Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 ŞUBAT 1991 HABERLER CUMHURİYET/3
1Madenlerde özelleştirme başlıyor. Armutçuk, Erdemir'e kiralanmak isteniyor
Zongııldak kiralıkişçi alınmayacak: TTK Genel
Müdürü Zel
Yeni
îkai Akçân, Genel Müdür
Yardımcısı Necati Yirmibeşoglu'nun
"42 bin olan işçi sayısını 22 bine
indirmek gerekir" sözleri üzerine "İşçi
çıkarmayı düşünmüyoruz, emekli
olanların yerine yenisi alınmayacak"dedi.
Erdemir isterse: Genel Müdür
Akçan, Erdemir isterse Armutçuk
maden ocağmı kiralayabileceklerini
belirtirken "Erdemir kâr eden bir
müessese, biz zarardayız" dedi. Akçan
bazı ocaklarda özelleştirmenin
başladığını belirtti.
Yapamazlarsa gitsinler: Genel
Maaen-İş Sendikası Başkanı Şemsi
Denizer, 3300 işçinin çalıştığı
Armutçuk maden ocağının kiralanmak
istenmesi üzerine şunları söyledi: "Üst
makamdaki kişi böyle konuşursa biz de
katı tavır alırız. Yapamıyorlarsa gitsinler!'
İs-Sendika Servisi — Türkiye
Taşkömürü Kurumu'nun (TTK)
"özelleştirüeceği, baa maden
ocaklannın kapatılacağı ve işçi
çıkarılacaği" konusundaki tar-
tışma Genel Müdür Zekai Ak-
ean'ın açıklamalanyla yeni bir
boyut kazandı.
TTK Genel Müdür Yardımcısı
Necati Yinnibeşoglu'nun önce-
ki gün yaptığı basın toplantısın-
daki "TTK'da işçi f azlası var. 42
bin olan işçi sayısını 22 bine in-
«finnek gereldyor" sözlerine kar-
şılık Genel Müdür Akçan, "tş-
ei çıkarmayı düşünmüyonız.
Yalnız emekli oian isçilerin ye-
rine yenisini almayıp işçi sayısı-
nı azaltacağız" dedi.
Akçan, "Erdemir'den teklif
gelmesi dunununda" Armutçuk
mUessesesini kiraya verebilecek-
lerini söyledi.
Genel Maden-lş Sendikası
Başkanı Şemsi Denizer,
TTK'nın 5 üretim müessesesin-
den biri olan, halen 3 bin 300 iş-
çinin çalıştığj Armutçuk'un ki-
raya verilebileceği açıklamalan-
na karşılık, "Hiçbir yere sattır-
mayız. Kiraya da verdirmeyiz.
Yapamayacaklarsa gitsinler"
dedi.
Cumhurbaşkaru Turgut Özal,
Türkiye Taşkömürü Kurumu'n-
da 42 bin işçiyi kapsayan toplu-
sözleşme için gerek uyuşmazlık
aşamasında, gerekse 67 gün sü-
ren grev sırasında birçok kez gö-
rüşlerini açıklamışü. 5 ocakta
Ankara'da katıldığı bir konfe-
ransta yaptığı değerlendirmede
Cumhurbaşkanı Ozal, "Bu pa-
hah işletme devam etmez. De-
vam eüneyecegini de bildiğimi-
ze göre erken emeklilik yapıla-
bilecekse kanun meselesidir.
Medis otunır kanun çıkanr. Kı-
dem tazminatlan ödenebilecek
olanlara odenir. Yeni iş sahala-
n açılır. Belki madenlerin bir
lusmı çalışır, belki bir kısmı
calışmaz" demıştı.
Özal'ın TTK'ya ilişkin değer-
lendirmeleri, madencilerin ve
Genel Maden İş yöneticilerinin
sert tepiı .lerine yol açmış ve sen-
dikacılar, "maden ocaklannın
kapatılmayacağı garantisi veril-
meden toplusözleşme masasına
oturmayacaklannı" bildirmiş-
lerdi.
Başbakan Yıldınm Akbulut,
"madenlerin kapatılmayacağı"
sözü vererek toplusözleşme gö-
rüşmelerinin yolunu açmış, Ça-
hşma ve Sosyal Güvenlik Baka-
nı Imren Aykut da "madenlerin
kapaülmayacagı" açıklamasım
her fırsatta yinelemişti. Genel
Müdür Zekai Akçan, TTK'da 67
gün süren grevin Bakanlar Ku-
rulu'nca ertelenmesi ve ardından
toplusözleşmenin imzalanması
sonrasında kurumdaki çalışma-
lan değerlendirdi. Akçan, Cum-
huriyet muhabiri Seiahattin De-
mircan'ın sorulanna şu yanıtla-
rı verdi:
— Sayın Genel Müdür, yer al
tında işçi açığı var mı?
AKÇAN — Üretime bağlı
2000 eksiğimiz var, kesin değil.
Üretim çok olursa açığımız faz-
lalaşır. Şu anda orantılı gidiyo-
ruz diyebüirim. Çok az ihtiya-
cımız var.
— TTK Genel Müdür Yar-
dımcısı Necati Yinnibeşoglu,
dtizenlediği basın toplantısında
MADENCİ KİME KİRALANACAK? — Zonguldak maden ocaklannda toplu- miş iktidarlann kadro aiımı sonucu "yeriistü ve servis kadrolan" şişerken gerçek
sözleşme sonrasında "işçi azaltma, özelkştinne ve kiralarna" sözcükleri duyulmaya uretici durumundaki kazmacı ve domnzdamcılann sayısında "açık" var. Kömiirle
başlandı. Armutçuk ocağı Erdemir'e kiralanmak isteniyor. Maden ocaklannda geç- esas boguşan yeraitı işçileri TTK'nın yükiinü taşıyor. (Fotoğraf: Uğur Saner)
gazetecilerin sorulannı cevap-
landınrken. toplam 20 bin işçi
fazlası var dedi. Bu kadar işçi
fazlası var mı?
AKÇAN — Fazlalıkta miktar
belirtemem. Geçmişteki hükü-
metler devamlı işçi almıslar, şim-
diki hükümetimizin ve bizim
fazla işçi var diye işçi çıkartma-
mız söz konusu değil.
— Armutçuk müessesesinin
Erdemir'e satılması düşünülü-
yordu. Bu tekrar giindeme gele-
bUirmi?
AKÇAN — Erdemir ile bera-
ber çahşma taraftanyız. Erdemir
kâr eden müessese, Armutçuk
da kâr eder. Erdemir teklif ge-
tirirse kiraya veya kâra ortak bir
şekilde anlaşabiliriz. Çünkü bir-
birlerine yakınlar, kâr etmesini
bilen müessese.
—Özelleştirme ile ilgili çalıs-
malara ne zaman başlanacak?
AKÇAN — Özelleştirmeye
başlandı. Söğütözü-Maksut,
Nane Pınar ocaklarını kiraya
verdik.
— Nasıl veriyorsunuz?
AKÇAN — Ihale ile kömü-
rün tonu başına 10-13-15 bin li-
ra pay alıyoruz.
Genel Maden-lş Sendikası
Genel Başkanı Şemsi Denizer,
Zonguldak'ta maden ocakları-
nın kiralanması konusundaki
soruları şöyle yanıtladı:
— Sayın Şemsi Denizer, TTK
Genel Müdiirü Zekai Akçan,
Armutçuk müessesesiFİn fazla
zarar ettigini, Erdemir isterse ki-
raya \eya kâr ortağı olarak ve-
rebüecekierini soyiedi, eger böy-
le bir şey olursa sizin tepkiniz ne
olur?
DENİZER — Armutçuk mü-
essesesi komürun bir kısmım ya-
kın olduğu için Erdemir'e veri-
yor. Genel müdür bunun için ki-
raya veririz veya devrederiz de-
miştir. Eğer Armutçuk muesse-
sesi zarar ediyor diye kiraya ver-
me düşünceleri var ise buna kar-
galar bile güler. Bir üst makam-
daki kişi böyle konuşur ise bizi
kaa tavır aJroaya zotlar. Bu»dan
da. kendileri zarar gorür. Biz hiç-
bir yeri sattırmayız, kiraya da
verdirmeyiz. 20 sene, 30 seneça-
lışan bir üst makamdaki yetkili
kurumu kâr ettirir denilemez,
eğer kâr edilemiyorsa işi bilen
bir yetkili gelsin.
Iran ile özellikleyaz aylarında hızlanan alışveriş, Hakkâri'nin bu ilçesinde refahı arttırmış
Yüksekova, sınır ticareti zengîniSokaklarda Toyotalar Savaş,
Yüksekova'ya uğramamış. İnsanlar sınır
ticaretinin yarattığı olanaklardan yararlanıyor.
Hakkârili gençler pırıl pırıl eşofmanları ile
kayak kampına gidiyor. Yollarda son model
rengârenk Toyotalar trafik sıkışıkhğı yaratıyor.
CELAL BAŞLANGIÇ
YÜKSEKOVA/ŞEMDİNLİ
— Kemal Çapa'nın "derdi var
daglar kadar". Aslında kendisi
Hakkâri'nin "dağcdık ajanı".
Bir devlet dairesinde çalışırken
iş kazası geçirmiş. Derdini an-
latamayinca hem tazminat ala-
mamış, hem de kaza sonrası iş-
ten atılmış. Çapa, iki yıldır da-
ğa çıkamıyor. Onca aradan son-
ra Yüksekova sırtlarına doğru
tırmanarak ilk denemesini yapa-
caktı; ayağında karda yürüme-
yi kolaylaştıran "hedik"leriyle.
Hakkâri Dağcılık Ajam Ke-
mal Çapa'nın "Dağlar kadar
olan derdi" elbette bu kadar de-
ğil. "On bir yiluk kanm vardı"
diyor. "tmsm nikfihlıydık. Ba-
bası aldı. Stkiz milyona başka
birine sattı. Şabitleritn de var.
Acaba mahkemeye versem ka-
nmı geri alabilir miyim? Ama
şimdi verdikleri kişiyle resmi ni-
kâh da yapmışlar."
Üzerlerinde pınl pırıl eşof-
manlanyla gençler Çapa'nın
çevresini sannca konuyu kapa-
tıyor. Hepsinin yüzünde bir gü-
lümseme var. Ellerinde kayak
takımlan, sırtlannda çadırlarıy-
la dağa çıkmaya hanrlanıyorlar.
Hakkâri'nin ortaokul ve lise öğ-
rencileri Yüksekova'da "kayak
kampı"nda.
Doğu'nun Güneydoğu'nun
çocuklanm, gençlerini böylesi-
ne mutlu, pırıl pınl spor giysi-
leriyle görmek aslında "olağan-
üstii" güç. Bölge gençlerinin he-
le hele kayak gibi pek de yaygın
olmayan bir sporu yapmaları
şaşırtıyor insanı. Oysa buralar-
daki yaygın görüntü iki karış
toprakta çocukların, gençlerin
"kâgıttan top'Mann peşinde sü-
rüklenmeleri.
Gerçi Hakkâri'nin en geliş-
miş ilçesi Yüksekova da bölge-
deki yaygın görüntülerin çok dı-
şında. Bir kere savaş Yükseko-
va'ya hiç uğramamış. İlçenin
caddelerinde, araç fazlalığından
trafik tıkanıklığı yaşanıyor.
Park yeri büyük sorun, Yükse-
kova'daki araçların neredeyse
tümü Toyota marka. Renk
renk, model model yepyeni To-
yotalar Hacı Sabancı
Caddesi'nden bir aşağı, bir yu-
kan gidip geliyorlar.
Yüksekova, bölgede gelir dü-
zeyi en yüksek yerleşim birim-
lerinden biri. "Beyaz"ından be-
yaz eşyasına kadar her çeşit
mal, "sınır ticareti"nin tüm
yöntemleri denenerek Türkiye'-
ye sokuluyor. Yaşlısından gen-
cine herkes "sınır ticareti"ne
öylesine kaptırmış ki kendisini,
lokantalarda garsonluk yapacak
on beş yaşın üzerinde kimse bu-
lunamıyor.
Lokantalann servisleri çocuk-
lara kalmış. Onların da özlemi,
bir an önce buyüyüp, altında
Toyota ile kendisini "sınır tica-
reti"ne vurmak.
Yaz aylannda Iran'la "ser-
best ticaret" yapıyor Yükseko-
valılar. Kışın mal gelimi biraz
azalıyor. Ama yine de piyasada
yabancı mal var. İlçenin ana
caddesindeki refüje açık pazar
kurulmuş. Yerler buz. Karton-
lar üzerine Iran kınasından
Sony televizyona kadar her şey
var.
tranlı Pastarlar için Çin'den
getirilen yeşil renkli pantolonlar
da Yüksekova'daki pazarda sa-
tılıyor; otuz bin liraya. Sony te-
levizyonlar bir buçuk milyon.
Satıcıl'ar "Yazın gelseydiniz,
bir milyona ahrdınız" diyorlar.
Pazarda çeşit çeşit videolar var;
bir milyondan başlıyor fiyatla-
n. Marlboro'nun paketi üç bin
beş yüz lira. Bir karton Wins-
ton otuz bin liranın altında.
Açık pazarda mal satanların
neredeyse tümü Yüksekova dı-
şmdan. Çoğunluğunu Çukurca-
nın köylerinden göçenler oluş-
turuyor. Yüksekova Irak sımn-
na yakın olmasına karşın hiç
"savaş göçü" yaşamamış. Her-
kes yerli yerinde. Mallar "sınır
tkareti"yle geliyor, pazarlar ku-
ruluyor. Toyotalar ilçede cirit
atıyor. Yüksekovalının keyfı ye-
rinde.
Yuksekova'nın komşu ilçesi
Şemdinli'ye de savaş hiç uğra-
mamış. Bir yanı lran, diğer ya-
nı da Irak'la sınır olan tek ilçe
Şemdinli "kış uykusu"na yaı-
mış. Yazın, İran sınınndaki
Alan köyünde kurulan "serbest
pazar"da mal alıp mal satan il-
çe halkı, şimdi evlerine çekilmiş,
"serbest pazar" mevsiminin
gelmesini bekliyor.
Sırtlanm Nergis dağına daya-
yan Şemdinlililer, karşılarında-
ki Efkâr tepesine, yanındaki
Ümit tepesine bakıp, önümüz-
deki yaz yine "serbest ticaret"
yapıp yapamayacaklarını düşü-
nüyorlar. Çünkü son üç yıldır
yapılan serbest ticaret nedeniy-
İe ilçe halkı tanm gibi, hayvan-
cılık gibi geleneksel üretim bi-
çimlerini terk etmişler. îlçede ta-
nm yapan, hayvan besleyen ne-
redeyse hiç kalrnamış. Yazın ka-
zanıp kışın yiyorlar. Hemen
herkesin bir "tthalat-ihracat
belgesi" var.
Şemdinli'de geleneksel üretim
biçimlerinin terk edilmesinde
"sınır ticareti" kadar, korucu-
luk da etkin olmuş. Hemen her-
kes bu konuda hemfikir. İlçe
genelinde iki bine yakın korucu
var. Tazminatlan dışında koru-
cular ayda sekiz yüz bin lira ma-
aş alıyorlar.
Irak sınırında olmasına kar-
şın Şemdinli'de askeri yığınak
hiç yapılmamış. Bir tek tankın,
tek bir zırhlı araan sınıra doğ-
ru gittiğini görmemiş Şemdinli-
liler. Savaşı tek duyumsadıkla-
n olgu, geceleri duyduklan ucak
ve bomba sesleri.
Yüksekova'nm ve Şemdinli'-
nin sınıra çok yakın yerleşim bi-
rimleri olmasına karşın, sanki
"Körfez savaşı" Okyanus öte-
sindeki bir kıtada çıkmış gibi
yöre halkı için.
DUNYADA BUGUN
4
Suçsuz teröristler'den TKT'ye davaPolfe-HIT jşbirligi: TRT/nin DGM
Savcıhğı'nın isteği üzerine filme alman bazı
"zanlılan" ekranda "terörist" gibi göstermesi
tepkiye yol açıyor.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Po!is-TRT işbirliği, ye-
ni "suçsuz teroristler" yaratma-
ya devam ediyor. Olağanüstü
Hal Bölgesi ndekinin benzeri bir
yöntemle, polisin görüntülediği
"zaalılar", DGM SavcılığVnın is-
tegi üzerine TRT'den denetimsiz
bir şekilde /ayımlanınca, yargı
tarafından aklanan 13 öğrenci
kamuoyuna "terörist" olarak ta-
nıtıldı.
Polis tarafından uzun süre uy-
gulanan, arcak mahkeme karar-
ları ile* huıuka açık aykınlığı
saptanınca vazgeçilen "teşhir"
uygulamas. Ankara DGM Baş-
savcısı Nuffet Demiral tarafın-
dan yenideı başlatıldı. 24 ocak
tariıinde eaniyette yaşamını yi-
tiren Birtaı Altınbaş'ın ölümü-
nü protesto ettikleri gerekçesiy-
le Tavır Dergisi'nin burosundan
gözaltına alman 13 dergi yöne-
ticisi ve öğrencioin, polis tara-
fından filme alınan görüntüle-
ri, Demiral'm isteği üzerine TRT
haber bülteninden denetimsiz
bir şekilde yayımlandı. Polisin 4
şubat tarihinde çektiği filın, öğ-
renciler iki gün sonra DGM'de
yargıç önüne çıkarıldıktan son-
ra TRTye gönderildi. Bu öğren-
cilerden dördü tutuklanırken,
9'u serbest bırakıldı. Buna kar-
şın, 13 öğrencinin de yüzleri, ek-
randan kamuoyuna "terörist"
olarak teşhir edildi. TRI yetki-
lilerinin bu göruntü nedeniyle
Emniyet Genel Müdürluğit'nu
de aradıklan, buradan cir. yayın-
lanması yönünde "on«y" aldık-
lan öğrenildi. DGM Savcıhğı-
nın bu uygulamayı "terörle mii-
cadele etmek" amacıyla başlat-
tığı da belirtildi.
Serbest bırakılan öğrenciler,
gözaltında iken çekilen görun-
tülerini, evlerinde izlediler. Bu
durumu yaşayan Saadet Toksoy,
Gamze Turan. Can Balıcanlı,
Fatma Tokay, Özgttr Bahadır,
Oğuz Tiizün, Yaşar Demircan,
Yaşar Selçuk ve Belda Gül, ola-
yı Cumhuriyet'e şoyle anlattılar:
"Dergiden gözaltına alındık.
4 şubatta bizi Siyasi Şube'de ba-
sın açıklaması olacak diye top-
ladılar. Baktık, ortada hiç gaze-
teci yok. Bir kamera çekim ya-
pıyor, ne olduğunu sorduk, bi-
ze 'Sizin arşiv için görüntuleri-
nizi alıyoruz' dediler. Dafaa son-
ra DGM'ye çıkanldık. Burada
polislerin de olağanüstü çaba-
sıyla Bulent Bağcı, Figen Baran,
Metin Turan ve Paşa Çobanbaş
tutuklandılar. Bizler 6 şubat gü-
nii serbest bırakıldık. Akşam ev-
ıde haberleri izlerken bir anda
emniyette arşiv için çekildîği
söylenen göriintulerimizle kar-
şdaştık. Hepimizin boynunda
'suçlu' yazılı tabelalar asılıydı.
Biz bunun üzerine hemen yargı-
ya başvurmak için harekete geç-
tik. İki gun sonra kendimizi ye-
niden ekranda gördük. Bu kez
de teröristtik, ama gorüntüde
'serbest' olduğumuz belirtiliyor-
du."
Öğrenciler, TRT aleyhine mil-
yarlık tazminat davası açmaları
için avukatlanna vekâletname
verdiklerini de söylediler.
Bu teşhir uygulaması, TRT
aleyhine açılan tazminat davala-
n ile yargıya yansımış, mahke-
meler de tazminata hükmeder-
ken, bu uygulamanın hukuka
aykırılığını kararlannda açıkça
belirtmişlerdi.
Siyasal ve toplumsal olaylar-
da gözaltına alınanlara uygula-
nan bu yöntemin aksine, yasa ile
"teşhir" edilmeleri zorunlu kı-
lınanların ise böyle bir uygula-
ma ile bugüne kadar hiç karşı-
laşmadıkları saptandı. Getirilen
yasal düzenlemelere göre, vergi
kaçakçılığı yapanlann, teşhir
edilmeleri gerekiyor. Ancak, bu-
nun soz konusu suçun kesinlik
kazanması halinde yapılabilme-
s
:
.nden otürü, bugune kadar ver-
gi kaçırdığı gerekçesiyle hiç kim-
se teşhir edilemedi.
Terör Yasası ile tehdit
Bu 9 öğrenci, Cumhuriyet'in
sorulannı yanıtlarken, polisin
kendilerini, hazırlıklan süren
"Terör Yasası" ile tehdit ettik-
lerini de öne sürdüler. Öğrenci-
ler, polisin "Yakında yasa çıka-
cak, sizi öldürsek bile bizden he-
sap sorulmayacak" dediğini öne
sürdüler.
Söz konusu Anarşi ve Terör-
le Mücadele Yasası hazırlıklan
da Adalet Bakanlığı'nda son
aşamaya geldi. Avrupa ulkele-
rindeki örnekleri göz önünde tu-
tularak, ancak buyuk oranda
"Türkiye'ye özgü" hükümlerle
donatıldığı öğrenilen yasa ile po-
lise olağanüstü yetkiler getirili-
yor. Öncelikle, görevi nedeniyle
işlediği suçlardan ötüru "yargı
bağışıkhğı", Olağanüstü Hal
Bölgesi'nde uygulanan yönteme
benzer bir biçimde, Içişleri Ba-
kanhğı'nın izni koşulu ile geti-
riliyor.
TRTde panik
Polis tarafından çekilerek
gönderilen video kasetini dene-
timsiz olarak yayımlayan
TRT'de, öğrencilerin serbest bı-
rakılmalannın ardından panik
yasandığı öğrenildi. TRT hu-
kukçuları, uygulamayı "hukuk
skandalı" olarak niteleyerek,
düzeltilmesi yoluna gidilmesini
Haber Dairesi'nden istediler.
lkinci kez yayının da bu neden-
le gerçekleştiği belirlendi.
ALİSİRMEN
Jakobenizm Tartışması
1989 yılında bûtün dünya Büyük Devrim'in 200. yıldönümünü
kutlarken Fransa1789 Devrimi konusunda büyük tartışmalara
sahne oluyordu.
Fransa Büyükeiçisi Eric Rouleau, Fransız Devrimi'nin 200. yılı
dotayısıyla yaptığımız bir soyleşide, ülkesindekı tartışmalara de-
ğindiğimde, "Bunların bir sağlık göstergesi olduğunu ve devri-
min hâlâ yaşadığının kanıtı olarak görülmesi gerektığini" vur-
gulamış ve eklemişti: "Bir devrim hiçbır zaman tam olarak ka-
zanılmış değildir, bizde de tıpkı sizde olduğu gibi durum budur."
Değerli gazeteci dostum haklıydı. Dinamizmini yitırmemiş top-
Kjmlar devrimlerıne yeni yeni kazanımlar eklemekte, zaman tçin-
de yeni boyutlar katmaktaydılar. Nıtekim, Fransa'da kadın hak-
lan, devrimin başlamasından hemen hemen iki yüzyıl sonra gün-
deme gelmiş ve kazanılmıştı.
Türkiye'de "Kemalist hareketin", Atatürk'ün reformlannın ve
Cumhuriyet Devrimi'nin ilkeleriyle yöntemlerinin tartışılmasına
da aynı gözle bakmalıyız. Yaşayan, yeni boyutlar kazanmaya,
yeni kazanımlar elde etmeye çalışan bir devrimin sürekliliğinin,
toplumsal dinamiğın bir göstergesidir bu tartışmalar. Her top-
lumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da, Atatürk'ün yaptık-
lannı savunup onu daha ileri götürmek ısteyenler, hatta bu uğurda
kendi yaşamını vermeyi göze alanlar da olabilir, onlara karşı çt-
kanlar da.
Artık bu tartışmaları ve ayrılıkları demokrasinin sınırlan için-
de doğal karşılamamız ve Hitler hayranı, Urfa Belediye Başkanı
gibi kişiler" Ben Atatürkçü değılım" dediği zaman, ona kızma-
mamız, hele hele kovuşturmaya kalkmamarrjız gerekir.
Eğer gerçek bir demokrasiyi istıyorsak, Türkiye'de herkesi Ata-
türk'e yandaş olmaya zorlayamayız.
Ancak bir ıdeoloji olmayan Atatürk hareketinı ve Cumhuriyet
Devrimi'nin ilkelerini tartışırken, saptırmalardan ve kavram kar-
maşasından da dikkatle kaçınmalı ve geçmişı bugünün değil,
o günün gerçekleri ve kurallarıyla inceleyip, degerlendirmeye
özen göstermeliyiz.
Eğer geçmişi bugünün değerlerı ve ilkeleriyle degerlendirmeye
kalkarsak, Yavuz Sultan Selim'in fetihlerini, Saddam'ın Kuveyti
işgali gibi bir zorbalık hareketi olarak görme ya da Fatih Suttan
Mehmet Kanunnamesi dolayısıyla, Mehmet H'yı insan haklarını
hiçe sayan bir zorba olarak yargılama yanhsına düşeriz.
Fransız Devrimi'ne de Cumhuriyet Devrimi'nin kazanımları-
na da bakarken aynı özeni göstermek ve diyalektik mantığı kul-
lanmak zorundayız.
Napoleon Bonaparte'ı, yalnızca imparator olup, tahta geçmiş,
birbiri ardına askeri zaferler kazanmış, sonra da yenilerek sü-
rülmüş bir türedı imparator olarak görmekle yetinip ulus kavra-
mının, demokrası ve Fransız Devrimi ılkelerinin imparator sıfatlı
bu kişi tarafından bütün Avrupa'ya taşındığını anlamaz, Rusya
seferini yalnızca karda yüzbınlerin yok olduğu basit bir askeri
olay sanıp Rusya'da ulus bılincinin oluşmasının bu seferle ilinti-
sinı görmez isek, sanırım "Savaş ve Barış'ta yalnızca Nataşa
1
nın aşkını algılayan saf okur durumuna düşeriz.
Fransız Devrimi'nin ve aydınlanmanın ilkelerinin ilk kez Batı
dışı Müslüman bir toplumda gerçekleştirilmesi olan Cumhuri-
yet Devrimi'ne ve özellikle ilk yıllarına eğılirken, 1789 Devrimi
1
ne yöneltılen eleştirilerin sıkça ileri sürülmesi de bir rastlantı değil,
ama bu, iki hareket arasındaki koşutluğun olduğu kadar iki ola-
ya da yüzeysel eğılmenin sonucudur.
Fransız Devrimi'ni eleştirenler, ilk yıllanndaki kazanımlannı şid-
det yoluyla savunmayı ilke edinmış olan Jakobenlerin (Jacobin)
yöntemlerini eleştirmektedirler. Gerçekten, Jakoben yöntemleri
bugun savunmaya kalkmak, o büyük devrimin getırdıği tüm ka-
zanımları yadsımak, çağ dışına düşmek anlamını taşır. Robe-
spierre'in birçok kışıyi gıyotine gönderdıkten sonra kendisınin
de aynı akıbete uğramasına yol açan Jakoben yöntemlerin bu-
gün geçersiz olduğu tartışma bile götürmez, ama acaba o gün-
lerde bu yöntemlere basvurmadan devrimi korumak mümkün
müydü?
Soru tartışmaya açıktır. Ama koskoca Fransız Devrimi'nin her
alandaki kazanımlannı. bilimsel alanda getırdiklerini (metriksis-
temi ondalık sistemi bile ona borçluyuz) görmezden gelip de,
yalrıızca Jakobenlerin, Robespierre'ın ölümüyle etkınliği azalan,
on yıllık geçici yöntemlerini görmek tartışmasız bir yüzeysellik-
tir.
Türkiye'de on altı,.on sekiz milyon insanın yaşadığı ve nüfusun
büyük çoğunluğunun. gazetenin, radyonun ulaşmadığı, doğru
dürüst yolları biie olmayan köylerde oturduğu, ancak üç dört mil-
yon kışinin toplumsal yaşama katıldığı bir dönemde, gerçekten
Jakoben denebılecek yöntemlerin uygulanmış olmasını, sivil-
asker bürokrat egemenlığinı o günün gerçeklerine göre değer-
lendırmek zorundayız ve bu yöntemlerin, Cumhuriyet Devrimi
1
nın temel kazanımlannı, ilkelerini unutturmamasına özen gös-
termeliyiz, eğer yüzeysel olmak istemiyorsak.
Cumhuriyet Devrimi'nin ilk dönemlerine bakarken Türkiye'ye
laiklik, cumhuriyet ılkesini. isterse tek parti egemenliğinde ol-
sun Miilet Meclısi'ni getirmiş olan, klasiklerin çevirılerini gerçek-
leştırmış, konservatuvann açılışını sağlamış bulunan ve Türk rö-
nesansını yaratan bir hareketi, yalnızca baştaki kişinin diktator-
yal tutumuyla damgalayıp, gerçeğı görmemek tarihi de anlama-
mak demektir.
Cumhuriyet Devrimi ve Atatürk hareketıni, konservatuvarından,
Türk Beşlilerınden, Muhsin Ertuğrul'undan, eğıtım reformundan
soyutlarsanız hiçbir şey anlamamışsınız demektir.
Cumhuriyet, özgürlük ve eşıtlik ilkelerini, ulus bilincini Fran-
sa'dan tüm Avrupa'ya nasıl imparator sıfatlı bir general taşımış
ve sivil toplumun temellerinın atılmasına katkıda bulunmuşsa,
Türkiye'de Cumhuriyet Devrimi'nin tüm kazanımlannı ve ilkele-
rini de bugün yöntemleri diktatoryal olarak nitelenecek bir kişi
yerleştirmiştir.
Tartışmayı yaparken günün koşullarını gözardı etmeyelim ve
unutmayalım kı bugün onları savunanlar, illa Jakoben yöntem-
lerden yana değillerdir. Onlar tarihte kaldı, Fransız Devrimi de,
Cumhuriyet Devrimi de artık Jakoben yöntemlerle ne savunula-
bılir, ne de ileri götürülebilir.
Elmalarla armutları birbirine karıştırmadan yapılacak bir tar-
tışma, tabuları yıkacak, toplumu daha sağlıklı, daha özgür, da-
ha çoğulcu bir yapıya kavuşturacaktır.
Sanırım Cumhuriyet Devrimi'nin ilkelerini özümsemiş olanlar
bu tür bir gelişmeyi gönülden savunacaklardır Çünkü Cumhu-
riyet Devrimi'nin amacı, çağdaş, laik, özgür, insanlann refah tçin-
de yaşayacakları demokratik bir toplumdu ve hâlâ da öyledir.
TECHNOLOGY
TITANIUM
2000 yılınm gözlük çerçeveleri
% 50 hafif
Dünyamn yüksek
kalite ve kıymetli
gözlük çerçeveleri
" TITAN "
EXPRESSION
TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ:
Nşantaşı Vaikonaj)ı Cad No 111
Erenk&y BaSdal Cad No 311
B«yazı! Yemçenler Cad Nc 69
Aks Geçn Yeraltı Çarşısı No 119
Aksaray M Kemaıpaşa Cad No 21/3
Fax (1)5891064
T« (1)132 87 00
T* (1)359 20 07
Tsl (1)51715 43
Tef (1)58910 28
Tel (1)52933 33O P T i K
TKAJtET VE SANAYİ K%
Cözlükte Türkiye 'deki en ivi reterans:
KUZ OPTİK