Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/12 10 EYLÜL 1991
HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÛN DÜNYA'DA BUGÜN
Devlet Meteoroloji işleri Ge-
nel Müdürlüğü'nden alınan
bttgiye göre, yurdun kuzey ke-
simleri parçaiı buluttu, Orta ve
Doğu Karadeniz kıyılan yağış-
lı, diğer yerier açık geçecek
HAWA SICAKUĞI: Değişmeye-
cek. RÜZGÂR: Kuzey ve batı
yönlerden tıafif ara sıra orta
kuvvette esecek. Denizlerde,
Karadeniz, Marmara ve Kuzey
Eoetie yıWız ve poyraz, Güney
Ege'de yildız ve karayel.Akde-
niz'de gûnbatısı ve karayelden
A 31<
'22'>
Dıyart»lor
B 24° 13° Edıme
A, 34° 19° Erancan
A 24° 9°Ercunım
B 26° 6°Esta(eh»
8 24° 10° Ganamep
A 29°23°9mui
saatte 10-21 denız milı hızta esecek. Van Gölü'nde
hava açık geçecek. Ruzgâr kuzey ve batı yönler-
den hafif ara sıra orta kuvvette esecek. Göl küçük
dalgalı oiup görûş uzakhğı 10 km. dolaytnda olacak.
Bdu
Burea
Çanatiale
Çonım
Oerof
A 3C18°Gu™ışhaneB
B 24° 12° HafcMrı A
A 31° 17° Isparta A
B 26° 11° istanfaU B
A 26° 10° izmr A
A 29»12°Kars B
B 26° 10° Kastaroonu B
B 28° 9°Kaysen
B 26° 14° Kıridan*
B 26° 17° Konya
A 23° 8°Kütahya
A 28° 16° Malltya
î f 17° ttansa
25» 15° K Maraş
28° 11° Meran
24° 5°Mu#a
24° 8°Muş
32° 18° NıOde
22»18°Ortu
23° 9=Rıa
28° 19° Samsun
26M0°S«rt
24» 17° Smop
29°18°S<V9S
25° Pütortaû
25° 8°Trataxı
24° 6°lncei
24°14° Uşak
25°11°V»
23° 9°Vteoa
30° 14° Zonfluldalı
jf açık yajjmurtu sısi A-aç* B-taiuthj G-çuneşi K-kaiı S-ssi Y-yaOmurtu
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Birbiriae tıpatıp
benzeyen iki ya da
daha çok şey arasın-
daki Uişki. 2/ Evre-
nin düzene girmeden
önceki uyumsuz ve
kanşık durumu...
Ayak direme. 3/ Ay-
nı adlı ottan elde
edilerek ve su ile ka-
nştınlarak tutkal gı-
bi kullanılan mad-
de... "Adınuz mis-
kindir bizim / Düş-
manımız —!
ir bizim"
(Yunus Emre). 4/
Rütbesiz asker... Asya'da bir ülke 5/
Tahıl yığını... Kök, sap ve vaprak şek-
linde farklılaşmamış bir bitkinin ya-
şama ve büyüme orgaru. 6/ Yabanıl
hayvan bannağı... Bir resmi sulandı-
nlmış renklerle boyama ya da gölge-
leme biçimi. 7/ Türk müziğinde bir
makam. 8/ Tıp dilinde "bere" anla-
nnında kullanılan sözcük... Bir nota.
9/ Bir renk... Sıkıntı veren şeyler ya
da kimseler için kullanılan bir söv-
gü sözü.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Boru anahtarının hareketsiz çenesi. 2/Afrika'da bir ülke...
Yapma, etme. 3/ Eski Yunan mimarhğımn üç biçiminden bi-
ri... Tavşan yavrusu. 4/ llham... Şöhret. 5/ Türk müziğinde bir
makamı kendi perdelerinden daha tiz ya da pes perdelerde çal-
ma işi... Bir kâğıt oyunu. 6/ Lityumun simgesi... Bir çeşit pelte.
7/ Güney Amerika'da büyük bir uygarük kurmuş olan eski halk.
8/ lnanmış, aklı yatmış... Bir kalenin ya da terk edilmiş bir ye-
rin teslimi. 9/ Tunus'un plaka işareti... Otuz iki kâğıtla oyna-
nan bir tür iskambil oyunu.
60 YIL ONCE Cumhuriyet
Devlet Bankası
10 EYLÜL 1931
Heyeti Vekile Devlet Bankası
nızamnamesini tasdik
etmiştir. Nizamnamede Türk
evraki naktiyesinin istikrarını
temin ve banknot ihracı ve
iskonto fiatını tanzim edecek
ahkâm vardır.
Hukûmet bankaya teşekkülü
tarihinden itibaren bir ay
içinde meskûk ve külçe
halinde beş yüz bin uralık
altın ve itibarî kıymeti
116,397,925 frankhk esham
ve tahvilât teslim edecektir.
Bankanın teşekkülünden üç
ay içinde devlete ait tarihî kıymeti haiz altın meskûkât ve
eşyadan maada vilâyetlere, belediye ve devlet teşkilâtına
dahil şirket ve müesseselere ait meskûk veya külçe
altınlar hakikî kıymetlerile bankaya satılacaktır.
Bankanın imtiyaz müddeti 30 senedir. Banka teşkilâtına
bir kaç güne kadar başlanacaktır.
30 YIL ONCE Cumhuriyet
Seçim Öncesi
Nadir Nadi
10 EYLÜL 1961
Yeni seçim sisteminin yurdumuzu
nasıl bir yönetime kavuşturacağıru
henüz bilmiyonız. Parti listelerinin
takım halinde kazanıp kaybettiği
devir, öyle anlaşılıyor ki artık
larihe kanşacaktır. Ne kadar güçlü
olursa olsun, bir seçim bölgesinde
bir partinin tek başına bütün
milletvekilliklerini alıp götünnesine
bundan böyle pek ihtimal yok gibi
görünüyor. Bir yerde oyların çoğunluğunu toplıyan partı
yanında, daha az oy alan partiler de Mecliste kendilerini
temsil ettirebileceklerdir.
Bu bakımdan önümüzdeki aday yoklamaları, şimdiye
dek olduğundan daha önemli bir niteliğe kavuşuyor,
demektir. Eskiden ya yoklamayı kazanarak, ya da
merkez kontenjanına girerek aday Hstesinde yer alan bir
adam, kendi kaderini doğrudan doğruya partisinin
kaderine bağlamış sayıhrdı. Aday listesinin başına
almmakla sonuna bırakılmak arasında hiç bir ayrım
yoktu. Parti, seçimleri nerede kazamrsa, orada bütün
adaylar tulum halinde milletvekili çıkıyorlardı. Buna
karşüık, yüz binlerce oy toplanıış olsa da sırf azınlıkta
kaldığı için öteki parti sadece hava ahyordu. Şimdiden
sonra durum değişiyor: Kazanan partinin listesinde
sonlara doğru yer alan adaylardan bir kısmı
seçilemiyecek, fakat kaybeden partinin listesinde adı başa
konan iri kıyım adaylar, büyük bir ihtimalle
seçileceklerdir. Şu halde sayın aday adaylarının başında
bugün iki dert var. llkin aday listesine girmek, sonra da
listenin başlarında yer almak. Listeye girip de en altta
boy gösterenler, tamamiyle sembolik bir seçilme şansı
taşıyacaklar, ya da partileri uğruna kendilerini feda etmiş
sayılacaklardır. Bu itibarla, önümüzdeki aday
yoklamaları sırasında her partinin bünyesi geniş ölçüde
kulis çalışmalanna sahne olacak, bunun sonucu olarak
da bir sürü kavgalar, küskünlükler ve istifalar
görulebilecektir.
Seçim kampanyası süresince parülerin karşıbkh tutumu
da uzerinde dumlacak bir konudur. Yuvarlak Masa
toplantısına katılmak ve bir takım ilkelere bağlanmakla
partilerimiz güzel bir jest yapmışlardır. Bunu takdirle
karşılarız. Ancak, imzalanan antlaşma bir jest olarak
kalmamalı, seçim kampanyası sürdüğü kadar bütün
sorumhılar tarafından dikkatle uygulanmalıdır. Bugünkü
dünyada siyasal partiler arasında bağdaşması imkânsız
derin fikir uçurumlan artık pek kalmamıştır. En ileri
demokrasilerde bile politika dâvalan nihayet birer nüans
meselesinden ibaret gibidir. Halkın ekonomik ve sosyal
refahını sağhyacak reçeteler az çok her yerde birbirine
benzemektedir. Hele bizim gibi geri kalmış, ya da az
gelişmiş memleketlerin kalkınması için ancak bir tek yol
vardır. Atatürk Ukeleri ışığında, bir azınhğın haksu yere
havadan kazanmasına engel olmak, yurdumuz üretim
mallarını çağdas metodları göre düzenlemek, bilim
kafasvnı devlet yönetimine hâkim kümak. Bu alanda
partilerimiz hem aralarında işbirliği yapar, hem de
birbirlerini karşılıkh kontrol ederlerse, on beş yıldır
sürüp giden kısır ve mânasız çekişmelerin durulduğunu
ve yurdumuz ufuklarında yapıcı bir devir açıldığını
görebiliriz.
Bakalım, yapabilecek miyiz?
NADtR NADİ
TAKTISMA
Bir Evlendirme Dairesindeıı İzlenimler
Arabadan inip camı olmayan, 3 metre karelik, duvarları kirli,
özensiz bir odaya alındığımızda, beraberimizde getirdiğimiz
heyecan, yerini sıkıntıya bırakmaya başladı. Dört duvar
arasmda, havalandırmadan vazgeçtik, ufak bir vantilatör bile
yoktu.
Genelde, evlendirilmek üzere evlendirme
dairelerine gelen çiftlerin, çiçeklerle süslü
arabalannda, bir seyleri yakalamanın abar-
tılmış mutluluğu, içlerinde telaşh bir heye-
can, gözlerinde de hüzünlü bir pırıltı olur.
Biz de, birkaç gün önce buna yakm duy-
gularla evlenmek üzere, evlendirme daire-
sine vardık. Arabadan inip camı ohnayan,
3 metre karelik, duvarlan kirli, özensiz bir
odaya alındığımızda, beraberimizde getir-
diğimiz heyecan, yerini sıkıntıya bırakma-
ya başladı. Dört duvar arasında, havalan-
dırmadan vazgeçtik, ufak bir vantilatör bile
yoktu. Evlendirme dairesindeki memurla-
nn, yakalarındaki görev kartlan ile boynu
bükük bahşiş istemleri ise düşündürücü bir
baska çeüşkiydi doğrusu.
Daha sonra, havasız bir odadaki, sauna
seansunızı tamamlayıp masaya çağnldık.
Oturduğumuz masa, iki küçük kare masa-
nın üstüne konmuş, büyük bir tahtadan
oluşuyordu. Evlendirme memurunun, bize
yönelttiği soruları yanıtlarken önümüzde,
mikrofon olmadığı için sesimiz ancak ken-
dimize ulaşabildi. Ses tonlamasıyla, zaman
zaman musikimizden örnekler çağrıştıran
memur bey, sade ve az konuşarak nikahı-
rruzı kıydı.
Kutlamalan kabul etmemiz için duraca-
gımız yer, yine görevli birilerince oldukça
sert bir tavırla gösterildi. öpüşmekten ve
sıcaktan yorgun, kendimizi arabarmza doğ-
ru atarken bizi, üstü başı yırtık, yalvaran
çocuk ve yaşb kadınlar devraldılar. Içeri-
de adam adama markaj yapan görevliler-
den hiçbiri arabamızm ilerlemesini zorlaş-
tıran bu çocukl*a engel olmadı. Kendi ça-
balanmız ve yollara attığımız zarflarla kur-
tulduğumuzu sarurken, arka camda, bagaja
yapışmış iki çocukla göz göze geldik. Ge-
ride artık, çiçeksiz arabamızı kendileriyle
süsleyen çocuklar ve iki bunalmış ruh var-
dı.
Oysa gelinle damada, camı havalandır-
ması, hatta müzik yayını olan bir bekleme
odası neden verilmesin ki? Bu odanın be-
yaz duvarlanna gelen çiftlerin anı olarak bir
şeyler karalamalan için verilecek keceli bir
kalem bile pek çok şeyi yumuşatabilir. Sa-
lona yerleştirilecek karaeralarla gelinle da-
madın, bekleme odasına ulaştırılabilecek
olan davetlilerin görüntüsü nikâh öncesi bir
başka keyif sağlayabilir. Görevlilerin, bah-
şiş istemleri önlenebilir. Çünkü bu bir öğ-
retim görevüsinin, kendisinden geçer not al-
mış bir öğrencideıı para istemi gibi yakışık-
sız ve itici bir izlenim bırakır. Eforlannı,
bahşiş toplamaya harcayan görevliler, bu
çabalannı, evlenen çiftlerin çevresini saran
çocuklan uzaklaştırmada kullanabilirler.
Sonuç olarak tüm bunlar, yaşamı daha
yaşanası kılmaya yönelik, çok fazla çaba
gerektirmeyen dileİder. Ufak birtakım gay-
retlerle, keyifli günleri azap günleri duru-
muna getirmek önlenebilir. Dahası, insana
saygıyı içeren bu çabalar, kimbilir belki so-
yu tukenmekte olan deniz kaplumbağala-
nm tellerle boğmayan, ulkemizde pek rast-
lanmayan sokak çalgıcılarının eksikliğini
duyan ve de balaylannda bunları yazıp çiz-
mek zorunda kalmayan bir kuşaic bile ya-
ratabüir.
BURAK ATAMTÜRK
tÜ tkıisat Fak. Araştırma Görevlisi
lsUnbul
ÇOK ACI KAYBIMIZ
Merhum Ahmet Muvahhit ve Bedia Muvahhit'in tek evlatları, Zeynep Kaptanoğlu
ve Ali Arbel'in babaları, Aslı, Nazlı, Ayşe'nin dedeleri, Haluk Kaptanoğlu'nun
kayınpederi, Çetin ve Beril Şaşmaz'ın enişteleri, Leyla Arbel'in hayat yoldaşı
Galatasaray Lisesi 1940 mezunu ve Galatasaray Kulubü Divan Heyeti Üyesi,
; ŞUAYİP SİNA ARBEU *
234
8 Eylül 1991 Günü hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi
11 Eylül 1991 Çarşamba günü Bebek Camiinde kılınacak öğle namazını müteakip
Aşiyan aile kabristanına defnedilecektir.
AİLESİ
Not: Çelenk gönderilmemesi, bağışların Türk Eğitim Vakiına yapılması rica olunur.
SEHER ŞAHİN
(1973 )
Mımar Sınan Ünıversıiesı ÖJrcncısı
SEHER ŞAHİN
3 9 1991'de polisin öniversiteyt dOzenledıği
baskın sonrası ya$amını yitirtniştır Demokrasi,
ınsan hak ve özgOılükltri adına utanç verici olan
bu olayın sorumluları derhal ortaya çıkanlmal)
ve cezalandınhnalıdır
Cenazesı 10.9.1991 Salı günü ıkındı namazı
sonrası (16.45) Silıvrikapı Mezaıhjı'na (Kozlu)
kaldırılacakur.
Dayanışma Hesap No-
Zıraat Bankası Beyant Şubesi 502367-6
Aileai ve Derrimci Vrkadaçlan adına
Bahası HAYATt ŞAHİN
SEHER ŞAHİN
• Seni unutmayacagız.
SHP FATİH GENÇÜK
KOMİSYONU
10 EylOl 1991 ikindi namazında Silıvrikapı
Mezarhgı'nda toprağa verilecektir.
KÜLTÜR BAKANLIĞI MÜFETTİŞ
YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI
Boş bulunan müfettiş yardımcüığı kadrolarına sınavla eleman alı-
nacaktıı.
1. Sınava katılabilmek için:
a) 657 sayıh Devlet Memurlan Kanunu'nun 48raaddesindesayı-
lan nitelikleri taşımak,
b) Siyasal bügiler, hukuk, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilim-
ler fakültelerinden veya bunJara denkliği yüksek öğretim kurulunca
kabul edilen yurtiçi veya yurtdışındaki fakülte veya yüksekokullar-
dan birini bitirmiş olmak,
c) Saglık durumu, her türlü iklim ve yolculuk koşullarına elverişli
bulunmak,
d) Yapüacak inceleme sonunda varsa sicili, tutum ve davranışlan
yönünden müfettiş yardımcıhğına engel bir durumu bulunmamak,
e) Askerlik görevini yapmış veya erteletmiş olmak ya da askerlikle
Uiskisi bulunmamak,
f) Bu sınava daha önce birden fazla kaulmamış olmak,
g) 1.1.1991 tarihi itibanyla otuz yaşım doldurmamıs olmak
gerekir.
2. Yazüı sınavlar 15,16, 17 Ekim 1991 tarihlerinde Ankara'da ya-
püacak, kazananlar kendilerine bildirilecek tarihte sözlü sınava tabi
tutulacaklardır.
3. Daha geniş bilgi, Ankara'da Teftiş Kurulu Başkanlığı'ndan, ls-
tanbul ve tzmir'de kültür müdürlıiklerinden bizzat veya mektupla alı-
nabilir.
4. Iştirakçilerin yukanda belirülen yerlerden alacaklan aday form-
lannı doldurmak suretiyle iki fotoğrafla birlikte 4 Ekim 1991 günü
çalışma saati sonuna kadar Teftiş Kurulu Başkanbğı'na başvurma-
lan duyurulur.
TEFTİŞ KURULU BAŞKANLIĞI
Atatürk Bulvan No.29 06050 Opera/Ar^KARA
Basm: 35158
SEHER
(1973
"Biz aıiımlanmın
şehiüenmızın yolumuzu ışıtan
zafer dolu tarihine basıyomz."
3 eylül gunO MSU Fıodıklı bınasına polıs
tarafından dttzenlenen baskın sonrası yajamını
yıtirmişlır.
Bu olayı lunamak amacıyla 10 eylul salı günü
tum Türkıye'de 40 ildeki TÖDEF'bler otarak 1
gunluk açlik gre^i yapıyoruz.
Duyarlı, demokrat, devrimd tüm kesimlerj
eylemımıze destek vermeye çajjnyoruz
TÖDEFlilar adına
(Türki)e Öğraıci Ceuçlik Dernelderi
Federa«Tona)
GÜNER ŞAR
"| I S T A N B U L B E L E D İ Y 1
"-JS E H İ R T İ Y A T R O L A R I
DANSÇILAR ARANIYOR
Dans eğltJml görmüş
genç erkekler aranıyor.
MÜRACAATLAR SAHNE DİREKTÖRLÜĞÜNE
TELEFON.148 26 53
GALİP ÖZEREN
SAMSUN 1. BÖLGE
MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI
Demokrasi, barış ve daha özgür bir
dünya için tüm halkımızı SHP saflarına
çağınyorum.
Onseçim demokrasinin gereğidir. Partili
arkadaşlarımın hoşgörü ve anlayış
içinde hareket edeceğine inanıyorum.
Saygılarımla.
Telefonlar: (9.3693) 13 48 - 12 96
LADİK
MİNE iie
CENK
nişanlandılar
MUTLUDOĞAN-ARTUH AİLELERİ
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Celâl Vardahn Ölümü...Ozan Celâl Vardar öldü. Nferdar'ın ölümünü ilkin ressam
İsmail Gümüş haber verdi; büroda yoktum. Sonra ozan Hü-
seyin Atabaş uğradı Cumhuriyet'e, hem haber hem iian ve-
recekmiş. Celâl Vardar'ın "Marifet" şiirini ezbere bilirdim;
"Suya dokunmazmış / Sabuna dokunmazmış / Pise bak."
Celâl Vardar'la her karşılaşmamızda, onu yeni bir dostla
tanıştırmışMm, "Marifet"i söyietirdik. Kırmaz okurdu şiirini,
ardından Niyazi Akınctoğlu'nun şiirini. Akıncıoğlu'nu onun
gibi seven var mıydı bilmem?..
Celâl Vardar, 1916 yılında doğmuş; 1940'ların ozanların-
dan. Beni onunla ilk, belki de Mehmed Kemal tanıştırmıştı,
anımsamıyorum. Şiirleri gibi sımsıcak bir insan. Kısa bir sü-
re önce Yugoslav Elçisi'nin bir çağrısında ayaküstü konuş-
muştuk. Resimler çektirmiştik. Gülümseyen resimler...
"Torbalı Güz Etkinlikleri"nin üçüncüsüne giderken yanıma
Celâl Vardar'ın "İki Dal" adlı şıir kitabıyla, 1988'de Sanat
Kurumu'nda onun için düzenlenmiş toplantının teyp bantla-
rını da almıştım. Celâl Vardar'la ilgili yazıyi Torbah'dan yaza-
caktım.
Celâl Vardar, Ankara'da Sıhhiye'deki parkı çok sever; "Sağ-
lık Parkı" şiiri, onun için yazılmıştır; şöyle:
"Birkaç yıl önce / Üç beş kanepen / İki kök iğden vardı /
Yeri öperdi dalları.
Güzel güllerin / Katmerli karanfillerin vardı / Fetvam vardı
bahçıvandan / İstediğimi koparabilirdim.
Geçmiş günleri hatırlarsan / Çiçekler kadar narin / iri gü-
vem gözlü / Bir ziyaretçin vardı / Onu soracak değilim şimdi.
Ne çabuk değışmişsin / Saçın sakalına kanşmış / Bu ko-
caman havuz neyine senin / Gölgesi kurusun akasyalann /
Boy atacak yer mi bulamadılar.
Beter ol gelecek bahara / Yaz geceleri daim olsun serse-
rilerin / Artık sevmiyorum seni / Ayaklarım kırılsın gelirsem
bir daha."
Rüştü Asyalı okur Celâl Vardar'ın bu güzel şiirierini.
"Gün Gelecek I" şöyle:
"Gün gelecek / Gümüşlü zurna çalacaksın / Garip çinge-
nem / Keyfince.
"Gün Gelecek II":
"Bir gün gelecek / Seni düşünürken bu şehirde / Ölüm-
den evvel beni / Arzular tüketecek.
"Gün Gelecek III":
Gün gelecek / Meyvesini kıskanan ağaç / Utancından ba-
kamayacak toprağa / Yağmurunu esirgeyen buluttan / He-
sap sorulacak / Kahrından çatlıyacak kısır taria / Gün gelecek
/ Kuşlar neden göç ettiklerini / Deniz ayışığının kadrini bile-
cek / Başak bire bin verdiğine pişman olmayacak / Anaların
hakkı ödenecek dünyada."
"Kurtardık-Kurtaramadık" şiiri:
"En yorgun günümüzde / Ankara'dan Akdenize dek / Yü-
rüdük / Toplu tüfekli düşmandan kurtardık.
O gün bugün / Bunca yıl geçti aradan / Yakamızı kurtara-
madık yavşaktan / Yobazdan / Hokkabazdan / Madrabazdan."
"Sevda" şiiri:
"Yaklaş pencereye yaklaş / Toprak kokusunu duymuyor
musun / Gümüş parıltıları kaybolmadan / Isiak yapraklann
dışarıda olmalıyız / Bırak kapıdan çıkmayı / Elini ver / Yağ-
mur birden kesilebilir / Bir bakarsın gece biter / Sabah öle-
bilirim / Tutunacak biricik dalım dünyada / Yanımda olmalısın
yanımda / Tek kelime konuşmadan dolaşmak / Yaşadığımı
duymak istiyorum."
1988'deki Celâl Vardar için düzenlenmiş toplantıyı ozan Hü-
seym Atabaş yonetmiş. İsmail Gumüş, Mustafa Şemin, Ah-
met Telli konuşmalar yapmışlar. Rüştü Asyalı, Vardar'ın
şiirierini okumuş. İsmail Gümüş, konuşmasının bir yerinde
özetle şöyle diyor:
"Celâl Vardar, bana göre şiirin salt yazanı değil, yazarken
yasayan insanı. Bir gecede üç şiiryazanlardan değil. Şinasi
Nahit'in dediği gibi, "Bu mernleket uzun laftan battı!" diyen-
lerden. Az yazdı, öz yazdı. Gerçekçiliği biraz da sözcük sec-
medeki ustalığıyla özdeşlestiriyorum ben. Abdi ipekçi
öldürüldüğü gün bir şiir yazmıştı, "Masa) Gibi"; bu şiiri bul-
dum. "Masal Gibi..."
"Bundan böyle / 'Havada da turnam' türküsünü / En gü-
zel Mehmed Kemal söyler
Duymadınız mı / Akıncıoğlu M. Niyazim / Suphi Taşhan
1
lara / Fethi Giray'lara taşındı
Ben mi ne yapıyorum / Kendı-kendime / Naciyemi söylü-
yorum
İçwor içiyor / Utanmadan ağlıyorum."
"Olüm" şiiri de şöyle:
"Karanlığın resmini çizdim / Göremediniz
Sessizliğin şiirini okudum / Duyamadınız
Boşluğun heykelini yaptım / Dokunamadınız."
Bir gün babamın resmini yapmıştım; Celâl vardar, "Portre"
şiirini onun için yazmış.
"Portre-İsmail Gümüş'e":
"Gittikçe babama benziyorum / Ölünce tıpa-tıp."
Bir yıl düşünsem "tıpa-tıp" sözcüğü benim usuma gelmez-
di...
M. Sunullah Arısoy, -1988'de daha ölmemiş, yaşıyor- sayrı
olduğundan Celâl Vardar'ın toplantısına gelememiş, ileti yol-
lamış.
Ozan Ahmet Telli de o gün şöyle konuşmuş özetle:
"Hemen hıçbir antolojide şiirine rastlamadım Celâl Vardar
1
ın. Edebiyat adamlarına birer kimlik kartı dağıtır gibi dağıtı-
lan sözlüklerde de görmedim onları. Magazinleşen edebiyat
dergilerinin özel eklerinde, özel bölümlerinde de yoktu on-
lar. 1940'lı yıllardan sonra yazılan çizilen şeyler resmi edebi-
yat tarihçilerini de ilgilendirmeye başladı. Ama bu resmi
edebiyat tarihçileri de iltifat etmemiş Celâl Vardar'a. Peki,
40-45 yıldır şiir gibi Allahın belası bir işle uğraşan bir insan
nasıl görmezden gelinir? Nâzım Hikmet'in bugün bile apo-
letli kafalarca lanetlenmesi anlaşılabilir bir şeydir. Resmi ede-
biyat, tarihçilerinin Hasan İzzettin Dinamo'ya karşı, A. Kadir'e
karşı, Enver Gökçe'ye karşı duyduğu kinı de anlayabilirsiniz.
Ama bir şeyı anlamak zor; o da şiirin sıcaklığını gerçekten
duyabılen eleştirmenlerımizin antoloji düzenleyıcilerımizin ta-
vırtarı; bir de 40'lı yıliarı anlatan anı kitaplan; Celâl Vardar'ı
anılarından bile çıkaranları pek anlayamıyoruz. Ben, "Var-
sın olsun" diyorum. Hoşgörülüyüz çünkü. Çünkü, bağışla-
yıcı olan bizleriz. Onlar, ki Ceiâl Vardar'ın şiiriyle söylersek,
Bilerek, bilmeyerek, çoğu acımadan, utanmadan kurunun ya-
nında yaşı yakıyor.
Şimdi bir de madalyonun öbür yüzüne bakalım: Öyle gör-
mezden gelişte, Celâl Vardar'ın kendisinin de bir payı yok mu-
dur? Eğer, bir karşılık arıyorsak soruyu da doğru sormalıyız.
Böyle olunca, Celâl Vardar'ın şiiri, bunca zaman görmezden
gelınirse, burada kendisinin de bir payı olabileceği düşün-
cesine girmek gerekiyor gıbı gelıyor bana. Kanımca Celâl Var-
dar, etkıleyen değıl, etkilenen bir şairdir. Bir damarı
derinleştiren değil, bir kanaldan akandır o. Duru, sıcak, iç-
ten bir alış.
VEFAT ve TEŞEKKÜR
tnsanhk onuru abidesi değerli insan, babam
MEHMET ÖNSOyun
31.8.1991'de vefat edip aynı gün Avcılar Mezarlığı'nda oğlu
Osman Mehmed'in yanına defnedilmesinde acımızı paylaşıp
yardım eden, başsajhğı dileyen ve çelenk gönderen akraba,
komşu, arkadaş ve dostlarımızla, siyasi kurum ve partilere
teşekkur edenz.
AİLESİ ADEVA OĞLU ALİ İBRAHİM ÖNSOY
ACELE SATILIK
VOLVO
1991 Model, O km. plakalı 460 GLE Volvo,
gri mavi metalik, air condition, merkezi kilit,
otomatik cam, elektrikli ayna, orijinal radyo-teyp,
hidrolik direksiyon.
Telefon: 512 05 05 / 20 hat