Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 5 KASIM 1991
Değal Çevreye Uyumlu
Flsuılsımsı.
Ülke yüzeyinde ivedilikle yürütülecek ve en az beşyıl süre ileyenilenen,
ekolojik yapı ve çevre sorunlanna özgü analitik çalışmaları kapsayan
peyzaj envanter haritalarmın çıkartılması ve buenvarterlere dayalı ülke
peyzaj master planınm ivedilikle hazırlanması gerekir.
Doç. Dr. SEMRA ATABAY Yıldız Üniversiîesi Mimarlık Fakültesi
tçinde yaşadığımız yüzyılın en önemli özelli-
ğj, teknoîojik gelişime koşut hızlı bir şehirleş-
me olgusudur. Hızh devitıim kazanan bu
olgular, doğanın canlı ekosistemleri üzerinde
kurduğu çeşitli içerik ve boyuttaki antropojen
baskılarla çeşitli türde çevre sorununu ortaya
çıkartmaktadır.
Çeşitli ışle\k ri \üklenen yerleşim alanlanna
özgü mekânsal planlama kararlan, belirli
alanlardaki ekonomik eylemleri etkilediği gi-
bi, bu eylemier de fıziksel mekânı ve bunlann
üzerinde yer aldığı topografyayı, toprağı, bi-
tey (flora) ve direy (fauna) gibi doğal biyotop-
lan ve giderek genelde ekolojik yapıyı
olumsuz etkilemekte, bunun sonucu çevre so-
runlannı yaratmaktadır. Bu bağlamda konu
yarar-maüyet kuramma göre incelendiginde,
kısa dönemlerde sosyo-ekonomik yararlar ge-
tiren bu karar ve uygulamalann, uzun dönem-
lerde doğal varhklann yok olması ile tüm
topluma mal edilen olumsuz ekolojik maliyet-
leri ortaya kovmaktadır.
Doğa kendî başına bir değerler sistemi olup
poliükacılann ortaya koyacakları arazi kulla-
nım kararlannda ekonomik kalkınrna hedef
alınırken. doğal kavnaklan ve ekolojik denge-
yi tehlike\e atacak kararlar üretilrr.emesıne
özen göstermelidirler. Başka bir deyişle sosyo-
ekonomık gelişme hedeflerinin doğal sistem-
lerle çelişmedıği, uzun süreli ekonomik yara-
nn maksimıze edilebileceği planlama yöntemi
ancak çevrenin doğal ve kültürel değerlerinin
araştmlması ve analizi ile değerlendırme pro-
seslerinde de bu eşik analizlennin kullanımı ile
olasıdır. Çünkü bu tür planlama kuramında,
ekolojik sistemin sosyal-ekonomik ve yarar-
maliyet ile uyumu söz konusudur. Ülkemizde
rekreasyonel eylemleri içeren turizm sektörü.
kalkınmamn ana etmeni gibi kabul edilmekte
ve hükümet politikalan da bu olguyu destek-
lemektedir. Son on yıla yakın bir zamandır
turizm teşvik kararlan ile çevre düzeni planla-
n yapılarak Türkiye'nin hemen hemen her
yeri turizme açümışUr. Ülkemizin en değerli
kıyı şeritleri olan Karadeniz, Marmara, Ege
ve Akdeniz ile miUİ park niteliğindeki orman,
yaylalar gibi doğal ve tarihsel kültür alanlan
bütünüyle turizm teşvik alanlan olarak belir-
lenmiştir. Ülkemiz açısmdan böylesine önemli
ve değerli alanlann ekolojik özeÛiklerinin sur-
vey ve analizi yapılmadan turizme açılmış
olması ve doğal çevreye uyumlu planlama
yöntemlerinin kullanılması çevremızde insa-
mn ve giderek gelecek kuşaklann sağlığını
tehdit edecek biçimde doğal kaynak ve habitat
kayıplanna neden olmaktadır. Artik geç de ol-
sa ülkemizin politikacı ve plancılan tüm işlev
alanlannm pîanlanmasında öncelikle yöre ve
alana özgü doğal ve ekolojik yapının peyzaj
plancılan tarafından araştınlmasını ivedi ola-
rak sağlamahdır.
Çünkü bu ekolojik bulgulann fıziksel plan-
lamalarda şehir ve bölşe plancılannı yönlendi-
receği ve daha sağbklı ışlev alanlan tasarlana-
cağı açıktır.
Bu bağlamda doğal çevreye uyumlu planla-
ma yöntemini "doğal habitatlann ve ekolojik
denge"nin korunması politikasına dayalı üç
boyutlu bir planlama prosesi olarak tanımla-
mak olasıdır. Burada.
-Politik boyufc Bölgesel ve yöresel alanlarda-
ki fıziksel planlama ve uyguıamalarda plancı-
ya doğal kaynaklan ve çevreyi koruma için
yol gösterici genel kurallan ortaya koyar ve
muhtemel rizikolan önceden denetimi altına
alır.
-İçerik boyutu: Toplumsal gereksinimleri
karşılamak üzere do|al kaynaklann kullanıl-
masında ekolojik sürekliliği sağlamak için
doğal ve kültürel faktörler ile bunlar arasında-
ki ekolojik ilişkikrin ölçülmesi zorunladur.
Doğal çevre içindeki biyotoplar iklim bölgele-
rine göre özel fızyonomiye sahipürler, çeşitli
ve değişik peyzajı simgelerler. Biyotoplar ge-
nelde çok sayıda bir arada bir kompleks hahn-
de olduğu gibi tek ya da birkaçı bir arada
olabiürler. Alanın büyüklüğü ve topografık
yapısına bağlı olarak çeşitli türlerden meyda-
na gelen bir biyotop ağı sistemi olarak da
görülebilırler. Bunlann türüne özgü özellikle-
rin tespiti ve sınıflandınlmasının yam sıra
birbiri ile olan yaşam ilişkilerinin analizleri
yapılarak bölgesel ve giderek yöresel doğal
kaynak envanterlerinin elde edilmesi ve gerek-
li ölçeklerdeki hantalara aklarılması, fıziksel
mekânın sağhklı planlanmasmı sağlar.
Doğal çevreye uyumlu planlamanın temeli-
ni çevrenin halihazır doğal özellik, nitelik ve
potansiyellerinin araştırma yöntemlerinin
doğru saptanmasını içermektedir. Bu yöntem
doğal verilerin; içerikleri, nitelikleri ve potan-
siyelleri ile öngörülen işlevlerin özelliğine bağlı
olarak uyum gösterebilirlikleri ve alınabiline-
cek önlem seçeneklerinin saptanması gibi
aşamalan kapsar. Bu tür planlama prosesi,
koruma, sağhklılaştırma yle yenileme gibi ay-
nnü planlar ile gerçekleşir. Yukanda değini-
len planlama türlerine bağlı olarak bu
alanlann kullanımına açılma süre ve etaplan
tespit edilmelidir. Doğal kaynaklan çeşitli iş-
levlere açma amacı ile yapılan planlamalann
ortaya çıkarabileceği doğrudan olumsuz etki
ve dolayh olumsuz etkiler bulunabilir ve fıziki
planlamanın oluşturduğu etkilenn türü ve sü-
releri de değişkenlik gösterebilir. Şöyle ki:
Akut zararlar - akut baskılar, belirli süre son-
ra etkilenen - belirli süre sonra baskı altına
giren - kaynağın hızlı ve yaygın tüketimi - kay-
nağın hızh odaksal tüketimi... gibi çevre
sorunu yaratan ve zamanla doğal yaşamın ni-
teliğini bozan girişimler olarak görülebilir.
Lygulama boyutu- Doğal ve kültürel eşikle-
re özgü hazırİanmış detaylı survey-analiz
planlanna dayalı değerlendirme projelerinin
yukanda sözü edilen lcoruma, sağhklılaştırma
ve gençleştırme planlama prosesleri doğrultu-
sunda feed-back yöntemi kullanılarak uygu-
lanması gerçekçi bir planlama yaklaşımıdır.
Bu konuda plancı, yatınmcı ve devlet yöneti-
mi bu planların geregi gibi uygulanmasındaki
bajanyı sağlayan denetçilerdir.
Ulkemiz sosyo-ekonomik kalkmmayı hedef
ahrken, doğal ve kültürel kaynaklanmızın iş-
levine uygun kullanılması, korunması, sağlık-
hlaştırması ve yenilenmesi konusunda titızlik
göstererek öncelikle ülke halkının oağhğını ve
sosyo-ekonomik gelişiminden beklenen ran-
tın gelecek yıllarda da devamını düşünmek
zorundadır. Bu nedenle ülkemiz politikacılan
verimli tanm arazileri, su yûzeyleri, kıyılar,
ormanlar, kumullar ve sayısu başka değerli
biyotoplann ekolojik yapılanna uygun plan-
lama kararlannı içermeyen ve henüz yürür-
lükteolan Çevreve İmar Kanunu ile turizm ve
imar planlannı tekrar gözden geçirmeli ve ülke
mekânında süregelen bilinçsiz ekolojik tahri-
be ve yapılaşmaya ivedilikle son verilmesinin
gereğinı kavramahdır.
însan yaşammın sağhklı devamı için işlev ve
ekolojinin birbirine uyumu ön koşuldur. Baş-
ka bir deyişle insan etkinliklerinin çevre eko-
loüsine uyumluluk göstermesiyle ekolojik ve
işıevse] yaşam kurgusu başanya ulaşır. Bu ko-
nuda ülke yüzeyinde ivedilikle yürütülecek ve
en az beş yıl süre ile yenilenen, ekolojik yapı ve
çevre sorunlanna özgü analitik çahşmalan
kapsayan peyzaj envanter haritalannın çıkar-
tılması ve bu envanterlere dayalı ülke peyzaj
master planmın ivedilikle hazırlanması gere-
kir.
Bu konuda yapılacak planlama politikalan
içinde Çevre Kanunu ve yönetmelıklerin nite-
lıği en önemli etkendir. Yasal çerçeve, politi-
kacı, plancı ve uygulamacmın yanı sıra halkın
doğal çevre ahlakını da pekiştirecektir. Ka-
nımca doğal çevre ahlakı, doğal çevre politı-
kası, doğal çevreye uyumlu planlama, üçlü bir
tasarlama-planlama-uygulama prosesidir ve
insanoğlunun sağhklı devamını sağlayacak
tek yoldur.
ARADABIR
PROF. PR. CELAL ERTUĞ
DMimkratik Yasalarta
YeniSeçhn
20 Ekim'dekı erken seçimin Türkiye'nin siyasal sosyo-eko-
nomik yapılanmasını değiştiremeyeceğini hep biliyorduk.
Yanşan partıler birbınnden farklı olmayan aynt yıpranmış
modelin değişik örneklenydiler. Seçmenler büyük bir arayış
içinde, çoğunluk kararsızlıktan sıkıntıdaydı.
Meydanlarda aynı kalabalıklar, boğa güreşi seyircileri gibi
altşılagelmış coşku göstenlerı yaptılar. "Siyasal şov" btnler-
ce vaadin havada uçuştuğu arenalara dönüşmüştür. Bu
coşkulu alanlardan birmde heyecanlı bir yuntaşa sokularak
"Ne söylüyorlar dostum, çok heyecanıısınız" diye sorunca
kulağıma eğilip "Bey, eğleniyoruz ışte" yanıtını vermişti.
Yurttaş haklıydı, bunca sıkıntıyla boğuşurken tatlı hayaller
âlemine çekilip götürülmek hiç de sakıncalı olmayan bir tür
tedavi idi. Aynı yurttaşla karşılıklı oturup konuşurken bam-
başka ve çok anlamlı bir düsünce tüneline dalıyorsunuz.
Buradayurttaş hayaiciliği iterekcıddileşmekte, umutsuzluğu-
na çözüm aradığını kanıtlamaktadır. Şunu da ekleyelim ki
konuştuğunuz yurttaşlar, eğer çıkar çevrelerinin insanlan,
partizan kişiler değılse, hangi kamptan olursa olsun aynı
kaygılan paylaşıyorlardı. Ozellikle kenai partilerini rahatça
eleştiriyorlar.kınayabiliyorlardı.
Yurttaşlarla yaptığımız, yaptığınız söyleşilerin içeriği ge-
nelükle gerçeklerden geçiyor. Mevcut siyasal partiler
demokratikleşme sürecini yakalayamamış, partileşememiş
kurumlardır. Genelde Türk siyasal hayatındaki rahatsızlık şu
yada bu partinin iktidarda olmasından yadaolamamasından
değil, demokratikleşme çizgisine oturamamış olmasından
kaynaklanmaktadır.
12Eylül'den kalma, Partiler, Seçim, Polis Selahiyeti, Göste-
ri Yurüyüş vb. yasalar, anayasa ile bir seçime gitmek nasıl
bir demokratık değişım getirebilir. Bu konuda "rulet oyununa
benzeyen bu seçım yasası ile seçime girmek sürprizlerle
dolu bir kumar masasına oturmak değıl midir?" "Belki bıze
düşer" umuduyla ozellikle muhaleiet partıleri bu yasayı gos-
(Arkası U. Sayfada)
"De\ieti Küçültme" Seııdroıım
Türkiye, gelişmiş ülke olmak istiyorsa, devleti küçültmeyideğil
akılcı birbiçimde büyütmeyi kaçımlmaz görmelidir.
OĞUZOYAN Gazi Ü. Maliye Bölümü Öğretim Üyesi
Çeşitli üniversitelerin maliye, iktisat ve
kamu yönetimi bölümlerinin 3. ve 4. sınıf-
lanndaki öğrencilerimle her yıl giriş ders-
lerinde, Türkiye'de kamu kesiminin
boyutlannın yaklaşık ne büyüklükte ol-
duğunu ve dünya içindeki karşılaşürmah
konumumuzu tartışmakla ışe başlanm.
Tamamen izlenimsel olan yanıtlar, bir
yandan eğitim sistemimizin patolojik ya-
pısına işaret ederken, öbür yandan basit
ıdeolojik yönlendirmenin toplumdaki etki
güçünü gösterir.
Öğrencilerin hemen tamamı Türkiye'de
devletin boyutlannın her alanda çok geniş
olduğu noktasmda birleşir. Somut göster-
geler olarak vergi yükûnün (vergi gelirleri-
nin milli gelir içindeki payı) ortalama
% 50-60 civannda oluştuğu, kamu harca-
malan/GSMH oranının daha yüksek
olduğu ve bu bakımlardan gelişmiş kapi-
lahst ülkelerden çok daha şişkın bir kamu
kesimine sahip olunduğu genel kabul gö-
rür. ANAP hükümetlerinin söylemelenne
ve bu arada özellestirme uygulamasına
bakarak, -aynca KIT'lerin yaklaşık üçte
biri ya da yansının özelleştinlmiş olduğu
sanuarak- 1980"lerde kamu kesiminin da-
raltıldığı görüşü dile getirilir.
Bu yıl seçim iklimine gjrilmiş olması ve
çok çeşitli çevrelerin büyük sermayenin
yönlendirmesindeki '"devletin küçültül-
mesi" saplantısına tutulmuş obnasının
etkisiyle, "tahminler"' çok daha desteksiz
gelmeye başladı. Türkiye'de toplam vergi
yükünün %70-95 arasında yer aldığmı sa-
vunan önemli bir çoğunluk oluştu. Bu
küçük örneklemeler Türkiye'de kafa kan-
şıklığınm ne boyutlarda olduğunun
anlamsız ve saçma (absürd) örneklerini
oluşturmuyor ne yazık ki. Kafa kanşıklı-
ğımn siyasilerde, akademisyenlerde,
medya oluşturuculannda, genel aydın kesi-
minde ve sermaye çeyrelerinde de var
olmadığını düşünmek için bir neden yok.
Bununla birlikte, büyük sermaye çevrele-
rinin "devleti küçültme" muratlan çok
daha hesaph, öz-çıkarcı ve bilinçli olmak
bakımından öbürlerinden aynlmaktadır.
Siyasal formasyonlarımız da seçim
programlannın iç tutarhlığını düşünmek-
sizin aynı sendromu dışa vurmaktalar. Bir
yandan rtıemur maaşlannın, tanmsal des-
teklemenin, eğitim, sağlık ve öbür sosyal
hizmeüerin, ekonomik altyapımn iyileşti-
rileceği söylenmekte ve topluma gelişmiş
ülkelerin sosyal devleti hedef gösterilmek-
te, öbür yandan kamu kesiminin daralüla-
cağı "vaat" edilmektedir. Bu denklemin
çözümü yoktur! Eğer vaatterin birinci bö-
lümü gerçekleştinlecekse ikinci bölümü
sahtedır ya da tersi. Bu açıdan en samimi
duran siyasal formasyon olarak, devleti
küçültme saptantısına (henüz) kapılmış
gözükmeyen SHP (ve kuşkusuz SP)'yi
görmekteyiz. Bu nedenle de büyük serma-
ye çevrelerinin ve sözcülerinin oklanna
daha çok hedef olmaktadır.
Şimdi sorulanmızın yanıtlanna dönebi-
liriz:
1) Türkiye'de bütçe vergi gelirleri'
GSMH oranı (yeni milli gelir sensine gö-
re) 1990'da sadece %ll.9'dur. Bütçe dışı
vergi gelirterini de katsaydık toplam yerei
yükü yine de %20'de kalırdı. Gelişmiş ül-
kelerde vergi yükü Türkiye'dekinin orta-
lama üç katı, toplam vergi yükü de iki katı
daha fazladır. Benzer bir durum .kamu
harcamalan açısmdan da vardır. Üstelik
Türkiye'de kamu harcamalannın dortte bi-
ri iç ve dış borç faiz transferlerinden
oluşmaktadır. Baü ülkelerinde böyle pa-
tolojik bir yapı yoktur.
2) ANAP doneminde devlet hızla büyü-
tülmü|tür. Ama ne yank ki bu sağlıksız
bir büyüme olmuş, devlet rantiyelere.
bankalara ve dış sermayeye rant aktarma
orgaruna dönüştürülmuştür.
3) ANAP, 8 yılda KİTlerin temsil ettigi
kamu aktifleri değerinin %l"inden azını
özelleştirebilmiştir. Üç yılda kalan %99'u
nasıl özelleşürebileceğini sormak gerekir-
di.
4) Türkiye, doğrudan kamu gjrişimcili-
ğinin boyutlan bakımından aa birçok
Batılı ülkeden farkh konumda değildir.
Kaldı ki, çokuluslu şirketler arasında,
başta Japonya ve ABD kökenliler olmak
üzere, çok sayıda kamu işletmesi bulun-
makta ve özel niteükte birçok çokuluslu
şirket de rasyonel ve rekabetçi olmak yeri-
ne, cıkış ülkesinin koruması ve siparişle-
riyle ayakta tutuhnaktadır.
1) Türkiye, gelişmiş ülke olmak istiyor-
sa, devleti küçültmeyi değil akılcı bir
biçimde büyütmeyi kaçımlmaz görmeli-
dir.
2) Devletin küçültülmesi söylemine
"herhalde bunda bir hikmet vardır" diye
"kapılan" ya da koşullandınlmaya çalışı-
lan halk kitleleri, TÜSİAD anketinin
gösterdiği gibi daha çok kamu hizmeti, ya-
ni daha çok devlet talep etmektedir. Bu,
halkın "bireyleşemediğini" ve her şeyi hâ-
lâ devletten beklediğini değil, gelişmiş
ülkelerin sosyal devletine olan özlemi dile
getiren bir sağduyu olarak değerlendiril-
melidir.
PENCERE
Hümanizma...Deneme, edebiyatta en sevdiğim türlerden biri, belki de
birincisidir.
Neden derseniz, anlatmaya çalışayım.
Bir dağcıya benzetiyorum ben denemectyi, dik, sarp bir
doruğatırmanıyor; yamaçta ayağını dayayacağı bir kertik arı-
yor. Çeker mi? Elleriyle tutamak seçiyor. Kopar mı? önce sı-
nıyor, sonra bir adım atıyor. Serinkanhdtr, ipini atıp takacağı
bir kaya parçası gözlüyor; sabırlıdır, adım adım tırmanıyor,
sınaya sınaya yükseliyor; kendisine bağlı okurunu da çeki-
yor; aşağıya baktığın zaman dipsiz, yukarıya baktığında son-
suz; ama, kendini güvendeymiş gibi duyumsuyorsun.
En beğendiğim denemecilerin başında Stefan Zweig ge-
ttyor; Ahmet Cemal'in Türkçesiyle '"fannın Tarihi"n\ (Can Ya-
yınları) elime alınca bir şölendeymiş gibi tadını çıkarmaya bas-
İadım, böylesinp keyif, mutluluktur.
Ahmet Cemal diyor ki:
"Bu kitaptaki denemeleri seçerken k&ndimce renkli bir y&l-
paze oluşturmayı amaçladım. 'Yannın Tarihi' ise benim bul-
duğum bir ad; be/W Zweig gibileri, onlarla vardığımız her ya-
rından sonra başka yannlara da köprûler kurabildikleri için..."
Tarih başı sonu belirsiz bir süreç değil mi!.. Tarihi kısa bir
doneminde bile kavramak için bu sürecin bilincine erişmek
zorundasın; artık yannın tarihi ile dünün tarihi arasında ça-
ğımız insanı bir ayrım yapmıyor.
Adı, kitaba yakışmtş.
*
Yannın Tarihi'ne önsöz yazarken Ahmet Cemal, altı çizil-
mesi gereken bir alıntıya yer vermiş.
Zvveig yazıyor:
"Hiçbir zaman galebe çalmış bir gerçeğin kalıbına girema-
yon düşünce bile o evrende dinamik bir güç olarak etkili kalır;
en aşılamayan ve unutulamayan idealler ise gerçeklesmemiş
olan ideallerdir Bundan ötürü bir dûşüncenin daha gerçek-
leşm&miş oluşu, o dûşüncenin ne yenilgisini, ne de yantışlh
ğını kanıtlar. (...) insanları ayıran noktalan değil, bunlann üze-
rinde kalan birieşürici öğeleri vurgulayanlara ve daha yüksek
bir hümanizmin egemen olacağı bir çağın geieceğine ilişkin
düşünceyi insanlann yürekterinde inançla yenileyenlere insan-
lığın her zaman ihtiyacı olacaktır." (Rotterdamlı Erasmus'un
Zateri ve Trajedisi)
Erasmus (Zvveig gibi) büyük bir hümanistti. 15"ınci yüzyıl-
dan 16'ncı yüzyıla yonelen Avrupa'da "karşıtiıklann adatet dü-
şüncesinin potasında bağdaştınlmasına ve eritilmesine iliş-
kin yüce bir hümanizm" düşü kurdu; Peki, "uluslann ortak bir
kültürûn çatısı altında birieşmesi" hiçbir zaman gerçeklese-
meyecek bir düş müydü?
Hayır...
Aradan dört yüzyıl geçtikten sonra Erasmus'un özlemi "bir-
leşik Avrupa" tasarımında fıtiz vermedi mü...
*
Ne var ki Avrupa artık dünya değildir; Akdeniz küçük bir
göle dönüştü; hümanizmi Hıristiyanlığın tekelinde sayama-
yız; bütün insanlığı kapsamayan her düşünce güdükiür, çağ-
dışına düşer, değerini yitirir. Bunu en iyi anlayabilecek olan-
iar da Anadolu'da yaşayanlardır. Çünkü biz varoluşumuzu
emperyalizme karşı bir kurtuluş savaşma borçluyuz; yeniden
doğuşumuzun mayasını savaşın oluşturması çelişkilerimizi
de yaratıyor.
Evrene bakışımız nedir:
Batı uygarlığını içleyip...
Emperyalizmini dışlamak.
Artık küçülen gezegenimizde hümanizmanin birinci! koşulu
da böylece belirginleşiyor. O zaman Batı'mn dünyaya bakışı
da yoksultarla zenginler arasmdaki ortak buluşma noktasını
saptamak olmalıdır. Batılı düşünür, bu ufkun genişliğı yerine
yalnız Batı'nın özelliklerinde bir dünya düzeni düşlüyorsa,
Erasmus'tan çok geridedir. Çünkü Erasmus doneminde Av-
rupa'ntn bütün düşünürleri hümanizmayı Hıristiyanlık dün-
yasının kapsammda düşünmek zorundaydılar; bu sınırların
dışına çıkamazlardı. ;
•
Stefan Zvveig diyor ki:
"En aşılamayan ve unutulamayan idealler, gerçekleşeme-
miş ideallerdir."
Çok dogrudur...
insanlığa yol gösteren ülkülerin yıkılması olanaksızdır. Kı-
sa ya da uzun bir süre sonra, er ya da geç, insanlık kendisi-
ne yakışan düzeni tarihin sayfalarına yazacak; yazdığı anda
da yeni ütkülere yönelecektir.
DOGA1 Istanbul, Uluslarafaa Dogı
Çevre Koruma Teknîkieri, Teâsleri ve
Makinalan île Ölçüm ve Kontrol
Bdpmanlan Fuan
A.B.D., İngiltere, Almanya, Japonya, Kanada,Halya, İsviç-
re, İsveç gibi ülkelerin, sektöriine dünya çapında egemen
dev kuruluşlarına ait ürünlerin prezantasyonu yanısıra, uius-
lararası düzeydeki Türk kuruluşlarının katılımı ile gerçekulus-
lararası nitelikte...
Doga sağlığı konusunda dünyadakı en son yenilikler, teknik-
ler ve ekipmanlar... Doğal gaz ile iigili teknikler ve ekipman-
lar... Su teknolojileri; pis su, temiz su, arıtma ve tuzu sudan
soyutlama tekniklert, tesisleri ve materyalleri, su ölçüm, test
ve kontrol cihazlan... Hava kirliliğinı önleyici baca ve egzos
kontrol teknik ve ekipmanları, hava ölçüm, test ve kontrol ci-
hazlan... Kağıt, şişe, alüminyum ve benzeri artık maddeleri
işleyip yeniden ekonomiye kazandırma teknik, tesis ve ekip-
manları... Enerji tasarruiu teknik ve uygulamaları ile doğa
sağlığı konusunda en son yayın ve yenilikler... Türkiyemiz için
yeni birçokürün...Dünyanınen sonteknolojilerive tüm sektör
çeşitleri... Hepsi birarada...
Doğa Bilim & Çevre Teknik'91 pazarlamapotansiyeli.pre-
zantasyon kalitesi, olağanüstü katılım kapsamı ile sektörü-
nün nitelikli tekfuan... Üstelik, Türkiye'deki tek amaca uygun
ve her türlü modern altyapıya sahip dünya standartlarındaki
tek özel fuar merkezinde...
7-10 KASM
istanbuL
HÜtCHl
Mnbition
Center