10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 6ARALIK 1991 f Boş konuşma'nın değil kültür, sanat ve bilim konnşmanın f anadü y olduğu bir üniversite Ikiyüzlühocalarolıııasm GENCLİK F O R U M 9 2 Ç A Ğ R I S I : Naşıl bir üniversite istiyorsumız? Oğrencıler, doktora öğrencileri, asistanJar, doçentler, öğretim üyeleri, yöneticiler... Cumhuriyet, sütunlarını sizkre açtı. Üniversite ile ilgili tüm isteklerinizi, geleceğe yönelik düsüncelerinizı {bir daktilo sayfası uzunluğunda ve bir fotoğrafıruzla birlıkte) bıze gönderin. Sayfalarımızda yayımlayarak sorunlarınıza ortak olalım. Adres: Üniversiteliler Yazıyor Cumhuriyet Gazetesi Türkocağı Cad. 39/41 34334 Cağaloğlu / İstanbul NASILBİR ÜNtVERStTEİSTtYORUZ? Doç. Dr. NADİRPAKSOY (Antalya Akdenız Üniversitesi Tıp Fak. öğretim Üyesi) Nasıl bir üniversite istiyo- rum? Mutlak ve tek doğru bir is- tek yoktur. Istekler kişiye ya da kişilere, koşullara, geleneklere, toplumlara, beklentilere, çeliş- kilere ve sorunlara göre çok yönlü değişkenlikler gösterir. Ama sebepleri ne olursa olsun, ıstekler izafi duygular değildir. İstekleri arzular ve özlemler be- lırler. Arzular ve özlemler ise yaşanmamışhklardan kaynak- lanır. Işte bu bağlamda nasıl bir üniversite istiyorum? Çahşanından öğrencisine; öğrencisinden asistanına; asis- tanından öğretim üyesine; öğ- retim üyesinden anabilim dalı başkanına; anabilim dalı baş- kanından dekanına; dekanın- dan rektörüne; rektöründen Üniversitelerarası Kurulu'na değin, tüm insani ve mesleki ilişkilerde karşıhklı sevgi, say- gı, hoşgönı, anlayış ve iletişi- min belirleyici olduğu bir üni- versite ortanu istiyorum. KJşilerin isımlerinin, kimlik- lerinin, unvanlannın, konumla- nrun ve yetkilerinin ötesinde, şu dunyadaki en değerli varlik olan insana özgü değerlere say- 1. Pısınk, bezgin, tepkisiz öğretim üyeleriüniversitede buluntnasın 2. Sevdalı öğrenciler, el ele kol kola özgürce dolaşabilsinler 3. Öğrencilerin not tutmaktan başlan dönmesin. gı duyduğu bir üniversite is- tiyorum. Hiyerarşinin ve yetkilerin, konumların ve unvanlann an- cak akademik ve idari düzenin sağbkh ışleyişi için gerekli oldu- ğu, diğerlerinin *yok sayılması' için bir 'üstünlük' olarak kul- lanılmadığı bir üniversite istiyo- rum. Arkadan konuşmanın, fut- bol konuşmanın, iskambil ko- nuşmanın, 'bos konuşmanın' değil, kültur, sanat ve bilim ko- nuşmanın 'anadiT olduğu bir üniversite istiyorum. özel toplantılarda, dinlenme odalannda, masa başlarında 'mangalda kul bırakmayan', an- cak iş yasal ve demokratik bir tavır aşamasına geldığinde "Nasreddin Hoca'yı Timur'un fili" sorununda yajnız bırakan Akşehirliler orneği "bana do- kunmayan yılan bin yaşasın" diye iki yüzlü, pısırık, bezgin, tepkisiz öğretim uyelerinin ar- tık fîlizlenemeyeceği bir üniver- site havası solumak istiyorum. Ceket düğmesinin korku be- lasından iliklenmediği; ayağa kalkmamn içten gelerek yapıl- dığı; yuze sahte gülücükler kondurulup ardından 'şarkvari' hançerlerin sırta fırlatılmadığı, 'çifte sUndartlann' yaşama fır- satını bulamayacağı sevgi dolu bir üniversite istiyorum. Sakalla, kazakla, svetşörtle, gömlekle ve eğer gerekiyorsa ceket ve boyun-bağıyla dersle- re girebileceğim; öte yandan da sınıflanmdan bilim, mutluluk, sevgi ve huzur pınltılannın taş- tığı bir üniversite istiyorum. Bahçelerinde öğrencilerin, öğretim uyelerinin ve tum çalı- sanlarının kızlı, erkekli sevgili- ce, dostça, arkadaşça dolaşabi- lecekleri bir unıversite istiyo- rum. Sevdalı öğrencılerin el ele kol kola, omuz omuza gençlik- lerinin hakkını yerebüecekleri bir ünıversite istiyorum. öğrencilerin not tutmaktan başlannın dönmediği; dipnot- lannı çalışmaktan uykulannın kaçmadığı; sımflarda, laboratu- varlarda, amfilerde yoklama zoruyla değil öğrenmek ve seç- tikleri mesleği en iyi şekilde öğ- renebilmek için coşkuyla, şevk- le, sevgiyle, içtenlikle gelecekle- rine yelken açtıklan bir üniver- site istiyorum. Inançlanndan, fıkirlerinden, düşüncelerinden, yazdıklann- dan dolayı hiç kimsenin kınan- madığı, ceza görmediği, dövül- mediği ve en acısı kurşunlan- madığı bir üniversite istiyorum. Ramazanda yemekhanelerin kilitlenmediği, cuma günleri sa- at 12.00-13.00 arası derse baş- tan girmemek ya da izin almak yerine, nispet olsun diye dersin ortasında dersi bölerek sınıftan paldır küldür çıkışlara gerek duyulmayacak bir üniversite is- tiyorum. Türban takanla bluejean gi- yenin; ud çalanla gitar çalanın birbirlerine hoşgörülü davran- dıklan bir üniversite istiyorum. Kantinlerinde kavga edilme- yen; bildiri yüzünden birbirine girilmeyen; kapısının bir vakit- ler yaşadığımız gibi postal dar- besiyle açılarak ellerinde, 'Birinci' sigarası, ceplerinden "Bayrak, Bozkurt, Devrim, Emek, Maneviyat" başhkları- nın dışan göz attığı gazetelenn tıkıstınldığı eprimiş parkalann, asık suratlann, sarkık bıyıkla- nn kürsüye yürüyüp yıllann ak saçh hocasını isteyerek: "Arka- daslar bugün emperyaJistterin ya da komünistlerin sehit erti- gi bir arkadaşımızın anısına 3 günliik boykot koyuyoruz. Herkes dışanya!.." nidalarıyla sınıflann arük boşalalmayacağı Türkiye'nin universitesini isti- yorum. Evden çıkıp kapısına varana dek yol boyunca, hayatında hiç üniversite kimlik kartı görme- miş silahlı askerlerin 'hüviyet' denetiminden geçmek yetmi- yormuş gibi, bir de ana ginş ka- pısına vannca inzibat subayı- nın ya da 'polis komiseriun' keskin bakışlanndan süzul- meksizin çalışma odasına incin- meden varılan bir universite is- tiyorum. öğrencüerimle, asistanlanm- la akşamlan çay-kahve, bira içip sohbet ederek samimiyetı paylaştığım ancak bu dâvranı- şımdan dolayı diğer meslektaş- larunca eleştirilmediğim bir an- layışın dalgalandığı bir üniver- site istiyorum. Ayak kokularından geçilme- yen; ranzalarda mahkûmlar ör- neği pineklenmeyen; dolapla- nnda yaşanmamış rinselliklerin çıplak resimlerle tesellisinin yansımadığı; kapılarını kızlara akşam 7'de, 9'da, erkeklere 11-12'de kapatmayan yurtlan olan üniversite istiyorum. Binbir emekle ve zorlukla ya- pdmış binalann duvarlannda 'duvar yazılan'nın, sloganlann yazılmadığı; deliklerinde dışkı artıklanmn leke bırakmadığı; kapılannda cinsel takıntılann sapıkça ifade bulduğu yazı ve resimlerin yer almasının bile düşünulmediği tuvaletlere sahip bir üniversite istiyorum. Haksızkğa uğrayarak, dışlan- mak istenen dolayısıyla Afrika, Uzak Asya, Ortadoğu üniver- sitelerinde umarsız çıkış yolla- rı aramak durumunda kalma- yacağım bir üniversitede çalış- mak istiyorum. Ve sonuçta, bu yazımdan do- layı hakkımda soruşturma açıl- ma kuşkusu duymayacağım, cezalandınlmayacağım tutu- mun hâkim olduğu bir Univer- site istiyorum. Daha fazla etkinlik BANU YAVUZ (9 Eylül Üniv. ingUızce Işletme Böl.) Üniversiteye başlamadan önce lisedekinden çok farklı bir ortama gireceğimi sanıyordum. Hocalarla daha rahat Uişkı bekliyordum. Üni- versiteye başlayınca hayal kırıklığına uğradım. Üniversitemiz biraz da Izmir'e yayıldığı için çok küçuk birimlerden oluşuyor. Hiçbir sosyal et- kinlik yok. Kahvelerde boşu boşuna oturuyo- ruz. Gelmeden once kafamda sosyal faaliyetlerle yoğun bir şe- kilde ilgilenme düşuncesi vardı. Bunu biraz da derslerin yoğun- luğu engelledi. Her şeyden önce üniversite bünyesinde daha fazla sosyal etkinlik istiyorum. Hayata hazırlık HARUN IŞIL (Hacettepe Ünıv. t.l.B.F. Kamu Yönetimi 1. Sımf) Üniversiteye gelirken hepimiz pek çok şey umarak geldik. Ama ne yazık ki umduğumuzu bulamadık. Burada lise eğitiminin yozlaşmış ka- hplanndan sıyrıhp, tamamen "özgun" bir eği- tim ve öğretim ortamı bekliyorduk. Ama bu beklentilerimizi tamamıyla karşuayan bir ortam bulamadık. Belki üniversite liseye göre daha akademik ve mesleki bir eğitim veriyor, ama bu yeterli değil. Üniversiteyi bitirmiş bir kişi demek hayata atıldı- gında öğrendiklerini uygulayacak kapasitede olabilecek bir kişi demektir bence. tşte üniversiteler bu eğitimi veremiyor. Bilimsel özerklik MÜFtT GÖMLEKSİZ (Çukurova Oıuv. Eğıt. Fak. Eğıt. Bilimleri Bölümu Araştırma Görevlisı) "Nasıl bir üniversite?" deyince aklıma gelen- ler oncelikle şunlar: 1. Yönetsel ve bilimsel özerkliğin sağlandığı; 2. öğretim elemanları ve öğrencilerin yöne- tim süreçlerine katıldığı, sorumluluk aldığı, ken- di yöneticilerini kendilerinin seçtiği, kısaca, de- mokrasinin tüm ilke ve kurumlanyla yaşama ge- çirildiği; 3. Yükseköğretim Kurulu'nun yalnızca üniversitelerarası eş- güdümden sorumlu olduğu; denetleyici, mudahaleci yapısının danışma birimi niteliğine dönuştüğü; insangücü planlamasına ve araştırma süreçlerine katkıda bulunduğu; 4. Eğitim programlanru kendi hazu-layabilen; uygulamada or- taya çıkan sorunlara ve araştırma bulgularına göre, eğitim prog- ramlannı surekli olarak geliştirebilen; 5. Çok iyi bir yabancı dil eğitiminin verildiği, ancak öğrenım dilinin Türkçe olduğu; 6. öğretim elemenlannın "bilen öğretir" anlayışından kur- tulup, (özellikle eğitim fakülteleri ve eğitim yüksekokullarında) öğretmenlik fonnasyonuna da sahip olduklan; 7. Bilimsel bulgu ve düşuncelerin, geniş halk yığınlanna ulaş- masını sağlayacak önlemlerin aündığı; kampus yaşamımn ge- tirdiği üniversite-halk kopukluğunun, olası olduğunca giderile- bildiği; 8. Özlük haklarının verildiği, yeterli maddi olanaklann sağ- landığı; 9. Araştırma süreçlerinde, araştırmacıların karşılaştıkları bü- rokratik engellerin azaltıldığı; araştırma fonlannın işlerlik ka- zandığı bir üniversite. Türkiye'nin en parlak öğrencüerinin girdiği iıniversitelerden biri olan Boğariçi Üniversitesi'nde en çok ragbet edilen yerlerden biri olan "tribün" soğuk kış giinü yalnızlıktan üşümiişe benziyor. Korkmuyoruz değil mi? GAMZE GÜNGÖRMÜŞ (Marmara Ünıv. tng. Dıl ve Eğ. Böl.) Artık zincirlerimizi kıralım, belirli kalıplara sokulmuş olsak bile bu kalıpları yarma gücünu kendimizde bulalım. Niçin en verimli, parlak ve birer yol gösterici nitelikte olan düşüncelerimi- zi dile getiremiyoruz, ifade edemiyoruz? Hiç- bir şey olmaz korkmayalım. Ortaya attığımız fi- kir karşı tarafa çok ters gelse bile eğer sonunda bunu kabul ettirebilirsek bu bızim zaferimiz olur. Düşüncemizden ötüru kınandığımızı farzedelim ne oldu: Yine kazandık çunkü karşımızdakine herkesin aynı şeyi düşün- mek zorunda olmadığuıı, farklı düşünulebilineceği alternatifi ol- duğunu göstererek çağdaş duşünce yokuşuna bir merdiven da- ha inşa ettik. Işte iki şekilde de zafer bizlerin. O halde niye bek- liyoruz en uç noktada da olsa fikirlerimizi dile getirmek için. Sadece klasik birer öğrenci olmayahm. Sabah 8.30'da gelip ak- şam 16.15'te çekip gitmeyelim. Inceleyelim, gözleyelim, eksik- teri bulalım, ortaya koyalım, katılımcı olalım. tdeal üniversite bir ütopya diyoruz niçin? Niçin ütopik bir şey olsun ki bizler yaratabiliriz ideal olanlan, duşünerek yıpranmamış beyinleri- nıizi işleterek. Safsatasız öğretim SERDAR ERDAĞ (Uludağ Üniv. Mühendislık Fakultesi, Gıda Bıtımı ve Teknolojı Bölü- mu 4. sımf) Bence universite, araştıran ve pozitif bilim üreten olmalıdır. öğretim ezbercilikle değil, araştırmaya yönelik olmalı. Yani zihinlerin ure- teceği fikirlere ve açılımlara açık olmalıdır. öğ- renciler demokratik bir ortamda gereksiz bas- kılar ve safsatalar olmadan yönetilmeli ve yine bu ortam şartlarında öğrenim görmeli, fikirle- rini çekinmeden beyan edebilmeli, özgurce tar- tışabilmelidir. Muhbir öğrenci olmasın Öğrencisayısıazalsın Öğretmenle iletişim C.ŞENOL KOCATEPE (19 Mayıs Üniv. Eğitim Fakultesi fngilizce Bölümu 4. Sımf) Nasıl bir üniversite, sorusu oldukça kapsamlı ve bir çok etkenle iç içe bir soru. Ama basite indirgersek ilk söyleyebileceğim şey, öğrenciye insanca davranılan bir üniversite olacaktır. Çün- ku üniversitelerdeki, özellikle bizim universite- mizdeki öğretim uyesi-öğrenci ilişkisi tıpkı general-er ilişkisine benzemektedir. Öğretim üyelen öğrencılerini değerlendirirken kafalann- daki değer yargüarı sadece oğrencinin derslerinde başanlı olup olmadığı ve siyasi göruşudür. Özelhkle siyasi göruş çok büyük oranlarda smıf geçme notlanna etki etmektedir. Ayrıca bazı öğ- rencilerin bazı öğretim üyeleri ile yakın ilişkileri ve alınıp veri- len küçuk masum hediyeler de yadsınamaz. Bunların olmadığı, bütün öğrencilerin eşit olduğu, sımf geçme notlanna öğrenci- nin siyasi görüşünün ve ekonomisinin etki etmediği bir üniver- site bence diğer eksikliklerin önde gelenidir. Aynca her öğretim üyesinin her sınıfta birer muhbir öğrencisinin ohnası ise affe- dilmez bir korkaklıktır. Tüm bunlann yanı sıra özgür düşünen, bilgi üreten, araştırma olanaklannı sağlayan, öğrencilerin kılık kıyafetleri ile uğraşılmayan, insani ilişkilerin doğal boyutların- da yaşadığı bir üniversitenin olması en buyük hayalim. GÜVEN HAFIZOĞLU (Marmara Ünıv. Basm Yayın Yük. Ok.) Üniversiteliler olarak büyük bir kimlik buna- Iımı yaşıyoruz. Önce kazanmak sonra okumak ve daha sonra da iş bulmak için verilen uğraş en verimli çağımızda bizleri yıpratıyor. Her yıl 5 okulda 1300 oğrencinin kayıt yaptırdığı Ba- sın Yayın Yüksek Okullan'nın bugünku duru- mu hiç de çağa ayak uydurmuş bir yapıda gö- runmüyor. Her okulda ilk etapta matbaanın ku- * rulması, fotoğraf ve film stüdyolanmn bulunması, gazete, ajans gibi doğrudan öğrencilerin pratik yapabilecekleri birimlerin oluş- turulması yerine gecici uygulamalarla işler yürütulmektedir. Uzun vadede ise Basın Yayın Meslek Liseleri'nin kurulması ve üniversiteye gelen birinin mesleği hakkmda bilgili ohnası gere- kiyor. Türkiye'de basının krizde olmasının bir nedeni de Basın Yayın Yüksek Okulları'ndaki öğretim seviyesinin düşuk ohna- sıdır. Oncelikle Basın Yayın Yüksek Okullan'na alınan öğrenci sayısı azaltılmalıdır. 4 yılda görülen 77 ders sayısının kademeli olarak aşağıya çekilmesi ve tüm derslerin uygulamalı (meslek dersleri) ohnası sağlanmahdır. Dört yıl boyunca sadece smıf geç- mek için girilen yabancı dil dersi kaldınhp, bir yıl hazırlık sınıfı olmalıdır. KÜRŞAD DEMİRUTKU (Huseyîn Avni Sözen Anadolu Lısesi) Öğrenci üniversitede kendini evinde gibi his- sedebilmeli, sohbet edebileceği, eğlenebileceği gemş alanlar olraalı, çok buyuk bir kütüphanesi, spor alanları olmab, yemeklerin güzel, kantîn- deki fıyatlann ucuz olması gerekir, sınıflar ku- çük olmah, öğrenci sayısı az olmaü ki öğretmen- lerle iletişim kurabilsin. Şehir dışında kampus YUSUF GEBOLOĞLU (Boğaziçi Üniv. Psıkolojı, I. Sımf) Üniversite mutlaka şehir dışında olmalı. Üni- versite, öğrenciye eğitim-öğretim açısından, sos- yal açıdan çok olanak sağlamah. Fiziksel ve be- yinsel açıdan sağlıkh bir gençlik yetişmeli. Özerk olmalı, öğretim üyesi ile öğrenci arasında ileti- şim olmalı, hoca ile öğrenci arasındaki karşı- lıkh iletişim açısından sınıflardaki öğrenci sa- yısı belli sayıyı aşmamah. Maksimum 50 olma- lı. Okuldaki her oğrencinin "okul ruhu"nu yaşamasına izin ve- rilmeli. 12 EylülCumhuriyeti'nin üniversite alerjisiProf.Dr.A.ÜLKÜ AZRAK (l.Ü.Siyasal Bılgiler Fakultesi) Türkiye'de 12 Eylül 1980 as- keri darbesiyle başlayan ve 1982 Anayasası ile temellendi- rilen 3. Cumhuriyet dönemi- nin, kamu organ ve makamla- n dışındaki örgütlenmelere sı- cak bakmadığı ve bu süreci en- gelleyici önemli smırlamalara başvurduğu, bugün herkesin bildiği bir gerçek. Çağdaş de- mokrasinin vazgeçilmez öğele- rinden biri olan "sivil top- l a m " u n gerçekleşmesinin Türkiye'nin 3. Cumhuriyet re- jiminde ne denli guçlüklerle karşı karşıya olduğunun bun- dan açık bir kanıtı olabilir mi? Üniversite de öğretim eleman- ları ve öğrencileri bakımından bu olumsuz koşulların dışında kalmadı. Bunlann bir bölümu anayasadan, ötekiler de çeşitli yasalardan kaynaklamyor. ör- neğin sıyasal orgutlenme, uni- versite öğretim üyeleri ve öğ- rencileri için yasak bir konu- dur. öğretim uyelerinin siyasal partilere üye olmalan 1961 Anayasası'mn çağdaş demok- rasi ilkelerine uygun düşen bir düzenlemesiydi. Ama 1971'de, yani gene bir askeri müdahale sonrasında, yapılan anayasa değişikliğiyle bu konuda yasak getirildi. 1982 Anayasası'nda aynı yasağın yer alması, 12 Mart rejimiyle 12 Eylül rejimi arasındaki fıkri bağlantı nede- niyle, hiç şaşırtıa ohnamıştır. Yalnız şunu gözden kaçırma- malıdır ki, 1982 Anayasası ya- sakçılık konusunda daha da ile- ri gitmiş ve sadece geniş anlam- da devlet memuru olan öğretim uyelerinin değil, öğrencilerin de siyasal partiler içinde örgütlen- melerini yasaklamıştır. Hele 2547 sayılı Yükseköğretim Ka- nunu'nun 59. maddesiyle, öğ- retim uyelerinin ve öğrencilerin kamu yaranna olanlar dışında- ki derneklere üye olmalannın rektörün iznine bağlı tutulma- sı, 12 Eylül Cumhuriyeti'nin, eşine hiçbir demokratik ülkede rastlanamayacak parlak (!) bir bulufudur. 7 Ekim 1983 tarih- li Dernekler Kanunu ise öğre- nim sürecinde (hastalık da da- hil hangi nedenle olursa olsun) başansızlıkla karşüaşnuş ve öğ- renim süresi uzamış öğrencile- rin, öğrenci derneklerinin or- ganlannda görev almasını ya- saklamıştır. Yasa koyucunun böylece yalnız çalışkan (!) öğ- renciler yönetiminde olan öğ- renci derneklerinin varlığına izin verdiği anlaşılmaktadır. Ne var ki bu türde öğrencilerin, öğrenim uğraşısı dışında kalan şeylere, hele demekçiliğe hiç de hevesli olmadıklan öteden be- ri gözlenen bir olgudur. Universite öğretim elemanla- rının sendika kurmasına gelin- ce; 1982 Anayasası, 1961 Ana- yasası'nuı 1971'de değiştirildik- ten sonra icerdiği düzenlemeye benzer biçimde, memurlann sendika kurmalarmı bir hak olarak öngörmediğinden, geniş anlamda devlet memuru olan üniversite öğretim elemanları da bugüne kadar sendikalaşma hakkından yoksun bırakılmış- lardır. Oysa 12 Mart rejiminin memur sendikalannm varhğına son veren 20 Eylül 1971 tarihli anayasa değişikliğine kadar, üniversitelerde öğretim üyeleri ve asistanlar ayn ayn sendika kurarak, üniversite reformu, öğretim etkinlikleri ve öğretim elemanlarının mesleki sorunlan gibi konularda çok yararlı kat- kılar sağlayan etkinliklerde bu- lunmuşlardır. Üniversite öğretim üyeleri, örgütlenmelerine konan engel- leri ve yaraülan guçlükieri 1990 başlanndan beri adun adım aşarak İstanbul, Ankara ve İz- mir'de dernekler kurmayı ba- şardılar. Bu öğretim üyeleri dernekleri başhca iki ana soru- naeğildiler: 1. 1980'den sonra değiştirilen 1402 sayıh Sıkıyö- netim Kanunu'nun 3. madde- sinin sağladığı olanaklarla ve birtakım temelsiz ve gizli suç- lamalara, yani öteder beri ta- mdığunız jurnalcdık yöntemle- rine itibar edilerek görevden uzaklaştınlan öğretim eleman- lanmn karşılaştıklan bu haksız işlemin ortadan kaldırılması için çaba harcanması. 2. Askeri yönetim düzeni içinde üniver- sitelere yukandan aşağı daya- ölan Yükseköğretim Kanunu'- nun ve özellikle bu kanunun yarattığı katı otorite kuruluşu olan YÖK'ün üniversitelerdeki tahribatının sürmesine engel olunması ve üniversite refor- munun en kısa sürede gunde- me getirilmesi yolunda cabşma- lar yapılması. Bu çabalann sözü geçen ko- nularda olumlu etkileri de ol- du. özellikle üniversite refor- mn konusunda üniversite öğre- tim üyeleri derneklerinin çalış- malan, bugün bu sorunun ık- tidardaki partilerin ve onlann oluşturduklan koalisyon hükü- metinin gündemine alınmasın- da önemli bir rol oynadığı yad- sınamayacak bir gerçektir. Açıklanmaya çalışılan bu hu- suslar gösteriyor ki, üniversite- de ögrütlenme yararlı olduğu kadar (özellikle üniversitenin geliştirilmesi açısından) kaçınıl- mazdır da. Bu konuda vakit geçirmeden yapılması gereken düzenleme- ler kanımca şunlardır: 1. öğretim uyelerinin sade- ce demek değil, sendika da kurmalanna olanak tanıyan yasa degişikliği yapılmalıdır. 2. Öğretim uyelerinin ve öğ- rencilerin, çağdaş demokrasi- lerde olduğu gibi, siyasal par- tilere üye olmak suretiyle siya-. sal orgutlenme sürecine de ka- tılmalan sağlanmahdır. özel- likle gençlerin bu yoldan de- mokrasi geleneğini yaşayarak, siyasal süreç içinde deneyim kazanmaları sağlanabüdiği öl- çüde demokratik rejim guç ka- zanabilir. 3. Öğrencilerin dernek kur- ma haklan en geniş biçimde ta- nuımalı ve sadece universite de- ğil, fakulteler düzeyinde de ör- gütlenmeleri sağlanmalıdır. Bu, aynı zamanda öğrencilerin üni- versite ve fakulte organlannda temsil edilmesine olanak vere- cek zonmlu bir çözümdur. Ni- tekimA merkezi lstanbul'da olan Üniversite Öğretim Üye- leri Dernegi'nce hazırlanarak 1991'in başlannda Milh Eğitim Bakanhğı'na ve milletvekilleri- ne sunulan Özerk Demokratik Üniversite Modeli başhğını ta- şıyan taslakta, oğrencilerin yüzde 40 oranında katılımının öngörülduğu universite ve Fa- külte Karma Kurulları'na yer verümiştir. Bu katıhmın sağ- lanması için öğrencilerin üni- versite ve fakulte düzeyinde ciddi biçimde örgutlenerek, adı geçen kurullara gönderilecek temsilcileri seçmeleri gerekir. Eğer üniversitenin, öğretim üyeleri ve öğrencilerden oluşan bir bütün ve dışa açık, ülkenin önemli sorunlanna ciddiyetle eğilen ve çözümler üreten bir ulusal kurum olması içtenlikle isteniyorsa, onun mensuplan- na da kendi içinde orgutlenme ve dışında örgutlenmiş olan dernek ve siyasal partilere ka- tılma olanağuun tanınması zo- runludur. Siyasal partilerin, organla- nnda ve hatta hükümette Uni- versite hocalanna yer vermek konusundaki istekli davranışla- nm, onlan görevlerinden isti- fa etmeye zorlamadan araları- na alma biçiminde bir davranı- şa dönuşebilmesi için gerekli anayasal ve yasal düzenlemeleri yapmalan kaçınılmaz ödevdir. YAROf: ÜNİVERSÎTEDE DEĞÎŞÎM RÜZGÂRI/NASIL BlR ÜNtVERSÎTE ÎSTtYORUZ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle