22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 11 ARALIK 1991 BELKİ MURAT BELGE Bir Dönemeç?Demirel ile İnonü'nün Güneydoğu ziyareti Türkiye'nin ve Türk- Kûrt iiişkiterinin tarihinde yeni bir dönem başlatabilir. Başlatabı- lir, çünkü bu tarih kendisi artık önemli bir dönemeç aşamasına varmış bulunuyor. Ya böyle bir dönemeç dönülemeyecek ve va- roJan durum gün geçtikçe bozularak devam edecek ya da dö- nemeç dönülecek ve önûmûzde açılan yeni ufukta daha anlamlı bir gelecek ınşa etmenın yolu görünecek. Ama kendı başına "ziyaret" ve burada söylenen güzel "sözter", bu dönemi mutla- ka baslatacak dıyemıyoruz, çünkü şımdiye kadar çevremize dö- şediğimiz mayinlar ilkin kendi hareket özgürlüğümüzü kısıtlıyor. Başka sorunlann yanı sıra, ama öncelikle Kürt sorununu da çözmeyi üstlenen yeni hükümetın Doğru >bl Partisi ve Sosyal- demokrat Halkçı Partı arasında kurulmuş olması bu çerçevede önemli ve tarıhî anlamda yerindedir SHP bu seçımde üçüncü paıti konumuna dûşmüş olsa da, sonuçta soldakı buyük partı- dir ve böyle bir sorunda DYP-SHP bırliğı, sağ ve sol arasında bir birlik olarak, örneğin DYPANAP'ın matematıksel çoğunlu- ğundan daha anlamlı bir mutabakat temelı yaratmaktadır. Kaldı ki sağın ve solun şimdiki hükümet dışında kalan tkı partisi, yanı ANAP ve DSP, yukarıda sozünû ettiğım tarıhî dönemeç asama- stnın hakkını verecek tdeotojik donanımdan yoksun görünüyoriar. Ama koalısyonu oluşturan iki partınin, TBMM'ye getırdiklerı kadrolar (ve tabıî bütün kadroları) da bu asamanın gerektırdiğı ideotojık donanıma tam olarak sahip değiller. Hükümetin DYP ve SHP'den kurulmuş olması, bu çerçevede, başlangıçta bir avantaj gibi görülüyor, ama bu iki partinin ve onları destekleyen kitlelerin, şimdı önemli bir işin mımaritğına hazırlanan önderie- rini ne kadar 1yi anladıklannı, onlara ne kadar güçlü destek ola- cakiannı ancak zamanla göreceğiz ve avantajın sahıden bir avan- taj olup olmadığını ölçe- _ _ _ _ ^ ^ _ _ _ ^ _ ^ _ _ ^ ^ _ ^ ^ _ ceğız. Demirel ıle İnö- nü'nün Güneydoğu zi- yaretlerınde söytedikle- ri sözler, öncelikle bir noktanın altını çızmele- ri bakımından önemliy- dı; hükümet, Türkiye'nin bu alanda şımdiye ka- dar yürüttüğü politıka- da, ağırlığı askeri çö- zümden politik çözüme kaydırmaya kararlı gö- rünmektedir. Kürt soru- ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ nunun askerî yöntemle "^^^~™ ™""^~ çözülmesi kararı, 12 Eylül uygulamasının bir parçasıydı. Bu "askerî" çözüm, 198O'ler dünyasında hiç düşünülmemesi ge- reken, en olmayacak uygulamaydı, nitekım bu çözüm sayesin- de bogünkü çözümsüzlüğe ulaştık. Dolayısıyla, hükümetın bun- dan böyle politik çözüme ve onun gerektırdiğı alana geçme ka- rarı doğrudur ve aynı zamanda hükümetin hükümet olarak ka- labilmesının de onsuz edilmez koşuludur. Bu çerçevede, valınin yaptığı açıklama anlamlı, genelkurmay başkanının bu açıklama karşısında "vali Bey'ın herhalde dilı sürçtü" yorumu da haylı talihsızdır Türkıye'de doğmuş ve yetış- miş, hele 1980'lerı de yaşamış herkes, bu ülkede her yerde, ama özellikle Güneydoğu'da, askerî otorıtenın sıvıl otontenın üstün- de yer aldığını bılır Valı, bunu, olabtlecek en diplomatik formül- lerle dile getirmış. ama gene de "dil sürçmesi" suçlamasından kurtulamamış. Çünkü herkes, mutlaka kendi ıdeolojik çerçevesınde iyı niyet- le bu soruna doyurucu bir çözüm bulunmasını beklerken, bir yan- dan da geleneksel ve göreneksel rolünün gereğıni yerıne getır- mek ıstıyor Böyle bir rol gereği genelkurmay başkanına, valinin açıklamasını yüksek sesle "dıl sürçmesi" nıtelemesı yaptırıyor. Ama unutmamak gerekir kı özellikle 12 Eylül darkafalılığı ıçınde yaratılmış roller bizi bu açmaza sürükledi Yetkilıler kendilerine verilen rolü oynadılar ve alınan sonuç bu oldu. Başka bir sonuç istiyorsak, barış ve huzur, demokrasi ve özgürlük istiyorsak, 12 (Arttaa 17. Smyfoda) Hükümetin DYP ve SHP'den kurulmuş olması bir avantaj glbi görülüyor; ama bu iki partJnin ve onlan destekleyen kitlelerin, önderlerini ne kadar iyi anladıklannı ancak zamanla göreceğiz. YÖK ve Kanıu Ahlakı Sorun ne Bilkent'in kurulmasıdır ne de en kaliteli üniversite olma çabaları. Sorun, Bilkent Üniversitesi'nin başındaki kişinin aynı zamanda kamu üniversitelerinin de en sorumlu yöneticisi olmasıdır. Prof. Dr. HAMİT FİŞEK Boğazigi Üniversitesi YÖK'ün onuncu yılını doldurduğu ve yeni siyasal iktidarın YÖK konusunda değişiklik- ler düşundüğünün ifade edildiği bugünlerde YÖK'e ilişkin bir konuyu tekrar kamuoyunun dikkatine getirmek istiyorum. Konu, YÖK Başkanı'nın, aynı zamanda Türkiye'nin ilk özel üniversitesinin kurucusu ve mütevelli he- yeti başkanı olmasımn yarattığı çıkar çatış- masıdır. Kamu üniversiteleri Bu konunun en güzel ifadesini, Doç. Dr. Nurkut tnan'ın 8 Mayıs 1990 tarihli Cumbu- riyet'te çikan "Dogramacı'ya Açık Mektup" başlıklı yazısında gördüm. Sayın İnan şu so- ruları soruyordu: "Bir ülkenin genelkurmay başkanı, genelkurmay başkanhğını üstlendik- ten sonra açıkça ve reklamını da yaparak si- lah ticareti yapan bir şirket kursa ve bu ülke- ye silah satmaya başlasa ... ne düşünürdünüz? ... Bir ülkede genç ve yetenekli bir ekonomist, merkez bankası başkanlığına atandıktan son- ra bir özel banka kursa ve başkanlık görevini sürdürürken o bankayı da yönetmeye basla- sa ... ne düşünürsünüz?" Sayın thsan Doğraması YÖK Başkanı ola- rak kamu üniversitelerimizin tümünün en yet- kili ve sorumlu kişisi olarak görev aldıktan kı- sa bir sure sonra, bir vaKıf üniversitesi kur- muş ve bu universitenin de mütevelli heyeti başkanı olarak yönetim sorumluluğunu üst- lenmiştir. Bu universitenin ülkemizin en kaliteli üni- versitesi olacağını açıkça ilan etmekte sakın- ca görmeyen Sayın Doğramacı, bu amaca en kısa zamanda erişmek için çabalarım halen surdürmektedir. tlginç bir şekilde Sayın Doğ- ramacı, YÖK Başkam kişiliğinde kamu üni- versiteleri için hangi standartlan uygun gör- müş, hangi yöntemleri, çözümleri önermiş ise Bilkent Mütevelli Heyeti Başkam kişiliğinde başka standart, yöntem ve çöıümleri uygula- maya koymuştur. Bu manzaramn, devletin yönetim kademelerinde herhangi bir rahatsız- lık yarattığına ilişkin bir belirti olmadığı gi- bi, durumun kamuoyunda yaygın olumsuz yankıları olduğu da pek söylenemez. Sanki 12 Eylul sonrasında kamu ahlakımız tamamen felce uğramıştır. O kadar ki, Sayın lnan'ın açık mektubuna ce- vap veren iki vatandaş, Sayın Doğramacı'nın du- rumunda çıkar çatışması olmadığını, çünkü ken- disinin Bilkent'ten maddi çıkar sağlamadığını, tersine, kişisel varlığından üniversiteye önemli bağışlarda bulunduğunu söylemişlerdir. Sanki Sayın tnan'ın hipotetik örneklerindeki sorun ki- şilerin haksız kazanç sağlamasıdır ve maddi ka- zanç olmazsa çıkar çatışması da olmaz. Hipo- tetik genelkurmay başkanı ve merkez bankası başkanı örneklerindeki esas sorun, bu kişilerin haksız kazanç sağlayacağı değil, ülkenin savun- masının, ekonomisinin zarar göreceğidir. Sözlerimin yanlış anlaşılmaması için açıkça be- lirteyim: Btlkent'in kurulmasımn ülkemiz için çok hayırlı bir girişim olduğunu düşünüyorum, bu üniversiteyi ülkemizin en kaliteli üniversitesi yapma çabalanm da ancak alkışlarım. Ülkemi- zin üniversiter kuruluşlarının gelişmesi ancak mensuplannın kendi kurumlannı yüceltme ça- balan ile olabilir. Sorun ne Bilkent'in kurulma- sıdır ne de en kaliteli üniversite olma çabaları. Sorun, Bilkent Üniversitesi'nin başındaki kişi- nin aynı zamanda kamu üniversitelerinin de en sorumlu yöneticisi olmasıdır. Nitelikli üniversite Sorunu şimdi kendi üniversitem açısından ele almak istiyorum. Hem en iyi bildiğim kunım ol- duğu için hem de bazı bakunlardan Boğaziçi Üniversitesi'ni, Bilkent Üniversitesi ile karşılaş- tırmak doğal olduğu için. Ancak vurgulayaca- ğım noktanın, farklı ağırhkla da olsa tum ka- mu üniversiteleri için geçerli olduğunu sanınm. Boğaziçi de, Bilkent de Ingilizce eğitim yapan, nitelikli eğitim verme iddiasında olan kuruluş- lardır. Nitelikli üniversite olmanın bir gereği de ni- telikli öğrenci çekmektir. Bunu gayet iyi bilen Bilkent yetkilileri, her yıl üniversite giriş sınav- lannda ilk sıralan alan adaylara mektup yazar, zengin burslar önerirler. Hatta bu mektuplar adaylann ellerine sınav sonuçlannın ilanından önce geçer. Kuşkusuz, Bilkent yöneticilerinin iş- leri kolay değildir, başka kurumlar daha kalite- li öğretimi ucretsiz sunarken, hem yüksek Ucretle eğitim vermek hem de nitelikli öğrenci çekmek nasıl kolay olsun. Her yıl sınavda ön sıralarda olan adaylann coğunluğu Boğaziçi Üniversite- si'ni tercih eder, fakat Bilkent de arada çok fark olsa bile bu yarışta ikinci sırayı almayı başar- mıştır. Bir de Boğaziçi Üniversitesi'ne göz atalım. Son günlerde üniversitemizin durumunu değerlendir- mek için oldukça kapsamh çalışmalar yapıldı. Bu değerlendirmelerden kısaca çok temel iki veri aktarmak isterim: YÖK döneminde Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim üyesi başına düşen öğ- renci sayısı iki misli aıtmış, öğrenci başına ya- pılan cari harcamalar ise reel değer olarak üçte birine düşmuş. Bu durumu bir tesadüf olarak de- ğerlendirmek mümkün müdür? Sayın Doğrama- cı YÖK Başkanı olarak Boğaziçi Üniversitesi'- nin öğrenci kontenjanlarının, kadrolannın ve bütçesinin tespit edilmesinden birinci derecede sorumlu kişidir. Ne dersiniz, burada bir çıkar ça- tışması yok mudur? Eğer kamu vicdanı bu manzarayı rahatlıkla kaldırabUiyorsa toplumumuzun sorunlan genel- likle sanılandan da fazladır derdim. Umanm, ye- ni siyasal oluşum bunun böyle olmadığını gös- terecektir. PARİSTEN SELÇUK DEMİREL - ?x 35151 h.. Bu sıgarayıtutun! °/olOObizimtûtûnümüzdea Coközel blrharman, gizemllbirtat 19H6 YIU VE 86/10911 S W U BAKAMAR KURUUJ KARAR1NA GÖRE, SİGARA SAĞUĞA ZARARLIDIR ZEYNEP ARUOBA HesaplaşmaSevgisiz bir çâğda ve ülkede yaşayan bizlerin kin gütmesi hıç de seçilecek bir tutum olmasa gerek. Ama yaşamımız boyunca öyle şeylerle karşılaştık ki ister istemez, kin sevgiye ağır bastı. Gördüklerimizin, do- laylı ya da dolaysız yaşadıklanmızın olumsuz ve ağır etkisini yıllar boyu içinde taşıyan bizler, yaşayabilme, ayakta durabilme zorunlulugunu yerine getirme yükü alönda, gönüllerimiz kırgın, yüreklerimiz buruk, bizi dışlayan, bir çırpıda gözden çıkaran bu toplumda gene de bir şeyler yapmaya çalıştık. Fakir bir ülke oldugu- muz her (ırsatta kafamıza vurula vurula geçen gertçli- ğımızde aldığımız ayrıcalıklı eğitimin ürünlerini toplumumuza geri verebilme duygusunu beslemiştik. Türkiye'de on yılda bir yaşanan askeri darbeler, ile- rici bütün toplumsal çıkışlart engelledi. Bundan da en büyük payı her zaman üniversiteler aldı. Her türlü ile- ri düşüncenin kaynağını kökünden kurutma politikası, üniversiteler üzerinde en büyük etkisini 12 Eylül ile gösterdi. ûzerk üniversite yapısı yok edildi. Avrupa ve Ameri- _ _ _ ^ ^ ^ _ _ _ ^ ^ - — — ^ _ ^ ^ kan üniversiteleri- nin örnek alındığı yutturmacası, bu dönemde ünıversi- telerin başına geti- rilen kuklalar tarafından yüzleri kızarmadan savu- nuldu. Bu yuttur- macaya ayak uydurmayacağı bi- linen özgür düşün- celi öğretim üyeleri üniversiteden uzaklaştırıldı. Birçok nuçlarını protesto Yıllar çalHik ftçti. saywMyaMllPrM yaşamımtaMyılcek 6nMlMlp.0flyritact80 yasmda tlaılanmız Affmk, 40'HMII üMlapiız SO/smı öğretim üyesi de yasayı ve so- etmek ıçın kendi isteğiyle ayrıldı. "Kaleyi içten koruma azminde" olan bir azınlığa rağ- men üniversite eğitim sistemi çöktü. Bütün bunlar, herkesin bıldiği olayların çok kısa bir özeti. Yıllar çabuk geçti. Toplumların yaşamında on yıl çok önemli bir süre sayılmayabilir, ama insan yaşa- mında on yıl çok önemlidir. On yıl önce 30 yaşında olanlarımız 40'ına, 40'ında olanlanmız 50'sine geldi. Yeni kurulan hükümetten herkesin farklı beklentisi var. Geçmiş dönemlerde açılan yaraların sarılmasını bekleyenler çoğunlukta. Geçen on yılın silip süpürdü- ğü umudumuzu geri alabilme çabasındayız. YÖK kaldırılacak, ama etkileri kolay kolay silinmeyecek. Bir sonrakı neslin işi zor. Bir yandan yeni bir şeyler kurmaya, bir yandan da ayağına bağ olan kalınbları temizlemeye çalışacak. 12 Eylül'ün çarpık hukuk siste- mi, kurumlara işleyen etkileri ile bir süre daha ayakta kalabılecek Türkiye'nin yönetsel, hukuksal, siyasal ve düşünsel yapısını, kendilerinden önceki döneme dönülme tehdi- di altında, toplumdan süngü gücüyle onay alarak değiştirenler, yaptıkları hukuksuzlukların çok iyi far- kındaydılar ki kendilerinin bu dönemdeki herhangi bir tasarruflanndan dolayı yargılanamayacakları hükmü- nü anayasaya koydular. Ama köklü bir anayasa değişikliği ile bu hüküm de ortadan kalkacak. Biz gene de kin gütmemeye çalışalım. En büyük dileğimiz 12 Eylül dönemine geri dönmemek olsun. Dr. ZEYNEP G.ARUOBA, Hacettepe Üniversitesi Fel- sefe Bölümü eskı öğretim üyesidir. İLAN ORHANGAZt ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDEN Esas No- 1990'287 Karar No 1991'259 Davacı Mahcure Karaören vekılı tarafından davaJılar Samanyolu Sokak No. 36/4 Şışlı-lsıanbul adresınde mukım Ahmet Ihsan özgen, Meîıha Süelözgen, Esın Doksal, Sevım Sunal, Hılmi Ergın Süelözgen ve Baruthane Cad. No 133/4 Kurtuluş adresınde mukım Ülkenur Akıncı, Fatma Günnur Şanb, Hilmı Ten- nur Süelözgen, Vecınur Süelözgen ve Tufan Süelözgen aleyhıne açtıklan tapu ıptalı davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Davacının davasının kabulune ve dava konusu Orhangazı Keramet köyün- de kaın ve tapunun parsel 862 numarasında kayıtlı gayrımenkulün tapu kay- dının ıptalı ıle bu gayrımenkulün davacı Mehmet kızı Mehcure Karaören adına tapuya kayıt ve tescıline karar verildıjı ve davalılann adresinın meçhul oldu- gundan karann ılanen tebbğıne karar venlmış olup davalılann ılan tarihinden ıtıbaren yasal suresı ıçınde kararı temyız edebıleceklen aksı takdırde karann kesinleşeceği ılanen tebhğ olunur İLAN KAYSERİ 1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1991/218 Davacı Ahmet öz tarafından Yurdagül Öz aleyhine açılan boşan- ma davasmda verilen ara karan gereğince; Davah Yurdagül Öz'ün Mersin ili Cumhuriyet Mah. 1114 Sk. No: 4 Daıre 1 adresınde gkartılan dava dilekçesi bila teblig iade edildiği, zabıtaca yaptırılan adres tahkıkatında da adresinın bilinemediği bil- dirildığınden adına ilanen tebliğine karar venlmiş olmakla adı geçen davalı Yurdagül Öz'un duruşmanın bıraküdığı 30.12.1991 günü sa- at 9 OO'dakı duruşmada bizzat hazır bulunması veya kendisıni bir ve- kille temsıl ettırmesı aksi takdirde davanın gıyabında devam edeceği ve hukura kurulacağı hususu dava dilekçesi yerine kaım olmak uze- re ilanen tebhğ olunur. 25.11.1991. Basın: 50804 SATILIK DAİRE Bakırköy Incirli Cad. Ihsan Kalmaz Sok. 4/A D-l 75 m 2 kalorıferlı, hidroforlu bodrum daire 60 milyon son fiyat! Tel: 561 27 70
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle