22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MART 1991 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/11 Hüseyin Şam'a gidiyor • AMMAN (AA) — Ürdün Kralı Huseyin'in, Körfez krizi sonrasında Arap ülkeleri arasında çıkan anlaşmazlıkların giderilmesi amacıyla Suriye'ye gideceği bildirildi. Körfez krizi dolayısıyla Arap dunyası, Mısır, Suriye, Kuveyt ve Suudi Arabistan'ın aralarında bulunduğu Irak aleyhtarı ülkeler ile Ürdun, FKO, Sudan ve Yemen gibi Irak yandaşları olmak üzere iki kampa bolunmüş bulunuyor. İsviçreli konuk bakan • ANKARA (AA)— îsviçre Dışişleri Bakanı Rene Felber, Dışişleri Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin'in resmi konuğu olarak 4-6 nisan tarihlen arasında Turkiye'ye resmi bir ziyaret yapacak. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre- Dışişleri Bakanı Alptemoçin ile göruşecek oian Felber, Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından da kabul edilecek Tahran Radyosu, başkentte şiddetli çatışmalar olduğunu duyurdu Bağdat'ta ayaklanma büyüyor Kürdistan Yurtseverler Birliği, Saddam'a bağb birliklerin Kerkük'e helikopterlerle saldırdığını bildirdi. Yönetime bağlı birlikler ile isyancılar arasındaki çatışmaların çeşitli kentlerde sürdüğü haber veriliyor. dam Hüseyin'e karşı ülke çapın- da başlatılan isyanın Bağdat'a ulaştığı ve kentte çarpışmalar ol- duğu bildirildi. Tahran Radyo- su, Iraklı muhaliflere dayanarak verdiği haberde, Bağdat'ta önce- ki gece şiddetli çatışmalar oldu- ğunu ve çok sayıda göstericinin Cumhuriyet Muhafızları tara- fından öldürulduğünü ya da ya- ralandığmı belirtti. Dış Haberter Servisi — Irak'- ta Saddam Huseyin'e karşı gös- terilerin başkent Bağdat'a sıçradığı bildiriliyor. Muhalif kaynaklar, Bağdat'taki çatışma- lar sırasında çok sayıda isyan- cının yönetime bağlı askerler tarafından öldünildüğunü iddia ediyorlar. Saddam Huseyin'in başkent civarında koruma ön- lemleri aldığı ve kente yeni bir- likler sevkettiği haber veriliyor. ABD, Musul ve Kerkük'ün, hü- kumet kuvvetlerinin elinde ol- duğunu açıkladı. Irak'ta Devlet Başkam Sad- Irak muhalefetinin radyosu "Özgür Irak'ın Sesi" ise ayak- lanmanın Bağdat'ın mahallele- rine ulaştığını ve ayaklananların güvenlik ve eğıtim binalarına saldırılarda bulunduğunu be- lirtti. Ajanslar, muhalif kaynakla- ra dayanarak verdikleri haber- lerde, Saddam yönetiminin, Bağdat civannda koruma ön- lemleri aldığını bildiriyorlar. Ve- rilen haberlere gore Saddam Hüseyin, Bağdat'a yeni Cum- huriyet Muhafızları birlikleri sevk etti. Kente giriş ve çıkışla- rın da yasaklandığı bildiriliyor. Güney'de durum Bu arada muhalif İslami Da- va Partisi, ülkenin güneyinde de çatışmaların sürdüğünu Necef, Kerbela, Hilla ve Basra'da Sad- dam Huseyin'e bağlı birliklerin isyanı bastırma girişimi sırasın- da 20 bin kişinin ölduğunü söy- ledi. Irak rejiminin, bu kentlerde helikopterler, ağır toplar ve tanklar kullandığını belirten sozcü, buna rağmen dırenişin sürdüğünu ve rejım destekleyi- cilerinin sadece Necef ve Kerbe- la kentlerinin merkezlerinde du- rumu kontrol altında tuttukla- rını söyledi. Muhalif Kurt orgütu, Kürdis- tan Yurtsever Birliği de Sad- dam'a bağlı birliklerin Kerkük'e helikopterlerle saldırdığını iddıa ettı. Bunun, muttefiklerle Irak arasında imzalanan ateşkes an- laşmasına aykın olduğunu belir- ten orgutun sözcüsu, muttefik kuvvetlerden yardım istedi. Şii muhalefeti oluşturan İs- lam Hareketi örgütü de Kerbe- la kentinde şiddetli çatışmalar olduğunu ve isyancılann Irak ordusunu kentin pek çok kesi- minden püskurttuğunü bildirdi. KUVEYT HÜKÜMETİNİN AR AŞTIRMASI: Saddam'ın serveti11milyardolarDış Haberler Servisi — Irak Devlet Başkam Saddam Huseyin'in Filipinler'in eski diktatörü Ferdinand Marcos ile Haiti eski diktatörü Jean- Ciaude Duvalier'den de daha zengin olduğu, yalnızca 1981 'den beri Irak'ın petrol gelirlerinin yüzde beşine el koyarak 11 milyar dolarlık bir gelir sağladığı öne sürüldü. Kuveyt hükümetinin Saddam Huseyin'in özel servetini saptamak için tuttuğu New Yorklu özel dedektif Jules Kroll, İngiliz Financial Times gazetesinin dünkü sayısında ve Amerikan CBS Televizyonu'nun pazar günkü bir programında yayımlanan röportajlarında, Irak paravan şirketlerinin Avrupa'da, ABD'de ve Güney Amerika'da faaliyet gösterdiklerinin belirlendiğini açıkladı. Saddam'ın mali imparatorluğunun merkezinin Cenevre'de bulunduğunu açıklayan Amerikalı dedektif, Irak liderinin 'Montana Management Holding' aracılığıyla dünyanın önde gelen basın-yayın şirketlerinden 'Hachelte'in hisselerinin yüzde 8.4'üne de sahip olduğunu da söyledi. Aynı programda konuşan Saddam Hüseyin'in üvey kardeşi Barzan El- Tikriti ise ne Saddam'ın ne de Irak hükümetinin Montana Management ile hiçbir ilişkilerinin bulunmadığını öne surdü. Dedektif Kroll, 1981'den bu yana her yıl Irak'ın petrol gelirlerinin yüzde 5'ine Saddam Hüseyin ile ailesinin el koyduğunu, ayrıca Saddam'ın Irak ile iş yapan Japon şirketlerinden her iş için aldığı yüzde 2.5'lik komisyonların da Japon bankalanndaki hesabına yatınldığını söyledi. Kroll, ayrıca Kuveyt işgalinden once Irak hükümetinin Ürdun bankalanna yoğun miktarlarda transfer yaptırdığını, Iraklı askerlerin Kuveyt'te el koydukları lüks otomobilleri de Ürdün Kraliyet Havayolları aracılığıyla Avrupa'ya gönderdiğini de söyledi. Kuveyt Merkez Bankası Direktörü ise pazar günü ingiliz Reuter haber ajansına, Irak'ın yurtdışındaki tüm malvarlığmı araştırdıklarını, hükümetler ve şirketlerle ilişki kurarak bunlan savaş tazminatı olarak almayı umduklannı belirtti. Bildiride, "Ayaklanma Kuv- vetleri"nin şiddetli çarpışmalar- dan sonra Kerkuk-Tikrit, Kerkuk-Erbıl ve Kerkuk- Suleymaniye karayollarının de- netimini ele geçirdiği belirtildi ve ordu birlikleri, Amara ve Musul bölgesinde fosfor ve napalm bombaları kullanmakla suçlandı. ABD'nin açıklaması ABD, Kerkuk ve Musul bol- gesinin Irak hükumet kuvvetle- rinin kontrolunde olduğunu bildirdi. ABD Dışişleri Bakan- lığı Sözcüsu Margaret Tutwiler, "Musul ve Kerkıik, Kiırtlerin saldınlarına rağmen. hükumet birlilderinin elinde. ancak asker- ler, hafta sonunda gunevdeki birçok kentte denetimi geçici olarak elden kaçırdılar" dedi. Sözcu. "tsyancılar, Musul ve Kerkük'ün kuzey dogusundaki geniş bir bölgeyi ele geçirmiş durumdalar" diye konustu. İran birlikleri Bu arada Irak, İran birlikle- rinin iki ülke arasındaki ateşkes hattını aşarak kendi birliklerine ateş açtıklarını ileri sürdü. Irak'ın BM Buyukelçisi Abdül Emir El Anbari, BM Genel Sek- reteri'ne gönderdiği bir ır .^^t, u , Iran'dan Irak'a sızan birliklerin 6-17 mart tarihleri arasında 13 provokasyon yap- tıkjarını iddia etti. Öte yandan İran'da yönetime karşı mucadele veren Halkın Mücahitleri Örgütu'nce dün ya- pılan bir açıklamada kimyasal silah başlıklı top mermilerine sahip İran Devrim Muhafızlan'- nın Irak sınırı içinde geniş çaplı bir harekât başlattıklarını öne surdü. POLİTİKADA SORUNLAR ERGUNBALa Yatak Sohbeti Azami ekooomi! [34 VF 709] jşiniz taşımacılıksa, konunun üzerinde önemle durun: Taşımacılıkta rekabetin yolu dik, yükü ağır, iklimi sert, zamanı kısadır... Böylesine güç koşullarda, en ekonomik, en konforlu, en yüksek performanslı, en uzun ömürlü kamyona sahip olmayı kim istemez!.. Türkiye'de taşımacılık sektörünün hizmetine sunulmuş böyle bir kamyon var mı? Artık var! Mercedes-Benz teknolojisinin ürettiği güçlü bir kamyon: 2517! Azami konfor! Taşımacılığın zor koşullarında, kamyonu Mercedes-Benz olan, kazanacak! Ne yolun dikliği, ne yükün ağırlığı, ne iklimin sertliği, ne zamanın kısalığı... artık sizi hiçbir şey Azami pefformans! Yatak sohbeti, ille açık saçık hikâyelerin anlatıldığı toplan- tılarda ya da yatakta yapılmaz. Kimi zaman dış politikada da yer alır. Ünlü Amerikalı yorumcu VValter Lippman, yatak soh- betini dış politikaya çok anlamlı bıçimde sokmuştu. Şöyte der- di Lippman: "Ufak bir ülkenin, bir süper devletie yatağa gir- mesi tehljkelidir." Sayın Ğzal'ın Körfez krizinin başlangıcından bu yana iz- lediği politika, bize Lippman'ın bu uyarısını anımsatıyor. Türkiye'nin Irak'a karşı Güvenlik Konseyi'nin yaptırım ka- rarına hemen uyması, boru hattını zaman yitirmeden kapat- ması doğru ıdi. Sekiz yıllık iran-Irak savaşında Türkiye'nin titizlıkle uyguladığı tarafsızlık polıtıkasına karşın, Saddam Hü- seyin'in Fırat'ın suları konusunda takındığı düşmanca tutu- ma verilen yerinde bir karşılıktı. Sayın Özal'ın, Lippman uyarısına çağnşım yapan poiitikası, Türkiye'nin İncirlik Ussü'nü, yoğun baskı olmayışına rağmen, "Aman çorbada bizim de tuzumuz bulunsun" hesabıyla ABD'ye açması ile uç verdi; Ankara'nın bölgede ABD'nin si- lah deposu olmayı kabul etmesi ve Özal'ın Camp David'de Bush'a "stratejik işbirliği" önermesi ile tümüyle su yüzüne çıktı. Kimi yazaıiann iyimseriiğine, Türkiye'nin önünde yeni ufuk- lar açıldığına ılişkin tozpembe tahmınlerine karşın, açık söy- leyelim biz bu politıkayı son derece tehlikeli buluyoruz. Ne bağnaz Amerikan aleyhtarıyız ne de "Kahrolsun Ame- rikan emperyalizmi" sloganı ile sorunların çözüleceğıne ina- nanlardanız. iran Devlet Başkam Haşemı Rafsancanı'nın "bü- yük şeytana" göz kırptığı, Sovyet lideri Mihail Gorbaçov'un ABD ile ilişkılerini geliştirmek için özen gösterdiği, Yaser Ara- fat'ın, Filistin sorununun çözümü için tekrar ABD'ye baktığı bir sırada Türkiye'nin ABD ile iyı ilişkiler içinde olması kuş- kusuz yarariıdır ve dengeli dış politikanın gereklerirvden bi- ridir. Ama siz ABD'nin bölgede silah deposu olmayı kabul edip yarın Türkiye'nin hiçbir sorunu olmayan bir ülke ile Amerika yüzünden düşman olma tehlikesini göze alırsanız, ABD ile Israil'in yaptığı türden bir "stratejik işbirliğine" girmeye he- veslenirsenız, sonra da bunları "aktif politika" ya da "dış po- litikada yeni ufuklar" diye satmaya kalkışırsanız, o zaman iş değişir. Yapılan şey ne "aktif politika" ne de "dış politikada yeni ufuklar" aramaktır. Lippman'ın deyişi ile "süper devletie ya- tağa girmektır." O duruma bir düştünüz mü aktif politika bir yana hareket özgüriüğüne, ancak yatağın sınırları içinde, ya- tak arkadaşınızın izin verdiği öl- çüde sahip olabılirsiniz. Türkiye'nin, ABD'nin silah deposu olması, ABD ile strate- jik işbirliğine girmesi dış poli- tikasının da ipotek altına alın- masını kabul etmesi anlamına gelır. ABD bölgede kendi çıkar- ları açısından tehlikeli gördüğü gelışmelere müdahale etmek için Türkiye'de depoladığı si- lahları kullanabilecektir. Ama ABD'nin kendi çıkarlarına teh- dit olarak gördüğü bir gelişme, Türkiye ya da bölgedeki diğer ülkeler için bir tehdit oluştur- mayabilir. Türkiye'nin böyle bir rol üstlenerek çıkarlarını ABD : nin çıkarları ile özdeşleştirme- si, bölgede Turkiye'ye karşı kuşku ve güvensizliğin artrfıa- sına yol açar. Türkiye kendi çı- karlarına ters düşen biçimde ABD'nin peşınde sürüklenmek durumunda kalabilir. Bölge ülkeleri arasında say- gınlığını, manevra yeteneğini yitiren, 'ABD'nin jandarması" olarak görülen Türkiye, ulusal çıkarları doğrultusunda bağırrv sız politika izleyemez duruma gelebilir. Aktif politikaya giden yol, bir süper devtetle "yatak arkadaşlığından" değil, ekono- mik kalkınmayı gerçekleştir- mekten, teknolojı üretmekten, demokrasıyı sağlıklı bıçimde yerleştırmekten geçer. VValter Lippman'ın uyarısına kulak vermekte sonsuz yarar vardır sı • »a- Artık sizi Mercedes-Benz durduramaz! SEVIR TARTIŞMASI SSCB ABD'ye sert çıktı MOSKOVA (AA) — SSCB Dışişleri Bakanlığı, ülkesinin sı- nırlarını tartışma konusu yap- makla ABD'nin uluslararası hu- kuku ihlal ettiğini bildirdi. Sözcu Vitali Çurkin, ABD yonetimince verilen bir brifıng- de, Washington yönetiminin, "SSCB'nin 1933 yılındaki sınır- larını tanıdığı" yolunda bir ifa- de kullandığını hatırlatarak bu açıklamanın, SSCB'nin anaya- sası ve daha da önemlisi ulusla- rarası anlaşmalarla belirlenmiş olan sınırlarını sorgulamak an- lamını taşıdığını bildirdi. Çurkin, bu tavrıyla ABD'nin uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiği göruşünde olduklannı be- lirtti. SSCB'nin 1933 yılındaki sı- nırları, bugün bu ülkeye dahil olan Baltık cumhuriyetleriyle Moldavya'yı ve Ukrayna'nın ba- tı bölgelerini, Doğu'da da Kuril adalannı dışarıda bırakıyor. ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın Moskova'yı ziyareti sı- rasında, Sovyet lideri Mihail Gorbaçov'a, Washington'un SSCB'nin 1939 yıhndaki sınırla- rını tanıdığını vurguladığının hatırlatılması uzerine Çurkin, "Bu sadece Baltık cumhuriyet- leriyle ilgili olan ozel bir durum" şeklinde konuştu. ABD'yle birlikte Batı Avrupa ülkeleri, SSCB'nin Ikinci Dun- ya Savaşı'nın başlangıcında işgal ettiği uç Baltık cumhuriyeti olan Estonya, Letonya ve Litvanya1 nın 1940 yılında Stlin rejimi ta- rafından ilhakını tanımıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle