Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 * • • • HABERLERİN DEVAMI 7 KASIM 1991
Nadir Nadi'ye Mektuplar (1)
(Baftarafi 1. Sayfada)
"Tartışma yönteminin ilk kuralı, bize kar-
şrt olan düşüncelere de saygı göstermek, o
düşüncelerde de doğru yanlar bulunabilece-
ği ihtimalini peşin olarak kabul etmektir. Bu-
nu yapmaz da dediğim dedik ilkesine sap-
lanır kaltrsak, gerçege hiçbir zaman yakla-
şamayacağımız meydandadır. Hoşlanmadı-
ğımız düşüncelerini bırakıp onlara:
'Sus be! Satılmış adam!' diye küfretmeye-
ceğiz. Meclis kürsüsünde olsun, basında ot-
sun ileri sürülen düşüncelerin önünde kar-
şrt düşürfcelerle boy göstereceğiz. Ulusa hiz-
met etmek isteyen uygar kişilerin tutacağı
yol, ancak bu olabilir."
Çok haklısınız Nadir Bey.
Ama ne var ki kimilerine göre öyle değil.
Farklı görüşlerden ötürü "satılmışlık" iddi-
alarına hemen sarılanlar var çevremizde.
Doğruların tekeli sadece onlarda. Yalnız
bir tür gerçek var onlar için, üstelik hiç de-
ğişmeyen... Gerçeğin bin türlü yüzü ve bir
o kadar da yorumu olabileceği, ne yazık ki
Nadir Bey, bu gibilerin hiç umurunda bile de-
ği>-
Doğruyu sade biz biliriz edasıyta boy gös-
termeyi çok seviyorlar.
Oysa, Nadir Bey, karşrt görüşler sayesin-
de insan kendi düşüncelerinin doğruluğunu
sınar. "Acaba dodjru mu düşünüyorum" kuş-
kusunun varliğı, ınsanlığın daha iyiye, daha
güzele doğru yürüyüşünde her zaman mo-
tor rolü oynamıştır. Bu tür soruların, kuşku
ve merakların çengeline takılarak tarih bo-
yunca süregelen arayış, aynı zamanda öz-
gürlûk arayışı olmuştur. Özgür düşünceye
yönelik savaşım, yüzyıllar içinde çagdaş uy-
garlığın kapısını açarken, demokrasinin de
altyapısını oluşturmuştur.
Sevgili Nadir Bey, 6 Mayıs 1981 tarihli bir
başyazınızı da hoşgörüye ayırmışsınız; diyor-
sunuz ki:
"Demokrasinin baş koşullarından birinin
hoşgörü olduğunu onaylamak zorundayız.
Ahmet kalkacak, toplum düzeni doğrultusun-
da uygun buldugu önerileri savunacak. Ona
karşı Mehmet, Hasan, Ali, Veli her biri ken-
di açılarından değişik, hatta çelişik yöntem-
lerin savaşımını verecekler. Demokrasinin
tökezlemeden yürûyebilmesi, düşüncemize
ya da çıkarımıza ne denli aykın bulsak da
karşrt savtarı hoşgörüyle karşılamamıza bağ-
İKJır."
Karşıt savları, farklı görüşleri hoşgörüyle
karşılamak...
Ya da insanın kendi doğrulanndan kuşku
duyması, onları sorgulayabilmesi...
Sizin de gayet iyi bildiğinız gibı bu bir uy-
garlık sorunu Nadir Bey. Gerçeğin bir değil
bin yüzü olduğunu kavrayabilmek, birtakım
sancılı süreçlerin sonunda gerçekleşebiliyor.
Değişik görüşlere tahammülün sınırlarını ge-
nisîetmek hep zaman alıyor. Aklı, dogma ve
tabulann tutsaklığından kurtarmak hiç de ko-
lay olmuyor, tarihte-de olmamış...
Kimileri, gerçeği yakalamış ve doğruyu te-
keiine almış sanıstna kendilerini nedense ko-
lay kaptırabiliyorlar. Düşünsel yüzeyselliğin
de bir belirtisi herhalde bu.
O yüzden, bu gibileri kendi doğrularının
sorgulanmasına karşı müthiş öfkelenebiliyor-
lar, Nadir Bey. Farklı bir görüşü duymaya ba-
zen tahammül edemiyorlar. Kişilıkleri zede-
leyici olmadık suçlama ve hakaretlerle orta-
ya çıkabiliyorlar; çünkü yalnız kendi sesleri-
ni seviyorlar. Oysa sizin o sözleriniz belle-
ğimden hiç giimiyor. Yazarlığa adım attığım
günlerde olanca duyarlığınızla uyarmıştınız
beni de:
"Hasan Cemal, kişilerte değil fikirierle
işin..." diye.
Bakın, 13 Nisan 1960 tarihli başyazınızda
şu haklı satııiar var:
"Hoşlanmadığımız sesleri susturursak,
demokrasiyi ortadan kaldınrız. Ama ne mu-
halefeti yok etmiş, ne de kendimizi rahata
kavuşturmuş oluruz."
Çok haklısınız Nadir Bey.
Demokrasi, çoksesliliğin uyumunu yansı-
tan bir rejimdir. Bağımsız düşünmesini bilen
insanlardan alır gücünü.
Buna karşılık, totaliter ideolojilerin en bü-
yük korkusu "düşünen insan"dır. Çünkü ba-
ğımsız düşünebilen, tabuları olmayan insa-
nın, çok açıktır ki birtakım dogmalann tutsağı
haline getirilebilmesı çok güç, hatta olanak-
sızdır.
Özgür düşüncenin şampiyonlanndan Ste-
fan Zvveig, Montaigne'i anlattığı bir yazısın-
da şöyle diyor:
"Yanlış olan ve suç sayılması gereken tek
şey vardır: Çeşitlilik içerisindeki dünyayı öğ-
retilerin ve sistemlerin kıskacı arasına sok-
maya kalkışmak... Yanlış olan, başka insan-
ların özgür yargılarından, gerçekte istedik-
lerinden uzaklaştırmak, aslında içlerinde bu-
lunmayan bir şeyi onlara zorla benimsetme-
ye kalkışmaktır. Böyleleri, özgürlük karşısın-
da saygı nedir bılmeyenlerdir ve Montaigne,
'yeniliklerini' tek ve tartışılmaz doğru niteli-
ğiyle dünyaya kabul ettirmek isteyen, yüz-
binlerce insanın kanı pahasına haklı çıkma-
ya önem veren düşünce diktatörlerinden nef-
ret ettiği kadar hiç kimseden nefret etmez."
Düşünce diktatörleri...
Ne güzel bir deyiş Nadir Bey, öyle değil
mi?
Hiç sevmediğinizi biliyorum onları. Nasıl
sevilebilir ki düşünce diktatörleri...
Sevgili eşiniz Berin Nadi, geçen ağustos
ayında şöyle demişti sizi anlatırken:
"Nadir, 'izm'leri sevmezdi. Çünkü derdi ki
bir noktaya saplanmak, öbür yanlan görmeyi
imkânsız kılar. Polemik yazısı hiç yazmadı,
yazılmasını da istemezdi. 'Polemik çok ko-
lay yazılır, oysa fikir üretmek güç bir şeydir'
derdi." (Gumhuriyet; 26.8.1991; sayfa 3).
Çok haklısınız.
Ama bugün polemiği iş edinmiş olanların
sayısı hiç de az değil çevremizde.
Tartışma adabından yoksun olanlar...
Kendi düşüncelerini tek tip elbise gibi, üs-
telik hayli ilginç düşünsel terör yöntemleriy-
le dikte etmeye çalışabilenler...
Herhalde bilirsiniz Nadir Bey; her şeyi bi-
len kraldan daha kötüsü yoktur derler. Hele
bir de böyleleri, bildiklerini başkalarına tek
doğruymuş gibi kabul ettirmeye kalkışırlar-
sa, kendileri gibi düşünmeyenleri âdeta düş-
man gibi bellerlerse, bundan daha büyük bir
talihsizlik olamaz, özgür düşünce ve demok-
rasi adına...
Eğer bu ülkede demokrasiyi gerçek bir ya-
şam biçimi olarak oturtmak istiyorsak "düş-
manlık kültürü" diye tanımlanabılecek bu an-
layişı etkisiz kılmamız gerekiyor. Bizden
olanlar olmayanlar, iyiler kötüler, yurtsever-
lerle hainler, satılmışlarsatılmamışlar... Kuş-
kusuz her toplumda her tür insan vardır.
Ama demokrasilerde, bu gibi olumsuzlukla-
rın tanımı son derece yalın, sınırları da çok
belirgindir.
Sözcüklerin özgürce uçuşmalarından ra-
hatsız olanlara karşı duymuş olduğum sıkın-
tıdan dolayıdır ki size bu satırları yazıyorum.
Yann da bir mektubum var size Nadir Bey,
içimi dökmeye devam edeceğim. Çünkü bu-
na gerçekten ihtiyaç duyuyorum.
Trabzonspor alkışlarla
(Baştarafı Sporda)
hava durumu müjdeledi Trab-
zonlulara. Son on'gündür sürek-
li yağan yagmur, birden dün sa-
bah yerini pınl piF.l güneşli bir
havaya bıraktı. Böyle bir zaferin
kutlanması yağmur altında ol-
mayacaktı. Nitekim, Trabzonlu-
lar da tribünlerdeki yerlerini sa-
bahın erken saatlerinden itiba-
ren almaya başladılar. Bilet fı-
Lyoırayine4
(Baftarafi Sporda)
ile ağlara gönderdi.
38. dakikada Ogün, topu Ha-
mi'ye çıkardı. İlk golü atan fut-
bolcunun Hamdi'ye kestiği to-
pu bu oyuncu Lyon kalesine
gönderdi: 2-0.
43. dakikada Mehmet'ten sıy-
nlan Louderbale ceza alanına
girdi. Ortasını kaleci Petranoviç
ıskalayınca, araya giren Bursak,
Lyon'un şeref golünü attı.
Devre biterken Olsen Orhan'ı
kaçırdı. Genç oyunu savunma ve
kaleciden sıynlıp ağları 3. kez
sarstı.
80. dakikada ise maçın sko-
nınu belirleyen gol geldi. Ogün-
ün pasma yetişen Hami kendi-
sinin 2. takımının 4. golünü at-
ü ve Trabzonspor Lyon'u 4-1
ycndi.
yatlarında yapılan indirimin de
sonucu yine erken saatlerde ka-
pılar kapandı ve Avni Aker ta-
rihi günlerinden birini yaşarken
Lyon maçında 'seyirci rekonı-
da kınlıyordu. Evet, dışanda ka-
lanlan saymak mümkün değil,
ama Avni Aker'de tam 25 bin ta-
raftar vardı. Onlann da bitmek
bilmez bir enerjiyle Trabzon-
sor'a desteği..
Fransızlar her zamanki gibi
gururluydu. Üstelik maçtan bir
gün önce 'Siimela Manasünna"
yaptıklan ziyaret sırasında ve
sonrasında da iddialı konuşma-
lannı sürdürüyorlardı. Futbol-
cular "Fransa'da yenilmemu
şanssızlık" derken, bir zaman-
lann ünlü futbolcusu, Lyon Tek-
nik Direktörü Lacombe "Gol
atmak iorundayız, üstelik bunn
iki kez yapacagız" diyordu. As-
lında gol atmak zorundaydılar
ve attılar. Bu gol onlara Petro-
novk/ten hediye oldu. Ama La-
combe, Trabzonspor'dan gol ye-
meyeceğiz dememişti ki. Üstelik
bunu ne Hami, ne Orhan ne de
Hamdi dinledi. Böylece Bordo-
Mavili takım futbolculan sayı-
sız pozisyonda Fransız kaleciyi
bağışlarken, dört kez Lyon to-
pu santraya dikmeye mahkûm
ettileT. Bu da gururlu Fransızla-
ra biraz ders olmuştur herhalde.
Güçlü rakipler bekliyor
(Baştarafı Sporda)
UEFA Kupasf ndaki temsilcimiz Trabzonspor'u ise gerçek-
ten zor rakipler bekliyor. Bunlann arasında Italyan takımı Ce-
nova, Almanya'nın güçlü ekiplerinden Hamburg ve Galata-
saray'ın yenme başansını gösterdiği Isviçreli Neuchatel Xa-
max'da var. Bunun dışında Avusturya'nın Tirol, Yunanistan'-
in AEK Atina, Belçika'nın La Ghent takımları da Bordo-
Mavili temsilcimize çıkabilecek takımlar arasında.
VELİEFENDFDEN FÎKRETDAĞLIOĞLU
Hasretiııı kazanacakgüçte
1. KOŞU: F. (4) Aslanım, P (1)
tskoçyah, P. (3) Misket, S. (5)
Köroğlu Destanı.
2. KOŞU: F. (9) Hasretim, P.
(3) Bozkurt 4, P. (4) Cemil, S.
(11) OdOl.
3. KOŞU: F. (4) Burçakhanım,
P. (5) Hello Boby, P. (8) Yeme-
ni, S. (3) Snoopy.
4. KOŞU: F. (5) Onurhan, P. (1)
Bankobatur, P. (7) Tanyıldızı,
5. (3) Gemlik Güzeü.
5. KOŞU: F. (8) Sambey, P. (2)
Namdar, P. (6) Karayunt, S (7)
'Eserbatur.
6. KOŞU: F. (9) Big boy, P. (1)
Moulen rouge, P. (10) Opulent
mill, S. (5) Sözlü, S. (11) Işıltı.
7. KOŞU: F. (3) Taybatur, P. (7)
Yol kaptan, P. (8) Good by, S.
(6) Burlington.
F.Bahçe'nin
Beşikiiış
taktiği
Spor Senisi — Fenerbahçe,
Beşiktaş ile yapacağı derby
maçın hazırlıkîannı bugün
taktik çalışmasıyla sürdürdü.
Teknik Direktör Josef
Venglos yönetiminde Dereağ-
n Tesisleri'nde 1.5 saatlik ant-
renmanda futbolcular, Beşik-
taş maçının taktiğini denedi-
ler.
Venglos, önce yanm saat
süren kültür-fızik ve kondis-
yon çalışmasında futbolcula-
ra, maç sırasında rakipleriyle
karşılaştıkları durumlarda
özeÜikle ikili mücadelelerde
nasıl hareket edeceklerini ve
sakatlıklara karşı kendilerini
en iyi biçimde nasıl korumala-
n gerektiğini gösterdi.
Bu arada, ceza alanı içinde
topla buluşan Tanju'nun sert
şutunu ayağıyla önlemek iste-
yen kaleci Engin, sağ ayağın-
dan hafıf bir sakatlık gecirdi.
Denîzli
(Baştarafı Sporda)
Hayrettin'i ilk kutlayanlar ara-
sında yer aldı. Kadroya gireme-
yen ve tstanbul'da kalan Pre-
kazi ile Selçuk da takımlarını
karşılamak üzere havaalanm-
da hanr bulundular.
Yapılan sevgi gösterileri kar-
şısında duygulanan Teknik Di-
rektör Mustafa Denizli, "Ba-
şarı Galatasaray'ın değil, tüm
Tiirkiye'nin" dedi ve Banik
Ostrava'yı eleyeceklerine ina-
narak Çekoslovakya'ya gittik-
lerini söyledi. Denizli, "Savun-
manuz çok iyi organize oldu.
Herkes görevini yaptı. Inana-
rak gittik ve turu geçtik. Ge-
çen yülar Avnıpa Kupalan'nda
Tınal' oyna>-acağız diyorduk.
Artık 'Galatasaray finali ka-
zanmak için bu kupada müca-
dele edecek' diyorum. Takımı-
ma giıveniyorum. Gençlerie
tecriibeliler birbirleriyle çok iyi
anlaştı" dedi.
Bu arada kırmızı kart gören
Mustafa Yücedağ, sinirlerine
hâkim olamadığını belirtti.
Hayrettin ise "Kendime ve ta-
kımıma güvenerek mücadele
ettim" diye konuştu. Bu arada
futbolculara ödenecek tur pri-
mi 25 milyon olarak açıklan-
dı.
Siyasi tutuklular protesto eyleminde
Haber Merkezi — Siyasi tu-
tuklulann yurdun çeşith' yerle-
rinden Eskişehir özel Tip Ceza-
evi'ne sevk edilmelerine tepkiler
devam ediyor. Çeşitli cezaevle-
rinde sevkleri protesto etmek
için başlatılan açlık grevleri de
sürüyor.
Çağdaş Hukukçular Derneği
Genel Başkam Avukat Şenal S*-
nhan, yapılan sevklerin savun-
ma hakkını yok saydığını öne
sürerek, "Hükümlü ve tntoklu-
kv tek kişflik höaelere mahkflm
edilerek insansızlaşürma ve ki-
şiliksizleştirme poütikalan gü-
diUmektedir" dedi.
Eskişehir özel Tip Cezaevi-
ne sevkleri kınamak için başla-
Filipinler
Kasırga
4 bin
kişiyi
öldtirdü
Dıs Haberier Servisi — Fili-
pinler'in merkez adalannı saran
kasırga sırasında ölen ve kaybo-
lanlann sayısımn 4 bini aştığı
açıklandı. Leyte, Cebu ve Neg-
ros Adaları'nı etkileyen kasırga
ve sellerde 20 bin kişinin de ev-
siz kaldığı bildirildi. ölenlerin
çoğunluğunu çocuk, kadın ve
yaşlılar oluşturuyor.
FUipinler Kongresi üyesi Car-
melo Locsin, dün AFP'ye yap-
tığı açıklamada Leyte Adası'mn
doğusunda kurtanna çahşmala-
noı yürütenlerin 2 bin ceset say-
dıklannı, sahilde yüzen cesetle-
rin sayısımn çok daha fazla ol-
duğunu belirtti. Kasırgadan en
çok Leyte ve Negros Adalan et-
kilendi.
Leyte ile Negros Adaları ara-
sında Cebu Adası'nda da 648 ki-
şinin cesedinin bulunduğu haber
verildi. Vali Iito Osmena, kayıp
olan 2 bin kişinin "okyanusta
bir yerierde" olduğunu tahmin
ettiğini kaydetti.
Leyte adası'nda Ormoc ken-
tinde 1120 kişinin tahliye edildi-
ği, gıda ve kefen sıkıntısı çekil-
diği bildirildi. Ormoc'ta hayat-
ta kalan Filipinlilerin bir kısmı
camurlu sokaklarda yiyecek bul-
maya çaüşırken, bir kısmı da
ölülerini arıyor.
Locsin'in açıklamasına göre
"Tbdma" adı verilen kasırga sa-
atte 55 km hızla önceki sabah
Filipin Adalan'nı etkisi altına
aldı. Danao Gölü kasırganın et-
kisiyle taşarken, 10 feet yüksek-
liğindeki dalgalar evleri, araçlan
ve halkı Ormoc körfezine sürük-
ledi. Kasırganın bomba patla-
tnasına benzer iki gürültü çıkar-
dığı, ardından selin meydana
geldiği belirtiüyor.
Kasırgamn Filipinler'in baü-
sında Güney Çin Denizi'ne kay-
dıgı, saatte 28 km hızla kuzey-
batıya ilerlediği kaydedildi.
Filipinler'de haziran ayında
Pinatubo yanardağımn patla-
ması sonucu 600 kişi geçen yıl
temmuz ayında meydana gelen
depremde de 2 bin kişi ölmüştü.
Karakol
(Baftarafi 1. Sayfada)
cep Eşiyok'un şehit olduğu be-
lirtildi. Teröristlerin, güvenlik
güçlerinin ateşle karşılık verme-
leri üzerine Irak topraklanna
doğru kaçtıkları kaydedildi.
Bitlis'in Ahlat ilçesinde dev-
riye gezen bir polis otosu, saat
18.30 sıralannda teröristlerce ta-
randı. Otoda bulunan polis me-
muru Hayri Şahin öldü, bekçi
Maşallah Toptaş da omuzundan
yaralandı. Siirt'in Çakmak Ma-
hallesi'nde de bir polis otosu ta-
randı, saldında ağır yaralanan
tlhan Avcı adlı polis metnuru
Diyarbakır Hastanesi'nde teda-
vi altına alındı.
öte yandan Suriye'den Türki-
ye*ye girmek isteyen teröristler-
le güvenlik güçleri arasında çı-
kan çatışmalarda bir teröristin
ölü ele geçirildiği bildirildi. Bir
astsubayın da hafif yaralandığı
kaydedildi.
'3 er PKK'nın elinde'
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü
Büyükelçi Fiiz Dinçmen, Çayır-
lı karakolu baskıru sırasında ka-
çırılan üç er için "Bölücii eşkı-
yanın elinde bulnnduklan an-
lasılıyor" dedi.
Çayırh karakolu baskını sıra-
sında kaçınlan 3 erin akıbetiyle
ilgili olarak AA'nın sorusunu
yanıtlayan büyükelçi Dinçmen,
erlerin yerlerini belirlemek için
araştırmalann sürdüğünü belirt-
ti. Büyükelçi Dinçmen, "Erieri-
miz baskın sırasında kaçınldık-
lanna göre kendilerinin bölücü
eşkıyanm elinde bulundoğu
anlaşılıyor" dedi.
tılan açlık grevleri devam ediyor.
Ankara Merkez Kapalı Cezae-
vi'nde 38, Gaziantep özel Tip
Cezaevi'nde 33, Bartın özel Tip
Cezaevi'nde çeşitli örgüt davası
sanıklanndan 16, Eskişehir özel
Tip Cezaevi'ne sevk edilen 195,
Malatya E.Tipi Cezaevi'nde 110
tutuklu ve hükümlünün başlat-
tıklan açbk grevleri 4. gününe
girdi.
Malatya Cezaevi'nden PKK,
Dev-Sol, TKP/ML, THKP-C
Acilcüer, TDKP, TİKB, KUK da-
valanndan bir grup tutuklu ve
hükümlü adına yapılan açıkla-
mada, "surgün" olarak adlandı-
nlan sevkler protesto edildi. Sür-
günün hiçbir zaman bir çözüm
olmadığı halde uygulamasmdan
vazgeçilmediği belirtildi.
Çağdaş Hukukçular Derneği
Genel Başkam Avukat Şenal Sa-
nhan, dün Ankara'da yaptığı ya-
zılı açıklamada nakiller ile 1
.Ağustos Genelgesi, sevk zincir-
leri, açlık grevleri, ölüm oruçla-
n, sakatlanmalar ve ölümlerin
yeniden gündeme getirüdiğini
iddia etti.
Sanhan, nakillerin Terörle
Mücadele Yasası'mn ilk acil uy-
gulaması olduğunu savundu.
Sanhan açıklamasında, davalan
Ankara'da sürmekte olan sanık-
ların apar topar Eskişehir'e gö-
türüldüklerini bildirdi. Sanhan,
"Yargılamanuı yiize karşılığı,
do|rudanlıgı böylece katkdil-
mistir" görüşünü savundu.
Avukat Zerrin San da yaptı-
ğı yazılı açıklamada, Ankara
Merkez Kapalı Cezaevi'nde
meydana gelen firar olayından
sonra siyasi hükümlülerin Eski-
şehir'e sevk edilmeleri sırasmda
dövüldüklerini ileri sürdü.
Zerrin San, önceki gün 20
avukatın Eskişehir'e gittigini ve
müvekkilleriyle görüşmek iste-
diklerini belirterek avukatlara
tanınan 15 dakika ve tek müvek-
kil sıoırlaması nedeniyle sadece
4 hükümlüyle görüşebildikleri-
ni kaydetti.
Bu kişilerin arkadaşlanndan
8'inin adlannı vererek Eskişehir
Cezaevi'ne giriş sırasında atılan
dayak sonucu yaralandığını ve
tedavi edilmelerinin önletıdiğini
anlatûklanm bildiren San, ceza-
evi yetkililerinin aralannda Es-
kişehir Barosu Başkam Akınca-
moğlu'nun da bulunduğu avu-
katlarla görüşmeyi reddettigini
ifade etti. San, Eskişehir Cum-
huriyet Savcısı'nın da görüşme
istemlerini reddettigini dile ge-
tirdi.
Özgür-Der Genel Sekreteri
Ayşe Turkknlak, yaptığı yazılı
açıklamada, sevki yapılan tu-
tuklu ve hükümlülerin sürekli
bir saldın ile karşı karşıya bu-
lunduklarını belirtti. Siyasi po-
lisin de cezaevindeki operasyon-
lara, işkencelere katıldığıru kay-
deden Ayşe Türkkulak, tutuklu-
lann can güvenliklerinin sağlan-
masını istedi.
Universitede BAŞKENTTEN AHMET TAN
(Baftarafi 1. Sayfada)
Merkez bina içindeki Hukuk
Fakültesi önünde öğrencilerin
sûrdürdüğü forum sırasmda çe-
vik kuvvete bağlı ekipler içeri-
ye girerek öğrencileri bir çember
içerisine aldılar. Bunun üzerine
öğrenciler, "polis dtşan, bilim
iceri", "katU polis defol". "si-
lahlann gölgesinde eğitime
son", "yaşasın demokratik
özerk öniversite" diye slogan at-
maya başladılar. öğrenciler, bir
süre kendi aralannda türkü söy-
leyerek halay çektiler.
Istanbul Emniyet Müdür
Yardıması Vedat Cem ve çevik
kuvvet yetkilileri, öğrencilere
"dagüın" uyansında bulundu-
lar. Ancak öğrencilerin dağıl-
mamalan üzerine çatışma çıktı.
öğrenciler, çevik kuvvete taş ve
benzeri maddeler atarken polis
de gruptaki bütün öğrencileri
coplayarak yerierde sürükledi.
YÖK 10. kuruluş yıldönümü-
nü protesto amaayla başta An-
kara, Izmir, Adana, Bursa ve
Trabzon olmak üzere yurdun
çeşitli illerindeki üniversitelerde
de öğrencilerin bir bölümü boy-
kot eyleminde bulundular.
Avcılar'daki Endüstri Mes-
lek, İNSA, Süleyman Nazif Li-
sesi ile Taksim Atatürk Lisesi ve
Bağcılar Kemal Naci Ekşi Lise-
si'nde öğrenim gören bir grup
öğrenci ile velileri, okullannda
"anti-laik ve anti-demokratik
uygulamalan" protesto ettiler.
ANKARA — TV'den yayım-
lanan "yemin töreni" Türkiye
için bir demokrasi belgeseli ol-
du. Seçün sonuçlaruun yarattı-
fı miDetvekfli görüntüleri ekran-
da saatler boyu Ldendi.
Bir de ekrana yansıtnayan gö-
riintüler vardı. Dün kulislerde
partilerin grup ssdonlannda ku-
laga ve göze çalınan bu görün-
tüleri yorumsuz sunmak istedik.
ANAP cepnesb Dün ANAP
için gerçekten "tarihi" bir gün-
dü. Bunu Başbakan Mesut ¥ü-
maz şöyle açıkladı:
"6 kasımda doğdum, 6 ka-
sımda miBetvekili secüdim. Şim-
di 6 kasımda yine müietvekili
olarak yemin ediyorum."
Ana muhalefet lidertiginde
kararlı Mesut Ydmaz'ın bu altı-
lı ganyanı andıran mutlu rast-
lanüsı gerçekten sevenleri için
çok anlamlı oldu.
Ama insan başbakan da umut
vaat eden lider de olsa, yine de
"herkesin gözüne giremiyor."
Kamran tnan, Güneş Taner,
Avni Akyol grup kürsusündeki
Ydmaz'ı ne alkışladdar ne de
onun için ayafa kalktılar.
Akbuhıt, yttzde33leseçilme-
nin gururuyla konuştugu yumu-
şak üslubuyla Yılmaz'ın,
AN AP'ın aldıgı seçim sonuçla-
nna "başan" demediğine sevin-
digini dile getirdi.
SHP cephesi: Gazeteciler ka-
dar SHP lideri tnönü'nün de
gözleri Kürt kökenli milletvekil-
lerindeydL Önceki gün verdikle-
ri "Kürt muhürası"nın eni ve
boyunu degeriendiı çauşan
10. İSTANBUL KÎTAPFUARI
SHP yönetiminin karşısına, bir
de yaka cebi bayraklan çıkmış-
tı. HEP kökenli mUietveldlleri
Olaganüstü Hal bölgesindekl
"sarı-yeşil-kırmızı" yasafmı
Meclis'te ve ekranda debneye
kanuiıydılar. Bunu başarddar
da. Kimileri bu basanyı yeterli
görmeyip Istiklal Marşı'na
"zımni" protesto uygulayarak
salonu terk ettiler...
tttifak cephesi: RP ittifakı,
dün gerçek bir ittifak sergfledi.
Erbakan ve Türkeş, tstiklal
Marşı bittikten sonra salona gir-
dUer.
Bu "jestleri" RP grubu tara-
fından alkışa boguldu.
RP'nin ilk grup toplaabsında
kürsüye gelen Erbakan, "Mec-
lisimizi dualar ederek açacagız"
dedi. Ve önce Demirel'i, sonra
basını eleştirdi. "Demirel'in se-
çimdeki söderinin takipçisi
otacaklannj" beUrterek "Biz ko-
alisyona talibiz. Sloganımız da;
ya şimdi ya hemen" dedi.
RP lideri, kendi grubunun
çok yüksek egitim düzeyine sa-
hip olduguna işaret etti, "62
milletvekiUınizin 6O'ı yükseko-
kul mezunudur" dedL
Erbakan, basından yakınma-
sını da "Imanun keçisini çalsa-
lar, bazı gazeteler, Imam keçi
çaldı' diye yazıyor. Hak bizim-
ledir. Medis'm yüzde 80'i bizim-
le beraberdir. Şu anda tesadüfen
öbür tarafta bulunuyorlar" de-
di.
Erbakan, milletvekillerbıe iki
rkada bulundu. Birincisi yemi-
ne bir ilavede bulunmamalan,
ikindsi de topioca Medbie ögk
namazı kılmak.
RPTüer, Uderlerinin örgüt di-
sipünine narflyen uydular.
DYP cephesi: Demirel dün
grubu için gerçek bir "baba",
tam bir "basogretmen'di. Grup
salonunu dolduran milkrvekil-
lerine baba nasihatı ile kanşık
dersler verdk
"Tavsiyeleriıne nyun. Devlet
yönetimi dddi bir istu-. Biz 6 ka-
sımda buraya el kol sallayarak
gelmedik. Büyük ısürapiar çek-
tik. Bu gücün krymetni biün."
Demirel her başögretmen gi-
bi devam ve disiplin istiyordu:
"Her hafU sab günü saat
10 JCda burada otocakauz. Ke-
sin olarak devam sart Benim
işim var diye grubu takip etmez-
seniz siyaset yapamazsınız.
Grup topîanbsı sırasında kulise
girip çıkmaym. Kulislerde ko-
nuşmayın demiyornm. Ama
partiyi zor dununa duşünneyin.
Benim agzımdan duymadıguıız
bir söz bana ait degildir."
Demirel'in baba nasihatlan
dinleykilikle sınıriı degfldL Ha-
tipüği de içeriyordu:
"Meclis kürsüsüne tesadüfen
ve hazuiıksız çıkmayın. Meclis
kürsüsü definnendir, insanı bir
defada ögütür."
Son "baba nasihatı", "Mec-
lis'e gelmeden önce muüaka ga-
zete okuyun" oldu.
Demirel, basına da babalık
yapmak istiyordu anlaşılan.
Sovyetyazar Valentin Rasputin, fuann söyjeşi konuğuydu
AUah'ın parma
Romanlarında •
kadınlara sıkça yer
vermesini şöylc
açıkbyor Sov7et yazar:
'Bu konuda
başarılıyım. Kadınlara
takılmak gerekiyor. Bu
yön bende ağır basıyor.
Feministleri hiç
desteklemiyorum.
Kadın, çocuk
doğurmalı!
Kültür Servisi — "Politika-
da yazann yeri yok. Her işin bir
profesyoneli var. Politikayı ya-
zariar degil, politikacılar, ede-
biyatı da AUah'ın parmaklan
ile dokundugu kişiler yapmalı"
diyor Sovyet yazar Valentin
Rasputin!'
Rasputin 10. Istanbul Kitap
Fuan'nın konuklanndan biri.
Dün düzenlenen toplantıya çe-
virmen Türkolog Vera Feono-
va ile katılan Rasputin, "Ben
tutucu bir insanım. Tutucular
olmasa dünya giderdi. SSCB'de
komünist partisini öven bir şey
yazmadım, olanaklar ölçüsün-
de eleştirdim. Şimdiki değişik-
liklerideövecekdegilim' dedi.
Yazar, "Eskiden iilkede yapı-
lanlar aptallıktı, şimdi ise bar-
barlık. Koskocaman bir sirkte-
yiz sanki. Başaşagı durarak bir
şeyler yapmaya çataşıyoruz. Bu
şekilde uzağa gidemeyiz. Eski-
ile edebiyat
RASPUTİN — Ben tutucu bir insanım.
den evimiz vardı onu yıktık.
Ama yeni evimiz henüz yapıl-
madı, açıkta kaldık" dedi.
1937 yıjında Sibirya'da Ir-
kutskkenti yakınlannda Ust-
Uda adh küçük bir köyde do-
ğan Rasputin, romanlarında
kadınlara sıkça yer vermesine
yönelik ise şunlan söyledi: "Bu
konuda başarılıyım. Kadınlara
takılmak gerekiyor. Bu yön
bende agır basıyor. Feministle-
ri hiç desteklemiyorum. Amaç-
lan politika sahnesine çıkmak
ve üstünlüklerini ispat etmek.
Politika onlann işi degil. Kadın
çocuk doğurmalı, beslemeli ve
egitmeUdir."
Guy Sorman'ın Rasputin'le
yaptığı ve Figaro Magazin'de
yayımlanan bir söyleşide yazar,
Rusya'yı edebiyatm yıktığmı
aktarmıştı. Rasputin, bu konu-
ya yönelik de şunlan söyledi:
"19 ve 20. yüzyılda edebiyatın
bir kısmı Rusya'da var olan ner
şeyi menfi görüyordu. 1917
Devrimi'nde edebiyatın rolü
belli. Son yıkımda da edebiya-
tm rolü var. Sstemi değişürmek
gerekiyordu. Hepimiz aynı fi-
kirdeydik ve boğuluyorduk.
Soljenitsin'in de büyük rolü ol-
du. Kalenin yıkıhşmda edebiya-
tın rolünü 'olumlu' kabul edi-
yorum."
TÜYAPTA BUGÜN
tauzagiuü:
TYS standı: Vedat Günyol,
Zinhi T. Anadol, Mehmet
Başaran, Muzaffer Arabul,
Ismet Zeki Eyuboğlu,
Osman Şahin, Kemal
Anadol, Alpay Kabacalı,
Sami Gürtürk, Burhan
Günel, öner Yağcı, Berrin
Kınmlıoğlu, Valentin
Rasputin.
Çumhuriyet Kitap Kulübü:
Atilla Dorsay.
Bilgi Yayınevi: Attilâ llnan,
Fatoş Dilber.
Joker Yayuüan: Metin
Üstündağ, Kemal Gökhan,
Can Barslan.
Gerçek Sanat Yayınlan:
Füruzan Toprak, Ismet
Kemal Karadayı, ömer
Nida.
Gür Yayınlan: Nail Güreli.
Anadolu Sanat Yayınlan:
Şinasi özdenoğlu.
T«r«a:
Onur ozanı Melih Cevdet
Anday'a plaket. Plaketi
llhan Selçuk verecek. Saat
11.00
Söyleşi:
"Günümüz Sovyet
Edebiyatı". Valentin
Rasputin. Saat 14.00-15.00
"Gurbetteki Türkce".
Yüksel Pazarkaya. Saat
16.00-17.00. 'Limon dergisi'
Karikatürcüler Derneği
Standı. Saat 14.00-19.00
KONUK YAZAR
Bir haftalık özlem giderme
GÜVEN TURAN
Şimdiye kadar TÜYAP Kitap Fuan'na
hep bir okur olarak gittim. Imza günüm
olduğu zaman bile... Bir gözlemci, bir dı-
şardan kişi değil, bir katılımcı... Bir yazar
olarak kitap fuan bana ne getirir, kitap
fuanndan gözlemler, izlenimler... Hiçbiri
umunımda değil! Benim için TÜYAP Ki-
tap Fuan, yılda bir kez, sadece bir hafta-
lığına, Istanbul'da özlemini çektiğim, dü-
şünü kurduğum kitabevi demek!
Bize çok büyük geliyor ya sanınm New
York'taki Strand, Londra'daki Foyle, bi-
zim bu fuardan daha büyük kitabevleri.
Strand'da olsun, Foyle'da olsun, kendimi
yitiririm hep. Beni hiç ilgilendirmeyen ki-
tapları bile karıştırır, onlara dokunur, en
azmdan olduklanm görmekten keyif alı-
nm. Oysa bu keyfi alacağım bir kitabevi
yok Tüirkiye'de. Bir kitap çıktıktan birkaç
hafta sonra kayboluyor raflarda... Sor ki
getirsinler... Ara ki bulasın! Oysa insan sa-
dece yeni çıkan bir kitabı mı alır da okur?
Kaldı ki gene bizdeki kitabevlerinde bir-
kaç yaymevinin kitabım görürsünüz... öy-
le ki bir ara, takım tutar gibi yayınevi tu-
tar da olmuştu kitabevleri. Yâ da bazı da-
ğıtımcılar bazı kitabevlerine kitap da ver-
miyordu! Belki hâlâ da öyledir.
Adı kitabevi olan ama üçte biri kırtasi-
ye, üçte biri hediyelik eşya dolu, kitabın
sadece daracık bir yere sıkıştığı kitabev-
lerinden bir kurtuluş gibi geliyor bana
TÜYAP Kitap Fuan. tlk gün, onca kala-
bahğa karşın, bütün standlan dolaştım.
Tek tek baktım neredeyse khaplara. Kimi-
ne dokundum, kimini bir iki satır oku-
dum. Hangi kitaplan alacağımı peyledim.
Tekrar gideceğim bir iki gün sonra. Kitap-
lar alacağım bu kez. Sonra, kapanışına ya-
kın bir kez daha... Gözümden kaçmış bir
şey var mı diye. Ve sonra yeniden bir yıl,
özlemini çektiğim kitabevini bekle-
yeceğim!
anıaşuıyor aeaı. -»T -J-, « # •• -•
Polis, polisle ıunus tınre ıçın uluslararası sempozyıımi Knltiir &»rvici TıırHvp Va- Tiirl-ivo VüTarlar ÇonHil-cıcı irıırıılHııSıını, Kolirf m Icf onK.,1 vnm> hn vanının vnrvnlann
(Baştarafı 1. Sayfada)
şimdilik açıklanmayan bir işada-
mından fidye istediklerini ve fıd-
ye olarak belirlenen paranın tes-
limi sırasında fıdyeciler ile çev-
rede önlem alan polis arasında
çatışma çıktıgını söyledi. Olay-
da kullamlan 2 adet 14'lü taban-
ca, 3 şarjör ve tabancalara ait
mermiler de ele geçirildiği belir-
tildi. Ağar, fıdyenin herhangi bir
kaçırma olayıyla ilgili olmadığı-
m kaydetti.
Kültür Servisi — Turkiye Ya-
zarlar Sendikası ile İstanbul Bü-
yükşehir Belediyesi'nin birlikte
düzenledikleri Uluslararası Yu-
nus Emre Sempozyumu, 3-8
aralık tarihleri arasmda gerçek-
leştirilecek. Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda dün düzen-
lenen basın toplantısına katılan
Türkiye Yazarlar Sendikası Baş-
kam Oktay Akbal ve İstanbul
Belediyesi Kültür Işleri Daire
Başkam Hilmi Yavuz konuyla
ilgili bilgi verdi.
Türkiye Yazarlar Sendikası
Başkam Oktay Akbal, "Yunus
Emre, yakın tarihlere kadar bi-
linmiyordu. Onu ortaya çıkaran
Burhan Toprak oldu. Yunus
Emre, çumhuriyet döneminde
gerçekleştirilen incelemelerin
keşfettigi büyük bir şairdir" de-
di.
tstanbul Belediyesi Kültür tş-
leri Daire Başkanlığı'nın özellik-
le "kent insanının entelektüel
yaşamını zenginleştirecek etkin-
likler duzenlemek" amacıyla
kurulduğunu belirten İstanbul
Belediyesi Kültür Işleri Daire
Başkam Hilmi Yavuz, "Yunus
Emre, belki de Tiirk aydınlan-
masma ilk katkıda bulunandır
denilebilir. Fransız ayduüanma-
sının devamcısı degil elbette,
ama belki başlatıcısı, öncüsü.
Laik ve hümanist bir dünya gö-
rüşünü benimseyen bir insan,
Türk aydınlanmasının başlatıcı-
sı. Biz de bu sempozyumda Yu-
nus Emre'nin özellikle bu yanı-
nı öne çıkarmaya onceük veri-
yoruz, bu yanımn vurgulanma-
sını istiyonız" dedi.
3-8 aralık tarihleri arasında
gerçekleştirilecek Yunus Emre
Sempozyumu'nda, Yunus Em-
re'nin yaşamı, dili, yapıtlan ve
yorumu, çağı ve çağdaşlan, mo-
dern Yunus Emre adaptasyon-
lan ve Yunus Emre üzerine in-
celemeler gibi başhklar altında,
bu ünlü kişilik hakkındaki so-
ru işaretleri aydınlatılmaya ça-
lışılacak. Sempozyuma yabancı
ve Türk nymanlar katılacak.