12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 23 ŞUBAT 1991 Beyoğlu'nda 'Kültür ve Sanat Evi 9 Üzerine... Mimari nitelikleri ve Beyoğlu ile işlevsel/biçimsel ilişkileri açısından bu tasanmın bir kez daha gözden geçirilmesi yararlı olacaktır. Prof. Dr. UĞUR ERKMAN İTÜ Mimarîık Fakültesi Bir büyük bankamız tarafından Beyoğlu'n- da bir "kültür ve sanat evi"nin gerçekleşti- rilmesi planlanrruştır. Parmakkapı'da 19. yuz- yıl sonu ve 20. yüzyıl başııun geçerli üslubun- da inşa edilmiş, daha sonra yapılan ekleme- lerle büyütülmüş bir bina, çeşitli kültürel fa- aliyetlere hizmet verecek biçimde düzenlene- rek toplumun kullanımına sunulacaktır. Bu amaçla binanın ön ve yan cephesi, son- radan yapılan eklere ait cepheleri gizleyecek biçimde alüminyum bir perde konstrüksiyonla örtûlmüş ve içinde de işlevsel düzenlemeler ya- pılmıştır. özenle hazırlanmış bir dosya ile tanıtılan ön projeler, bu binanın Beyoğlu mekânı ile ilişkisi ve mimari niteliği konusunda duşun- celerimizi belirtmek için bir vesile olmuştur. Binada yapüacak işlevsel düzenlemelere iliş- kin gözlemlerimizi, yazının hacmini büyütme- mek için, ayrıntılı olarak belirtemiyor, ancak sanat evi girişinin konumu, ölçu ve biçimi, bi- na önündeki kolonatın işlevi; binadaki bazı hacimlerin karanlık ve havasız oluşu; kafe üzerindeki büyük cam konstruksiyonun amacı gibi hususlann gözden geçirilmeleri gerekti- ğini vurgulamakla yetiniyoruz. Ulkemiz kültür yaşamına olumlu katkılar- da bulunacak bu iyi niyetli ve övgüye değer girişimin yer alacağı Beyoğlu, bugün artık ta- rihsel bir statü içine alınmış ve bu kimliği ile bir kentsel koruma alanı durumuna girmiştir. Bu nitelikteki kent mekânlarında yapılacak yeni tasarımların bu tarihsel kişilikle, taklit çi bir davranışa girmeden ilişki kurmaları ve biçimsel/işlevsel nitelikleri ile bu bağlam için- de yer almaları gerekir. İşlevsel, biçimsel ilişki Tasanmın, Beyoğlu'nun işlevsel bağlamıyla ilişkisi bir yonuyle olumludur. Yorenin veni- den oluşturulmaya çalışılan ve geçmişte de var olduğu bilinen " kültür-eğlence-abşveriş" ağır- lıklı imgesi ile "kültür ve sanat evi" işlevi uyum ıçindedir ve bu girişim için Beyoğlu'- nun seçilmesi isabetli olmuştur. Ancak binanın içinde yer aldığı çevreyle iş- levsel ilişkisini kuracak olan zemin katının çö- zümlenişi, yönlendirici olması gereken ölçüt- lerin ihrnal edildiği izlenimini vermektedir. Çünku Beyoğlu mekânında, özellikle İstiklâl caddesindeki binaların zemin katlarına, hat- ta bazen 1. katlanna yerleşmiş pastane, lokan- ta ve mağazalar, kaldırımın hemen kenann- daki vitrinleri ile caddenın zemin kat duzeyin- deki mekânını sınırlarken, saydamlıkları ile de bir bakıma cadde ile görsel ilişkilerini kay- betmez, korurlar. İstiklâl caddesinin hemen hiçbir yerinde kolonatlı bir yapı ya da kaldı- rımı içeri çekmiş bir bina gorulmez. Sokak ve kaldırımlarının bina bünyelerine dalışı, ancak caddeye açılan büyük kapıları ile, farklı me- kânsal nitelikteki "pasaj"larla sağlanmıştır. Denilebilir ki Beyoğlu'nda zemin katlardaki yaşam, dışandaki yaşamla sadece saydam bir perde ile aynlır; içeridekiler ve dışarıdakiler birbirlerini görür, bilirler. Geceleri caddeyi, daha çok, zemin katların ışıkları aydınlatır. Hal böyle iken söz konusu binanın zemin katı, cadde ile bütunleşmemiş, bir sanat evini ba- rındırdığını belirtmeyen, içeri dönuk niteliğiy- le Beyoğlu'na sırtını dönmüş ve cadde ile iliş- kisi yalnızca "danışma" hacmi ile sınırlı kal- mıştır. Butün bunların yanında, bina ile Be- yoğlu yaşamının bağlantısını kuracak bu ze- min kat, çevrenin özellikleri ve kullanım ba- kımından da anlamsız, bir ucu tıkalı bir ko- lonat duzenlemek uğruna geri çekilmiş ve cadde boyunca zemin katlar düzeyinde oluş- muş vitrin/cam/kapı düzeni de boylece çev- rede örneğine hiç rastlanmayan bir kolonat ile bozulmuştur. Özetle, işlevsel ve biçimsel ni- telikleri ile binanın zemin kat çözumünün Be- yoğlu'na uygun olduğu söylenemez. Tasarımın, Beyoğlu'nun biçimsel bağlamı ile ilişkisi konusunda da olumlu bir yargıya varmak kolay değildir. Bilindiği gibi Beyoğ- lu'nun genellikle 19. vuzyılda ve 20. yuzyıl başlarında, yalnız ana caddede değil, ona açı- lan sokaklar boyunca da oluşmuş mimarisi- nin belirgin özelliği, çoğunluğu dar cepheli, cephelerindeki çok sayıdaki pencereleri ile 4-5 katlı binalar dizisinin ritmik karakteridir. Da- ha geniş cepheli binalarda da çıkıntı \e girin- tilerle, dar, uzun pencerelerle bu ritm ve ha- reketlilik sürdürülmüştür. Dönemin geçerli anlayışı gereği yapılmış susleme ve rölyefler, bu hareketli cephe karakterine katkıda bulu- nan tamamlayıcı küçük yan öğelerdir. Caddenin zamanla kararmış masif, ağır kârgir görünumdeki yapısal imgesi, kuçuk ka- palı çıkmalar, balkon çıkıntıları ve Fransız balkonlarının varlığı ile tekduze duvar niteli- ğinden uzaklaşmıştır. İşte bu bağlam içinde yer alacak olan söz konusu bina, onunla hiçbir diyaloğa girme- mekte, ancak mevcut birkaç pencere ve çıkın- tıyı korumak ve sergilemek dışında olumlu bir çaba göstermemektedir. Yukanda sözü edi- len cephe ritmleri dışlanarak yaratılan duz bir >uzeyle (satıhla) bu doku zedelenmiştir. Tasanmın mimari nitelikleri "Dunun mimarîık özelliği ile çağdaş mi- marlık anlayışının bir bileşimi" olmak, tasa- rım kavramını (konseptini) yönlendirici ana fikir ve çıkış noktası olarak tanıtım dosyasın- da belirtilmiştir. Tarihsel kimliği olan çevre- lerde yapılacak yeni uygulamalarda bu, doğ- ru bir vaklaşımdır. Ancak tasarım incelendiğinde, "dunun mi- marîık özelliği'nin eski yapıların yalnızca on cephelerinden kalmış birkaç pencere, çıkma ve susten ibaret olduğu gorulmektedir. Aynı biçimde,"çağdaş mimarîık anlayışf'nı da bi- na cephesine giydirilen alüminyum/ cam ka- rışımı maske temsil etmektedir. Bir dönemin mimarîık anlayışı olarak yal- nızca cephe özellikleri belirleyıci olamaz, me- kânsal ve yapısal ozellikler o "mimari bu- tun"ün ayrılmaz oğeleridir ve bilindiği gibi bu olgu mimarlık kuramırun temel ilkesidir. Top- lumumuzda ve hatta aydın çevrelerde, mimari özellik denilince bina cephelerinin anlaşılması da bu gerçeği değiştıremez. Dolayısıyla bu ta- sarımın geçmiş ile çağdaşın bir bileşimi ola- cağı ileri sürülse bile bunun bir mimari bile- şim olamayacağı açıktır. Burada, kanımızca, cağdaşlığı bir kılıf olarak görmek yanılgısına duşülmuştür. Konuya çağdaş mimarlığın ilkelerinden olan "açıklık" ve "aldatıcı olmamak" nite- likleri açısından baktığımızda ise bu tasanmın cağdaşlığı hususunda yine kuşku duyuyoruz. Çunku bu tasarımda yapılan iş, eski iki bina- nın cephelerini açıkta bırakarak öbur cephe- lere alüminyum bir maske geçirmektir. Bina- nın asıl cephesinin yaklaşık (1 m) önune ta- kılan, ondan kopuk bu maske kaldırılsa, bi- na işlevsel ve yapısal hiçbir özelliğini yitirme- yecektır. Bu da maskenin mimari değil, de- koratif bir eleman olduğunun göstergesidir. Bilindiği gibi her ne kadar geçici modaların peşindeki mimarlarca yadsınmaktaysa da rao- dern mimari, dekorasyonu, yani binanın ya- pısal, işlevsel ve mekânsal gerekliliklerinden kopuk süslemeleri dışlamıştır. Bu dekor-maske ile eski yapı cephelerinin gizlenmeye çalışılmasını, bu binayı seyrede- cek, orada ve çevrede yaşayacak kişilere ve gizlemeye uğraştığı yapıya karşı açık, dürüst bir davranış olarak göremeyiz. Çünku bina- ya giydirilen bu maske, herhangi mimari bir niteliği olmadığı halde, varmışcasına bir al- datıcı işlev yüklenerek, açıklık ilkesini gözardı etmiştir. Oysa binanın maskelenen cephe bö- lümleri, maskeleyen alüminyum perdeden çok daha doğru, açık ve saygılı bir çözüm sergi- lemektedir. Sonuç Sonuç olarak, mimari nitelikleri ve Beyoğ- lu ile işlevsel/biçimsel ilişkileri açısından bu tasanmın bir kez daha gözden geçirilmesi ya- rarlı olacaktır. Bu vesile ile belirtmek gere- kir ki, özellikle toplumun ortak mirası olan tarihsel çevre ve binalarla ilgili, kent mekâ- nına ve kültürüne önemli etkileri olacak ta- sarımların yanlış sonuçlar doğurmaması için mimarhğı bir 'hobby" olarak gormekten ka- çınmalı ve görevlendirilecek ekiplerin, geliş- mış ulkelerde yapıldığı gibi bu konularda de- neyimli, uzman ve guncel modaların dışında kalabilecek meslek adamları arasından seçil- mesinin ulkemiz mimari kulturü açısından ya- şamsal olduğu unutulmamalıdır. Eğer bu tasanmın uygulanması sonucunda gerçekleşırse, girişim olarak "doğru bir kül- tür ve sanat evi" tasarım oiarak "yanlış bir mimari ve korumacılık eseri" olacak bu bi- nanın, bugun yaşanan kültürel ve mimari du- raksamayı canlandırma, mimari mirası koru- ma ve değerlendirme çabalarında izlenecek yolun ne denli ciddi, bilimsel ve doğru çizil- mesi gerektiğini belirten bir ters örnek olma- sı bakımından, gelecekte korunmasına özen gösterilmelidir. PENCERE Yazı ve Yazar EVET/HAYIR OKIMAKBAL Akıl Almaz İşleri Birkaç gündür ne yazacağımı şaşırdım! Akıl alır işler de- ğil bunlar. Türkiye Cumhurıyetı tarihinde eşı benzeri görül- memiş bir kişiyle karşı karşıyayız. Bu kışi, müsteşarlık, ba- kanlık, başbakanlık yapmış, kurduğu partınin Meclıs grubu- nun oylarıyla cumhurbaşkanı seçılmış... Böyle bir kişı den- geli, dûzeyli davranmalı; ağzından çıkan sözleri kulağı duy- malı değil mi? Alışılmadık bir insan bu! Bir de 'Bana alışın, nasrtotea alışacateınız' diyor. Böyle bir kişiye naal alışıhr ki? Tam yazmayı düşünürken DYP'fi Cindoruk söyleyiverdi, Ce- mal Gürsel, geçmeyecek bir hastahk nedenıyîe doktorlann verdikleri rapor ve TBMM'nın kararıyla nasıl cumhurbaşkah- lığından uzaklaştırıldıysa Bay Turgut Özal'a da aynı biçimde davranmak gerektığıni açık açık bildırdi. Doğrusu, üzerinde durulması gereken bir görüş. Çünku Bay Turgut Özal, ne yap- tığını, ne ettiğini, ne dediğini bılmez bir durumda görülüyor. Böyle bir kişinin Türk ulusunun yazgısına egemen olması çok tehlikelidir. TC hükümetininMillı Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, iki devlet bakanı Bay Özal'ın dediklerine, ıstedıklerine uymadık- larını belirttiler. Bayan Özal'ın İstanbul'da ANAP İl Başkanı olmasını istemiyorlar, cumhurbaşkanı olmuş bir kişının eşi için böylesine aşağı düzeyde bir politika sürdürmesini doğ- ru görmüyorlar. Yalnız onlar da değil, nice ANAP'lı da bu dü- şüncede... Ne yapıyor Turgut Bey, TV ekranına çıkıp bu dört kişiye ver- yansın ediyor. Unutarak bu dört polıtikacırvn hükümet üyesi olarak görev yapmakta olduklannı hem de kendi eliyle se- çip görevlere kendisinin getirdiğinı. Milli Savunma Bakanı Hüsnü Doğan'ın öz dayısının oğlu olduğunu... Bütün bunlar kınanması gereken durumlar. Bir cumhur- başkanının anayasa çizgisinin dışına çıkarak il başkanltğı se- çiminde yan tutması hem yanlış hem de sorumsuzluk örne- ği. Anayasayi da hiçe saymak! Hele Bu Hüsnü'yü annem büyüttü, karım yetiştirdi, biz adam ettık, şimdi kalkmış Brü- tüslük yapıyor' gibilerden bir söz söylemesi ışin en yakışık- sız, en ayıplanacak yanıdır. Yetım kalmış bir ınsanı korumak, yetişmesine yardımcı olmak, o insanı yaşam boyu bize kul köle kılar mı, kılmalı mı? Hiçbir aklı başında kışi yaptığı iyili- ği başa kakmaz. Böyle bir konuşma ayıbın da ötesinde sa- yılmaz mı? Bir de Bayan Semra'nın il başkanlığına karşı çıkmak Türk kadınına saygısızlıktır demıyorlar mı' Türk kadınını yalnız Semra Hanım mı temsil ediyor? Cumhurbaşkanının eşi ol- mak Türk kadınını temsil etmek mıdir? Bugüne kadar saygı- değer cumhurbaşkanı eşleri gördük, hiçbiri Semra Hanım gibi kocasının işine karışmadı. Ulke yönetıminde etki yapmaya kalkışmadı. Türk kadınına saygı, Bayan Özal'ı her şeyin üs- tünde tutmak mıdır? ANAP lideri Bay Özal böyle bir saygı- dan yanaysa niye Meclis'teki kadın mılletvekillerine yüzde on ya da on beş oranında bir pay ayırmayı düşunmedı? TV'ye çık, ağzına geleni söyle! Bay Yazar'ın mantığı da aca- yip! Yoksa o da mı ruhsal bir bunalım geçıriyor? Bir zaman- lar muhalefet partılennden birinın lideri olarak ağır sözlerle eleştirdiğı ANAP Genei Başkanı Özal'ı korumak, savunmak için en garip hesapları yapmaya kalkışıyor. Özal Bey TV'de yedi dakika konuşmuş; Inönü, Demirel, yetim Hüsnü de bi- rer buçuk dakikadan altı dakika konuşmuşlar. Eşitlik işte böyle oluşmuş oluyormuş Daha daha neler? Bay Turgut Aile olarak, çocuklarla gö- rüştük, Semra Hanım'ın il başkanlığına aday olmasını doğ- du bulduk' diyor. 'Gazeteci arkadaşlar da doğru buldular' di- yor. 'Hüsnü herhalde hanedan olmadığını kanıtlamak için Semra Hanım'ın adaylığına karşı çıktı' diyor... Ne garip söz- ler bunlar! Bir devlet adamı nasıl olur da 60 milyonluk bir ulu- sun karşısında bu denli anlamsız konuşmalar yapar? Haydi o yapıyor, TRT nasıl yayımlar'' TBMM üyelerı sorumluluklarını bilmek zorundadırlar. ANAP grubu aklını başına almalıdır. Bay Turgut Özal bu denli başı- boş bırakılmamaiıdır. Çankaya konuğunun, ciddi bir rahat- sıziık geçirmekte olduğu konusunda kuşkular duyulmakta- dır. Kimbilir, belki de "bay pass" amelıyatının bu bunalımda etkisi vardır Her neyse; alışılmadık, alışılması da mümkun olmayan bir kişiyle karşı karşıyayız. En kısa sürede gereken önlem alınmalıdır. Türk ulusunun yazgısı Özal aılesıne, ken- disinin de benimsediği sözcukle, Özal hanedanına bırakıl- mamaiıdır. Söz konusu, altmış milyonluk koskoca bir ulusun bugünü, yarınıdır. CUMHURİYET / KİTAP / KULÜBÜ / HİPERMARKET. K İ T A P G U N L E R İ YENİ KİTAPLAR, ÜNLÜ YAZARLAR İMZA GÜNÜ BUGÜN • 23 şubat cumartesi, 15.00-18.00 tT ÖU)ALATÂBEK~~ BELPA / Çırpıcı yolu (Fruko-Tamek Karşısı) Merter TeL: 561 02 03 (4 hat) CUMHURİYET KİTAP / KULÜBÜ / K İ T A P Q£|QA Dccrn HİPERMARKET G 0 NL E R İ YENİ KİTAPLAR, ÜNLÜ YAZARLAR İMZA GÜNÜ YARIN • 24 şubat pazar, 15.00-18.00 BELPA / Çırpıcı yolu (Fruko-Tamek Karşısı) Merter TeL: 561 02 03 (4 hat) İnsan kimi zaman yolunu şaşırır, nerede olduğunu bilemez. Uçsuz bucaksız kum çölünde ya da balta gırmemiş orma- nın karanlığında kendini yitiren kişı ürperir. Eğer bir trende yolculuk ediyorsan; kolay. Kaçıncı kilomet- rede olduğunu bilmen yeterlidir; tek boyutla yerini saptaya- bilirsin. Bir gemıde isen, hangi eylem ve boylamın kesiştiği noktada olduğunu söylemek zorundasın. Açık denizde tek boyut yetmez; yalnız eylem veya yalnız boylam, geminın ne- rede olduğunu belirlemede eksik bilgidir. Uçakta yükseklık de işin içıne giriyor. Bir uçağın gökte hangi noktada bulun- duğu ancak üç boyut yardımıyla saptanabilir. • Bir beyaz kâğıt al, ortasına kocaman bir artı işareti çiz!.. Yatay ve dikey çizgilerin kesiştiği noktada 'sen' varsın. Peki, neredesın? Dikey çızgiye mekân diyelim... Yatay çizgiye zaman. İnsan, mekânda, Güneş sisteminde, Dünya adlı gezegen- de, belirli bir ülkede yaşar. Beyaz kâğrt üzerindeki yatay çizgi, zamanı gosteriyor; geç- mişin karanlığında kayboluyor, geleceğe doğru silikleşiyor. İki çizginin kesiştiği yer bir noktadır. 'Sen' oradasın. Birinci boyutu ne kadar tanıyorsun? Çağımızın dünyasını biliyor musun? Yaşadığın gezegen, kıta, ülke, kent ya da köy, bağlı bulunduğun devlet, ulus, halk ve sınıfa ılişkın bılginin sınırı ne? Çevresel ufkun ne ölçüde geniş? Mekâna ılişkin bilincin aydınlık mı? İkinci boyut: Zaman!.. ' Geçmışten geleceğe akan zamanın neresindesin? Uygariık tarihinin kütüğünde yazılı olduğun sayfanın anlamını biliyor musun? Tarihsel bilinç, bir anlamda zaman bilınci değil mi- dir? İnsan toplumunun eskiden bugunkü gibi olmadığını, bu- günkü toplumun da böyle kalmayacağını bellemek, tarihsel bilincin ilk ışımasıdır. • Peki, üçüncü boyut yok mu? Üçüncü boyut, yatay ve dikey çizgilerin kesiştiği noktaya yerleşen insanın tinsel yapısındadır. Derinlik, insanın benliğinde boyutlanır. Tinsel yapının kar- maşık dokusundakı çelişkilerle ilmik ılmik örülen insan kişi- liğinde kimı zaman sezgilerın boyutları o kadar derinleşir ki hiçbir iskandille ölçülemez. * Yazar, üç boyuta dönük kışiliğınde değer taşıyabiliyorsa, çağdaş sayılır. Geçmışin yazarı, hangi yıldız sisteminde yaşadığını bilmi- yordu. Göğe baktığı zaman Güneş'i, Kutupyıldızı'nı, Ay'ı gö- rebiliyordu. ama değil uzayı, üstünde yaşadığı dunyayı bile tanımıyordu. Gezegenimizin keşfi, şunun şurasında birkaç yüzytllık olaydır. Okyanusun ötesi bir yana, yaşadığı ülkenın haritasından yoksundu insan; ayak basmamış bir ormanın karanlığında yolunu yordamını yitirmekten korkargıbıydi; dün- yada yaşayan ötekı toplumlardan da habersizdi. Tarihsel bılinci de yoktu yazarın, geçmişin olaylarından ço- ğunlukla habersizdi; özgürlükten yoksun yaşadığı için bağlı bulunduğu kralın ya da sultanın ışine gelmeyen tarihsel ba- kış, kaçamak da olsa olanaksızdı. Tarihsel bilincin insanın düşüncesinde gelişmesi de çok yenidir; değişimin, dönüşü- mün, devrimin koşulları tarihin incelenmesınden ortaya çık- tığı için bilinçlenme ile bağıntısı yoğundur. • Ne var kı geçmişin büyük yazariarı, insanın tinsel yapısın- daki derınliğe el atmasını bildıler. Değerleri bu noktada odaklaşır. , Çağımmn yazarı ise yazdtğını, insan bilıncınin ulastığtaşa- mada üç boyuta azımsanmayacak ufuklarla oturtmak zorun- dadır. Çünkü ufuksuzluğun sıkıntısı, cücelıği, yüzeyselliğı da- ha ilk elde ortaya çıkar; yazarın aşılmışlığını ilk bakışta oku- runa duyu'rur. Yalınkat yazar olunamaz çağımızda... • • Y E N İ • • ONCU 27. SAYI CIKTI BAYİLERDE DUŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VURUN tlban Selçuk 20. bası 7.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Turkocağı Cad J9-4I Cağahğlu-lstanbul Ödemeli gonderilmez. "JSM yı oğrenmek ıstersenız... PK.45 Be>oğlu İST UZAKTAN KUMANDALI MÜZİK SETİ Hi-R COMPACT DISC PLAYER • Çok fonksryonlu uzaKîan kumanda • 30 prograrr hafızalı dıırtaJ racyo • Olomatık dönL pıhap • Çıtt kasetçala/ ve bir dek au1o-re^erse • Bas ve az ses ayarları • 2x10 bant grafık ekolayzer • Surround Sound ve Dynan-ıc Bass Boost ple doygun ve akustık ses • 2x60 wart gergek guçlu ve 3 yollu bas refieksN nopartorlef • Compact Dısc Player MEKTUPLARLA KÖY ENSTÎTÜSÜ YILLARI İ.Hakkı Tonguç 6.000 lıra (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Turkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-lsıunbııl Ödemeli gonderilmez. B*PS «91 1991 > UZAKTAN KUMANDALI MÜZİK SETİ • Çok fonksıyonlu uzaktan kumanda • 20 pfogram hafızalı diııtal radyo • Ötomaiik donuşlu pikap • Çrft kaselçalar ve bır dek auto-reverse • Bas ve tız ses ayarian • Surround Sound ve Dynamıc Bass Boost ile doygun ve akustık ses • 2x50 vratl gerçek guçiu ve 3 yollu bas reflekslı hopariörier • Compact Dcsc Piayer UZAKTAN KUMANDALI MÜZİK SETİ • Çok fonksıyorılu uzaktan kumanda • 30 program hafızalı dıjrtal radyo • Otomatık dönuşlu ptkap • Herrtusıde auto reverse çı" kaselçalar • Bas ve tz ses ayarları • 2x 10 bant grafik ekolayîer • Mık/olon ile ses mtksaıı ımkanı • Surround Sound ve Dynamıc Bass Boost ile doygün ve akustik ses • 2x130 watt gerçek güçlu ve 3 yollu bas reflekslı hopanorter • Compact Dısc Player • Çok fonksryonlu uzaktan kumanda • PMıpse ozğü "Bıtstream" ile 256 defa oversaiıplıng • 50 parçaya kadar çrft progranlana • Otomatık ça'rra otomaîık durma otomaok FTS>e geçme otomatiK çeşıtlı çalma, müz»ğı yavaş atarak oaşlavna ve &trme gıt» azeüıklen programlama • Çrft lntro$can • Çrft töşısel Parca Seçmı-Favonte Track Seıectıon ı FTS) ile ıstenen dısc ve parça numaralarfnı sürek-ı ha*ı2adatutma »Dısc tekran. p r ogram tekra r ı, bölum 'ekrarı • Işlemlen görebHme • Dısc ve parça ısımlennı göstergeye yazabılme ve hafızaya al'P daımı gorebılme • Uij^al kayıt ve tarn zamanlama ıçtr CD Syn ve Edlt • Dıjıtal çıkış • Stereo kulakjık gmşı ve ses ayan Darıa fazla bUgı ıcnv 179 27 70 (15 hat) COMPACT DISC PLAYER STEREO RADYO KASETÇALAR • Dıgıtal radyo'FM MW LW) • Programlanaoılır compact dısc player •ıntroscan • Çıfi kaset dek, bır oek auto-reverse • Ncrmal ve hız'ı kaset kopyalama • 3 tıa.it ekolayzer • OBB ile daha fazla bas ses • 2 yollu 4 hoparior sıstemı • 50 watt ses çıkış gucu • ükıt knstal göstergeler COMPACT DIGITAL AUDIO PHILIPS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle