22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 11 HAZÎRAN 1991 Sosyalist EaternasyonaFiıı Gtineel ÖnemL». SHP'nin de üyesi olduğu Enternasyonal, ekonomik, toplumsal ve siyasal güç odaklannın demokratikleşmesi doğrultusunda büyük çabalar gösteriyor. Ülkemizde de demokrasinin yerleşip kökleşmesinde bu örgütün yaklaşımlarının ve üyelerinin deneyimlerinin çok olumlu katkıları olacağı açıktır. Prof. Dr. YAKUP KEPENEK Bilindiği gibi Sosyalist Enternasyonal, ad- lan sosyal demokrat, işçi ve sosyalist de ol- sa, özünde "demokratik sosyalizmi" savunan partilerin uluslararası örgütüdür. Yüzyılı aş- kın bir süredir varlığını sürdüren Enternasyo- nal'in yıllık konsey toplantısı bugün ve yann Istanbul'da yapıbyor. Bu önemli ve olumlu toplantı dolayısıyla örgütün temel ilkelerinin irdelenmesi yararlı olacaktır. Temel ilkeler Enternasyonal'in en önde gelen niteliği de- mokratikleşme süreçlerine ağıruk vermesi ve güncel gelişmeleri olduğu kadar uzun soluk- lu çözüm önerilerini de bu eksen çerçevesin- de yorumlamasıdır. Üyelerinin oybirliğüıe da- yalı bir karar alma sürecinin benimsenmesi- ne karşın örgüt sağlıklı çözüm önerileri geliş- tirebiliyor. Bu tür bir yaklaşım, işçi suııfı dik- tatörlüğü anlayışına dayalı ya da komunist si- yasal yapıların çökmesinden sonra oluşacak siyasal gelişmeleri belirleyici bir özellik kaza- nıyor. Enternasyonal'in 1988 Stockholm top- lantısında benimsenen İlkeler Bildirgesi altı alt bölümden oluşuyor. Bunlar, Uluslararası Bo- yutta Değişimler ve Geleceğe Yönelik Görilş- İer, tlkeler, Banş, Kuzey Güney, 21. yüzyıla biçim vermek ve Sosyalist Enternasyonal ile Demokratik Bir Dünya Toplumuna doğru başlıklarını taşıyor. Ana ilkeler olarak özgür- lük, sosyal adalet ve dayaruşma özellikle vur- gulanıyor. "Bireysel ve ortaklaşa çabalann bir ürünü" olan özgürlük, "her kişinin siyasal baskıdan uzak olma" ve "bireysel amaçlarını ve yete- neklerini en üst düzeyde gerçekleştirme ola- nağına sahip olma" hakları biçiminde tanım- laruyor. Bunun sağlanması için de "hiçbir ki- şinin, sınıfın, cinsin, dinin ya da ırkın bir öte- kinin hizmetçisi olmamasının güvence altına alınması" gereği önemle belirtiliyor. Aynlmaz bir bütün biçiminde alınan ada- let ve eşitlik, sırasıyla, bireylere karşı her türlü ayırıma son verilmesi ve insan kişiliğinin öz- gür gelişiminin ön koşullan sayıhyor. Bu çer- çevede, bedensel, toplumsal ve zihinsel eşit- sizliklerin giderilmesi için uğraş verilmesi önem kazanıyor. Dayaruşma ise haksızlığa uğrayanlann so- runlannı paylaşmanın ortak adıdır. Günümü- zün gelişen ve karmaşıklaşan ilişkiler ağında, dayaruşma büyük bir önem kazanmış bulu- nuyor. Enternasyonal bu ilkeleri aynı önce- likte alıyor ve birbirlerinin tamamlayıcısı sa- yıyor. 21. yüzyıla biçim verme Enternasyonal'in gelecek yüzyıla biçim ver- me yönündeki ilkeleri siyasal ve ekonomik de- mokrasi kavramına dayandınlıyor. Bu bağ- lamda çağdaş "insan haklarımn" içeriğinin yeniden sıralanması ilginçtir ki bunlar "eko- nomik ve toplumsal haklar, sendika kurma ve grev hakkı, anne ve çocuklann korunması ile birlikte herkes için sosyal güvenlik ve gönenç hakkı, eğitim ve dinlenme hakkı, yaşamaya uygun bir çevrede konut hakkı ve ekonomik güvence hakkı" olarak sıralanıyor. Bu hak- lann gerçek özü olarak da "en önemlisi ye- terli derecede ödüllendirilen bir işte tam ve ya- rarlı olarak çalışma hakkı" vurgulanıyor. Ülke ekonomilerinin giderek daha çok ulus- lararası bir nitelik kazanması ve hızlı tefcno- lojik gelişme, Enternasyonal*i, bu olgulann "demokratik denetimi"nin yöntemlerini önermeye götürüyor. Bildirgede "Demokra- tik sosyalist hareket bir karma ekonomi çer- çevesi içinde hem kamulaştırmayı hem kamu mülkiyetini savunmaya devam ediyor" denil- dikten sonra denetim araçlarından bir bölu- mü sıralanıyor. Bunlar da "merkezci olma- yan, demokratik ve katılımcı üretim politika- lan; yatınmlann kamu tarafından gözlemlen- mesi ve izlenmesi; kamu yarannın korunma- sı; ekonomik değişimin maliyet ve kazançla- rmın kamulaştırılması; şirket ve işyeri düze- yinde işçi katılımı, ulusal ekonomi politikasının belirlenmesinde sendika katılımı; kendi kendini yöneten işçi ve çiftçi koopera- tifleri; dünya para ve ekonomi kurumlarının demokratikleştirilmesi ve birden fazla ülke- de etkinlik gösteren şirketlerin çalışmalanmn ve bu şirketler içindeki sendika haklarının uluslararası düzeyde denetimi ve yönlendirilmesi" biçiminde sergileniyor. Aynı doğrultuda, "devletin pazarı halkın yararına düzenlemesi" ve "teknolojinin yararlarını tüm çalışanlara yaygınlaştırması" öneriliyor. Tüm bu yaklaşım ve öneriler yılların biriki- minin ve aynnülı bilimsel calışmalann sonuç- larıdır; ek olarak da gerçekçi ve uygulanabi- lir ya da ulaşılabilir amaçlardır. Ve Türkiye... Ülkemizin siyasal partileri içinde yahıızca SHP Sosyalist Enternasyonal'in üyesidir. CHP, 1970'li yıllarda büyük suçlama ve tar- tışmalar içinde üye olmuştu. 1980'li yıllarda SHP ve DSP üyelik başvurusunda bulundu. Ancak daha sonraki gelişmeler, özellikle 12 Eylül ANAP rejiminden çıkış sürecinde En- ternasyonal çevrelerinin SHP ve DSP'nin iş- birliği yapmalarmı önermelerinden sonra, DSP'nin örgütle ilişkileri sessiz bir biçimde kesildi. Bu nokta bir yana, Enternasyonal'in ilke ve deneyimleri Türkiye açısından büyük önem taşıyor. Türkiye, 12 Eylül sonrasında oluşan ve ANAP yönetimleriyle özünde varhğım sürdü- ren bir siyasal yapılanma içinde bulunuyor ve bu rejimden çıkışın bunalım ve sancılanm ya- şıyor. Yürütme ve yasama erklerinin tek ki- şide toplandığı, yargı bağımsızlığımn zedelen- diği, özerk üniversite kavramının tümüyle unutulduğu, basın özgürlüğunün sınırlandı- ğı ve sendikal özgürlüklerin çok sınırb kulla- mlabildiği bir yapı konınmak isteniyor. Eşit- likçi bir sartlı salıverme bile çıkanlamıyor. Ve ülke Güney Kore ya da Güney Amerika ül- kelerine benzer bir tek kişinin diktası süreci- ne sokulmak isteniyor. Sosyalist Enternasyonal'in üyesi bulunan ülkelerin birçoğu, özellikle de Ispanya ve Yu- nanistan, belirli bir baskı döneminden sonra demokrasinin kurumlaşması doğrultusunda önemli adımlar atan, giderek bunu başaran ülkelerdir. Türkiye hiç kuşkusuz kendi nes- nel koşullanna dayalı olarak ve kendi birikim- leri çerçevesinde demokrasinin yerleşip ku- rumlaşması için bu ülkelerin deneyimlerinden yararlanabilir. Toplumların baskı rejimlerinden "çıkış"ı, o rejimlerin yöneticisinden ya da sorumlula- nndan beklenemez; baskı rejimlerinin sorum- lulanndan yargı önünde hesap sorulmadan bu rejimlerin antılması çok güçtür. Bu nedenle ülkenin demokrasiden yana tüm kesimlerine düşen erdemli görev, sağlıklı bir demokrasi- ye geçiş için çaba harcamak olmalıdır. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD Savarona Olayı Atatürk'ün son günlerini yaşadığı Savarona yatı arada bir tartışma konusu yapılır. Yangının kasıtlı çıkarıldığı, çok de- ğerli mobilyaların çalındığı ileri sürülür. Şu sırada buna ben- zer sözler yine konuşuluyor. Savarona, yat meraklısı Amerıkalı bir bayan tarafından dört milyon dolara yaptırılmış ve Amerika gümrük parasının çok yüksek oluşu nedeniyle kullanılmadan satılmıştır. Yat 21 mil hız yapıyordu. Yatın içi antikaya meraklı olan sahibesi Mrs. Cadvvalader'in dünyanın dört bir tarafından toplatılmış olan tarihsel de- ğerleri çok yüksek olan antika eşyaları ile gayet zevkli bir bi- çimde dekore edilmişti. Bunların arasında otantik Japon e&- tampları tekniğı panolar, ceylan derisi üzerine soğuk baskı ve altın yaldız ile süslenmiş değişik cins mobilyalar bambu ağacından yapılmış özel saton takımlan, Avrupa'nın ünlü res- samlan tarafından yapılmış yağlıboya tablolar, değişik hey- keller, iç dekorasyonu tamamlayan el işi ferforje panolar, al- tın varak ile kaplanmış el yapımı muhtelif esyanın ve bunun yanı sıa Fransız ve Viyana stili mobilyalar, yatın iç salonlan- nı süslemekte idi. Atatürk'ün kamaraları özelliklertaşımaktaydı, örneğin ka- maradaki dolaplar, şifonyerler Afrika'da yetişen güzel koku- lu, kurt kapmayan bir tür ağaçtan yapılmıştı. Banyo dairesin- deki musluklar altın kaplama idi; geminin müzik salonunda bir piyano bulunmakta, okuma ve dinlenme salonunun du- varlarına içinde klasikler bulunan bir kütüphane yerleştiril- mişti. Bir söyientiye göre de gemide bulunan mitolojik mo- tifler ile süslü demır ferforje, işciliği çok değerli yekpare renkli mermerden yapılmış eşsiz şömıne ün yapmıştı. Yatın içinde kullanılan kaptemalarda tik, maun, gül, limon ve sandal ağaç- larındandı ve bunlar büyük beceri ve ustalıkla işlenmişti. 1938 yılı ilkbahannda satış işlemı tamamlanmış olan yat, İstanbul limanına cumhurbaş- kanhğı adına kaydedilmişti. Ata'nın ölümü üzerine kullanırr Deniz Harp Okulu'na devre- dilmişti. 3.1.1979'da büyük bir yangır sonucü eşyaların çoğu yan mıştır. Yanan eşyaların çoğunur çok değerli olması. kasten ya- kıldığı kanısını akla getırmiştir. Yangın sorununu inceleyen bi- lirkişi raporlarında kasıt ve ih- mal, dikkatsizlik olasılıkları üzerinde durulmuştur Sabotaj olasılığı pek zayıf görülmüştür. Savarona adı Hint Okyanu- su'nda yaşayan bir martı kuşu- dur. Savarona 1965'te kullanım dışı bırakılmıştır. Bir süre son- ra bir armatörün başvurusu üzerine 49 yıllığına ve yılı 200 milyon dolara kiraya verilmiştir. Onarımı sürmektedir. Onarımı bitince Akdeniz limanlarında yeni keyifler arayan varlıklı ki- şilere kumar gemisi olarak hiz- met verecektir Kullanım dışı bı- rakılmış bir geminin parçalan- mış hurda demır olarak satıl- ması olağandır. Ne var ki söz konusu gemi bir Savarona olunca konuya daha başka bir açıdan bakmak gerekir. Zira Savarona Türkiye ve kimi baş- ka dünya insanlan için çok özel bir anlam taşır. Ne yazık ki bu anlayış, ülke- mizde gittikçe azalmaktadır. Böyle olmasaydı Atatürk'ün anılarıylaonurlanan Savarona dünya para babalarının kumar keyfine verilmezdi. .•••PetroK Benzin ve Benzen Benzin ve petrolde % 1-5 arasında benzen (benzol) de bulunmaktadır ki, bunun da butadiene'den ayrı olarak lösemi ve kötü urların oluşumunda rolü olacağını düşünmek gerekir. Prof. Dr. MUZAFFER AKSOY TÜBİTAK Bi. Bl. D. Kısa bir süre önce ABD New Jersey Tıp Fakültesi Çevre ve Epidemiyoloji Bilim Dalı öğretim üyelerinden ve yazarın da üyesi bulunduğu Ramazzini Uluslarara- sı Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Mehlman'dan bir mektup aldım. Bu mektupta bildirilen yeni bilgiler ülke sağ- hğını ilgilendirdiği için bu satırlan yaz- maya karar verdim. lamlan en önemli kimyasal maddelerden biri de 'butadiene'dır. Fare ve sıçanlardaki deneyler, butadi- enein güçlü bir kanser yapıcı madde ol- duğunu kanıtlamışur. Ayrıca butadiene- le hayvanlarda yapılan deneyler, kromo- zom bozukluklanna neden olduğunu gös- termiştir ki bu da bu kimyasal maddenin kötü ur yaptığını kanıtlayan bir bulgudur. oluşumunda rolü olacağını düşünmek gerekir. Çözümlenmeyen sağlık sorunu: Bugün için lösemi (kan kanseri) ve ben- zeri kötü urlara neden olan maddelerin en başında gelen benzenin işyeri ortamında müsaade edilen yasal değeri bü'ün Batı ül- kelerinde 10 PPMMen daha düşüktür. Şöyle ki bu değer ABD'de 1 PPM ve Avrupa ül- kelerinde genellikle 1-5 PPM arasındadır. Ülkemizde bu deger 1973 tüzügüne göre 20 PPM'dir. Ayrıca seyrek istisnalar dışında (örneğin Ankara gibi) ülkemizde işyeri or- tamı ve kullanılan sulandıncı ve yapıştın- aların kapsadığı benzen değerini saptayan dum. Dr. R Ramazzini 18. yüzyılda ya- şamış ve ilk kez meslekle hastalıklar ara- Işte bu gibi bilgi birikimlerini dikkate denetim sistemi yoktur. Bu yüzden daha ön- alan Ramazzini Derneği, butadiene kul- ceki yıllara kıyasla daha seyrek olmakla be- raber, hâlâ ülkemizde benzen'e bağlı ağır kansızhk (aplastik anemi) ya da kan kan- lamlan işyerlerindeki bu kimyasal mad- de düzeyinin 10 PPM'den daha aşağıla- ra, örneğin 1 PPM'ye indirilmesini öner- I (lösemi) vakalarına tanık olduğumuzu meslek hastalıkları bilim dalımn babası olarak kabullenilmiştir. Ramazzini Derneği, işyerlerinde çah- şanlarda saptanan hastalıklarla ilgilenir ve üyelerine sürekli olarak bu konularda- ki yeni bilgileri aktanr. Kanser yaptığı bil- dirilen kimyasal maddelerden biri de pet- rol ve benzinde bulunan 'butadiene'dir. Bu madde aynca otomobil egzozu ile çev- reye kanşu-. Bilindiği gibi benzin, petrol- den çeşitli kimyasal süreçler sonunda el- de olunur. Sentetik lastik üretiminde kul- Particule Million anlarmna gelir ki 1 PPM eşittir 3.247 mg/m J ), Yukanda an- lattığımız bulgular bize kansere neden ol- ma özelliğini gösteren benzin ve petrole maruz kalmamn insan sağlığı bakımın- dan ne kadar sakıncah olduğunu kanıt- lamaktadır. Bu gerçekler, benzin ve pet- rol kullanılan her türlü araç ve işyerlerin- de koruyucu önlemlerin alınması gerek- tiğini göstermektedir. Aynca benzin ve petrolde % 1-5 arasında benzen (benzol) de bulunmaktadır ki bunun da butadie- neden ayrı olarak lösemi ve kötü urların 27 Aralık 1988'de Cumhuriyet gazetesin- de bu konuyu içeren "tlgilenilmeven bir sağ- lık düşmanı: Benzen" başlıklı yazımızda be- lirttiğimiz gibi "Yalnız ülkemizde en önemli sorun, ilgili değişikliklerin yanında, yuka- nda anlattığımız gibi çoğu kez işyerlerinde, bilimsel kurallara uygun ve sürekli deneti- min bulunmamasıdır". Bu satırlann yayım- landığı tarihten bugüne değin yaklaşık 2.5 yıla yakın süre geçti. Bizim bildiğünize gö- re değişen hiçbir şey ile vüzyıhmıza uygun teknik ve bilimselliği kapsayan denetim me- kanizması bütün Batı üikelerinde olduğu gi- bi bir an önce Türkiye'de de kurulmahdır. İTHALATÇIDAN HALKA SATIŞ Seçkın markalann 91 Model GÖZLÜKLERİ IncellılTiış Antırefıe Organık vs Oereceli OPTİK Camlar KASTEL Altın Han Zeminvei Kat59 SİRKECİ ARTEŞOPnK Tlf: 513 81 62 İMİÜZCE-yi 8 AYDA konuşun. Sizi Amerikalı Dostlarımızla tanıştıralım 346 59 38 CAM D Ü N Y A N I N S A G L I G I D I R Meyvesuyu camda. Dünyanın sağlığı camda. Çünkü yalnızca cam, her ürünü kendi tadında koruyor, sağlıklı koruyor. Çevreyi kirletmiyor, doğaya zarar vermiyor. İçindeki bitince, cam yeniden kullanılabiliyor. Ulusal ekonomiye katkıda bulunuyor. Şimdi meyvesuyundan turşuya, mısırözüyağından zeytinyağına, ketçaptan mayoneze, sudan bala her ürün cam şişelerde, cam kavanozlarda. Herkes camda alıyor. Siz de cama güvenin, camda alın. Cam dünyanın sağlığıdır. Meyvesuyu camda... Doldur bir daha ! Gerı kazanıEatnlır cam kap Gerı kazanıiat3ilır kap lAvrupa Topluluğul iTjrkıye) Camtaş Düzcam ve Cam Ambalaj Pazarlama A.Ş. Telefon 11)14611 30(5hat)Faks (1) 1489670Teleks 39108camtr ŞİŞECAM "Camın Özü Doğa... Doğanın Dostu Cam." ŞİŞECAM Bır PENCERE Sosyalist Enternasyonal Enternasyonalist... Sosyalist... Her iki sözcük de yakın bir zamana kadar, dile getirildiğt anda söyleyenin başını yakacak kadar tehlikeliydi; uluslara- rası boyutta toplumculuk yeraltına itilmişti. . Ne kazandı Türkiye? Hiç!.. ; Geri kalmışlığımızın nedenlerinden biri de 19'uncu yüzyı^ lın ikinci yarısında ortaya çıkan sosyalizmin felsefesinden ve kültüründen yoksun kalışımızdır. Avrupa'da 1917'yi yaratan fi-s kirsel gelişmeyi Türkiye'de yasaklayınca, 1789'un gerekleri- ni de yerine getiremedik; Batı uygarlığma yeterince açılama- dık. :• •k Sosyalist (sosyal demokrat, komunist) partileri aşağı yuJ kan yüzyıl boyunca dünya politikasında etkinlik gösteriyor- lar: başlangıç noktaları Marksizmden kökenleniyor; ancak bir kaynaktan doğmalarına karşın sonradan ayrıldılar. Çatallaşan sosyalist hareketin bir dalı komünizm, öteki datı sosyal demokrat partilerle gelişti. Komünisf, partinin öncülüğünde "proletarya c*Wa"sını ön-' gördü; kapitalist ekonomiyi kökünden değistirmek, emper- yalizme karşı dünya devrimini desteklemek, burjuva sınıfını tasfiye ederek tek partiyle toplumu yönetmek savını gerçek- leştirdi. Yetmiş yıl süren bu siyaset, Avrupa'da noktalanmış görünüyor; buna karşılık Asya ve Amerika'da sürmektedir. Sosyalizmin ikinci dalı, sosyal demokrat -ya da sosyalist* adı altında toplanan partilerin öngördüğü politikayı oluştu- rur. Sosyal demokrat, çoğulcu demokraside siyasal özgür- lükler kapsamında amacına ulaşmayı düşünüyor; burjuva sı- nıfını tasfiyeyi değil, yönetmeyi yeğliyor; kapitalist ekonomi- de evrimle hedefe varılacağını savunuyor. Bugün Türkiye'de toplanan Sosyalist Enternasyonal, kapi* talist ülkelerde ve demokrasi göreneği oluşmuş sanayi top- lumlannda uygulamatı politikasını zenginleştirmiş, Marksizm kökeninden uzaklaşmıştır. • Peki, bizde durum nedir? Türkiye'de sosyal demokrat: 1) Marksist kökenden getmi- yor. 2) Sanayi devrimini gerçekleştirmiş bir toplumun ürünü değil. 3) Demokrasinin kurumsallaştığı bir düzende yasamı- yor. 4) Emperyalizmin odaklannda değil, çevresinde konuş- lanmıstır. * "Farklı" bir durum. Batı'dan yansıyan çoğu akım gibi "sosyalizm" de Anad> lu'nun gerçekliğine göre biçim alacak, ülkenin toprağında ekh lip biçilecek... Milliyetçilik, Batı'da sanayi toplumunun ürünüydü, bizde emperyalizme karşı savaşımla oiuştu; Anadolu'da tuttu. Tür- kiye'de sosyal demokrat partilerin de "Marksist" değil, "Kuvay* ı Milliye" kökeninden gelmeleri bir rastlantı mı? Yoksa "halkçılık" ilkesinin çağdaş türetimine mi dayanıyor? SHP'nin altı okundan biri milliyetçilik değil mi? llkeyi sile- lim mi? Üzerinde düşünelim mi? Ulusçuluğu antiemperya* list bilinçle saydamlaştırabiliyor muyuz? Sosyalist Mitterrand, : Irak'a en çok silah satanlann ve Irak'a karşı savaşanların ba* şında geliyor; gerici milliyetçilik yapıyor; Fransız emekçisM nin şarabına şarap katıyor. Bizim bu alanda fikrimiz nedir?..' Anadolu'nun sosyal demokratı, nakilciliği değil, akılcılığl yeğlediğınde, ilginç bir olgu karşısındadır: Sosyal demokra- tın tarihimizdeki kökeni, Itilafçı'ya değil, İttihatçı'ya; Vahdet- tin'e değil, Kemalizm'e dayanıyor; ama beğenmiyorsak, ANAP'tan, DYP'den ya da RP'den sosyalizmin bayraktarlı- ğını yapmasını mı isteyeceğiz? * İstanbul'da toplanan "Sosyalist EntemasyonaT'&j bu soi runlar konuşulmayacak... > SHP'nin, Sosyalist Enternasyonal'i Türkiye 1 * p önemti bir olaydır. "Dışa açılma"n\n erdemlerinden söz açP yoruz ya, Türkiye'nin sosyal demokrat partisi, içerideki gü 1 cünü dış ufukların boyutlarına yerleştirip yeni dengeleri bu J labildiğı zaman önemli bir iş yapmış olacak. Batı'nın "büyük patronu" Kırk yıldan beri Türkiye'deki iktiT darları denetlemekte tekeldir "Dış destek" dedik mi akla Ama- rika gelir. Avrupa'nın sola açık örgütlenmelerıyle dayanışma» nın yararı, ileride daha çok ortaya çıkacaktır. DUYURU Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi'nin seçimsiz 39. Büyük Kongresi çoğunluk aranarak 29 Haziran 1991 cumartesi günü saat 08.00'de Merkez Konseyi Toplantı Salonu'nda, çoğunluk sağlanamadığı takdirde ise 6 Temmuz 1991 cumartesi günü Türk Standartları Enstitüsü toplantı salonunda aynı saatte aşağıdaki gündemle toplanacaktır. TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ Yer: Türk Standartları Enstitüsü Necatibey Cad. No: 112 ANKARA GÜNDEM: 1. Açılış ve saygı duruşu 2. Başkanlık Divanı'nın seçimi 3. Genel Başkanın açış konuşması 4. Konukların konuşmaları 5. Ara 6. Kararlar Komisyonu Seçimi 7. Merkez Konseyi Çalışma, Mali ve Denetim Raporlarının okunması 8. Raporların tartışılması 9. Çalışma ve Mali Raporların aklanması 10. Aidatların arttırılması konusunun görüşülmesi 11. Kararlar Komisyonu Raporunun okunması ve tartışılması 12. Büyük Kongre kararlarının onaylanması 13. Dilekler 14. Kapanış. VEYSEL GÜNEY 1957-10.6.1981 Pir Sultan Abdalım doldum eksildim, Yemeden ıçmeden sudan kesildim, Halkımı sevdiğim için asıldım, Dost senin derdinden ben yana yana. O şimdi dillerde, turkulerde, gönullerde!.. tZMtRDEKt TÜM DOSTLARI AKRABALAR1 ADHSA ZEYNEL GLTVEY. KARA HL'SEYİN ÇAM. YUSUF ŞAHtV. TLRAN GÜNEY, ŞAHtN ÇAM, HtSEYİlN ÇAM, NAMIK KEMAL GÜNEY SATILIKVOLVO 1991 Model, 0 Km. Plakalı 460 GLE Volvo. Gri Mavi Metalik, Air condition, merkezi kilit, otomatik cam, elektrikli ayna, orijinal radyo-teyp, hidrolil^ direksiyon. Telefon: 512 05 05 / 20 hat 68 Model Volkswagen Tel: 350 75 59
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle