Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 13 MART 1991
Konsolide Bütçe
Uygulamaları
Devlet topladığı vergilerin büyiik bölümünü emek gelirlerinden
sağlıyor. Devlete gerçek anlamda vergiyi, gelirlerine kaynakta el
konulan emekçiler ödüyor. Emekçiler, yasal vergilerini ödemenin
ötesinde yasal olmayan enflasyon vergisini de ödüyorlar.
Prof. Dr. ERDOĞAN SORAL
Konsolide bütçeler, TBMM'nin onayına su-
nulan genel bütçe gelir ve giderlerine katma
bütçeli devlet kuruluşlarının (DSİ, Karayol-
lan, Orman Genel Müdürlükleri gibi) yıllık
gelir ve giderlerinin eklenmesiyle elde edilen
bütçelerdir. Konsolide bütçe giderlerinin, ge-
lirlerden büyük olması bütçenin açık vermesi
demektir. Bir aile bütçesinin açıkla kapanması
aile bireylerini ne tür darboğazlara sokuyor
ve tatsız olaylarla karşı kaışıya getiriyorsa,
ulusal bütçelerin sürekli olarak açık verme-
si ülkenin insanlarının büyük çoğunluğunun
çok daha ağır bunalımlardan geçmelerine ve hak
etmedikleri ekonomik sıkıntıları yaşamaları-
na neden olabiliyor. Hesapsız aile, sonuç ola-
rak kendi gelirini savurgan bir biçimde har-
camış, bolluk günlerinin mutluluğunu dar gun-
lerin acılanru yaşayarak karşılamaya çalışmış-
ür. özetlersek, kendi parasını kendisi için har-
camıştır. Oysa, ülkenin insanları için durum
böyle gelişmemiştir. Bu insanlar boğazların-
dan kesip devlete aktardıkları kaynakları,
devletin yönetilmesi için vermişler, bunun kar-
şüığının kendilerine devlet hizmeti olarak ge-
ri dönmesini beklemişlerdir. Bu beklentileri
boşa çıkmışsa ve verilenin karşıhğı toplumun
büyük kesimine geri dönmemişse bunu biri-
leri almış demektir. Bu alıp götürmeleri, de-
veyi hamuduyla yutup bitirmeleri önlemenin
günümüzde bilinen en etkili aracı klasik de-
mokrasidir. Demokrasinin temel kurallarına
ve kurumlarına sahip çıkmış toplumlarda ne
böyle kadrolar devlet yönetimine getirilir ne
de böyle bir soyguna göz yumulur. Başta mu-
halefet partileri olmak üzere demokratik de-
netimin etkili kummlan salt yaşanan günü de-
ğil, dünü de denetleyerek demokratik özü çiğ-
nemenin hesabını, kim olurlarsa olsunlar, ay-
nm gözetmeden bu kimselerden sorarlar. Ulus
olmak erdemine ulaşmış çağdaş toplumda bu-
nun tersi düşünülemez.
On yılda çağ atladığı söylenen ülkemizde
acaba durum nedir? Bu sorunun yanıtını dev-
letin resmi belgelerine dayanarak vermeye ça-
hşalım. 1980'de başlayıp 1989 yılına kadar
uzanan zaman aralığı, gerçekleşen sonuçların
alındığı on yılı kapsar. Bu dönemin iki beş yıl-
lık dilimini alalım ve dönem ortalamalarına
bakalım. On yıllık dönemin birinci beş yıllık
diliminde 1980 fiyatlarıyla hesaplanan 'kon-
solide bütçe açıklan'nın dönem ortalaması
2.220 milyar TL'dir. Ikinci dilimi oluşturan
beş yılda (1985-89) ortalama açık 3.056 mil-
yar TL olmuştur. tkinci beş yıllık dilimde sap-
tanan ortaJama açıktaki artış %37.6'dır.
Ekonomik konjonktüre bağlı olarak ülke-
lerden bazılarımn yıllık bütçeleri açıkla kapa-
nabilir. Bu açıkların ekonomik yaşam üzerin-
deki olumsuz etkilerine, toplumlar bir süre
için katlanmak zorunda kalabilirler. Hatta,
butçe açıkları ülkemizde olduğu gibi dünya
ulusları için örnek olay sayılacak boyutlara
ulaşmış olabilir. Bu olumsuzluklara ülkenin
yarınları için katlanılıyorsa ve ödenen fatu-
ra, toplumun katmanlan arasında hakça pay-
laşılıyorsa gelişmeleri ağır sonuçlarına karşın
hoşgörüyle karşılamak olanaklıdır. Öyle de-
ğil de devlet gelirlerinin çok büyük bölümü
toplumun bir kesiminden alınıyor, bir züm-
reye ya da ayrıcalıklı (imtiyazlı) aile topluluk-
lanna Tann'nın bağışı gibi dağıtılıyorsa ora-
da durmak ve ulus olarak düşünmek gereki-
yor.
Bütçe gelirleri ve kaynakları
Gözlem dönemimizin birinci beş yıllık di-
liminde 1988 fiyatlarıyla konsolide bütçe ge-
lirlerinin dönem ortalaması 13.968 milyar
TL'dir. İkinci beş yıllık dilimde bu sayı 16.756
milyar TL'ye yükselmiştir. Beş yıl içinde kon-
solide bütçe gelirlerinin dönem ortalamasın-
da sağlanan artış °7o 19.9'dur. 'Konsolide büt-
çe'nin, genel ve katma bütçelerden oluştuğu-
nu daha önce belirtmiştik. Katma bütçe ge-
lirlerinin konsolide bütçe içindeki payı gide-
rek küçülmüştür. 1989 yılında %3.6 olan pa-
yın 1990 yılında %0.9 olması beklenmektedir.
Böylece katma bütçeye dahil devlet kurum-
larının ürettikleri mal ve hizmetlerin konso-
lide bütçe gelirleri içindeki paylannın giderek
sıfırlanacağı anlaşılmaktadır. İktidar partisi-
nin maliye politikasının özüne uygun bir ge-
lişmedir.
Konsolide bütçe içinde genel bütçenin yeri
çok onemli. Genel bütçe içinde vergi gelirle-
rinin payı ise daha da önemlidir. Onun için
genel bütçe gelirlerinin bileşimine bakmak ve
Türk ekonomisinin açmazlarını bu noktada
aramak gerekiyor. Genel bütçe gelirleri, kal-
dırılan vergilerin artıklan bir yana bırakılır-
sa, vergi gelirleri, vergi dışı normal gelirler.
özel gelir ve fonlardan oluşuyor. Cumhuriyet
döneminde özel gelir ve fon uygulaması 1986
yılında başlıyor. 1986 yılında genel bütçe ge-
lirleri içindeki payı °7ol.7 olan özel gelir ve
fonların önemi giderek artıyor. 1990'da bir
payın %8.3'e çıkması bekleniyor. Başlangıç-
ta devlet denetiminin dışında tutulan bu özel
gelir ve fonlardan yapılan harcamalar
TBMM'de muhalefet partilerinin eleştiri oda-
ğını oluşturuyor. İktidar bu eleştirilere kulak
bile asmıyor. Uygulamayı "bırakıriız
yapsmlar" ilkesine uygun buluyor. Özel ge-
lir ve fonlann genel bütçe içindeki payları
1988 yılında kaynaklandıkları vergi dışı nor-
mal gelirlerin payını aşıyor.
Ülkemizde vergi gelirlerinin genel bütçe ge-
lirleri içindeki payı 1989 yılında %85.3'tür.
Gözlem dönemimizin ilk beş yıllık diliminde
1988 fiyatlarıyla vergi gelirlerinin dönem or-
talaması 11.497 milyar TL'dir. Bu sayı ikinci
beş yıllık dilimde 13.962 milyar TL'ye yük-
seliyor. Ortalama artış °?o21.44'tür. Vergi ge-
lirlerini ülkemizde acaba kimler ödüyor?
1989 yılında vergi gelirlerinin %52.7'sini
gelirden alınan vergiler oluşturuyor. Gelir,
üretken faaliyet sonucunda, belli bir zaman
aralığmda ekonomik işlemcilere akıp gelen de-
ğerlerin toplamıdır. Bu toplamdan alınan ver-
giler arasında gelir vergisi ve kurumlar vergi-
si yer alır. 1989 yılında tüzel kişiliğe sahip şir-
ketlerden alınan kurumlar vergisinin gelirden
alınan vergiler içinde payı resmi belgelere göre
%26.7'dir. Bunun çok büyük bir kısrrumn
devlete ait şirketlerden tahsil edildiği bilinir.
Kârdan alınan bu vergiyi özel sektörden ye-
terince tahsil etmek olanaksızdır. Çünkü bi-
lançolarda özel sektörun yeterince kâr etme-
diği görülür. Gelirden alınan vergilerin geri
kalan "%76.2'sini üretime fıilen katılan emek
sahipleri ödüyor. Bunlar arasında da vergiyi
ödeyenlerin devletin el atabildiği beyanname-
ye tabi olmayan vergi yükümlüleri (işçiler,
memurlar vb.) oluyor. Vergi yükü, vergi es-
nekliği gibi daha çok gelişmiş sanayi ülkeleri
için anlam taşıyan katsayıları hesaplamayı
marifet sayan Maliye Bakanlığı, gelir vergi-
sini kimlerin ödediği konusunda suskundur.
Utanç verici tabloyu sergilemekten kaçınıyor.
Devletin giderleri
Devlet, servetten vergi almıyor. Bir başka
söyleşiyle kira ve faiz gelirlerine elini sürmek
bile istemiyor. 1989'da servetten alınan ver-
gilerin, vergi gelirleri içindeki payı %0.69'dur.
Buna karşın mal ve hizmetlerden alınan ver-
gilerin (KDV) toplam vergi gelirleri içindeki
payı <7o29.9, dış ticaretten alınan vergilerin pa-
yı ise %16.2'dir. Her ikisi de vergi adaletini
bozan dolaylı vergilerdir. Yoksulun, varlık-
lının aynı malın birim miktarına aynı oranda
vergi ödemelerini öngören tüketim vergi-
leridir.
Devlet topladığı kaynakları acaba nerelere
ARADABIR
VEDÜ BİLGET Emekli A miral
Yîrminci Yılında 12 Mart
Yaşamın sürekli akışı içinde kendini yenılemek ve yeniden
üretmek gereksinmesi, Kemalist düşüncenin en evrimsel
özelliğidir.
1960'lardan 7O'lere dönüşüm evresinde, Kemalizmin gün-
demi ilke ve hedeflerindeki aşınmayı, Türkiye'nin yeni sos-
yal ve sınıfsal kimiiğinden süzmek, degişim süreciyle bütün-
leşen bir yeniden yapılanmaya varmaktı. Kimliğini, yeni öğe-
lerle pekiştirmekti. İnancındaki değişmez ölçüyü, değişen ül-
ke ölçütleriyle bağdaştırmak, bu eylemde/ı de ulusa yepye-
ni bir toplumsal ıvme kazandırabilmekti.
"Aynı siyasal hedefler çevresinde kenetlenmiş insanlar'
1
dan oluşan dünün savaş sonrası ulusuyla bütünleşme işini,
bu kez 70'lerin uyanan, bir bilınçli halkıyla bütünleşmeye var-
dırabilmekti.
Toplumsal gerçeklerin bilinçli bir ifadesi olan Kemalizm,
dünkü işlevini bugüne ancak böyle taşıyabilirdı. Güncel de-
mokrasiye katılacak ve ona yeni bir içerık kazandıracaktı.
Yurtseverliğin gereği de zaten buydu...
12 Mart'ın şafağındaki durum özeti budur.
Ne ki bu durum, zaman içinde ekonomik ve siyasal ege-
menliği ele geçirmiş sosyal azınlığın -ve onlar aracılığıyla tam
bağımsızlık ilkesini dışa tam bağımlılık oldu bittisıne dönüş-
türen güçlerin- 'şiddet'ıyle karşıianmıştır.
Çünkü bu güçler, topiumsal güç dengelerinin değişebilir-
liğine dayalı ve sözde savunucusu oldukları demokrasinin
özüne bile inançsızdılar. Temsilcisi oldukları sınıfın 'karşıtla-
rın meşruiyeti' anlayışını bile sindirememişlerdi.
Bu noktada, Kemalıstleri bırbirleriyle taraf konumuna dü-
şürmeyi 'zor' kullanarak, zor'un yetersiz kaldığı koşuilarda
da kan ve şiddet' kullanarak gündemlediler.
Demokratik inançsızlığın gündemi ile Kemalizmin günde-
minin çakışmasından, 12 Mart şafağını, gün batımı karasına
boyayan bir tablo oiuştu.
Bu tablodaki fırça darbelerinın ressamı, Türkiye'nin gün-
demine kara ton darbelerini indirmeyi 12 Eylül'e ve oradan
da bugüne değin sürdürüp durdu.
Ancak tarihin kabaran sularının geriye çekilişi bir gün ye-
niden kabarmayacağı anlamına gelmez. Doğal eytişim de
toplumsal gerçekler de bunun kanıtıdır. Halkımız, her gün
biraz daha uyanıp bilinçle değerlendiriyor ülkemizde olup bı-
tenleri. Önemli olan halkın bilinçlenmesidir. Durağan deniz-
lerdeki dip dalgalarının önlenemez gücu, 12 Mart 'cezir'ini
toplumsal 'med'e dönüştürmede hâlâ etkinliğinin anaforunu
oluşturagelmektedir. 26 Mart yerel seçimlerindeki halkımı-
zın 'med'e (yükselmeye) dönüşen tutumu, bunun kanıtıdır.
SINIF BAYRAĞINI SEHPALARA TAŞIDILAR
İŞÇİ SIN1F113 MART ŞEHİTLERİNİ
UNUTMAYACAK...
12 ü I k e d e n 13 0 ' u a ş k ı n
g ö z I u k~v e o p t i k dü n y'a s'i rTı n\
d e v markaları...
7.ULUSLARARASI
TÜM OPTİK
ÜRÜNLER
FUARI
14-17 MART
Ziyaret Saatleri
11.00-20.00
ISTANBUL SERGİ SARAYI
TEPEBAŞI - ISTANBUL
AFEKS
IDAMLARININ 9.CU YILINDA SAYGIYLA ANIYORUZ
DEVRİMCİ4
emekFtinilUI TilULAI ÎITâH 1KTOAI « I « T IMIttll OİACAI
INGILIZCEYI
8 ayöa konuşun,
Siz Amerıkalı dostlarımızla tanıştıralım.
Tel: 349 59 38
İZMİR 11. İCRA VE İFLAS
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
ALACAKLILAR SIRA CETVELİNİN VE
İKİNCİ ALACAKLILAR
TOPLANTISININ İLANIDIR
Dosya No: 1990/8 Iflas
Müflis: Çift Saka Deri Maraülleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
Müflis Çift Saka Deri Mamulleri San. ve Tic. Ltd. Ştı. Iflas Ida-
resi tarafından alacakların incelenmesi sonuçlandınlmış ve hazırla-
nan alacakhlar sıra cetveli ilgililerce ıncelenraek üzere Izmir 11. tcra
ve Iflas Mudürlüğü'ne bırakılmıştır.
Alacağı kısmen veya tamamen reddedilmiş olan alacaklıların ilan-
dan itibaren 15 (on beş gun) içinde iflasa karar verilen ver olarak Iz-
mir Ticaret Mahkemesi'nde kayıt ve kabul davası açabilecekleri, itiraz,
alacağın esas veya miktarına taalluk etmeyip yalnızca sıraya dair ise
şıkâyet yoluyla ilandan itibaren 7 (yedi) gun içinde Izmır Icra Tetkik
Mercii Hâkimliğı'ne yapabilecekleri (IlK'nın 235. md.) a>Tica ikinci
alacakhlar toplantısının 09.04.1991 Salı gunu tzmir 11. İcra ve Iflas
Mudurlüğu'nde saat: 15.15'te yapılacağı, alacağı kısmen veya tama-
men kabül edilen alacaklıların toplantıya bizzat katılabilecekleri ve-
ya kendilerini bir vekille temsil ettirebilecekleri hususu tebliğ ve ilan
olunur. 5.3.1991
Basın: 21289
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL
BİLİMLER MEŞLEK YÜKSEKOKULU
MÜDÜRLÜĞÜ YABANCI DİLLER
EĞİTİM KOORDİNATÖRLÜĞÜ
İNGİLİZCE EĞİTİM PROGRAMI
Yuksekokulumuz Yabancı Dil (Ingilizce) eğitim kurslarınıız
1990-1991 eğitim-öğretim yılında da devam etmektedir.
lngilizce Eğitim Kurslarımız Londra Üniversitesi Ingilizce Bölü-
mü ile işbirliği doğrultusunda duzenlenmekte olup, hafta içinde ve
hafta sonu olarak ikı ayrı grup halinde açılacaktır.
Kurslarımıza müracaat eden adaylar seviye testinden geçirildikten
sonra sınıf belirlenmesine göre eğitime başlayacaklardır. Kurslanmızın
eğitim günleri;
Hafta arası salı-perşembe-cuma saat: 16.00-19.00
Hafta sonu cumartesi-pazar saat: 9.30-13.30
Kurslanmızın başlama tarihleri;
Hafta arası 26 Mart 1991 saat: 16.00
Hafta sonu 27 Nisan 1991 saat: 9.30
Geniş bilgi için merkezimiz sekreterliğine başvurulabilir.
Adres: l.Ü. Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Ümit Doğanay
Cad. No: 6 Kat 1-2 Beyazıt llkokulu Karşısı Beyazıt/İstanbul
Tel: 5T7 58 15 - 512 94 06
Basın: 21303
harcıyor? Bütçe sistematiğinde devletin gider-
leri a) Cari giderler, b) Yatırım giderleri, c)
Transfer giderleri diye gruplanır. Gelişmekte
olan ulkelerde konsolide butçe giderleri için-
de ilk sıralan yatınm harcamalan ile cari har-
camalarının alması, transfer harcamalarının
bunların altında yürümesi sağlıklı ekonomik
büyümenin gerçekleşmesi için beklenen bir ol-
gudur. Ülkemizde on yıllık gelişme acaba ne
yönde olmuştur? On yıllık dönemin birinci
beş yılbk diliminde 1988 fiyatlarıyla konsoli-
de bütçe açığının dönem ortalamasının 2.220
milyar TL'den, ikinci beş yıllık dilimde 3.056
milyar TL'ye yükseldiğini daha önce belirt-
miştik. Birikimli olarak çığ gibi artan bütçe
açıklannın kapatılması için giderek artan iç
ve dış borçlanmaya gidilmiştir. Bu bağlamda
devletin iki tur borcu doğar. Birincisi ödene-
cek borçlardır. İkincisi ödenmeyip emekçile-
rin sırtına vurulacak borçlardır. Iç ve dış kay-
naklardan sağlanan borçlar vadesinde faizle-
riyle birlikte düzenli olarak ödenen borçlar-
dır. ödenmeyecek olanlar ise T.C. Merkez
Bankası'ndan hazine kefaletiyle sağlanan
borçlardır. Geri dönüşü olmayan bu paralar
T.C. Merkez Bankası'nın yarattığı paralardır. i
Enflasyona neden olan paralardır. 1980 son- ı
rasında boy gösteren ticaret burjuvazisinin ka- !
difeden keselerine akıp giden paralardır. j
Türkiye'de fiilen üretime katılıp üretken fa-
aliyeti sonucunda elde ettiği gelirinin vergisi-
ni kuruşu kuruşuna ödeyen emekçilerin yaşa-
dıkları dramın ikinci perdesi bu noktada açıl-
makta, gelirlerinin geri kalan kısmını da enf-
lasyon alıp götürmektedir.
Sonuç
Ülkemizde on yıldan beri uygulanan mali-
ye politikasının genel çizgileri açıktır. Ulusal
geliri oluşturan dört katma değer öğesinden
faizlerle kiralar bir başka deyimle "rantlar"-
ın sahiplerinden vergi alınmıyor. Alınan ver-
ginin de vergi gelirleri içindeki payının yok de-
necek kadar küçük olduğu gözleniyor. Kâr-
lardan sağlanan kurumlar vergisinin de top- j
lam vergi gelirleri içindeki payı göreli olarak
düşük. Bunun da büyük bölümünün devlete
ait şirketlerden alındığı biliniyor. Devlet top-
ladığı vergilerin büyük bölümünü emek gelir-
lerinden sağlıyor. Devlete gerçek anlamda ver-
giyi, gelirlerine kaynakta el konulan emekçi-
ler ödüyor. Emekçiler, yasal vergilerini öde-
menin ötesinde yasal olmayan enflasyon ver-
gisini de ödüyorlar. Ve bu ödemeleri devle-
tin iç ve dış rantiyelerden aldığı borclann ana
para taksitleriyle faizlerini ödemesi rçin yapı-
yorlar. Vergi ödemeyen rantiyelerin alacak-
lannın faizleriyle birlikte ödenmesini sağla-
mak için yapıyorlar. Devletin borçlan arttık-
ça daha fazla vergi ödüyorlar. Emekçilere ver-
gi ödemek, rantiyelere de de\ietin elindeki ver-
gileri borç taksidi ve faiz olarak almak düşü-
yor.
PENCERE
Yaşa, Yaşa, Gör Temaşa!..
Tasarım ne? Tutar tutmaz, o ayrı iş. "Ailecek tarihe karşı
iddialı'"yız değil mi!.. Hem de nasıl!... Peki, ne yapmalı? Ame-
rika artık dünyada tek süper güç. Ortadoğu'ya el koydu. De-
diği dedik, öttürdüğü düdük. Ben bölgede Vaşington'un ta-
şeronu olurşam, Türkiye'de iktıdarımı cuk oturturum. Ne is-
tiyor Bush? Üs mü? Canı sağolsun. Yeni ikili anlaşmalar mı?
Basarım imzayı. Beyaz Saray'ın istediği önünde, istemediği
arkasında. Atak dış polrtika bu!.. Kıbrıs'ta ödün mü? Derdin
bu olsun. Kuzey Irak'ta Kürt federasyonu mu? Bush söyler-
se, eyvallah. Avrupa'ya karşı durumu kurtarmak için azıcık
demokrasi mi? Elbette canım. ABD beni desteklesin, yeter.
50 milyar dolar dış borcum var. Sıkışık durumdayım. 1992'ye
kadar dışarıdan payandayı vursun, ben içeride siyasal gü-
cümü pekiştirırim.
Nasıl?
1992, seçim yılı. Devlet gücü elimde. TRT ile Magic Box
da elimin altında. İki televızyon yetmez mi? Basını da iki bu-
çuk gazete yaptım. Yağdanhklar emrimde. Ülkeyi eyaletlere
ayırırım, siyasal coğrafyayı altüst ederim. Her ilçe, il olmak
için can atıyor. Seçim haritasını kökünden değiştirir, yeniden
çizerim. Seçim yasasını 12'ncı kez değiştirip partileri bölük
pörçük ederim. Sol zaten yamalı bohça değil mi? Erdal, Bü-
lent ikiliği, HEP mep derken Deniz'i devreye sokarım. Hiçbir
parti yüzde 20'yi aşamaz. Her istediğim yasayı Meclis'ten çı-
karıyorum. ANAP grubu bana bağlı. Başbakan, dediğimden
çıkmaz. Yazgı birliğimiz kesin. Işadamları hazır 1992'de
ANAP kazanamazsa, ben Çankaya'daki koltuktaoturamam.
Ya herru ya merru...
Ne var ki program ara sıra tökezliyor, Semra Hanım olayı,
üstüne tuz biber ekti.
Grup, elınin altındaydı, Akbulut esas duruştaydı; ama, parti
örgütünün başına Semra Hanım'ı oturtmak isteyince kızılca
kıyamet koptu. Devlet bakanları seferber oldular. Bir devlet
bakanı, kendisıne "otel ayısı" adını takarak Cumhurbaşkanı
eşinin parti il başkanlığı seçiminde kazanması için çalışma-
ya başladı. Cumhurbaşkanı'yla eşi, İstanbul Orduevi'ne yer-
leşerek gelişmeleri yakından izliyorlar, kulis yapıyorlardı. An-
cak plan aksadı; delegeler Vaşington-Ankara mihverli tasa-
rımın önemini anlayamadılar; kavga dövüş, yumruk tokat, kü-
für sovgü derken Semra Hanım'ın kazanamayacağı anlaşı-
lınca kongre iptal edildi. Ancak ertesi günlerde iş büyüdü.
Çalışma Bakanı İmren Aykut Hanım, "Eğer kongre iptal edil-
meseydi Semra Hanım öldürülecekti" dedi. İddiaya göre "İçiş-
leri Bakanı Abdülkadir Aksu, polisten gizli, kongre salonuna
100 silahlı militan sokmuş. Akbulut hükümetinin Devlet Ba-
kanı Mustafa Taşar ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İm-
ren Aykut, kabinede birlikte çalıştıklan İçişleri Bakanı Abdül-
kadir Aksu'yu, Cumhurbaşkanı'nın eşi Semra Özal'a suikast
düzenlemekle suçluyorlardı. Tam bu sırada Cumhurbaşka-
nı'nın oğlu Efe Özal cumburlop İstanbul Borsası'na girme-
sin mi!.. İş çevreleri ayağa kalktılar. Dış basında Özal ailesi-
nin "tarihe karşı iddiası"n\n yanı sıra "hanedan" sözcüğünü
çağrıştıran girişimleri ve siyasal konumlarına ilişkin yazılar
çıkmaya başladı. Ne oluyordu? Ah, kör talih, derede mi bo-
ğacaksın denizi geçmek isteyen kahramanlarımızı?
•
Mart ayı içinde Özal, Amerıka'ya gıdecek, Bush'la uzun
uzun konuşacak...
Herkes merak ediyor:
Bush ne diyecek?
Benim merakım da başka yöndedir: Türkiye Cumhuriyeti
bu kanunsuzluğa, kargaşaya, keşmekeşe, anarşiye, başıbo-
zukluğa daha ne kadar dayanabilecek?
. Cumhurbaşkanı anayasayı sürekli çiğniyor, "Bana alışın"
diyor; oğul Efe, borsada ortalığı birbirine katıyor; Semra Ha-
nım ANAP'ın altını üstüne getiriyor; biraderler bir başka
âleoü- 3asındaki yağdanltklanyla, soytarılarıyla, yaltakçıla-
Afik öyle W ANAP ikttdanki evlere şenlik!..
. VaJLahi Gorrjaççv, Kohl, Mitterrand, Yajtsin, Gonzales,
Schvvarzkopf, Bush ne derse desin, ben şunu derim: Böyle
bir iktidar olmaz, böyle bir iktidar yaşamaz; ama, göreceğiz.
Ne demiş büyüklerimiz:
"Yaşa, yaşa, gör temaşa!.."
OZGURERDEM
DAĞDEVİREN
26.7.66 - 13.03.88
DtNMEYEN ACI
Ne ağır bir ışkencedir sensiz
Senin ozlemınle yasamak
Temmuz guneşi gibi yureğımize oturan
Ateşine dayanmak
Ne kadar acıdır bilır misin
Gomut taşındaki ak güvercınler
Basucundakı rengârenk karanfiller
Yakılan turkuler
Dökülen gözyaşları
Ve her gun
Hepımızın gözleri önunde
Katledilen senın vaştakıler
Dındırmiyor senin acını
Bilir mısın
Çıçeklerı tufana uğramış
Güllerı boyun bukmüş
Matemlı bahar misali
Her şeyı senınle yıtırılmiş
Şu anlamsız dunyada sensiz
Senın özleminle yaşıyor olmak
Ne kadar acıdır bılır misın
ÖZLEM'in - ANNEN - BABAN
DR. OZGUR ERDEM
DAĞDEVİREN
26.07.66 - 13.03.88
SEVGİLİ ÖZGÜR
Yasanacak ömrünun en güzel çağında
Yaşamını noktalayan o alçak kaza
Kopardı seni bizden
Ama sokemedi o sıcak sevgını
Yureklerımızden
Ayırmadık hiçbir zaman seni
Işıe birlikte bıtiriyoruz
Dusseldorf Tıp Fakultesi'nı
Ozlemınle suslediğimiz
Doktorluk dıplomanı
Ellerimızle ışliyoruz gomut taşına
Insan vaşamını se\
r
diğın için
Severek seçtiğin mesleğindesin
İçtığımız meslek yemininde
Ozlemınm yerleşip yeşerdiği
Vureklenmızin ıçindesin
Sevgilı Ozgur
Doktor arkadaşları adına
Dr. YAŞAR CİHAN