22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1NÎSAN1991**** HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19 Yumurta... (Baştarafı 1. Sayfada) için uygun bir ortamın uç verdiğine işaret edi- yor Ama boylesi koşullarda, Türk Cumhurba- kanı'na karşı New York'ta sergilenmiş olan densizlik, Rum yönetimiyle Atina'nın "Kıb- ns'ta çözüm"e ilişkin içtensizlik ya da gönül- süzlüğünü ister istemez bir kez daha gün- deme getiriyor. Nedir rahatsızlık konusu olan? Londra'nın son anda Rum tarafına verdiği destekle ya- zılıdan sözlüye dönüşen BM Genel Sekre- teri'nin raporu mu? Olabilir. Perez de Cuellar'ın geçen hafta açıkladı- ğı rapor, Ankara tarafından kapsamlı ve ob- jektif gibi ifadelerle genel olarak olumlu kar- şılandı. Türktarafı açısından raporun önem taşıyan yedinci paragrafı şu beş noktada özeîlenebilir: (1) Genel Sekreter iyi niyet misyonunu adadaki iki toplum nezdinde yürüttüğünü vurguluyor ve bu iki toplumun Kıbrıs soru- nunun çözümüne ilişkin arayışlara eşit sta- tü ıle katıldıklannı belirtiyor. Vanlacak çözü- mün de her iki toplum tarafından kabul edil- mesi gerektiğini bildiriyor. (2) Genel Sekreter, Kıbrıs'ın Rumların ve Türklerin "ortak evi" olduğunu bildiriyor ve bu iki kesim arasında bir "azınlık-çoğunluk" ılışkisi bulunmadığını, mevcut ilişkinin "iki kesim" arasındaki ilişki olduğunu kaydedi- yor. (3) Genel Sekreter, Kıbrıs sorununun çö- zümünün, siyasi açıdan eşit olan iki toplu- mu barındıran "tek devlet" formülünden geçtiğini kaydediyor. Bu çerçevedeki anaya- sal yapının da "iki bölgeli" ve "iki kesimli", "federatif" bir yapıyı içermesi gerektiğini ifa- de ediyor. (4) Nihai çözümün, adanın başka bir ülke- ye bağlanması veya taksimine karşı güven- celeri de içermesi gerektiğini bildiren Genel Sekreter, her iki kesimin federal hükümete etkin bir şekilde iştirak etmesi gerektiğini de söylüyor. Genel Sekreter, federal hüküme- tin etkin bir şekilde işlemesinin önemini de vurguluyor. Türk tarafının "iki kesimlilik", "si- yasi eşitlik", ''federal hükümete etkin katılım" ve "güvenlik" kavramlarına ağırlık verdiğini kaydediyor. (5) BM Genel Sekreteri, Kıbns Rum tara- fının da "toprak", "yerinden edilmiş insanlar" ve "dolaşım, yerleşim ve mülk edinme ser- bestisi" ile "güvenlik" kavramlarına verdiği önemi belirtiyor. Ortaya çıkan çerçeve. çözüm için yapıcı bir diyalog kurulabilmesi açısından olumlu sayılmalıdır. Ayrıca Türk tarafı, karşılıklı ol- ması koşuluyla Kıbrıs'ta bazı iyi niyet jestle- rine hazır olduğunu da belli etmektedir. Bugünkı'- aşamada içtenliği smanacak olan, Yunan ve Rum tarafıdır. Kıbrıs'ta ger- çekten bir çözümü isteyip istemedikleri bir kez daha anlaşılacaktır. Yumurtah protesto gibi densizliklerie mızık- çılıktan artık vazgeçip, Kıbrıs Türkleriyle or- taK bir çözüme yönelmelerini dileriz. EVET/HAYIR OKlttYAKBAL (Baştarafı 2. Sayfada) çalışıyor: 'ANAP'ın sekiz yıllık icraatı cumhuriyet tarihinde gö- rülmemiş, Türk toplumuna 'çağın kapılarını açan yepyeni bir- yapılanma ve zihniyet reformu gerçekleştirilmiş'... At atabil- diğine! Gerçekler ortadayken Taşarların sözlerine kim ina- nır? Yetmiyor bu kadan, Bayan Semra'nın baş destekçisi, İs- tanbul İl Kongresi'nin başkanı Taşar, bakın ne diyor: "1992 yılında yapılacak genel seçimde iktidann en güçlü adayının ANAP olduğuna inanıyorum." Türkıye'nin üçüncü partisi du- rumuna düşmüş. hatta son kamuoyu yoklamalarında DSP'nin de gerisıne düşerek dördüncü sıraya inen ANAP'ı kuru övün- meler kurtarabilir mi? Taşar'ın raporunda şöyle bir cümle var: "Bütün istikbal, gelecektirveçağın kendisidir." Hem 'istikbal' hem gelecek' birlikte söylenince cümle daha mı etkili oluyor? Bu nasıl Türk- çe? Koskoca bir devlet bakanına bu denli anlam bozukluk- ları, Türkçe bilgısizliği yakışıyor mu? "Siyasi partilerın sadece hizmetle yükümlü birer kamu ku- ruluşları olmadığı"nı söylüyor bir de!.. Partiler, halka hizmetle yükümlü değillerse var oluşlarının anlamı nedir? Yalnız ken- di yandaşlarının çıkarlarını sağlamak mı? Taşar'ın sözleri bir laf salatasıdır! Milliyetçi, hür düşünen, muhafazakâr, sosyal adaletçi, serbest piyasa ekonomisini be- nimsemiş, merkez sağda bir kitle partısiymiş ANAP... Başta laiklik olmak üzere Atatürk ilke ve devrimlerini vazgeçilmez bir düstur sayıyormuş! Hem hür düşünceden yana hem de merkez sağda muhafazakâr! Nasıl bağdaşacak bu karşıt gö- rüşler, özlemler? Yanlış yazdım, o 'devrım' demiyor, inkilap' diyor, yani 'köpekleşme'! Bir devtet bakanı, yazdığı sözcük- lere bıraz özen gösterip 'inkilap'la 'inkılap'ı birbirinden ayır- mayı bilmemeli mı? Bay Mustafa Taşar gazetecılere, yazarlara bu raporu da- ha çok istanbul İl Kongresi'ndeki olayları açıklamak için gön- dermiş. Uzun uzun o kongredeki tutumunu savunuyor, ANAP'lıların arasına ikilik girmemesi, partinin Özal çizgisin- de bütünlüğünü koruması için olanca gücünü harcıyor. Di- yor kı, "Özal imajını korumak, saygın tutmak ANAP'a olan saygı, sevgi ve inancın bir ifadesidir." Yüzde 15'lere düşmüş saygınsızlık ortadayken ne olduğu belli olmayan Özal imajı nasılkorunur?.. Hem partiyi bu denli gerileten en başta Tur- gut Özal'ın başarısızlıkları, yanılgıları değil midir? Son olarak Bay Mustafa Taşar'ın raporundan çok ilginç bir cümle daha almak istiyorum. Bay Turgut Özal'ı bu kadar çok eleştirdiğimız halde bu denli küçültücü bir sözü, bir benzet- meyi ne söyledik ne de yazdık! Oysa Özal'ın en büyük des- tekçisi Bay Taşar, bakın ne diyor: "Herkes çok iyi bilmelidir ki, Özal'dan koparılan her yon- ga, Özal'a vurulan her fiske ANAP'a vurulan darbedir." ANAP kurucusunu yongalan kopartılacak bir nesne say- mak da Taşar'ca bir görûş işte!.. Arnavutlar (Baştarafı 1. Sayfada) da dünkü seçimlerde yarıştı. Seçimlerin dün yapılan ilk tu- runda hiçbir aday yüzde 50 artı 1 barajını geçemezse, en çok oy alan iki aday arasında ikinci tur seçimler yapılacak. İki hafta sonra yapılması planlanan ikin- ci turda da hiçbir aday yüzde 25'in üzerinde oy oranına ula- şamazsa, tekrar tüm adaylann katıldığı üçüncü tur gerçekleşti- rilecek. Seçimler nedeniyle, Tiran ya- bancı akınına uğramış durum- da. 200'e yakın gazetecinin ya- nı sıra, aralarında BM, Avrupa Konseyi ve ulusal parlamento- lardan gelen 200'den fazla göz- lemci, seçimleri izledi. Başkent Tiran'da seçimler olaysız tamamlandı. Sadece 206 sayılı seçim bölgesinde listelerin mühürsuz olduğu anlaşılınca, buradaki seçimler iptal edildi. Seçim sonuçlan hakkında tüm siyasi çevreler, bir tahmin yapmaktan kaçınıyor. Ancak diplomatik gözlemciler, kent merkezlerinde muhalif partile- rin daha güçlü olduğunu, ülke- nin yüzde 65'ini kapsayan kır- sal bölgelerde ise, Emek Parti- si'nin daha ağırhkta olduğunu ifade ediyorlar Mtjhalefetin göriişü Oy verme işlemi tamamlan- dıktan sonra görüştüğümüz mu- halif Cumhuriyetçi Parti lideri Sabri Godo seçimlerin birkaç olay dışında kurallara uygun ya- pıldığmı söyledi. En büyük muhalefet partisi olan Demokratik Parti'nin lide- ri Sali Berisa da seçim sonrasın- da parti merkezinde sorulanmı- zı yanıtlarken, sonuçlar hakkın- da bir tahminde bulunmaktan kaçındı. Berisa, hiçbir partiyle koaJis- yona girmeyeceklerini belirte- rek, seçim kampanyalannın da adil olmadığını, komünistlere ayrıcahk tanındığını söyledi. THYbugtin (Baştarafı 1. Sayfada) personel giderlerinin THY ciro- sunda yuzde 40'lık bir orana yükseldiği kaydedildi. THY'de 8 bin, HAVAŞ'ta 2 bin 500 işçiyi kapsayan toplu- sozleşme göruşmeleri 6 ay once başladı. Hava-İş Sendikası yö- neticilerinin bildirdiğine göre THY ve HAVAŞ adına göruş- meleri sürduren kamu işveren sendikası TÜHÎS yöneticileri "tdari konulardaki yeni öneri- lerinizi geri çekmeden ücret tek- lifimizi açıklamayız" diyerek toplu pazarlığı tıkadılar". Hava- İş'in 25 şubatta grev kararı ala- rak grevin başlama tarihini 1 ni- san olarak belirlemesinden son- ra taraflar arasındaki toplu pa- zarlık hızlandı. İşveren tarafı grev öncesinde- ki son teklifini de onceki gun ge- tirdi. Bu teklife göre 14 gruba ayrılarak ucret odenen THY'de en alt grupta çalışanlann brüt 515 bin lira olan aylık ücretleri ilk 6 ay için bir milyon 215 bin, ikinci 6 ay için 1 milyon 676 bin liraya yükseliyor. En ust grup olan pilotlann taban ucreti ise yaklaşık 2 milyon 800 bin lira- dan ilk 6 ay için 3 milyon 645 bin, ikinci 6 ay için 5 müyon 426 bin liraya çıkıyor. Hava-lş'in toplusözleşme tas- lağında ise en alt grupta çalışan- lann ücretlerini ilk 6 ay için net 2 milyon 400 bin liraya yükselt- mesi ikinci 6 ay için de yüzde 35, zam yapılması isteniyor. Sendi- kanın taslağında ikinci yıl ilk 6 ay içinde yüzde 45, ikinci 6 ay için yüzde 30 zam öngörülüyor. Dünyada bu işkolunda en alt ve en üst düzeydeki maaşlar arasın- da var olan 1/7 oranının goze- tildiği Hava-lş'in taslağında pi- lotlar için de ilk 6 ay için net 10 müyon 500 bin liralık aylık is- teniyor. Hava-İş Sendikası Genel Baş- kanı Atilla Ayçin, dün düzenle- diği basın toplantısında, toplu- sözleşme görüşmelerinde tüm iyi niyetli çabalanna karşın an- laşma sağlanamadığını belirtti. Ayçin şöyle konuştu: "THY ve HAVAŞ işvereni Ue aramızdaki uyuşmazlıgı çözmek için tstanbul'a geldiğini söyleyen Devlet Bakanı Cemil Çiçek'in 'Ben gelmeden parasal konular- da hiç bir teklifte bulunmayın' uyansı üzerine, 28 martta \-apil- ması gereken görüşmemiz de ya- pılamadı. . . Baştan beri TUHIS ve işvere- nin, Körfez krizinin ardına sıgı- narak, bizi yoksulluk ücreline mahkûm etme çabalanna katkı- da bulunan devlet bakanı, bize bir tam gün kaybettirmiştir." Öte yandan THY'nin "Haber Bülteni'nde öncekı gün yapılan son görüşmelere ilişkin şu bilgi- ler verildi: "Yapılan toplantıda THY son ücret teklifini açıkladı. Buna gö- re bugun 1 milyon 360 bin lira olan ortalama ücret yüzde 142.5 oranında bir artış Ue 3 milyon 2«1 bin 500 liraya yükseliyor. Ücretlerin giydirilmiş hali (üc- ret ikramiye aylık sosyal yardım- lar fazla raesai dahil) tetkik edil- diğinde 2 milyon 732 bin 440 li- ra olan ortalama ücretin yüzde 128 oranında bir artış ile 6 mil- yon 234 bin liraya yükseldiği gö- rülüyor. "Haber Bülteni"nde önerilen ücret zamlarının "THY'nin im- kânlannı zoriar boyulta" oldu- ğu da belirtildi. rrîEzv OKURLARA. OKAY GÖNENSti (Baştarafı 2. Sayfada) öldüğü, diğerlerinin kentin morgundan getirilip gösterildiği kanıtlanır. Ûstelik dünyayı çok ağlatan kadının kucağındaki çocuk da ona ait değildir. Atlantik'i aşanlar 192Tnin 8 mayısı, iki Fransız havacı ilk kez direkt uçarak Paris'ten New York'a gideceklerdir. Fransızlar çok heyecanlıdır ve o günlerin popüler gazetesi La Presse herkesi atlatmaya karar verir ve ertesi sabah "iki havacımız başardı" diye başlığı çekiverir. Gazete yalnızca "haber vermekle" yetinmez, uçağın iniş sahnesini de duygulu ayrıntılarla uzun uzun anlatır, nasıl birbirlerine sarıldılar, nasıl karşılayanlara el salladılar... O gün Fransızlar gazeteyı kapışırlar, ama birkaç saat sonra da gerçek haber gelir, uçak suya çakılmış ve iki pilot ölmüştür. La Presse gazetesi kısa süre sonra okuyucusuz kalır ve kapanır... Saddam'ın oyunu 1985 nisanı, Iran - Irak savaşının en sıcak günleri, Fransız televizyonunun 1. kanalı korkunç bir film yayımlar: Bir Iraklı savaş tutsağını İranlı askerler ters yönlere giden iki jipe bağlamışlardır, jipler hareket eder, Iraklı tutsağın kolu kopar, İranlı askerler gülerek acılar içinde kıvranan tutsağı öldürürler. Bu filmin İran'da giz/ice çekildikten sonra bir Italyan sinemacının eline geçtiği, onun da bir Iraklı diplomata sattığı öne sürûlür. Filmi televizyona veren de bu Iraklı diplomattır. Bu korkunç olayın fotoğrafları dünyanın dört bir yanında yayımlanır (Bir Türk gazetesi de yayımlar). Ama dikkatli gözler filmi inceledikten sonra gerçek ortaya çıkar, filmde görünen askerler oyuncudur, kopan kol bir film hilesidir, Saddam herkesi kandırmıstır. Çernobil'in bulutları 1986 mayısında Thomas Garincq adında bir kişi Amerikan ABC ve NBC televizyonlarına başvurarak Çernobil faciasından film çektiğini bildirir. Ânlattıkları inandıncıdır ve yalnız filmi görmek için Garincq'e 2 bin dolar ödenir. ABC ve NBC uzmanlan gördükleri görüntülere inanmışlardır ve film 21 bin 500 dolar ödenerek alınır. Film bütün dünyaya satılır ve İtalya'da oynadığı güne kadar büyük ilgi görür. İtalyan RAI televizyonu da filmi yayına soktuğu anda Trieste'den gelen telefonlarla saşkına dönerler. Filmde görünen fabrika Çernobil değil Trieste'de bir çimento fabrikastdır, bulutlar da bu fabrikanın saçtığı kirli atıklardır, hiçbir görüntünün Çernobil'le ilgisi yoktur. Ama artık çok geçtir, bütün dünya Çernobil faciasındaki ölümcül bulutları görmüştür. Washington Post Pulitzer skandalı yüzünden okurlarından defalarca özür diledi, aldığı önlemleri uzun uzun açıkladı... Stern, Hitler güncesi yüzünden özür diledi, ama tiraj kaybetmekten kurtulamadı... Fransız basını Temeşvar skandalında üoğu Alman, Macar ve Bulgar politikacıların oyununa geidiği için hâlâ ders çıkarmaya çalışıyor... Saddam'ın sahte filmini yutan bütün Batılılar özür diledi.. C^rnobil bulutlannın sahte olduğunu en başta ABC ve NBC izleyicilerine bildirdi, özür'diledi.. Fransız havacıları New York'a indiren La Presse okuyucu tarafından en ağır cezaya çarptırıldı, battı. Okuyucu kandırılmak istemez, şimdilik Türkiye'de "alışmış" gibi görünse de... Bir gün maddi ya da manevi çıkar için kendisini kandıranlara "alışamadığını" gösterir mi? GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) 12 Eylül öncesinde silahlı eylemler baş gösterince birçok kimse bu çatışmalar sonunda askerı yönetimin geleceğini sezinlemedi. Bu tehlikenin ayırdına varanlar da silahlı ör- gütler. Bunlan besleyen ideolojilerin sözcülerı ve bu örgüt- lere silah sağlayan yeraltı dünyasınca korkutulmak ve sin- dirilmek istendiler. Ve en kaba biçimde suçlandılar, karalandılar! Din ve mezhep ayrımları, tarih boyunca, halkları birbiri- ne düşman eden iki uğursuz konudur. Irkçıhk, bir başka top- lumsal hastalığın ve çılgınlığın adıdır. Irk, dın ve mezhep ayrımları, tarih boyunca emperyaliz- min yoksul halklar üzerinde sömürge ağlarını kurmalarına yaramıştır. Bu olgunun örneklerini bugün de yaşıyoruz. Din ve mezhep ayrımlarını silahlı çatışmalara dönüştü- rüp, Türkiye'yi 'Lübnanlaştırmak' isteyenler var. Bu gerçeklerin yanında bir başka gerçek ve bir başka teh- like -bugün olmasa bile yarın ya da öbür gün için- gündem- dedir: Darbe ve militarizm! Her şovenizm, hemen kendi karşıtını doğurur. Bu ilişki bir doğa yasası gibi kesindir. Bir şovenist akım, ister iste- mez, bir başka şovenist akımın ebesi olur. Bu şovenist akım- lar, silahlı örgütlerin doğumuna yol açarlar. Kargaşa bun- dan sonra başlar. Militarizmin ideolojik gıdalarından biri de şovenizmdir. Karşıt şovenist ideolojiler, silahlı çatışmalan doğurur. Ça- tışmalar, tırmandırılır. Yaratılan şovenizm ve silahlı çatışmalar da silahlı kuvvetlere davetiye çıkarır! Bugün, açıkça görülüyor ki ülkede bir 'Kürt şovenizmi' ya- ratılmak isteniyor. Bu Kürt şovenizmi, din ve mezhep ayrım- larını da kullanıyor. PKK gibi Marksist-Leninist olduğunu ileri süren bir örgüt, 'Kürt-İslam sentezi'silahına sanlıyor. Din duygularının ve dince kutsal kavramlann Kürtçülük adına kullanılmalarına ilerici Kürt aydınları da karşı çıkmı- yorlar. Çıkmadıklan gibi, bu din somürüsüne destek de ve- riyorlar. Ne diyorlar? —Din de anti-emperyalist amaçlar uğruna kullanılmalıdır... İyi, peki... Pekı de ya 'emperyalizm?' Emperyalizme de bir diyecekleri yok.. Ya da var, ama o da şöyle: Sömürgeciliğe karşı savaşan halklar başka devletlerden yardım alabilirler... 'Amerikan emperyalizmi' yok mu? Varsa, eskiden vardı da son birkaç yılda mı birdenbire siyaset sahnelerinden çekil- di? 'Amerikan emperyalizmi ve yerli işbirlikçileri' ne oldular? 'Islah-ı nefs' mi ettiler? Yoksa eski CI Başkanı Bush'un baş- kanlığında bu 'işbirlikçiler' buhar olup havaya mı karıştılar? Emperyalizm, kapitalizmin son aşamasıydı da Kürt sorunu söz konusu olunca mı bu aşamadan vaz geçti? Ne oldu te- orilere? Ne oldu teori ve pratiğe? Hani, Amerikan emperyalizmi Ortadoğu'da halkları bir- birine düşman ediyordu? Ne oldu? ABD, Kürtleri bu çatışmanın dışında mı tutma- ya karar verdi? CIA dün şeytandı da Kürt konusu gündeme gelince şey- tanlığından vazgeçip birdenbire melek mi oldu? MIT, Celal Talabani ve Mesut Barzani'nin Ankara'ya ge- tiriliş operasyonlarında görev alınca mı birdenbire demok- ratlaştı ve her türlü eleştiriden soyutlanarak sıvil toplum ku- rumu oluverdi? Kürt sorunu, ülke topraklarından parçalar kopararak de- ğil, din ve mezhep ayrımlarını silahlı çatışmalarla körükle- mekle değil, ABD ve CIA destekli Kürtçülükle değil, Edir- ne'den Ardahan'a, Ağrı'dan İzmir'e, Diyarbakır'dan Antal- ya'ya kadar her yerde 'insan haklarına saygıyla' çözümle- nir. Türk'ü 'Kürt'e, 'Kürt'ü Türk'e, Aleviyi Sünniye, Sünniyi Aleviye düşman eden bu emperyalist siyasetin Türkiye'ye neler getireceğini görmemek için kör ve ağır olmak gere- kir. Ya da 'gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde' bulunmak! Çocuk Sağlığı ve Hastalıklan Uzmanı Dr. OSMAN ARGUN MANDI 1 Nisan 1991 tarihinden itibaren Fevzı Paşa Caddesi Defne Ap. No: 307/2 (Vefa Stadı Karşısı) Edirnekapı/Fatih adrcsindc hastalarını kabul etmeyc başlayacaktır Muayene = 16.00-20.30 Tel.: 521 22 15 İZMİR 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 991/21 Davacüar Mustafa Özcan ve Kâzım özcan vekili tarafından açı- lan gaiplik davasında: Gaipliğine kararı istenen Tercan ilçesı, Balyayla köyü 27 hanede nüfusa kayıtlı Alim ve Teslime'den olma 1329 D.lu Adile Özcan'ın bulunduğu yerin mahkememize veya ilgililere duyurulması şekli ile tzmir 10 Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapılacak 6.5.1991 günü sa- at 9.30'daki duruşmasında hazır bulunması veya vekille kendilerini savunraalan, aksi halde taraflann duruşma günü mahkemede hazır bulunmadıklan takdirde duruşmanın yokluğunda devam edeceği hu- 5usu tebligat yerine geçmek üzere ilan olunur. Basın: 22863 Bir Şehir Mobilyasından, 'Çağdaş Bir Şehir1 Hayatına... "Estetik AkılcılıkI I Güvenlik kabını, hızmet / kontrol bürosu, şantıye, satış yerı... Mobo Kabın Sistemi hepsi için ıdeal! ir Mobo, ileri bir tasarım ve üretim anlayışının özgün ürünü*... Ayrıntılara inen bir titizlikle geliştirildiğinden, çok tutuldu; hızla yayılıyor! Çünkü hem kullanışlı ve rahat; hem şık ve çevreye uyumlu... Bu özellikleri önemseyenler, çevresinde daha çok görmek isteyenler için, şimdi Türkiye'de de şehir mobilyalarının iyisi var! ' Mobo. Tescıllı Markadır Alacagınız kabının tescıllı Mobo olmasına ozellıkle dıkkat edınız. Toptan veya perakende olarak, anında stoktan teslımat yapılır "»e/ 1 MOBOMODÛLER KABİN SİSTEMİ Bazı özellikleri: JCamelyafı Takvıyelı Plastik'ten üretılmıştır DModuler sistemlıdır. Boyutlan, planı amacınıza göre ayarlanabilir.DHafıf ve sağlamdır ZSokülüp yenıden takılabılır. JTaşmması yer degıştırmesı kolaydır Hlsı ve ses yalıtımı sayesınde konforludur. ^IPaslarmaz, çurumez.LBoya. bakım gerektırmez.DGuneş etkısıne dayanıklı olarak, oze' ve seçkın renklerde ûretilır Hemen arayın, bilgi alın, sipariş verin: Camsar Sanayi Ara Malları Pazarlama A. Ş. Istıklal Caddesi No 3"4 Kat 7, 80050 Beyoglu - İstanbul Tel 152 34 23 - 152 32 64 Fax 1522517 Telex 25181 Pres tr Şifacam Danışma Markezi: Büyukdere Cad No 78-80 Akabe Tıcaret Merkezı Mecıdıyekoy-lstanbul Tel 1 75 20 50 Zıyaret gun ve saatlerı Salı. Çarşamba Pe r şembe, Curra 10 00 -'9 00 Cumartesı 9.00 - 14.00 Pazar, Pazartesı kapalı <îİŞECAM JİŞECAM Bir TÜRKİVB İ « I I Kuruluşudur
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle