12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 17 ŞUBAT 1991 17 Şııbat, Önemli Bir Gtin... HIFZIVELDET VELİDEDEOĞLU Merkezi Zürih'te bulunan tsviçre Hukukçu- lar Kurumu'ndan 1961 yıhnın mayıs ayında bir mektup aldım. Yurttaşlar Yasası'nın (Medeni Kanun'un) yürürlüğe girişinin 50. yıldönümü dolayısıyla lsviçre üniversitelerinde ve yargı ortamında bu yıldönümünü kutlamak için Av- rupa'nın türlü ülkelerinden davet edilen üni- versite rektörleri, hukuk fakültesi dekan ve ki- mi öğretim üyelerinin katılımıyla büyük bo- yutlu bilimsel şölen ve etkinlikler yapılacak- mış. Şimdiden hazırhğa başlamışlar. Bu ara- da benim de bu kutlamaya katılıp Isviçre'nin Almanca öğretim yapan dön üniversitesinde birer konferans vermemi öneriyorlardı. Kon- feranslann konusu tsviçre'den küçük değişik- liklerle aldığımız Yurttaşlar Yasası'nın (Mede- ni Kanun'un) Türkiye'de hangi ölçülerde uy- gulanabildiğinin somut örneklerle belirlenme- siydi. Batılı ülkeler ve özellikle îsviçre, Medeni Kanun'daki aile ve miras kurallarının, Türki- ye'nin Islam şeriatına dayalı dinsel gelenekle- riyle çakışacağını göz önüne alarak, bu yasa- nın ülkemizde tam anlamıyla yerleşip yerleş- mediği konusunda kuşkuluydular. O tarihte Yurttaşlar Yasası'nın Türkiye'de yürürlüğe gi- rişi üzerinden yaklaşık 35 yıl geçmişti. Bu 35 yıllık uygulama bütün Batı Avrupa'da oldu- ğu kadar Isviçre'de de merak konusuydu. lsviçre Hukukçular Kurumu'nun çağnsını kabul ettim. 1962 yıhnın başında Zürih'te ol- dum. Benim için tartışmah bir konferans programı hazırlamışlar; bir buçuk saat süren konuşmamı bitirdikten sonra Isviçreli öğretim üyeleri, yargıçlar, başka hukukçular, özellik- le aile ve miras hukuku kurallannın Türkiye'de nasıl uygulandığı konusunda sorular yönelt- tiler. Miras paylaşımında, yasal mirasçılar ara- sında sözleşme özgürlüğü bulunduğu için her- hangi bir güçlük çıkmadığını belirttim. Aile hukukunda ise kırsal kesimde resmi evlilik dı- şında imam nikâhıyla ikinci bir kadınla evlen- me geleneğinin az da olsa henuz sürdüğünü, bu ikinci evlilikten doğan çocuklann sorun ya- rattığını, bunun için her beş yılda bir af yasa- sı çıkanlarak bu gibi çocuklann hukuksal ba- kımdan babalarına bağlandığını anlattım. Kentlerde artık ilk eş, kocasının, ikinci bir ka- dınla evlenmesine razı olmadığından, ekono- mik koşullar da çok evliliğe elverişh' bulunma- dığından, Medeni Kanun dışı evliliklerin hız- la azaldığını söyledim. Bu pürüz dışında Yurt- taşlar Yasası'nın (Medeni Kanun'un) Türkiye1 de her yönüyle tam olarak uygulandığını, hiç yadırganmadığını belirttim. Buna karşın aşı- rı dinci grupların eski şeriat hukukunun aile ve miras bölümlerini değiştiren kurallara karşı olduklannı ve her zaman da böyle küçük kar- şıtlıkların süreceğini, bunu doğal karşılamak gerektiğini vurguladım. Benden sonra konu- şan lsviçre Hukukçular Kurumu Başkanı, ken- dileri için karanlık olan birçok noktayı aydın- lığa kavuşturduğumdan dolayı teşekkürlerini bildirdi. Konferans, Avrupa'nın tanınmış ga- zetelerinden olan Neue Zürcher Zeitung'da dört sütun üzerine geniş bir özet halinde ve- rildiği gibi, Zeitschrift für Schvveizerisches Recht dergisinde de metnin tamamı yayımlan- dı. Dinleyiciler arasında bulunan Cenevre, Lo- zan, Friburg üniversitelerinin rektör ve dekan- lanyla, Roma ve Floransa hukuk fakültelerinin, Almanya'dan da Freiburg Hukuk Fakültesi- nin dekanı kendi üniversitelerinde 1963 yılın- da aynı konuda konferanslar vermemi istedi- ler. Ne var ki 1963 başlarında geçirmiş oldu- ğum bir enfarktüs yüzünden, sözü edilen üni- versitelerde ancak 1965 yılında konferans ve- rebildim. 30 yıl önceki bu olaylan kendime bir övün- me payı çıkarmak için değil, tsviçre Yurttaş- lar Yasası'nın Türkiye tarafından kabul edi- lip yürürlüğe konulmasının uygar Batı ülke- lerinde ne büyük bir ilgi uyandırdığını vurgu- lamak için anlattım. Niteİcim o tarihten son- ra tsviçre hukukçulan Türkiye*ye gelip kong- relere katıldılar, çözüme kavuşturulmamış ko- nularda Türk Yargıtayının ve mahkemeleri- nin nasıl içtihadlarda bulunduğunu bilimsel olarak araştırmak gereğini duydular. Türk devriminin hukuksal bakınundan amt yapıtı olan "Yurttaşlar Yasası" (Medeni Ka- nun) uygar Batı ile Türkiye*yi işte böyle ya- kınlaştırmıştı. Şimdi ise ANAP iktidan "Aile Araştırma Kurumu" adı altında, devlet destekli bir ör- güt aracılığıyla, yeni bir aile düzenlemesi ça- hşmaları yapıyor. Böylece aile eski dinsel dü- zene yaklaştınlmak isteniyor. Buna aile düze- nini sağlamak değil, 65 yüdan beri Medeni Ka- nun'la suregelen uygar, ama kadın hak ve öz- gürlukleri bakımından zaten yetersiz olan ai- le duzenini büsbutün bozmak denir. Şimdi Türk Yurttaşlar Yasası'nın bundan tam 65 yıl önce TBMM'de nasıl kabul edildi- ğini görelim. O gün başkanhk kürsüsünde Kâ- zım Özalp (Paşa), divan kâtipleri sandalyele- rinde ise Diyarbakır Milletvekili Şeref, Van Milletvekili Hakkı Beyler yer almışlardı. Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, ilk sözü alarak devrimci öz taşıyan bir konuşma yaptı. O dönemin dinamizmini yansıtan bu konuşmadan kimi tümceleri günümüzün di- line çevirerek buraya alıyorum: "... Arkadaşlar, önce bir gerçegi belirtmek isterim: Bu yasa tasansını Türk devriminin Büyük Önderi'nden aldığım ilhamla diışüne- rek önerdim. Bundan başka, üyesi olmakla onur duyduğum Türk milletinin gerekseme- lerinin ve yüce kanılunuzun devrim konusun- da bugüne degin verdigi tarihsel ve kesin ka- rarlardan cesaret alarak hazırladım. Bunlan hazırlarken karşılaştıgım güçlükler içinde ya- nıbaşımda her zaman büyük başbakanı bul- dum(*). Ve bugün yüksek kurulunuzun kar- şısına Türk ulusunon bttyük yaranna oldugu- na inandığım bu yasa ile çıkıyorum. Arkadaşlar, bu yasa. devrimin anlam ve kavramını saptayacaktır. Bu nedenle bir an önce onaylanıp yayımlanması, Türk ulusu için yaşamsal bir zonınluktur. Bunlar bir an önce uygulama alanına ginnedikçe, kararlannızla gerçekleştirilen devrim büyük bir anlam taşı- mayacak ve devrimden tam olarak yararlan- mak mümkün olmayacakür. Milletimizin tan- rısal özverilerle gerçekleştirdigi bu devrimden yararlanması güç olacakür. (...) Devrim yolun- da can veren devrim şehitlerini bu yasamn tat- min edeceği düşüncesindeyim. (...) Arkadaş- lar, Medeni Kanun'u onaylayıp kabul buyur- duğunuz anda Türk devrimine ve Türk tari- hine, Türk yaşamına yeni bir yön vermiş ola- caksuuz. Bu yasayı kabul için ellerinizi kaldır- dığınız an daha önceki on üç yüzyıl duracak, Türk ulusuna, Türk toplumuna yeni ve verim- li, uygar bir yaşam yolu açılacakür. Devrim ve onun özsahibi olan Türk milleti bu tarih- sel karanmızı bekliyor. Türk tarihinin. benim anlayışıma göre en üzgün siması TUrk kadınıdır. Medeni Kanun tasansının aile toplulugu ve miras kurallan, şimdiye degin istenildiği zaman kolundan tu- tulup bir köle gibi yerden ysre vurulan, ama taa ezelden beri hanım olan Türk anasını ya- raşbgı saygın konuma getirecektir. (Bravo ses- leri, alkışlar) Türk milletini uygaruk yeteneklerinden yok- SUB görenler yasanın toplumumuzda nasıl uy- gulanmakta oldugunu göriince, düşüncelerin- de ve iftiracı görüşlerinde ne kadar aldandık- lannı ve hızla yol alan Türk devrimi önünde kendilerinin ne kadar geri kaldıklannı göre- cekler ve umanm ki sonsuz bir utanç içinde kalacaklardır. (Bravo sesleri, alkışlar) (TBMM Zabıt Ceridesi Devre II, cilt 22, s. 230). Mahmut Esat Bozkurt'tan sonra Şükrü Ka- ya, Besim Atalay, Yusuf Kemal (Tengirşenk), Ismet Eker söz aldılar. Onlann ardından Baş- kan Kâzım (özalp) Paşa, Türk Yurttaşlar Ya- sası (Medeni Kanun) tasansının tümünü oya koydu ve bu yasa 65 yıl önce bugün 17 Şubat 1926'da ayakta alkışlanarak oybirliğiyle kabul edildi. • • • Yazgmın mutlu bir yaprağı olarak bu satır- lann yazan da bu devrimci konuşmalan, top- lantı salonunun bir kıyısında ayakta izledi ve yine yazgının ayn bir mutlu yaprağı olarak ts- tanbul Hukuk Fakültesi'nde Türk Yurttaşlar Yasası'na dayalı Medeni Hukuk dersini 40 yı- lı aşkın bir süreyle genç hukukçulara anlata- rak çağdaş görüşlü yeni kuşaklar yetiştirdi. Bu mutluluk duygularmın yanı sıra şimdi- ki iktidann uzun vadeli sinsice geriye gidiş uğ- raşılarım görmek, takdir edersiniz ki benim için büyük üzüntü kaynağı oluyor. Bu olgu- nun ülkemiz için yaratacağı tehlikenin bilin- cinde olan aydınlarla birlikte ömrümün sonu- na degin savaşım vermeyi, Atatürk'e ve O'nun devrimci arkadaşlanna ödenmesi gereken kut- sal bir şükran borcu saymaktayım. (*) Başbakan, tsmet tnönü idi. EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Külüstür Olan Kiıri?"Külüstür: Yıpranmış, eski görünüşlü, bakımsız..." Türkçe Sözlük böyle tanımlıyor uzun süredir unutulmuş bu sozcüğü... Külüstür bir araba, külüstür bir ev, külüstür bir po- litikacı, külüstür bir kafa. Uzar gider külüstürte ilgili anlatım- lar. SHP eski Genel Sekreteri bu sözcüğü yeniden güncel hale soktu. Bir süredir, 'İkinci Genel Merkez'de yandaşlarıyla ha- ziran kurultayına hazırlanan, orda burda takımıyia birlikte do- laşıp SHP'nin sürdürdüğü politikaları, özellikle Körfez buna- lımındaki tutumunu oldukça ağır sözlerle eleştiren eski ge- nel sekreter, SHP tcinde kalacak mı, yoksa Feyzioğlu gibi yeni bir yazgıya doğru mu yürüyecek? Şu günlerde SHP'lilerin, dolayısıyla sosyal demokrat muhalefete yakınlık duyanların tartıştığı, konuştuğu konu bu... Bir parti içinde değişik kanatlar olabilir. Liderliği kendine yakıştıran kişiler kendi aralarında çekişebilirter. Böylesi bir görünüş belli bir ölçüde o partinin canlılığı, gücü de sayıla- bilir. Ama sürekli partinin tutumunu beğenmemek, parti için- de ikinci bir genel merkezin, ikinci bir partinin başı gibi gö- rünmek elbette ki çok yanlıştır. Kamuoyu bu yüzden SHP'ye güvenini yitirmeye başiıyor. Nedir bu? Niye durmaksızın çe- kişirter, durmaksızın birbiıieriyle uğraşırlar, diye düşünüyor! Bir kurultay yapılıyor. İşbaşına geliyor bir kişi ve onu tu- tanlar... Bir yıldan çok zaman ışbaşında kalıyorlar. Ama tek basarıları kendi takımlarını öne çıkarmak, partilileri bizden oianlar olmayanlar' diye ikıye bölmek. Partîde tek başına ege- menlik kurmanın savaşım vermek . Sonrakı kurultayda bu takım yenik düşüyor. Yenilenler yeniden uğraşmaya başlıyor- lar, o kez olmadı, ama bu kez yeniden egemenliği ele geçiri- riz umuduyla!.. Bu tutku, bu çaba, parti çizgisinde, parti programı ve nite- liği çerçevesinde kalsa kimsenin bir diyecegi yok. Ama eski genel sekreter, SHP'nin Körfez olayındaki tutumuna temel- den karşı çıkıyor; diyor ki, Ozal'ı eleştirmekten vazgeçe- lim, üsleri Amerikaiılara kullandırmak, bu üslerden kalkan uçaklarla Irak halkını bombaiattırmak hiç de yanlış değiidir. Bu üsleri ABD'ye bırakmak bir savaş nedeni sayılamaz. Ame- rikan düşmanlığı külüstür bir polrtikadır. Külüstür Anaddu kü(- türü vb, Amerikan düşmanlığı yapan kim? Kimse ABD'nin düşma- nı değil. Ama Amerika'nın etkisinde, daha doğrusu egemen- liğinde bir ülke olmak Türkiye'ye yakışmaz. Çankaya konu- ğu Bay Özal'ın politikasını desteklemek SHP'ye düşmez. SHP'nin eski genel sekreteri ANAP'ın çizgisini beğeniyor- sa, özal'dan, ANAP'lılardan alkış alıyorsa bu kendisinin bi- leceği bir şeydir. Ya gider ANAP'a katılır. Ya da SHP'den ta- kımıyia ayrılır, Feyzioğlu gibi kendi liderliğinde bir parti ku- rarak politika yaşamını sürdürür. Hem parti içinde kalacak- sın hem de partinin benimsediği bir politikayı ağır sözlerle eleştireceksin, ANAP'ın tutumuna hak verir bir görüntüyü ser- gileyeceksin! Yanlış olan bu tutumdur. Külüstür sözcüğü 'yıpranmış' anlamına geliyor. Eski genel sekreter 'yıpranmış' bir politikacı oldugunu artık fark etmeli- dir. Siyasal yaşamını bir düşünelım, Ecevit'e en büyük güç- lükleri çıkaranların başında bu sayın bay gelmiyor muydu? Ecevtt kabinesinde üsttendiği iki bakanlıkta da ne denli ba- şanlı olduğu ortadadır. CHP'deki hizipci tutumuyta partinin güç yitirmesinin başbca sorumlularından biridir. Bugün DSP lideri SHP ile anlaşmak, birleşmekten kaçınıyorsa, 'ben bu kişilerle bir araya gelmem' düşüncesinde direniyorsa, bunun nedeni biraz da eski genel sekreter değil midir? Brtip tükenmez bir tutku. Yapıcı, yaratıcı, birleştirici olmak- tan kaçınan bu ruh hali.. Böyle bir politikacıya en çok yakı- şan söz yıpranmış'lıktır desek yanlış mı olur. Kendisi gibi kü- lüstür sözcüğünü yinelemek istemiyorum. Ama eski genel sekreter ve onun ardından gitmekte direnen kişilerin tutu- muna bu sözcük çok uygun düşmüyor mu? Kayıtlanmız sürüyor. ENGLISH CENTRES KADIKÖY Eski Iskele Karşısı Sulaı Idaıesı Yolu No 3 81300 Istanbul Tel 338 83 İC 338 58 47 ŞİŞLİ Koca Mansur Sok No 58 80260 Istanbul Tel 130 81 91 - 132 72 52 BAKIRKOY Haıboyu Cad No 16 34720 Istanbul Tel 570 12 70-572 21 44 Fears? Worried? (Ü Lonely! DO YOU HAVE THESE PROBLEMS? THERE I Ş AN ANSWER! Read the good news in SOON, the FREE _._ paper. I t can also help you IMPROVE YOUR EKGLISH. Write TODAY: SOC*, HUli^tm. Derby DE6 To 90CN,VUliı«txn,Darty DB5 6EM;A«lan).Allaw for a year CUMHURIYET KİTAP / KULÜBÜ / HİPERMARKET K İ T A P G O N L E R İ YENİ KİTAPLAR, ÜNLÜ YAZARLAR İMZA GÜNÜ BUGÜN • 17 Şubat Pazar, 15.00 NECATİ CUMALI r BELPA / Çırpıa yolu (Fruko-Tamek Karşısı) Merter Tel.: 561 02 03 (4 hat) BAŞSAĞLIĞI Fenerbahçe'nin eski antrenörü ömer Kaner'in babası SERVER KANER dün vefat etti. Cenazesi bugün öğle namazından sonra Üsküdar Yenicami'den kaldırılarak Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Merhuma rahmet, ömer Kaner ailesine başsağlığı dileriz. CUMHURtYET SPOR SERVİSİ Utas code •Fü VEFAT Macide Demir'in eşi, Tevfık Demir. Gülşen Demir, Nuran Altındere ve Mehmet Altındere'nın babası, Şıma Demir ve Mine ile Volkan Aitındere'nin dedesı HATAY LOKANTASININ KURUCUSU AIİ DEMİR 16.2.1991 gunu hakkın rahraetine kavuşmuştur. Cenazesi 17.2.1991 günu (bugun) Bostancı Kuloğlu Camii'nde kılınacak oğle naraazıru müteakkip Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedilecektir. AİLESİ ANTALYA 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ SAYI 1988/159, 1988/486, 1988/996, 1987/494, 1989/629, 1988/124, 1988/370, 1988/158, 1988/368, 1988/462, 1988/1022, 1988/123, 1988/997, 1988/122, 1987/1587, 1988/157, 1988/369, 1988/450, 1988/1062, 1988/998, 1989/670, 1988/26, 1988/27 Davacı Hüseyin Tüfekçi, Ali Eser, ömer Aktaş, Ramazan Avcı, Os- man Mutlu, Sabri Aslan, Lutfü Günay, Hasan Yıldınm, lbrahim Kes- kin, Mehmet Dalbudak, Hasan Istıl, Mehmet Uca, Davut Karabay, Ali özen, Süle>inan Aydın, Hasan Eren, Ismail Pınar, Cemil Pmar, Güner Pınar, Mehmet Çetinkaya, Süleyman Keskin, Adnan Yılmaz, Musa Salh, Bekir Işleyen, Şefıka Çöl, Hüseyin Şimşek ve Süleyman Şimşek tarafından davaülar Ayşe Muti ve arkadaşları aleyhine açılan ortaklığın giderilmesi davasının yapılmakta olan açık dunışması sı- rasında: Antalya Merkez Ahath mahallesi, 1443 ada 7 parsel, 1444 ada 4 parsel, 1443 ada 30 parsel, 1443 ada 6 parsel, 1443 ada 22 parsel, 1443 ada 3 parsel, 1964 ada 10 parsel, 1442 ada 4 parsel, 1442 ada 6 par- sel, 1443 ada 27 parsel, 1464 ada 8 parsel, 1444 29 parsel, 1442 ada 7 parsel, 1443 ada 2 parsel, 1443 ada 5 parsel, 1443 ada 28 parsel, 1464 ada 11 parsel, 1442 ada 16 parsel, 1442 ada 3 parsel, 1443 ada 4 parsel, 1442 ada 24 parsel, 1464 ada 6 parsel, 1464 ada 5 parseller- de kayıtlı bulunan taşınmazda hissedar bulunan Arif oğlu 1933 do- ğumlu Ahmet Çelik'in tüm aramalara ve arastırmalara rağmen adı geçenin bulunamamış ve adresi meçhul bulunduğundan davalı> ı a da- vetiyenin ilanen tebliğine karar venlmiş bulunmaktadır. Bu sebeple duruşmanın 5.3.1991 gunü saat 10.00'da davalı Ahmet Çelik'in duruşmaya gelmedıği veya kendisini bir vekille temsil etme- diği takdirde temsilen kayyım marifetiyle gıyabında karar verileceği hususu ilan olunur. 22.1.1991 Basm: 45415 ZEYNEP MELİHA GÖKDAĞ ile HÜSEYİN ALPŞAHİN evlendiler. Mutluluklar dileriz 15.2.1991 IİSTANBUL ARKADAŞLARI İLAN 4. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN ANKARA 990/1266 Davacı Hazine vekili tarafından davalı Serap Aslan aleyhine açı- lan alacak davasının yapılan yargılamasında, Davalı, Serap Aslan'ın Yakaak mahallesi Keklicek sokak 7/20 Ke- çiören Ankara adresine dava dilekçesi ile duruşma günu tebliğ edile- memiş emniyet araştırmasında da tanınmadığı bildirildiğinden, da- va konusu, 15.12.989 tarihinde 06 A 0214 plakaü araç üe 06 T 2597 plakalı aracın çarpması üe doğan 925.635 lira alacak davasının dava dilekçesinin ve duruşma gününü ilanen tebliğine karar venlmiş olup, duruşma günü olan 4.3.991 gününden önce ibraz etmek istediğiniz delillerinizi göndermeniz veya duruşmaya gelmeniz, aksi takdirde gı- yabınızda karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. 30.1.91. Basm: 19743 İLAN İZMİR 1. İCRA TETKİK MERCtl HÂKİMLtCİ'NDEN Dosya No: 1991/101 DUekçi: Ismail Kursav, 1202/2 Sokak No: 23 Yeni Gıda Çarşısı Iz- mir Yukanda ismi ve adresi yazılı bulunan dilekçi, alacakları ile kon- kordato akdetmek uzere hâkimliğimize 8.2.1991 tarihinde muracaat etmiş olduğu ilan olunur. 8.2.1991 ÇAĞDAŞLAŞAN TÜRKİYE'DE ÇAĞDAŞ SİSTEM SEBZE VE MEYVEDE KURULU DÜZEN ALT-ÜST OLACAK!.. PENCERE İpek Ibrişim., Çarşaf, sevdiğim ve beğendiğim bir giysi değil; kadın öz- gürlüğünün üstüne atılmış siyah şal gibi... Çarşafa saygım yok... Çarşaflı kadına var. Kadın, içinden gelen bir özlem ya da aklından kaynakla- nan bir istençle çarşafını sıyırıp bir kenara atarsa, ne güzel!.. Ama, örtünmeyi yeğliyorsa, kendi bilir. Anadolu görgüsüyle yetişmiş bir kimse, çarşaflı kadına ne yan gözle bakabilir. ne de en küçük bir saygısızlığa yelte- nir; çarşaflı kadın bizdendir; anamızdır, bacımızdır, kızımız- dır. Yalnız bizim toprağımızda değil, maşnktan magribe ka- dar uzanan ülkelere nakışlanmış eski kültürlerin beşiklerin- de yetişmiş insanların duygularına yabancılaşmak, uygarlı- ğın değil, barbarlığın göstergesidir. Sözüm ona uygar yabancıların, islam dünyasına uygun, gördükleri "yeni düzen"\n kökeninde, çağdaş insanı inciten . bir öz var ki görmeyenin gözü kör olur. * Cezayir'de Fransız yönetimi Arap kadınını uygarlaştırmak için çok çaba harcadı. Arapça hor görülüyordu sömürge Cezayir'in yönetim dü- zeninde ve kaymak katmanlarında. Çoğu Fransız okulları- nın çarkından geçmiş seçkin Araplarla al takke ver külah bir-. likte çalışan egemen çevrelerin yaşama biçimi toplumda ge- çerliydi. Dostluklar nasıl gelışiyordu? Cezayirli Arap, aile ya- şamında tutucuydu; kadınını çarşafla dolaştırır, toplumsal ya- şama katmazdı. Bugün Anadolu'nun çoğu yöresındeki gibi dostluklar kadın kadına, erkek erkeğe sürdürülürdü. Bir Arap mühendisi, doktoru, bilim adamı, mimarı, Fransızlarla dost- luk ederken nasıl davranacaktı? Fransız soruyordu: — Yarınki davete eşinı de getirecek misin? Senin gibi uy- gar bir adam kansını nasıl çuvala sokar? Cezayirli cami ile kilise arasında kalmış beynamaz gibiy- di; sömürgecinin isteğinı benimsemeyi, kendi toplumuna ve töresine ihanet sayıyordu; benliğinin özünde, kadın özgür- lüğüne yönelik eğilimle sömürgecinin isteğine karşı durma dırenci çatışıyordu. • Fransızlara karşı Cezayir direnişi başladığı zaman çarşaf işe yaradı. Çarşafın altına kimi zaman bir silah gizleniyor- du; kimi zaman direniş örgütünde "kurye" görevini üstlenen kadın, göğsünde bir mektup taşıyordu. Fransız polisi, çar- şaflı kadına her el attığında, toplumdaki tepki başkaldırma duygusuna dönüşüyor; bağımsızlık savaşının itici gücünü kö- rüklüyordu. 1950'lerde ve 60'larda bir Türk için Cezayir'de çarşaflı ka- dınla birlikte olmak, Atatürk'ün bağımsızlık ilkesini benim- semek; ama, Anadolu'da kadının çarşafından sıyrılmasını di- lemek Kemalizm'in aydınlığında devrimciliği özümsemek de-' mekti Çağdaşlığın pusulası, birbırine ters gibi görünen her iki boyutun, insanın bilincinde bütünleşmesiyle yönünü ve yor- damını bulur. • ; İnsana saygı ve sevgı, inceden inceye çekilmiş ipek ibri- şimle dokunur. Bağdat'ın bombalanması. Kudüs'ün işgal edilmesi, İslam ülkelerinde Amerika - Fransa - İngiliz askeriyle yeni düzen kurulması, uygarlık muygarlık değiidir. Günde beş vakit na- maz kılıp şeriattan dem vuran bir Müslümanın Müslümanlı- ğı da Bush'un önünde secdeye geldiğı vakit beş para etmez. Yabancı egemenın uygarlık getirmek için Müslüman ma- hallesinde kadını çarşafından soymaya kalkışması, insanın insanlığına yönelen en aşağılık saldırılardan biridir; ancak İslam kadını başını özgürce açtığı zaman ortalık aydınlanır. Çarşaf, sevdiğim bir giysi değil, kadın özgürlüğünü örten siyah çuval gibi... ; Çarşafa saygım yok... ,ft> > ... ,_,,,.."] Çarşaflı kadına var. - "' • İkisi arasındaki ince ayrım, Anadolu toprağında Atatürk devrimlerinin neden tutup boy attığını vurgulayan anlamın özünü içermektedir. Saddam'ın zulmüne karşı olmak da Corc İbni Buş'un önünde iki kat olmak demek değiidir. Fransızın, İngilizin, Amerika'nın Ortadoğu'da kan ve ateşle, zorla ve cinayetle İslam dünyasına düzen vermesine karşı çıkmak, insanlığın gereği sayılmalıdır. * Körfez savaşı, petrol savaşı.. Pis savaş... Ne var ki bu kırli savaşın içeriğinde. Türkiye'de yaşayan insanı inciten bir ayn öz var. Eğer o özü yüreğinde duyum- sayamıyorsan ne Müslümansın ne de insan... O EMOEftVALİZME VE OUGAHflVE KARŞI MÜCADELE HAKLIVIZ KAZAMACAÖIZ EMPERYALİZMİN KULLANDIĞIİNCİRLİK VE DİĞER ÜSLER KAPATILSIN! ~k ABD emperyalizmı 33 yıldır Incırlık'ı halklara karşı kullanı- yor. Topraklanmızın emperyalızmın çıkarlannın ussü ola- rak kullanılmasına izin vermemelıyız Ulkemızdekı emper- yalist üsler, bugun halklara karşı bir saldın noktası olarak kullanılırken, halkımızın guvenlığını de ortadan kaldırıyor Bağımsız Türkıyenın yolu emperyalıst ılışkılere ve emper- yalıst üslere karşı çıkmaktan geçıyor. ~k ABD emperyalızminın ulkemızdekı uslerı Ortadoğu'dakı petrol çıkarlan ıçın kullanmasına seyirci kalmamalı, em- peryalizmın Ortadoğu dakı katlıamına karşı tavır almalıyız. EMPERYALİZME KARŞI BAĞIMSIZLIK İÇİN SAVAŞALIM! 14. SAYIMIZÇIKTI emegın bayrağı Emperyalist savaş sürüyor, faşizm saldırıyor Ehlileştirme de sökmez Devrimci kavgayı yükseltelim! • 200 bin işçi atıldı. Savaş bahane, hedef ucuz işgücü. • Grev hakkı gaspedilemez • Zam değil, savaş vergisi • Gün mücadele günü • Sömürgecilik Kürtlerden özür diliyor/H.A. Gürgöz • "Bağımsız ve egemen ülke'nin bağımlılığı • Emperyalist savaş, ithaklar-ll ve Perinçek 3 7 . S A Y I B A Y I L E R D E Pıyertatı Cd Doalukyurdu Sk. Yeşi Apl 1fli Çemberttaş-İST Ter 516 06 84 ERAL'I Bekleymız T.C. İPSALA SULH HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 1988/381 Davacı Duduş Uzkal'a velayeten Halil Uzkal tarafından davalılar Ramazan Öcal vs. aleyhine açılan paydaşlığm giderilmesi davasının yapılan yargılamasında verilen ara karar gereğince: Adresi tespit edılerek davetiye tebliğ edilemeyen lhsan Orman'ın davalı sıfatı ile Ipsala Sulh Hukuk Mah. 1988/381 Es. sayıh dava dosyası ile ilgili, yargılamanın bıraküdığı 28.2.1991 günü saat: 9.00'da yapılacak olan duruşmada hazır bulunması veya kendini bir vekille temsil ettirmesi gelmediği takdirde yargılamaya yokluğunda devam edileceği, hukum verileceği hususu tebliğ olunarak, davetiye yerine geçmek uzere ilan olunur. (H.U.M.K.'nın 213, 377 Mad.) 21.1.1991 Basın: 45656
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle