Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 AĞUSTOS 1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/7
TIYATRO
'Kurban' Zürih Festivali'nde
• Kultür Servisi — Avrupa'nın sayılı uluslararası tiyatro
festivallerinden olan ve geçen yıl Peter Brook'un sahneye
koyduğu "Fıruna"nın promiyeri ile açüışını yapan Zürih
Festivali'nde (Zuercher Theater Spektakel) bu yıl halk
oyunculan, Gungör Dilmen'in yazdığı, Tuğrul
Anunkal'ın Fransızcaya çevirdiği "Kurban" adlı oyunla
yer alıyor. 27 ağustos - 7 eylul tarihleri arasında
düzenlenen ve Kanada, Brezilya, îtalya, ABD, Hollanda,
Almanya, Macaristan, Ingiltere, İspanya ve Isviçre'den
tiyatro topluluklanmn katıldığj festivalde, yönetmenliğini
ve koregrafisini aynı zamanda Zehra rolünü de oynayan
grubun sanat yönetmeni Ayşe Emel Mesçi'nin yaptığı
"Kurban" 31 ağustos ve 1 eylul tarihlerinde
sahnelenecek. Daha sonar Paris'e dönecek olan grup,
Nâzım Hikmet'in "Bir Aşk Masalı / Ferhad ile Şirin"
adlı oyununun provalarını sürdürecek. Münevver
Andaç'ın Fransızcaya çevirdiği yapıtı Ayşe Emel Mesçi
sahneye koyuyor. Çevre düzenini Metin Deniz'in
hazırlayacağı oyunun özgun muziği ise Tahsin İncirci'ye
ait. "Ferhad ile Şirin" 7 kasım - 1 aralık tarihleri
arasında Paris'te sahnelenecek.
MEKTUP
TYB'den Kahveci'ye açıkmektup
• Kultür Servisi — Türkiye Yayıncılar Birliği, "Kamu
kuruluşları vergilerimizi nasıl kullanıyor ve nereye
harcıyor" sorusu kapsamında Maliye Bakanı Adnan
Kahveci'ye yazdığı açık raektupta, Kultür Bakanhğı
Yayımlar Dairesi'nin kendisine ayrılan bütçeyi nereye ve
nasıl harcadığı sorusuna açıklık getirmesini istedi.
Mektupta, Kultür Bakanlığı Yayımlar Dairesi'ne aynlan
bütçenin depolarda biriktiğine, Kültur Bakanı Göİchan
Maraş'ın da bu gerçeği kabullendiğine dikkat çekilerek
"Yayımlar Dairesi'nin tahminimize göre 150 milyarı aşan
harcamasının artık daha yararlı bir alana
yönlendirilmesinin zamanı gelmiştir. Bu paranın yalnızca
50 milyarının kütüphanelere doğrudan kitap alımında
kullamlması kütuphaneleri zenginleştirecektir" denildi.
Kültur Bakanlığı'nın asıl kültur hizmetini o zaman
gerçekleştirmiş olacağı vurgulandı.
SİMEMA
4
Çıplak Silah' rekora gidiyor
• İSTANBUL (AA) — Gösterildiği her ülkede her
yaştan izleyicinin ilgisini çeken "Naked Gun 2.5 - Çıplak
Silah 2.5" büyük bir ilgi göruyor. "Çıplak silah 2.5"
filmini, gösterildiği 8 sinemada, ilk 3 günde toplam 32
bin 726 kişi, gişelere 273 milyon 179 bin 500 lira
bırakarak izledi. United International Pictures Türkiye
Basın sözcüsü Hakan Sonak, filme gösterilen bu ilginin
sinema işletmecileri açısından çok umut verici olduğunu
söleyerek "Bu, bir kaç aydır sayılannda düşüş gözlenen.
sinema seyırcilerinin durumunun geçici olduğunu
göstermiştir. Seyirci yine sinemaya dönerek sayısını
yükseltti. Bu durum ise sinema sektörune umut
aşılamaktadır" şeklinde konuştu. "Çıplak Silah 2.5"
.jösterime girdiği Ingiltere ve Almanya'da ise altı haftada
yaklaşık 450 milyarlık hasılat yaptı. Vizyona girdikten
sonra gösterimden kaldırılan "Çıplak Silah l"i,
ülkemizde toplam 104 bin 815 kişi izlemişti. (Fotoğraf:
Filmin başrol oyuncusu Leslie Nielsen)
'Robert's Movie" festivallerde
• Kültür Servisi — Cannes Film Festivali'nde ıki yuz
film içinde ilk yediye giren ve bu yıl Montreal Film
Festivali'nde Türkiye'yi temsil eden "Robert's Movie", bu
festivalin hemen ardından 4-10 eylül tarihleri arasında
gerçekleştirilecek Quebec Festivali'nden de davet aldı.
Quebec Uluslararası Film Festivali her yıl Montreal Film
Festivali'nin ardından aynı organizasyon içinde
Kanada'nın diğer önemli kentlerinden Quebec*te, altı
yıldır içeriği Montreal Festivali ile bölüşerek
düzenleniyor. En iyi yerli ve yabancı urünlerin seçildiği
bu festivalin amacı, sinema yapıtlannm kalitesinin
yukselmesine öncülük etmek.
YAR1ŞMA
Türk marşları
• ANKARA (ANKA) — Kültur Bakanlığı'nca başlatılan
"Yarışma Yoluyla Ödullendirme Projesi" kapsamında
anayasaya uygun olma koşuluyla Türk marşlan beste
yarışması açıldı. Kultür Bakanhğı'ndan verilen bilgiye
göre, yanşmaya her besteci en çok iki yapıtı ile katılacak.
Şartnameye göre yapıtlar "Marş tarzmda bestelenmiş,
. 'ini ve özgün, kolay söylenebilir özellikte olacak. Marş
Sözleri anayasanın dayandığı temel göruş ve ilkelere
aykırı olmayacak, ulkelerin milli birliklerini bozucu,
moral yıkıcı. anlamsız, insan haysiyetine ve onuruna
aykırı olmayacak ve hiçbir ideolojiye hizmet etmeyecek!'
Yanşmaya katılan yapıtlar bir rumuz ile isimlendirilip
nota ses bandı ile birlikte bir zarfın içine konularak.
zarfın ıçine bestecinin adı ve soyadı, adresi, şartnameyi
kabul ettığine dair imzalı bir belge ile en geç şubat ayı
sonuna dek Türk Marşları Beste Yanşması Kültür
Bakanlığı Ankara adresine gönderilecek. Jüri, mart
ayında toplanarak ödüle ve mansiyona değer yapıtları
belirleyecek.
Giyim ve moda fotoğrafları
• Kültür Servisi — Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği
19 Kasım 1991'de Türkiye'de gerçekleşecek Uluslararası
Giyim Sanayii Sempozyumu kapsamında Turkiye Genç
Stilist Yanşması ve Giyim ve Moda Fotoğrafları sergisi
olmak üzere iki etkinlik düzenleniyor. 29 yaşını aşmamış
gençlere açık olan stilist yarışması, moda tasarımcılığını
özendirmek amacıyla açıldı. Yarışmanın son katıhm
tarihi 30 Eylül 1991. Katıhmı profesyonel ya da arnatör
herkese açık olan fotoğraf sergisi ise Turk hazır giyim
ürunlerinin daha iyi tanıtımını sağlamak için yetenekli
fotoğrafçıları özendirmeye yönelik. Bu sergiye son katıhm
tarihi ise 29 Ekim 1991. Konuyla ilgilenenlerin
Yıldızposta Caddesi No: 48/18 80700 Gayrettepe Istanbul
adresine başvurmaları gerekiyor.
ANMA
F^eybeli'de Hüseyin Rahmi'yle
• Kültür Servisi — Türkiye Yazarlar Sendikası ve
Adalar Belediyesi'nin işbirliğinde düzenlenen Ustalara
Saygı-Hüseyin Rahmi'yi anma toplantısı önceki gun
Heybeliada'da Ismet înönü Muzesi'nde gerçekleşti. Anma
günu Adalar Belediyesi Başkanı Recep Koç"un açılış
konuşması ile başladı. Gazeteciler, yazarlar ve edebiyat
tarihçilenni bir araya getiren toplantıda söz alan Prof.
Berna Moran, Gurpınar'ın edebi kişiliğinden kesitler
sunarken eleştirmen Atilla özkırımlı da yazarın sanat
anlayışı ve iç dunyasından bir portre çizdi. Toplantı
Zeyyat Selimoğlu, Melisa Gürpınar ve Vedat Günyol'un
konuşmalan ile sürdü.
Roman ve öykülerden sonra Demir Özlü'den yeni bir kitap: Berlin Güncesi
Erotik düşlerarasındaREFİK DURBAŞ
Roman, öyku, anlatılardan
sonra Demir Öriü'den yetıi bir
kitap: "Bertin Güncesi / 1989
tlkbahan."
1989 yılı ilkbaharında Batı
Almanya kültür kurumu DA-
AD'm çağnlısı olarak üç ay Batı
Berlin'de kalıyor Demir Özlü.
Bu uç ay içinde roman ve öykü-
leri üzerinde çalışırken bir de
günce tutuyor.
Özlü'nün güncesi bence şu
bakımlardan önemli: Bir kez ol-
dukça içten. Yazdıklan ve yaza-
cakları üzerine kimi ipuçlarını
veriyor. Duşleri, özellikle erotik
duşleri yoluyla ozyaşamına,
hatta çocukluğuna kimi gönder-
melerde bulunuyor. Aynca gun-
ce bir genç yazar için bir "yaz-
ma kılavuzu" olarak da okuna-
bilir.
Özlu ile "Günce"si üzerine
konuşuyoruz. Doğrusu amacım
soru sormak değil Özlü'ye. So-
rulan "Günce"sinden özlü sor-
sun ve yine kendisi yanıtlasın...
— Dun de, ondan önceki gün
de, ctddi ciddi -çok uzun za-
mandır ilk defa- yazmayı büs-
bütıin bırakmayı düşünmedim
mi?
— Her yazar bence bunu ara-
sıra hisseder. Bence gerçek ya-
zar arasıra yazmayı bırakmayı
düşünur. Bırakır da...
Yazmaya zorlanmak, gerçek-
ten yazmak nedir, yazar için na-
sıl bir bütünleniş arayışıdır, ya-
zar niçin yazmaya zorunludur...
Bunlaı gerçekten bugün çözül-
memiş sorunlar. Bu yüzden iki-
de bir yazmak hakkında düşün-
mek zorunda kahyor yazar.
— Akşam kendi üzerimde
düşttnmeye karar verdim. 1987
Kasım ayında Stockholm'de,
aniden içine sürükkndigim de-
rin karamsarlık.
— Derin karamsariık. Tabii
ben aslında karamsar bir yaza-
nm. Fakat karamsar olmak ya-
şama sevincini duymamak anla-
mına gelmiyor. Genel olarak
hayatın trajik bir anlarru oldu-
ğunu düşünüyorum. Bu anlam-
da bir karamsarhk.
— Yalmzlıgın günlügü bu.
Kendisi olan yalnızlıgın...
— Yalnızlık da benim tema-
lanmdan biri. Gerçekten de his-
settiğim bir şey... Ama bu öte
yandan Kafka ile, Kleist'le, Ki-
erkegaard'la ilinti kurmam da
demek. Sören Kierkegaard da
sonuçta kötümseT bir filozof.
Çünku ona göre yaşamla varo-
luş hiçbir zaman birbirine uy-
gun düşmemekte. Tam tersine
yaşamla varoluş çelişmekte.
Çok genelden bakarsak da
Schopenhauer'e bir bağlılıktır
bu...
— Neydi, neydi o düşler?
— Aslında giderek düşlerin
bilinçli hayatımızı yönlendirdi-
ğine inanmaya başladım. Ne ka-
Bence gerçek yazar arasıra
yazmayı bırakmayı
düşünür, bırakır da.
Yazmaya zorlanmak,
gerçekten yazmak nedir?
Bunlar çözülmemiş
sorunlar.
Tabii ben aslında
karamsar bir yazarım.
Hayatm trajik bir anlamı
olduğunu düşünüyorum.
Bu anlamda bir
karamsariık.
Düşlerin bilinçli
hayatımızı yönlendirdiğini
düşünmeye başladım.
Gördüğüm ilginç duşleri
not etmeye çalışıyor ve
çok etkisinde kahyorum.
Hemen Umberto Eco
taklitleri çıktı her yerde.
Borges taklidi yazarlar
var. Oysa yazar kendine
özgü bir şeyler
söyleyebilmeli.
dar farkında ohnamaya çahşsak
da düşler bizi büyük ölçüde
yönlendiriyor ve gündelik haya-
tunızı belirliyor. Onun için gör-
düğüm ilginç duşleri sonradan
not etmeye çalışıyor ve çok et-
kisinde kalıyorum. Biraz da
fantastik edebiyatm demeye-
yim, ama gündelik gerçekçüik-
ten kaçak bir edebiyatın ardın-
da olduğum için düşlerin çok
büyük bir etkisi var bunda. Bu-
nun, yazmaya devam ettikçe da-
ha anlaşılacağmı sanıyorum.
örneğin, Beyoğlu üzerine bir
roman yazmak istiyorum, ama
düşsel bir Beyoğlu. Beyoğlu'nda
eskiden yaşamış bazı insanlara
yakıştınlan baa düşler... Ki bu-
nu da Arjantin romanının 19.
yüzyü sonu ile Ugili yazıları oku-
yunca, henüz romanlan okuma-
dım, okuyunca hissettim bunu,
yazmak gerektiğini... Buenos
Aires nasıl büyük bir edebiyat
kenti olmuşsa lstanbul da onun
paralelinde olmalı bence...
— Önemli olan, geniş bir ra-
hatlık, yavaslık içinde çalışabil-
mek.
— Bazen çok hızlı çalıştığımı
düşünüyorum. Bence bu çok
yanhş bir şey. Ben doğrusu gü-
lerek ve başkalaruu da güldüre-
rek yazmayı başaramadım.
— Ancak kendini özgür his-
seden yazarlar iyi şeyler yazabi-
lirler.
— Edebiyat dünyasında çok
genel bir eğilim var: Anonime
yönelmek. Örneğin Umberto
Eco biraz başan gösterdi, ben-
ce ikinci derecede bir yazar, he-
men Eco taklitleri çıktı her yer-
de. Bugün Borges taklidi yazar-
lar var. Kendine özgü bir şeyler
söyleyebilmeli yazar. Etkilerden
ve dünün mirasından hiçbir za-
man kurtulamayız. Onlar bize
ait iyi verilerdir.
— Hayat, edebiyata -vazınsal
yapıtlarda yazana- benzedigi za-
man tatlanıyor, kendi kendisi
oldugu zaman da hiçbir seye
benzemivor.
— Birçok insanı yaşarken ro-
man tiplerine benzetiriz ya, bel-
kı roman tiplerine benzeyince o
insanlar bize daha sempatik gö-
rünuyorlar. Yanihayattan ede-
bıyata gıtmek değil de, edebi-
yattan hayatagelmek... Bir ro-
manda iyi betimlenmiş bir yere
gıttiğim zaman daha buyuk bir
yakınlık duyuyorum oraya.
Böylece edebiyat hayatı tamam-
lıyor herhalde, belki de aşıyor...
— Dofcavı en çok edebiyatın
içinde seviyorum.
— Ben doğanın oetımlenme-
sini doğanın içinde yaşamakıan
çok edebiyatta seviyorum. Za-
man zaman doğayı seviyorum,
ama genel olarak benim için do-
ğa yıpratıcı ve insana karşı bir
şey. O anlamda çevrecilerle tam
birleşmiyorum. Doğa insana za-
man zaman düşmandır. İnsan-
KİTAPTAN BİR BÖLÜM
îsveçli kızlarAkıl almaz ölçüde erotik düşler. Gecenin
içindeki erotik uyanmadan sonra, sabaha
karşı gördüğüm erotik düşler: Guzel
makyajh, saçları iyi kuafe edilmiş Îsveçli
kızlar... Çok uzun zamandır düşünü
görmediğim, gerçekliğine de çok dikkat
etmediğim şeyler... Bu bilinçaltı denilen
kosmos ne kadar da karanlık. Bu yüzden de
insan ne kadar bilinemez bir varlık.
Erotizmden onca uzaklaşmış olduğumu
sandığım bir zamanda, kendimi en
kışkırtılmış bir erotizm içinde buldum (...)
Butun bu düşler doğruysa, bilinçaltımda
benim bilmediğim ne büyük bir erotik
birikim var? Bu da benı şaşırtıyor işte. Kendi
kendimi bile tammıyor muyum?..
Berlm Gûncesı-1989 tlkbahan / Demir özla / Can
Yaymlan / 120 s. ' 10 bin TL.
lar onun için buyuk kentlerde
daha çok toplandılar bence...
"Biriktirdigim parayla, son-
babarda Amsterdam'a gidip
'Kanallar' adını verdiğim anla-
tıyı yazacağun."
Son soruyu ben sorarak ko-
nuşmayı kapatmak istiyorum.
Gerçekten Amsterdam'a gidip
"Kanallar" anlatısını yazdın
mı?
"Kanallar, uzun bir öykü ya
da bir kısa roman. Bu anlatı
sözcüğünü de Türk edebiyal or-
tamına iyke yerleştinnek istiyo-
rum. Kanallar Amsterdam'da
geçiyor. Bu anlatıda çok sakın-
casız bazı erotik sahnelerie fel-
sefi denebilecek bazı metinleri
bir araya getinnekten hiç çekin-
medim. Kendi >azarugım açısın-
dan cesurca bir girişim. Gene
kotumser bir dunva görüşu, fa-
kat >aşamdan uzak degil.
Kanallar anlatısı 19. yuzydda
yaşamış Danimarkalı varoluşçu
filozof Sören Kierkegaard'a bir
göndermedir. 'Berlin'de Sann"
•oasıl Kleist'e bir gondermeyse,
bu da Kierkegaard'a... Bu öy-
küyü tasarlarken 3,5 yıl sürdü
hazııiık dönemi, sonra çok kı-
sa bir sürede jazdun. Stock-
holm'de bir avdan kısa bir sure-
de. Anlatı elbette Kierkegaard
felsefesini doğrudan yansıtmak
istemiyor. Bu, bir felsefe kitabı
değil, fakat Kierkegaard felse-
fesinin ana motiflerinden biri.
Sanınm bu konuşma ya>ımlan-
dıgı günlerde ya>ımlanmış
olur... "
Gülriz Surur% 5 yıllık bir aradan sonra Tiyatrocu
9
ileyeniden sahnede
Yaşamla öliüıı arasında tiyatroGülriz Sururi, kendi yazdığı 'Tiyatrocu' adlı
oyunla kasım başında Karaca Tiyatro'da
sahneye çıkacak. Tiyatro sanatçısı bir kadını
anlatan oyunu, Işıl Kasapoğlu yönetiyor.
FATMA ORAN
"Varsa söylenecek sözün,
açarsın perdeni söylersin sozü-
nü..."
Gülriz Sunıri'nin sesi bu, yıl-
lar önceki Gülriz Sururi'nin he-
yecan dolu, umut dolu sesi.
Ve..işte beş yıllık bir aradan
sonra kendi yazmış olduğu
'Tiyatrocu' adlı oyunla Karaca
Tiyatro'da 'perde'sini açmaya
hazırlanıyor Gülriz Sururi.
1980-81 sezonunda Kenter'-
lerde sahnelenen bir başka oyun
daha yazmıştı Gülriz Sururi,
ama Mehmet Akan'la birlikte
yazmışlardı bu oyıınu. "Uzun
Ince Bir Yol"du adı. Oyun, Ke-
şanlı Ali Destam'ndan geriye
dönüşle "Sururiler"i ünlendiren
Ayşe operetiyle başüyor, Şehza-
debaşı tiyatro yaşamını, Erme-
ni kumpanyalarının temsillerini
anlattıktan sonra da cumhuriyet
döneminden 80'li yıllara kadar
gelerek, Türk tiyatrosunun ge-
çirdiği evrimleri anlatıyordu.
Ednan Bey Duymasm, Cam
Kınklan, Anna Frank'ın Hatı-
ra Defleri, Ben Bir Fotoğraf
Makinesiyim, Cengiz Han'ın
Bisikleti, Sokak Kızı trma, Bir
Yastıkta, Canlı Maymun Lo-
kantası, Ferhat ile Şirin, Keşanlı
Ali Destanı, Hair, Kaldınm Ser-
çesi, Aklın Yolu, Kurban, Te-
neke, Palto, Hint Kumaşı, Ka-
bare, tttihat ve Terakki, Direk-
ler Arasında, Tütün Yolu. Bun-
lar, yılmak, yorulmak nedir bil-
meden çahşan, her şeyi en ince
ayrıntısına kadar planlamadan
sahneye çıkmayan, giysilerinden
makyajına, tekstin içeriğinden
yonetmenin mizansenine kadar
her şeye saygı gösteren bir tiyat-
rocunun; değişik türde oyun ve
muzikallerde tiyatroseverlerin
beğenisini kazanmış bir tiyatro-
cunun; Gülriz Sururi'nin, "ya-
şam"la "ölüm" arasına koydu-
ğu Karaca'lı. Dormen'li, 'Engin
Cezzar-Gülriz Sururi'li yıllarda
rol aldıği oyunlann adı...
Işıl Kasapoğlu'nun sahneye
koyacağı iki perdelik bir oyun.
Tiyatrocu. Henuz adları kesin-
leşmemiş yirmi kişilik bir oyun-
cu kadrosu var. Kadroda yer al-
ması düşünülen isimler, televiz-
yon dizilerindeki rolleri yüzün-
den bir başka işe bağlanamadık-
lanndan, "Bu da gösteriyor ki
bize" diyor Gülriz Sururi, "sa-
lon sorunumuzdan daha ön
planda, tiyatrocu sonınu orta-
ya çıknuş oluyor." Yeniden ti-
yatrocu yetiştirmek, yeni okul-
lar açmak gerektiğini de sözle-
rine ekliyor.
Provalanna eylül ayında ba$-
lanacak olan Tiyatrocu'nun de-
korlarını, sinemamıza gerçekçi
çizginin en başanlı ürunlennden
birini, kente goç olgusunun iş-
lendiği Bitmeyen Yol'u kazan-
dıran ve daha sonra Ben Öldük-
çe Yaşarım, Nuh'un Gemisi,
Meçhul Kadın, Namus ve Ya-
naşma adh fihnleri yöneten ti-
yatro dekoratörü, yönetmen ve
senaryo yazarı Duygu Sağırog-
lu yapıyor. Sagıroğlu, aynca
uzun tiyatro >aşamı boy'unca
hiçbir kutlama yapmayan Gul-
rız Sururi'nin bu yıl "bir dizi
kutlamalar" kapsamında yeni-
den oynayacağı Sokak Kızı tr-
BtR KADIN OYUNl) OLACAK — "Tiyatrocu", Gülriz Sururi'ye baküırsa, bir 'kadın oyunu'
olacak. Bir tiyatronun kuiisi,bir oyunun nasıl hayat bulduğu anlatılacak "Tiyatrocu'da.
ma'nın da dekorlarını hazırla-
yacak.
Tiyatrocu, muzikal bir oyun
değil, ancak Arif Tuzelbejoğ-
lu'nun bestelediği müzikli bir
bölüm var içinde. Şarkırun soz-
lerini ise Macit Koper, Gülriz dan üç aylık bir kesit, diyebili-
SANATKULÎSÎ
Sururi için yazrmş.
Ne>i anlatıyor Tiyatrocu?
Adından da belli olduğu gibi, . „ ,-, ,c
tiyatro çevresinde geçen bir ken ağladığı, ağlarken gülduğu
oyun bu. Bir kadının yaşamın- "an"lar,var bu oyunda.
riz. Bir tiyatronun kulısı, bir
o>aınun nasıl hayat bulduğu, sa-
natçının günluk yaşamı; güler-
Orhan Pamuk'un 'öteki ben'i
Bundan bir süre önce Izmir'deki İletişim
Kitabevi'ne tel gözluklü, yırtık kotlu,
kolunda bilezik, biri girdi. Orta boylu
ve zayıf adam, kitabevinde çalışan Çetin
Er'den Orhan Pamuk'un kitaplarını
istedi.
"Kara Kitap"m sayfalarını
çevirip bir süre göz atan adam,
gözlüğünü çıkartıktan sonra Çetin Er'e
"beni tanıdm mı" diye sordu. Kitabevi
görevlisinden ses çıkmayınca da kendini
"Ben, Orhan Pamuk!" diye tanıttı. O
sırada kitabevinde, az önce Ege-Sistem
Dershanesi'nden çıkmış 15-20 kadar
kurs öğrencisi de vardı. Kız
öğrencilerden biri "Ben Orhan Pamuk'u
görmüştüm. Bu o" diyordu yanındaki
arkadaşlarına. Genç kızın bu sözleri
"Orhan Pamuk"u daha da
yüreklendirdı. Bazı öğrencilere 5-6
kitabmı bile imzaladı. Bir ara Çetin Er'e
donüp "Ben kalem hastasıyım, bana
kalemini verir misin" dedi. Ama Er
artık iyiden iyiye kuşkulanmaya
başlamıştı, kalemini vermedi.
Gelgelelim, "Orhan Pamuk" kendinden
çok emindi; öğrencilerden de künye,
yuzük gibi takıları anı olarak istemekten
de geri kalmadı. Çaymı da içtikten
sonra, kitabevinin iyice kalabalıklaşması
üzerine dukkândan çıktı gitti. Bu, belki
de kaderin Orhan Pamuk'a bir
oyunuydu. "Beyaz Kale" ve "Kara
Kitap" gibi romanlannda "öteki ben"
temasım işlemeye özen gösteren Orhan
Pamuk'un gerçekten bir "otekı ben"i
mi vardı yoksa?.. Orhan Pamuk
Venedik
Festivali
• Kültür Servisi— Venedik
eylül ayında
gerçekleştirilecek "Venedik
Festivali'ne hazırlanıyor.
Festival 3 eylul akşamı saat
17.30'da, yarışma dışı
gösterilecek "Anima Mundi'
ile açılacak. Bu gösteriyi
yine yarışma dışı izJenecek
olan Luc Besson'ın
"Atlantis"i izleyecek.
Festivalde yarışmalı
bölümde gösterilecek ilk
film Emidio Grcco'nun
"Una Storia Semplice"si
(Sıradan Bir öykü). Önceki
gun festivalle ilgili
düzenlenen bir toplantıda
söz alan festival yöneticisi
Guglielmo Biraghi, bu yılki
festivalde nitelikli pek çok
filmin yer aldığını,
yetkililerin filmleri elemekte
zorlandıklannı aktardı.
Son
Kelaynak'ta
• Kültür Servisi — Son
Kelaynak'm 3. sayısı çıktı.
Ayhk olarak yayımlanan
Son Kelaynak karikatür
dergisinin bu sayısındaki
kapak konusu "sevgi".
"Bir çizer, bir
Albüm" bölümünde
karikatürist Behiç Ak'ın
"Galiba Seni Seviyorum"
albumünden karikatürler,
a>Tica Behiç Ak'ın
karikatür ve mizah üzerine
görüşleri yer alıyor.
Kelaynak'm bu sayısını ve
eski sayüanru edinme
adresi: Binbirdirek, Dostluk
Yurdu Sok. Selimbey lşhanı
Kat: 2/20 Çemberlitaş/lst.
Tel: 517 05 64
Ibeen'in
oyunları
• Kültür Servisi — Çeşitli
ulkelerin tiyatro
toplulukları, vanndan
itibaren 14 eylüle dek
Norvec'in başkenti Oslo'da
Henrik tbsen'in çeşitli
yapıtlannı sahneİeyecek.
Etkinlikler Ibsen'e adanan
festival kapsamında
gerçekleştirilecek.
Fotoğraf
seminerleri
• Kültür Servisi —
İFSAK'm Kumbaracı
Yokuşu Kumbaracı Han N.
115 K. 3 Tunel'deki
adresinde 56. Dönem Temel
Fotoğrafçılık seminerleri
yann başlayacak. 6 hafta
surecek seminerde fotoğraf
makinesi, aydınlatma
araçlan, yardımcı araçlar,
kompozisyon, karanlık oda
tekniği konuları işlenecek.
Kayıtlarla ilgili olarak 143
14 01 - 152 44 61 nolu
telefonlardan bilgi
alınabilir.
w
Kanıyon
Tıyatro'
• İZMİR (AA) — Izmir
Büyükşehir Belediyesi'nce
gerçekleştirilen 'Kamyon
Tiyatro', bu akşamdan
itibaren fuarda, 'Yaşasın
Gökkuşağı' adh çocuk
oyununu sahneİeyecek.
Ülkü Ayvaz'ın yazdığı,
Prof. özdemir Nutku'nun
yönettiği oyun, her akşam
saat 19.00'da Ada Gazinosu
yanındaki alanda
sahnelenecek.
'Fotoğrafta
Jan Saudak
• ANKARA (AA) —
Ankara Fotoğraf Sanatçılan
Derneği (AFSAD) 4 yıl
aradan sonra "FotoğraP'
adh dergisini yeniden
yaymlamaya başlıyor. Eylül
ayı başından itibaren iki
ayda bir yayınlanacak
derginin yeni sayısında,
ünlü Çek fotoğraf sanatçısı
Jan Saudak'vn
çauşmalarından örneklerle
kişiliği ve tekniği hakkında
geniş bir araştırma yer
ahyor. Fotoğraf alanında
Türkiye'deki tek sürekli
yayın olan derginin Türk
sanatçılannı tanıttığj
bölümünde de Isa özdemir
var. özdemir'in fotoğraf
üzerine görüşleri ve
tekniğinin anlauldığı yazıda
"Primer Refleks"
dizisinden fotoğraflan da
tanıtıhyor.
Bıırsa'da çocuk
tiyatrosu
• BURSA (Cumhuriyet
Bürosu) — Pınar Süt
Çocuk Tiyatrosu Yaşar
Urük'ün "Uzayhlar
Geliyor" isimli çocuk
oyununu bugünden itibaren
1 eylüle dek Bursa'da
sahneİeyecek. "Düzenli
beslenme, sut içme
ahşkanlığı ve dostluk" gibi
mesajlann işlendiği oyun 5
gün süreyle, ücretsiz olarak
11.00 ve 13.00 saatlerinde
Necatibey Kız Meslek Lisesi
tiyatro salonunda
sahnelenecek.