Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 MART 1991 HABERLERÎN DEVAMI CUMHURİYET/17
Camp David Buluşması ve Enflasyon...
(Baştarafı 1. Sayfada)
böyle bir yardımın çıkması, uluslararası fi-
nans çevreleri açısından bir tür yeşil ışık sa-
yılabilecek ve Türkiye'ye yönelık dış kaynak
akıştnı hızlandırabilecektir.
Ekonomik krizin derinleşmesini önlemek
için dış yardıma Ankara'da büyük umut bağ-
landığı bir sır değil. 1 milyar dolarlık bir dış
kaynak ivedilikle bulunabılirse. kamunun fi-
nansman açığı bakımından kısa sürelı de ol-
sa nefes alınabilecektir. Bununla birlikte pa-
rayı denetim altına alan önlemler de devre-
ye sokulabilirse, ekonomide bunalımm ağır-
laşması engellenebilecektir.
Yoksa durum kötüye gidiyor. Dörtnala enf-
lasyondan, ödemeler dengesi krizinden söz
edenlere bile rastlanıyor.
Başkentteki ekonomiyle ilgili çevrelerden
aldtğımız izlenimler basite ındirgenerek şöyle
özetlenebilir:
"Sistem bugün o kadar hassas bir nokta-
ya getdi ki, hükümet maaş ve iç borç ödeme-
leri için bile zorlanmaya başladı. Yarın 'Ben
seçim ekonomisi uygulayacağım, piyasala-
rı daha da açacağım' dediğiniz an, olayı bir
daha toparlamanız mümkün olmaz. Gelinen
ekonomik koşullarda öyle bir zaman aralığı
yok.
Bugün maaş ödemelerinde zorlanıyorsu-
nuz; yarın destekleme alımları başlayacak.
Parayı nereden bulacaksınız?
Merkez Bankası'na para bastırarak yara-
tacağınız finansman imkânı da daha seçime
gitmeden sistemi enflasyona boğacaktır. Öyle
bir durumda, bugün vaat edilen dış mali yar-
dımları alabılmeniz de şüphelidir. Bunun ar-
dından kaçınılmaz olarak ödemeler dengesi-
nin krize girmesi gelir."
Dış kaynağın, ekonominin bugün geldiği
noktada Özal yönetimi açısından ne kadar
yaşamsal önem taşıdığı yukarıdaki satırlar-
da yatıyor.
Yeterli dış kaynak sağlanamazsa, kamu
finansman açıkları ve yükselen faızlerle bir-
likte enflasyonun şahlanmasına tanık olabi-
liriz.
Şimdilik Sayın Özal'ın keyifsiz olduğu söy-
leniyor Camp David buluşmasından umdu-
ğunu bulamadığı için olabilir...
Bakalım, gezısinın New York ayağında ne
olacak? Finansman çevreleriyle temaslar-
dan olumlu bir sonuç alınabılecek mi? Baş-
kan Bush yönetimi, bütçesinden veremedi-
ğini, bankalardan sağlayabilir mi? Bir baş-
ka dolaylı formül bujabilir mi VVashington?
Cumhurbaşkanı Özal'ın VVashington'da
çok iyi ağırlandığını bılmekle birlikte, bu so-
ruların karşılıklarını şimdilik bilemiyoruz.
Oysa, Özal yönetiminin siyasal geleceği-
nin, bir bakıma, bu sorularda düğümlendiği
söylenebilir. Çünkü, yeterli dış krediyle des-
teklenen radikal bir ekonomik önlem paketi
kısa zamanda uygulamaya sokulamazsa,
Türkiye'yi hiper enflasyon bekliyor.
BAŞKENTTEN AHMET TAN
Ekonomide alarm
(Baştarafı 1. Sayfada)
dediliyor.
Başta kamu finansmanı ol-
mak uzere ekonominin tüm
dengelerinin hızla bozulmakta
olduğunu kaydeden ekonomi
kurmayları, "hiikıimetin bu-
giinkii koşullarda seçim ekono-
misi uygulamasına gitmesinin
dabi mümkün olamayacağım"
öne surüyorlar. Kurmaylar, se-
çim ekonomisiyle ilgili olarak şu
goruşleri dile getiriyorlar:
"Sistem bugün o kadar has-
sas bir noktaya geldi ki hükü-
met maaş ve iç borç ödemeleri
için bile zorlanmaya başladı.
Yann 'Ben seçim ekonomisi uy-
gulayacağım, piyasaları daha da
açacağım' dediğiniz an olayı to-
parlamanız mümkün değil. Ge-
linen ekonomik koşullarda öy-
le bir zaman aralığı yok. Bugün
maaş ödemelerinde zorlanıyor-
sunuz, yann destekleme alımlan
başlayacak. Parayı nereden bu-
lacaksınız? Merkez Bankası'na
para bastırarak >aratacağınız fi-
nansman imkânı da daha seçi-
me gidemeden sistemi enflasyo-
na boğacaktır ve öyle bir du-
rumda bugun vaat edilen dış
mali yardımları alabılmeniz de
şüphelidir. Bunun ardından ka-
çınılmaz olarak odemeler den-
gesinin krize girmesi gelir.
Türkiye, 1980 öncesinden daha
ağır bir bunalımla karşı karşıya
gelir o zaman."
Edinilen bilgiye gore Guneş
Taner başkanlığında ABD'ye
giden kurmaylar, daha onceden
alınması gerekli bazı ekonomik
önlemler konusunda ön hazırlık
yapmışlardı. Bu hazırlıkların
ABD'de değerlendirilmekte ol-
duğu ve yeni ekonomik önlem-
ler paketi konusunda Başbakan
Yıldınm Akbulut ve hukümetin
siyasi tercihini belirlemesinden
sonra bir dizi kararın nisan ayı
başından itibaren yururluğe gi-
receği kaydediliyor.
Seçim ekonomisinin olanak-
sızlığını dile getiren ekonomi
kurmaylanna göre alınması ge-
ABD'den 1 milyar dolar gelirse
Hazine, yardııııı
nerede kullanacak?ANKAHA (Cumhuriyet Bu
rosu) — Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın ABD'den 1 milyar do-
larlık acil yardım talebi konu-
sunda Başbakan Yıldınm Akbu-
lut, "Durgunluk, yardım gelme-
digi ahvalde de atlatılacaktır"
derken, ekonomiden sorumlu
bürokratlar, "Hazine'nin nakit
darboğazını kısa vadeli de olsa
aşabilmek açısından 1 milyar
dolar çok önemli" diye ko-
nuştular.
Başbakan Akbulut, gazeteci-
lerin konuya ilişkin sorusu üze-
rine yaptığı açıklamada, "Eko-
nomimizin bu 1 milyar dolarla
iyileşeceğini ifade etmiyoruz.
Uyguladığımız ekonomik prog-
ramlar nedeniyle Körfez krizi
ekonomimizi sarsıntıya uğrat-
mıştır. Durgunluk da bu yardım
gelmediği ahvalde dahi kısa za-
manda atlatılacaktır" dedi.
Bu arada 1 milyar dolarlık
acil yardımı ABD'nin doğrudan
karşılayamamasınm bu konuda
yardım etmejışceği anlamıoa
gelmediği belirtilerek bu paranın
başka kaynaklardan sağlanma-
sı konusunda ABD'nin destek
verebileceği kaydedildi.
"Acil" olarak aranan 1 milyar
dolar ile hıikumet, ilk aşamada
Hazine'nin nakit sıkışıklığını ra-
hatlatmayı planlıyor. Soz konu-
su kaynağın 240 milyon doları
ile Hazine'nin nisan ayında yap-
ması gereken dış borç ana para
\e taksit ödemeleri yerıne getı-
rilecek. Geri kalan bolümun de
iç borç ödemelerinde değerlen-
dirilmek üzere Merkez Bankası
1
na aktarılması öngorülüyor.
Boylelikle de bir yandan Hazi-
ne'nin Merkez Bankası uzerin-
deki baskısı hafifleyeceği gibi
kamu açıkları nedeniyle artan li-
kidite fazlasının bir bolumu de
geri çekilecek. Ayrıca kısa do-
nemde piyasaya girecek 650 mil-
yon doların dovizdeki istikrar-
sızlığı da bir ölçude gidereceği
bildiriliyor.
rekli "acil önlemler" şöyle sıra-
lanıyor:
1- Vergi düzenlemeleri: Kamu
finansmanındaki darboğazı aş-
mak için bir yandan harcama-
larda kısıntıya gidilirken geliri
arttırıcı onlemlere ağırlık veril-
tneli. Vergi gelirlerinde artış sağ-
lanabilmesi için Bakanlar Kuru-
lu'nun yetkisinde olan bazı du-
zenlemeler süratle yapılmalı.
Orneğin, halen yüzde 12 olarak
uygulanan genel KDV oranı bir
yıl gibi geçici bir sure için yüz-
de 15'eçıkarılabilir.
2- Destekleme alımlan: Des-
tekleme alımları politikası yeni-
den gözden geçirilmeli. Koope-
ratif birliklerinin yapacağı alım-
ların Hazine'ye ve Ziraat Ban-
kası'na getireceği yük en alt du-
zeyde tutulmalı. Gecen yıl yük-
sek tutulan taban fiyatlar bu yıl
daha makul bir düzeyde belir-
lenmeli. Tahıl borsası kurulması
çalışmaları hızlandırılmalı.
3- Konlar: Fonlardan butçe-
ye yapılan kesinti oranları art-
tırılmalı. Bazı fonlann gelirleri
tumuyle butçeye aktarılmalı.
Fonlardan ozel sektore yönelik
yapılan ödemeler geçici bir sü-
re yavaşlatılmalı. Tasarrufu
Teşvik ve Konut Edindirme
fonlarındaki birikim, belirli bir
sureyle Hazine'ye aktarılmalı.
4- Dış yardımlar: Dış yardım
\e hibeler kesrnlikle tumüyle
Hazine'ye aktanlarak butçeye
gelir yazılmah.
5- Özelleştirme: Özelleştirme-
ye hız verilerek azami kaynağın
sağlanmasına çalışılmalı ve elde
edilen gelir de bütçe açıklarının
finansmanında değerlendirilme-
li.
6- Kamu harcamaları: Butçe
harcamalarını serbest bırakma
oranları yeniden gozden geçiri-
lerek bazı odenekler askıya alın-
malı. 1991 yılı yatırım progra-
mı yeniden gözden geçirilerek
bir an once tamamlanmasında
ekonomik yarar gorulmeyen
projeler askıya alınmalı, devam
eden projelerden de GAP ve
otoyollar dışında kalanların
ödenekleri büyük ölçüde kısıl-
malı.
7- KİT'ler: KİT'lerin butçe vc
kamu finansmanı üzerindeki
yuklerinin hafifletilmesi için
maliyet artışları zaman geçiril-
meksizin fiyatlara yansıtılmalı.
(Baştarafı 1. Sayfada)
ayaktaydı.
Ama bunu da işi hiçbir za-
man şansa bırakmamasına
borçluydu.
Abant'a kaygan zeminde vo-
leybol oynamaya gidiyor. Ama
yanına aldığı uç oyun arkada-
şından ikisi tıp doktoru.
Birisi çocukluk arkadaşı
Prof. Dr. Gürbüz Erdoğan,
ikincisi ANAP Grup Başkanve-
kili Doktor Ülkü Güney. Bu du-
rumda kaygan zeminde, kendi
deyimi ile "top çevirmesi
oynamak" büyük risk olmak-
tan çıkıyor.
Başbakan'a topun ne tür bir
lop olduğunu sorduk. Öyle ya.
insanı yere düşürüp bileğini kır-
dığına gore Körfez artığı Aıtıe-
rikan topu turunden ağır bir şey
falan mıydı?
Akbulut, "Hayır" dedi,
"Basbayağı çocuklann oynadığı
plastik bir toptu..."
Başbakan, daha sonra topu
bir yana itip sorulan vanıtladı.
Gerçi Akbulut'un gazetecile-
ri çağırmasının nedeni, her uy-
gar ülkede olduğu gibi sağlığı ile
ilgili ciddi bir gelişme olduğu
için doğrudan bilgi vermekti.
Ama bu fırsattan yararlanarak
kaygan politika zeminine karşı
da bir önlem almak istedi.
Zemini kaygan yapan, Cum-
hurbaşkanı Özal'ın partiyi ve
hükümeli yonetmekteki karar-
lılığının yarattığı güç koşullardı.
Orneğin Cumhurbaşkanı
Amerika'da idi, ama Meclis'in,
partilerin işi olan anayasa deği-
şikliği konusunda oradan bile
konuşmayı surdürüyordu.
Iktidar partisinin lideri ve
başbakan sıfatıyla Akbulut,
Türkiye'nin gündemini tumuy-
le Özal "a teslim etmiş gorünmek
istemiyordu.
Bir suredir iftar yemeklerin-
de milletvekili arkadaşlarına
söylediği anayasa değişikliği için
referanduma gitmeye karşı ol-
duğunu bu fırsattan yararlana-
rak açıkladı.
Anayasa değişikliği için par-
ti liderleri ile görüşebileceğini
anlattı. Zaten belli konularda
muhalefet partileri ile uzlaşma
da vardı.
Özal, tam Amerika'ya ucaca-
ğı gun anayasa değişiklik tasla-
ğının Adalet Bakanlığı'nca
basma açıklanmasına epey
kızmıştı.
Amerika dönüşü, konunun
kendi kişistl sorunu olduğuna
inandığından mı nedir, anaya-
sa değişikliği metnini kendisi
açıklamak istiyordu.
Bu nedenle Adalet Bakanı
Sungurlu'ya havaalanında kız-
gınlığını belirtti.
Özal bu hafta sonu 1 milyarı
kaçırmış bir "Milli Piyango
talihsizi" haliyle dönecek.
Çantasında "bol muhabbet-
li, bol kazaklar içindeki
fotoğraflardan" başka kamuo-
yuna sunacağı yeni
"işgaliyeler" olsa gerek.
Bu işgaliye anayasa değişik-
likleridir.
Özal'ın W ashington'daki
acıklamalan nisan ayında Turk-
iye gündeminin anayasa olaca-
ğını ortaya koyuyor.
Ama bu kez Özal'ın amacı,
kamuoyunun önüne yalnızca
"zarf" atmak ve kamuoyunu
meşguliyetle tedavi etmek değil.
Anayasanın değiştirilmesini sa-
hiden istiyor. Bu değişiklikler-
den muhalefet, işine gelenlere
"evet" diyecek. Seçme seçilme
yaşının düşürülmesi ve milletve-
kili sayısının 600'e çıkarılması,
her milletvekilinin çıkarına ol-
duğu için veya oyle umut ettik-
leri için bu değişiklikler
kesinleşebilecek. Ama iş Cum-
hurbaşkam'mn halk tarafından
seçilmesine gelince zemin kay-
ganlaşacak.
Başbakan'uı dün "Muhalefet
partileri ile bu konuyu
göruşebüirim" demesi, Abant'a
kaygan çimenlerde top oynama-
ya giderken yanına iki tıp dok-
toru alması turunden bir önlem.
Çünkü Akbulut da biliyor ki
Özal, başkanlık sistemi ile yal-
nız muhalefeti değil, Başbakan'ı
da yok etmek istiyor.
Güneydoğu'da herkes
Ozal(Baştarafı 1. Sayfada)
"Referandum bahis konusu
değil. Partilerin anlaştığı yer ka-
dar geçer. \nlaşmadıklan yer
geçmez. Partiler hangisine razı
olursa, asgari olarak. onlar ge-
çirilebilir. V ani seçimin şu y a da
bu tarihte yapılması onemli de-
ğil. Parlamento karar verecek.
En asgari olarak seçme ve seçil-
me yaşı gibi birkaç madde uze-
rinde anlaşabilirler. Genellikle
aralarında ihtijaf olacağını zan-
netmiyorum. Özgüriukler mese-
lesi de olabilir. Kimsenin buna
itirazı olmadığını zannediyo-
rum. Partiler arasındaki fark.
Cumhurbaşkam'mn seçilip se-
çilmemesi konusudur. Bunu as-
gari maddeler arasında görmiı-
yorum. Anlaşamazlarsa, oldu-
ğu gibi kalır."
Özal, bir gazetecinin, "Bu
arada özgürlükler meselesi de
hallocak mı?" şeklindeki soru-
suna da "Olabilir, ama görmek
lazım. Ne diyecekler. Radyo te-
levizyonda da herkes serbest ol-
sun diyordu. O halde itiraz et-
memeleri lazım. Bir itiraz ettik-
leri nokta, cumhurbaşkanının
seçilip seçilmemesi konusudur"
yanıtını verdi. "Bu da saydığı-
nız asgariler içinde mi?" şeklin-
deki soru üzerine de Ozal, "Bu-
nu asgariler içinde gormüyo-
rum. Anlaşmazlarsa olduğu gi-
bi kalır" dedi.
Alman Haber Ajansı DPA
tarafından yayımlanan bir yo-
rumda, Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın, anayasa değişikliği ile
gucunü arttırmavı planladığı
One süruldu.
(Baştarafı 1.Sayfada)
Bir yerleşim biriminde bu tür
hastalara bakan doktorlar göz-
altına alınırken başka bir yerle-
şim biriminde kaymakam, "Bu
ilçede gözaltına alınmak korku-
suyla doktora gidemiyorsanız si-
ze ambulans vereyim, başka bir
yere gidin" çağrısı yapıyor.
Öldurulen bir PKK'lının ce-
nazesini ailesi aylardır araması-
na karşın kimi zaman bulamı-
yor. Kimi aileler de birkaç gün
uğraşmakla yakınlarının cena-
zesini alıyorlar. Öldurulen
PKK'lının evine 'taziye'ye giden
insanlar kimi yerleşim birimle-
rinde gözaltına alınırken bir
başka ilçede binlerce insanla do-
lup taşıyor öldurulen PKK'lının
e\i 'taziyede.'
Yasal bir değişiklik henüz ya-
pılmış değil, ama daha dune ka-
dar Batıda satılan 'sol içerikli'
kasetlerin zaman zaman yasak-
landığı bölgedeki yerleşim bi-
rimlerinde Kürtçe türküleri ban-
gır bangır çalıyor kaldırım üstü
satıcıları. Güneydoğu'nun 'içki
ruhsallı' kentlerinde bir saz bir
darbuka ile Kürtçe şarkılar soy-
lenivor. Diğer yandan da bir
partinın düzenlediği Nevruz
Şenliği'ne emniyet bildirim ya-
pıvor; "2932 sayılı yasa gereği
Turkçeden başka dilin kullanıl-
maması" diye. Şenlikte de
Turkçeden daha fazla 'başka
dil' kullanılıyor.
Bugunlerde Güneydoğu'da
yaşananlar 'neler oluyor' dedir-
tecek duzeyde. Ancak bu 'neler
oluyor'u salt yöre insanı değil,
belki ondan daha da yoğun ola-
rak devletın bölgedeki resmi go-
revlileri de soruyor.
Bolgede SHP'nin etkin isim-
lerinden Hasip Kaplan. yaşa-
nanları 'Cennetle cehennem
arasındaki Sırat
Kopriısü'ndeyiz' diye tanımlı-
yor. Kaplan'a gore 'Kitleler her
an bir kıvılcımla ayağa kalkacak
durumda. Böyle bir kitle psiko-
lojisinde de bir kasıt, bir yanlış
anlama olursa olayları önleye-
cek hiçbir kontrol sistemi yok."
SHP Diyarbakır Milletvekili
Fuat Atalay'ın olaylara bakışı
ısı? "Şu anda bolgede tam bir
kaos yaşanıyor. Ekonomik ge-
rilik, işsizlik, geçmişten bugüne
devam eJen siyasi iktidann akıl
almaz baskılan insanları bunalt-
mış durumda. Mevcut siyasi
partiler, sergiledikleri siyaset an-
İayışı ile yörede ilgi alanlarının
dışına diişuyor. Bugüne gelin-
mesinde bütün siyasi partilerin,
siyasetçilerin ve bunlardan ön-
ce de ANAP iktidarının büvük
payı var. Baskıcı ortamların so-
nucu koyulan tepkiler de duy-
gusal oluyor. Bir siyasi onder-
liğin inisiyatif koyamaması,
olaylan provokasyona açık şe-
kilde geliştiriyor" yonünde.
HEP Genel Başkanı Fehmi
Işıklar bolgede yaşananları,
"Devletle halk ip çekiyor. Ben-
ce halk kazanacak" diye yann
\eriyor "Güneydoğu'da neler
oluyor" sorusuna. HEP Diyar-
bakır II Başkanı Mustafa Özer
de gelişmeleri, "tnkâr politika-
larının, baskının bir yansıması.
Ancak her şeyin bir günde hal-
ledileceğini de düşunenler var.
Bir günde bayrak asılacağını sa-
nıyorlar. Bir birikimin, bir bas-
kının patlaması da çok sert olu-
yor. Bu Nevruz'la birlikte pat-
İadı. Bu yüzden de denetim al-
tına alınamıyor" diye değerlen-
diriyor.
Bir kaymakam bölgedeki sı-
kıntıların kaynaklannı değerlen-
dirirken "On provokatör çıksa
onlan engelleyecek polis gücüra
yok. Çevik kuvvet ya da özel
lim gelince iş çığrından çıkıyor.
On kişi bir anda kalabalıkları
toplayabiliyor. Jandarmadan,
komandodan takviye gelse, işin
daha sertleşeceği endişesini ta-
şıyoruz. Çünkü eğitimleri kitle
olaylarını önlemeye yönelik de-
ğil. Kadrolann çoğu boş. Gelen-
ler kendilerini 'surgun' kabul et-
(ikleri için küskün. Memurlann
çoğu deneyimsiz. Genç bir hâ-
kimin izlenecek yolu tam bilme-
mesi adliye önünde binlerce in-
sanın toplanıp gosteri yapması-
na yol açıyor. Gecikme nedeniy-
le olaylar yaşanıyor" diyor.
HEP'in bir genel merkez yö-
neticisi Guneydoğu'daki geliş-
melere karşı duygularını "Hız-
lı akan sudan korkarım. Dibi-
ni, sağını solunu aşındınr. İ s-
tündekini de boğar. Şimdi de
öyle korkulacak bir gorüntü
var" sozleriyle açıklıyor.
Günevdoğu'da bugunlerde,
devletin tepesınden başlayıp he-
nuz aşağıya tam olarak ulaşa-
mayan bir politika değişikliğinin
"hazırlıksızlığı"ndaki şaşkınlık
yaşanıyor. Özgurluklerle baskı,
demokrasiyle silah, şenlikle di-
reniş iç içe giriyor. Bir yanda
"yeni bir kimlik tanımanın"
zorluğu, diğer yanda "kimliği-
nin yeni tanınmasının" aşırı
duygusal tepkileri, coşku patla-
maları var. "Güneydoğu'da bir
şeyler oluyor" trenini kaçıran-
lar, gecikmeli olarak gelen "Vay
canına Güneydoğu'da neler ol-
muş" katannı mı yakalayacak-
lar vine?
Markası ne olursa olsun,
200.000 lıraya alalım.
Yeni Telefunken'ler uzaktan kumandalı,
"on screen display'li. PTT'nin kablolu yayınlarına ve
1eletexfe hazır ve daha pek çok üstünlüğe sahip.
Üsteliktaksitle! Kolaycaödeyin... Keyifleseyredin!
Haydi durmayın! Koşun bir AEG/Telefunken
Yetkili Satıcısı'na... Verin siyah-beyazı...
Götürün renkliyi!
...Yerine yepyeni bir Telefunken verelim.
Peşinatından, siyah-beyaz televizyonunuzun
bedeli olan 200.000 lirayı düşelim. -
Süper
m m
G O Z L I M UĞUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
tendtğini 15 mart günlü yazımızda anlatmıştık.
Bu gelişmeleri doğrulayan bir başka belirtiyi de İran yan-
lısı Cemalettin Kaplan'ın Köln'de yayımlanan "Ümmed-i
Muhammed" adlı gazetesindeki "Dogu olayları ve altında
yatan gerçekler" başlıklı yazıda buluyoruz...
Ümmed-i Muhammed, 15 Mart 1991 günlü sayısında
PKK'ya seslenen bir yazı yayımladı. Amaç, PKK'yı İslam-
laştırmaktır. PKK da islamı Kürtleştirmeye çalışıyor. Her ikisi
de Kemalızmi düşman ilan ediyor. Hem Abdullah Öcalan
hem Cemalettin Kaplan, Kemalizme saldırıyorlar.
Neden?
Çünkü Kemalizm, Türk ve Kürt şovenizmine olduğu ka-
dar, din ve mezhep ayrımlarına da karşıdır.
PKK'nın yeni siyaseti din ve mezhep ayrımı üzerine ku-
ruluyor.
"Hizbullah" örgütü ile PKK bir gün birlikte eylem yapar-
larsa şaşırmayın.
• • •
Pazar günkü yazımızda Cumhurbaşkanı'nın oğlu Ahmet
özal'ın eski devrimcilerden Yavuz Çizmeci ile birlikte "VIP
Air" adlı bir hava taşımacılık şirketi kurduğunu yazmış; Çiz-
meci'nin "Türkinvesf adlı şirketteki ortağı Nasrullah Ayan'ın
adının kanştığı altın ve döviz kaçakçılığı olayına da kısaca
değinmiş; bu dosyanın Özal hükümetınce çıkarılan bir ya-
sa ile nasıl kapatıldığını anlatmıştık.
İsviçre'deki döviz dünyasını biraz yakından tanımak ge-
rekiyor.
Türkiye'den yurtdışına altın kaçıranlar, Isviçre'de ya
"Shakargo" ya "Mecattaf" şirketini bulurlar
Shakargo şirketinin de bu Nasrullah Ayan'ın 'Nascor" şir-
keti ile birlikte "prefinansman dcviz havalesi" adı altında
Türkiye'ye döviz gönderdiklerı; bu dövizlerin de altın kaçak-
çılarına ödendiği ortaya çıkarılmış ancak bu dosya "devlet
eliyle" kapatılmıştı.
Shakargo şirketinin Sabit Tırnovalı ve Ersen Gürsel gibi
uyuşturucu madde kaçakçıları ile ilişkileri de biliniyor.
Uyuşturucu madde kaçakçısı Sabit Tırnovalı'nın Cenev-
re'deki "Trade Development Bank'\ak\ "138.591 RW sayı ile
kayıtlı hesabından "ENKA Pazaıiama Ihracat ve İthalatAŞ"
adına 9.2.1983 günü "gümrük çıkıs beyannamesi 23466" sa-
yılı işlem karşılığı Akbank İstanbul Galata Şubesi'ne biri 176
bin 400, öteki de 323 bin 400 dolar olmak üzere toplam 499
bin 400 dolar gönderilmişti.
ENKA, açıklamada, dışsatımın Bursa'da "Tisaş" adlı bir
firmaca yapıldığını; alıcı şirketın Tisaş tarafından bulundu-
ğunu, bu nedenle "ihracatçı firma olarak" bu işlerden so-
rumlu olmayacaklarını bildirmişti.
Bu döviz işi böyle... Uyuşturucu madde kaçakçılığı ile hiç
ilgisi olmayan ENKA gibi şirketler bile bu gibi yollarla kara
paranın aklanması trafiğinde işte böyle kullanılıyorlar.
Adı altın ve döviz kaçakçılığına karışan Nasrullah Ayar^
ın bütün şirketlerini araştırıyoruz. Ayan'ın Isviçre Friburg
:
daki "Rte des Arsenaoux 9" adresindeki 'TF Trading SA"
ile "TF Corporation SA" ile Ayan'ın TJrff/nvesf"teki ortağı Ya-
vuz Çizmeci'nin Yönetim Kurulu başkanlığını Bay VVeiss'in
yaptığı "Zürich Stockerstr 54" şirketini de izleyeceğiz.
Biz bu ilişkileri araştırıp sergıleyeceğiz. Mehmet Barias
gibiler de bize sövüp saldıracak...
* • *
Çankaya başkomiseri, rüzgâr gülü, fırdöndü liboş Meh-
met'i birkaç gündür sergılediğımiz kanıtlar ile kulağından
tutup önünüze getiriyoruz.
Libos başkomisor, bu kanıtlar karşısında susuyor. 12 Ey-
lül günlerindeki yaptığı cunta sozcülüğünün unutulduğunu
sanarak "hezeyan" içinde çırpınan, çırpındıkça batan, do-
j[ara endeksli kişiliği ve her devirden arta kalmış karanlık
ruhu ile Babıâlı kaldırımlarında çirkin bir hayalet gibi do-
laşmaya devam ediyor.
Bu rüzgâr gülü fırdöndüye, patronu Dinç Bilgin'e, eski pat-
ronu M. Ali Yılmaz adına "Dinç Bilgin çık dışan" diye Top-
hane külhanbeyleri gibi naralar attığını ve Bilgin ailesi için
"Hep millet parasıyla para kazandılar - Bir ailenin kötü
alışkanlığt" gibisinden satırlar yazdığını unutup Dinç Bilgin'in
bir işareti üzerine, utanma, sıkılma gibi "her eve lazım" duy-
guları bir yana bırakarak Sabah'ın köşesinde karakol kur-
duğunu anlatmış; bu karakoldaki aynalara bakmasım da sa-
lık vermiştik.
Yanıt? Yanıt yok; Çankaya başkomiseri fırdöndü Mehmet,
bunlara tek sözcükle bile olsun yanıt veremiyor.
Başkomiser liboş Mehmet'in "yüz surat Hacı Murat" ki-
şiliği, "sen müteahhit fiımalann kılıcı ve kalkanısın" diye...
"İktidarı başarılı göstermek uğruna düzmece haber hazırla-
makla görevlisin" diye... "Kumarhane işleten, devlet müte-
ahhitliği yapan patronunun her durumda kişiliğini ve çıkar-
larını savunmaya mahkûmsun" diye... başyazılarla kendisi-
ne tokat atan Sabah gazetesine sığınacak kadar esnek ve
liberaldir.
Dinç Bilgin'e Selanik, örtülü ödenek ve usulsüz kredi öy-
küleri ile saldırıp "Ne devlete ne topluma ne insanlara, ne
de ahlak kurallarına saygın var" diye yazdıktan sonra Dinç
Bilgin'in kasasından aylık alan Çankaya başkomiseri, pat-
ronu ile karşılaşınca hemen yılışır.
Bu satırlar yüzüne boş bırer eldiven gibi çarpıldıkça bun-
lardan "mazoşist" bir zevk de alır bu menkul değer, baş-
komiser fırdöndü topaç Mehmet...
Barias, ülkücü çetelerin kurduklan hain pusuda kurşun-
_ — ^ - ^ . ^ _ - ^ ^ - ^ ^ _ — lanan Milliyet gazetesi Baş-
yazarı Abdi İpekçi'den boşa-
lan köşeye de aynı arsızlıkla
bir 'İuzuli şagil" gibi otur-
muştu.
Oturmuştu da ne yapmış-
tı? Cinayet ile ilgili bir tek
dosyanın kapağını mı açmış-
h? Hayır.
Tersıne ülkücü katıl çetele-
rinin peşine düşen, bunların
yeraltı dünyası ve istihbarat
örgütlerıyle ilişkilerini aydın-
latmaya çabalayanlara '/ajari'
diye çamurlar atarak İpekçi
cinayetinin karanlıklarda kal-
masını sağlayan bir ucu dev-
let içinde, bir ucu yeraltı dün-
yasına bağlı o uğursuz çete-
ye hizmet arz etmekten de
geri kalmamıştı.
Cumhuriyet gazetesindeki
keskin solculuğunu CHP'ye
fatura ederek TRT Haber
Dairesi Başkanlığı'nı kaptı;
TRT Haber Dairesi Başkan-
lığı'nı devlet bankalarına ci-
ro ederek İstanbul Eminönü
62 ada 46 parseldeki işhanı-
nı ve matbaayı satın aldı;
cunta sözcülüğü sırasında
Türkbank Nuruosmaniye
Şubesi'ndeki kredilerini 1981
yılında yüz kat arttırdı; Uyum
Kooperatifi'ndeki villayı bu
arada kapattı; Dalan'a övgü-
ler yağdırdı, eşi Canan'a Gü-
neş gazetesinde Dalan'ın ya-
şamöyküsünü yazdırdı;
Ozal'a yakınlığını da ENKA1
ya fatura ederek şirketini Şa-
rık Tara'ya satıverdi.
"Konvertibl Mehmet", Sa-
bah'taki köşesini de kimbilir,
hangi sabahta kime, nasıl fa-
tura edecektir?.
— Haydi boş Memo... Hoş
Memo... Koş Memo... Kap
Memo... Haydi Memo... Liboş
Memo...
taksitlerle yepyeni bir
Telefunken sizin olsun!
Bu kampanya, şu anda devam etmekte olan "ütü hedıyelı
AEG ve Telefunken taksıtlı satış kampanyasfmn kapsamı
aışındadır
AYRINTIU BİLGİ İÇİN
AEG Telefunken Tûrkiye Genel Dağıtıcısı Grünberg
Ttcarel AŞ İstanbul • Halkla illşKHer BölümO: (1) 174 65 90/ 91
Ve Turkıye nın neresınden ararsanız arayın,
ücretsiz görüşebıleceğınız telefonumuz 9 00 164 024