dayanı- larak yazılmış bir kanun kitabıydı. Bu- nunla Osmanlı hukukuna yeni bir şekil verilıyordu: '".\lışveriş. kiralama, kefıl- lik, rehin, emanet vs. gibi sorunlar açık seçik kanunlara bağlanıyordu. Batı hu- kukundan yararlanarak hazırlanmı^ olan bu kanun kitabı bir tip medeni ka- nun, daha doğrusu onun başlangıcıydı. Ancak baalanmn yaptığı gibi, 'Medeni kanun o vakıt de vardı' diyemeyiz. Cum- huriyet döneminde doğrudan dogruya Batı tıpi bir hukuk sistemıne geçilmiş, Is- lamın keyfı hukukundan, şeriattan ta- mamen kopulmuş, kişiscl hak ve hürri- yetler yaalı kanunlara bağlanmışü. 'Mecelle' bunun ancak ılk adımıydı. Aydınlar tartışıyor Tanzimat döneminde bu gibi sorunlar İslamcılar. Doğucular ile Batıcılar, te- rakkiperverler (ilen görüşlüler) arasında bir larüşma konusuydu. Namık Kemal. Ziya Paşa gibi Osmanlıcılar, temelde İs- lamı kabul etmekle birlıkte, müslim veya gayrimüslim bütün yurttaşlar arasında eşıtlık ıstiyorlardı. O dönemde, Jean Jac- ques Rousseau'nun Emile ve Toplum Sozleşmesi gibi yapıtlan, Voltaire ve Montesquıeu'nün ilerici fikirlerini. pozi- tivist felsefeyi yayımjayan yapıtlarTürk- çeye çevrilıyordu. İnsanahk, Batıcıhk görüşleri Batı literatürü ile zenginleştiri- liyordu. İnsancıUık-Miüiyetçilik Batıcılık-İslamcılık kavgası sürecinde, İslamcıhğın imparatorluğu parçalayaca- ğını ılen sürenler de oluyordu. Bu görüşe göre din, dil, ırk farkı gözetmeksizin bü- tün Osmanlı yurttaşlan arasında bırlik kurmak gerekiyordu. Şinasi, "Milletin nev-i beşerdir Vatanım ruy-i zemin" diyordu. (Milletiminsanhk Vatanım kainattır) zVlı Suavi'nin laiklik fıkrini ortaya atacak kadar ileri gittiğıni görmüştük. Şerveti Fünunculardan Tevfık Fikret de,- insancı pozitivist görüşlerinden ötürü dinsizkkle suçlanmıştı. Tanzimat döneminde 'Türkçülük' he- nüz yeni bir fıkirdi. İlk önce Türk dilini Arapça ve Farsca tenmlerden temizle- mek fıkn ilen sürülmüştü. Ali Suavi Sü- leyman Paşa ile beraber. "Türkçeleşmiş bir Türkçe" tezıni savunmuşlardı. Münif Paşa, Latın harflerinin kabulü konusun- da bir münakaşa açmıştı. Polonya asıllı Mustafa Celaleddin Paşa, 1870lerde, "Les Anciens Turcs" (Eskı Türkler) adlı yapıtmda, Türk kavimlerinm Asya kö- kenlenni araştırmışü. Kazanlı Şerafed- din Mercani ise İslamcılık Türkçülük sentezi fıkrini geliştirmişti. Binnci Meşrutiyet'ten önce olduğu gi- bi, sonra da Islamcılar bütün bu Batıci- lık, insancıllık. Türkçülük cereyanlanna karşıydılar. Onlaragöre imparatorluğun kurtuluşu için İslam bırliği, İslam huku- ku, şeriat egemen olmalıydı "Frengıs- tanda şarap içmek, şapka gıymek İslama yakışmaz" diyor. Batıcılan bu tip gü- nahlar işlemekle suçluyorlardı. Oysa Rumeb'nin gelişmiş şehirlerinde; özellik- le birer ticaret lımanı olan Selanik. İstan- bul ve hatta îzmir'de. gelişen ticaret bur- juvazisı Batı geleneklenyle bir köprü kurmuş, aydın çevrelerde Batıcılık, Av- nıpacılık görüşleri epeyi yayılmıştı. Bu çevrelerde Avrupa kıyafetmı artık he- men kimse yadırgamıyordu. <2) Devrini merkezi Selanik 1878'de Sultan. meclisi dağıtıp. 1876 Anayasası'nı rafa koyunca, imparator- luğun önemli bir kültür merkezi olan Selanik aynı zamanda bir devrimmerke- zine dönüşmüştü. II. Abdülhamid'in baskılanna rağmen bu şehirde gizli faali- yet yürütmek mümkün olmuş, 1907'de Rum, Bulgar. Sırp, Hırvat gibi değişık etnik gruplann da desteğini kazanmıştı. (3) Selanik'tekı bu nıspi serbestliğe bak- mayarak. gızli eylem pek çok kurbanlar veriyor, pek çok kimse zindanlara atılı- yor, sürgüne gönderiliyordu. Selanik'e yerleştirilmiş olan 3. Ordu'da aşağı rüt- beli subaylar durmadan tevkif edilip. serbest bırakılıyorlardı. Makedonya'ya isyanlan bastırmak için gönderilmiş olan ordu şimdi saraya karşı dönmüştü. Orduda imparatorluğun kurtuluşu, is- yanlan bastırmaktan ziyade: din. ırk far- kı gözetmeksizin yurttaşlar arasında eşıtlik ve birlikte görülüyordu. DevTİmin önderieri Her ne kadar. eylemin başını Ahmet Rıza. Prens Sabahaddin. Cavit Bey. Doktor Nazım gibi aydın kişiler çekiyor- duysalar da, 1908 devrimi arifesinde devrim fıkn ve hevecanının bütün Ma- tin geri getirilmesini istemişlerdi. A. 908 devrimi günlennde Selanik'teki olaylan ele aldığımız vakıt. hareketin te- peden inme bir aydın eylemı olmakla .kalmadığını daha iyi anlayacağız. Örne- ğin, bu şehirde Bektaşi, Melamı ve Mev- levi tekkeleri de hilafetin kaldınlmasını, kadınlara serbestlik tanınmasını, değişik mezheplerin tek Allah fıkri etrafmda bir- leşmesini isteyen devrim merkezleri hali- ne gelmişlerdi. Heyecanlı günler 1908'de II. Meşrutiyet ilan edildiği sı- rada Selanik'te cereyan eden olaylara göz attığımız zaman, bu dev rimin geniş yığınlar tarafından heyecanla karşılandı- ğını görüyoruz: 20 temmuz sabahı Selanik şehrinin meydanlannda, ana caddelerinde duvar- lara afışler asılmışü. Birçoklannın üs- tünde, "Yaşasın Vatan, Yaşasın Hürri- CUMHURİYET'İN TARİHİ KÖKENLERİ DoçİYILDIZSERTEL len hafıyeler korkup sinmışlerdi. Padişah kabul ediyor 24 temmuzda padişah. Mıthat Paşa Anayasası'nı kabul edip Meşrutiyet ilan etti. Olay Selanik'te 101 pare topla kut- landı. Bunu izleyen günler şehir bir bay- ram yerine döndü. Çeteciler, komıteciler dağlardan inip sokaklarda halkla kucak- laştılar (dağlarda Sırp. Bulgar. Yunan komiteciler şehri tehdit etmekteydiler). Yahudıler Fransız millı marşını söyler- 2. Abdülhamid'in meşmtiyeti ilan etmesi için dağa çıkan subaylar arasında. daha sonra İttihat ve Terakki'nin en önemli yöneticisi duruma gelen Enver Paşa da vardı. İttihat Terakki'nin diğer önemli siması ise başnazırlık görevine getirilen Talat Paşa'jdı (üstte sağda). İstidbad yönetimine karşı çıktığı için "Sanklı İhtilalci" diye anüan Ali Suavi, Abdülhamid'i tahttan düşürmek amacıvla Çırağan Sarayı'nı basmış, çıkan kavgada 7-8 Hasan Paşa'nın başına vurduğu sopa darbesiyle yaşamını yitirmişti (altta sağda). 1876 Anayasası'nı geri getirmek, özgür. insancı Batı tipı bır hukuk düzeni kur- mak için savaşan İttihat ve Terakki Fır- kası (Partisi) merkezini bu şehre naklet- mişti. 1908 devriminden sonra Batıcılık, insançıllık. Türkçülük fikirlerinin en çok bu şehirde geliştınldiğıni görüyoruz Makedonya ayaklanıyor İttihat ve Terakkı Fırkası 1907'de merkezini Selanik'e naklettikten sonra. bütün bölgede yoğun bır hürriyet savaşı başlamışü. Eylem, orduda gizli hücrele- n. hukuk mektebinde. liselerde öğrenci- leri. mason localannı ve hatta Bektaşi. Melami ve Mevlevi tekkelenni kapsıyor- du. Yahudi, Rum. Bulgar cemaatleri de hareketin arkasındaydılar. II. Abdülha- mid'in baskısına bakmayarak. "Hürri- yet. eşıtlik. insancılık, padişahın keyfı idaresıne son" fıkirlen Makedonya'nın ta köylerine kadar yayılıyordu. Sorun 1876 Anayasası'nı geri getirmekti. Meş- ruti bir hukuk devletı kurmak, insan hak ve hürriyetlerini sağlamak. sultanın yet- kilerini İcısıp. bir millet meclisiy ıe ıküdan halka, ıdare yetkisini hükümete vermek- ti. L.mparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri olan Selanik'te genel olarak Yahudıler ve Türklerin bır bölü- münden oluşan ticaret burjuvazisi de hareketin arkasındaydı. Şchirdeki Fran- sız okullan ve hatta Fransız konsoloslu- ğu, Fransız devrimının prensiplerini benimseyen bu eylemi desteklediğı için, Abdülhamıd'in casuslan yeterince etkin olamıyorlardı. Tıcareti, okullan, kültürü ile Batı'ya dönük olan bu şehirdeki hür- nyel eyleminın bir kolu da Pans'teydi Orada basılan dergıler, Fransız Konso- losluğu yoluyla, gizlıce şehre sokuluyor ve orduda, okullarda ve diğer devnm merkezlerinde dağıtılıyordu. Etnık oriji- nine, dinıne bakmayarak bütün yurttaş- lara eşıtlik getirilmesini isteyen bu hare- ket, Makeidonya'da ve Balkanlar'da, kedonya'ya ve hatta bütün Rumeli'ye yayılmış olduğunu söylemek doğru olur. Ahmet Rıza'nm Paris'te çıkarmakta olduğu Meşveret dergisinde Auguste Compte'un pozitivizm fikirleri işleniyor- du: Halklann hürriyet yolunda ilerleye- bilmeleri için. doğanın kanunlannı, ev- rensel geüşmeyi. yaraülışm bilimsel ızahıru bilmeleri gerekiyordu. Gene Ah- met Rıza'nın çıkardığı "Mizan" dergisi bu fikirlenn İslama aykın olmadığını an- latıyordu. Diğer bır deyimle, Jön Türk hareketinin önderieri, Tanzimat döne- minde ortaya atılmış olan prensipleri yenihyor. bunlara Batı felsefesini de ka- tarak yeni bir içerik veriyorlardı. Laiklik fikri de dolaylı yoldan ortaya atılmış olu- yordu. •u fikirlenn orduda da çok yaygın olduğuna bakarak, Jön Türkler hareke- tinı sadece asker ve sivıl kadrolara mal etmek. bu eylemi smırlandırmak olur gi- bi geliyor bana. Veriler, o kadrolann öndcrliği altında eylemin halkın değişık tabakalan arasında yayıldığıru gösteri- yor; tabiı esas itıbanyla Rumeli'de (yani Balkanlar. Ege ve Marmara bölgelerin- de). Abdülhamid'in son gayreti Abdülhamid. Selanik'teki orduya gü- venemediği için, buradaki ordunun baş- komutanı Esat Paşa ile Ali Rıza Paşa'yı İstanbul'a çağırmıştı. 20 Temmuz 1908'- de Manastırlı Müslümanlar. Meşrutiyet isteğıyle ayaklanınca. padişah bunlann üzerine 1800 Anadolulu asker gönder- mışti. Bu tedbir. sultanın yalnız Make- donya'dan değıl, bütün Rumelı'den ümıdı kestiği. Anadolu'yu kullanmaya giriştiği şeklinde tefsir ediliyordu. Makedonya'nın çe%Tesinde, geniş bir yörede yalnız şehirlerde değil, köy ve ka- sabalarda da ısyanlar patlak vermişti. Kosova vılayetine bağlı Firzoviki'ye, de- ğişık yörelerden gelen köylüler, kasabalı- lar büyük bir miting yaparak. meşruüye- yet" yazılıydı. Birçoğu II. Abdülhamid'i yeriyordu. O gün ittihat ve Terakki Ce- miyeti devrim ilan etmışti. Bütün Make- donya'da insanlar sanki yerden bitmiş gibi sokağa dökülmüşlerdi. Yalnız şehir- lerde değil, köy ve kasabalarda da halk ayaktaydı. 21 temmuzda Selanik'te bü- tün kahvelerde, meydanlarda, okullarda Abdülhamit aleyhine nutuklarçekiliyor, halk isyana çağınlıyordu. Polis kanşmı- yordu, zıra her afışin yanında her mey- danda devrimci subaylar duruyor, ko- nuşmaalann etrafında çemberler çevirip onlan koruyorlardı. Selanik ayakta 23 temmuzda artık bütün Selanik ayaktaydı. Devrimciler telefon merkezi- ni ele gecirip vilayetlere haberler gönder- meye başlamış. haberleşmeyi kontrol altına almışlardı. Meydanlan. caddeleri dolduran büyük kalabalıklar verilen de- meçleri heyecanla alkışlıyorlardı. Hürri- yet Meydanfndan, "Yaşasın Hürriyet!" sesleri yükseliyordu. Meydana açılan so- kaklar hıncahmç insan dolu, meydanın çevresindekı binalara bayraklar asılmış. balkonlardan salkım gibi insanlar sarkı- yor. Bu balkonlardan konuşan hatipler, Türkçe. Ladinoca, Fransızca, Bulgarca, Yunanca demeçler veriyorlardı: "Bütün halklar arasında dostluk isti- yoruz!.. Din, mezhep farkı yok, hepimiz biriz!.. Yaşasın vatan! Yaşasın Hürriyet! Rum. Yahudi, Bulgar, Türk yok; Os- manlı var! M..eydanlan. sokaklan dolduran büyük kalabalıklar. sadece Selanik'in yerli halkj değildi. Köy ve kasabalardan bütün çevre halkı Selanik'e akmıştı. So- kaklarda Müslüman hocalar, Yahudi hahamlar, Rum papazlar, Arnavut, Türk, Bulgar... Herkes birbınyle kucak- laşıyor. gerçek bir kardeşhk havası esi- yordu. Gece yansına kadar içildı, düğün bayram yapıldı. Yıldız Sarayı'ndan ge- ken. köylerden kasabalardan ınen Müs- lümanlar davul zurna cahyorlardı. Türk subaylan, dün vurduklannı bugün ku- cakhyor; hahamlar, mollalar. dervişler sokaklarda el ele dolaşıyorlardı. Artık kıhçlar kılıfına gjrmiş, sanki yeni bir dünyadoğmuştu. İmparatorlukta. Selanik'e kurtancı şehir gözüyle bakılıyordu. Bütün hürri- yetler kazanılmış. basın 500 yıllık sansür- den kurtulmuştu. Her şeyı Selanik'teki İttihaı ve Terakki Komitesi idareediyor- du. Böylece birkaç ay Selanik. impara- torluğun merkezi haline geldi. Padişah genel af ilan etti. İşlerin başına ileri gö- rüşlü kişiler. İttihat ve Terakki'nin ileri gelenleri getirilmeye başlandı. Böylece silahsız bır devrim gerçekleştirilmiş, kale ıçerden feth edilmişti. Cemiyet-i Mukaddes İ.T. Cemiyeti'ne bağlı bütün örgütler, Selanik'e bağlı kuruluşlardı. Cemıyet, uzun zaman gizli çalışmış, dağııuk hüc- relerden oluştuğu için doğrudan doğru- ya iktidan alacak güçte değildi. Bu ne- denle. ikıidar Sait Paşa hükümetine bırakıldı. (4) D«"evrim günlennde. Selanik'te ve Makedonya'dakı durum hakkındaki bütün bu aynntılar. devrimin bu yörede benimsendığini. değişık sosyal kategori- lerin, eınik gruplann ve örgütlerin deste- ğiyle yapıldığını gösterir. Tanzimat hare- keti İstanbul'da başlamış. buradan Rumeli'nin ve Anadolu'nun değişik yö- relerine yayılmıştır. Jön Türk hareketi İstanbul'da başlamış. Selanık'te geliş- miş, Avrupa ülkelennde merkezler kur- muştur. Görülüyor ki Batılılaşma, Batı tipi bir siyasi düzen, meşruti idare, hürn- yet gibi ilkeler imparatorluğun batısında gelişmiştı. Anadolu'da nüfusun çoğunluğunu kapsayan geniş köylü yığınlar bu olayla- nn dışındaydılar. Devrimden sonra ileria fıkir eylemleri hızla gelişti. Bunlar esas itibanyla eski, tutucu geleneklerden kopmak, dini dev- letten ayırmak ve Türk milliyetçiliği so- runlan etrafında dönüyordu. Hükümet İstanbul'da kurulmuş, fakat devrimin fi- kir merkezi Selanık'te kalmıştı. Yukar- . dakifikirlerin.bu şehirde çıkan. "Rume- li", "Genç Kalemler" ve "Yeni Felsefe" gıbı dergılerde gelıştirildığini görüyoruz: Yunus Nadfnin çıkardığı. "Rumeli" dergisinde, kadın sorunu ele alınıyor, "Kadın köle hayatı yaşıyor. Pece ve çar- şaf kadını küçültüyor. Toplumsal gele- nekler ayağımızda bir zincir gıbıdir. Bu geçmişi yıkmak, halkı geçmişin kötü ge- leneklennden kurtarmak gerekir" (5) deniyordu. "Genç Kalemler" dergisinde Ömer Seyfeddin, Akagündüz, Ali Canip gibi günün görkemli yazarlan da eskı gele- neklerin yıkılması, dilin Türkçeleştiril- mesı. ekonominin yabancı egemenliğin- den kurtanlması, bir milli burjuvazi geliştirilmesi fikirlerini savunuyorlardı. "Yeni Felsefe" dergisi, İmparatorluğun yabancı nüfuzundan kurtanlması gerek- tiğini yazıyor, kapitülasyonlara saldın- yor, yabancılann elinde bulunan mües- seselerin millileştirilmesini. yabancılara tanınan imtıyazlann toptan kaldınlma- sını iştiyordu. Yeni bir görüş, yeni bir fel- sefe istiyorlardı. Derginın adı da bura- dan geüyordu. Günün genç gazetecile- lmparatorlukta, Selanik'e kurtana şehirgözüyle bakılıyordu. Bütün hürriyetler kazamlmış, basın 500 yılük sansürden kurtulmuştu. Her şeyi Selanik'teki İttihat ve Terakki Komitesi idare ediyordu. Böylece birkaç ay Selanik, imparatorluğun merkezi halinegeldi. Padişah genel af ilan etti. İşlerin başına ileri görüşlü kişiler, İttihat ve Terakki'nin üeri gelenleri getirilmeyebaşlandı. Böylece silahsız bir devrim gerçekleştirilmiş, kale içerden feth edilmişti. nnden bin olan M. Zekeriya, budergide çıkan bir yazıSında. laiklik sorununu da şöyle koyuyordu: "Meşrutiyet ilan edildi, parlamentolu bır rejim kuruldu, fakat dın. devletten aynlmadı. Yine de meşıhat müessesesi hükümetin içinde bağdaş kurmuş oturu- yor ve fetvalar veriyor. Dinle devlet bir- binnden aynlmalı. şeriat mahkemeleri kaldınlmah, okullardan din dersleri kal- dınlmalı. laik devlet kurulmalıdır." Ziya GökalpMn görüşleri İttihat ve Terakki örgütünün 1909 kongresine Diyan Bakır delegesi olarak Selanik'e gelen Ziya Gökalp. bu dergi- lerde yazmaya başlayınca Türk milliyet- çiliği konusu ağırlık kazandı. Ziya Gökalp, dılin Türkçeleştirilmesiyle ye- ünmıyor. İslam öncesi Turk gelenekleri- nin araştınlmasmı. cokuluslu impara- torluk içinde, Türk milletınin kendi varlığını, benlığini bulmasını iştiyordu. Türkün kültürel ve sosyal benliği üzerine yazdığı makaleler, İstanbul'da "Tarun" gazetesinde de çıkıyordu. Öte yandan, Tevfık Fikret, Mehmet Emın gibi günün görkemli yazarlan Osmanh milliyetçiliği fikrini işliyorlardı. Fikret, insanallık fık- rine sımsıkı sanlıyor, kendi insanal gö- rüşleriyle çelişkiye düşen. dar bir milli- yetçilik görüşüne yanaşmıyordu. Osmanlı toplumu gjbi cokuluslu bir top- lumda din, dil farkı gözetmeden. bütün mılliyetlerin eşitliği \e birliğiydi onun için önemli olan. Buna bakmayarak. çökmekte olan imparatorluğun içinde Türkün kendi varlığını bulması tezi hızla yayıldı. Ziya Gökalp. günün adamı ol- du. "Genç Kalemler" dergisinde şöyle yanyordu: "Siyasi devnmi yapüktan sonra ikinci bir ış önunde kaldık. İçtimai devrimi ha- zırlamak. Siyasi devrim. meşrutiyet me- kanızmasınm uygulanması olduğu için pek kolaydır. Fakat içtimai (sosyal) dev- rim mekanik bir fiil ile değil. organik bir devrimle elde edileceği için çok güçtür... Sosyal devrim; yeni hayat yaratmak, ye- ni iktisat, yeni aile, yeni sanat. yeni ah- lâk, yeni hukuk, yeni siyasettir." (6) (Cumhuriyet döneminde bunlann he- men de hepsi gerçekleşmiştir). Ziya Gö- kalp, Türk milliyetçiliği görüşüne de bir yenilik getirmiştir: "Turan". Asya'da bütün Türk halklannı içine alan büyük Türk vatanı. (I) Hılmı Zıja Ülken, Türki\e"de Çağdaş Dü- şûnce Tanhı. özkent Y 1992' (2) Risal. "Salonıque. La Vilk Concoıtee." (3) Nehuma G.. "Salonıque" (4) Feroz Ahmad. "İttihat ve Terakki" Ist. Sander Ya>ınlan 1971 (5) Zekeriya Sertel, Haürladıklanm"". Gözlem Yayınlan, 1977 (6) Hilmı Ziya Ülken. "Türkıye'de Çağdaş Dü- şünce Tanhı". Clken Y 1992 SCHECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle