Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 10 ŞUBAT 1991
Tuna\a ve Özel Ünî\ ersîteler
HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU
Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya'yı da yitirdik.
İstanbul Hukuk Fakültesi'nde henüz doçent-
lik görevinde bulunduğum sırada kimi ögren-
ciler koridorda (derslerini Almancadan Türk-
çeye çevirdiğim Prof. Andreas B. Schvvarz ile
benim) yöremizde halka olup, o günkü konu-
ya ilişkin sorular yöneltirlerdi. Bunlan Alman-
ca olarak profesöre anlatır, onun verdiği ya-
nıtlan da öğrencilere iletirdim. Doğrudan ba-
na sorduklanna ise kendim yanıt verirdim. Bir
gıin, sınıftan tanımadığım, çekingen ve nazik
bir genç yanıma sokularak bana, "Hocam"
dedi, "ben sizin sınıfımzm öğrencisi değilim,
başka sınıftanım. Sizden dersle ilgili olmayan
bir ricada bulunabilir miyim?" Bunu Prof.
Schwarz'a söyleyince o ayrıldı, ben de öğren-
ciyi dinlemeye hazır bir konuma geçtim. Ye-
niden söze başladı, "Efendim" dedi, "siz ay-
nı zamanda Tıp Fakültesi'nde Türk Devrim
Tarihi dersini okutuyorsunuz. llk TBMM'nin
kuruluşunda orada bulundunuz, acaba eliniz-
de o döneme ilişkin tarihsel belgeler var mı?
Ben tarih meraklısıyım, eğer varsa bunlann bi-
rer örneğini almama izin verir misiniz?
"Ne yazık ki" dedim, "buna olanak yok.
Çünku ben o Meclis'in çok küçük bir memu-
ruydum. Resmi belgeleri bana verilen müsvet-
teye göre temize çeker, daire müdüriine sunar-
dım. Kendim için bir örnek almayı hiç düşün-
medim, düşünmüş olsaydım bile bu çok teh-
likeli, yasak bir eylem olduğundan cesaret ede-
mezdim." Bu açıklamama üzüldü ve ayrıldı.
Bu genç, İstanbul Hukuk ve Siyasal Bilgi-
ler fakülteleri öğretim üyeliğinden emekli olan
ve iki hafta önce birdenbire aramızdan ayn-
lan rahmetli Prof. Dr. Tank Zafer Tunaya idi.
Anlattığım konuşmanın üzerinden tam 55 yıl
geçti; o tarihten beri aziz Tlınaya, hiç bıkma-
dan, yorulmadan siyaset tarihi, özellikle siya-
sal partilerle ilgili belgeleri topladı, sonra biz-
lere toplamı 2000 sayfa tutan üç ciltlik kalıcı
bir yapıt armağan etti: "Türkiye'de Siyasal
Partiler:'
Bence çok alçakgönüllü bir ad koymuş ki-
tabına rahmetli Prof. Tunaya. Çunkü bu ki-
taplar yalnızca siyasal partilerle ilgili bir yı-
ğın tarihsel belgeyi içeren derleme niteliği ta-
şımayıp, bu belgeleri değerlendiren, bunlar
arasında bağlantı kuran, aynca Osmanh
Imparatorluğu'nda siyasal partilerin kurulma-
ya başlaması tarihinden bu yana geçen pek
çok siyasal ve tarihsel olay ve olguları anla-
tan geniş kapsamlı, tam bir kaynak yapıttır.
Bu bakımdan bu içeriği daha çok belirten bir
ad konulsaydı diye düşünürüm hep...
Prof. Tank Zafer Tunaya için tanınmış bir-
çok yazar, gerek yapıtlan gerekse onun yaşa-
mı boyunca Türk siyasal bilimine ve Atatürk-
çülüğe yaptığı hizmetleri, değerli ve içtenlikli
yazılar yayımlayıp ortaya koydular. Onunla 55
yıl aralıksız süren dostluğumuz ve ortak bi-
limsel çalışmalanmız oldu. Kendisini bu sü-
tunlarda içtenlikle anıyorum.
İstanbul Hukuk Fakültesi'nde önce asistan,
sonra docent ve profesör olarak akademik ka-
riyerin bütün aşamalarından geçip kürsü sa-
hibi oldu, dekanlık görevlerinde bulundu.
Ama bu süreçte çok üzüntülü aşamalardan da
geçti. Bu üzüntülü olayların üzerinden 30 yılı
aşkın bir süre geçtiği için artık anlatabilirim.
27 Mayıs 1960 Devrimi'nden hemen sonra
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ku-
rulan yedi (bir süre geçince Ankara'dan kaü-
lanl'jla on) kişilik Büim Kurulu üyesinden biri
de Prof. Tarık Zafer Tunaya idi. Kurul Baş-
kanı rahmetli Prof. Sıddık Sami Onar, hazır-
lanan yeni anayasa öntasansında yasama or-
ganının, özellikle senatonun oluşumunda kor-
poratif sistemin esas ahnması görüşündeydi.
Yani, parlamentonun ikinci kanadını oluşte-
racak senato, genel seçimlerle degil, başta üni-
versiteler olmak üzere Ticaret ve Ziraat Oda-
ları, Türk Tabipleri Birliği vd gibi bilim ve
meslek kuruluşlan tarafından kendilerine ta-
nman kontenjan miktarınca seçilecek üyeler-
den oluşmahydı. Sıddık Sami Onar'ın bu gö-
rüşüne, birkaçı dışında, öğretim üyeleri pek
katılmıyordu. Bunlardan biri olan Tank Za-
fer Tunaya göriişlerini açık açık vurgulayarak
böyle bir meclisin ulusal istenci (iradeyi) yan-
sıtmayacağını söylüyordu. Çahşmalar ilerle-
dikçe başkan ile üyeler arasmdaki anlaşmaz-
lıklar birer birer su yüzüne çıkıyordu. Çalış-
ma merkezi, İstanbul Üniversitesi'nin kapısın-
dan bahçeye girilince hemen sol taraftaki rek-
törlük köşküydü. Odamız da yaz aylarında
pek toplanmayan üniversite senatosu salonuy-
du. Görüşmelerde tutanaklan, özet bir pro-
tokol biçiminde ben tutardım. Bir gün bunla-
n derleyip toparlamak için çalışma salonuna
erken gitmiştim. Bir süre sonra Başkan Sıd-
dık Sami Onar geldi, beni görünce, "Hıfzı Vel-
det Bey, azıcık odama teşrif eder misiniz?" de-
di. Gittik. Bana, bir gün için Ankara'ya gitti-
ğini, Milli Birlik Komitesi'ne Prof. Tank Za-
fer Tunaya ile Prof. Ismet Giritli'nin (o tarih-
te henüz docenttiler) Bilim Kurulu'ndan çıka-
nhnasım istediğini ve bu isteğinin komitece
kabul edildiğini söyledi. Dondum kaldım. Ne-
denini sorduğumda, "Bunların CHP ile iliş-
kileri var, aynca gizli olması gereken görüş-
melerimizi gazetelere sızdınyorlar. Onlarla bir-
likte çahşamam" yanıtını verdi. "Elinizde kuv-
vetli delil var mı?" deyince, "Evet var, bunlar
gazetecilerle iç içe. Siz de kapıda görüyorsu-
nuz" demekle yetindi. Daha sonra Ankara'ya
gittiğunizde (sık sık giderdik) Milli Birlik Ko-
mitesi üyelerinden biri Prof. Sıddık Sami Bey1
in komite toplantısında, "Ya onlar ya ben!"
diyerek direttiğini anlatmıştı.
Oysa Tank Zafer Tunaya, Ankara'ya ilk gö-
türüldüğümüz 27 Mayıs gününde bizlere yeni
bir anayasa hazırlanması görevi verildiği za-
man çok sevinmiş, "Umanm çağdaş bir ana-
yasaya kavuşuruz" demişti ve Bilim Kurulu'n-
da canla başla çahşıyordu. Ankara'da ilk gün-
lerde Prof. Sıddık Sami Onar, bir gün Bilim
Kurulu üyelerinden Prof. Ragıp Sanca'yı, kal-
dığımız Ankara Palas Oteli'ndeki odasına ça-
ğınp, kendisine 27 Mayıs 1960 Devrimi'nin hu-
kuk bakımından meşru ve haklı olduğunu be-
lirten bildiriyi dikte ederek yazdırmış. O gün
öğleden sonra bizleri de çağırıp bu bildiriyi
okudu. Ayru görüşte olduğumuz için sekiz
nüsha olarak daktilo edildikten sonra hepsi-
ni imzalayıp her birimiz bir tanesini aldık. Ay-
ru günün akşamı bir rahmetli, Prof. Tank Za-
fer'e, "Bu bildirinin komitece radyodan yann
akşam halka okunması isteniyor, oysa anlatı-
mı çok ağdalı. Bunu biraz sadeleştirsek halk
da anlasa" deyince rahmetli Tunaya, "Çok iyi
olur, ama Sıddık Sami Hoca'yı kırmayalım,
nzasım alıp öyle yapalım bu işi" dedi. Böyle-
ce Prof. Onar'a bağlıhk ve saygısını acıklarruş-
tı. Durumu Sıddık Sami Onar'a söyledik,
olumlu karşıladı. Tank Zafer'le benim kaldı-
ğım odaya gidip bildiriyi az çok sadeleştirdik,
uzun cümleleri kısa kısa cümlelere ayırdık. Bi-
tince Prof. Onar'a okuduk. Beğendi, bana,
"Bunu radyodan siz okuyun" dedi. Ertesi ak-
şam Milli Birlik Komitesi üyelerinden biriyle
radyoevine gidip bildiriyi okudum. Işte daha
sonra devrim karşıtlannca "fetva" diye adlan-
dırılan bildiri budur. Tank Zafer, Istanbul'a
dönüşümüzde Bilim Kurulu'nda gerçekten
dikkatle çahşıyor, kimi konulan derinlemesi-
ne incelediği için belki çalışma temposunu bi-
raz yavaşlatıyordu. Ama istedigi, demokratik,
sosyal ve çağdaş bir anayasanın hazırlanma-
sıydı. Bilim Kurulu üyeliğinden uzaklaştınl-
ması onun için ilk darbeydi.
Rahmetli Prof. Tunaya'ya ikinci darbe, Milli
Birlik Komitesi'nin uygulamaya başladığı
"tasfıye" furyası sırasmda geldi. Bilindiği gi-
bi komite önce silahlı kuvvetlerden başlayıp,
türlü rütbelerden beş bin subayı bir çırpıda
emekli edivermişti. Bu uygulama o tarihte ve
daha sonra büyük eleştirilere uğradı. Sırarun
üniversitelere geldiği söylentisi vardı. Nitekim
çok geçmeden 147 öğretim üyesi tasfiye edil-
di. Bunlann arasında Tank Zafer Tunaya da
vardı. Mesleğinden aynlmak onun için gerçek-
ten büyük bir darbe olmuştu. Bununla birlikte
küsmedi. CHP kontenjanmdan girmiş oldu-
ğu Kurucu Meclis'te ve bu Meclis'in Anayasa
Komisyonu sözcülüğünde başarüı çahşmalar
yaptı ve 1961 Anayasası)pın hazırlanmasında
büyük katkısı oldu.
147 öğretim üyesi hakkındaki karar bozu-
lunca, öteki üyelerle birlikte Tank Zafer Tu-
naya da fakülteye döndü ve değerli bilimsel ya-
pıtlarını vermeye devam etti.
Prof. Tunaya'nın uğradığı üçüncü darbe 12
Mart 1971 faşizmi döneminde oldu. Bir gün
kürsüsünde ders verirken sıkıyönetim komu-
tanhğının buyruğu üzerine onu ahp rahmetli
Muammer Aksoy ve Sayın Prof. Ismet Sun-
gurbey ile birlikte Rami Kışlası'na götürmüş-
ler. Gerçi herhangi bir suçu olmadığı için son-
radan bıraktılar, ama aylarca süren hapislik
sıkıntısı onu haklı olarak çok uzmüştü. Kış-
laya onları ziyarete gittiğimde hiçbirini gör-
meme izin vermediler. Özgürlüğüne kavuştuk-
tan sonra bir gün bana hüzünlü bir sesle, "Ho-
cam, kim uğraşıyor böyle benimle anlamıyo-
rum. Size teşekkür borçluyum. Muammer Ak-
soy'a gönderdiğiniz meyvelerden bizler de na-
sibimizi aldık" demişti.
• • •
Üniversite özerkliğine çok bağhydı. YÖK
yönetimi altında görevini sürdüremeyip aynl-
dı. Şimdi hayatta olsaydı, doğrudan doğruya
ve dolayh olarak cumhurbaşkanınca seçilecek
mütevelli heyetine bağlı, parah özel sektör üni-
versiteleri kurulması tasanmı için acaba ne
derdi? Sanınm tıpkı TBMM'nin ikinci kana-
dı senatonun korporasyon sistemiyle oluştu-
rulmasım isteyen rahmetli Prof. Sıddık Sami
Onar'a nasıl karşı çıktıysa, gerek bu parah üni-
versitelere gerekse vakıf üniversitelerine öyle-
ce karşı çıkardı. Çünkü bunlar anayasaya ay-
kın kurumlar niteliği taşıyacaktır. Bu satırla-
n sanki rahmetli Tunaya'nın kalemiyle yazı-
yorum. Çünkü YÖK sistemi çağdaş üniversi-
te kavramını zaten öldürdü. Parah özel sek-
tör ve vakıf üniversiteleri de sosyal devlet il-
kesine ve fırsat eşitliği esasına hepten aykırı
kurumlar olacaktır. Bunlara ben de karşı ol-
duğum için "Yukanki satırlan sanki rahmet-
li dostum Tank Zafer'in kalemiyle yazıyorum"
dedim.
Sayın eşi Melahat Tunaya Hanımefendi'ye
yeniden sabır ve başsağhğı diler, rahmetli Ta-
nk Zafer'e özlem dolu sevgilerimi yollarım.
EVET/HAYIR
OKT4YAKBAL
Günlükier Bir Aynadır
Bir zamanlar Fransız şairi Alfred De Vigny'nin 'Bir Şairin
Günlüğü'nü Türkçeye çevirmiştim. Koskoca bir yapıtlan seç-
meler. Milli Eğitim Bakanlığı Klasikler dizisinde çıkacaktı. Burv
ca telaş, karmaşa içinde bütün o defterleri yitirdim. O evden
bû'eve; bu evden öteki taşınmaların zararları...
Günlükier bir dönemi türlü yanlarıyia kalıcı kılar, yansıtır,
yıllar ötesine taşır. Bu yüzden Günlük'leri ya da Ataç'ın deyi-
şjyte GûnceTeri çok severim. Kitaplığımda bu tür yaprtlar daha
çok yeralır. Hugo'nun, Gide'in, Green'in, Ramuz'un, Du
(Arkası 14. Safyada)
Çok sevdiğimiz saydığımız ve bizleri derinden
sarsan, değerli dedemiz
IBRAHIM DAGIJYAN
yakalandığı ani hastalıktan kurtulamayarak
aramızdan aynhp ebediyete intikal etmiştir. Onu
yüreğimizde, bilincimizde daima yaşatacağız ve asla
acısını unutmayacağız.
Bizimle beraber acımızı paylaşan dost, akraba ve
.-, - ,', hemşerilerimin başı sağölftm, •-, > •><
TORUNLARI: AIİ HAYDAR SUVAT -
ECEVİT SUVAT - FADtME SUVAT -
ERGÜN SUVAT - ENGtN SUVAT - ENDER
SUVAT-ELİF SUVAT
İLAN
T.C. ABANA KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 1990/22
Davaeı Ahmet Ziya Erğin ve Naciye Erğin vekilı Av. H. Hüseyin
Adanur tarafından davalı Memışoglu Mustafa aleyhine mahkeme-
mizde açtığı 55 ada 2 nolu parsele ıtiraz davasının yapılan duruşma-
sı sırasında verilen ara kararı gereğince:
Davalılardan Abana ilçesi Merkez Mahallesf nden Memış oğlu Mus-
tafa'ya dava dilekçesi ve duruşma günu teblığ edılememış, yaptın-
lan zabıta tahkikau sonucunda da ad] geçenin tarunmadığı ve teblıgata
sarih adresıım büifimedıği bikünldığınden, dava dilekçesınin ve du-
ruşma gununun teblij edilemeyen Memiş öğlu Mustafa'nın duruş-
ma gunü olan 18.2.1991 gunü saat 09.00*da dunışmada hazır olması
veya kendisini bir vekille ttmsil ettirmesı, aksi takdirde dava basit
usule tabı olduğundan HUMK'mn 509-510. maddeleri gereğince gı-
yabında karar venleceği hususu dava dilekçesi ve durusma gunü tebliğ
yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 21.1.1991.
Basm- 45393
PENCERE
Efendi ile Uşağı...
Bir uşağın efendisi gibi düşünebilmesi, sanıldığtndan da-
ha kolay ve daha güçtür.
Kblaydır:
Çünkü uşak, efendisinin değer yargılannı benimsediği için
uşaklaşmıştır.
Güçtür:
Çünkü her konuda efendinin uşaktan daha doğru düşün-
dügü kuralı geçerlidir.
Buyurgan ile buyurulan arasmdaki bu bağıntı, yalnız kişi-
ler arasında degil; sınıflar, devletler, toplumlar arasında ta-
rih boyunca süregeldi.
Kölelik döneminden kalan izler, günümüzde gorüleoilir. İyi
bir hizmetçi, hep hanımını düşünür: Hanımın başı ağrıyor;
hanımın romatizmalan mı tuttu? Hanım kocasıyla kavga mı
etti? Hanım kumarda para mı yitirdi? Hanım bu sabah nasıl
uyandı? İyi mi, kötü mü?
İyi bir uşak için efendinin yaşamı önemlidir; efendinin iş-
leri bozulursa uşağı bir kaygı alır; ne yapsın zavallı uşak? Yaz-
gısı efendisine oylesine bağlıdır ki ister istemez, efendinin
derdi uşağın derdi olur.
Hanım birisıne âşık olursa, hizmetçi de gerilime düşer. Bey,
metres tuttu mu, uşak ikinci hanımını da benimser; ama yi-
ne de bu konulara ne hizmetçinin aklı erer ne de uşağın.
Efendiler, büyükler, buyurganlar her şeyi daha iyi bilirler.
Ne yazık ki çoğu zaman efendiler, uşaklardan daha iyi bil-
diklerini kanıtlamışlardır. Doğaldır ki daha iyi yetişmişlerdir,
yönetmeyi öğrenmişlerdir, birikimleri ve donanımlan zengin-
dir.
•
Buyurgan ile buyurulan bağıntısı devletler arasmdaki iliş-
kilerde de geçerlidir.
Uşaklık felsefesi, dünya buyurganlarının daha iyi düşürv
düğünü, daha çok bildiğini, daha yetkin olduğunu her şeyin
başında benimser; gezegenimizin bir bölgesınde yeni düzsrf
kurulacaksa, elbette efendilerin istedigi gibi kurulacak, do-
ğil mi?
Dünden bugüne Ortadoğu'da efendiler değişmedi:
İngiliz...
Fransız...
Amerikan...
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nın 'galipleri' eski adıyla
'Düvel-i Muazzamet; çölün kumları üzerine emperyalizmin
bastonuyla sözde devletlerin sınırlarını çizenler; bugün de
Ortadoğu'yu savaştan sonra 'yeni düzen'in moda sözcüğüy-
le 'dizayn edeceklet.
Emperyalizm, geçmişinin hiçbir evresinde bugünkü kadar
elle tutulur, gözle görülür bir politikaya dönüşmedi; televiz-
yon ekranlarında otuz ikı dişıni göstererek sırıtmadı; insan-
lıkla bu kadar açıktan alay etmedi.
1919'da da emperyalıstler Ortadoğu için 'yeni düzenî oluş-
turmuşlardı; bunun Anadolu'daki tasarımını 'Sevr Antiaşması
1
yapıyordu. Türkiye'de sözde devlet ve hükümet adamları, tat-
lısu yazarları ve aydınları, 'efendinin iradesi'ne boyun eğmiş,
uşaklaşmışlardı. Mustafa Kemal'in dediği neydi:
—Hayır, Ingiliz'in, Fransız'ın, Amerikalının bizim için düşün-
düğü bizim için iyi değildir; Anadolu'da yeni düzeni onlar de-
ğil, biz kuranz.
Mustafa Kemal, efendisine yaranmak isteyen bir uşak gi-
bi düşünmediği için Atatürk oldu...
Çağdaş insan oldu.
*
20'nci yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye, Amerikan güdümü-
nü elinin tersiyle iterek bağımsız devtetini kurdu, Ortadoğu'da
onurlu yerini aldı. Ne yazık kı 20'nci yüzyılın son on yılında
ülkemizdeki çoğu sözde devlet ve hükümet adamı, çoğu okur-
yazar, çoğu tatlısu aydını 'efendimiz en iyisini buyurur
J
felse-
fesiyle uşaklığı yeğliyorlar. Bir de buna 'atak ve kişilikli dış
politika' demiyorlar mı!..
Corc ıbnı Bush, Vashington'da hapşırdığı zaman Ankara
1
da televizyona çıkıp 'çok yaşa' diye bağırmak, 'kişilikii ve atak
politika' ise yakında yanıtı alınacak:
—Sen de gör!..
lüm
Aslında bir yaanm aracıdır. Dövize EndeksJi Hayat Sigortası ise, daha da çok kazandırır. Tasarrufunuzu
enflasyondan korur, Dolar veya Mark'ınıza bankadan çok daha fazla kazanç sağlar.
Türk Sigortacılığında yeni bir dönüm noktası olan bu poliçe yalnızca Hayat Sigorta'da. Poliçenizi
isterseniz Dolar'a, isterseniz Mark'a endeksleyebilirsiniz.
Gerek prim ödemeleriniz, gerekse size yapılacak tüm ödemeler, o günkü Merkez Bankası Efektif
Satış Kuru üzerinden TL olarak ödenir.
Büyük tasarruf olanağı sağlar. Ödediğiniz primleri vergiden düşer, böylece birikimlerinize her yıl döviz
üzerinden en az % 50 getiri sağlar, gerçek bir güvence sahibi olursunuz. Hayat Sigortası primleri
belli bir limit dahilinde gelir vergisi matrahınızdan düştüğü için ortalama % 35 daha ucuzagelmektedir.
Örneğin, 3.100 TL olan Dolar'ı Hayat Sigorta'dan 2.015 TL'ye malederek yatırıma dönüştürmekle
daha başlangıçta Dolar'ınıza % 50'nin üzerinde getiri sağlamış olursunuz.
Nasıl El«l«> Edİllr?
Yakınınızda bir Hayat Sigorta A.Ş. Acentesi veya İkttsat Bankası Şubesi varsa, poliçenizi alabilmek için
hemen bir başvuru formu doldurabilirsiniz. Yoksa, telefon edin, mektup yazın, biz size gelelim.
Veya yandaki kuponu doldurarak başvuru formunu isteyin.
Değerlendirmenize yardımcı olmak amacıyla size örnek bir tablo sunuyoruz. Elde edeceğiniz büyük
tasarruf kazancının yanında gördüğünüz "Süper Güvence" sütununa bakarsanız, daha ilk günden itibanen
bir kenarda sevdiklerinize bırakacağınız aynca ne kadar paranız olduğunu da görürsünüz. İşte Dövize
Endeksli Hayat Sigortası'nın, banka tasarruflarına göre üstünlüğünün ikincisi de budur.
:ı :ıı
Üç ayda bir
ödenecek
prim
$ DM
250
500
1.000
2.500
BÜYÜK TASARRUF OLANAĞI
Emekliiiğinizde ekte edeceğiniz topiu para $/DM
5. YIL
3.646
7.293
14 585
36.464
10. YIL
10.084
20.167
40.335
100.837
15. YIL
18.812
37.623
75.247
188.177
20. YIL
30.578
61.155
122.310
305.776
25. YIL
46.263
92.526
185.052
462.630
Sizden sonra güvencede
olmasını istediklerinize ilk
günden itibaren sağladığımz
SÜPER GÜVENCE
40.000 $ ' DM
80 000 $ ' DM
160.000$ DM
400.000$ DM
Dövize sağlanan getiri hesıplamasında uzun sürelı bir yztırım dönemi gözönûne alındığından yıHık gezın % 8 olarak kabul edilmıştır Daha
fazla getınnin sağtanması halınde bu oran size yansıalır. Topiu para yerine ömür boyu emekli maafi almayı da tercîh edebilirsinız.
Vefat halinde Süper Güvence'ye, osarrufunuzda toplanan para da ilave edılerek lehdarımza ödeme yapılır
r ~ı
HAYAT
SİGORTA A.Ş.C e n e l M ü d ü r l ü k : Büyukdere Caddesı 165 Esentepe 80504 Istanbjl Tel 174 70 76 |S Hatl. Faks 174 7 1 5 4 . Ankara Bolge: Tel 118 88 81. Izmir Bolge: Tel 25 17 58
§f|&vîîe Endekslt Hayat Sigortası ile ii
JjlLÛtfen başvuru formu görtderiniz.
Adım, so/adım
Yaşım Mesleğım
Adresım.
HAYAT SICORTA A.Ş.
Buyukdere Caddesı 165 Esentepe 80504 Isanbul
.
C
-J.