Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 HAZİRAN 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/15
Fmnsız amştırmacı Jean-FmnçoisLegnrin, Fılistin Islami hareketini ince hesaplaru dayalı birpmtik içinde görüyor
tslamcılar hem radikal hem 'politik'
Batılı gözüyle
RADİKAL İSLAM
GELENEKSELİSLAM
Ruşen Çakır
Fransız araştırmacı Jean-François Legra-
in'le dün yayımlamaya başladığımız söy-
leşiyi, bugün, "Filistinlilerin Körfez savaşı
sırasındaki tutumlan ve bunun sonuçlan,
Islami hareketin radikal söylemi" konula
nyla sürdürüyoruz.
Körfez krizine geçelim isterseniz. Fı-
listinliler Saddam'ın gerçekten bir şeyleri
değiştirebileceğine inanıyorlar mıydı?
LEGRAIN: Bu konuda halkı ve lider-
leri ayn ayn incelemek gerek. Intifada dört
yıla yakın suredir devam ediyor. Yaşam,
çalışma koşullan, baskılar giderek daha fe-
ci hale geliyor. FKÖ'nun diplomatik te-
maslannın bir işe yaramadığını düşünüyor
halkın çoğu.
Saddam, lsrail'e füze yollayacağını açık-
ladığında insanlar "Çok iyi, neden olma-
sııı" dediler. Halk Batı, Israil ve emper-
yalizm karşıtı Saddam yanlısıydı. Bu da li-
derler zor durumda bıraktı çünkü HA-
MAS ve Müslüman Kardeşler en büyük
yardınu Körfez ulkelerinden, özellikle Ku-
veyt ve Suudi Arabistan'tan alıyorlardı.
Saddamcı olmaları imkânsızdı.
Islami hareket liderleri hem halktan
uzak kalmamaya çalışıyor hem de bûtün
bildirilerinde Irak'ın Kuveyt'ten çekilme-
si gerektiğini söylüyoflardı. Araa daha
sonra Kuveyt Saddam'la görüşmeler yap-
malıydı. Çünkü Kuveyt zenginken Irak'-
ın yoksul olması adil değil. Sanıyorum ki
işgal altmdaki topraklardaki HAMAS ile
dışandaki arasında anlaşmazhk vardı. Ür-
dün'deki HAMAS'lılar Saddam lehine
gösterilere katılırken işgal altmdaki top-
raklardaki lslamcı liderler böyle bir tavır-
dan mümkün olduğunca uzak durmaya ça-
lıştdar. Içteki HAMAS, kriz ve savaşı ken-
di faaliyetleri için kuUanmak ıstedi. Bir ta-
raftan hem kamuoyunu hemfinanskay-
naklarmı memnun etmeye çalışırken öte
taraftan yaşanan durumu, hareketin radi-
kalleşmesi için kullanmaya çalıştı. 1990
ekim ayından beri yaşanan bıçak savaşı
bunun göstergesi. O günden beri Israilli-
leri bıçaklayan genç Filistinlilerin sayısın-
da bir artış gözlemleniyor.
— Filistin Islmmi hareketinin talepleri-
ne bakıldıgıııda, 60-70'li yıllarda milliyet-
çf ya da Markast Filistin orgutlerinin sa-
vuaduğu ve büyuk ölçude yamanla ılımh-
laşarak n»H«y»ıfcl»n tavutar göriemleni-
yor».
20-30 yıl önceki talepler
LEGRAIN: İslamcıların Islami toplum
projeleri bir yana bırakılacak olursa ger-
çekten de talepleri 60'h yıllannkiyle aym.
Özellikle 1974'ten itibaren FKÖ kurtarıl-
mış bölgelerde bir Filistin devletinin kurul-
masını savunmaya başladı. Böyle bir dev-
let kurulduktan sonra neyi hedefledikleri
pek açık değil. FKÖ zaman içinde çok
önemli bir evrim geçirdi.
Aslında olaya iki açıdan bakmak gerek.
Bir yanda daha çok duygulanyla hareket
edenlerin oluşturduğu düzlem, öte yanda
daha makul davrananların, gerçekçi du-
şunmeye çalışanlann duzlemi. Arap dev-
letlerinin zayıflığı ve lsraıl'in gücu ortada
olduğu için duş kurmanın anlamsız oldu-
ğunu, tsrail'e birlikte yaşamanın kaçınıl-
maz olduğunu duşünmeye başladılar.
80'den itibaren FKÖ, topraklann bir
Arap ve bir Yahudi devleti arasında bö-
İFilistinli
îslami
hareket
| liderleri,
hem
halktan
uzak
kalmamaya
çalışıyor hem de bütün
bilcürilerinde Irak'ın
Kuveyt'ten çekilmesi
gerektiğini söylüyorlardı.
Içteki HAMAS, kriz ve
savaşı kendi faaliyetleri
için kullanmak istedi. Bir
taraftan hem kamuoyunu
hem finans kaynaklanm
memnun etmeye
çalışırken, öte yandan
yaşanan durumu,
hareketin radikalleşmesi
için kullanmaya çalıştı.
întifada sırasında İsrail'e
karşı mücadele etmeme
çizgisine sahip olan
Müslüman Kardeşler, bu
politikalarında ısrar
etmeye çahştılar. Ama bu
tutumlarıyla halk
tarafından
dışlanacaklarını
anladılar. Birden çizgi
değiştirdiler. 1988'de
yurtseverliğin, dinin bir
parçası olduğu söylendi.
İşgal altmdaki
topraklarda Israil
yetkilileri düzenli
aralıklarla HAMAŞ
yetkilileriyle görüşüyor.
Örneğin yerel seçimler
sırasında (89-90), bazı
HAMAS üyeleri bu
seçimlere katılacaklarım
açıklamışlardı. Bu,
çelişkili bir durum.
luştürülmesıni savunmaya başlayınca, ar-
tık geriye dönüşün olanağı kalmadı. Böy-
lece Israil'in yıkılmasını savunarak HA-
MAS, 6O'lı yıllardaki FKÖ söylemine sa-
hip çıknuş oldu. FKÖ'nun diplomatik ma-
nevralarının başansızhklan göz önüne
alındığmda HAMAS butun hayalkınklığı-
na uğramış olanlan kendine çekme şansı-
na sahip.
— Filistin davasının tarihi, radikal bir
söylemin zamanla ıkmlüaşması sıireci ola-
rak adlandınlabUir. Dolayısıyla HAMAS'-
ın bu sert ve dnygusaJ çıkışı bcild işgal al-
tmdaki topraklarda yaşayanlara sempatik
gdebilir, ama töm FiKstin davası üzerine
etkili olması zora benzryor. Gerçekten ken-
dileri bu radikal söylemlerinde samimiler
mi, yoksa yalnızca hayalkınklığuıa uğra-
nuş FüistmUleri çekmek için taktik olarak
mı kullanıyorlar?
Radikal söylem ve politika
LEGRAIN: Galiba ikısi de. İki nokta
var. Dile getirilen katı ılkeler, "lsrail'in va-
rotmak için biçbir meşnı gerekçesi yoktur;
tsrail'i ortadan kaldırmak ve Filistin dev-
Körfez savaşı sırasında, Kuzev Urdun'ün Irbid sehrinde ABD aleyhtan gösteri yapan Filistinli Müslüman kadınlar. (Fotograf: Reuter)
letini knrmak gerekir, çünkü tsrail Islam'-
ın diişmamdır." Bir kez bu söyleme baş-
vuruldu mu, tsraillilerle hiçbır koşulda gö-
rtişmemek gerekir, değil mi? Ama işgal al-
tmdaki topraklarda Israil yetkilileri duzenli
arahklarla HAMAS yetkiüleriyle görüşü-
yorlar. Belki resmi olarak bunu HAMAS
doğrulamaz, ama sürekli buluşuyorlar.
örneğin yerel seçimler (1989-90) sn-asında
bazı HAMAS üyeleri seçimlere katılacak-
lanm açıkladılar. Bu çelişkili bir durum,
çünku seçimler işgal altında ve tsrail'in dü-
zenlemesiyle gerçekleşti.
Yani bir yanda mutlak bir radikallik
var, öte yanda ince hesaplara dayalı bir
pratik. Samimiler mi, yoksa taktik icabı
mı diye sorulacak olursa tamamıyla sami-
miler derim. Çünkü olaya çok uzun vade-
li bakıyorlar. 15-20 yıl bekleyebilirler.
— Islami hareket milliyetçi bir söyleme
de sahip mi, yoksa İslam ümmetçiliği adı-
na bu kavrama karşı mı çıkıyor?
LEGRAIN: Întifada sırasında, Israil'e
karşı mücadele etmeme çizgiane sahip olan
Müslüman Kardeşler, bu politikalarında
ısrar etmeye çahştılar. Ama bu tutumlan-
m sürdürdükieri muddetçe halk tarahndan
dışlanacaklanm anladılar. Birden çizgi de-
ğiştirdiler. HAMAS'ın 1988 ağustos tarihli
bildirgesinde yurtseverliğin dinin bir par-
çası olduğu yazılıdır. Yurtsever olmayan
biri iyi bir mümin olamaz. Boylece yurt-
severlik kavramına tam olarak sahip çıkıldı
ve dinsel duzleme taşındı.
Savaş çok az şeyi degiştirdi
— Körfez Savaşı'nı kaybedenlerin Kürt-
ler ve Finstinlfler olduğunu söyieyenler var.
LEGRAIN: Bilemiyorum. Şu anki du-
rumlannın kötu olduğu bir gercek, ama sa-
vaşla birlikte çok fazla bir şeyin de değiş-
mediği ortada. Yalnızca Arafat'ın ABD
nezdinde olmayan meşruiyeti daha fazla
yara aldı. Her şey ABD'nin bölgede bir
şeyleri degiştirmeye karar verip vermedi-
ğine bağlı. Bu anlamda savaş sırasında Fi-
listinlilerin nasıl tavır almış olduklarının
hiç mi hiç önemi yok. Amerikalıların ya-
nmda tavır almış olsalardı bile hiçbir şey
değişmezdi. Eğer ABD bölgedeki Batı yan-
hsı ittifakm surmesi, Kuveyt ve Suudi Ara-
bistan'ın istikran için Filistinlilere bir şey-
ler ödemesi gerektığmı düşünürse ödeye-
bilir. Bu anlamda Arafat'ın tavırlannm
hiçbir kıymeti olmaz.
— Siz ne tahmin ediyorsnnnz, bir sey-
ler degtşecek mi?
LEGRAIN: Itiraf edeyim ki çok fazla
bir şey beklemiyorum. Çünkü eğer ABD
kriz ve savaş sırasındaki Arap ittifakını
ödullendirmek için Filistinlilere iyilik yap-
mayı düşunseydi, savaşın bitmesinin erte-
si günu bunu yapardı.
İsrail ve İslami hareket
— tsrail Banş Hareketi'nin intifadaya
ve İsbuncdara bakışı nasıl?
LEGRAIN: Israil Banş Hareketı hiçbir
zaman Islamcılarla göruşmedi, onlann gö-
rüştukleri kişiler FKÖ'ye doğrudan bağh
olanlar. Zaten bu görüşmeler de Körfez
Savaşı ıle birlikte tamamıyla koptu.
"Scud'lar tepemize duşerken Saddam Hu-
seyin'i alkışlayan bu insanlarla gorüşecek
bir şeyimiz yok" dediler. Arük hiçbir bağ-
lantı kalmadı. Içlerinde çok cesur insan-
lar olmakla birlikte Israil Banş Hareketi
çok karmaşık ve istikrarsız bir yapı arze-
diyor. Farklı eğilimlerdekı insanlar Banş
Hareketi'ni oluşturuyor.
tlk olarak Filistinlilerin bir halk oldu-
ğunu, kendi devletlerini kurmalan gerek-
tiğini söyieyenler var.
tkinci olarak pragmatist nedenlerle yer
alanlar mevcut. Yani Filistinlilere devlet
kurma hakkı tanımadığımız muddetçe bu
sorun ortadan kalkmayacak ve biz de ba-
nş yüzü göremeyeceğiz diye düşünenler.
Son olarak dini-ahlaki kaygılarla hare-
ket edenler var. "Yahodffik başkalannı iş-
gal altında tutmaya izin vermez. Böyle
yapügunız muddetçe dinimizin gerekleri-
ni yerine getirmemiş oluruz" dıyenier.
— Kriz ve savaştan önce de tsiamcılar-
dan ürküyorlar mıydı?
LEGRAIN: Evet, tsrail devletini ateşle
oynamakla itham edenler vardı aralann-
da. Radikal tslamcüara göz yummakla da-
ha tehlikeli ve FKÖ'ye göre uzlaşmadan
daha uzak önemli bir gücun dogmasına yol
açmakla eleştiriyorlardı devleti.
Ottvfcr Roy ve
CUHe
Kuran'da 'kadını dövün'buyruğu yokÇevirmenlerin ve yorumcuların büyük çoğunluğunun "O-
kadınlan- dövün" diye çevirdiği ayette geçen 'D-R-B'
sözcüğü ihtilaflı bir sözcüktür. Aym sözcüğün 'O-kadınlan-
-dövün-mü, -yatırın-mı, -gönderin-mi, -yollayın-mı, -
tedir; çevirmenler, geçtiği her
yerde bu sözcüğe başka bir an-
İam yüklemişlerdir. Kimi yerde
(yola) çıkmak, kimi yerde (bo-
yun) vurmak, kimi yerde (karan-
nn büyük bir çoğunluğunun "O
-kadınlan- dövün!" diye çevir-
dikleri ayette geçen D-R-B söz-
cuğu hakkında, 1050 yüında ya-
zılmış bir Arapça sözluk -ki tiım
üğaj bürümek, kimi yerde (par- İslam büyükleri kaynak olarak
g y ,
tartışma konusudur.
y , g , y y ,
-^ . . 1 1 " • 1 1 J « w « U^ay UUIUU1CK, Mllll J t i u t \p<U- *a»«ıxAi WUJUIVM.II ıvajnaA uıaıoı
-atin-mi yOkSa -Omekleyin-mi anlamina geldlgl maklan), dogramak, kimi yerde kabul etmişlerdir- D-R-B mad
dOral Çahşlar, yazı dizisine
başlarken: "Kur'an'dan yapaca-
ğmuz aüntılan anlaşıuruk dunı-
mona göre, bazen 'Okat' yayın-
larının çevirisinden, bazen
'Milliyet' yayınlannu çevirisin-
den yapacağız" demişti.
Oral Çahşlar, Kur'an çevirile-
rinden, kadınlann 'örtünmesi'
ve kadınlann 'dövülmcsi' ile il-
gili olanlan alıntı olarak verdi.
Çahşlar, şayet auntı olarak kul-
landığı bu ayetlerin Arapça met-
nine bir göz atsaydı, 'dövfin' di-
(örnek) vermek, kimi yerde (ve-
rilen bir şeyi gerı) almak, (konu-
lan bir şeyi) kaldırmak, (birini)
dövmek, (birini) yatırmak, uyut-
mak, örtmek ve daha pek çok
anlamın hepsi, aym sözcuğe, D-
R-B sözcuğune yuklenmiştir.
"Kolaklann uzerine D-R-B et-
mek", kimi çevirmenlerce: 'Kn-
laklarının üzerine yatırıp
uvHtmak' diye çevirilirken, kı-
milerince: 'Kulaklannın uzerine
vurmak' diye çevrilmektedir.
'Bu nasıl böyle olabilir?' diye
sorulduğunda, "Cumlenio geli-
şine göre (Arapçası, SİYAKına
"tnkar edenler (i hakka çağı-
ran)ın durumu" diye çevirmiş,
parantez kullanma 'Sanatı'
(!)nda yepyeni bir çığu* açmıştır!
(Bakara-171). Kur'an çevirilerin-
deki zıthklann tam bir listesi çı-
kartılacak olsa, ayn bir kitap o , _ ,
Cumhurıyet ten sonra yayım- olabilecek kadar çoktur. Demek ye çevirilen sözcuk ile 'örtünün'
lanmış otuz kadar Kur'an çevi- ki bir eleştirmen, çevirilerden diye çevirilen sözcüğün *avnı
risi vardır. Bir çevirinin Türkçe- ahntı yapıyorken, o çevirinin sözcuk' olduğunu görür ve "Ay-
sinin anlaşüır olup olmaması bir Türkçesinin, yani dilinin duzgün m bir sözcuk, nasıl olup da hem
sey, o çevirinin orijinal metine o
ı u p
olmadığından öte, Kur'an- 'dövmek' hem 'örtmek' diye an-
uygunluğunun anlaşılması baş- m
Arapçasına sadık olup olma- lamlandınlabUir", sorusunu so-
ka bir şeydir. Turkçeleri anlaşı- dığım bilmek ile yukumlüdür. rardı. Evet, çevirmenlerin ,._^ 6
,
ur olduğu hald^ anlamları bir- oral Çalışlar'ın yazı dizisinde 'örtün'diye çevirdikleri sözcuk göre) uygun bir anlam
birine zıt olan Kur an çevirilen ahntı olarak verdiği çevirilerin, ile'dövün'diye çevirdikleri söz- yakışünldığı" savunulmakta!..
vardır. örneğin, Alı Bulaç'm: Kur'an'ın ashna upuygun olup Cük, Arapça metinde aymdır, Yani, Arapça değil mi? Uydur
"BabU'deki Ua meleğe, Harut a olmadığım yoklayabilecek bir ikisi de D-R-B'dır. Bu sözcuk uydur söyle!..
ve Marut'a indirileni ogretiyor- uzmanhğı olmadığı görülüyor. Kur'an'da eüi sekiz kez gecmek- Çevirmenlerin ve yommcula-
lardı". diye çevirdiği ayetı, Os- ^
man Keskioglu: "Babüdemelek
namuıda Harut'a ve Marut'a bir
şey iadirilnıemişti" diye çevir-
miştir. (Bakara-102) Her iki çe-
virinin de Türkçesi bozuk değil-
dir, anlaşihr dille yazümıştır, an-
cak hangisi orijinal metine
upuygundur? İkisi taban Uba-
na at olduğuna göre, ikisinin
birden asıl metine sadık olduğu
savlanamaz. Yine, Ali Bulaç'm:
desinde şöyle der: "Bu sözcuk
hakkında ihtflaf vardır." (Ragıb-
El-Müfredat, Bkz. D-R-B mad-
desi). Yine tum islam büyukle-
rinin kaynak olarak kabul ettik-
leri Firuzabadi'nin 1450 yıllann-
da yazdığı buyuk sözluğunde de
şöyle söyleniyor: "Bu sözcuk
bakkında ihtilaf vardır" Evet,
bu sözcüğün anlamı ihtilafhdır.
Gelgelelim, bu sözcüğü 'dövün!'
diye çeviren hiçbir çevirmen, hiç
değilse bir dip not olsun koya-
rak, "Bu sözcüğün anlammm ne
olduğu konusunda neüik bulun-
madıguu, bu nedenle 'dovun!'
diye yakıştınlan anlamın dogru
olnuyabUecegini" belirtmek ge-
reğini duymamış, sanki bu söz-
cüğün bu anlamı kesin imiş gi-
bi 'dövün' diye çevirmişlerdir.
Diyanet Işleri'nin açıklaması
'Allah size minnet etmektedir"
diye çevirdiği bir ayeti, Osman
Keskioglu: "Sizin Allah'a min- eski zamanlardan bu yana Islâm
nettar olmanız gerekir" diye çe- duşmanı çevrelerce çokça kulla-
virmiştir. (Hucurat-17). Hangi- nılan klasik ıftiralardır. Bu ifti-
si asıl metine uygundur?.. Aym
biçimde, pek çok çevirmenin:
"Inkar edenlerin durumu" diye
Gazetemizin 19.6.1991 tarihli sayısında, 'Islamda Kadın
ve Cinsellik' dizisiyle ilgili olarak yine bu sayfada
yayımlanan Diyanet Işleri Başkanlığı'run
açıklamasmda, 8. ve 10. paragraflann bazı kısımlan
dizgi hatası sonucu kanşmıştır. tlgili bölümleri yeniden
yayımhyoruz.
Bu dayanaksız iddialar, çok
çevirdiği ayeti, Süleyman Ateş:
ralara geçmişte ve bugun gerçek
ilmı cevaplar verilmiştir. Fakat
toplumumuzun büyük kesimı-
nin bu gibı konularda derinle-
mesine bilgi sahibi bulunmadı-
ğı ve söz konusu yayın hususun-
da başkanlığımıza müracaatlar
yapıldığı göz onüne alınarak,
yazıdaki bazı yanhşlara ve bariz
çarpıklıklara -genelde kalmak
şartıyla- temas olunacaktır.
1. Yazı dizisi, hemen tama-
mıyla, tslamiyetin kadın hakla- bir mueyyide olmadığı, kocası
rına gerekli önemi vermediği öldüğünde, bazı durumlarda bir
noktasında toplanmaktadır. miras malı gibi muamele gördu-
Hatta cahiliyet devrinde kadımn ğü, Araplann, hatta Çin-Hind
daha hur ve yetkili olduğu ifa- gibi bazı mületlerin kadını uğur-
de edilmiştir. suz saydıkları, bazılarının kız
Islamiyetten önceki cahiyet çocuğunun doğmasını utanç ve-
döneminde kadımn pek çok silesi telakki ederek onu diri-diri
haklardan mahrum bulunduğu, toprağa gömduğu tarihi bir ger-
eşi uzerinde herhangi bir hakkı- çek olmasına rağmen yazarın Is-
nın bulunmadığı, çok kadınlı lamiyet öncesini lslam'a tercih
evlilik için bir smır konulmadı- eder bir uslûp kullanması, ger-
ğı, kocasının kansını öldürme- çekleri çarpıtmanın ötesinde
si veya sakat bırakması halinde ilim adına ibret verici bir durum
bile kocayı bundan alıkoyacak olarak değerlendirilmiştir.
Kimi çevirmenler, parantez açıp,
(acıtmadan, azıcık) dövün, diye
çevirmiş, oysa orijinal metinde
(acıtmadan, azıcık) diye bir ifa-
de yoktur. Şayet 'D-R-B' sözcu-
ğu acıtmadan, azıcık dövmek
anlamina geliyor ise aynı söz-
cük, aym kıpte, bir başka ayet-
te, niçin 'acımadan pannaklan-
nı doğrayın' anlamina gelsin?!..
(Enfal-12). Evet, Kur'an'da *O -
kadın-lan D-R-B edin!' diye bir
buyruk gerçekten de vardır, fa-
kat bunun 'O -kadınlan- dö-
vün!' mü, yaunn mı, gönderin
mi, yollayın mı, dograyın mı,
atın mı, yoksa örnekleyin mi an-
lamina geldiği ifataaflı'dır. Arap-
ça'da 'kitap D-R-B etmek'; kitap
yayımlamak, piyasaya çıkart-
mak anlamina eelir. 'Para D-R-
B etmek'; piyasaya para sürmek,
tedavüle sokmak anlamina ge-
lir. Darb-iü-ewel', ük yaratıklar,
anlamina gelir.
Dil, bilimsel bir disiplindir.
Hayatımm son iki yıhnı, bu
arapça sözcüğün, (D-R-B) anla-
mını araştırmaya adadım. Bin
sayfamn uzerinde belge topla-
dım, çahşmamı kitaplaştırabil-
mem için, daha bir yıla ihtiya-
cmı var. Ancak, bu sözcüğün
anlamının saptırılarak polimik-
lere neden olması karşısında, ki-
tabımın yayımlanmasını bekle-
meye gönlüm raa olmadı.
Oral Çalışlar'ın yazı dizisi,
1- Kur'an çevrilerinden, aslı-
na uygunluğunu kendisinin bil-
mediği alıntılara...
2- Hadislerden, gerçekten de
Muhammed'e ait olduğunu bi-
lemeyeceği alıntılara, dayandınl-
mıştır.
Bu nedenle, bilimsel bir çalış-
manın urünü değildir...
CENGtZ ÖZAKINCI
ISLAMDA KADIN
VE
CİNSELLİK
TEPKİLER
Cumhuriyet
MüslümanhğıSayın Oral Çalışlar;
Yaptığmız çakşmamn güçlü-
ğünü, harcadığınız emeği hat-
ta göze aldığımz tehlikeyi du-
şününce, içimden sizi tebrik et-
mek geliyor. Ne var ki, biraz
daha duşünüp, aklıma 'ne-
den?', 'niçin?' sorulan takıhn-
ca duraksıyorum. Sizin bu ya-
zı dizisi ile ne amaçladığımzı
soracak, ya da burun üstune
varsayımlar ortaya atacak de-
ğilim. Ancak, öne sürduğunüz
görüşler ve altmı çizdiğıniz ger-
çeklerin Türkiye'ye ne getirece-
ği konusunda ciddi kaygılarım
var.
Kemaüst ideoloji din soru-
nunun kendine özgü yöntem-
lerle çözmeye çalışmış, görü-
şümce bunda bir hayli de başa-
nlı olmuştu.
Böylelikle dedelerimiz, baba-
lanmız, aslında tslam'm ileri-
ci ve gelişmeye açık bir din ol-
duğu, yalnızca bir takım cahil
din adamlannca istismar edil-
mesi sonucu, böyle bir görün-
tü verdiği söylencesi ile yetiş-
miş, böylelikle hem çağdaş,
hem de - hiç değilse kendilerin-
ce - Müslüman olmayı başar-
mışlardır. Ben bu anlayışa
'Cumhuriyet Müshimanugı' di-
yomm. Şimdi tslamcı dediği-
miz kesim bu anlayışı reddedı-
yor, bunun Kur'an'a uymadı-
ğmı söylüyor. Haksız oldukla-
ruıı söyleyebiür misiniz? Ben
bir ateistim, ne tslam dinine, ne
de başka bir dine inamyorum.
Bırakın toplumun büyük ço-
ğunluğu, gerçekten gereksinme
duyduklan bir tannya, her şey-
den önce, örnek bir insan oldu-
ğu için sevdikleri peygamberle-
rine inansınlar. Onlar bizi kı-
namasın, biz de onlann inanç-
ları ile uğraşıp, onları gerçek-
lerimizle şaşkına çevirmeyelim,
şeriatçüanıı ekmeğine yağ sür-
meyelim. En değerli varhklan-
mızdan biri olan laıkliğı konı-
mamn yolu, toplumun inançla-
rma saJdırmak değildir. Kimse
bir diğerine 'Dogru Yol'u gös-
terme hakkına sahip değildir.
Düşünce ve inanç özgürlüğü in-
san haklanmn en değerlilerin-
dendir. Bunu size değil, yazı di-
zinize tehdit ve hakaret dolu
yamtlar gönderen İslamcı yurt-
taşlarıma ammsatmakta yarar
görüyorum. Bu ilkel tutumla-
. nnı bir yana bırakırlarsa onla-
nn özgürlüklerini de, kendi-
minkiler denli inat ve kararh-
kkla savunmaktan kaçınmaya-
cağımı ekleyerek mektubumu
bitiriyonım.
Içten Saygılanmla.
Levent Denizd