29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
JO OCAK 1992 CUMHURtYET/15 SANAT GUNDEMI CELAL USTER Gercegin üstündeki adaıtıPARİS - Gaddar laternacı Claude Reboul'u kim tanır? Ayaklannda çiz- meleri, başında kasketi, bir yandan la- ternasının kolunu çeviriyor, bir yandan da söylüyor: Sous Les Ponts de Paris... Georges Pompidou Merkezi'nin önün- deki meydanda tezgâhını kurmuş, so- ğuğa ve zamana meydana okurcasına çahp söylüyor: Kurt Weil'lar, Edith Piafın Paris müzikhollerinde söylediği şarkılar, Georges Brassens'in ünlü Bo- bino'da attırdığı parçalar. Claude Reboul, sanki çok eski za- manlardan beri hep orada. O laterna hep çalacak ve gaddar laternacı hep söyleyecek sanki, hiç durmayacak. Hele bahar bir gelsin, kuşkusuz daha iyi iş yapacak, şapkası ağzına kadar para do- İacak. Ama yeni yılın bu ilk günleri de çok kötü sayılmaz. Geçinip gidîyor. Küçük bir stüdyoda doldurduğu kaset- ler de fena satmıyor. "Siz beni bir iki yıl önce görseydiniz" diyor Reboul. Sonra belini gösteriyor, "Saçlarım nah buraya kadardı!" Dev sanat aygrtı Meydanı geçip Georges Pompidou Merkezı denilen modern sanat müzesi- ne giriyoruz. Gerek yapısıyla gerek işle- yişiyle çağdaş bir kültür aygıtı burası. 1200 görevlinin çalıştığı merkezi günde ortalama 25 bin kişi geziyor. Sergi sa- lonlan, endüstri tasanmı bölümü, sine- ma salonu, küçük çocuklann resim yaparak "oyalandığj" odalan, büyük kitabevi, video merkezi, konser ve söy- leşi salonlanyla yığınlan eğitip öğüten dev bir sanat-kültür makinesi. Yüzlerce insanın yürüyen merdivenlerle oradan oraya "götürüldüğü" bu saydam yapı- da, Fritz Lang'ın Metropolis'ıni anım- samadan edemiyor insan. Sftrglkalabalık Georges Pompidou Merkezi'nin en üst katındaki 1500 metrekarelik Gran- de Galerie'de Alman ressam ve heykel- tıraş Max Ernst'in düşler dünyasını baştan sona gezmek mümkün. Ama ne mümkün! Ansızın hoparlörlerden bir ses: "Sergi salonunda aşın bir kalabalık biriktiğinden ziyaret gü>enlik nedeniyk durdurulmuştur..." Allahtan Soizic Gi- lot var yanımda. Soizic, kırkından son- ra arkeoloji okumak için uzunca bir ücretli izin kopartmış bir Pompidou Merkezi görevlisi. Bir yandan bir süre- dir görmediği çalışma arkadaşlannın yenı yılını kutlarken, bir yandan da ar- ka taraftaki görevli asansörlerine sü- rüklüyor beni. Asansörlerden birine biniyoruz, hızla yukan tırmanıyoruz ve Dadacılıktan Gerçeküstücülüğe uza- Max Ernst: İki guzel pozda iki genç kız nan uçsuz bucaksız bir Max Ernst Ret- rospektifTnın ıçinde buluyoruz kendi- mizi. 267yapıtblrarada Bundan önce Fransa'daki son büyük Max Ernst sergisi, sanatçımn ölümün- den bir yıl önce, 1975'te Paris'te Grand Palais'de düzenlenmış. Çoğu özel ko-, leksiyonlardan getirtilmiş 267 yapıttan oluşan bu sergi ise 16 yıl önce Paris'te ölen Ernst'in yüzüncü doğum yılını kutluyor. Gençliğinde psikiyatri ve fel- sefeyle ilgüenen, ama sonradan resme tutulan Max Ernst'in tablolan, heykel- leri, desenleri ve kolajlan Avrupa ve ABD'nin dört bir yanındaki koleksi- yonlardan ödünç alınmış. NlMltznıln şabesi Bütün kapsamlı retrospektıflerde ol- duğu gibi Max Ernst sergisıni de sanat- çımn yapıtlannı etkilemiş bellibaşlı olaylann vurgulandığı kronolojik bir sıra içinde izliyoruz. 1913-1921 yıllan arasındaki ilk resimleri. Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman ordusunda gö- rev yaptıktan sonra hemen bütün yerle- şik değerlere başkaldıran, bunun sonu- cunda da nihilist bir sanat akımı olan Dadacılığın Köln "şube"sini arkadaşı Johannes Baargeld'lc bırlikte açan Max Ernst. Bir umumı helada gerçekleştirdı- ği Dada sergisiyle skandal yaratan Ernst'in kolajlan ve fotomontajlan. Anatomik çizimler ve fotoğraflardan kesilmiş parçalardan oluşan çok çağrı- şımlı ve usdışı düzenlemeler. Buapd'ı topa tuttu Ardından 1922-1925 Paris ve Gerçe- küstücülük dönemi. Birinci Dünya Sa- vaşı sırasında Alman topçu birliğinde görev yapan Max Ernst belki de farkın- da olmadan güllelerden birkaçını çar- pışmalann Fransız yakasındaki şair Paul Eluard'a da göndermişti. Ama iki sanatçı birkaç yıl sonra tanışacak. çok sıkı arkadaş olacaklardı. 1922'de Pa- ris'e yerleşen Ernst, Dadacılığın ebedi- yete intikalinden sonra 1924'te, bilinç- dışının harekete geçirdiği bir düşselliği savunan Gerçeküstücü akıma Andre Breton cephesinden katılacaktı. Oğlak BHPGV Max Ernsfin en güzel yapıtlarından biri de Venedik'teki Peggy Guggenheim koleksiyonundan gelmiş sergiye. Sanat- çımn üçüncü kansı, koleksiyoncu ve galerici Peggy Guggenheim'ın koleksi- yonundan ödünç alınan Gelimn Giydi- rilişi terörle erotizmi harikulade bir biçimde bileştiriyor. Afrika etkileri taşı- yan Kraliçe lle Oynayan Kral heykeli de sergıde; dördüncü kansı, Amerikalı res- sam Dorotbea Tanning ile Arizona'da yaşadığı dönemın ürünlerinden Oğlak Burcu adlı heykeli de: İnsan bedenli, bo- ğa başlı Minotauros bir kral gibi gör- kemli ve buyurgan, yanında denizkızı kraüçesi. Ernst'in giderek heykele ağır- lık verdiği günler. Ressamın uçamhklan Max Ernst Retrospektıf Sergisi'nin düzenlemecisi Werner Spies'in hazırla- dığı bir de katalog yayımlanmış. 400 sayfahk kitapta Max Ernst'in fotoğraf ve belgelerle donatılmış özyaşam öykü- sünün yanı sıra Breton, Aragon, Eluard ve daha birçoklannın Ernst üzerine ka- leme aldıklan metinlere de yer verilmiş. Çağmın çocuğu Yaşadıklarıyla, düşleriyle ve düşün- sel kaygılanyla tam çağının çocuğu Max Ernst. Yapıtlanyla ınsanlann düş- gücünde izini bırakmış, görme biçimı- mizi değiştırmiş. Her gerçek sanatçı gibi. Savaş Fransızlarla karşı karşıya getirmiş Ernst'i; sanat ise sonunda Pa- ris'e çekmiş, Eluard, Breton gibi Fran- sızlarla çağımızın en etkili akımların- dan birinı, Gerçeküstücülüğü yaratma- sını sağlamış. Şimdı Fransa önce tepesine gülleler yağdıran, sonra da en seçkın Fransız- larla birlikte bilinçdışının keşfine kalkı- şan bu Almanı selamlıyor. GÜNDEMDEKİ SANATÇI: IELÇUK ONAT KUTLAR Turhan cizgisiTurhan Selçuk dürüst, onurlu, ödünsüz bir aydın, bir sanatçı oiarak her zaman hayranlık uyandırdı. Hem sevecen, ba- rışçı. alçakgönüllü; hem ikiyüzlülüğe, yozlaşmaya karşı acımasız, baskılara karşı dirençli, gözüpek bir "insan" oiarak. Tek bir cizgiyle bazen ne kadar çok şey birden anlatıla- bilir. Yıllardır, çalıştığım büro- lann duvarlannda bir fotoğ- raf asılı durur. Büyük fotoğ- rafçı dostum Ara Güler'in 1952'de çektiği siyah beyaz bir fotoğraftır bu: "Eminönü Yağiskelesi'nde işçiler..." Partal gıysileri, lastik pabuç- lan, vakur duruşlan ile on on iki işçı. Sadece ben değil, oda- ma gelen yerli yabancı ko- nuklar da dalıp giderler o fotoğrafa bakarken. Bir gün o konuklardan biri bir süre baktıktan sonra, "Roman gi- bi fotoğraf dedi. Bazen bir çizgı, bır roman olabılır. Büyük sanatçılann, büyük ustalann özelliğidir bu. Hem yapıtlannda hem de kişilikle- rinde ne kadar zengin bir biri- kimin yalın çizgilerini taşır- lar. Onun sergisini, sakin bir Beyoğlu sabahında sindire sındire izleyip çıkarken o süre içinde sayısız konuyu, soru- nu, tadı, bakışı, yaşam dene- yimini ve gülüşü düşünmüş olduğumu fark ettim. O hem kıldan ince hem kıhçtan kes- kin çizgiler, o bazen gülümse- ten bazen acıtan mizah, o derin bilgi ve görgü biriki- miyle zenginleşen çizgi öykü- leri ve o hepsini birer başyapıt katma yücelten plastik zevk ve ustalık neleri düşündür- müştü bana. Kendi kendime gizlice övündüm. Turhan'ın yapıtla- nndan yola çıkarak bunca konuyu düşünebildiğim için. Onunla uzun uzun konuşa- mamış olmanın burukluğunu bile unuttum. Ortak dostumuz büyük çizgi-film yaratıcısı Todor Di- •ov, yıllar önce .Sinematek'- teki bir konuşmasına şu söz- lerle başlamıştı: "Mizah, dönyanuzı gnlönç olmaktan kurtarır..." 1950'li yıllarda, Yaşar Ke- mal'in Seçilmiş Hiklyeler dergisinde yayımlanan öykü- lerinde ilk kez çizgileriyle ta- nıştığım Turhan, kırk yıldır hem ülkemizi hem de dünyayı FRANSIZ ÇİZER PICHON^UN GÖZÜYLE gülünç olmaktan kurtanyor. Eğer günûn birinde şu ya- şadığımız "anachronie" yani çağdışılık sizi zıvanadan çı- kanrsa hemen bir Turhan albümü alın elinize. Orada örneğin bir dünya yuvarlağı üstünde ve yüzlerce uydu, fü- ze sputnik altında ellerini gökyüzüne açmış bir yobaz görerek gülümseyen bir dü- şünceye dalacaksınız. Eğer günün birinde Kör- fez'de ya da Balkanlar'da; steplerde ya da çöllerde bir savaşın insandışılığından, kan ve şiddetinden bunalırsa- nız şöyle bir an gözlerinizi kapayın. Orada derin bir gökyüzünde kitaplann uçu- şarak geldığini ve zeytın dalı taşıyan bembeyaz bir güver- cin biçiminde, Turhan'ın çiz- gileriyle gözlerinizi okşadığı- nı göreceksiniz. Eğer günün birinde devlet katındaki veya çevrenizdeki ikiyüzlülükten, kokuşmuş- luktan; sokaklan dolduran magandalardan, zontalar- dan; yüze gülen ve arkadan vuranlardan sıkılırsanız, alın elinize hemen bir Abdülcam- baz öyküsünü. Orada kıvnk ve sert bıyıklan, kolalı ve dik yakalı temiz frenk gömleği, şık bağlanmış kravatı, kıhç gibi ütülenmiş pantolonUjkıl pranga kızıl çengi giysileriyle, sözünün eri, mert, gözünü budaktan, sözünü dudaktan sakınmaz yiğit bır İstanbul efendısinı, anlı şanlı Abdül- cambaz'ı tanıyacak. "Oh be, böyle adamlar da varmış" di- yeceksıniz. Marco Polo'nun, Juies Verne'in, Evliya Çelebi'nin düşsel ya da gerçek yolculuk- lan gibi hem yeryüzünde, hem de geçmiş yüzyıllarda büyük bir serüvendir Tur- han'ın çizgileri. Hem uzayda hem de zamanda ufkunuzu neredeyse sonsuza kadar ge- nişletir. Merak, ilgi, beğeniy- le sürükler sizi. Ve en önemli- si bunlan. sizi ta yüreğinızden. gülümseterek yapar. Hiç kuşkusuz Türk plastik sanatlannda, karikatür gele- neğinde, dünya karikatürün- de Turhan'ın keskin, köşeli çizgilerinin, yahnlaştırma gü- cünün, stiüzasyonunun, renk, leke ve dengelerinin son derece özgün ve yenıleyici, çı- ğır açıcı bir yeri vardır. Daha "uzmanca" bir alana gjrdıği için bu konuda kendimi yet- kili görmüyorum. Bu nedenle 1963 yılında Gianni Finlan- dia'nın yazdığı bir yazıdan şu sözlerle yetiniyorum: "Soglow, yumuşak ve yu- varlak çizgilerin yaratıcısı ol- duğu gibi Turhan da karika- türde keskin, düz çizgilerin 'kâşifi'dir. Ancak benim gö- zümde Turhan'ın asıl değeri bu keskin düz çizgilerinden çok, satirik gûcü ve toplumsal sonınlara derinlemesine yöne- lebilmesindendir. Bu bakım- dan Turhan, günümüzün Honor Daumieri'dir ' Ama ben bu yazıda asıl, bir başka "Turhan Çizgisi"nden söz etmek istiyorum. Çizgile- rinden başka bir çizgiden. Onun "kişilik çizgisi"nden. Turhan Selçuk, dürüst, onur- lu, ödünsüz bir aydın, bir sa- natçı oiarak her zaman hay- ranlık uyandırdı. Hem seve- cen, banşçı, alçakgönüllü; hem ikiyüzlülüğe. yozlaşma- ya karşı acımasız, baskılara karşı dirençli, gözüpek bir "insan" oiarak. Bence Turhan'ın en mü- kemmel çizgısi. kendisıdir. Nice yıllara. KİM KİME DUM DUMA BEHtç AK PİKNİK PİYALE MADRA HIZLI GAZETECİ MECDET Ş£ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI GARFIELD JM DAVIS TÜMDEM -VE aziM KEDI, KÜŞ unû- VIM OEI»EN OONUP BLACKIE WHTTE CARLOS TRILLOERNESTO R.GARCIA SEUAS BULUT BEBEK NURAY ÇIFTÇÎ. f N ° TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAIS 10 OCAK MACMILLAN /NG/LT£RF BAŞBAKANI.. SUSÜM, M4/SOU> Mı4CA4/£L/tA/'(MEACM/L/A/')/ fİM 6İL7~EfZE 8AŞ&4KAMI OCAjHUÇTU. Bu EDEN'tfJ /ST'FAStYL^ £OŞALAA/Şn.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle