15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 AĞUSTOS 1991 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/7 TIYATRO 'Kurban' Zürih Festivali'nde • Kultür Servisi — Avrupa'nın sayılı uluslararası tiyatro festivallerinden olan ve geçen yıl Peter Brook'un sahneye koyduğu "Fıruna"nın promiyeri ile açüışını yapan Zürih Festivali'nde (Zuercher Theater Spektakel) bu yıl halk oyunculan, Gungör Dilmen'in yazdığı, Tuğrul Anunkal'ın Fransızcaya çevirdiği "Kurban" adlı oyunla yer alıyor. 27 ağustos - 7 eylul tarihleri arasında düzenlenen ve Kanada, Brezilya, îtalya, ABD, Hollanda, Almanya, Macaristan, Ingiltere, İspanya ve Isviçre'den tiyatro topluluklanmn katıldığj festivalde, yönetmenliğini ve koregrafisini aynı zamanda Zehra rolünü de oynayan grubun sanat yönetmeni Ayşe Emel Mesçi'nin yaptığı "Kurban" 31 ağustos ve 1 eylul tarihlerinde sahnelenecek. Daha sonar Paris'e dönecek olan grup, Nâzım Hikmet'in "Bir Aşk Masalı / Ferhad ile Şirin" adlı oyununun provalarını sürdürecek. Münevver Andaç'ın Fransızcaya çevirdiği yapıtı Ayşe Emel Mesçi sahneye koyuyor. Çevre düzenini Metin Deniz'in hazırlayacağı oyunun özgun muziği ise Tahsin İncirci'ye ait. "Ferhad ile Şirin" 7 kasım - 1 aralık tarihleri arasında Paris'te sahnelenecek. MEKTUP TYB'den Kahveci'ye açıkmektup • Kultür Servisi — Türkiye Yayıncılar Birliği, "Kamu kuruluşları vergilerimizi nasıl kullanıyor ve nereye harcıyor" sorusu kapsamında Maliye Bakanı Adnan Kahveci'ye yazdığı açık raektupta, Kultür Bakanhğı Yayımlar Dairesi'nin kendisine ayrılan bütçeyi nereye ve nasıl harcadığı sorusuna açıklık getirmesini istedi. Mektupta, Kultür Bakanlığı Yayımlar Dairesi'ne aynlan bütçenin depolarda biriktiğine, Kültur Bakanı Göİchan Maraş'ın da bu gerçeği kabullendiğine dikkat çekilerek "Yayımlar Dairesi'nin tahminimize göre 150 milyarı aşan harcamasının artık daha yararlı bir alana yönlendirilmesinin zamanı gelmiştir. Bu paranın yalnızca 50 milyarının kütüphanelere doğrudan kitap alımında kullamlması kütuphaneleri zenginleştirecektir" denildi. Kültur Bakanlığı'nın asıl kültur hizmetini o zaman gerçekleştirmiş olacağı vurgulandı. SİMEMA 4 Çıplak Silah' rekora gidiyor • İSTANBUL (AA) — Gösterildiği her ülkede her yaştan izleyicinin ilgisini çeken "Naked Gun 2.5 - Çıplak Silah 2.5" büyük bir ilgi göruyor. "Çıplak silah 2.5" filmini, gösterildiği 8 sinemada, ilk 3 günde toplam 32 bin 726 kişi, gişelere 273 milyon 179 bin 500 lira bırakarak izledi. United International Pictures Türkiye Basın sözcüsü Hakan Sonak, filme gösterilen bu ilginin sinema işletmecileri açısından çok umut verici olduğunu söleyerek "Bu, bir kaç aydır sayılannda düşüş gözlenen. sinema seyırcilerinin durumunun geçici olduğunu göstermiştir. Seyirci yine sinemaya dönerek sayısını yükseltti. Bu durum ise sinema sektörune umut aşılamaktadır" şeklinde konuştu. "Çıplak Silah 2.5" .jösterime girdiği Ingiltere ve Almanya'da ise altı haftada yaklaşık 450 milyarlık hasılat yaptı. Vizyona girdikten sonra gösterimden kaldırılan "Çıplak Silah l"i, ülkemizde toplam 104 bin 815 kişi izlemişti. (Fotoğraf: Filmin başrol oyuncusu Leslie Nielsen) 'Robert's Movie" festivallerde • Kültür Servisi — Cannes Film Festivali'nde ıki yuz film içinde ilk yediye giren ve bu yıl Montreal Film Festivali'nde Türkiye'yi temsil eden "Robert's Movie", bu festivalin hemen ardından 4-10 eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek Quebec Festivali'nden de davet aldı. Quebec Uluslararası Film Festivali her yıl Montreal Film Festivali'nin ardından aynı organizasyon içinde Kanada'nın diğer önemli kentlerinden Quebec*te, altı yıldır içeriği Montreal Festivali ile bölüşerek düzenleniyor. En iyi yerli ve yabancı urünlerin seçildiği bu festivalin amacı, sinema yapıtlannm kalitesinin yukselmesine öncülük etmek. YAR1ŞMA Türk marşları • ANKARA (ANKA) — Kültur Bakanlığı'nca başlatılan "Yarışma Yoluyla Ödullendirme Projesi" kapsamında anayasaya uygun olma koşuluyla Türk marşlan beste yarışması açıldı. Kultür Bakanhğı'ndan verilen bilgiye göre, yanşmaya her besteci en çok iki yapıtı ile katılacak. Şartnameye göre yapıtlar "Marş tarzmda bestelenmiş, . 'ini ve özgün, kolay söylenebilir özellikte olacak. Marş Sözleri anayasanın dayandığı temel göruş ve ilkelere aykırı olmayacak, ulkelerin milli birliklerini bozucu, moral yıkıcı. anlamsız, insan haysiyetine ve onuruna aykırı olmayacak ve hiçbir ideolojiye hizmet etmeyecek!' Yanşmaya katılan yapıtlar bir rumuz ile isimlendirilip nota ses bandı ile birlikte bir zarfın içine konularak. zarfın ıçine bestecinin adı ve soyadı, adresi, şartnameyi kabul ettığine dair imzalı bir belge ile en geç şubat ayı sonuna dek Türk Marşları Beste Yanşması Kültür Bakanlığı Ankara adresine gönderilecek. Jüri, mart ayında toplanarak ödüle ve mansiyona değer yapıtları belirleyecek. Giyim ve moda fotoğrafları • Kültür Servisi — Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği 19 Kasım 1991'de Türkiye'de gerçekleşecek Uluslararası Giyim Sanayii Sempozyumu kapsamında Turkiye Genç Stilist Yanşması ve Giyim ve Moda Fotoğrafları sergisi olmak üzere iki etkinlik düzenleniyor. 29 yaşını aşmamış gençlere açık olan stilist yarışması, moda tasarımcılığını özendirmek amacıyla açıldı. Yarışmanın son katıhm tarihi 30 Eylül 1991. Katıhmı profesyonel ya da arnatör herkese açık olan fotoğraf sergisi ise Turk hazır giyim ürunlerinin daha iyi tanıtımını sağlamak için yetenekli fotoğrafçıları özendirmeye yönelik. Bu sergiye son katıhm tarihi ise 29 Ekim 1991. Konuyla ilgilenenlerin Yıldızposta Caddesi No: 48/18 80700 Gayrettepe Istanbul adresine başvurmaları gerekiyor. ANMA F^eybeli'de Hüseyin Rahmi'yle • Kültür Servisi — Türkiye Yazarlar Sendikası ve Adalar Belediyesi'nin işbirliğinde düzenlenen Ustalara Saygı-Hüseyin Rahmi'yi anma toplantısı önceki gun Heybeliada'da Ismet înönü Muzesi'nde gerçekleşti. Anma günu Adalar Belediyesi Başkanı Recep Koç"un açılış konuşması ile başladı. Gazeteciler, yazarlar ve edebiyat tarihçilenni bir araya getiren toplantıda söz alan Prof. Berna Moran, Gurpınar'ın edebi kişiliğinden kesitler sunarken eleştirmen Atilla özkırımlı da yazarın sanat anlayışı ve iç dunyasından bir portre çizdi. Toplantı Zeyyat Selimoğlu, Melisa Gürpınar ve Vedat Günyol'un konuşmalan ile sürdü. Roman ve öykülerden sonra Demir Özlü'den yeni bir kitap: Berlin Güncesi Erotik düşlerarasındaREFİK DURBAŞ Roman, öyku, anlatılardan sonra Demir Öriü'den yetıi bir kitap: "Bertin Güncesi / 1989 tlkbahan." 1989 yılı ilkbaharında Batı Almanya kültür kurumu DA- AD'm çağnlısı olarak üç ay Batı Berlin'de kalıyor Demir Özlü. Bu uç ay içinde roman ve öykü- leri üzerinde çalışırken bir de günce tutuyor. Özlü'nün güncesi bence şu bakımlardan önemli: Bir kez ol- dukça içten. Yazdıklan ve yaza- cakları üzerine kimi ipuçlarını veriyor. Duşleri, özellikle erotik duşleri yoluyla ozyaşamına, hatta çocukluğuna kimi gönder- melerde bulunuyor. Aynca gun- ce bir genç yazar için bir "yaz- ma kılavuzu" olarak da okuna- bilir. Özlu ile "Günce"si üzerine konuşuyoruz. Doğrusu amacım soru sormak değil Özlü'ye. So- rulan "Günce"sinden özlü sor- sun ve yine kendisi yanıtlasın... — Dun de, ondan önceki gün de, ctddi ciddi -çok uzun za- mandır ilk defa- yazmayı büs- bütıin bırakmayı düşünmedim mi? — Her yazar bence bunu ara- sıra hisseder. Bence gerçek ya- zar arasıra yazmayı bırakmayı düşünur. Bırakır da... Yazmaya zorlanmak, gerçek- ten yazmak nedir, yazar için na- sıl bir bütünleniş arayışıdır, ya- zar niçin yazmaya zorunludur... Bunlaı gerçekten bugün çözül- memiş sorunlar. Bu yüzden iki- de bir yazmak hakkında düşün- mek zorunda kahyor yazar. — Akşam kendi üzerimde düşttnmeye karar verdim. 1987 Kasım ayında Stockholm'de, aniden içine sürükkndigim de- rin karamsarlık. — Derin karamsariık. Tabii ben aslında karamsar bir yaza- nm. Fakat karamsar olmak ya- şama sevincini duymamak anla- mına gelmiyor. Genel olarak hayatın trajik bir anlarru oldu- ğunu düşünüyorum. Bu anlam- da bir karamsarhk. — Yalmzlıgın günlügü bu. Kendisi olan yalnızlıgın... — Yalnızlık da benim tema- lanmdan biri. Gerçekten de his- settiğim bir şey... Ama bu öte yandan Kafka ile, Kleist'le, Ki- erkegaard'la ilinti kurmam da demek. Sören Kierkegaard da sonuçta kötümseT bir filozof. Çünku ona göre yaşamla varo- luş hiçbir zaman birbirine uy- gun düşmemekte. Tam tersine yaşamla varoluş çelişmekte. Çok genelden bakarsak da Schopenhauer'e bir bağlılıktır bu... — Neydi, neydi o düşler? — Aslında giderek düşlerin bilinçli hayatımızı yönlendirdi- ğine inanmaya başladım. Ne ka- Bence gerçek yazar arasıra yazmayı bırakmayı düşünür, bırakır da. Yazmaya zorlanmak, gerçekten yazmak nedir? Bunlar çözülmemiş sorunlar. Tabii ben aslında karamsar bir yazarım. Hayatm trajik bir anlamı olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda bir karamsariık. Düşlerin bilinçli hayatımızı yönlendirdiğini düşünmeye başladım. Gördüğüm ilginç duşleri not etmeye çalışıyor ve çok etkisinde kahyorum. Hemen Umberto Eco taklitleri çıktı her yerde. Borges taklidi yazarlar var. Oysa yazar kendine özgü bir şeyler söyleyebilmeli. dar farkında ohnamaya çahşsak da düşler bizi büyük ölçüde yönlendiriyor ve gündelik haya- tunızı belirliyor. Onun için gör- düğüm ilginç duşleri sonradan not etmeye çalışıyor ve çok et- kisinde kalıyorum. Biraz da fantastik edebiyatm demeye- yim, ama gündelik gerçekçüik- ten kaçak bir edebiyatın ardın- da olduğum için düşlerin çok büyük bir etkisi var bunda. Bu- nun, yazmaya devam ettikçe da- ha anlaşılacağmı sanıyorum. örneğin, Beyoğlu üzerine bir roman yazmak istiyorum, ama düşsel bir Beyoğlu. Beyoğlu'nda eskiden yaşamış bazı insanlara yakıştınlan baa düşler... Ki bu- nu da Arjantin romanının 19. yüzyü sonu ile Ugili yazıları oku- yunca, henüz romanlan okuma- dım, okuyunca hissettim bunu, yazmak gerektiğini... Buenos Aires nasıl büyük bir edebiyat kenti olmuşsa lstanbul da onun paralelinde olmalı bence... — Önemli olan, geniş bir ra- hatlık, yavaslık içinde çalışabil- mek. — Bazen çok hızlı çalıştığımı düşünüyorum. Bence bu çok yanhş bir şey. Ben doğrusu gü- lerek ve başkalaruu da güldüre- rek yazmayı başaramadım. — Ancak kendini özgür his- seden yazarlar iyi şeyler yazabi- lirler. — Edebiyat dünyasında çok genel bir eğilim var: Anonime yönelmek. Örneğin Umberto Eco biraz başan gösterdi, ben- ce ikinci derecede bir yazar, he- men Eco taklitleri çıktı her yer- de. Bugün Borges taklidi yazar- lar var. Kendine özgü bir şeyler söyleyebilmeli yazar. Etkilerden ve dünün mirasından hiçbir za- man kurtulamayız. Onlar bize ait iyi verilerdir. — Hayat, edebiyata -vazınsal yapıtlarda yazana- benzedigi za- man tatlanıyor, kendi kendisi oldugu zaman da hiçbir seye benzemivor. — Birçok insanı yaşarken ro- man tiplerine benzetiriz ya, bel- kı roman tiplerine benzeyince o insanlar bize daha sempatik gö- rünuyorlar. Yanihayattan ede- bıyata gıtmek değil de, edebi- yattan hayatagelmek... Bir ro- manda iyi betimlenmiş bir yere gıttiğim zaman daha buyuk bir yakınlık duyuyorum oraya. Böylece edebiyat hayatı tamam- lıyor herhalde, belki de aşıyor... — Dofcavı en çok edebiyatın içinde seviyorum. — Ben doğanın oetımlenme- sini doğanın içinde yaşamakıan çok edebiyatta seviyorum. Za- man zaman doğayı seviyorum, ama genel olarak benim için do- ğa yıpratıcı ve insana karşı bir şey. O anlamda çevrecilerle tam birleşmiyorum. Doğa insana za- man zaman düşmandır. İnsan- KİTAPTAN BİR BÖLÜM îsveçli kızlarAkıl almaz ölçüde erotik düşler. Gecenin içindeki erotik uyanmadan sonra, sabaha karşı gördüğüm erotik düşler: Guzel makyajh, saçları iyi kuafe edilmiş Îsveçli kızlar... Çok uzun zamandır düşünü görmediğim, gerçekliğine de çok dikkat etmediğim şeyler... Bu bilinçaltı denilen kosmos ne kadar da karanlık. Bu yüzden de insan ne kadar bilinemez bir varlık. Erotizmden onca uzaklaşmış olduğumu sandığım bir zamanda, kendimi en kışkırtılmış bir erotizm içinde buldum (...) Butun bu düşler doğruysa, bilinçaltımda benim bilmediğim ne büyük bir erotik birikim var? Bu da benı şaşırtıyor işte. Kendi kendimi bile tammıyor muyum?.. Berlm Gûncesı-1989 tlkbahan / Demir özla / Can Yaymlan / 120 s. ' 10 bin TL. lar onun için buyuk kentlerde daha çok toplandılar bence... "Biriktirdigim parayla, son- babarda Amsterdam'a gidip 'Kanallar' adını verdiğim anla- tıyı yazacağun." Son soruyu ben sorarak ko- nuşmayı kapatmak istiyorum. Gerçekten Amsterdam'a gidip "Kanallar" anlatısını yazdın mı? "Kanallar, uzun bir öykü ya da bir kısa roman. Bu anlatı sözcüğünü de Türk edebiyal or- tamına iyke yerleştinnek istiyo- rum. Kanallar Amsterdam'da geçiyor. Bu anlatıda çok sakın- casız bazı erotik sahnelerie fel- sefi denebilecek bazı metinleri bir araya getinnekten hiç çekin- medim. Kendi >azarugım açısın- dan cesurca bir girişim. Gene kotumser bir dunva görüşu, fa- kat >aşamdan uzak degil. Kanallar anlatısı 19. yuzydda yaşamış Danimarkalı varoluşçu filozof Sören Kierkegaard'a bir göndermedir. 'Berlin'de Sann" •oasıl Kleist'e bir gondermeyse, bu da Kierkegaard'a... Bu öy- küyü tasarlarken 3,5 yıl sürdü hazııiık dönemi, sonra çok kı- sa bir sürede jazdun. Stock- holm'de bir avdan kısa bir sure- de. Anlatı elbette Kierkegaard felsefesini doğrudan yansıtmak istemiyor. Bu, bir felsefe kitabı değil, fakat Kierkegaard felse- fesinin ana motiflerinden biri. Sanınm bu konuşma ya>ımlan- dıgı günlerde ya>ımlanmış olur... " Gülriz Surur% 5 yıllık bir aradan sonra Tiyatrocu 9 ileyeniden sahnede Yaşamla öliüıı arasında tiyatroGülriz Sururi, kendi yazdığı 'Tiyatrocu' adlı oyunla kasım başında Karaca Tiyatro'da sahneye çıkacak. Tiyatro sanatçısı bir kadını anlatan oyunu, Işıl Kasapoğlu yönetiyor. FATMA ORAN "Varsa söylenecek sözün, açarsın perdeni söylersin sozü- nü..." Gülriz Sunıri'nin sesi bu, yıl- lar önceki Gülriz Sururi'nin he- yecan dolu, umut dolu sesi. Ve..işte beş yıllık bir aradan sonra kendi yazmış olduğu 'Tiyatrocu' adlı oyunla Karaca Tiyatro'da 'perde'sini açmaya hazırlanıyor Gülriz Sururi. 1980-81 sezonunda Kenter'- lerde sahnelenen bir başka oyun daha yazmıştı Gülriz Sururi, ama Mehmet Akan'la birlikte yazmışlardı bu oyıınu. "Uzun Ince Bir Yol"du adı. Oyun, Ke- şanlı Ali Destam'ndan geriye dönüşle "Sururiler"i ünlendiren Ayşe operetiyle başüyor, Şehza- debaşı tiyatro yaşamını, Erme- ni kumpanyalarının temsillerini anlattıktan sonra da cumhuriyet döneminden 80'li yıllara kadar gelerek, Türk tiyatrosunun ge- çirdiği evrimleri anlatıyordu. Ednan Bey Duymasm, Cam Kınklan, Anna Frank'ın Hatı- ra Defleri, Ben Bir Fotoğraf Makinesiyim, Cengiz Han'ın Bisikleti, Sokak Kızı trma, Bir Yastıkta, Canlı Maymun Lo- kantası, Ferhat ile Şirin, Keşanlı Ali Destanı, Hair, Kaldınm Ser- çesi, Aklın Yolu, Kurban, Te- neke, Palto, Hint Kumaşı, Ka- bare, tttihat ve Terakki, Direk- ler Arasında, Tütün Yolu. Bun- lar, yılmak, yorulmak nedir bil- meden çahşan, her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamadan sahneye çıkmayan, giysilerinden makyajına, tekstin içeriğinden yonetmenin mizansenine kadar her şeye saygı gösteren bir tiyat- rocunun; değişik türde oyun ve muzikallerde tiyatroseverlerin beğenisini kazanmış bir tiyatro- cunun; Gülriz Sururi'nin, "ya- şam"la "ölüm" arasına koydu- ğu Karaca'lı. Dormen'li, 'Engin Cezzar-Gülriz Sururi'li yıllarda rol aldıği oyunlann adı... Işıl Kasapoğlu'nun sahneye koyacağı iki perdelik bir oyun. Tiyatrocu. Henuz adları kesin- leşmemiş yirmi kişilik bir oyun- cu kadrosu var. Kadroda yer al- ması düşünülen isimler, televiz- yon dizilerindeki rolleri yüzün- den bir başka işe bağlanamadık- lanndan, "Bu da gösteriyor ki bize" diyor Gülriz Sururi, "sa- lon sorunumuzdan daha ön planda, tiyatrocu sonınu orta- ya çıknuş oluyor." Yeniden ti- yatrocu yetiştirmek, yeni okul- lar açmak gerektiğini de sözle- rine ekliyor. Provalanna eylül ayında ba$- lanacak olan Tiyatrocu'nun de- korlarını, sinemamıza gerçekçi çizginin en başanlı ürunlennden birini, kente goç olgusunun iş- lendiği Bitmeyen Yol'u kazan- dıran ve daha sonra Ben Öldük- çe Yaşarım, Nuh'un Gemisi, Meçhul Kadın, Namus ve Ya- naşma adh fihnleri yöneten ti- yatro dekoratörü, yönetmen ve senaryo yazarı Duygu Sağırog- lu yapıyor. Sagıroğlu, aynca uzun tiyatro >aşamı boy'unca hiçbir kutlama yapmayan Gul- rız Sururi'nin bu yıl "bir dizi kutlamalar" kapsamında yeni- den oynayacağı Sokak Kızı tr- BtR KADIN OYUNl) OLACAK — "Tiyatrocu", Gülriz Sururi'ye baküırsa, bir 'kadın oyunu' olacak. Bir tiyatronun kuiisi,bir oyunun nasıl hayat bulduğu anlatılacak "Tiyatrocu'da. ma'nın da dekorlarını hazırla- yacak. Tiyatrocu, muzikal bir oyun değil, ancak Arif Tuzelbejoğ- lu'nun bestelediği müzikli bir bölüm var içinde. Şarkırun soz- lerini ise Macit Koper, Gülriz dan üç aylık bir kesit, diyebili- SANATKULÎSÎ Sururi için yazrmş. Ne>i anlatıyor Tiyatrocu? Adından da belli olduğu gibi, . „ ,-, ,c tiyatro çevresinde geçen bir ken ağladığı, ağlarken gülduğu oyun bu. Bir kadının yaşamın- "an"lar,var bu oyunda. riz. Bir tiyatronun kulısı, bir o>aınun nasıl hayat bulduğu, sa- natçının günluk yaşamı; güler- Orhan Pamuk'un 'öteki ben'i Bundan bir süre önce Izmir'deki İletişim Kitabevi'ne tel gözluklü, yırtık kotlu, kolunda bilezik, biri girdi. Orta boylu ve zayıf adam, kitabevinde çalışan Çetin Er'den Orhan Pamuk'un kitaplarını istedi. "Kara Kitap"m sayfalarını çevirip bir süre göz atan adam, gözlüğünü çıkartıktan sonra Çetin Er'e "beni tanıdm mı" diye sordu. Kitabevi görevlisinden ses çıkmayınca da kendini "Ben, Orhan Pamuk!" diye tanıttı. O sırada kitabevinde, az önce Ege-Sistem Dershanesi'nden çıkmış 15-20 kadar kurs öğrencisi de vardı. Kız öğrencilerden biri "Ben Orhan Pamuk'u görmüştüm. Bu o" diyordu yanındaki arkadaşlarına. Genç kızın bu sözleri "Orhan Pamuk"u daha da yüreklendirdı. Bazı öğrencilere 5-6 kitabmı bile imzaladı. Bir ara Çetin Er'e donüp "Ben kalem hastasıyım, bana kalemini verir misin" dedi. Ama Er artık iyiden iyiye kuşkulanmaya başlamıştı, kalemini vermedi. Gelgelelim, "Orhan Pamuk" kendinden çok emindi; öğrencilerden de künye, yuzük gibi takıları anı olarak istemekten de geri kalmadı. Çaymı da içtikten sonra, kitabevinin iyice kalabalıklaşması üzerine dukkândan çıktı gitti. Bu, belki de kaderin Orhan Pamuk'a bir oyunuydu. "Beyaz Kale" ve "Kara Kitap" gibi romanlannda "öteki ben" temasım işlemeye özen gösteren Orhan Pamuk'un gerçekten bir "otekı ben"i mi vardı yoksa?.. Orhan Pamuk Venedik Festivali • Kültür Servisi— Venedik eylül ayında gerçekleştirilecek "Venedik Festivali'ne hazırlanıyor. Festival 3 eylul akşamı saat 17.30'da, yarışma dışı gösterilecek "Anima Mundi' ile açılacak. Bu gösteriyi yine yarışma dışı izJenecek olan Luc Besson'ın "Atlantis"i izleyecek. Festivalde yarışmalı bölümde gösterilecek ilk film Emidio Grcco'nun "Una Storia Semplice"si (Sıradan Bir öykü). Önceki gun festivalle ilgili düzenlenen bir toplantıda söz alan festival yöneticisi Guglielmo Biraghi, bu yılki festivalde nitelikli pek çok filmin yer aldığını, yetkililerin filmleri elemekte zorlandıklannı aktardı. Son Kelaynak'ta • Kültür Servisi — Son Kelaynak'm 3. sayısı çıktı. Ayhk olarak yayımlanan Son Kelaynak karikatür dergisinin bu sayısındaki kapak konusu "sevgi". "Bir çizer, bir Albüm" bölümünde karikatürist Behiç Ak'ın "Galiba Seni Seviyorum" albumünden karikatürler, a>Tica Behiç Ak'ın karikatür ve mizah üzerine görüşleri yer alıyor. Kelaynak'm bu sayısını ve eski sayüanru edinme adresi: Binbirdirek, Dostluk Yurdu Sok. Selimbey lşhanı Kat: 2/20 Çemberlitaş/lst. Tel: 517 05 64 Ibeen'in oyunları • Kültür Servisi — Çeşitli ulkelerin tiyatro toplulukları, vanndan itibaren 14 eylüle dek Norvec'in başkenti Oslo'da Henrik tbsen'in çeşitli yapıtlannı sahneİeyecek. Etkinlikler Ibsen'e adanan festival kapsamında gerçekleştirilecek. Fotoğraf seminerleri • Kültür Servisi — İFSAK'm Kumbaracı Yokuşu Kumbaracı Han N. 115 K. 3 Tunel'deki adresinde 56. Dönem Temel Fotoğrafçılık seminerleri yann başlayacak. 6 hafta surecek seminerde fotoğraf makinesi, aydınlatma araçlan, yardımcı araçlar, kompozisyon, karanlık oda tekniği konuları işlenecek. Kayıtlarla ilgili olarak 143 14 01 - 152 44 61 nolu telefonlardan bilgi alınabilir. w Kanıyon Tıyatro' • İZMİR (AA) — Izmir Büyükşehir Belediyesi'nce gerçekleştirilen 'Kamyon Tiyatro', bu akşamdan itibaren fuarda, 'Yaşasın Gökkuşağı' adh çocuk oyununu sahneİeyecek. Ülkü Ayvaz'ın yazdığı, Prof. özdemir Nutku'nun yönettiği oyun, her akşam saat 19.00'da Ada Gazinosu yanındaki alanda sahnelenecek. 'Fotoğrafta Jan Saudak • ANKARA (AA) — Ankara Fotoğraf Sanatçılan Derneği (AFSAD) 4 yıl aradan sonra "FotoğraP' adh dergisini yeniden yaymlamaya başlıyor. Eylül ayı başından itibaren iki ayda bir yayınlanacak derginin yeni sayısında, ünlü Çek fotoğraf sanatçısı Jan Saudak'vn çauşmalarından örneklerle kişiliği ve tekniği hakkında geniş bir araştırma yer ahyor. Fotoğraf alanında Türkiye'deki tek sürekli yayın olan derginin Türk sanatçılannı tanıttığj bölümünde de Isa özdemir var. özdemir'in fotoğraf üzerine görüşleri ve tekniğinin anlauldığı yazıda "Primer Refleks" dizisinden fotoğraflan da tanıtıhyor. Bıırsa'da çocuk tiyatrosu • BURSA (Cumhuriyet Bürosu) — Pınar Süt Çocuk Tiyatrosu Yaşar Urük'ün "Uzayhlar Geliyor" isimli çocuk oyununu bugünden itibaren 1 eylüle dek Bursa'da sahneİeyecek. "Düzenli beslenme, sut içme ahşkanlığı ve dostluk" gibi mesajlann işlendiği oyun 5 gün süreyle, ücretsiz olarak 11.00 ve 13.00 saatlerinde Necatibey Kız Meslek Lisesi tiyatro salonunda sahnelenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle