Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
:UMHURÎYET/4 HABERLER 15 ARALIK 1991
OZGURCE
TURKER ALKAN
BabakratikŞefkat...
Garsonluk yaptığım kulübün bize aynlmış olan arka ka-
pisında karşılaştım onunla. 7-8 yaşlarında çok sevimli bir
çocuktu. Elimi başına koyup biraz sohbet ettim. Sonra
garson arkadaşım Peter'le birlikte içeri girdik. Baktım Pe-
ter'in suratı beş karış. "Ne oldu" dedim, "bir şeye mi stkıl-
dın?"
"O küçük çocuğa davranışını sevmedim" dedi sert bir
rfadeyle, "Çok babaca (patemalistik) öavrandın. O küçük
bir çocuk olabilir, ama senin ona büyüklük taslamaya hak-
kın olduğunu sanmıyorum."
Peter nereden bilebilirdi ki "babaca" davranış bizim ka-
nımıza işlemiştir. Aslında bunun kötû bir şey olduğunu da
düşünmeyiz.
. Devletin "baba" olduğunvj soylediğimizde devleti öv-
mektir amacırnız.
Süleyman Demirel'e "Baba'" çığlığı ile uzanan eller, onu
yüceltmeyi düşünen insanların elleriydi. Demirel'in ken-
disi de bu "baba" deyişini pek sevdiğini belirtmedi mi?
Aslında bu "baoalık" davası Atatürk'ün (yani Türklerin
"babasının") kurduğu sistemde de güdülmüştür. Atatürk
dönemine birçok siyasal bilimci "patemalisîik yönetirrf'
adını verir: Bunu, "iyi niyetli diktatöriük" diye günlük dile
çevirebiliriz.
, Şimdilerde devletin ağır eli, Güneydoğu halkıntn yaralı
başında dolaşıyor usulcacık. Ve hep bir ağızdan söyleni-
yoruz: "Bölge halkının şefkate ihtiyact var". Baba Demi-
rel, Türk-Osmanlı geleneğinin gereğini yerine getiriyor;
"Devlet şefkatli olacaktır, güleryüz gösterecektir."
Hatta Demirei ve "Şefkatli davranma"
sloganıntn gizledıği keyfiltk,
babasal sıntış, devleti insan
onuranun üzerinde tuttuğu
için kabul edHmemetidir.
İnönü'nün bu bölge-
ye yaptıkları gezide
tekrar şefkat konusu
açılınca İçişleri Ba-
kanı İsmet Sezgin
kendini tutamamış
ve geleneklerimize uygun olarak ağlayıvermiştir.
Bütün bunlar Osmanlıdan devraldığımtz merkeziyetçi,
antidemokratik kültürümüze çok uygun düşüyor. Devlet
dediğin yeri gelince şefkatli olur, kafası kızınca eline so-
payı alır, kafamızı kırar. Devletin kolu uzundur, hikmetin-
den sual olmaz, kestiği parmak acımaz...
Bûtün bunlar Osmanlıya pek uygun düşse bile çağdaş
ve demokratik bir toplumda yadırganması gereken dav-
ranışlardır.
Çağdaş ve demokratik toplumlarda, devlet "şefkat îh-
san etmez", devletin yasalarla belirienmiş sorumluluk
alanları vardır. Onları yerine getirir. Böyle bir devlette, po-
lis gözetimine alınan insanlar da esrarengiz bir biçimde
yok olmazlar.
Çağdaş ve demokratik yönetimlerde, vatandaşlar da
devletten "şefkat dilenmezler". Bu toplumlarda devlet va-
tandaştan daha üstün bir konumda değildir ki ona "şef-
kat ihsanmda" bulunsun! Çağdaş toplumlarda vatandaş-
ların yasal güvenceleri vardır. Ne polis ne askeriye ne de
en yüce devlet makamı bu yasal güvenceleri ihiale kalkı-
şabilir.
Emir ve komuta ile gösteriten şefkatin arkasında biraz
acıma, küçümseme, tehdit ve keyfüik yatarmış gibi geli-
yor bana. Oysa insanlara eşit ve onurlu bireyler olarak
davranmak devletin en ternel görevidır. "Şefkatli
davranma" sloganının gizlediği keyiilik, babasal sırıtış,
devleti insan onurunun üzerinde tuttuğu için kabuî edil-
memelidir.
Devletin babaca tavırlaria şefkat ihsan ettiği zamanları
geride bırakış, yurttaşların kendl yasal haklarını aldıkları,
bunlara sahip çıktıklan, devleti yasalarla stnırladıktarı gün,
gerçek demokrasi kurulmuş olacaktır.
"Babakrssi"ûen demokrasiye daha bir hayli yolumuz
var.
SOSYAL DEMOKRATLAR TART1ŞIYOR
Şovenisttercihler ağır bastı
Sosyal demokrat olmayan iki siyasi örgütün yetersizliğini se-
çim sonuçlan kanıtlaraıştır. Dinamik ama çaresiz, siyasal kül-
turden yoksun kitleler -seçmen olarak- siyasi örgütlerin ütopik
sloganlanna göre sadecc o gün için feodal nitelikli tercihlerini
kullanmışlardır. Şovenist tercihler sosyal demokrasiyi savun-
duğunu iddia eden siyasi örgüüerde en etkiü çizgide ortaya çık-
mıştır. Pralik, sosyal demokrat örgütün, örgütlerin olmadığının
gerçeğini vurgulamıştır.
Av. Nihat Çeiik Ertuğrul / tSTANBUL
YaCHPyadayeıtiparti
Artık kaybedilen edümiştir, geriye bakrnak faydasızdır, ge-
lecek sosyal demokratlanndır. Kimseyi suçlamıyorum, bunun
yararı da yoktur. Sosyal demokratlan birleştirme konumunda
olan herkes, "Ben görevimi yaptım, suç karşınındır" diyerek
sorumluluktan kaçmaya çalışmamalıdır. Bizi bölmeyin diyc yal-
varan yurttaşm bu yüce sorumluluk duygusu herkese örnek ol-
malı ve bölünmüşlüğe mutlaka bir çözüm bulunmahdır. DSP
İl Başkanı Sayın îrfan Foto'nun da dediği gibi, ya CHP kuru-
larak onun çatısı altında buluşma sağlanmah ya da başka bir
adla kurulacak sosyal demokrat bir partide buluşulmalıdır.
Halil Uçar / BURSA
Baykal'laiktidanz...
Uzun siyasi devlet deneyimi olan, tecrubeli konuşmasıyla kvt-
lderi coşturabilen liderimiz Deniz Baykal, avcumuzun içinde
duruyor. Bu UdeT ki öbür parti liderlerinin tümü onun SHP'nin
başına geçmesinden çekindiklerini muhtelif vesilelerle açıkl\-
yorlar, belli ediyoTİar. Deniı Baykal'a rakip olmaktan uykula-
n kaçıyor. Bu liderlerin başvnda Ecevit geliyor. Birleşmiyorum
safsatalanmn temel gerçeği BaykaJ. Eh, Baykal SHP'nin başı-
na geçsin, en gec 3 ay içinde SHP en az yuzde 10 puan arttır-
mazsa ben hiçbir şey bilmiyorum. Bunu hep birlikte yaşayıp
göreccğiz. Ben onun danışmanı değiüm, ama SHP'nin başına
Sayın Baykal geçsin, erken seçimde kesin iktidanz. Çünkü Bay-
kal, çağı yakalamasım bilen ve aşabilen üstün yeteneklere sa-
hiptir. Son SHP'nin Sultanahmet Mitingi'nde Genel Başkan
ile birlikte kol kola el kaldırmaları bile toplumun coşmasma
yetti ve herkes yaşadı, iki kelime konuşsun diye insanlar can
attı ama olmadı. Konuşturulmadı.
Müh. Hakkı Sevim / tSTANBUL
Neredeydîniz dîye sorartar adama
Önce bu tartışmayı biraz geriden başlatmakta yarar görü-
yorum. Ülkemizde 12 Eylül'de demokrasi rafa kaldınldığı za-
man konuşması gerekenler sus pus oldular. Neredeydi o şimdi
demokrasi havarisi kesilenler?
Şimdi ise o zaman gününü gün edenler siyaseti en iyi biz bi-
liriz, bizden büyük sosyal demokrat yok dercesine ahkâm ke-
siyorlar. Peki size sormaz mı bu halk, Atatürk'ün kurduğu parti
kapatıhrken işçi sendikalan kapatıhrken demokrasi mücade-
lesi verenler sürekli askeri mahkemelerde hırpalanuken sorar-
lar, siz neredeydiniz; hatta bunlardan bir tanesi, 'ben solcula-
nn davasına bakmam' demesine rağmen bakanhk koltuğuna
oturabilmiştir.
O karanlık dönemlerde tek başına demokrasi mücadelesi ve-
ren, generallere karşı tek başına mücadele eden dünyanın tak-
dir ettiği insana SHP'nin çatısındaki efendiler, çok küçülerek
'faşist' diyebilmişlerdir; peki günahı ne? Dünyada önder ve güç-
lü bir Türkiye dediği için 'Ulusal Birlik' dediği için DSP ve ken-
disi hedef gösterildi.
Müslüm Türkmen I Kartal-tSTANBVL
Başbakan Yardıması înönü, İnsan Haklarıpanelinde açıkladv
Sorguda adlipolisİç Politika Servisi — Başba-
kan Yardımcısı Erdal İnönü, in-
san hakları ihlallerini Türkiye'-
nin çözülmesi gereken en önemli
sorunu olarak ele aldıklanru
söyledi. İnönü, sorguda avukat
bulundurulmasının yanı sıra
sorgunun yeni oluşturulacak
"Adli polis" tarafından yapvl-
masına yönelik çahşmalann sür-
düğünü belimi. İnönü, bu yön-
temlerle "işkence" iddialannm
önleneceğini bildirdi.
SHP İstanbul û örgütü tara-
fvndan düzenlener. "2000'li ¥d-
lara Doğru İnsan Hakları ve
Türkiye" konulu panel dün Be-
şiktaş'taki Onadoğu Ticaret
Merkezi'nde (OTlM) yapıldı.
Panelde konuşan SHP Genel
Başkanı ve Başbakan Yardım-
cısı Erdal inönü, demokrasi ve
insan haklannda bugün gelinen
noktaya, uzun yıllar süren mü-
cadelelerle vanlabildiğini anlat-
tı.Hükümeün kuruluş aşama-
smdaki protokolde "insan hak-
lan ve demok»tikleşme"nin ilk
sırada yer aldığuu hatırlatan
İnönü, Türkiye'nin insan hak-
ları konusunda, dünya sırala-
masında en alt sıralarda yer al-
masının "hak edUmeyen" bir
sonuç olduğunu ifade etti.
İnönü, Eskişehir Cezaevi'ni
kapattıklan için eleştirildikleri-
ni de belirterek şunlan söyledi:
"Mahkûtnkın, cezalarııu çek-
sinler diye yer)eştin)i|inüz bir
yerde onlara, yasatarda olma-
yan, fazladan ceza çektiremez-
siniz. Biz bunu engeUedik. Do|-
ruyu yaptık. Çünkü o insanlan
topluma kazandırmamn yotn,
ek ceza degildi, buna engel ol-
duk."
İşkence iddialarını öruemek
için sorguda avukat bulunduru-
lacağmı ifade eden Başbakan
Yardıracısı tnönü, Adalet Ba-
kanlıgı tarafmdan çalışmalan
sürdürülen bu konunun kısa za-
manda sonuçlanduılacağını
söyledi. İnönü aynca, soruştur-
maların savalığa bağh "Adli
polis" ya da "Adli kolluk" di-
ye nitelenebilecek görevUlerce
yapüabümesinin de bu çalışma-
lar kapsarrunda bulunduğunu
belirtti. Erdal tnönü, insan hak-
ları ihlallerinin ortadan kalkma-
sı halinde de "İnsan Haklan
Bakanlığı"na gerek duyulmaya-
cağmı belirtti. İnönü, konıışma-
sının son bölümünde ise İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi'-
ni okudu.
İnönü'den sonra söz alan in-
san haklanndan sorumlu Dev-
let Bakanı Mehmet Kahnunan,
Türkiye'de ilk kez, insanhaklan-
nın dokunulmazhğmı garanti al-
tma almayı ve bunlara dokunan-
lan hoşgörmeyecejüni
v
aat eden
bir hükümet kurulduğuna dikkat
çekti.
"
F a i 1 5 m e
^
h u l e
y
t e m l e r
"« protesto etmek anucıyla dün bir gnıp aile Ba-
k l r k ö y O z g ü r l ü k
Meydanı'nda gösteri yaptı. "Kayıp Oflnmu Anyorum"
adı verilen gösteride, kayıp kişilerin aileleri tarafından bir bildiri okundu. Bildiride şöyJe denildi: "Yusuf Erişti, Vedat Aydın,
Yücel Özden, Birtan AUunbaş, tmran Aydın, Hüseyin Toraman ve daha niceleri... Neredeler? Nasıl öldürüldüler? Tum bunlann
akıbetini bilmek istiyonız. Şimdiye kadar çocuklanmız için her yere başvurduk. Onlan karakollarda, morglarda aradık. Şimdi
onlan meydanlarda anyoruz. Polisin müdahale elmedi|i gösteride aikler, "Yargısız infazlara son", "Polis baskısına son" şek -
linde sloganiar atıp da&üdılar. (Fotoğraf: REMZt GÖKDAC)
Ankam ve İzmfden sonm Lstanbul'da da işkence mhabüitasyon merkeziagldı
îşkenceye yakıntakipİstanbul Haber Servisi — Türkiye in-
san Hakları Vakfı'nca, Ankara ve İz-
mir'den sonra tstanbul'da da bir "tş-
kence Rehabilitasyon Merkezi" açıldı.
Merkezin açılış töreninde konuşan İnsan
Haklanndan Sorumlu Devlet Bakanı
Mehmet Kahnunan, işkencenin artık bir
ülkenin iç sorunu olmaktan cıktığını,
tüm dünya ülkelerinin sorunu haline gel-
diğini söyledi. Vakıf Başkanı Yavuz
Önen ise 1992 başında Diyarbakır'da da
bir işkence rehabilitasyon merkezi acı-
lacağını açıkladı.
Türkiye İnsan Haklan Vakfı İstanbul
Temsilciliği'nin dün İstanbul Tabip
Odası'nda düzenlenen açılış toreninde,
tnsan Haklanndan Sorumlu Devlet Ba-
kanı Mehmet Kahraman ile Sağlık Ba-
kanı Yıldınm Aktnna, ülkedeki işken-
ce olaylanmn yakın takibe alındığını
açıkladılar. Sağlık Bakanı Yıldınm
Aktuna da işkencede görev alan hekim-
leri, Hipokrat Yemini'ni çiğnedikleri için
eleştirerek işkence olaylanrun önlenebil-
mesinin, aile ve okullarda sevgiyi ve de-
mokrasi>i hedef alan eğitimden geçtiği-
ni vurguladı.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başka-
nı Yavuz Önen ise Terörle Mücadele Ya-
sası'ndan sonra 1991 yıhnın çok karan-
lık bir yıl olduğunu dikkat çektiği ko-
nuşmasmda, "1991 yıhnda gözalo ve ce-
zaevinde 21 ölüm ve 300 işkence olayı
saptadıklannı, o yasadan bu yana da gü-
venlik güclerinin 95 kişinin ölümünden
sorumlu tutulduğunu" söyledi.
Türk Tabiplet Birliği Başkanı SeUm
Ölçer de 1980'den bu yana 650 bin kişi-
nin işkence gördüğü Türkiye'de işken-
cenin doktorlar açısmdan bir halk sağ-
lığı sorunu olduğunu savundu.
Türkiye tnsan Haklan Vakfı toplan-
tısına Norveç ve Danimarka'dan iki iş-
kence uzmanı da katıldı.
Tartışan
Türkiye
Ecevit:
SHP, sosyal
demokrasi
bayrağmı
kaptırdı
DSP Gen^l Başkanı
Ecevit, Kâğıthane
kongresinde, SHP'nin
kendini erittiğini,
Türkiye'de solun
temsücisinin DSP
olduğunu söyledi.
0
tç Poütika Ser-
visi — Demokra-
tik Sol Parti Ge-
nel Başkanı Bü-
tentEavJt,SHP'-
nin seçimlerden büyük yenil-
gi ile çıkması nedeniyle, yerel
secimleTİ ertelemek için büyük
uğraş verdiğini belirterek,
"SHP, yalnız DSP'yi engelk-
mekk kalmadı, kendi kendini
eritirken, sosyal demokrasi
bayrağmı da DYP'ye kaptır-
dı."
DSP Genel Başkanı Bülent
Ecevit, dün partisüıce Kâğıt-
hane'de düzenlenen kapalı sa-
lon toplantısına katıldı. 1987
seçimlerine göre SHP'nin oy-
lannın yuzde 20 gerilediğini
benrten Ecevit, ayru sürede ise
DSP'nin oylannın yüzde 27
arttığım söyledi. Konuşmasın-
da, Türkiye'de solun DSP ta-
rafmdan belirleneceğini vurgu-
layan Bülent Ecevit, "Son se-
çiınlerde yuzde 10'mk ülke ba-
rajını aşarak Meclis'e girenkr
arasında salt kendi gücüyle se-
çime katuan parti DSP'dir.
DYP, DMP desteğiyle yani
Saym Bedrettiu Dalan'ın par-
üsinin desteğiyle seçimlere gir-
miştir. SHP, Halkın Emek
Partisi'yle, RP'de MÇP ve
IDP'nin oluşturdugu ittifakla
secime girmişlerdir. Aslında
bu hükümet ikili degil, dortlü
bir koalisyon hükümetidir.
Göronürde DYP-SHP ile ko-
alisyon hükümeti knrmuştur,
ama SHP, HEP'in. HEP de
PKK'nın güdümandedir.
SHP'nin gnıp yönetiminde
TBMM başkanhk divanında-
ki SHP kadrosunda ve komis-
yonlardaki SHP kadrosnnda
HEP'liler egemendir."
Ecevit, DYP'nin böyle bir
koalisyon ortakkğına uzun sü-
re katlanabikceğini, dayanabi-
leceğini sanmadığını belirterek
şunlan söyledi:
"SHP birbirini bogadayan
hizipler yetmezmiş gibi şimdi
bir yandan DYP'nin bir yan-
dan da HEP'in çekim alanına
girmii, durumda. Bunlar ara-
sında parcalanıp dağılabilir."
SHP'den HEfe, HEP'ten ANAP'a geçen Cüneyt Camer.
6
Ben kendiıni tasfiye ettiırf
CAN AN GEDtK
ANKARA — Bir zamanlar
sosyal demokrasinin "yaramaz
çocuğuydu", 1983 seçimleriyle
HP'den genç bir milletveİcili
olarak TBMM'ye girdiğinde,
"isyankârhğıyla" dikkatleri
üzerine topladı. Dönemin Cum-
hurbaşkanı Kenan Evren'e
Meclis'e geldiğinde oturarak na-
sıl tepki gösterdiyşe, dönemin
Başbakanı Turgut Öîal'ı da her
ftrsattaeleştirdi. tşkence iddia-
lan, yolsuzluklar, hayali ihracat
konulannda neredeyse ANAP'-
ın korkulu rüyası haline gelmiş-
' Ama o şimdi Özal'a "sevgiy-
le" yaklaşan, ama ANAP'a da
henüz içi ısınmamış "sade" bir
vatandaş. Eski bir arkadaşıyla
birlikte ayda 500 dolar kira kar-
şüığı tuttuğu özel çahşma büro-
sunda, Salvador Dali röprodük-
siyonlan arasmda, çok sevdiği
Pink Floyd'u doyasıya dinleme
fırsatını bulurken bir yandan da
bilgisayar ithali için bağlantı
kurrnaya çabalıyor.
Adana bağımsız milletvekilli-
ğinden sonra siyasi hayatına
"şimdüik" ara vermeyi yeğle-
yen Cüneyt Canver'i SHP'den
kopanp HEP'e, oradan da
ANAP'a sürükleyen etkenleri
konuştuk.
— Sizi. SHP'den uzaklaştı-
ran etkenler neler oldu?
C. CANVER: Beni SHP'den
uzaklaştıran, SHP'nin diğer si-
yasi partilerden farkı olmadığı-
nı giderek yakalamam oldu. Bir
siyasi parti, adına "sol" kelime-
sini koymakla sol oknuyor. Bu
partinin çözümleri, önerileri,
beklentileri, kağıt üzerinde her
ne kadar farkh gibi görünüyor-
sa da özünde bir aynlık yoktu.
Mesele bireylerdi. SHP üyesi ol-
duğum zaman, benim düzenle
çatışmam, partimde yoktu. Par-
tinin düzeni değiştirmek gibi bir
hedefi ve amacı yoktu. Bireyle-
ri değiştirmek, o bireyleri değjş-
tirip yerlerine kendileri gelmek
istiyorlardı.
— Aynlmanuda SHP yöne-
tidterinin etkisi oldu mu?
C. CANVER: İşkence üzeri-
ne gittiğimizde, bugün SHP'de
çok önemli bir zatın telefonda,
'Polisleri karşımıza almamah-
Sz' dediğini duydum. Tıpkı
zal'm bana, 'Hayali ihracaun
üzerine gitme, ihracatımızı
baltalıyorsun' dediği gibi. Bu iki
söylemin birbirinden hiç farkı
yoktur.
— OzeHikle 1983 ve 1987 ara-
sı TBMM'de sayın Özal ile çok
kavga ettiniz. Sonra Özal'a yak-
laşımınız nasıl degişti?
C. CANVER: Zaman içeri-
sinde rakiplerinizi iyi tanıyorsu-
nuz. Özal'a yaklaşımınınn son
derece ön yargılı olduğunu gö-
rüyorsunuz, sonra sosyal hayat
sizi çeşitli platformlarda bir ara-
ya getiriyot. Her türlü yanhşın,
işkencenin, demokrasinin kat-
liamın sorumlusu olarak gördü-
ğünüz bireyin, gercekte hiç de öy-
le biri oUnadığıru, hatta baa ko-
nularda kendi inandığmız genel
başkandan daha demokrat ol-
duğunu görüyorsunuz. Hep
övündüğümüz parti içi demok-
rasinin bizde başka partilerden
fazla olduğunu varsaymamıza
rağmen, diğer partilerden fark-
h olmadığıru yaşıyorsunuz. Sos-
yal demokrasiyi sanmakla yaşa-
mak ayn şeydir.
Biz aşağıdakiler, liderlerimi-
kadar. 1982 Anayasası Aydın-
lar Ocağı'nda, Demirel'in onur
konuğu olarak katıldığı ocakta
biçimlenmiştir.
İnönü ile Demirel kavga eder-
se, ben İnönü ya da Demirelci
ohnam. Onlar için de kavga et-
mem. Çünkü onlar bugün kav-
ga ederler, yann banşırlar ve
ben açıkta kaknm. Bunu öğretı-
dim.
— Neden HEP deneyiraini
yaşadınız?
C. CANVER-. Bu kargaşa
içinde HEP'e yöneldim. O za-
man ben, Saym Anadol, Baş-
türk ve sayın Gürkan istifa et-
miştik. tstifa nedenimiz parti içi
demokrasinin kaüiydi, SHP'nin
kapalı kapılar ardında özel ser-
maye ile gizli ilişkileri idi. 7 ar-
Cüneyt Canver eski Başbakan Akbulut'la.
Üç parti değişürdikten sonra bağımsız
milletvekiliyken Meclis'e vedaeden Cüneyt
Canver: "Şimdi geriye dönünce 'SHP'den
aynlmamahydım ama HEP'ten
aynlmahydım' diyorum!'
zin tavırlanna göre kendi tavır-
lanmızı beürlemeye devam etti-
ğimiz sürece aptala döneriz. Li-
derlerin birbiri ile kavga etmesi
sonucu birbirimizle kavga etti-
ğimiz heT zaman kaybederiz.
Çünkü onlar sonunda banşır-
lar.
Demirel 87'de Köşk'e gidi-
yor, Sayın Evren'e. Demirel'e so-
ruluyor:
'867 rakamh tepe işgal
altındadır' diyorsunuz. Demi-
rel'in cevabı, 'Kim, ben mi de-
dim, ne zaman dedim?' Aynı
Demirel, şimdi 'Devletin tepe-
sinde küslük olmaz' diyor. Ev-
ren'le banşmıştır, niye barışıl-
masm ki, niye küsmüştü ki, te-
melinde bir ideolojik kavga mı
yatıyor?.. Biraz da askerler ül-
keyi yönetmek istemişlerdi, o
kadaşın ihracı da bardağı taşı-
ran son damla oldu. İki rüyeti-
miz vardı. Bir, gerçek bir sos-
yal demokrat parti kurmak,
ama asü niyetimiz belki SHP'ye
daha güçlü bir şekilde dönmek,
onunla pazarhk yapacak gücü
ele geçirmekti. Bu birbirimizin
kulağına fısıldadığımız gizli ni-
yetimizdi. Bizi bekleyen en bü-
yük sorun ise partinin sadece
Kürtlerden oluşan bir parti ol-
masıydı. Bu sorunu aşacaktık.
Bir deney yaptık, kurultay top-
ladık. O kurultayda Kürt keli-
mesi çok alkışlandı. Sayın Gür-
kan, çok güzel bir konuşma
yaptı, ancak bu sakıncayı da
aşamayacağımızı ilk gören oldu
ve kendisine genel başkanhk
teküf etmemize rağmen kabul
etmedi, aynldı. Fehmi Işıklar
daha dikkatüydi. Biz HEP'i yü-
rütürken niyetimiz Saym Gür-
kan'ı genel başkan yapmaktı. O
ohnayınca gündeme sayın Baş-
türk geldi. Sayın Baştürk kabul
etmedi. Beni arayıp bana genel
başkanhğı teklif etmek istediler.
Bence bana genel başkanlığı
tekliî etmelerinin sebebi, Fehmi
lşıklar'a teklif etmemek içindi.
lşıklar'a tepki gösterdikr, 'Kürt
değil' dediler. Ben 'Nasıl olur,
Siverekli' deyince, 'Kürtler ta-
rafından sevilmez' dediler.
— HEP'in sonınlan nelerdi?
Polhikasıtteuyum saglayabildi-
nizmi?
C. CANV1R: HEP'in temel-
de hedefi SHP ile pazarhk yap-
maktı. Bunu da yaptılar. Yeni-
den milletvekili olmayı hedefli-
yorlardı. Yeniden mületveküi
oldular. SHP içinde de bir güç
oldular.
Niye HEP'ten aynldım? Ben
ülkemi ve ülkemin bütünlüğünü
seviyorum. Efendim biz sevmi-
yor muyuz"? Sevmiyorsunuz, al-
datmaym. 32 milletvekili Erdal
înönü'ye gitmiştik. Grup oda-
smdayu, herkes konuştu. Kirrü-
si, şimdi HEP'li olan arkadaş-
lan çok sevdiklerini belirterek
'Nasıl atacağız onlan partiden?'
falan dediler. Erdal Bey de 'Asü
meseleleri başka bir devlet
kurmaktır' dedi. Ne değişti?
HEP'lileri ihraç ederken ne di-
siplin kunılu kararları yazmış-
tık. Ne değişti? Onlar mı onur-
suz davrandı, yoksa ben mi
onursuz davrandım? Yaptıkla-
nmdan o anlamda pişman de-
ğilim. Ben SHP içinde kalıp
SHP'yi sabote ederderden ol-
tnadım. Aynldım, organik ba-
ğırtu da kestim. Ben siyasetten
kendimi tasfıye ettim.
SHP'den ayntmah mıydım?
Şimdi 'aynlmamahydım' diyo-
rum. ama HEP'ten aynlmalı
mıydım? Aynlmalıydım. Mület-
veküi seçilir miydim? Seçüir-
dim. Ama HEP köketüi bir
SHP'li ohnadığAm için de mem-
nunum. Devamlı kendi partimi
tehdit ederek yerimi koruyan bir
fert obnak istemezdim.
— Kendinizi ANAP'a uynm-
lu hissediyor musunuz?
C. CANVER: Doğrusu,
ANAP'la özel bir ilişkim olma-
dı, birkaç defa genel merkeze
gitmemin dışında. Fırsat bula-
madım ya da koşuUar elverme-
di. ANAP'ı yaşama frrsatı bu-
lamadım. Turgut özal'la da bir-
kaç 'nasılsımz?' telefon görüş-
mesi dışında görüşmem yok.
ANAP'ı tarumak, yaşamak is-
terim. Ama henüz yaşamadık-
lanm için de yaşamadan bir yar-
gıda bulunmak istemem.
• SAMSUN (Cumhuriyet)
— Türkiye'nin yeterli
tartışma ortammdan
yoksun olduğunu ifade
eden Aydın Menderes, yeni
dönemde artık bu gidişe bir
son verilmesini istedi.
Menderes, "Türkiye yetersiz
tartışma ortamından yeterli
tartışma ortamma artık
geçmelidir. Ben de bu
konuda üzerime düsen
görevi yapanm" dedi.
Bugün için sağda yeni bir
oluşum düşünmedlğini
olması halinde de
açıklamada gecikmeyeceğini
bildiren Menderes, "Benim
mevcudiyetim bir potansiyel
oluşturuyorsa bunu heder
etmem" diye konuştu.
SHP'li
Keskiıfden
yasa önerisi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) — SHP Denizli
Milletvekili Adnan Keskin,
belediyelerin borçlaruıın
Hazine tarafından
karşılanmasma ilişkin bir
yasa önerisi hazırlayarak
Meclis Başkanhğı'na sundu.
Keskin'in hazırladığı yasa
önerisinde, gerekçe olarak,
belediyelerin son yülarda
büyük bir borç yükü altına
girdikleri ve hizmet
yapamaz hale geldikleri
belirtildi.
değişikiiklerine
baro katkısı'
• İZMİR (ANKA) —
Adalet Bakanhğı, bazı yasa
değişiklikleriyle ügüi
komisyonlarda görev
almalan için barolann
katkısıru istedi. Adalet
Bakanhğı Kanunlar Genel
Müdürlüğü Izmir Barosu
Başkanı Avukat Sabri
Kurt'a gönderdiği faks
yazısında ceza
muhakemeleri usulü
kanunu ile ilgili
değişiklikler konusunda
komisyon çahşmalannın 16
aralık pazartesi günü
Ankara'da saat 10.00|da,
avukathk yasasındaki
değişiklikerle ilgili
komisyon çahşmalannın da
18 aralık çarşamba günü
aynı saatte yapılacağıru
büdirdiler. Her iki . „„
komisyona katkıda \^±
bulunmak üzere barodan
birer temsilci
bulundurulması istenilen
bakanbğın yazısında diğer
yasa değişiklikleriyle ilgili
oluşturulacak komisyotüar
için de barodan destek
istemeyi sürdürecekleri
ifade edildi.
Batman'da 7
tutuklama
•>•/
• BATMAN (Cumhuriyet)
— Batman Valisi Sami
Seçkin'in, "kepenk kapatma
eylemine müdahale
etmeyeceğiz" sözüne karşın,
Gercüş'te gözaltma ahnan
esnaftan 7 kişi tutuklandı.
Vali Seçkin, "Mahkemenin
karanna kanşamayız"
diyerek tutuklamanın
"tdarenin inisiyatifı dışında
gerçekleştiğini" söyledi.
Şırnak'ın İdil ilçesinde
Mihail Bayır adh yurttaşm
faili meçhul cinayete
kurban gitmesini protesto
ederek kepenk kapatan
esnafa müdahale edildi.
Batman ve Hasankeyf teki
eylemden sonra Gercüş
esnafımn da kepenk
kapatması, Cumhuriyet
Savcıhğı'nı harekete geçirdi.
Savcıhğın talimatı üzerine
poliste gözaltına ahnan
Şehmus Birlik, Orhan
Okçu, Mehmet Bıçakçı,
Şükrü Yavuz, Kadir
Gültekin, Emin Birük ve iki
esnaf daha sonra
çıkartüdığı mahkemece
"toplu eyleme kalkışma
suçu" işledikleri
gerekçesiyle tutuklandı.
Dev-Sol
militanı
yakalandı
• ANKARA (AA) — Üst
düzey görevüleri öldürmeyi
planlayan yasa dışı Dev-Sol
örgütüne mensup bir kişi,
eylem planlanyla birlikte
yakalandı. Müitaıun
üzerinden, suikast
düzenlenecek bir istihbarat
subayının fotoğrafı ve
örgütün "talimatname
mektubu" ele gecirüdi.
YetkiUler, Suat kod adh
sanığm üzerinde aynca biı
kadın, ikisi denizci üç
kişiye ait fotoğraflar
bulunduğunu da belirttile
Bulunan fotoğraflardan
birinin, Deniz Kuvvetleri
Komutanhğı'nda çalışan
MİT adına da görev yap
E.Knin olduğu anlaşıhrl
diğer dokümanlar arasır
E.Knin evinin çevresiniı
geniş bir krokisinin ytr
aldığı da yetküilerce
bildirildi.