22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
:UMHURÎYET/4 HABERLER 15 ARALIK 1991 OZGURCE TURKER ALKAN BabakratikŞefkat... Garsonluk yaptığım kulübün bize aynlmış olan arka ka- pisında karşılaştım onunla. 7-8 yaşlarında çok sevimli bir çocuktu. Elimi başına koyup biraz sohbet ettim. Sonra garson arkadaşım Peter'le birlikte içeri girdik. Baktım Pe- ter'in suratı beş karış. "Ne oldu" dedim, "bir şeye mi stkıl- dın?" "O küçük çocuğa davranışını sevmedim" dedi sert bir rfadeyle, "Çok babaca (patemalistik) öavrandın. O küçük bir çocuk olabilir, ama senin ona büyüklük taslamaya hak- kın olduğunu sanmıyorum." Peter nereden bilebilirdi ki "babaca" davranış bizim ka- nımıza işlemiştir. Aslında bunun kötû bir şey olduğunu da düşünmeyiz. . Devletin "baba" olduğunvj soylediğimizde devleti öv- mektir amacırnız. Süleyman Demirel'e "Baba'" çığlığı ile uzanan eller, onu yüceltmeyi düşünen insanların elleriydi. Demirel'in ken- disi de bu "baba" deyişini pek sevdiğini belirtmedi mi? Aslında bu "baoalık" davası Atatürk'ün (yani Türklerin "babasının") kurduğu sistemde de güdülmüştür. Atatürk dönemine birçok siyasal bilimci "patemalisîik yönetirrf' adını verir: Bunu, "iyi niyetli diktatöriük" diye günlük dile çevirebiliriz. , Şimdilerde devletin ağır eli, Güneydoğu halkıntn yaralı başında dolaşıyor usulcacık. Ve hep bir ağızdan söyleni- yoruz: "Bölge halkının şefkate ihtiyact var". Baba Demi- rel, Türk-Osmanlı geleneğinin gereğini yerine getiriyor; "Devlet şefkatli olacaktır, güleryüz gösterecektir." Hatta Demirei ve "Şefkatli davranma" sloganıntn gizledıği keyfiltk, babasal sıntış, devleti insan onuranun üzerinde tuttuğu için kabul edHmemetidir. İnönü'nün bu bölge- ye yaptıkları gezide tekrar şefkat konusu açılınca İçişleri Ba- kanı İsmet Sezgin kendini tutamamış ve geleneklerimize uygun olarak ağlayıvermiştir. Bütün bunlar Osmanlıdan devraldığımtz merkeziyetçi, antidemokratik kültürümüze çok uygun düşüyor. Devlet dediğin yeri gelince şefkatli olur, kafası kızınca eline so- payı alır, kafamızı kırar. Devletin kolu uzundur, hikmetin- den sual olmaz, kestiği parmak acımaz... Bûtün bunlar Osmanlıya pek uygun düşse bile çağdaş ve demokratik bir toplumda yadırganması gereken dav- ranışlardır. Çağdaş ve demokratik toplumlarda, devlet "şefkat îh- san etmez", devletin yasalarla belirienmiş sorumluluk alanları vardır. Onları yerine getirir. Böyle bir devlette, po- lis gözetimine alınan insanlar da esrarengiz bir biçimde yok olmazlar. Çağdaş ve demokratik yönetimlerde, vatandaşlar da devletten "şefkat dilenmezler". Bu toplumlarda devlet va- tandaştan daha üstün bir konumda değildir ki ona "şef- kat ihsanmda" bulunsun! Çağdaş toplumlarda vatandaş- ların yasal güvenceleri vardır. Ne polis ne askeriye ne de en yüce devlet makamı bu yasal güvenceleri ihiale kalkı- şabilir. Emir ve komuta ile gösteriten şefkatin arkasında biraz acıma, küçümseme, tehdit ve keyfüik yatarmış gibi geli- yor bana. Oysa insanlara eşit ve onurlu bireyler olarak davranmak devletin en ternel görevidır. "Şefkatli davranma" sloganının gizlediği keyiilik, babasal sırıtış, devleti insan onurunun üzerinde tuttuğu için kabuî edil- memelidir. Devletin babaca tavırlaria şefkat ihsan ettiği zamanları geride bırakış, yurttaşların kendl yasal haklarını aldıkları, bunlara sahip çıktıklan, devleti yasalarla stnırladıktarı gün, gerçek demokrasi kurulmuş olacaktır. "Babakrssi"ûen demokrasiye daha bir hayli yolumuz var. SOSYAL DEMOKRATLAR TART1ŞIYOR Şovenisttercihler ağır bastı Sosyal demokrat olmayan iki siyasi örgütün yetersizliğini se- çim sonuçlan kanıtlaraıştır. Dinamik ama çaresiz, siyasal kül- turden yoksun kitleler -seçmen olarak- siyasi örgütlerin ütopik sloganlanna göre sadecc o gün için feodal nitelikli tercihlerini kullanmışlardır. Şovenist tercihler sosyal demokrasiyi savun- duğunu iddia eden siyasi örgüüerde en etkiü çizgide ortaya çık- mıştır. Pralik, sosyal demokrat örgütün, örgütlerin olmadığının gerçeğini vurgulamıştır. Av. Nihat Çeiik Ertuğrul / tSTANBUL YaCHPyadayeıtiparti Artık kaybedilen edümiştir, geriye bakrnak faydasızdır, ge- lecek sosyal demokratlanndır. Kimseyi suçlamıyorum, bunun yararı da yoktur. Sosyal demokratlan birleştirme konumunda olan herkes, "Ben görevimi yaptım, suç karşınındır" diyerek sorumluluktan kaçmaya çalışmamalıdır. Bizi bölmeyin diyc yal- varan yurttaşm bu yüce sorumluluk duygusu herkese örnek ol- malı ve bölünmüşlüğe mutlaka bir çözüm bulunmahdır. DSP İl Başkanı Sayın îrfan Foto'nun da dediği gibi, ya CHP kuru- larak onun çatısı altında buluşma sağlanmah ya da başka bir adla kurulacak sosyal demokrat bir partide buluşulmalıdır. Halil Uçar / BURSA Baykal'laiktidanz... Uzun siyasi devlet deneyimi olan, tecrubeli konuşmasıyla kvt- lderi coşturabilen liderimiz Deniz Baykal, avcumuzun içinde duruyor. Bu UdeT ki öbür parti liderlerinin tümü onun SHP'nin başına geçmesinden çekindiklerini muhtelif vesilelerle açıkl\- yorlar, belli ediyoTİar. Deniı Baykal'a rakip olmaktan uykula- n kaçıyor. Bu liderlerin başvnda Ecevit geliyor. Birleşmiyorum safsatalanmn temel gerçeği BaykaJ. Eh, Baykal SHP'nin başı- na geçsin, en gec 3 ay içinde SHP en az yuzde 10 puan arttır- mazsa ben hiçbir şey bilmiyorum. Bunu hep birlikte yaşayıp göreccğiz. Ben onun danışmanı değiüm, ama SHP'nin başına Sayın Baykal geçsin, erken seçimde kesin iktidanz. Çünkü Bay- kal, çağı yakalamasım bilen ve aşabilen üstün yeteneklere sa- hiptir. Son SHP'nin Sultanahmet Mitingi'nde Genel Başkan ile birlikte kol kola el kaldırmaları bile toplumun coşmasma yetti ve herkes yaşadı, iki kelime konuşsun diye insanlar can attı ama olmadı. Konuşturulmadı. Müh. Hakkı Sevim / tSTANBUL Neredeydîniz dîye sorartar adama Önce bu tartışmayı biraz geriden başlatmakta yarar görü- yorum. Ülkemizde 12 Eylül'de demokrasi rafa kaldınldığı za- man konuşması gerekenler sus pus oldular. Neredeydi o şimdi demokrasi havarisi kesilenler? Şimdi ise o zaman gününü gün edenler siyaseti en iyi biz bi- liriz, bizden büyük sosyal demokrat yok dercesine ahkâm ke- siyorlar. Peki size sormaz mı bu halk, Atatürk'ün kurduğu parti kapatıhrken işçi sendikalan kapatıhrken demokrasi mücade- lesi verenler sürekli askeri mahkemelerde hırpalanuken sorar- lar, siz neredeydiniz; hatta bunlardan bir tanesi, 'ben solcula- nn davasına bakmam' demesine rağmen bakanhk koltuğuna oturabilmiştir. O karanlık dönemlerde tek başına demokrasi mücadelesi ve- ren, generallere karşı tek başına mücadele eden dünyanın tak- dir ettiği insana SHP'nin çatısındaki efendiler, çok küçülerek 'faşist' diyebilmişlerdir; peki günahı ne? Dünyada önder ve güç- lü bir Türkiye dediği için 'Ulusal Birlik' dediği için DSP ve ken- disi hedef gösterildi. Müslüm Türkmen I Kartal-tSTANBVL Başbakan Yardıması înönü, İnsan Haklarıpanelinde açıkladv Sorguda adlipolisİç Politika Servisi — Başba- kan Yardımcısı Erdal İnönü, in- san hakları ihlallerini Türkiye'- nin çözülmesi gereken en önemli sorunu olarak ele aldıklanru söyledi. İnönü, sorguda avukat bulundurulmasının yanı sıra sorgunun yeni oluşturulacak "Adli polis" tarafından yapvl- masına yönelik çahşmalann sür- düğünü belimi. İnönü, bu yön- temlerle "işkence" iddialannm önleneceğini bildirdi. SHP İstanbul û örgütü tara- fvndan düzenlener. "2000'li ¥d- lara Doğru İnsan Hakları ve Türkiye" konulu panel dün Be- şiktaş'taki Onadoğu Ticaret Merkezi'nde (OTlM) yapıldı. Panelde konuşan SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardım- cısı Erdal inönü, demokrasi ve insan haklannda bugün gelinen noktaya, uzun yıllar süren mü- cadelelerle vanlabildiğini anlat- tı.Hükümeün kuruluş aşama- smdaki protokolde "insan hak- lan ve demok»tikleşme"nin ilk sırada yer aldığuu hatırlatan İnönü, Türkiye'nin insan hak- ları konusunda, dünya sırala- masında en alt sıralarda yer al- masının "hak edUmeyen" bir sonuç olduğunu ifade etti. İnönü, Eskişehir Cezaevi'ni kapattıklan için eleştirildikleri- ni de belirterek şunlan söyledi: "Mahkûtnkın, cezalarııu çek- sinler diye yer)eştin)i|inüz bir yerde onlara, yasatarda olma- yan, fazladan ceza çektiremez- siniz. Biz bunu engeUedik. Do|- ruyu yaptık. Çünkü o insanlan topluma kazandırmamn yotn, ek ceza degildi, buna engel ol- duk." İşkence iddialarını öruemek için sorguda avukat bulunduru- lacağmı ifade eden Başbakan Yardıracısı tnönü, Adalet Ba- kanlıgı tarafmdan çalışmalan sürdürülen bu konunun kısa za- manda sonuçlanduılacağını söyledi. İnönü aynca, soruştur- maların savalığa bağh "Adli polis" ya da "Adli kolluk" di- ye nitelenebilecek görevUlerce yapüabümesinin de bu çalışma- lar kapsarrunda bulunduğunu belirtti. Erdal tnönü, insan hak- ları ihlallerinin ortadan kalkma- sı halinde de "İnsan Haklan Bakanlığı"na gerek duyulmaya- cağmı belirtti. İnönü, konıışma- sının son bölümünde ise İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'- ni okudu. İnönü'den sonra söz alan in- san haklanndan sorumlu Dev- let Bakanı Mehmet Kahnunan, Türkiye'de ilk kez, insanhaklan- nın dokunulmazhğmı garanti al- tma almayı ve bunlara dokunan- lan hoşgörmeyecejüni v aat eden bir hükümet kurulduğuna dikkat çekti. " F a i 1 5 m e ^ h u l e y t e m l e r "« protesto etmek anucıyla dün bir gnıp aile Ba- k l r k ö y O z g ü r l ü k Meydanı'nda gösteri yaptı. "Kayıp Oflnmu Anyorum" adı verilen gösteride, kayıp kişilerin aileleri tarafından bir bildiri okundu. Bildiride şöyJe denildi: "Yusuf Erişti, Vedat Aydın, Yücel Özden, Birtan AUunbaş, tmran Aydın, Hüseyin Toraman ve daha niceleri... Neredeler? Nasıl öldürüldüler? Tum bunlann akıbetini bilmek istiyonız. Şimdiye kadar çocuklanmız için her yere başvurduk. Onlan karakollarda, morglarda aradık. Şimdi onlan meydanlarda anyoruz. Polisin müdahale elmedi|i gösteride aikler, "Yargısız infazlara son", "Polis baskısına son" şek - linde sloganiar atıp da&üdılar. (Fotoğraf: REMZt GÖKDAC) Ankam ve İzmfden sonm Lstanbul'da da işkence mhabüitasyon merkeziagldı îşkenceye yakıntakipİstanbul Haber Servisi — Türkiye in- san Hakları Vakfı'nca, Ankara ve İz- mir'den sonra tstanbul'da da bir "tş- kence Rehabilitasyon Merkezi" açıldı. Merkezin açılış töreninde konuşan İnsan Haklanndan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Kahnunan, işkencenin artık bir ülkenin iç sorunu olmaktan cıktığını, tüm dünya ülkelerinin sorunu haline gel- diğini söyledi. Vakıf Başkanı Yavuz Önen ise 1992 başında Diyarbakır'da da bir işkence rehabilitasyon merkezi acı- lacağını açıkladı. Türkiye İnsan Haklan Vakfı İstanbul Temsilciliği'nin dün İstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen açılış toreninde, tnsan Haklanndan Sorumlu Devlet Ba- kanı Mehmet Kahraman ile Sağlık Ba- kanı Yıldınm Aktnna, ülkedeki işken- ce olaylanmn yakın takibe alındığını açıkladılar. Sağlık Bakanı Yıldınm Aktuna da işkencede görev alan hekim- leri, Hipokrat Yemini'ni çiğnedikleri için eleştirerek işkence olaylanrun önlenebil- mesinin, aile ve okullarda sevgiyi ve de- mokrasi>i hedef alan eğitimden geçtiği- ni vurguladı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başka- nı Yavuz Önen ise Terörle Mücadele Ya- sası'ndan sonra 1991 yıhnın çok karan- lık bir yıl olduğunu dikkat çektiği ko- nuşmasmda, "1991 yıhnda gözalo ve ce- zaevinde 21 ölüm ve 300 işkence olayı saptadıklannı, o yasadan bu yana da gü- venlik güclerinin 95 kişinin ölümünden sorumlu tutulduğunu" söyledi. Türk Tabiplet Birliği Başkanı SeUm Ölçer de 1980'den bu yana 650 bin kişi- nin işkence gördüğü Türkiye'de işken- cenin doktorlar açısmdan bir halk sağ- lığı sorunu olduğunu savundu. Türkiye tnsan Haklan Vakfı toplan- tısına Norveç ve Danimarka'dan iki iş- kence uzmanı da katıldı. Tartışan Türkiye Ecevit: SHP, sosyal demokrasi bayrağmı kaptırdı DSP Gen^l Başkanı Ecevit, Kâğıthane kongresinde, SHP'nin kendini erittiğini, Türkiye'de solun temsücisinin DSP olduğunu söyledi. 0 tç Poütika Ser- visi — Demokra- tik Sol Parti Ge- nel Başkanı Bü- tentEavJt,SHP'- nin seçimlerden büyük yenil- gi ile çıkması nedeniyle, yerel secimleTİ ertelemek için büyük uğraş verdiğini belirterek, "SHP, yalnız DSP'yi engelk- mekk kalmadı, kendi kendini eritirken, sosyal demokrasi bayrağmı da DYP'ye kaptır- dı." DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, dün partisüıce Kâğıt- hane'de düzenlenen kapalı sa- lon toplantısına katıldı. 1987 seçimlerine göre SHP'nin oy- lannın yuzde 20 gerilediğini benrten Ecevit, ayru sürede ise DSP'nin oylannın yüzde 27 arttığım söyledi. Konuşmasın- da, Türkiye'de solun DSP ta- rafmdan belirleneceğini vurgu- layan Bülent Ecevit, "Son se- çiınlerde yuzde 10'mk ülke ba- rajını aşarak Meclis'e girenkr arasında salt kendi gücüyle se- çime katuan parti DSP'dir. DYP, DMP desteğiyle yani Saym Bedrettiu Dalan'ın par- üsinin desteğiyle seçimlere gir- miştir. SHP, Halkın Emek Partisi'yle, RP'de MÇP ve IDP'nin oluşturdugu ittifakla secime girmişlerdir. Aslında bu hükümet ikili degil, dortlü bir koalisyon hükümetidir. Göronürde DYP-SHP ile ko- alisyon hükümeti knrmuştur, ama SHP, HEP'in. HEP de PKK'nın güdümandedir. SHP'nin gnıp yönetiminde TBMM başkanhk divanında- ki SHP kadrosunda ve komis- yonlardaki SHP kadrosnnda HEP'liler egemendir." Ecevit, DYP'nin böyle bir koalisyon ortakkğına uzun sü- re katlanabikceğini, dayanabi- leceğini sanmadığını belirterek şunlan söyledi: "SHP birbirini bogadayan hizipler yetmezmiş gibi şimdi bir yandan DYP'nin bir yan- dan da HEP'in çekim alanına girmii, durumda. Bunlar ara- sında parcalanıp dağılabilir." SHP'den HEfe, HEP'ten ANAP'a geçen Cüneyt Camer. 6 Ben kendiıni tasfiye ettiırf CAN AN GEDtK ANKARA — Bir zamanlar sosyal demokrasinin "yaramaz çocuğuydu", 1983 seçimleriyle HP'den genç bir milletveİcili olarak TBMM'ye girdiğinde, "isyankârhğıyla" dikkatleri üzerine topladı. Dönemin Cum- hurbaşkanı Kenan Evren'e Meclis'e geldiğinde oturarak na- sıl tepki gösterdiyşe, dönemin Başbakanı Turgut Öîal'ı da her ftrsattaeleştirdi. tşkence iddia- lan, yolsuzluklar, hayali ihracat konulannda neredeyse ANAP'- ın korkulu rüyası haline gelmiş- ' Ama o şimdi Özal'a "sevgiy- le" yaklaşan, ama ANAP'a da henüz içi ısınmamış "sade" bir vatandaş. Eski bir arkadaşıyla birlikte ayda 500 dolar kira kar- şüığı tuttuğu özel çahşma büro- sunda, Salvador Dali röprodük- siyonlan arasmda, çok sevdiği Pink Floyd'u doyasıya dinleme fırsatını bulurken bir yandan da bilgisayar ithali için bağlantı kurrnaya çabalıyor. Adana bağımsız milletvekilli- ğinden sonra siyasi hayatına "şimdüik" ara vermeyi yeğle- yen Cüneyt Canver'i SHP'den kopanp HEP'e, oradan da ANAP'a sürükleyen etkenleri konuştuk. — Sizi. SHP'den uzaklaştı- ran etkenler neler oldu? C. CANVER: Beni SHP'den uzaklaştıran, SHP'nin diğer si- yasi partilerden farkı olmadığı- nı giderek yakalamam oldu. Bir siyasi parti, adına "sol" kelime- sini koymakla sol oknuyor. Bu partinin çözümleri, önerileri, beklentileri, kağıt üzerinde her ne kadar farkh gibi görünüyor- sa da özünde bir aynlık yoktu. Mesele bireylerdi. SHP üyesi ol- duğum zaman, benim düzenle çatışmam, partimde yoktu. Par- tinin düzeni değiştirmek gibi bir hedefi ve amacı yoktu. Bireyle- ri değiştirmek, o bireyleri değjş- tirip yerlerine kendileri gelmek istiyorlardı. — Aynlmanuda SHP yöne- tidterinin etkisi oldu mu? C. CANVER: İşkence üzeri- ne gittiğimizde, bugün SHP'de çok önemli bir zatın telefonda, 'Polisleri karşımıza almamah- Sz' dediğini duydum. Tıpkı zal'm bana, 'Hayali ihracaun üzerine gitme, ihracatımızı baltalıyorsun' dediği gibi. Bu iki söylemin birbirinden hiç farkı yoktur. — OzeHikle 1983 ve 1987 ara- sı TBMM'de sayın Özal ile çok kavga ettiniz. Sonra Özal'a yak- laşımınız nasıl degişti? C. CANVER: Zaman içeri- sinde rakiplerinizi iyi tanıyorsu- nuz. Özal'a yaklaşımınınn son derece ön yargılı olduğunu gö- rüyorsunuz, sonra sosyal hayat sizi çeşitli platformlarda bir ara- ya getiriyot. Her türlü yanhşın, işkencenin, demokrasinin kat- liamın sorumlusu olarak gördü- ğünüz bireyin, gercekte hiç de öy- le biri oUnadığıru, hatta baa ko- nularda kendi inandığmız genel başkandan daha demokrat ol- duğunu görüyorsunuz. Hep övündüğümüz parti içi demok- rasinin bizde başka partilerden fazla olduğunu varsaymamıza rağmen, diğer partilerden fark- h olmadığıru yaşıyorsunuz. Sos- yal demokrasiyi sanmakla yaşa- mak ayn şeydir. Biz aşağıdakiler, liderlerimi- kadar. 1982 Anayasası Aydın- lar Ocağı'nda, Demirel'in onur konuğu olarak katıldığı ocakta biçimlenmiştir. İnönü ile Demirel kavga eder- se, ben İnönü ya da Demirelci ohnam. Onlar için de kavga et- mem. Çünkü onlar bugün kav- ga ederler, yann banşırlar ve ben açıkta kaknm. Bunu öğretı- dim. — Neden HEP deneyiraini yaşadınız? C. CANVER-. Bu kargaşa içinde HEP'e yöneldim. O za- man ben, Saym Anadol, Baş- türk ve sayın Gürkan istifa et- miştik. tstifa nedenimiz parti içi demokrasinin kaüiydi, SHP'nin kapalı kapılar ardında özel ser- maye ile gizli ilişkileri idi. 7 ar- Cüneyt Canver eski Başbakan Akbulut'la. Üç parti değişürdikten sonra bağımsız milletvekiliyken Meclis'e vedaeden Cüneyt Canver: "Şimdi geriye dönünce 'SHP'den aynlmamahydım ama HEP'ten aynlmahydım' diyorum!' zin tavırlanna göre kendi tavır- lanmızı beürlemeye devam etti- ğimiz sürece aptala döneriz. Li- derlerin birbiri ile kavga etmesi sonucu birbirimizle kavga etti- ğimiz heT zaman kaybederiz. Çünkü onlar sonunda banşır- lar. Demirel 87'de Köşk'e gidi- yor, Sayın Evren'e. Demirel'e so- ruluyor: '867 rakamh tepe işgal altındadır' diyorsunuz. Demi- rel'in cevabı, 'Kim, ben mi de- dim, ne zaman dedim?' Aynı Demirel, şimdi 'Devletin tepe- sinde küslük olmaz' diyor. Ev- ren'le banşmıştır, niye barışıl- masm ki, niye küsmüştü ki, te- melinde bir ideolojik kavga mı yatıyor?.. Biraz da askerler ül- keyi yönetmek istemişlerdi, o kadaşın ihracı da bardağı taşı- ran son damla oldu. İki rüyeti- miz vardı. Bir, gerçek bir sos- yal demokrat parti kurmak, ama asü niyetimiz belki SHP'ye daha güçlü bir şekilde dönmek, onunla pazarhk yapacak gücü ele geçirmekti. Bu birbirimizin kulağına fısıldadığımız gizli ni- yetimizdi. Bizi bekleyen en bü- yük sorun ise partinin sadece Kürtlerden oluşan bir parti ol- masıydı. Bu sorunu aşacaktık. Bir deney yaptık, kurultay top- ladık. O kurultayda Kürt keli- mesi çok alkışlandı. Sayın Gür- kan, çok güzel bir konuşma yaptı, ancak bu sakıncayı da aşamayacağımızı ilk gören oldu ve kendisine genel başkanhk teküf etmemize rağmen kabul etmedi, aynldı. Fehmi Işıklar daha dikkatüydi. Biz HEP'i yü- rütürken niyetimiz Saym Gür- kan'ı genel başkan yapmaktı. O ohnayınca gündeme sayın Baş- türk geldi. Sayın Baştürk kabul etmedi. Beni arayıp bana genel başkanhğı teklif etmek istediler. Bence bana genel başkanlığı tekliî etmelerinin sebebi, Fehmi lşıklar'a teklif etmemek içindi. lşıklar'a tepki gösterdikr, 'Kürt değil' dediler. Ben 'Nasıl olur, Siverekli' deyince, 'Kürtler ta- rafından sevilmez' dediler. — HEP'in sonınlan nelerdi? Polhikasıtteuyum saglayabildi- nizmi? C. CANV1R: HEP'in temel- de hedefi SHP ile pazarhk yap- maktı. Bunu da yaptılar. Yeni- den milletvekili olmayı hedefli- yorlardı. Yeniden mületveküi oldular. SHP içinde de bir güç oldular. Niye HEP'ten aynldım? Ben ülkemi ve ülkemin bütünlüğünü seviyorum. Efendim biz sevmi- yor muyuz"? Sevmiyorsunuz, al- datmaym. 32 milletvekili Erdal înönü'ye gitmiştik. Grup oda- smdayu, herkes konuştu. Kirrü- si, şimdi HEP'li olan arkadaş- lan çok sevdiklerini belirterek 'Nasıl atacağız onlan partiden?' falan dediler. Erdal Bey de 'Asü meseleleri başka bir devlet kurmaktır' dedi. Ne değişti? HEP'lileri ihraç ederken ne di- siplin kunılu kararları yazmış- tık. Ne değişti? Onlar mı onur- suz davrandı, yoksa ben mi onursuz davrandım? Yaptıkla- nmdan o anlamda pişman de- ğilim. Ben SHP içinde kalıp SHP'yi sabote ederderden ol- tnadım. Aynldım, organik ba- ğırtu da kestim. Ben siyasetten kendimi tasfıye ettim. SHP'den ayntmah mıydım? Şimdi 'aynlmamahydım' diyo- rum. ama HEP'ten aynlmalı mıydım? Aynlmalıydım. Mület- veküi seçilir miydim? Seçüir- dim. Ama HEP köketüi bir SHP'li ohnadığAm için de mem- nunum. Devamlı kendi partimi tehdit ederek yerimi koruyan bir fert obnak istemezdim. — Kendinizi ANAP'a uynm- lu hissediyor musunuz? C. CANVER: Doğrusu, ANAP'la özel bir ilişkim olma- dı, birkaç defa genel merkeze gitmemin dışında. Fırsat bula- madım ya da koşuUar elverme- di. ANAP'ı yaşama frrsatı bu- lamadım. Turgut özal'la da bir- kaç 'nasılsımz?' telefon görüş- mesi dışında görüşmem yok. ANAP'ı tarumak, yaşamak is- terim. Ama henüz yaşamadık- lanm için de yaşamadan bir yar- gıda bulunmak istemem. • SAMSUN (Cumhuriyet) — Türkiye'nin yeterli tartışma ortammdan yoksun olduğunu ifade eden Aydın Menderes, yeni dönemde artık bu gidişe bir son verilmesini istedi. Menderes, "Türkiye yetersiz tartışma ortamından yeterli tartışma ortamma artık geçmelidir. Ben de bu konuda üzerime düsen görevi yapanm" dedi. Bugün için sağda yeni bir oluşum düşünmedlğini olması halinde de açıklamada gecikmeyeceğini bildiren Menderes, "Benim mevcudiyetim bir potansiyel oluşturuyorsa bunu heder etmem" diye konuştu. SHP'li Keskiıfden yasa önerisi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — SHP Denizli Milletvekili Adnan Keskin, belediyelerin borçlaruıın Hazine tarafından karşılanmasma ilişkin bir yasa önerisi hazırlayarak Meclis Başkanhğı'na sundu. Keskin'in hazırladığı yasa önerisinde, gerekçe olarak, belediyelerin son yülarda büyük bir borç yükü altına girdikleri ve hizmet yapamaz hale geldikleri belirtildi. değişikiiklerine baro katkısı' • İZMİR (ANKA) — Adalet Bakanhğı, bazı yasa değişiklikleriyle ügüi komisyonlarda görev almalan için barolann katkısıru istedi. Adalet Bakanhğı Kanunlar Genel Müdürlüğü Izmir Barosu Başkanı Avukat Sabri Kurt'a gönderdiği faks yazısında ceza muhakemeleri usulü kanunu ile ilgili değişiklikler konusunda komisyon çahşmalannın 16 aralık pazartesi günü Ankara'da saat 10.00|da, avukathk yasasındaki değişiklikerle ilgili komisyon çahşmalannın da 18 aralık çarşamba günü aynı saatte yapılacağıru büdirdiler. Her iki . „„ komisyona katkıda \^± bulunmak üzere barodan birer temsilci bulundurulması istenilen bakanbğın yazısında diğer yasa değişiklikleriyle ilgili oluşturulacak komisyotüar için de barodan destek istemeyi sürdürecekleri ifade edildi. Batman'da 7 tutuklama •>•/ • BATMAN (Cumhuriyet) — Batman Valisi Sami Seçkin'in, "kepenk kapatma eylemine müdahale etmeyeceğiz" sözüne karşın, Gercüş'te gözaltma ahnan esnaftan 7 kişi tutuklandı. Vali Seçkin, "Mahkemenin karanna kanşamayız" diyerek tutuklamanın "tdarenin inisiyatifı dışında gerçekleştiğini" söyledi. Şırnak'ın İdil ilçesinde Mihail Bayır adh yurttaşm faili meçhul cinayete kurban gitmesini protesto ederek kepenk kapatan esnafa müdahale edildi. Batman ve Hasankeyf teki eylemden sonra Gercüş esnafımn da kepenk kapatması, Cumhuriyet Savcıhğı'nı harekete geçirdi. Savcıhğın talimatı üzerine poliste gözaltına ahnan Şehmus Birlik, Orhan Okçu, Mehmet Bıçakçı, Şükrü Yavuz, Kadir Gültekin, Emin Birük ve iki esnaf daha sonra çıkartüdığı mahkemece "toplu eyleme kalkışma suçu" işledikleri gerekçesiyle tutuklandı. Dev-Sol militanı yakalandı • ANKARA (AA) — Üst düzey görevüleri öldürmeyi planlayan yasa dışı Dev-Sol örgütüne mensup bir kişi, eylem planlanyla birlikte yakalandı. Müitaıun üzerinden, suikast düzenlenecek bir istihbarat subayının fotoğrafı ve örgütün "talimatname mektubu" ele gecirüdi. YetkiUler, Suat kod adh sanığm üzerinde aynca biı kadın, ikisi denizci üç kişiye ait fotoğraflar bulunduğunu da belirttile Bulunan fotoğraflardan birinin, Deniz Kuvvetleri Komutanhğı'nda çalışan MİT adına da görev yap E.Knin olduğu anlaşıhrl diğer dokümanlar arasır E.Knin evinin çevresiniı geniş bir krokisinin ytr aldığı da yetküilerce bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle