24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 * • • • HABERLERİN DEVAMI 7 KASIM 1991 Nadir Nadi'ye Mektuplar (1) (Baftarafi 1. Sayfada) "Tartışma yönteminin ilk kuralı, bize kar- şrt olan düşüncelere de saygı göstermek, o düşüncelerde de doğru yanlar bulunabilece- ği ihtimalini peşin olarak kabul etmektir. Bu- nu yapmaz da dediğim dedik ilkesine sap- lanır kaltrsak, gerçege hiçbir zaman yakla- şamayacağımız meydandadır. Hoşlanmadı- ğımız düşüncelerini bırakıp onlara: 'Sus be! Satılmış adam!' diye küfretmeye- ceğiz. Meclis kürsüsünde olsun, basında ot- sun ileri sürülen düşüncelerin önünde kar- şrt düşürfcelerle boy göstereceğiz. Ulusa hiz- met etmek isteyen uygar kişilerin tutacağı yol, ancak bu olabilir." Çok haklısınız Nadir Bey. Ama ne var ki kimilerine göre öyle değil. Farklı görüşlerden ötürü "satılmışlık" iddi- alarına hemen sarılanlar var çevremizde. Doğruların tekeli sadece onlarda. Yalnız bir tür gerçek var onlar için, üstelik hiç de- ğişmeyen... Gerçeğin bin türlü yüzü ve bir o kadar da yorumu olabileceği, ne yazık ki Nadir Bey, bu gibilerin hiç umurunda bile de- ği>- Doğruyu sade biz biliriz edasıyta boy gös- termeyi çok seviyorlar. Oysa, Nadir Bey, karşrt görüşler sayesin- de insan kendi düşüncelerinin doğruluğunu sınar. "Acaba dodjru mu düşünüyorum" kuş- kusunun varliğı, ınsanlığın daha iyiye, daha güzele doğru yürüyüşünde her zaman mo- tor rolü oynamıştır. Bu tür soruların, kuşku ve merakların çengeline takılarak tarih bo- yunca süregelen arayış, aynı zamanda öz- gürlûk arayışı olmuştur. Özgür düşünceye yönelik savaşım, yüzyıllar içinde çagdaş uy- garlığın kapısını açarken, demokrasinin de altyapısını oluşturmuştur. Sevgili Nadir Bey, 6 Mayıs 1981 tarihli bir başyazınızı da hoşgörüye ayırmışsınız; diyor- sunuz ki: "Demokrasinin baş koşullarından birinin hoşgörü olduğunu onaylamak zorundayız. Ahmet kalkacak, toplum düzeni doğrultusun- da uygun buldugu önerileri savunacak. Ona karşı Mehmet, Hasan, Ali, Veli her biri ken- di açılarından değişik, hatta çelişik yöntem- lerin savaşımını verecekler. Demokrasinin tökezlemeden yürûyebilmesi, düşüncemize ya da çıkarımıza ne denli aykın bulsak da karşrt savtarı hoşgörüyle karşılamamıza bağ- İKJır." Karşıt savları, farklı görüşleri hoşgörüyle karşılamak... Ya da insanın kendi doğrulanndan kuşku duyması, onları sorgulayabilmesi... Sizin de gayet iyi bildiğinız gibı bu bir uy- garlık sorunu Nadir Bey. Gerçeğin bir değil bin yüzü olduğunu kavrayabilmek, birtakım sancılı süreçlerin sonunda gerçekleşebiliyor. Değişik görüşlere tahammülün sınırlarını ge- nisîetmek hep zaman alıyor. Aklı, dogma ve tabulann tutsaklığından kurtarmak hiç de ko- lay olmuyor, tarihte-de olmamış... Kimileri, gerçeği yakalamış ve doğruyu te- keiine almış sanıstna kendilerini nedense ko- lay kaptırabiliyorlar. Düşünsel yüzeyselliğin de bir belirtisi herhalde bu. O yüzden, bu gibileri kendi doğrularının sorgulanmasına karşı müthiş öfkelenebiliyor- lar, Nadir Bey. Farklı bir görüşü duymaya ba- zen tahammül edemiyorlar. Kişilıkleri zede- leyici olmadık suçlama ve hakaretlerle orta- ya çıkabiliyorlar; çünkü yalnız kendi sesleri- ni seviyorlar. Oysa sizin o sözleriniz belle- ğimden hiç giimiyor. Yazarlığa adım attığım günlerde olanca duyarlığınızla uyarmıştınız beni de: "Hasan Cemal, kişilerte değil fikirierle işin..." diye. Bakın, 13 Nisan 1960 tarihli başyazınızda şu haklı satııiar var: "Hoşlanmadığımız sesleri susturursak, demokrasiyi ortadan kaldınrız. Ama ne mu- halefeti yok etmiş, ne de kendimizi rahata kavuşturmuş oluruz." Çok haklısınız Nadir Bey. Demokrasi, çoksesliliğin uyumunu yansı- tan bir rejimdir. Bağımsız düşünmesini bilen insanlardan alır gücünü. Buna karşılık, totaliter ideolojilerin en bü- yük korkusu "düşünen insan"dır. Çünkü ba- ğımsız düşünebilen, tabuları olmayan insa- nın, çok açıktır ki birtakım dogmalann tutsağı haline getirilebilmesı çok güç, hatta olanak- sızdır. Özgür düşüncenin şampiyonlanndan Ste- fan Zvveig, Montaigne'i anlattığı bir yazısın- da şöyle diyor: "Yanlış olan ve suç sayılması gereken tek şey vardır: Çeşitlilik içerisindeki dünyayı öğ- retilerin ve sistemlerin kıskacı arasına sok- maya kalkışmak... Yanlış olan, başka insan- ların özgür yargılarından, gerçekte istedik- lerinden uzaklaştırmak, aslında içlerinde bu- lunmayan bir şeyi onlara zorla benimsetme- ye kalkışmaktır. Böyleleri, özgürlük karşısın- da saygı nedir bılmeyenlerdir ve Montaigne, 'yeniliklerini' tek ve tartışılmaz doğru niteli- ğiyle dünyaya kabul ettirmek isteyen, yüz- binlerce insanın kanı pahasına haklı çıkma- ya önem veren düşünce diktatörlerinden nef- ret ettiği kadar hiç kimseden nefret etmez." Düşünce diktatörleri... Ne güzel bir deyiş Nadir Bey, öyle değil mi? Hiç sevmediğinizi biliyorum onları. Nasıl sevilebilir ki düşünce diktatörleri... Sevgili eşiniz Berin Nadi, geçen ağustos ayında şöyle demişti sizi anlatırken: "Nadir, 'izm'leri sevmezdi. Çünkü derdi ki bir noktaya saplanmak, öbür yanlan görmeyi imkânsız kılar. Polemik yazısı hiç yazmadı, yazılmasını da istemezdi. 'Polemik çok ko- lay yazılır, oysa fikir üretmek güç bir şeydir' derdi." (Gumhuriyet; 26.8.1991; sayfa 3). Çok haklısınız. Ama bugün polemiği iş edinmiş olanların sayısı hiç de az değil çevremizde. Tartışma adabından yoksun olanlar... Kendi düşüncelerini tek tip elbise gibi, üs- telik hayli ilginç düşünsel terör yöntemleriy- le dikte etmeye çalışabilenler... Herhalde bilirsiniz Nadir Bey; her şeyi bi- len kraldan daha kötüsü yoktur derler. Hele bir de böyleleri, bildiklerini başkalarına tek doğruymuş gibi kabul ettirmeye kalkışırlar- sa, kendileri gibi düşünmeyenleri âdeta düş- man gibi bellerlerse, bundan daha büyük bir talihsizlik olamaz, özgür düşünce ve demok- rasi adına... Eğer bu ülkede demokrasiyi gerçek bir ya- şam biçimi olarak oturtmak istiyorsak "düş- manlık kültürü" diye tanımlanabılecek bu an- layişı etkisiz kılmamız gerekiyor. Bizden olanlar olmayanlar, iyiler kötüler, yurtsever- lerle hainler, satılmışlarsatılmamışlar... Kuş- kusuz her toplumda her tür insan vardır. Ama demokrasilerde, bu gibi olumsuzlukla- rın tanımı son derece yalın, sınırları da çok belirgindir. Sözcüklerin özgürce uçuşmalarından ra- hatsız olanlara karşı duymuş olduğum sıkın- tıdan dolayıdır ki size bu satırları yazıyorum. Yann da bir mektubum var size Nadir Bey, içimi dökmeye devam edeceğim. Çünkü bu- na gerçekten ihtiyaç duyuyorum. Trabzonspor alkışlarla (Baştarafı Sporda) hava durumu müjdeledi Trab- zonlulara. Son on'gündür sürek- li yağan yagmur, birden dün sa- bah yerini pınl piF.l güneşli bir havaya bıraktı. Böyle bir zaferin kutlanması yağmur altında ol- mayacaktı. Nitekim, Trabzonlu- lar da tribünlerdeki yerlerini sa- bahın erken saatlerinden itiba- ren almaya başladılar. Bilet fı- Lyoırayine4 (Baftarafi Sporda) ile ağlara gönderdi. 38. dakikada Ogün, topu Ha- mi'ye çıkardı. İlk golü atan fut- bolcunun Hamdi'ye kestiği to- pu bu oyuncu Lyon kalesine gönderdi: 2-0. 43. dakikada Mehmet'ten sıy- nlan Louderbale ceza alanına girdi. Ortasını kaleci Petranoviç ıskalayınca, araya giren Bursak, Lyon'un şeref golünü attı. Devre biterken Olsen Orhan'ı kaçırdı. Genç oyunu savunma ve kaleciden sıynlıp ağları 3. kez sarstı. 80. dakikada ise maçın sko- nınu belirleyen gol geldi. Ogün- ün pasma yetişen Hami kendi- sinin 2. takımının 4. golünü at- ü ve Trabzonspor Lyon'u 4-1 ycndi. yatlarında yapılan indirimin de sonucu yine erken saatlerde ka- pılar kapandı ve Avni Aker ta- rihi günlerinden birini yaşarken Lyon maçında 'seyirci rekonı- da kınlıyordu. Evet, dışanda ka- lanlan saymak mümkün değil, ama Avni Aker'de tam 25 bin ta- raftar vardı. Onlann da bitmek bilmez bir enerjiyle Trabzon- sor'a desteği.. Fransızlar her zamanki gibi gururluydu. Üstelik maçtan bir gün önce 'Siimela Manasünna" yaptıklan ziyaret sırasında ve sonrasında da iddialı konuşma- lannı sürdürüyorlardı. Futbol- cular "Fransa'da yenilmemu şanssızlık" derken, bir zaman- lann ünlü futbolcusu, Lyon Tek- nik Direktörü Lacombe "Gol atmak iorundayız, üstelik bunn iki kez yapacagız" diyordu. As- lında gol atmak zorundaydılar ve attılar. Bu gol onlara Petro- novk/ten hediye oldu. Ama La- combe, Trabzonspor'dan gol ye- meyeceğiz dememişti ki. Üstelik bunu ne Hami, ne Orhan ne de Hamdi dinledi. Böylece Bordo- Mavili takım futbolculan sayı- sız pozisyonda Fransız kaleciyi bağışlarken, dört kez Lyon to- pu santraya dikmeye mahkûm ettileT. Bu da gururlu Fransızla- ra biraz ders olmuştur herhalde. Güçlü rakipler bekliyor (Baştarafı Sporda) UEFA Kupasf ndaki temsilcimiz Trabzonspor'u ise gerçek- ten zor rakipler bekliyor. Bunlann arasında Italyan takımı Ce- nova, Almanya'nın güçlü ekiplerinden Hamburg ve Galata- saray'ın yenme başansını gösterdiği Isviçreli Neuchatel Xa- max'da var. Bunun dışında Avusturya'nın Tirol, Yunanistan'- in AEK Atina, Belçika'nın La Ghent takımları da Bordo- Mavili temsilcimize çıkabilecek takımlar arasında. VELİEFENDFDEN FÎKRETDAĞLIOĞLU Hasretiııı kazanacakgüçte 1. KOŞU: F. (4) Aslanım, P (1) tskoçyah, P. (3) Misket, S. (5) Köroğlu Destanı. 2. KOŞU: F. (9) Hasretim, P. (3) Bozkurt 4, P. (4) Cemil, S. (11) OdOl. 3. KOŞU: F. (4) Burçakhanım, P. (5) Hello Boby, P. (8) Yeme- ni, S. (3) Snoopy. 4. KOŞU: F. (5) Onurhan, P. (1) Bankobatur, P. (7) Tanyıldızı, 5. (3) Gemlik Güzeü. 5. KOŞU: F. (8) Sambey, P. (2) Namdar, P. (6) Karayunt, S (7) 'Eserbatur. 6. KOŞU: F. (9) Big boy, P. (1) Moulen rouge, P. (10) Opulent mill, S. (5) Sözlü, S. (11) Işıltı. 7. KOŞU: F. (3) Taybatur, P. (7) Yol kaptan, P. (8) Good by, S. (6) Burlington. F.Bahçe'nin Beşikiiış taktiği Spor Senisi — Fenerbahçe, Beşiktaş ile yapacağı derby maçın hazırlıkîannı bugün taktik çalışmasıyla sürdürdü. Teknik Direktör Josef Venglos yönetiminde Dereağ- n Tesisleri'nde 1.5 saatlik ant- renmanda futbolcular, Beşik- taş maçının taktiğini denedi- ler. Venglos, önce yanm saat süren kültür-fızik ve kondis- yon çalışmasında futbolcula- ra, maç sırasında rakipleriyle karşılaştıkları durumlarda özeÜikle ikili mücadelelerde nasıl hareket edeceklerini ve sakatlıklara karşı kendilerini en iyi biçimde nasıl korumala- n gerektiğini gösterdi. Bu arada, ceza alanı içinde topla buluşan Tanju'nun sert şutunu ayağıyla önlemek iste- yen kaleci Engin, sağ ayağın- dan hafıf bir sakatlık gecirdi. Denîzli (Baştarafı Sporda) Hayrettin'i ilk kutlayanlar ara- sında yer aldı. Kadroya gireme- yen ve tstanbul'da kalan Pre- kazi ile Selçuk da takımlarını karşılamak üzere havaalanm- da hanr bulundular. Yapılan sevgi gösterileri kar- şısında duygulanan Teknik Di- rektör Mustafa Denizli, "Ba- şarı Galatasaray'ın değil, tüm Tiirkiye'nin" dedi ve Banik Ostrava'yı eleyeceklerine ina- narak Çekoslovakya'ya gittik- lerini söyledi. Denizli, "Savun- manuz çok iyi organize oldu. Herkes görevini yaptı. Inana- rak gittik ve turu geçtik. Ge- çen yülar Avnıpa Kupalan'nda Tınal' oyna>-acağız diyorduk. Artık 'Galatasaray finali ka- zanmak için bu kupada müca- dele edecek' diyorum. Takımı- ma giıveniyorum. Gençlerie tecriibeliler birbirleriyle çok iyi anlaştı" dedi. Bu arada kırmızı kart gören Mustafa Yücedağ, sinirlerine hâkim olamadığını belirtti. Hayrettin ise "Kendime ve ta- kımıma güvenerek mücadele ettim" diye konuştu. Bu arada futbolculara ödenecek tur pri- mi 25 milyon olarak açıklan- dı. Siyasi tutuklular protesto eyleminde Haber Merkezi — Siyasi tu- tuklulann yurdun çeşith' yerle- rinden Eskişehir özel Tip Ceza- evi'ne sevk edilmelerine tepkiler devam ediyor. Çeşitli cezaevle- rinde sevkleri protesto etmek için başlatılan açlık grevleri de sürüyor. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkam Avukat Şenal S*- nhan, yapılan sevklerin savun- ma hakkını yok saydığını öne sürerek, "Hükümlü ve tntoklu- kv tek kişflik höaelere mahkflm edilerek insansızlaşürma ve ki- şiliksizleştirme poütikalan gü- diUmektedir" dedi. Eskişehir özel Tip Cezaevi- ne sevkleri kınamak için başla- Filipinler Kasırga 4 bin kişiyi öldtirdü Dıs Haberier Servisi — Fili- pinler'in merkez adalannı saran kasırga sırasında ölen ve kaybo- lanlann sayısımn 4 bini aştığı açıklandı. Leyte, Cebu ve Neg- ros Adaları'nı etkileyen kasırga ve sellerde 20 bin kişinin de ev- siz kaldığı bildirildi. ölenlerin çoğunluğunu çocuk, kadın ve yaşlılar oluşturuyor. FUipinler Kongresi üyesi Car- melo Locsin, dün AFP'ye yap- tığı açıklamada Leyte Adası'mn doğusunda kurtanna çahşmala- noı yürütenlerin 2 bin ceset say- dıklannı, sahilde yüzen cesetle- rin sayısımn çok daha fazla ol- duğunu belirtti. Kasırgadan en çok Leyte ve Negros Adalan et- kilendi. Leyte ile Negros Adaları ara- sında Cebu Adası'nda da 648 ki- şinin cesedinin bulunduğu haber verildi. Vali Iito Osmena, kayıp olan 2 bin kişinin "okyanusta bir yerierde" olduğunu tahmin ettiğini kaydetti. Leyte adası'nda Ormoc ken- tinde 1120 kişinin tahliye edildi- ği, gıda ve kefen sıkıntısı çekil- diği bildirildi. Ormoc'ta hayat- ta kalan Filipinlilerin bir kısmı camurlu sokaklarda yiyecek bul- maya çaüşırken, bir kısmı da ölülerini arıyor. Locsin'in açıklamasına göre "Tbdma" adı verilen kasırga sa- atte 55 km hızla önceki sabah Filipin Adalan'nı etkisi altına aldı. Danao Gölü kasırganın et- kisiyle taşarken, 10 feet yüksek- liğindeki dalgalar evleri, araçlan ve halkı Ormoc körfezine sürük- ledi. Kasırganın bomba patla- tnasına benzer iki gürültü çıkar- dığı, ardından selin meydana geldiği belirtiüyor. Kasırgamn Filipinler'in baü- sında Güney Çin Denizi'ne kay- dıgı, saatte 28 km hızla kuzey- batıya ilerlediği kaydedildi. Filipinler'de haziran ayında Pinatubo yanardağımn patla- ması sonucu 600 kişi geçen yıl temmuz ayında meydana gelen depremde de 2 bin kişi ölmüştü. Karakol (Baftarafi 1. Sayfada) cep Eşiyok'un şehit olduğu be- lirtildi. Teröristlerin, güvenlik güçlerinin ateşle karşılık verme- leri üzerine Irak topraklanna doğru kaçtıkları kaydedildi. Bitlis'in Ahlat ilçesinde dev- riye gezen bir polis otosu, saat 18.30 sıralannda teröristlerce ta- randı. Otoda bulunan polis me- muru Hayri Şahin öldü, bekçi Maşallah Toptaş da omuzundan yaralandı. Siirt'in Çakmak Ma- hallesi'nde de bir polis otosu ta- randı, saldında ağır yaralanan tlhan Avcı adlı polis metnuru Diyarbakır Hastanesi'nde teda- vi altına alındı. öte yandan Suriye'den Türki- ye*ye girmek isteyen teröristler- le güvenlik güçleri arasında çı- kan çatışmalarda bir teröristin ölü ele geçirildiği bildirildi. Bir astsubayın da hafif yaralandığı kaydedildi. '3 er PKK'nın elinde' Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Fiiz Dinçmen, Çayır- lı karakolu baskıru sırasında ka- çırılan üç er için "Bölücii eşkı- yanın elinde bulnnduklan an- lasılıyor" dedi. Çayırh karakolu baskını sıra- sında kaçınlan 3 erin akıbetiyle ilgili olarak AA'nın sorusunu yanıtlayan büyükelçi Dinçmen, erlerin yerlerini belirlemek için araştırmalann sürdüğünü belirt- ti. Büyükelçi Dinçmen, "Erieri- miz baskın sırasında kaçınldık- lanna göre kendilerinin bölücü eşkıyanm elinde bulundoğu anlaşılıyor" dedi. tılan açlık grevleri devam ediyor. Ankara Merkez Kapalı Cezae- vi'nde 38, Gaziantep özel Tip Cezaevi'nde 33, Bartın özel Tip Cezaevi'nde çeşitli örgüt davası sanıklanndan 16, Eskişehir özel Tip Cezaevi'ne sevk edilen 195, Malatya E.Tipi Cezaevi'nde 110 tutuklu ve hükümlünün başlat- tıklan açbk grevleri 4. gününe girdi. Malatya Cezaevi'nden PKK, Dev-Sol, TKP/ML, THKP-C Acilcüer, TDKP, TİKB, KUK da- valanndan bir grup tutuklu ve hükümlü adına yapılan açıkla- mada, "surgün" olarak adlandı- nlan sevkler protesto edildi. Sür- günün hiçbir zaman bir çözüm olmadığı halde uygulamasmdan vazgeçilmediği belirtildi. Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkam Avukat Şenal Sa- nhan, dün Ankara'da yaptığı ya- zılı açıklamada nakiller ile 1 .Ağustos Genelgesi, sevk zincir- leri, açlık grevleri, ölüm oruçla- n, sakatlanmalar ve ölümlerin yeniden gündeme getirüdiğini iddia etti. Sanhan, nakillerin Terörle Mücadele Yasası'mn ilk acil uy- gulaması olduğunu savundu. Sanhan açıklamasında, davalan Ankara'da sürmekte olan sanık- ların apar topar Eskişehir'e gö- türüldüklerini bildirdi. Sanhan, "Yargılamanuı yiize karşılığı, do|rudanlıgı böylece katkdil- mistir" görüşünü savundu. Avukat Zerrin San da yaptı- ğı yazılı açıklamada, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde meydana gelen firar olayından sonra siyasi hükümlülerin Eski- şehir'e sevk edilmeleri sırasmda dövüldüklerini ileri sürdü. Zerrin San, önceki gün 20 avukatın Eskişehir'e gittigini ve müvekkilleriyle görüşmek iste- diklerini belirterek avukatlara tanınan 15 dakika ve tek müvek- kil sıoırlaması nedeniyle sadece 4 hükümlüyle görüşebildikleri- ni kaydetti. Bu kişilerin arkadaşlanndan 8'inin adlannı vererek Eskişehir Cezaevi'ne giriş sırasında atılan dayak sonucu yaralandığını ve tedavi edilmelerinin önletıdiğini anlatûklanm bildiren San, ceza- evi yetkililerinin aralannda Es- kişehir Barosu Başkam Akınca- moğlu'nun da bulunduğu avu- katlarla görüşmeyi reddettigini ifade etti. San, Eskişehir Cum- huriyet Savcısı'nın da görüşme istemlerini reddettigini dile ge- tirdi. Özgür-Der Genel Sekreteri Ayşe Turkknlak, yaptığı yazılı açıklamada, sevki yapılan tu- tuklu ve hükümlülerin sürekli bir saldın ile karşı karşıya bu- lunduklarını belirtti. Siyasi po- lisin de cezaevindeki operasyon- lara, işkencelere katıldığıru kay- deden Ayşe Türkkulak, tutuklu- lann can güvenliklerinin sağlan- masını istedi. Universitede BAŞKENTTEN AHMET TAN (Baftarafi 1. Sayfada) Merkez bina içindeki Hukuk Fakültesi önünde öğrencilerin sûrdürdüğü forum sırasmda çe- vik kuvvete bağlı ekipler içeri- ye girerek öğrencileri bir çember içerisine aldılar. Bunun üzerine öğrenciler, "polis dtşan, bilim iceri", "katU polis defol". "si- lahlann gölgesinde eğitime son", "yaşasın demokratik özerk öniversite" diye slogan at- maya başladılar. öğrenciler, bir süre kendi aralannda türkü söy- leyerek halay çektiler. Istanbul Emniyet Müdür Yardıması Vedat Cem ve çevik kuvvet yetkilileri, öğrencilere "dagüın" uyansında bulundu- lar. Ancak öğrencilerin dağıl- mamalan üzerine çatışma çıktı. öğrenciler, çevik kuvvete taş ve benzeri maddeler atarken polis de gruptaki bütün öğrencileri coplayarak yerierde sürükledi. YÖK 10. kuruluş yıldönümü- nü protesto amaayla başta An- kara, Izmir, Adana, Bursa ve Trabzon olmak üzere yurdun çeşitli illerindeki üniversitelerde de öğrencilerin bir bölümü boy- kot eyleminde bulundular. Avcılar'daki Endüstri Mes- lek, İNSA, Süleyman Nazif Li- sesi ile Taksim Atatürk Lisesi ve Bağcılar Kemal Naci Ekşi Lise- si'nde öğrenim gören bir grup öğrenci ile velileri, okullannda "anti-laik ve anti-demokratik uygulamalan" protesto ettiler. ANKARA — TV'den yayım- lanan "yemin töreni" Türkiye için bir demokrasi belgeseli ol- du. Seçün sonuçlaruun yarattı- fı miDetvekfli görüntüleri ekran- da saatler boyu Ldendi. Bir de ekrana yansıtnayan gö- riintüler vardı. Dün kulislerde partilerin grup ssdonlannda ku- laga ve göze çalınan bu görün- tüleri yorumsuz sunmak istedik. ANAP cepnesb Dün ANAP için gerçekten "tarihi" bir gün- dü. Bunu Başbakan Mesut ¥ü- maz şöyle açıkladı: "6 kasımda doğdum, 6 ka- sımda miBetvekili secüdim. Şim- di 6 kasımda yine müietvekili olarak yemin ediyorum." Ana muhalefet lidertiginde kararlı Mesut Ydmaz'ın bu altı- lı ganyanı andıran mutlu rast- lanüsı gerçekten sevenleri için çok anlamlı oldu. Ama insan başbakan da umut vaat eden lider de olsa, yine de "herkesin gözüne giremiyor." Kamran tnan, Güneş Taner, Avni Akyol grup kürsusündeki Ydmaz'ı ne alkışladdar ne de onun için ayafa kalktılar. Akbuhıt, yttzde33leseçilme- nin gururuyla konuştugu yumu- şak üslubuyla Yılmaz'ın, AN AP'ın aldıgı seçim sonuçla- nna "başan" demediğine sevin- digini dile getirdi. SHP cephesi: Gazeteciler ka- dar SHP lideri tnönü'nün de gözleri Kürt kökenli milletvekil- lerindeydL Önceki gün verdikle- ri "Kürt muhürası"nın eni ve boyunu degeriendiı çauşan 10. İSTANBUL KÎTAPFUARI SHP yönetiminin karşısına, bir de yaka cebi bayraklan çıkmış- tı. HEP kökenli mUietveldlleri Olaganüstü Hal bölgesindekl "sarı-yeşil-kırmızı" yasafmı Meclis'te ve ekranda debneye kanuiıydılar. Bunu başarddar da. Kimileri bu basanyı yeterli görmeyip Istiklal Marşı'na "zımni" protesto uygulayarak salonu terk ettiler... tttifak cephesi: RP ittifakı, dün gerçek bir ittifak sergfledi. Erbakan ve Türkeş, tstiklal Marşı bittikten sonra salona gir- dUer. Bu "jestleri" RP grubu tara- fından alkışa boguldu. RP'nin ilk grup toplaabsında kürsüye gelen Erbakan, "Mec- lisimizi dualar ederek açacagız" dedi. Ve önce Demirel'i, sonra basını eleştirdi. "Demirel'in se- çimdeki söderinin takipçisi otacaklannj" beUrterek "Biz ko- alisyona talibiz. Sloganımız da; ya şimdi ya hemen" dedi. RP lideri, kendi grubunun çok yüksek egitim düzeyine sa- hip olduguna işaret etti, "62 milletvekiUınizin 6O'ı yükseko- kul mezunudur" dedL Erbakan, basından yakınma- sını da "Imanun keçisini çalsa- lar, bazı gazeteler, Imam keçi çaldı' diye yazıyor. Hak bizim- ledir. Medis'm yüzde 80'i bizim- le beraberdir. Şu anda tesadüfen öbür tarafta bulunuyorlar" de- di. Erbakan, milletvekillerbıe iki rkada bulundu. Birincisi yemi- ne bir ilavede bulunmamalan, ikindsi de topioca Medbie ögk namazı kılmak. RPTüer, Uderlerinin örgüt di- sipünine narflyen uydular. DYP cephesi: Demirel dün grubu için gerçek bir "baba", tam bir "basogretmen'di. Grup salonunu dolduran milkrvekil- lerine baba nasihatı ile kanşık dersler verdk "Tavsiyeleriıne nyun. Devlet yönetimi dddi bir istu-. Biz 6 ka- sımda buraya el kol sallayarak gelmedik. Büyük ısürapiar çek- tik. Bu gücün krymetni biün." Demirel her başögretmen gi- bi devam ve disiplin istiyordu: "Her hafU sab günü saat 10 JCda burada otocakauz. Ke- sin olarak devam sart Benim işim var diye grubu takip etmez- seniz siyaset yapamazsınız. Grup topîanbsı sırasında kulise girip çıkmaym. Kulislerde ko- nuşmayın demiyornm. Ama partiyi zor dununa duşünneyin. Benim agzımdan duymadıguıız bir söz bana ait degildir." Demirel'in baba nasihatlan dinleykilikle sınıriı degfldL Ha- tipüği de içeriyordu: "Meclis kürsüsüne tesadüfen ve hazuiıksız çıkmayın. Meclis kürsüsü definnendir, insanı bir defada ögütür." Son "baba nasihatı", "Mec- lis'e gelmeden önce muüaka ga- zete okuyun" oldu. Demirel, basına da babalık yapmak istiyordu anlaşılan. Sovyetyazar Valentin Rasputin, fuann söyjeşi konuğuydu AUah'ın parma Romanlarında • kadınlara sıkça yer vermesini şöylc açıkbyor Sov7et yazar: 'Bu konuda başarılıyım. Kadınlara takılmak gerekiyor. Bu yön bende ağır basıyor. Feministleri hiç desteklemiyorum. Kadın, çocuk doğurmalı! Kültür Servisi — "Politika- da yazann yeri yok. Her işin bir profesyoneli var. Politikayı ya- zariar degil, politikacılar, ede- biyatı da AUah'ın parmaklan ile dokundugu kişiler yapmalı" diyor Sovyet yazar Valentin Rasputin!' Rasputin 10. Istanbul Kitap Fuan'nın konuklanndan biri. Dün düzenlenen toplantıya çe- virmen Türkolog Vera Feono- va ile katılan Rasputin, "Ben tutucu bir insanım. Tutucular olmasa dünya giderdi. SSCB'de komünist partisini öven bir şey yazmadım, olanaklar ölçüsün- de eleştirdim. Şimdiki değişik- liklerideövecekdegilim' dedi. Yazar, "Eskiden iilkede yapı- lanlar aptallıktı, şimdi ise bar- barlık. Koskocaman bir sirkte- yiz sanki. Başaşagı durarak bir şeyler yapmaya çataşıyoruz. Bu şekilde uzağa gidemeyiz. Eski- ile edebiyat RASPUTİN — Ben tutucu bir insanım. den evimiz vardı onu yıktık. Ama yeni evimiz henüz yapıl- madı, açıkta kaldık" dedi. 1937 yıjında Sibirya'da Ir- kutskkenti yakınlannda Ust- Uda adh küçük bir köyde do- ğan Rasputin, romanlarında kadınlara sıkça yer vermesine yönelik ise şunlan söyledi: "Bu konuda başarılıyım. Kadınlara takılmak gerekiyor. Bu yön bende agır basıyor. Feministle- ri hiç desteklemiyorum. Amaç- lan politika sahnesine çıkmak ve üstünlüklerini ispat etmek. Politika onlann işi degil. Kadın çocuk doğurmalı, beslemeli ve egitmeUdir." Guy Sorman'ın Rasputin'le yaptığı ve Figaro Magazin'de yayımlanan bir söyleşide yazar, Rusya'yı edebiyatm yıktığmı aktarmıştı. Rasputin, bu konu- ya yönelik de şunlan söyledi: "19 ve 20. yüzyılda edebiyatın bir kısmı Rusya'da var olan ner şeyi menfi görüyordu. 1917 Devrimi'nde edebiyatın rolü belli. Son yıkımda da edebiya- tm rolü var. Sstemi değişürmek gerekiyordu. Hepimiz aynı fi- kirdeydik ve boğuluyorduk. Soljenitsin'in de büyük rolü ol- du. Kalenin yıkıhşmda edebiya- tın rolünü 'olumlu' kabul edi- yorum." TÜYAPTA BUGÜN tauzagiuü: TYS standı: Vedat Günyol, Zinhi T. Anadol, Mehmet Başaran, Muzaffer Arabul, Ismet Zeki Eyuboğlu, Osman Şahin, Kemal Anadol, Alpay Kabacalı, Sami Gürtürk, Burhan Günel, öner Yağcı, Berrin Kınmlıoğlu, Valentin Rasputin. Çumhuriyet Kitap Kulübü: Atilla Dorsay. Bilgi Yayınevi: Attilâ llnan, Fatoş Dilber. Joker Yayuüan: Metin Üstündağ, Kemal Gökhan, Can Barslan. Gerçek Sanat Yayınlan: Füruzan Toprak, Ismet Kemal Karadayı, ömer Nida. Gür Yayınlan: Nail Güreli. Anadolu Sanat Yayınlan: Şinasi özdenoğlu. T«r«a: Onur ozanı Melih Cevdet Anday'a plaket. Plaketi llhan Selçuk verecek. Saat 11.00 Söyleşi: "Günümüz Sovyet Edebiyatı". Valentin Rasputin. Saat 14.00-15.00 "Gurbetteki Türkce". Yüksel Pazarkaya. Saat 16.00-17.00. 'Limon dergisi' Karikatürcüler Derneği Standı. Saat 14.00-19.00 KONUK YAZAR Bir haftalık özlem giderme GÜVEN TURAN Şimdiye kadar TÜYAP Kitap Fuan'na hep bir okur olarak gittim. Imza günüm olduğu zaman bile... Bir gözlemci, bir dı- şardan kişi değil, bir katılımcı... Bir yazar olarak kitap fuan bana ne getirir, kitap fuanndan gözlemler, izlenimler... Hiçbiri umunımda değil! Benim için TÜYAP Ki- tap Fuan, yılda bir kez, sadece bir hafta- lığına, Istanbul'da özlemini çektiğim, dü- şünü kurduğum kitabevi demek! Bize çok büyük geliyor ya sanınm New York'taki Strand, Londra'daki Foyle, bi- zim bu fuardan daha büyük kitabevleri. Strand'da olsun, Foyle'da olsun, kendimi yitiririm hep. Beni hiç ilgilendirmeyen ki- tapları bile karıştırır, onlara dokunur, en azmdan olduklanm görmekten keyif alı- nm. Oysa bu keyfi alacağım bir kitabevi yok Tüirkiye'de. Bir kitap çıktıktan birkaç hafta sonra kayboluyor raflarda... Sor ki getirsinler... Ara ki bulasın! Oysa insan sa- dece yeni çıkan bir kitabı mı alır da okur? Kaldı ki gene bizdeki kitabevlerinde bir- kaç yaymevinin kitabım görürsünüz... öy- le ki bir ara, takım tutar gibi yayınevi tu- tar da olmuştu kitabevleri. Yâ da bazı da- ğıtımcılar bazı kitabevlerine kitap da ver- miyordu! Belki hâlâ da öyledir. Adı kitabevi olan ama üçte biri kırtasi- ye, üçte biri hediyelik eşya dolu, kitabın sadece daracık bir yere sıkıştığı kitabev- lerinden bir kurtuluş gibi geliyor bana TÜYAP Kitap Fuan. tlk gün, onca kala- bahğa karşın, bütün standlan dolaştım. Tek tek baktım neredeyse khaplara. Kimi- ne dokundum, kimini bir iki satır oku- dum. Hangi kitaplan alacağımı peyledim. Tekrar gideceğim bir iki gün sonra. Kitap- lar alacağım bu kez. Sonra, kapanışına ya- kın bir kez daha... Gözümden kaçmış bir şey var mı diye. Ve sonra yeniden bir yıl, özlemini çektiğim kitabevini bekle- yeceğim! anıaşuıyor aeaı. -»T -J-, « # •• -• Polis, polisle ıunus tınre ıçın uluslararası sempozyıımi Knltiir &»rvici TıırHvp Va- Tiirl-ivo VüTarlar ÇonHil-cıcı irıırıılHııSıını, Kolirf m Icf onK.,1 vnm> hn vanının vnrvnlann (Baştarafı 1. Sayfada) şimdilik açıklanmayan bir işada- mından fidye istediklerini ve fıd- ye olarak belirlenen paranın tes- limi sırasında fıdyeciler ile çev- rede önlem alan polis arasında çatışma çıktıgını söyledi. Olay- da kullamlan 2 adet 14'lü taban- ca, 3 şarjör ve tabancalara ait mermiler de ele geçirildiği belir- tildi. Ağar, fıdyenin herhangi bir kaçırma olayıyla ilgili olmadığı- m kaydetti. Kültür Servisi — Turkiye Ya- zarlar Sendikası ile İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi'nin birlikte düzenledikleri Uluslararası Yu- nus Emre Sempozyumu, 3-8 aralık tarihleri arasmda gerçek- leştirilecek. Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda dün düzen- lenen basın toplantısına katılan Türkiye Yazarlar Sendikası Baş- kam Oktay Akbal ve İstanbul Belediyesi Kültür Işleri Daire Başkam Hilmi Yavuz konuyla ilgili bilgi verdi. Türkiye Yazarlar Sendikası Başkam Oktay Akbal, "Yunus Emre, yakın tarihlere kadar bi- linmiyordu. Onu ortaya çıkaran Burhan Toprak oldu. Yunus Emre, çumhuriyet döneminde gerçekleştirilen incelemelerin keşfettigi büyük bir şairdir" de- di. tstanbul Belediyesi Kültür tş- leri Daire Başkanlığı'nın özellik- le "kent insanının entelektüel yaşamını zenginleştirecek etkin- likler duzenlemek" amacıyla kurulduğunu belirten İstanbul Belediyesi Kültür Işleri Daire Başkam Hilmi Yavuz, "Yunus Emre, belki de Tiirk aydınlan- masma ilk katkıda bulunandır denilebilir. Fransız ayduüanma- sının devamcısı degil elbette, ama belki başlatıcısı, öncüsü. Laik ve hümanist bir dünya gö- rüşünü benimseyen bir insan, Türk aydınlanmasının başlatıcı- sı. Biz de bu sempozyumda Yu- nus Emre'nin özellikle bu yanı- nı öne çıkarmaya onceük veri- yoruz, bu yanımn vurgulanma- sını istiyonız" dedi. 3-8 aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek Yunus Emre Sempozyumu'nda, Yunus Em- re'nin yaşamı, dili, yapıtlan ve yorumu, çağı ve çağdaşlan, mo- dern Yunus Emre adaptasyon- lan ve Yunus Emre üzerine in- celemeler gibi başhklar altında, bu ünlü kişilik hakkındaki so- ru işaretleri aydınlatılmaya ça- lışılacak. Sempozyuma yabancı ve Türk nymanlar katılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle