Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 4 ARALIK 1991
BELKI
MURAT BELGE
1992ye girerken, Türkiye, 12 Eylül 1980'den beri içinde ya-
şadığı karanlık dönemden nihayet sıyrılma imkânını elde ede-
bitir. 12 Eylül Türkiye'nin başına çok dert getirdi; ama "12 Eylül
müdahalesı"nın kendisı, zaten yığılmış ve büyümüş birtakım
sorunlara karşı bir "çözüm" olmak üzere gerçekleştirilmişti.
Olabilecek "çözüm"lerin en kötüsü olduğu için o yığılmış
sorunlan hiç hafifletmediği gibi, onlann üstüne yeni bir yı-
ğın daha ekledi. Onun için, şimdi 12 Eylül'ün toplumun sırtı-
na yüklediği kamburları temizleme çabası, basit bir
"restorasyon" olmamalıdır ve olamaz. örnek vermek gere-
kirse, sözgelişi YÖK uygulaması üniversıtelerde büyük tah-
ribat yapmıştır. Ama YOK'ten önce de Türkiye'de yüksek öğ-
renim kötüydü, nfteliksizdi, sorunluydu. Şimdi YÖK'ü orta-
dan kaldınp eski döneme dönmek bu nedenle bir çözüm
olamaz.
12 Eylül, eli sopalı mantığıyla, Kürt sorununu içinden çı-
kılmaz bir hale getirdi; ama Türkiye devletinin Kürt yurttaş-
ları karştsındaki tutumu 12 Eylül öncesinde de onaylanır bir
tutum değildi. Kısacası, 12 Eylül hiç olmamış olsa dahi Tür-
kiye'nin yeterince sorunu vardı ve bunlar şimdi 12 Eyiül'le
de ağırtaşmış olarak devam ediyor.
Bu sorunların büyük bir ktsmının çözümü maddi imkân-
larla yakından ilgilidir. Bu imkanlarm kısrtlılığı nedeniyie çö-
zümler de ister istemez gecikecek, zamana yayılacaktır. En
başta, ekonomik dertlerin kısa sürede ortadan kaldırılması-
nı herhalde bekleyemeyiz.
Eğitim bence en önemli konu ve tam bir keşmekeş için-
de. Ama burada sağlanacak kayda değer herhangi bir iyi-
leşme, sözkonusu maddi imkânlara bağlı olduğu için, gene
zaman alacaktır.
Sağiık ve başka birçok önemli sorun üstüne aynı şeyleri
söyleyebiliriz. Gelgelelim, Türkiye, maddi imkânları kısıtlı ol-
sa da büsbütün çaresiz bir ülke değıldir; sahip olduğu po-
tansiyelleri akılcı bir biçimde değerlendirerek bütün bu alan-
larda önemli iyileşmeler sağlayabilir.
Ama bütün bunlardan daha önemli bir değişim var ki bu
öyle para, ekonomik refah, maddi imkân gerektirmiyor: Bir
'zihniyet devrimi' di- « - Ü ^ — — — . ^ ^ ^ _ _
yebilirız buna. Baskı- 12 EyiÜI'ÜII toplUfflUn
cı devlet geleneği, -,•#«--aı,ı«j|*ı
onun topiumun bütün sırana yuKieıııgı
katlanna, kurumlarına kaffltNlfian temİZİeflte
yerleştırdığı otorıte ta- . . . . . .
pınması, merkeziyet- Ç3D3SI, D3SI1011
çiiik tutkusu, resmiyet "restnrasvnn"
merakı, kısacası, , «»»w»ı»fwıı
Türkiye de yaşayan olmamaiıdır we olamaz.
herkesin kromozom- ^™™""""~"^^^^^™^~
larına sinmiş, içine işlemiş bu genel karakter artık de-
ğişmelidir.
Bu "zihniyet devnmi"nin gerçekleşmesi paraya pula bağ-
lı değıl. Türkiye'de yaşamış olmak, yaparken biraz düşünmüş
olmak yetiyor bu devrimi başarma çabasına girmeye.
Hattâ 12 Eylül'ün kendisi de bu bağlamda olumlu bir kat-
kı olarak değerlendirilebilir. Çünkü, toplumu yoğurmuş ve
kendi ideal imgesine göre biçimlendirmış olan o baskıcı, te-
peden inmeci, otorıter gelenek, 12 Eylül döneminde ve o ge-
leneğın somut temsilcilerinin kişiliğinde, kendı kendinin ka-
rikatürü oldu ve kendi kendinin farsını oynadı.
Bu otoriter geleneğin yarattığı kutsallıklann, tartışılmazlık-
lann aslında ne olduğunu yeterince sergiledi. Koca Meclis
salonunda, birisı devlet başkanı olmak üzere beş generalin
oturduğunu ve başbakan tayin ettikleri bir amiralin kendile-
rine okuduğu hükümet programını el kaldınp onayladıkları-
nı televizyonda seyretmiştik.
Bu sahne hepımize, bir biçimde, "Biz neymişiz ve hâlâ da
neyiz ki böyie gerçeküstü bir olay burada yaşanabHiyor?" sc-
rusunu sordurmuş olmalı.
12 Eylül, o kötü otorite geleneğinin her türtü özelltğini fars-
laştırarak gözümüze gözümüze soktu. Onun için bugün,
1992'ye girmek üzereyken, 12 Eylül'ü yaşamış olmak, sözü-
nü ettigim "zihniyet devrimi"ni gerçekteştirmemiz için bu an-
lamda bir kazançtır.
Bu devrimin içehği öyle karmaşık bir sey değil. Oldukça
düz, sade, dünyanın çeşitli yerlerinde oldukça iyi bilinen bir
dizi kavram: Demokrasi, insan hakiarı, düşünce özgüriüğü
v.b.
Yukarıda söylediğim gibi bunların gerçekleşmesi öyle pa-
ra pul, maddi imkân da gerektirmiyor. Tersine, toplumu bir
yıöjn fuzuli masraftan da kurtanr.
Obür sorunlarımıza yeterli, doyurucu çözümler bulunma-
sı için sabırla bekleyebiliriz. Yeter ki yukarıda saydığım kav-
ramlara saygı duyulan bir toplumda yaşadığımızı bilelim. Ye-
ter ki bütün sorunlann çözümünde bizim düşüncemizin de
bir payı olacağına inanalım.
İnsana değer verılen bir toplumda, sıkıntılarar katlanmak
kolaylaşır, ama insana değer verildığini yaşayarak anlama-
mız gerekiyor. Yapılacak en önemli devrım bu; tarihin şu aşa-
masında ve bu yapılabilir bir devrim.
ARKADAŞIMIZ DOSTUMUZ
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesı öğretim üyelerinden, arkeolog
Prof. Dr.
UĞUR SİLİSTRELİ'yi
kaybetmis bulunuyoruz.
Üzüntümüz sonsuzdur. Kederli ailesine ve Türk bilim dünyasına
başsa&üğı dileriz.
DTCF ÖĞRETİM ÜYELERİ
VEFAT VE BAŞSAĞLJĞI
Şirketimizin uzun yıllar genel müdür yardımcüığını yapmış
bulunan Sayın Bahattin Akman'ın muhterem valideleri
AZMEAKMAN
1 Aralık 1991 tarihinde vefat etmiştir. Merhuma Tann'dan
rahmet, kederli ailesine başsağhğı ve sabır dileriz.
GAMEDA LTD. ŞTÎ.
Cumhuriyet Kitap Kulübü
Bandırma Temsilciliği
OZAN SANATEVİ
OKURA DESTEK KAMPANYASI
KİTAPTA %25 ve %40'a KADAR
BÜYÜK İNDİRİM
31 ARALIK'A KADAR
OZAN SANATEVİ,
Mûlkü Bey Işhanı, Kat: 1 Bandırma Tel.: 36770
Multipl Skleroz (MS) hastalığı ile yaşam bir
savaştır.
Bize katılın. P.K. 134 34432 Sirkeci Istanbul
Destek ve yardımlarınız için Hsp. No: 30440-503522
Sirkeci-tST.
Demokrasi ve Kişilik
Demokrasinin en başta gelen özelliği, farklıhklan uzlaştırmayı bilmektir.
Her toplumda çıkarlar arasındaki çatışmanın kaçmılmazlığı, fakat aynı
zamanda tüm çıkarlann tatminedilmesinin olanaksızlığı, uzlaşmayı zaten
vazgeçilmez doğal bir çare kılar.
Prof. Dr. ALİ YAŞAR SARIBAY Uludağ Üniversitesi
Türk siyasal hayatı, 20 Ekim 1991 genel se-
çimlerinden sonra yeni bir sürece gırdi. Bu
süreçte demokrasinın şenişlemesı ve pekişme-
si her toplum kesiminın beklentisini oluştur-
maktadır. Bununla beraber Türkiye'de işler
bir demokrasiye kavuşmak, sadece demokra-
tik kurum ve kurallan yerleştirmekle gerçekle-
şebilir gibi yaygm bir kanı var.
Oysa diğer tûm siyasal rejimler gibi demok-
rasi de ne bireylerden ayn varolabilir ne de
insan dinamiznli olmadan işlev görebilir. Do-
layısıyla bir toplumda demokrasinin işlerliği-
nin, sadece kurumlara ve yasal düzenlemelere
değıl, o toplum bireylerinin kişilik özelliklen-
nin demokrasiyle bağdaşırlık derecesine de
bağlı olduğu unutulmamalıdır.
Bu yazıda, kısaca hangı kişilik özeiiiklennin
demokrasinin sağlıkh işlemesine katkıda bu-
lunabileceği üzennde duracağını. "Kişilik"ten
kastedilen, bir bireyin hayat tarzını karakteri-
ze eden, duşünceleri ve duygulan dahil belirli
davranış kalıplandır. Hemen vurgulamak ge-
rekir ki kişilik bir şahsın sadece kişisel özellık-
lerinin toplamı değildir. Bundan daha çok
karmaşık nitelikte bir yapı veya sistemdir kişi-
lik. Böyle bir sistemin bütünleyici parçalan
olarak ınançlan, ideolojileri, değerlen, tutum-
lan, gûdûleri, duygulan ve huylan belirtebıli-
nz.
Öte yandan kişiliğin gelişmesinin, yapısmır
ve işlevlerinin toplumsarçevre tarafından etki-
lenebileceğini kabul ettiğimiz kadar; aynı
zamanda kişiliğin de toplumsal çevrenin geli-
şimini, yapısını ve işlevlerini etkileyebileceğıru
kabul ediyoruz. Bu noktâdan hareketle. de-
mokratik bir toplumun gelişimi için demokrat
bir kişilik ne kadar gerekliyse tersi de o kadar
gerekîidir diyebiliriz. '•Deinokratik toplum"-
dan ise yurttaşlık ilkesine dayalı partiler,
temsilciler ve çıkar örgütleri aracıhğıyla yöne-
time kaülmanın mümkün olduğu; bu yönetı-
min yurttaşlara karşı sonımlu ve duyarlı
olduğu bir toplumu anhyoruz.
Demokratik bir toplumla demokrat bir kişi-
lik arasındaki bağlantının önemını vurgula-
mak bakırrundan psikoloji literatürûne geçmış
bir deneyi burada aktarmak yararlı olabilir:
Araştırmacılar, fareleri iki kümeye ayınnışlar
ve onlan hareket ve oyun özgûrlüğü bakımın-
dan zengjaleştirilmiş ve kBidanmış çevrelere
yerleştinnişlerdır. Bırinci kümedeküer, özgür-
ce hareket edebüecekleri ve birbiriyle oynaya-
bilecekleri büyük bir kafese bırakılmışlar;
ktsıtlanmtş hayvanlar ise tek tek küçük yalıt-
ma kafeslennde büyütülmüşlerdir. Daha
sonra ilk kümedeki farelerin vücut ağırlıklan
ıkinci kümedekilennkinden daha az olmakla
beraber, ilk kümedeki farelerde gri beyin zan
maddesinin daha kalın olduğu saptanmış; ay-
nı zamanda birincı kümedeki hayvanlann
daha özgûr hareketli ve kişilikli davrandıklan
gözlenmiştir.
Bu sonuç, insan toplumu açısından yorum-
landığında herhalde insanın kendini ifade etme
konusunda sahip olduğu özgürlük düzeninin
olumlu çevresel faktör olarak önemini daha
somut kılar. Bununla beraber ancak gelişmiş
bir kişiliğin olumlu bir çevreye gereksinme du-
yacağını, dolayısıyla bunu yaratmaya gırişe-
cegini de unutmamak gerekir. Bir başka
ifadeyle bir toplumda demokrat kişıük özel-
likleri ne kadar çok köklesmiş olursa demok-
ratik bir topluma karşı olan duyarlıhk da o
kadar fazla olur.
Bu noktada, demokrat kişilik özeiiiklennin
neler olduğu konusu gündeme gelmiş bulunu-
yor. tlgili çalışmalara başvurduğumuzda (*),
demokrat kişilik özelliklenni aşagıdakı nokta-
larda toplamamız mümkündür:
* Inisiyattf sahibi olmak: Demokrasi. her
şeyden önce toplumsal ve siyasal meselelerde
aktif bir konum edinmeyi gerektirir. Çevresin-
de olup bitenlere karşı duyarh olan insan,
aktif olrna duygusuna sahip olduğu oranda
inisiyatif kullanmaya yönelir.
* Mütekabiliyet esasına inanmak: Demokra-
si farklı tercıhleri esas aldığından, belki diğer
rejimlerden daha çok işbirlığine ihtıyaç göste-
rir. Bu da zorunlu olarak bireyin karşısındaki
kişinin perspektifıni anlayabılme yetisı göster-
mesine bağhdır.
Vanılabilirlik
* Yanılabiliriik: Eğer demokraside farklı
tercihler esas. ise mutlak doğru olmadığına da-
ir bir anlayışın itibar görmesi gerekir ki bunun
içinde istisnasız her fıkrin yanılgıya düşebile-
ceğini kabul etmek kaçınılmazdır.
* Deneyselci zihniyet sahibi olmak: Birey ya-
nılabileceğını kabul ediyorsa, bunun doğal
sonucu yeni kanıtlann ışığında inançlannı.
görüş ve fikirlenni değıştirme iradesini göste-
rebilmesidir. Aksi takdirde sahip olduğu
ınanç, görüş ve fikirler dogmaya dönüşür kı bu
da mutlakçılığa ve yanılmazlığa yol açarak de-
mokrasiyi olumsuz etkiler.
* Eleştirel olmak:Yeni kanıtlar ortaya koya-
bilmenin veya bunlara itibar etmenin önkoşu-
lu, mevcut olanlara eleştirel açıdan bakabil-
mektir. Demokrat kişi, toplumu kim yoneürse
yönetsin onun söyleminı ve eylemini her an
sorgulamaya hazır kişidir ve bunda "bız"-
"onlar" aynmı yapmaz.
* Esnek ve acık nkirli olmak: Eleştirel bir tu-
tum, ölçüsü ve nitehği ne olursa olsun, toplum
hayatındaki değışmelere açık olmayı, bunlan
doğal karşıiamayı beraberinde getirir. Şüphe-
siz DU, değişim için varolan rasyonei ve nesnel
sebepleri ınkâr eden irrasyonel ve öznel tutu-
culuğa karşı çıkmayı icerir.
* Czlaşmacı olmak: Demokrasinin en başta
gelen özelliği, farklıhklan uzlaşürmayı bil-
mektir. Her toplumda çıkarlar arasındaki
çatışmanın kaçmılmazlığı, fakat aynı zaman-
da tüm çıkarlann tatmin edilmesinin olanak-
sızlığı. uzlaşmayı zaten vazgeçilmez doğal bir
çare kılar.
Hoşgörü
* Hoşgörûlü ohnak: Uzlaşmanın öbür yüzü
hoşgörudür. Düşüncelerde, değerlerde ve davra-
nışlarda aykınlığı olağan karşılayabılmek,
hoşgörûlü ohnanın bir göstergesıdir. Tersi, uz-
laşmayı olanaksız kıldığı kadar işbirüği için
gereklı zemini de ortadan kaldınr.
* GBven ve sonunlulnk duvma: lşbirliğini
mümkün kılan bir diğer önemli faktör, yurt-
taşlann birbirlerine güven duymalan ve so-
rumluluk gösterebilmeleridir. Şüphesiz, bu
güven ve sorumluluk duygusu, başta yurttaş-
lann kendı kendılerini kolektif yönetmelerine
ılişkin olmalıdır. Güvensizlik ve sorumsuzluk
ise özellikle siyasal kriz anlannda yurttaşlann
karar alma ve yönetmede olağandışı otorite
arayışlanna yol açar.
Bu özellikler, hiç şüphesiz demokrat kişinin
bir evliya olduğu anlamını icermemektedir.
öte yandan, demokratik bir toplumun yaratıl-
masını da tek başına kişilik faktörüne bağla-
mayı anlatmamaktadır. Söz konusu özellıkler,
demokrat kişiliğin katı sınır taşlan değil, eği-
lintsel vasıflandır Bunlann ancak uygun
ortamda kök sürebileceklerini, kök sürebıldik-
leri ortamı zenginleştirip gelişürebileceklerini
söyleyebiliriz.
(*) örneğın, yeni olması ıtibanyla şu çaüfmaya
bakılabilir. C.C. Gould, Rethinking Democracy,
New York. 1988. s. 283-306
PARİSTEN SELÇUK DEMİREL
YENIYOL
Sürekli Dcvrim'den
Yeniyol'a
Seçim öncesi ve
Scçimler
Tarihi Kucaklaşma
S.S.C.B.'de Darbe
TV. Enternasyonal Karar Mctni
Kapitalizm ve Suç
Emest Mandel
Ihanete Uğrayan
Devrim
Çatalçeşme Sk. Oretmen Han D.411
Cağaloğlu/İST PK. 184Sırkeci/lST.
G A Z E T E C İ Y E
ÜSKÜDAR'DA
Kaiorrferli daire aranıyor
310 14 78
ÇAGRICIHAZI MANDALINIZ
Kırıldıysa Ist. Tel: 329 47 46
İLAN
NEVŞEHİR 1. ASLİYE HUKUK
1991/3» HAÖMÜGfNDEN
Davacı Nevşehir Bağ-Kur ll Müdürluğü vekili Avukat Şukrü Çalış-
kan tarafından davalı laanbııl Seümpaşa SokaJc No: 2S'te oturan Mü-
fıt Sıralı aleyhine mahkeraeye açüan tazminat davasının yapüan açık
yargılamasuıdan verilen ara karan gereğince.
Davahlardan Müfıt Sıralı'ya mahkemece tebligat yapılamadıjın-
dan ilanen tebliğine karar verilmiştir.
Davalı MOfıt Sıralı Nevşehir Adliyesi 1. Asliye Hukuk 1$ Mahke-
mesi'nde duruşma salonunda yapılacak olan 12.12.1991 gün ve saat
9'daki duruşraalara mazeretsiz katılması halinde HUMK.'nın 377 ve
213. maddderi uyannca duruşmalara yokluğunda devam edip karar
verileceji ilanen tebliğ olunur.
Baan: 50615
İLAN
ÇİÇEKDAĞI KADASTRO
HÂKİMLİCİ'NDEN
Esas No: 1988/58
Davacı Ayje özmen'in davalı Bünyamin Baıan aleyhine açmış ol-
duğu tapu iptali ve tescil davasının mahkememizde yapüan açık yar-
gılamaJan sonunda,
Tespit malikj olan davalılar Elif Kaplan, Haüce özcan, Ümrau-
sün Merdan ve Hüsnu Şimşek'in açık ve kesin adreslerinin bulun-
maması ve adlanna çıkanlan davetiyelerin ise bila tebliği iade edilmesi
nedeniyle yukanda adı geçen davahlara 1988/58 esas sayılı dosyaıun
duruşma günü olan 21/1/1992 gunü saat 09.00'da Çiçekdagı Kadastro
Mahkemesi'nde hazır bulunmalan ya da kendilerini bir vekil ile temsil
ettinneleri davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
12.11 1991
Baan: 45326
İLAN
PERŞEMBE SULH HUKUK HAKİMLİĞİNDEN
Esas No: 1991/318
Karar No: 1991/487
Davacı Ali TAınç Karadeniz Vekili Av. Guner Sağra tarafından
davalılar Mehmet Kumcu ve 10 arkadasına karşı açılan Onaküğın
Giderilmesi davasının, mahkememizde yapüan açık yargılaması
sonunda:
Davalı, Persembe ilçesi Efirli köyünden Mehmet Kumcu'nun
açık adresı bulunamadığından adına Gazete ile duyuru
yapılmıştır.
Bu kez de Hüküm özetinin davalıya Gazete ile duyuru
yapümasına karar verildiğinden;
Davahnın da payı bulunan Persembe ilçesi Efirli Köytl 4-9
pafta 83 parsel pent arası yeri ısimli tasınmazın açık artırmada
satılarak ortakhğın giderilmesıne, satış bedelinin paydaşlara
paylan oranında ödenmesine, karar verilmiş ancak davalı Mehmet
Kumcu'nun adresi belli olmadığından karar özetinin ilan yolu ile
duyurulmasına ılan günunden itibaren 7 gun içerisinde Yargıtay'a
başvurmadığı takdirde karann kesinleşeceğinin bilinmesine karar
tebliği yerine-geçerli olmak uzere ilanen duyurulur.
Basın: 50716
ZEHRA İPSİROĞLU
Gençler ve Köktendinci
Akımlar
Bugün köktendinci akımlara kapılan gençlerin sayılan-
nın giderek artmasında, yıllar yılı aksayan otoriter bir
eğitim sisteminin payı olduğu yadsınamaz. Bilgi yığmaca-
sı ve ezberciliğin içinde tıkanıp kalma, çok yönlü ve
eleştirel düşünme yetisınden uzak olma, ister istemez
saplantılı ve tek yönlü bir bakış açısına, dogmatizme yol
açıyor.
Hiçbir zaman bağımsız düşünmeye, kendi kendine karar
vermeye alışmamış olan gencin kendisine sunulan sahte
özgürlük adına, yakın çevresine yabancılaşıp gerici güçle-
rin yönetimine girmesi bu açıdan son derecede doğal.
işin korkuncu, gençlerin kullanıldıklarının bilincinde olma-
yışları. Otuzlu yıllarda Almanya'daki gençlerin de kolayca
Nazi akımına kapılmaları. o dönemde Almanya'da egemen
olan baskıcı ve otoriter bir eğitim sisteminin uzantısı ola-
rak değerlendirilebilir. Gencin yaşadığı baskı ne denli
yoğunsa, çevresiyle uyumsuzluğu ne denli derinse, aile-
sinden kopması ve ona mutluluk vaat eden yeni ortamla
*Uyuşması o denli kolay olacak.
Gençlerin kendilerini bu akıma kaptırmalarındaki et-
menleri kısaca şöyle toparlayabiliriz:
Baskıcı ve otoriter bir eğitim sisteminin yarattığı buna-
lım. Ergenlik çağında bir benlik arayışı içinde olan
gençlerin çevrelerine karşı doğal tepkileri.
Olumlu bir alana, orneğin spor, sanat vb. yönlendirile-
meyen gizilgüçlerinin onlan bir boşluğa sürüklemesi.
Aileleri ile aralarındaki diyalog kopukluğu. Yakın çevre-
nin ilgisizliği ve anlayışızlığı.
Birey olarak kendini kanıtlama, ciddiye alınma, saygı
görme isteği. _ ^ _ ^ - ^ ^ . ^ _ ^ — _ ^ . ^ ^
Köşeyi dönmeden OtUZİU VllUVlfal
başka bir şeyin düşü- A ı m a ı l v a , l l a l f l a.-,»!--!- , 1 .
nülmediği bir ortam- Hlölanjd umi geııyıvııll IW
da, sevgi. dostluk, k U
dayanışma gibi duy-
gulara özlem.
örnek alınabilecek,
hayran olunabilecek b ^ ^ •#«»••••. u .
bir otoriteye duyulan •WWW »• OlOnl» Oir
gereksinim e§ttim SİStenİHİn UZMtlSI
Bilinmeyene, usdışı mıaraj^ riaftnrlafMrHahMlr
güçlere duyulan do- " * OB5WIWIwnwWllı.
ğal ilgi. Gençlik coş- ^ ~ — ^ — ~ — — ~ ™ " " ^ " " ^ ^ ^ ^ —
kusuyla kendini bir olaya ya da insana kolaylıkla kaptır-
ma eğilimi.
Burada alınacak en önemli önlem, ilkokuldan başlaya-
rak eğitim sıstemimizde köklü bazı değişikliklerin yapıl-
ması ve halk eğitimine, yaygın eğitime gereken önemin
verilmesı. Bunun için de eğitim anlayışımızı temelinden
değiştirmeliyiz. (1)
Her şeyden önce okulun öğrenciye soluk aldırmayan bir
tutukluevı olmaktan çıkması; öğretmenlerin gardiyan ro-
lünden kurtulmaları; öğretmen-öğrenci arasında saygı,
sevgi ve karşılıklı güvene dayanan yapıcı bir diyaloğun
kurulması; her şeyi tepeden inme belirleyen ve karşıt
görüşlere hak tanımayan otoriter sistemin yıkılması; soyut
bir bılgi aktarımına dayanan ezberciliğin kaldırılması;
öğrencinin her açıdan ilgisini çekecek ve etkin kaölımını
sağlayacak bir ders düzenine geçilmesi; eleştirel ve çok
yönlü düşünme, düşgücünü ve yaratıcılığı gelıştirme doğ-
rultusunda gerek ders sistemi ve yönteminde gerek
kullanılan kitaplarda köklü değişikliklerin yapılması gere-
kiyor. (2)
Kuşkusuz tüm bu saydıklarımızın gerçekleştirilerek sağ-
lıklı bir eğitim anlayışının temelinin abiması, altyapıda
yapılacak olan köklü bazı değişikliklere bağlı. Ama bu da
bugünden yarına gerçekleştirilemeyeceğine göre birey
olarak bizlerin, annelerin, babaların, eğitimcilerin aşırı
bir duyarlık göstermeleri gerekiyor.
Bugün bizler akıntıya karşı kürek çekmenin vazgeçile-
mez olduğu bir geçiş döneminde yaşıyoruz. Ne yapalım
ki sistem bu deyip geçemeyiz. Unutmayalım ki sistemi
değıştiren bireylerdir. Ve bizler ancak olumsuz olanı gö-
rüp eleştirdiğimiz, cocuklarımıza sahip çıkarak onlan
kişiliklerini bölecek, yıpratacak, gelişmelerini engelleye-
cek olumsuz etkenlerden korumaya çalıştığımız sürece
bir umırt var demektir, bir seylerin değişmesi umudu...
(1) Yaratıcı Toplum Yolunda Çağdaş Eğitim, Yayına Hazırlayanlar:
Jale Baysal, Nazan ipşiroğlu, Şeyöa Ozıl, Zohra Ipşiroğlu, Ç Y.DD. yayın-
lan 1, Cem Yayınevı 1990
(2) Türkiye'nin Ders Kıtapian, Yayına Hazırlayanlar. Nilüfer Tapan,
Şeyda Özıl, Ç Y.D.D. Yayınlan 4, Cem Yayınevi 1991
SAHİBİNDEN ÇINARCIK'TA ARSALAR
Marmara sahihnde,Çınarcık,Koruköy,Esenköy'de satılık
arsalarım vardır. Parseller ıfrazlı, ımarı Çınarcık Belediyesince
2-3-5 kat olarak verilmiştir. Derhal ınşaata başlanabılır. Arsa-
larım müstakil tapulu, 240-480 m2 büyüklüğünde konumuna
göre 24 ile 80 mılyon lıradır. Ödeme kolaylığı yapıyorum. Arsa-
lar denız manzaralı. çevre ormanla kaplı olduğundan, nelıs bir
hava ve gorüntu mevcuttur. 3-5 arkadaş bırlıkte hareket ederek
bırkaç daırelık arsa alabileceğınız gibi, 10-20-30 üyelik koope-
ratıfler ıçın imarlı yerlerım de vardır. " Veli Göçsr - Kaya Gazl-
nosuÇarşısı - Çınarcık" adresıne yazarak tanıtıcı broşür, takvi-
mımı ısteyebılırsinız. Ziyaretlerınızı bekler, saygılar sunarım.
Çııurcık:(9.193) 568O0 • 56801 lst.:(1) 513 73 63-513 74 27 V»ll Q«ç«r