22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1MART 1991 ** BîRMEKTÜP Atölye gürültüsü •Alibeyköy Gaziosmanpaşa Caddesi 70 numaralı işyerinde faaliyet gösteren demir doğrama atölyesinden çıkan gürültü çevrede oturan yurttaşları rahatsız ediyor. Gereğinin yapılması için biz mahalle sakinlerinin hazırladığı dilekçe ilgili yerlere sunulmuştur. Yetkililerden ilgi bekliyoruz. Esentepe Mahallesi sakinleri FlNDIKZADE Çöpler toplanmıyor • Küçükhamam önünde bulunan uç çöp konteynerinin çevredeki çöplere yeterli olmadığını belirten semt sakinleri, belediyenin buraya daha çok ilgi göstermesini ve çöplerin zamanmda alınmasını istiyor. KENT-YAŞAM HURtYET/17 TELEFONLARBankacı Mine: Tehdit edildim ı ı tstanbulda önceki gece başlayarak 12 saat C â H ÖJCIl sure>le kenti etkisi altına alan sis, yaşanıı felce uğrattı. Sis nedeniyle meydana gelen trafik kazalarında 1 kişi öldiı, 4 kişi yaralandı. Kent içi ulaşımı da etkileyen sis nede- niyle dün uzun bir süre Şehir Hatlan vapuıian sefer yapamadı. Ataturk Havalimam'nda da uçuşlar gerçekleştirilemedi. Sis ne- deniyle ilk kaza dün 02.30 sıralannda E-5 karayolunun Yeşilköv kavşağında meydana geldi. Göruş mesafesinin azalması sonucu 10 aracın birbirine girdigi kazada Ahmet Gönenç (33) oldıi. Va- ralanan 4 kişi ise çeşitli hastanelerde tedavi altına alındı. Bu olay- dan yaklaşık yarım saat sonra 30 metre uzaklıkta ikinci kaza ol- du. Bu kazada da birbirine giren beş araç hasar gordü. Kent içi ulaşımı da aksatan sis, dün saat 10.00'a kadar etkisini surdur- dü. Şehir Hatlan \apurlan ilk seferlerini bu saatte gerçekleşti- rirken. Boğaz trafiğinde de yığılmalargoriıldu. Meteoroloji Mu- dtirlüğü yetküileri bugünde sis beklendiğini açıkladılar. İstanbul Haber Servisi — Sevgilisinin adına banka hesap- larından mılyarlarca lira karşı- lıksız para akıaran Yapı Kredi Bankası FerikDy Şubesi Mudire- si Mine Dülger, suçunu itiraf ederek "Olay sevgimin, daha sonra da tehdidin sonucudur" dedi. Yapı Kredi Bankası Genel Mudürlüğu'nun, hakkında he- saplarla o>Tiayarak bankayı mil- yarlarca lira zarara uğrattığı id- diasıyla savcılığa verdiği Mine Dülger'le ilgili soruşturma ta- mamlandı. Mali Şube'de sorgu- lanan sanık Dülger (38) adliye- ye gonderilmeden önce gazete- cilere yaptığı açıklamada, şube müşterisi Temel Yazıcı tarafın- dan tanıştırılan evli, bir çocuk babası Mehmet Cemal Kulak- sızoğlu ile duygusal ilişkiye gir- diğini bildirdi. Kulaksızoğlu'- nun, bir bavul dolusu döviz gös- tererek kendisini etkilediğini ve açtırdığı hesapta 5-10 milyonluk karşılığj ödenen çeklerle güveni- ni sağladığını anlatan Dülger, daha sonra evlenme vaadinde bulunan bu kişiye, usulsuz ola- rak banka kredisi ve müşteri he- saplarından havale yoluyla 1990 yılı sonuna kadar 4-5 milyar li- ra verdiğini söyledi. Luks bir otelde kumar oyna- yarak 100 bin dolar kaybeden, lüks yaşam süren ve kaçak ge- tirdiği altınlan satarak borcunu ödeyeceğini söyleyen Kulaksı- zoğlu'nu, yıl sonu bilançosu ne- deniyle paralan ödemesi konu- sunda sıkışurdığını söyleyen Mi- ne Dülger, "O da yılbaşında yöntem değiştererek ve benim zaafımdan faydalanarak Anka- ra'daki burosundan telefonla, 'babalar tarafından kaçırıldığı- nı ve tehdit edildiğini' söyledi. Sahte senaryo ve tehditlerle da- ha büyiik meUağlan vermek zo- runda kaldım" dedi. • foiıs İmiat: 055 • nfaiye: 000 • iaatonta:056 • Zakıta MMartifti: 527 57 00 • Ifazariıklaf MMirtüfa: 172 13 73 -74-75 ve 088 • «SKİ anza: 068 • SAtUK: Hızn Acil: 077 SafUk M M û ı t t i i : 511 89 18 CemfeMf» Tış: 588 48 00 Çapa T*: 534 00 00 Manaara Tıp: 340 01 00 Haydarpa$a Mumune: 345 46 80 $işM Etfal: 131 22 09 Takslm İlkyaıdw: 152 43 00 • TRARK: Trafik Şube I H . : 176 24 14 (E 5) 176 14 20 llst ) • THT: İç Hattar 573 13 31. Dtf Hsttar 574 23 00 «25 hat) Santral: 574 73 00 • DDY: Sıkeci Oamtmr- 527 00 50. H.Pa*a Daw«aa: 336 20 63 H.Pa*a (Saatnl): 348 30 20 • VAPtffl: $*ttir Hatlan: 526 40 20. • ELEKTRİK AMZA: IstariMl (Fatfh-Taktakaie): 526 62 74, • TEK: 069 • 6AZ ARIZA: tstantol: 585 19 90-91. • SU AMZA: 1: 522 97 03 HABERLERIN DEVAMI Silahlar Sustu, Banş Gelecek mi?.. (Baştarafı 1. Sayfada) ın Kuveyt'teki işgaline son verilmesi olumlu bir gelişmedir. Böylece, BM Güvenlik Kon- seyi'nin kararları uygulanmış ve uluslarara- sı hukukun gereği yerine getirilmiştir. Gelişme olumludur; çünkü devletlerarası ilişkilerde, güçlünün kuvvet kullanarak hak arama yoluna gitmesi hiçbir gerekçeyle onaylanamaz. Bu kapı bir kez açıldı mı, or- man yasalarının geçerli olacağı uluslarara- sı sahnede ne huzur kalır, ne de barış. Onun için, Irak'ın ulusiararası hukuku hi- çe sayarak Kuveyt'i yutmaya kalkışmasının engellenmesi ve Saddam Hüseyin'in yola getirilmesi doğru olmuştur. Ancak bir noktayı yine vurgulamak isteriz: Keşke bu hedefe banşçı yollardan varılabil- seydi; keşke askeri çözüm yerine diploma- tik yöntemler sonuç verebilseydi! Böyiesi olabilseydi, bu kadar kan ve göz- yaşı dökülmeyecek, Kuveyt ve Irak bu denli büyük yıkıma uğramayacaktı. Ölabilir miydi? Yalnız diplomasiyle sonu- ca ulaşılabilir miydi? Bu sorunun yanıtı tartışılabilecek, ama öğ- renilemeyecek artık. Zira sonuç savaşla alın- mış bulunuyor. Acaba savaşın en büyük sorumlusu olan Saddam Hüseyin iktidarını sürdürebilecek mi? İlk bakışta kuşkulu gözüküyor. Bunca yıldır halkını savaş koşullannda ya- şatan bir diktatörün bundan sonra da yerini koruyabilmesi çok güçtür. Son 43 gün içinde Irak'ta tüm altyapı çö- kertilmiştir. Kentle«le su ve elektrik yoktur; günlük yaşam felce uğramıştır. ABD ve müt- tefiklerinin olağanüstü askeri gücü karşısın- da Irak ordusu darmadağın olmuş ve kor- kunç kayıp vermiştir. Halk ve asker arasında yaşanan sıkıntı, çekilen acı ve uğranan düş kırıklıkları, bir noktadan sonra Saddam'a yönelik haklı ve büyük bir tepkıye dönüşebilir. Bu arada BAAS Partisi de bir çıkmazın içindedir. Bu çıkmazdan kurtulmak için bir darbeyle Saddam'ı sırtından atmak isteye- bilir; yoksa kendisi de iktidardan gidebilir Saddam'la birlikte. VVashington ve Londra'dan kaynaklanan dünkü bazı haberler Saddam'ın düşürülme- sine kadar ekonomik ambargonun sürdürül- mesı olasılığına işaret ediyordu. Bilemiyoruz. Ama ambargo sürerse, bunun da ulusia- rarası hukuka ve BM kararlarına aykırı dü- şeceği bilinmelidir. Saddam'ın iktidardan devrilip gitmesine kuşkusuz gözyaşı dökülemez. Ama bu, ar- tık irak'ın bir iç işi olmalıdır ve öyledir zaten. Yazımızın başındaki soruyu yineliyoruz: Saddam'dan kurtulmak, Ortadoğu'da kalıcı bir barışa ve hakça bir düzene kapı açabile- cek mi? Kolay değil. Ortadoğu sorunu yalnızcâ Kuveyt'in işga- line indirgenemezdi; Saddam'dan kurtulma- ya da indirgenemez. Araplarla Israil arasındaki anlaşmazlık gi- derilmedıkçe, Filistin sorunu çözülmedikçe, petrol geliri bölgede yeni bir bölüşüm meka- nizmasına kavuşturulmadıkça, çağdaşlaşma ve demokratikleşmenin yolu açılmadıkça, Ortadoğu'nun yerli yerine oturmasını, durul- masını beklemek gerçekçiliğe ters düşer. Hükümetüı işçiye grev oyunu BAŞKENTTEN AHMET TAN (Baftarafi 1. Sayfada) ve bir senaryo halinde kamuo- yuna yansıtılmasının üzucii ve aynı zamanda diişündiiriicii ol- dugunu belirtmişlerdir. Cumhurbaşkanımız doğru ol- raayan haber ve yorumlann mi- man olan bu gazetemizi, vatan- daşlanmıza şikâyet etme konu- sunda beni görevlendirmişler- dir." Cumhuriyet gazetesi "yetim" olmadığı ve Özal ile bağı bulun- madığı halde, bu şikâyet Hüsnü Dogan ile ilgili şikâyetine ben- ziyor. Haksu, yersiz ve ölçüsuz. Şikâyetin konusu, ANAPMı milletvekilleri ile yaptığı geceya- nsı seanslannj özetleyen, "Özal: Böyle hükümet olmaz" başlıklı haberdi. Özal, bu seanslarda hükümet- teki üç bakanın "tepesini attır- dıgını, partiye zarar verdikleri- ni, eşinin aday olduğu kongre- den sonra partide fırtına kopa- cagını, ANAP grubunda güve- noylamasua gidebileceğini" an- latmıştı. ANAP'ı tabelasının ca- kıldıgı 1983 yılından beri izleyen arkadaşlanmız Canan Gedik ile Faruk Bildirici de bu haberi se- anslara katüan milletvekilleriy- le konuşarak hazırlamışlardı. Avrı şeyi, öteki gazeteler de yapmıslar, benzer haberler belli nüanslaria dünkü gazeteterin tü- münde yer almıştı: Hürriyet — "Özal: 3 martta fırtına var." Milliyet — "Partinin başına döneyim mi?" GUnaydın — "Özal: Direniş beklemiyordum." Güneş — "Semra Istanbul'a yakısır." Tercüman — "Özal, dertles- ti." Cumhurbaşkanı "kapalı top- lantılardaki konuşmaların kay- nak gösterilmeden kamuoyuna yansıtılnıasuıuı üzücü ve duşün- dttrücü oldugunu" söylüyor. Cumhurbaşkanı "kaynak göstermenin" doğru gazetecilik için her zaman bir zomnluluk OzaPdan (Baştarafı 1. Sayfada) başlıklı haberinin tamamen ya- lan oldugunu ifade etmişlerdir. Sayın Cumhurbaşkanı, kapalı toplantılardaki konuşmaların kaynak gösterilmeden, uydurma bir senaryo halinde kamuoyuna yansıtılmasının üzücu ve aynı zamanda düsündüriicü oldugu- nu belirtmişlerdir. Cumhurbaşkanımız, doğru olmayan haber ve yorumların mimarı olan bu gazetemizi, va- tandaşlanmıza şikâyet etmem konusunda beni görevlendirmiş- lerdir." olmadığını kendisi de yakından bilir. Gazeteci kaynagına güve- niyorsa, adını saklı tutar. Bu, meslek kuralıdır ve bütün dün- yada da Tiirkiye'de de böyle işler. Özal da kaynak gizliyor Kaynak gostermemek bir suç- sa, Cumhurbaşkanı geçen aylar- da Çankaya'da gazetecUerle yap- tığı toplantılarda, basını suç is- lemek durumunda bırakmıştır. Çünkü orada yaptığı konuşma- da da "beni kaynak göstenne- den >-azabilirsiniz" diyen kendi- sidir. Gazetecinin bir milletvekiline, en az cumhurbaşkanına olduğu kadar güvenmesi doğaldır. Bir milletvekilinin de tıpkı bir cum- hurbaşkanı gibi adının gizli tu- tulmasını isteme hakkı vardır. Gazeteci haberini inandırıcı yapmak uğruna kaynağını acık- larsa, bunun adı "ihbarcıhk" olur. Cumhurbaşkanı, ANAP mil- letvekilleri üzerinde eşini sectir- me de dahil siyaset yaparsa, o milletvekillerinin de aynı biçim- de "siyaset'* yapmak haklandır. Milletvekilleri de bu haklannı gazeteciler eliyle kullanıyorlar. Tıpkı Cumhurbaşkanı'nın yap- tığı gibi... Söz konusu seanslarla ilgili haber, aşağı yukan butün gaze- telerde kullanıldığı halde, asıl üzücü ve düşündurücü olan Özal'ın "Cumhuriyet'i vatan- daşlara şikâyet etme" konusun- da şözcüsüne görev vermesidir. Özal, "Böyle hükümet olmaz" demediğini söylüyor. Peki olursa, diger gazetelerde de yer alan ve yalanlamadığı "ANAP grubunda bakanlar için güvenoyuna gideleceği" yolun- daki sözlerinin anlamı ne? Özal "Böyle hükümet olmaz'1 demediğini söylüyor. Bu berhal- de, hükumetin de "Böyle Cum- hurbaşkanı olmaz" demesinden çekindiği için... ŞÜKRAN KETENCİ Bakanlar Kurulu'nun 25 ocak gunü 115 bin işçi için aldığı, grev leri 60 gun erteleme karannın Danıştay'dan donmesi işçiye bir yarar sağlamadı. Sadece hüku- metin kendisine tanınan grev er- teleme yetkisini, hukuka aykırı kullandığını ortaya çıkardı. Çünkü Bakanlar Kurulu ka- rarı ile grev hakları ellerinden alınmış olan işçilerin yüz bin ka- darı için, Danıştay kararına ka- dar geçen süreç içinde sendika- cıların deyişi ile 'kerhen' sözleş- me imzalandı. Zorunlu tahkim sistemi, Yük- sek Hakem Kurulu'ndan daha da kötü rakamların çıkabilece- ği, toplusözleşme oncesinin dü- şük ücretleri ile çalışma zorun- luluğu gibi ağır tehditler altın- da, özgür toplu pazarhk düze- ninden uzak koşullarda zorun- lu sözleşmeler imzalandı. Danıştay'ın yürütmeyi dur- durma kararı çerçevesinde yeni- den greve çıkabilecek 18 bin iş- çi için de grev hakkımn işlevini koruduğunu söylemeye oianak yok. Çok uzun sureli uyuşmaz- lıklar nedeni ile çok duşük uc- retle çalışma, grevde ücretsiz ge- çen aylar ve erteleme ile eski du- şük ücretle yeniden işbaşı yap- mak zprunda kalan işçiler içia, Danıştay'ın yürütmeyi durdur- ma kararı ile yeniden greve çıkjş, grevin etkinlik ve işlevini tama- men ortadan kaldırıyor. Ulusiararası hukuk da etkınliği kısıtlanmış grev hakkını, yasal grev kıncılık olarak nitelendiri- yor. Bakanlar Kurulu'nun 25 ocak akşamı yaptığı toplantıda almış olduğu grev erteleme kararı, 115 bin işçinin grev hakkını gasp ederken her yönü ile hak ve hu- kuk tanımazjığın örneklerini sergiliyordu. Öncelikle karar, il- gili bakan Mehmet Yazar tara- fından açıklanırken '30 günlük erteleme' ve 'uzun sureli grevler- den mağdur olan işçilerin mağ- duriyetlerinin önlenmesi gerekçesiyle' açıklanmıştı. Ancak karar yayıma girme- den yasa hükümleri ile çeliştiği ortaya çıktığından üzerinde dü- ABD'li yarbay ve polise (Baştarafı 1. Sayfada) Dev-Sol örgütü ustlendi. Ege Büromuzun haberine gö- re, NATO'da görevli ABD'li Yarbay Alvin Macke dün otur- duğu apartmanın merdivenle- rinde silahlı saldırıya uğrayarak yaralandı. Olay dün saat 17.15 sıralarında Alsancak Mustafa Bey Caddesi 14 numaralı Saa- det Apartmanı'nda meydana geldi. Emniyet Müdürlüğü yet- kililerinin, verdiği bilgiye göre iş çıkışı evine giden Yarbay Mac- ke, oturduğu apartmanın 5 iie 6. kat arasındaki merdivenlerin- de iki kişinin silahlı saldırısına uğradı. Burada üç el ateş edilir- ken kurşunlardan biri Yarbay Macke'in başına isabet etti. Kimlikleri belirsiz 18-20 yaşla- rında olduğu bildirilen iki sal- dırgan daha sonra olay yerinden kaçtı. Başından yaralanan Yarbay Macke önce Amerikan Hasta- nesi'ne, daha sonra özel Sağlık Hastanesi'ne kaldınldı. Özel Sağlık Hastanesi Yonetim Ku- rulu Baskanı Opr. Dr. Talat Görgüç, Yarbay'ın ilk getirildi- ğinde durumunun kötü oldugu- nu, şoka girdiğini, tansiyonu- nun ve nabzının bulunmadığını belirtirken şunları söyledi. "Başına tek kurşun isabet et- miş. Kurşun ağız kenarından girmiş sağ kulağın yakınından çıkmış. Herhangi bir amelivat yapmadık. Bir süre sonra şoku atlattı. Kendine geldi, konuştu. Beyin tomografisini ve filmini çektik. Kurşun bir taraftan gi- zeltmeler yapıldı. Öncelikle er- telemenin yasaya göre 60 gun olarak, ancak yapılabileceği gö- rulüp karar 27 ocak gunlu Res- mi Gazete'de buna göre duzen- lenip 60 gun olarak çıktı. Grev- lerin erteleme gerekçesi de 'Kor- fez kriziyle başlayan savaş nede- niyle milli güvenliği bozucu ve tehdit edici nitelikte gorüldü- ğünden' diye Resmi Gazete'de yer aldı. Hukümetin asıl hukuka aykı- rı olan uygulamasının duzeltil- mesine fiilen oianak bulunama- dı. Yasa, hükümete her grev için tek tek ve yasa amacı ile çeliş- memek koşulu ile grev erteleme hakkı tanıyordu. Hükümet ise birbiriyle ilgisiz ışyerleri ve ko- şullarda devam etmekte olan grevlerin tumunü birden "milli güvenliği" tehdit gerekçesi ile er- teliyordu. Öyle ki Maga Deri or- neğinde olduğu gibi grevi erte- lenen, 'milli güvenliği tehdit' et- tiği varsayılan işyerlerinden ba- zıları hükümet kararından son- ra işverenleri tarafından hiç açıl- madı. Maga Deri'de olduğu gi- bi, ışçilerine işbaşı yaptırılma- dan, yeni toplusözleşme olma- dan yasa ve hukuk dışı olarak iş- çilerinin tumunün ya da bir bo- lümunün işten atıldığı olaylar yaşandı. Tabıi bu ertelemelerde . en buyuk, hç4e( olduğu bilinen maden işçilerinin grev i ile milli güvenlik tehdidi arasında nasıl bir mantık ilişkisi kurulduğu da bulunamadı. Taşkomuru ureti- mi ile Körfez savaşı arasında hem de zararda olduğu, stok bu- lunduğu, Cumhurbaşkanı, Baş- bakan ve bakanların ağzından düşmeyen bir işletme arasında- ki ilişkinin haklı açıklaması hiç yapılamadı. Bakanlar Kurulu karannın haksız ve hukuka aykırı olduğu- nun one surüimesi yuzbinlerle işçi ve sendikacı açısından pra- tik bir yarar getirmiyordu. Yasalar ve hukuk gereği grevde- ki işçiler, grev öncesi düşük üc- retleri ile işbaşı yapmak zorun- da idiler. Sendikalar için ise iş- çileri 60 gün süre ile aylar, yıl- lar süren eski düşük ücret, üc- retsiz grevin ardından yine eski düşük ücrete mahkûm etmek ve sonra da Yüksek Hakem Kuru- lu'na gitmek gibi bir zorunluluk vardı. Çunku yasadaki adı gre\ erteleme olan kararın sonucun- da, 60 günlük ertelemenin ar- dından yeniden grev hakkı doğ- muyor, uyuşmazlık zorunlu ola- rak Yuksek Hakem Kurulu'na gidiyordu. Hem işçi iki ay daha eski duşük ucretle çahşacak hem de buyük olasılıkla, geçmiş de- neyimlerden de bilindiği uzere YHK'dan masada en son alına- bilmiş rakamların da altında bir sonuç çıkabilecekti. lşte bu ne- denle 100 bin kadar işçi için ara- dan geçen bir aylık süreç içinde 'kerhen' zorunlu sözleşmeler imzalandı. Danıştay'ın vermiş olduğu kararın, hükumetin hu- kuk tammazlığını sergilemenin ötesinde fiili bir yararı Kalmadı. Bakanlar Kurulu'nun grev er- telemelerini Danıştay'ın durdur- masının ardından, sendikalar yeniden greve başlama konusun- da karar aşamasında bulunuyor. Türk Metal Sendikası Genel Sekreteri Salih Küıç, grevi erte- lenmiş, işbaşı yapıldıktan sonra toplusözleşmelerinde uzlaşmaya varılamamış işyerleri için önu- miızdeki gunJerde bir karara va- racaklarını belirterek "Ya grev şapacağız ya da uzlasma yolu- na gideceğiz. Başka bir seçene- ğimiz yok" diye konuştu. Türkiye Çimse-İş Genel Sek- reteri Mehmet Selçuk da henüz grev ertelemelerine ilişkin ken- di sendikalarının Danıştay'da açtığı davanın sonuçlanmadığı- nı kaydetti ve Danıştay'dan olumlu sonuç ahrlarsa, grevi er- telenmiş bulunan işyerlerinde greve veniden başlayacaklarını söyledi. Selüloz-İş Sendikası Genel Başkanvekili Muslum Ocak da Bakanlar Kurulu'nun haksız grev ertelemesine Danıştay'ın verdiği kararı sevinçle karşıla- dıklannı vurgulayarak sendika yonetim kurulunun greve başla- nıp başlanmayacağını tartışaca- ğını düe getirdi. Petrol-lş Genel Başkanı Mü- nir Ceylan da Danıştay'ın son kararı karşısında 7 değişik işye- rinde grevi ertelenmiş olan işyer- lerinde greve çıkacaklarını kaydetti. rip öbür taraftan çıkmış. Ancak beyine hiç dokunmamış. Ha\ati denecek bir tehlike meydana ge- tirmemiş. Şu anda nabzı ve tan- siyonu iyi." Macke'in tedavisine başlan- dıktan bir süre sonra Guneydo- ğu Müttefık Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aşir Özö- zer, hastaneye gelerek yetkililer- den bilgi aldı. Bu arada Yarbay Macke'nin geçen hafta Körfez savaşına ilişkin olarak Orgene- ral Özözer'e bir birifing verdiği öğrenildi. Polise saldırı Ankara Büromuzun haberine göre, Emniyet Genel Müdurlü- ğü bünyesinde oluşturulan Göl- başı'ndaki Özel Harekât Timi'nde gorevli polis memuru Sabri Ceylan, dün uğradığı bir silahlı saldırı sonucu yaralandı. Eylemi, yasadışı Dev-Sol örgü- tü ustlendi. Yenimahalle Suadiye Cadde- si'nde oturan polis memuru Sabri Ceylan, dun saat 08.15 sı- ralarında evinin onünde silahlı bir saldınya uğradı. Ceylan, biri kadın dört kişi olduklan belir- lenen saldırganların açtığı ateş sonucu omzundan yaralandı. Ceylan, evinin yanındaki bir in- şaata sığınarak saldırganlarla si- lahlı çatışmaya girdi. Saldırgan- lar, 5-10 dakika süren çatışma sonunda olay yerinden kaçtılar. Gorgu tanıkları, kaçan saldır- ganlardan birinin karnını tuttu- ğunu belirtirken, polis yetkilileri bu kişinin çatışmada yaralanmış olabileceğini söylediİer. TÜRK BANKASI LİMÎTED Yeni faiz oranları TL $ DM £ lay 47 — — — 3ay 58 8.75 9.00 10.00 6ay 60 9.25 10.00 10.50 lyıl 64 10.00 10.50 12.00 İstanbul Ankara İzmir Mersin Valikonağı Cad. 7. Nışantaşı Tel: 134 33 17 Necatıbey Cad. 23. Sıhhiye Tel: 230 62 93 Cumhuriyet Bulvarı, 132 Tel: 13 00 42 İstiklal Cad. 29 Sokak Tel: 35 091 GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı /. Sayfada) Ancak ABD'nin amacı, hem "bağcı dövmek" hem de "üzüm yemek" olduğu için barışçı yollar işletilmedi. Amaç, Körfez'e "yeni düzen" getirmekti. Bu yeni düzen de ancak savaş ile gelebilirdi. Saddam, daha önce "Fransız banş planını" benimser ve bu dramatik sonuctan da kurtulabilirdi. Irak diktatörü, ge- leceği göremedi. "Tek adam" psikolojisınin kaçınılmaz ya- nılgıları ile bu duruma sürüklendi. Iran-lrak savaşı niçin çıkarılmıştı? Batı, İran'a karşı Irak'ı ne gibi beklentilerle silahlandırmıstı? Irak'ın Kuveyt'e sal- dırısına kimler, nasıl yeşil ışık yakmıştt? Saddam, ABD'nin Ortadoğu'da kuracağı yeni düzen için bir araç gibi kullanılmıştı. Saddam, bunun da bilincinde ve ayırdında değildi. ABD, Ortadoğu diktatörleri ile kedi fare oyunu gibi oynu- yor. İran'daki "Islam devrimi"nden sonra Tahran'a operasyon- lar düzenliyor; sonra CIA aracılığı ile mollalara gızlice si- lah satıyor; Suriye'yi önce "terörist-devlet" ilan ediyor, son- ra da Saddam'a karşı Hafız Esad'ı çokuluslu güçler koalis- yonuna katıyor! Ortadoğu'da kimin, ne zaman, kiminle dost, kiminle düş- man olacağı belli değildir. Ortadoğu, kum ve petrolün oluşturduğu bir çamur der- yasıdır. Türkiye, bu çamurun uzağında durmalıydı. Ancak ABD siyaseti buna izin vermedi. ABD'nin Ortadoğu'ya getireceği "yeni düzen", Türkiy^ ye bundan sonra bakalım nasıl yansıyacak? * Türkiye'den neler götürecek, neler getirecek? • * • Dün Şırnak'taki çatışma dehşet ve kaygı vericidir Bu gibi olaylar, hiç umulmadık ve beklenmedik sonuçlar doğurabilir. . . * Devlet, terör çeteleri ile masum yurttaşları aynı kefelere koyarsa, bundan yalnızcâ öldürülen insanlar ve bu insan- ların yakınları değil bütün toplum yara alır. * • * Körfez savaşının da, Şırnak olayının da bir önemi yoktur. En önemli olay, "hacı ana-laik yenge"nin ANAP İstanbul il başkanlığına oturtulmasıdır. Cumhurbaşkanı. ışıni gücünü bırakmış, ev kulisleri ile eşi- ni il başkanlığı koltuğuna oturtmak istiyor. Bunun için "bakan avına" çıkıyor! Özal, "pariamenter sistem"üe bunları yapabiliyor; bir de anayasa değişikliğini gerçekleştirip 'başkanlık sistemi'n'ı ge- tirseydi kimbilir neler neler yapacaktı? Bir tehlikeli gidiş ile karşı karşıyayız. POLTriKADA SORUIVLAR ERGUNBALg (Boftarafı 11. Sayfada) ların aksine yakın savaşı sevmeyen bir askeri güç. Toplarını iyi gızleyen, tanklarını top gibi kullanan ve siperlerde düş- manın gelmesini bekleyen bir ordu. Bu taktik, süngü ile saldıran İran askerlerine karşı başarılı oldu, ama Amerikalıların akıllı bombaları, neredeyse iğne de- liğinden geçen bilgisayarlı süper füzeleri karşısında hiçbir işe yaramadı. Akıllı bombalar, gündüz ya da gece gizlendikleri siperlerde, koruganlarda onları bulup vurdular. Ve Iraklılar, Amerikan askerlerinin yüzlerini bile göreme- den savaşı kaybettiler. Körfez'deki savaş sırasında Batılı askeri uzmanların ilginç görüşleri çıktı dış basında. Bunların en saşırdıkları nokta. Irak ordusunun hareketsizliği ve siperierden çıkmamasıydı. Siper- lerde beklemek, modern teknolojinin akıl almaz silahlarına karşı bir korunma sağlamıyordu. Örneğin Amerikalılar kuma gömülü bir Irak tankını gündüz güneşte ısınmış namlusunun çıkardığı kızılötesi ışınlardan saptayıp imha ediyorlardı. Üstelik açık alana yayılmamış, hareket etmeyen bir ordu- yu kuşatmak da son derece kolaydı. Nitekim Amerikalılar el- lerini kollarını sallayarak iki gün içinde 500 bin kişilik Irak or- dusunu kuşattılar. ABD'nin ezici hava ve ateş üstünlüğü karşısında siperle- rinden çıkan Irak ordusunun ne şansı olurdu ki? Hiçbir şansı olmazdı. 2. Dünya Savaşı'nda ABD donanma- sına intihar saldırıları düzenleyen Japon pilotlarının da ka- zanma şansı olmadığı gibi. Ama Saddam'ın amaçladığı şe- kilde Amerikalılara ağır kayıp verdirebilmenin tek yolu buy- du. Ayrıca ordu bu kadar kolay kuşatılmaz, böylesine büyük bir bozguna uğramazdı. Nitekim Iraklılann müttefiklerle kar- şı karşıya gelip iyi kötü kayıp verdirebildikleri tek durum Haf- ci saldırısında ortaya çıktı. Saddam Hüseyin, 2 ağustosta Kuveyt'i işgal etmesinden birkaç gün önce ABD'nin Bağdat Büyükelçisi April Glaspies- ye, "Sizin toplumunuz bir muharebede 10 bin ölü vermeyi göze alamaz" demişti. Körfez savaşında Saddam'ın ordusu da bunu göze alama- dı. Ne var ki bu sayıdan çok daha fazla kaybı, siperlerde, ko- ruganlarda, başına yağan bombalarla verdi. Saddam'ın ihtirasları büyüktü, ama emrindeki ordu, Hit- ler'in ordusu, İsrail ordusu ya da İran ordusu değildi. Irak liderinin 8 yıllık İran-lrak savaşında ordusunun gös- terdiği düşük performanstan bu gerçeği kavramış olması ge- rekirdi. Kavrayamadı. Trajik hatalarından biri de bu oldu. TÜRK JANKASI LİMİTED Türkiye. Kıbrıs ve İngiltere deki TORKISH BANK ÜMITED Subeleriylc hizmet vermektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle