Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
UMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 24 ARALIK 1991
BURASI
TÜRKÎYE
HALÛK ŞAHİN
YeniBakış
yaym oryMUnııdaıı 'The
tcmwht't> Tirtdyt
Bizim basınımız yabancı gazetelerde Türkiye hakkında ya-
rılanlara çok önem verir. Bu önem çoğu kez abartılmış, şişi-
rilmiş bir önemdir. Bir bakarsınız, üçüncü sınıi bir yabancı
gazetecinin Türkiye'de birkaç gün geçirdikten sonra ikinci sı-
nrf bir gazete için çiziktirdiği beylik bir yazı manşetlere çıkı-
veroniş.
Ama bazen yabancı basın organlarında öyle yazılar çıkar
ki bunlar Türkiye'ye bakışta bir dönüm nottasını beliriedik-
teri için gorûndüklerinden çok daha büyük bir önem taşır,
yeni bir donemin felaket tellallığını ya da muştuculuğunu ya-
parjar. Adeta bütün bir orkestraya ton verirler.
Ünlü 'The Economist' dergisinin 14 aralık tarihli sayısın-
da çıkan Türkiye bölümü, ikinci öbeğe giriyor. Brian Beed-
ham taratından hazırlanan 24 saytalık özel bölüm, en azın-
dan İngiltere'nin Türkiye'ye baktşında yeni bir bakış noktası-
na varıldığını gösteriyor. Bizim oldukça iyi göründüğümüz,
ryimser ve iyi niyetli bir bakış açısı bu. Beedham, ev ödevini
iyi yapmıs, günümüzTürkiye gerceğini çok iyi kavramış. Daha
bile önemlisi, bunu beylik bakış açisına tutsak düşmeden,
açık açık yazmış.
'The Economist', dünya basınının en önemli dergilerinden
biridir; Beedham'ın yazıian çok önemli bazı kesimlerin Tür-
kiye'ye bakışını etkileyecektir.
* * •
'The Economist'in Türkiye bölümünün ana başlığı "İsla-
mın Ytldızı." Bu kimlik nftelemesi Avrupalı olduğunu kanıtla-
makta zorianan Türkiye'de kimilerini irkiltebilir. Oysa Beed-
ham, Türkiye'yi, çoğunun geleceği karanlık olan islam ülke-
lerinin "çağdaşdünya'yı yakalamaları için bir model olarak
gördüğü için "yıldız" nitelemesıni yapıyor.
Özetle şöyie diyor.
ilkin, iki kutuplu dünyanın yıkılması ile Türkiye'nin 'perife-
ri'ye, yani sahnenin kenanna itildiği doğru değildir. Tam ter-
sine Türkiye, yeni soğuk savaşın tam merkezinde olacaktır.
ikincisi, Türkiye, de-
mokrasi yolunda çok
ilerlemiş, en önemii sı-
navlan geçmiştir.
Üçüncüsü, en geç
başlanan retorm aianı
olan ekonomide henüz
kesin not verilmemiştir.
Hükûmetlerin verimsiz
ve masraflı KİT'lere kar-
şı tutumu bu sınavda
belirieyici olacaktır.
Dordüncüsü, ekonc-
mi dıştnda en önemli sc-
run Kürt sorunu, en bü-
yük olanak ise su kaynaklarıdır.
Beşincisi, Türkiye'nin her an köktendinci Müslümanlann
eline düşecek, sınırda bir ülke olduğu imgesi yanıltıcıdır. Din-
sel partilerin siyasal gelecegi sanıldığı kadar parlak değil-
dir.
AKıncısı, Türkler kendilerine güvenen, çalışkan ve prag-
matik insanlardır. Büyük kentleşme akınını gecekondu mo-
deli içinde büyük ölçüde oûzmeleri de bunun kanrtıdır.
Nihayet Türkiye, tüm eksikliklerine rağmen Avrupa'yla bü-
tünlesme sürecinde çok yol almışttr. Avrupa'nın Türkiye'yi gör-
mezden gelebileceğini sanmak Avrupa için ağır bir yanılgı
olur.
• • *
ingiltere'nin en önemli yayın organlanndan 'The Econc-
mtst'te Türkiye konusundayapılan bu değeriendirme, son bir-
kaç yıldır Alman basınında Türkiye aleyhinde yazıian yazı-
laria karşılaştınldığmda, ayn bir önem kazanıyor.
1960'larda yapılan iş bölömünde Türkiye, Avrupa'ya katıl-
ma sürecinde Almanya'nın, Yunanistan ise Fransa'nın vesa-
yetine btrakıtmıştı. Almanya, Türkiye'nin Avrupa'ya çıkan köp-
rüsü durumundaydı.
1990'lara geldiğimizde Türkiye'nin Alman köprüsünden Av-
rupa'ya çıkmak bir yana, geri itilmeye çalışıldıgım görüyoruz.
Alman kamuoyunun da buna uygun bir biçimde oluşturul-
masına Alman hükümetleri destek oluyor, en azından hoş-
görüyor. (Hikmet Çetin'in Kohl ve Genscher'le yaptığı görüş-
melerin gerçek bir yarar sağlayıp sağlamayacağını henüz bil-
miyoruz.)
Oysa 1960'lardan bu yana Almanya çok güçlendi. Kendi
isteklerini Avrupa'ya kanırta kanırta kabul ettirebiliyor. Htrva-
tistan'ın AT taraiından tanınmasına ilişkin karar bunun bir ör-
neği. Almanya isterse Türkiye için de çok şey yapabiltr, ama
yapmıyor.
Alman yükselişi karşısında kaygılanan İngiltere ise bir yan-
dan gözünü Atlantik ötesindeki dostundan ayırmazken bir
yandan da Türkiye'ye alıcı gözlerie bakmaya başlıyor. Ve iyi
şeyler görüyor.
TArktye atoyMm yazıian
yaalarta
Mt 6»ew kazamyor.
tZMİR ON BtRİNÇt tÇRA VE tFLAS
MÜDÜRLÜCÜ'NDEN
tFLASIN AÇILDIĞINA DAİR tLAN
1991/26 tf.
Müflisin adı, soyadı ile utrvanr.
Eski unvanı: Rozet Tantn Ürtinleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Yeıü utıvam: Ray Tanm Sanayi ve Ticaret A.Ş. "Ialatpaşa Bul. No:
33/15 Harputlu Apt. Alsancak-lzmir
Yukanda unvanı ile adîesi yaalı butunan ve lzmir Ticaıet Sidl Me-
murtugu'nun 53037/K: 3636 numarasında kayıtlı ESKİUNVANI "RO-
ZET TARIM ÜRÜNLERİ SANAYİ VETtCARET A.Ş'.', YENİUN-
VANI "RAY TARIM SANAYİ VE TtCARET A.ŞTnin lzmir 2. Asli-
ye Ticaıet Mahkemesi'nra 12.12.V991 tarih ve 1990/681 esas, 1991/884
kaıar sayü) Varan ile İFLASINA karar verilmiş olup; iflas aynı gün
saat ll.S5'ten itibaren açılmıştır.
Keyfiyet ÜKıun 166. maddesine göre tebtij ve ilan ol\mur. 12.12J991
Basın: 46761
tLAN
BURDUR SULH CEZA
HÂKİMLtĞİ'NDEN
E&asNo
Karar No
Hâkim
Kâtip
Davacı
Sanık
1991/288
1991/349
Musa Ayva 17363
Mürüvvet Yavuz
K.H.
ŞEREF DENİZ, Hüseyin o|lu, Ayşe'den olma,
1948 d'lu, Burdur Çallıca köyü nüfusuna
kayıtlı olup Burdur Karasenir Mah. Murat
Sok. No: 13/2'de otumr, evli, üç cocuklu,
'okuryazar, sabıkasız, T.C. tslam, mandıracı
Gıda Maddeleri Tüzüğü'ne muhalefet
3.7.1991
27.11.1991
Yukanda açık kimliği ve suçu yanlı sanık hakkında mahkememi-
ze açüan V.amu davasının yapılan dunısması sonunda:
Sanığın imal edip satışa sunduğu yoğurt ve ayranlann sağlığa az
veyaçok zaraı veıccek derecedebozulmuş sayılacağı anlasıldığından,
eylemine uyan TCK'nun 396., 647 sayılı yasamn 4., TCK'nun 72. mad-
desi uyannca 510.000^ TL ağır para cezası ile cezalandınlmasına,
TCK'nun 402/1. tnaddesı uyannca sanığın hapis cezası müddeti-
ne ınusavi olarak ctlrme vasıta kıldığı meslek ve sanatının ve ticare-
ti» tatiline ve fiilin işleniş şekü veya nıteliğine göre takdiren 7 gün
işyerinin kapatümasına karar verildiği ilan olunur.
Basın: 46916
Suç
Suç Tarihi
Karar Tarihi
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE
BAŞKANLlGl MEZARLIKLAR
MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN DUYURU
BASYAPl-SJS. tstanbul Basın ve Yayın Sanayi Toplu lşyeri Yapı
Kooperatifi'ne ait, Bakırköy ilçesi Mahmutbey mevkü S/5 pafta2O51
ve 2052 parseller üzerinde bulunan arazide yapılan çauşmalar esna-
sında tespit olunan 100 adet yapılı yapısız mezarlann 30 Arahk 1991
Pazartesi günü ile 10 Ocak 1992 Cuma günleri arasında sabah saat
09.00*da nakil kuburlan yapılacağına ilgililerin bilgisıni rica ederiz.
ParisŞartı*ııa
Azuüıklar ve Türki> o
Paris Şartı'nı Türkiye'de, şu veya bu düzenlemenin uyulması zorunlu
kayna|ı ve ölçüsüymüş gibi göstermek, vahim bir yanılgıdır... Yıllar
boyunca Türkiye Cnmhuriyeti'nin milli ve tekil bir devlet olduğunu
savunanlann Paris Şartı konusundaki bugünkü yanlış resmi edebiyatı
hemen kesmeleri kesin bir zorunluluktur.
COŞKUN KIRCA Emekli Büyükelçi, DYP İstanbul Milietvekili
Son günlerde "Paris Şartı" neredeyse bir çe-
şit kutsal kitap mertebesine çıkanldı! Kötü top-
İumsal alışkanhklanmızdan biri de ço|u aydm
geçinenlerimizin düşünce hayatırun modalara gö-
re oluşması ve bu modalarm, ifadekrini, -
tekrarlandıkça boşluğu anlaşılan- sloganlarda
bulmasıdır. Siyasi yönlendirilişlerimiz böyle be-
lirlenir ve kendisini hiçbir zaman 'hataya
düşmemiş' sanan ve 'vicdanı her zaman rahat'
kalmış olanlanrtuz bu suretle kendi kendilerini
tatrnin etmekte başan üstüne başarı kazanırlar!
Ne var ki böylesine bir yöntemsizliğin basitleş-
tirmeleriyle meseleler çözümlenemez; hatta da-
ha da çetrefilleşir ve bir süre sonra siogan fur-
yası köpük gibi kaybolur gider. Işte, şimdi bu
meşhur Paris Şartı da bir siogan haline getiril-
miştir. Oysa, sorulması ve akli biçimde cevap-
landırüması gereken soru şudur: Bu Paris Şartı
ne söylüyor ve ne söylemiyor?
Paris Şartı'nm hukuki
bağlayıcıhğı yoktur
21 Kasım 1990 günü imzalanan Paris Şarü, bir
kere, bir miHetkrarası hukuk belgesi değildir;
mfiletlerarası anüaşraa niteliği taşımaz. Bu se-
bepten dolayıdır ki Türkiye'de ve diğer irazacı
devletlerde anayasal onaylanma sürecinden ve
bu arada Meclis'ten geçirilmemiştir ve kanun ni-
teliği de yoktur. Adı geçen Şart, 1 Ağustos 1975
tarihli Helsinki Sonuç Senedi'nin Avrupa Gü-
venlik ve tşbirliği Konferansı'nın (AGÎK) baş-
langıç belgesi olarak imzalanmasından sonra ay-
nı süreç boyunca imzalanan bütün belgeler gibi
sırf bazı siyasi hedefler gösterir ve bu hedeflere
imzacı devletler için bağlayıcılık gücü vermez.
Kaldı ki bütün bu belgelerde yer alan kavram-
lar, çoğu kez, müspet hukuk kuralı niteliği taşı-
yamayacak kadar genel ve muğlaktu. Oysa, fel-
sefı kavramlara pratik hayatta canhbk kazandı-
rabilmek, ancak onları müspet hukuk kurallan
haline geürmekle mumkiin olur. Bu belgelerin
hukuki bağlayıcıhğı olmayışının bir sebebi de
budur.
tmzacı devletlerin bu yanh belgelerin içeriği-
ne hukuki bağlayıcılık vermevişleri. bu içeriğin
milletlerarası örf ve âdet kuralı haline gelmesi-
ni de önlemektedir.
İmzacı devletler, bu hedeflere kendi egemen-
lik yetkileri çerçevesinde kendi ihtiyaç ve şart-
lannı dikkate alarak ulaşmaya çalışır ve hukuki
baglayıcüık ta^ımayan bu zemin üzerinde bu ko-
nularda birbiıleriyle devamh danışma halinde
olurlar. Paris Şartı'run azmhklar hakkmdaki
hükümleri de işte bu derecede genel ve muğlak-
tır.
Demek oluyor ki ülkemizde şu veya bu etnik
gruba veya onun mensuplanna, kendilerine 6ı-
gü şu veya bu hakkın tanınmasını, Paris Şartı'-
nın bağlayıcılıgından doğan bir milletkrarası hu-
kuk yükümü olarak göstermek temelinden yan-
lış bir anlayı^tır.
Paris Şartı'mn önemi, aanhklarm veya etnik
gruplann veya bunlann mensuplarının kendüe-
.rine özgü haklan açısından açık ve seçik tedbir-
ler getirmef.inden değildir. Şart'ta böyle tedbir-
ler yer ahnaz. Şart'ın önerni, sadece AGtK'i de-
vamh bir süreç haline getiren örgütlenmeyi ka-
rara bağlamış olmasında ve aynca, artık -eski-
Sovyetler Birüği'nin insan haklarından 'devlet'i
kişi karşısında smvrlandıranlar ile kişinin devlet
yönetimine kaülımını sağlayanlara Karl Marx'-
tan kalmış -pek haksız- istihzayla bakma gele-
neğinden vazgeçmesinde nokıilanmışu. Ashn-
da, Şart, insan haklarının müspet hukuka geçi-
şi alanında pek de önemli bir katkı geürmemiş-
tir. Birleşmiş-Milletler Genel Kurulu'nun gerçek-
te tavsiyeden ibaret bir kararına konu olan Ev-
rensel tnsan Haklan Büdirgesi dahil, İkinci Dün-
ya Savaşı'nın sonundan beri çeşitli milletlerarası
kuruluşlarda ortaya konmuş bu alandaki belge-
ler arasında müspet hukuk açısından tek ciddi
olanı ve Türkiye'yi hukuk plaıunda bağlayanı
Avrupa însan Hakları Sözleşmesi ile bu sözleş-
meye ek olarak Türkiye tarafından onaylanmış
protokollerdir. Oysa, bu sözleşme ile Türkiye'-
nin onayladığı ek protokoüerde azuüıklar ve et-
nik gruplar veya mensuplan hakkında tek bir hü-
küm dahi mevcut değildir.
Paris Şartı'nda azınlık kavramı
Paris Şartı, hukuki bağlayıcüığı olmasa da
azınlıklar ve etnik gruplar alanında ne demiş, bir
de buna göz atahm.
Paris Şartı, "azınhk" kavramını, "milli" sı-
fatıyla nitelemiş ve sınırlandırrmştır. Metin yo-
rumu kurallanna göre bu durumda, "azınlık"
kavramı daha geniş bir anlam taşımah; "milli
azınhk" ise "azınlık" terimiyle adlandırılan bu
daha geniş kavramın bir parçasmdan ibaret ol-
mahdır. "Etnik grup" kavramına ise Paris Şar-
tı'nda hiç yer verilmemiştir.
Daha da önemli olan nokta, Paris Şarü'nın,
gerek "azınlık" terimini gerek "milli azınhk"
ibaresini tammlamamış olmasıdır.
MiUeüerarası metinlerin genel yorumlama ku-
rallanna göre bir kavram en az aym nitelikte bir
milletlerarası belgede tanımım bulmuş değilse,
o kavramı yonımlavıp ona anlamıru vermek, her
devletin kendi egemenlik yetkileri içinde kendi
başına girişebüeceği bir faaliyettir.
Paris Şartı,railletlerarasıhukuk alanında bag-
layıcı olsaydı bile, bu kavramlar tanımlanmamış
olunca, onlan yorumlama ve manalandırma yet-
kisi yine imzacı egemen devletlcre ait olacaktı.
Paris Şartı'nda işte bu kavramsal çerçevede
bahsi geçen "müli azmhk"lara ilişkin olarak biri
Başlangıç Kısmı'nda, diğeri "Gelecek tçin yol
Gösterici llkeler" Kısmı'nda olmak uzere iki hü-
küm yer alır. Birinci hüküm şöyledir:
"Milli azınlıklarm etnik, kültürel, dilsel ve
dinsel kimliklerinin korunacağını ve milli azın-
lıklara mensup kişilerin bu kimliklerini aynma
tabi tutulmaksızm ve kanun önünde tam bireşit-
lık içinde hür olarak ifade etmeye, muhafaza et-
meye ve geliştirmeye haklan olduğunu teyit ey-
leriz-"
İkinci hüküm ise şudur:
"Milli azınlıklarm, toplumlanmmn hayatma
zengin katküarmı arttırmak azmıyle, durumla-
rının daha da iyileştirümesine çalışacuğız- Bartş,
adalet, istikrar ve demokrasi gibi halklanmız
arasmda dostane ilişkilerin de milli azmlıklann
etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliklerinin ko-
nınmasını ve bu kimliğin geliştirilmesi için ge-
rekli şartların yaratılmasmt gerektirdiğine ilişkin
derin inancımm teyit eyleriz. Milli azınhklarla
ilgili sorunların ancak demokratik bir siyasi çer-
çevede tatminkâr olarak çözümlenebileceğini be-
yan eyleriz. Aynca, milli azınlıklara mensup ki-
şilerin haklarına, evrensel insan haklarının bir
parçası olarak, bütünüyle saygı gösterilmesi ge-
rektiğini de kabul ediyoruz. Milli azınlıklar ko-
nusundaki işbirliğinin antınlması ve bunlann da-
ha iyi konınması hususundaki acil ihtiyacı müd-
rik olarak, Cenevre'de 1-19 Temmuz 1991 tarih-
lerinde milli azınlıklar konusunda bir uzmanlar
toplantısı düzenlenmesini kararlaştırmış bulunu-
yoruz."
Türkiye'de 'annlık" sıfatı ~
Yukarıda beliruldiği gibi Şart'ın bu hüküm-
lerinin Türkiye için geçerhliği, Türkiye'nin bu
hükümlerde yer alan "milli azudık" terimini na-
sü anladığına baghdır. Türkiye'nin, bu konunun
AGtK içinde ilk defa ayrmtıh biçimde ele alın-
dığı 1985 Nisanı Ottawa toplantısı sırasında ile-
ri sürdüğü ve daha sonraki benzeri bütün bel-
gelerin hazırlanışı sırasında da tekrarladığı btr
yorumsal çekince, devletimizin bu alandaki ge-
leneksel görüşti haline gelmiştir. Bu yoruma göre
Türkiye, "azınlık" sıfatını, sadece, yürürlükte-
ki milletlerarası antlaşjmalarla kendilerine bu ni-
telik tanmmış olan topluluklar için var sayar.
Türkiye için bu antlaşmalar, 24 Temmuz 1923
tarihli Lozan Barış Antlaşması ile 18 Ekim 1925
tarihli Türkiye ve Bulgaristan Arasındaki Dost-
luk Antlaşması'dır. Bu antlaşmalar, Turkiye'de
"azınlık" olarak sadece Rum, Ermeni, Musevi
ve Bulgar azınhklarmı tanırlar. Türkiye'de bun-
lar dışında ne "milli azmlık" ne de "azınlık"
vardır.
Avrupa'da "milli azınlık" terimi
Fransa, Türkiye'nin bu yorumunu da aşarak,
ülkesinde hiç "azınhk" bulunmadığını söyle-
mektedir. Nitekim, Fransız Anayasa Divam, son
defa, bir kanun metninde yer alan ve Korsika
halkını Fransız milktinin bir parçası olarak ta-
mmlayan bir ifadeyi, Fransa milletinin bölün-
mez olduğu ve Fransız milleti içinde sayüsa bile
ayn bir "halk"tan bahsedilemeyeceği gerekçe-
siyle iptal etmiştir. Yine kendi ülkeleri açısından
tngiltere ve Italya da "milli azınhk" kavramı-
PARtSTEN SELÇUK DEMtREL
na pek sıcak bakmıyorlar. Amerika dahi, kendi
ülkesinde etnik, dilsel veya dinsel sebeplerle hiç-
bir topluluğa genel vatandaş statüsü dışında sta-
tüler vermediğinden bu kavramdan pek hoşlan-
mıyor. Bu kavram, Orta ve Doğu Avrupa'da
azınhklarla ilgili pek ciddi çekişmelerden ötürfl
daha çok bu bölge devletlerinin ve Almanya'-
mn desteğine sahiptir. "Milli azınlık" terimi, bu
devletlerce "bağımsız bir devlet halinde örgüt-
lenmiş belirli bir millete mensup olup bir başka
devletin ülkesinde yaşayan kişilerin oluşturdu-
ğu topluluklar" olarak anlaşılmaktadır. Bu du-
rumda, bu yorumun sahiplerinin, Türkiye'de -
yukanda âkredilen iki antlaşmaya sırf Yunanis-
tan ve Bulgaristan taraf oldukTan için- Rum ve
Bulgar azmhklanndan başkasma "milli azınlık"
niteliği veTen iddialar ortaya atmalan -Türk yo-
rumundan bile daha dar olan- kendi yorumları
açısından imkânsızdır. Aynca, Almanya, bu ko-
nuda ülkesindeki göçmen işçilerden dolayı rahat-
sızdır. Zira, Türkiye, kendi yorumunun mantı-
ğı içinde çok hakh olarak, statüleri milletlera-
rası antlaşmalarda yer alan göçmen işçilerin ve
bu arada Türk işçilerinin "milli azmlık" niteli-
ği taşıdıklannı ileri sürmekte olup Almanya, bu-
na karşıhk, bir etnik gruba "milli azınhk" sta-
tüsü tanmabilmesi için o topluluğun mensupla-
rının bulunduklan ulke devletinin vatandaşhğı-
nı taşımalannın şart olduğunu ileri sünnektedir.
Görülüyor ki Paris Şartı'nm "milli azınhk"-
lar hakkmdaki hükümlerinin anlamı üzerinde
başhca imzacı devletler arasmda görüş birliği bile
yoktur.
Cenevre Belgesi'nin getirdiği
açıkhk
Bir diğer önemli nokta da Paris Şartı'nda yer
alan "milli annlıkların etnik, kültürel, dilsel ve
dinsel kimliklerinin konınması ve geüştirilmesi"
yolundaki ifadelerden ne aulaşdması gerektiği-
dir. Milletlerarası belgeleri yorumlama kuralla-
nna göre bu ifadelerin hangi somut tedbirlere
götüriıcü biçimde yorumlanması gerektiği de im-
zacı egemen devletlerin her birinin kendi yoru-
muna bağhdır ve Türkiye, eğer bu Şart baglayı-
cı olsaydı ve eğer "milli azınlık" terimini kendi
yorumu çerçevesinde anladığını beyan etmiş ol-
masaydı bile bu alandaki tedbirierin hangileri
olacagını belirlemekte tam bir serbestlik içinde
olacaktı.
Bu alandaki bir diğer önemli gelişme, yukan-
da bahsi geçen Cenevre Toplantısı'nın sonunda .
19 Temmuz 1991 günü yayımlanan belgedir. Yi-
ne hiçbir bağlayıcıhğı olmayan bu AGİK belge-
sinde yer alan "milli azınlık" ibaresi de Türki-
ye'nin aym yorumuna tabidir. Bu kayıtlarla Ce-
nevre belgesi, konumuza iki noktada açıkhk ge-
ürmiştir. Bunlardan ilki, "milli azınlık"lann bi-
rer topluluk halinde kurumsallaştınlmasımn şart
olmadığı ve tanınacak kendilerine özgü hakla-
nn esas itibanyla "nulli azmlık"lara mensup ki-
şttere ait olacağı" hususudur. Diğer nokta da
Türkiye'nin istemiyle Belge'ye girmiş olan "Et-
nik, kültürel, dilsel veya dinsel bütün farklüık-
lann zorunlu olarak milli azınlık yaratılmasına
götüntıeyebilecegine" ilişkin hükümdür. Bu hü-
küm, Türkiye'ye, kendi vatandaşlan arasında-
ki bu tarz farkhlıklann "milli azınlık" yaratıl-
ması için yeterii olup olmadıgını takdir etmek
hususunda tam bir serbestlik bırakmaktadır.
Bu izahlardan çıkan sonuç şudur ki Lozan
Antlaşması ile Türk-Bulgar Dostluk Antlaşması
hariç, hiçbir milletlerarası belge Türkiye'yi şu ve-
ya bu "azınhk"ın veya "milli azınhk"ın varh-
ğını kendi ülkesi üzerinde tanımak ve başkaca
bir etnik grubun mensuplanna kendilerine öz-
gü olarak şu veya bu hakkı vermek yükümünü
getirmekte değildir. Demek oluyor ki Paris Şar-
tı'nı Türkiye'de, şu veya bu düzenlemenin uyul-
ması zorunlu kaynağı ve ölçüsüymüş gibi gös-
termek, vahım bir yanılgıdır. Çünkü, bu Şart'ı
gerçekte olduğundan farkh biçimde devletimiz
için bir yukümmûş gibi gösterme çabasma ken-
di kendimize girmemizin tek sonucu, bu çok du-
yarlı alanda yabancı devletlere içişlerimize ka-
rışma hakkını -hukuki planda değilse bile- siya-
si planda kendi eümizle vermekliğimiz olur. Yo-
ğun olduğu kadar muglak propaganda gayret-
leriyle âhinleri kanştırmakta fayda görenler,
kuşkusuz, bu hatayı bile bile tşlemeye teşne ola-
caklardır. Bu itibarla, yıllar boyunca Türkiye
Cumhuriyeti'nin milli ve tekil bir devlet oldu-
ğunu savunanlann Paris Şartı konusundaki bu-
günkü yanlış resmi edebiyatı hemen kesmeleri
kesin bir zorunluluktur.
Etnik konulanmıza nasıl bakmamız gerekti-
ği ise bugünkü yazamızm içeriğinden ayndır.
Türkiye Cumhuriyeti, bu konuya yaklaşmak için
kendi tarihinin ve ilkelerinin ışıgında kendi özel
verilerini kendisi tespit ve takdir ederek karar
vermek durumundadır.
T.C. KAYSERİ
3. SULH CEZA
MAHKEMESt
HÜKÜM ÖZETt
Esas No: 1991/287
Karar No: 1991/826
C.Es. No: 1991/1351-419
Hâkim: Ali Bayraktar
19326
Kâtip: Gürsel Öztûrk 1040
Davacı: K.H.
Sanık: Mustafa Ortadağ -
Hacıali ve Hatundan olma
1960 D.lu Bünyan ilçesi As-
makaya köyü nüf. ky. halen;
Başyaacı Besi Et fırmasımn
mesul müdürü.
Suç: Gıda maddeleri tuzü-
ğune muhalefet.
Suç Tarihi: 28.11.90.
Karar Tarihi: 11.11.1991.
Sanık hakkında açüan ka-
mu davasının yapılan açık
yargılamasında.
G. duşünüldü: Sanığın fül
tarihinde üretip satışa arz et-
tiği sucuklardan alınan numu-
neletin incelenmesinde;
Clostriddiuim, spc.leri ile
E.coü üredi|i, bunun temizlik
şartlannariayetedilmemesin-
den ileri geldigi, bu nedenle
sanığa mahkememizce
CK.'nın 396, 402/1-2. md.
3506, 3591,647 sayılı yasarun
4/1. maddeleri uyarınca
490.000.- lira ağır para ctza-
sı, 3 ay meslekten men ve 7
gün isyeri kapatümasına karar
verildiği işbu mahkeme hük-
münün tirajı yüz binin üzerin-
de bulunan tstanbul, Ankara
ve tzmir'de neşredüen bir ve-
ya iki gazetede üanına, ayn-
ca suç mahaüinde yayımlanan
yerel bir gazetede ilan edilme-
sine karar verildi. 3.12.91
Philips'ten Tüketiciye Özel Hizmet:
PHILIPS
Ürünlerimizle, servislerimizle UgUi tüm bilgiler l
Sıt I K M »ijnler sunnoyı Sb edinen AiSps şim* i t möt«nmel bir hizmd sunuyor. Ve s'mnle ftîps orosındc CHEJ btrtwt
kunıyx. PMips TûketiciDonı*mo McAea. Herçün, onılıksa 24sod temet wrettk olon W>İtipsTûkeSdDontşrao Merbzi'ndett
• P(ilipsMiliSoholûrveYelkitSernsWİMadta»etde(ttilonnıe(J'm«biW Ûriinl»imiaıı lnıBown«Yİo ilgtS sorankmran
öotıı»Wif* Sotın obıs olduğunuı yo do ahoyı dûsiiiKİİJgûnüı tûm PHılips televiıyonbn, viieolon, oıx!io ütünleri,
PWisWe't« vt ekktrikli e» olerierinîn ftyorton ve öıelliWeriyl« ilgiS detaylı bilgileri olobilin'miı. Aymo Mûlips'len
beVlentitenniıı vtfikifVerinizibae iletebilirıimL lciebnumıu sczin için W an oçlchr. Çün'nû jize en iyi hiımeü sunnak biıira
gbntmnSv... Sı PVıîps için çok öeğeıiisiraı. Wefe(ionmn bekiiyoruı. iste Tûriaye'n» neres'«<le oluoonra oHınJttAongi btr
kod mmva ç«in»eloiıin 24 «rat ûcnüsiz olorakarayobSeceğiniı?hi)ipsTûkelici Doniimo Merkeıi'nin Öze!Tdefonu:
90016 « 3 6
Adres: Philıps Tûketici Donıjmo Merkeri Tolatpoşa Caddesı No 5 Gühepe 80640 İstanbul Fax: 169 30 94
PHILIPS
Pasaportumu kaybeHtim.
Geçersizdir.
NALAN KESEN
İNGİLİZCEYİ
8 AYDA
KONUŞUN
Sizi Amerikalı
dostlanmızla tanıştıralım.
349 59 38
Bâtnriye CML 62/3
İSTANBUL BAROSU BAŞKANUCrNÜAN
12733 sicil sayılı Av. Zıya Kekik'in. baroya biidirdiği mevcut
adreskrını terk ettıği. yeni adresıni de bıldirmedigi anlaşılmak-
la. A\ukaüık Kanunu'unun 72'C maddesı gere|ince adı baro-
muzlevhasından 12.12.1991 tarihinde silınmiştir.
tleıli kişı. adreslennde bulunamadığı için bu kayıt silme işle-
mı kendısıne duyurulamamıştır.
İlarıen lebhğ olunur
TARDC GÜNERSEL
CehaletKonferansı
Cehalet Ansiklopedisi. Espri değil. İngiltere'de
1970'lerde yayınlanmış btr eser: Encyclopedia of Ignoran-
ce. Uzmanlar kendi alanlanndaki biiinmeyenlerden bah-
sediyor. Araştırmacı ruha keyifli bir teşvik.
Onlü bir fizikçi "Zaman ve Mekân" konusundaki ktsa
ve çarpıcı yazısında şöyle diyor-. "Belki bir gün aşabilece-
ğimiz iki kavram." Eh, usta bir fizikçi bile "vazgeçilmez"
gelen bu iki kavram hakkında böyle düşünebUiyorsa, biz
pek gûvendiğimiz kavramlara daha keyifli bir tevazu ile
bakabiliriz.
• • •
Peki bugün, 1991 sonaererken, çeşitli bilim dallarmda
durum nedir? Uzmanlar hangi sorularla cebelleşiyor?
Uluslararası bilgi, soru ve kişi trafiğinin epey rahatladı
ğ» günümüzde ilginç bir konferans pekâli
mümkün: Uluslararası Cehalet Konferansı.
Çeşitli ülkelerin önde gelen bilginterinden bazıları ü
kemize davet edilebilir, her biri kendi alanındaki sorula
dan en önemli bulduğu bir kaçını paylaşabilir.
Sayın Erdal İnönü ile Sayın Fikri Sağlaft, bütün düny
da bir tevazu, araştırma ve dayanışma sembolü olabil
cek olan bu konferansı gerçekleştirmeye davet ediyoruı
* * •
Birinci Uluslararası Cehalet KDnferansı... Ülkemizde
konferansı hak eden şehir, İstanbul'dur. Ülkemizin kül
merkezi İstanbul...
Tebligler iki ditde derlenebilir: Türkçe, İngilizce. T$\
tapta. Hatta, tercihan, orijinal dilde de. Eğer başks
dilse. Çok-dildeki bu derieme, oluşmakta olan "Dün/a
/umu"nun çok renkliliğini de yansrtacaktır. Derieme
yaygın dillerden olan Türkçe'nin hak ettıği saygın ye
masına da katkıda bulunur.
Bu konferans her yıl bir başka ülkede düzenlenc
Tebligler evsahibi ülkenin ağırlıklı dili, İngilizce ve b
bir dilde ise orijinal dilde derlenebilir, yine.
Açılış konuşmasını konferansın düzenlendiği şeh
bir ilkokul çocuğu yaparsa, bilimsel araştırma ruhunı
cuklarda korunması basındaki yankılarla teşvik edi
"Yeşermesi" değil, "korunması." Çünkü çocuklar
sorularla doludur. Ve bilginlerle sanatçılan en iyi a
bilecek kişiler de çocuklardır.
Tank Oünersel, tstanbul Belediyest Şehir Tiyatrolan sana